• Sonuç bulunamadı

İmlada mesud kararlara dair

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İmlada mesud kararlara dair"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

&r *

V

CUMHURİYET

-

^ Ç ^ f

,Sı

'* * '

ev

- V

^ 1

D il işleri

İmlâda mes’ud

kararlara dair

Son aylarda Türk , Dili Kurulunun, an­ ket mahiyetinde ' neşrettiği «yeni imlâ kılavuzu üzerine bir I

Yazan:

İsm ail Habib

öntasar» isimli 42

büyük sahifelik broşürde bazı mes’ud kararlar var. «Cumhuriyet» te «Dil ve Edebiyat Davası» başlığile neşrettiğimiz on bir makalelik seri yazılarda temas edüen bazı meselelerin, meğer o yazı­ lardan evvel, Dil Kurulunca müspet hal şekillerine mazhar oldukları bu karar­ lardan anlaşılmaktadır.

Haz ve memnuniyetle karşıladığımız ilk mühim nokta «imlâ lügati» le acele bir şekilde tespit edilen şimdiki imlâ kaidelerinin ve o lügatte yazılışları tes­ pit olunan kelimelerin metin dili ihtiya­ cına kat’iyyen yetişmediğinin Türk Dili Kurulunca dahi kabul ve tasdik edi­ lişidir. Biz o seri yazılarda metin dilin­ deki kelimelerin doğru okunabilmesi için ayırma (’ ) ve uzatma (*) işaret­ lerinin genişletilmesinde kat’î zaruret olduğunu müdafaa etmiştik.

«Yeni imlâ kılavuzu» bu ciheti kabul ederek aynen şöyle diyor: «Bir metnin tam okunuşunu göstermek, yahud ke­ limeyi daha iyi okutmak maksaaile böyle yerlerde O veya (’ ) işaretlerini kullanmak mutlaka yanlış sayılmaz.»

Dil ve edebiyat davasının bu en ha­ yatî noktasında verilen bu cevazda ifadenin tarzından belli, pek öyle iş­ tiyak ve hararet gösterilmiyor. «İmlâ lügati» nin o işaretleri kullanmdan yaz­ dığı kelimelerde onları daha iyi okut­ mak için o işaretleri kullanmak «mut­ laka yanlış sayılmaz» mış. Biraz is­ teksiz de verilmiş olsa Dil Kurulunun bu cevazına can ve gönülden müteşek­ kiriz. Aksi takdirde, en açık konuşma dilile yazılmış son beş on yıllık bazı edebî mahsullerimiz müstesna olarak, saz şairleri de dahil olduğu halde, e - debiyatımızm bütün mazisine veda et­ mek lâzımgelirdi. «Mutlaka yanlış sa­ yılmaz» bu üç kelime bize Yunus Em reden Yahya Kemale kadar bütün e- debiyatımızı kazandırıyor. Verilen o cevazın ehemmiyetindeki azamet bura dadır.

Bu cevaza rağmen broşürde uzatma ve ayırma işaretleri aleyhinde hüküm ler var. «Her uzatmayı göstermek ya­ zıyı pek çok işaretle doldurmak» mış. Harf inkılâbının ilk zamanlarında bu

3

tün uzun hecelere uzatma işareti kon­

duğu halde bunlar halkın şikâyeti ü- zerine kaldırılmış. (S. 27). Eğer elimiz­ deki türkçe yalnız halkla konuşmak için olaydı bu belki doğru olurdu. Fa­ kat dil yalnız konuşmak için değil yaz­ mak içindir de. Yalnız yazmak da de­ ğil, dil asıl yazılandır. Yazılan, yani her milletin bütün mazisini kaplıyan dil hâzinesi.

Çocuklarımızın uzatmaları bilmeme­ leri yüzünden Ermeni şivesıle konuş­ mak tehlikesine karşı da broşür şu mü­ dafaayı ileri sürüyor: «Bunlar her za­ man kullanılmıyan sözlerdir. İşte bun­ lar dilin atılacak posası demektir.» Ve ilâve ediliyor: «Dilde yaşayan sözleri Türk çocuğu okuyarak değil konuşarak öğrenmiş ve öğrenecektir.» İyi ama o zaman imlâmızın istinad ettiği fonetik kaidesi ne oluyor? Mademki söylediği­ miz gibi yazacağız, uzun kelimeyi kısa yazmak neye? Her Türk çocuğuna bu kadar kolay bir alfabe vermek, hem de ona «gözünle okuyamadığını kulağınla öğren» demek, yazık.

Sonra bu işteki tehlike yalnız uzun heceli kelimeleri kısa okumak yanlış­ lığından ibaret değil, bir de bunun aksi var. Çocuk uzatma işareti olmıyan ke­ limelerin uzun okunduğuna bakarak, onlara kıyasen, kısa kelimeleri de u - zatıyor. Fakat mademki Dil Kurulu «kelimeyi daha iyi okutmak» için u- zatma işaretinin teşmilini kabul etmiş­ tir, bu mahzur gittikçe bertaraf olacak demektir.

Ayırma işaretlerinde de böyle. Broşür esas itibarile bunları yalnız iltibasları defetmek için kullanmak temayülünü gösteriyor. «Kat’ı» yı türkçe «katı» dan, «tav’an» ı odamızın üstündeki «tavan» dan, «kat’an» ı katmak fiilindeki «ka­ tan» dan ayırmak için. Diğer yerlerde bu ayırma işaretine lüzum yokmuş. Urkmeyiniz. Mademki ayırma işaretleri de uzatmalar gibi «kelimelerin daha iyi okunması» için teşmil edilmiştir, o umumî cevaz bu sahadaki mahzuru da ortadan kaldırıyor.

Dil Kurulumuz uzatıma ve ayırma !■ şaretlerinin teşmiline cevaz vermekte­ ki büyük lûtfunun «esbabı mucibe- sini de şu doğru satırlarla. 31 inci sa- hifede, şöyle anlatıyor: « . . . İşaret kullanılmasının mutlaka yanlış sayıla- mıyacağını ileri süren kayıd, üzerinde değişik düşünceler ileri sürülen bir işte yazarlara, öğretmenlere ve öğrenen­ lere yeni bir deneme meydanı açmak düşüncesile konulmuştur.» Göreceğiz bu açılan deneme meydanı hayırların en hayırlısı olacak.

Fonetik kaidesinin yekpareliği husu­ sunda da. dilin mantığına ve realite­ sine uymıyan, umumî esastan gene mes’ud inhiraflar kabul ediliyor. B, d, c harfleri türkcede sona gelmez, fakat su kelimeler müstesnadır: Od, ad, had, kalb, hac, sac, yedmek. Çok güzel ve çok doğru. Sanki bir dilde istisna ol­ mamak o dilin kemaline delâlet eder­ miş gibi fonetik esasında istisna kabul etmemek yüzünden otla ateşi, isimle beygiri, çizaile hududu, yürekle kalpı, istavrozla Kâbeye gitmeyi, başımızdaki saçla pideyi pişiren sacı, ve nihayet yetmekle yedmeyi birbirine karıştırıp duruyorduk.

A tıf «d» si de, ayrı olduğu için, hep «d» kalıyor. A tıf d si ile zarf d sini birbirinden ayırmak için birinciyi ayrı yazmak şerefi Muallim Narinindir. Şim­ di bunu hep d olarak kabul etmekle fonetik kaidesindeki umumî yekpare! ik- ten bir daha ayrılmış oluyoruz. Çünkü zarf d si ile atıf arasında telâffuz iti­ barile hiç fark yok.

Yeni kılavuzda «trsmcVrincîvorı» işa­

retlerinin kabuli büsbütün teşekküre değer. Metin dili içir buna en kat’î zaru­ ret vardı. O kada: ki on iki yıl öne< lise son sınıfları için Vekâletin emrilı yazdığım «Edebî benliğimiz» de bu işa­ retleri, ilk defa olarak, kullanmak m ec­ buriyetinde kalmıştım. İzafetlerle vasf: terkibleri işaretlemeden ve atıfları müs­ takil olarak yazmadan Türk çocuğunu ya metin veremeyiz, yahud zorla verirsek zulmetmiş oluruz. Emil Zola nın ruhu şad olsun, hakikatler, ara sıra durak- lasa da, gene yürüyor.

Yalnız kılavuzda Farisî birleşik sıfat­ lar (yani vasfı terkibler) için de çizgi işareti kabul edilmekle beraber kısalar­

da buna lüzum görülmüyor. Çizgiyi vasfı terkiblerin kısalığına ve uzunlu­ ğuna göre değil klişe olup olmayışına göre kullanmalıyız. «Dilber» gibi yekpa- tseleşmişlerde çizgiye lüzum yoktur. Fa­ kat meselâ «siminber» kısa olmakla b e­ raber yabancılığım muhafaza ettiği için mutlaka çizgi ile gösterilmek icab e-der.

İmlâ işlerimizin ehemmiyetli derdle- rinden biri de katil, kanun, kadir, ka­ sım... gibi kelimeleri kalın olarak uza- tamamak. yani bu kelimeleri okuyama- maktı. Dilimizde ancak yirmi küsuru bulan bu çeşid kelimeleri böyle okun­ maz halde bırakmanın doğru olam ı- yacağma Dil Kurulu da kani olmuş. Bu cihet iyi. Fakat okutmak için teklif et­ tiği çare iyi değil. Çünkü çare olarak sesli harflerin çift yazılması teklif edi­ liyor: Yani kaatil. kaanun, kaadir... ya­ zacağız. Bunun eski müphem halden de fena olacağı meydandadır. Bu kelime­ leri ayırma işaretile ka’til, ka’nun, ka’dir... diye yazmanın daha uygun o- lacağı kanaatindeyiz. Zaten her durak­ lamada tabiatile bir uzayış vardır. A - ruzda bile mısra sonundaki kısa h ece­ lerin uzun farzedilmesi bundan ileri gelir.

Mes’ud kararlar... Bunlardaki asıl mes’udluk, verilen bu çeşid müspet kararların çokluğunda değil, dil işlerin­ deki on üç yıllık manzaranın olduğu gibi muhafaza edilemiyeceğine Dil K u ­ rulunun dahi kanaat getirmiş olmasın­ dadır. Dil ki ne cezrî sıçrayış yapar, ne de kapkatı donar; dil ki şuurlu ve şuursuz, gizli veya açık daimî bir te­ kevvündür; Dil Kurulu verdiği bu gibi kararlarla işte bu tekevvünü kabul e- diyor. İnsanların elindeki «zevki selim»

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Güzel yazmak için gayret eder, Düzgünce otururum sandalyeye. Cümlenin yazımı bitince, Düşünürüm

 Cümle içinde kullanılan tarihler ya da bir sözcüğün anlamıyla ilgili noktalamalar parantez içine alınır. “Bu öğretim yılında (1993 – 1994), devlet yine gelişmiş

NOT: Kişi adlarından sonra kullanılan unvanlardan sonra gelen ekler kesme işareti ile ayrılmaz. NOT: Dil adları kesme işaret

Yeni Yurd Gazetesi, bu kitap hakkında şunlara yer vermiştir: “Birinci umumî müfettişimiz Bay Abidin Özmen müfettişlik teşkilâtının muhit ve bölge üzerinde

Bir gün padişah av için şehirden uzaklaşmış( ) Yolda giderken pek çok insanın tarlada çalıştığını görmüş( ) Merak edip yanlarına yaklaşmış( ). Oradaki

 Aydın( )ın çantasında neler vardı( ).. Her gün birer yumurta yumurtlarsa 5 günde kaç yumurta yumurtlamış olurlar?. 9) Eren günde 9 saat uyuyor. Eren 4 günde kaç

Her sırada 5 öğrenci oturduğuna göre, sınıfımızda kaç öğrenci

TOPLAMADA