• Sonuç bulunamadı

Taif Kalesi'nde 6 Mayıs'ı, 7 Mayıs'a bağlayan gece şehit edilen hürriyet kahramanımız:Mithat Paşa'nın son mektubu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Taif Kalesi'nde 6 Mayıs'ı, 7 Mayıs'a bağlayan gece şehit edilen hürriyet kahramanımız:Mithat Paşa'nın son mektubu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mithat Paşa'nın

son mektubu

M ithat ve Mahmut Celalettin Paşalar'ın,

kahpece katledildiği haberi,

bütün İstanbul'u can evinden vurmuştu.

Hele, katillerin, onların işini nasıl

bitirdiği öğrenilince, iki kurbana duyulan

acıma hissi, yerini Sultan Hamit

yöneticilerine beslenilen kine bıraktı.

Ali SÜHA

ÜYÜK ve ilerici bir devlet adamı olan Mithat

Paşa, Mahmut Celalettin Paşa İle birlikte Yemen’ e gönderilip Tâif Kalesi’ne hapsolunduktan bir

süre sonra, Sultan Hamit’e verilmek üzere Yıldız’a bir jurnal verilmişti.

Bildirildiğine göre, bu iki paşa, Ingillzler tarafın­ dan kaçırılacaktı. Nitekim bir Ingiliz zırhlısının Kızıldeniz’in karşı kıyısındaki Suakin limanına demirlemiş olması da bu haberin asılsız olmadığını kuvvetlendiriyordu.

Sultan Hamit, vakit geçirmeden harekete geçmek

gerekti-Tâif

Kalesi nde

iki hürriyet

şehidi

BDÜLAZtZ, 30 Mayıs 1876 günü

tahttan indirilmiş ve 4 Haziran’da intihar ederek hayatına son vermiş­ ti. Onun, intihar etmeyip katledildiğine dair iddialara rağmen, kendisini öldürmüş olduğu­ nun delili, annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın hatıralarıdır. Tek nüsha halinde olan bu hatı­ ra, kendisi öldükten sonra açılan kilitli san­ dığında bulunmuştur. Zamanla, büyük bilgin îbnülemin Mahmut Kemal lnal’ın kütüpha­ nesine ve ondan da, ölümü üzerine Öbür ki­ taplarıyla birlikte İstanbul Üniversitesi’ne in­ tikal etmiştir.

II. Abdülhamit, buna rağmen Abdülaziz’ in intihar etmeyip Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından öldürüldükleri iddiasıyla aleyhleri­ ne 27 Haziran 1881 tarihinde dava açtırmıştır. Mithat Paşa, yargılanma sırasında ileri

sürü-12

len bütün iddiaları çürüterek reddetmiş ve sonunda o sırada henüz hayatta bulunan Per­ tevniyal Valide Sultan’ın görgüye dayanan şahitliğine başvurulmasını istemiş ve “Eğer

kendisi oğullarının öldürüldüğünü kabul edene, ben de katilliği kabul ederim” demişse

de mahkeme bu isteği yerine getirmekten ka­ çınmıştır. Çünkü, bütün siyasi mahkemeler­ de olduğu gibi, Yıldız Sarayı’nda yapılan bu olağanüstü mahkemede de karar evvelden verilmiş bulunuyordu. Nitekim yargılananlar­ dan Mithat Paşa, Mütercim Rüştü Paşa, D a­ mat Mahmut Celalettin Paşa, Damat Nuri Paşa, Fahri Bey, Namık Paşazade Ali Bey, Necip Bey, Pehlivan Mustafa, Cezayirli Mus­ tafa, Boyabatlı Hacı Mehmet idama; Seyyit ve izzet Beyler’de onar yıl kürek cezasına mah­ kûm edildiler.

Abdülhamit, bundan sonra sivil ve asker, 25 kişilik bir heyet kurarak kararlar hak­ kında düşüncelerini sordu.Bunlardan on beşi kararların aynen uygulanmasını, onu verilen cezaların hafifletilmesini istedi. Padişah neti­ cede idam hükümlerini süresiz hapse çevirip mahkûmları cezalarım çekmek üzere Tâif Ka­ lesi’ne gönderdi. Asıl maksadı ise, kendi sal­ tanat ve dikta idaresi için tehlikeli gördüğü bu paşaları zararsız hale getirmekti. Hatta, iste­

diği karan alabilmek için Mithat Paşa’nın şahsi düşmanı istinaf mahkemesi başkam Su- ruri Efendi’yi mahkeme başkanlığına tayin etmiş, Pehlivan Mustafa, Cezayirli Mustafa ve Boyabatlı Hacı Mehmet’den, ağır işkenceler altında hakikate aykın bazı itiraflar alınmış, Mabeynci Fahri Bey ise bütün işkencelere mu­ kavemet ederek istenilen uydurma ifadeyi ver­ memiştir.

II. Abdülhamit’in idam hükümlerini onay- lamamasının sebebi, Mithat Paşa’mn Avru­ pa’ya kadar yayılmış olan büyük şöhreti ve özellikle İngiltere tarafmdan kuvvetle tutul- masıydı. Bunun için mahkûmların Taif Kale- si’nde hapsini yeterli görmüş ve bu arada Abdülaziz’in tahttan indirilmesi gerektiğine dair fetva veren eski Şeyhülislam Haşan Hay- rullah Efendi’de hiç yargılanmadan padişahın bir emriyle medeni haklan alınarak Taif Kalesi’ne yollanmıştır.

Abdülhamit, idam cezalannı süresiz hapse çevirdiği halde Mithat ve Mahmut Celalettin Paşalar’ı, verdiği bir emirle 2 yıl 10 ay ve 7 gün sonra Mekke’nin doğusunda bir şehir olan Tâif’teki kalede öldürttü.

Bunun sebebi neydi?

İşte, bu yazımızda olaym üzerindeki esrar perdesini kaldıracağız.

Sanayi Mektepleri, Ziraat Bankası ve

Emniyet Sandığı nın kurucusu

Mithat Paşa, yurdun kurtuluşunu, “Meşrutiyef’ln ilanında gören hürriyet taraftan gençler, özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınların, kendi ülküleri için lider gördükleri bir devlet adamıydı.

1822’de İstanbul’da doğan Mithat Paşa, asıl adıyla Ahmet Şefik, kadılıklarda bulunmuş, Rusçuklu Hacı Eşref Efendi’nin oğluydu. 13 - 14 yaşlarındayken, BabIâli’nin, Divan-ı Hümayun kalemine girdi, orada Arapça ve Farsça öğrendi. Adet olduğu üzere orada kendisine bir mahlas verildi, Mithat denmeye başlandı. Yıllar sonra, Büyük Reşit Paşa’nın tavsiyesiyle Fransızca çalışmaya başladığı zaman 35 yaşındaydı. Bir süre, kâtiplik göreviyle Şam, Konya ve Kastamonu'da bulunduktan sonra Niş Valisi oldu. Orada yaptığı pek çok yararlı işler gözönüne alınarak, Niş, Silistre, Vldin eyaletleri, Tuna vilayeti adı altında toplanarak emrine verildi. Daha sonra 1869’da Bağdat’ a giden Mithat Paşa, sonra istifa edip, İstanbul'a döndüyse de bu sefer de Edirne Valiliğine atandı.

O sıralarda sadrazam, Mahmut Nedim Paşa’ydı. Mithat Paşa, Sultan Abdülaziz’e onun yolsuzluklarını ispat ederek 1872’de sadra­ zamlığa getirildi. Hürriyet taraftarıydı, ne var ki Sultan’ın savurgan­ lıklarını hoş görmediği için, bu makamda ancak iki buçuk ay kadar kalabildi. O sıralarda Abdülaziz tahttan İndirilmiş, yerine V. Murat geçirilmişti. Ama onun da akıl hastası olduğa anlaşıldığından, bu sefer de tahta, Meşrutiyet'! ilan edeceğini vaat eden II. Abdülhamit çıkartıldı.- Ne var ki. Sultan Hamit, Abdülaziz’in ölümünün üzerin­ den beş yıl geçmiş olmasına rağmen, onun ölümünde, aralarında Mithat Paşa’nın da bulunduğu bir heyetin parmağı olduğunu ileri sürerek, o heyettekileri tutuklattı, yargılanmalarını emretti. Mithat Paşa idama mahkûm edildiyse de, Sultan Hamit tarafından affedile­ rek Tâif Kalesi’ne gönderileli. Üç yıla yakın bir süre sonra da orada boğdurttu (1884).

Mithat Paşa birçok önemli yeniliklere imzasını atmış bir devlet adamımızdır. Rumeli’de haydutluğa son verdirmiş, köprüler yaptır­ mış, Ziraat Bankası, Emniyet Sandığı gibi kuruluşları o açmış, sanayi mekteplerini o kurmuştur.

ğini düşünerek, o sırada sadrazam olan Sait Paşa'ya, Ingiliz Elçisi’ne başvurarak ya da başka tedbirlerle bu işin önlenme­ sini emretti. Paşa’ya verilen talimatta, Mithat ve Mahmut Celalettin Paşalar’ın kaçırılması için Suakin’de bulunan Ingi­ liz amiralinin başkanlığında bir'heyetin terbirler kararlaştır­ dığı, bu arada Arap yarımadası kıyılarına top, tüfek ve cepha­ ne çıkarılıp aşiretlere dağıtılarak bunlara engel olması isten­ mekteydi.

Sait Paşa, bir taraftan Ingiliz elçisiyle görüşüp devletinin teşebbüslerinin mahkûmlara zarar vermekten başka bir işe yaramayacağını bildirip, durumun hemen Ingiltere hâ­ riciyesine haber verilmesini sağladı, öbür taraftan da Hicaz valiliğine her ihtimale karşı uyanık davranarak gerekli bütün tedbirlerin alınmasını bildirdi.

Yıldız arşivinde II. Abdülhamit’in el yazısıyla yazılı bir belgeye göre Mithat ve Mahmut Celalettin Paşalar kaçmaya teşebbüs ederlerse, vurulmaları emrediliyor ve böylece “ ileri de bir fesada sebep olması ihtimali bulunan" bu kişilerin yer yüzünden kalkmasıyla ailelerinin de rahat edeceği (!) ilâve ediliyordu.

Bundan II. Abdülhamit’ln paşaların Ingilizler tarafmdan kaçırılmasından çok korktuğu ve bu yüzden öldürülmeleri için yeşil ışık yaktığı anlaşılmaktadır.

Bunun üzerine, mahkûmların yanlarında bulunan ağalarıy­ la aşçıları alındı ve kendilerine erlere verilen ve o zamanlar kalitesi pek düşük olan karavanadan yemek verilmeye başla­ dı. Halbuki iki paşanın da ilk zamanlarda rahatları yerindeydi, hizmetlerine bakan ağaları, aşçıları yanlarındaydı.

SEKİZ KİŞİYE BİR KARA VANA

Mithat Paşa, ailesine gizlice ulaştırdığı bir mektupla bütün bunları anlatmakta, verilen yemeğin, çorba ve sebzeden iba­ ret bulunduğunu, dışarıdan para ile yiyecek almalarına da müsaade edilmediğini, o sırada şirpençe denilen sırt çıbanın­ dan çok rahatsız olduğunu ve bu hallerin hastalığını büsbütün artırarak kurtulmak için ölümü temenni eder hale geldiğini yazmaktadır.

Bu mektuba eklediği bir notta ise, şöyle demektedir: “ Sekiz kişiye bir karavana olmak üzere sabahları iki kara­ vana çorba ve akşamları turp yaprağı vb. gibi şeylerden yapılmış İki karavana getiriyorlar. Herkes başına toplanıyor. Açlıktan son dereceye gelmiş olanlar zar zor yemektedirler. Bazıları sakladıkları ekmek parçalarını yemekle yetiniyorlar. Benim zaten dişlerim olmadığı için tiritle gıdalanıyorum.”

Paşaların, evvela gürültüsüzce ortadan kaldırılmasına ka­ rar verilmişti. Bunun için zehirlenmeleri düşünüldü. Ancak, onların durumu hissederek dikkatli davranması yüzünden ba­ şarıya ulaşamadılar. Ancak II. Abdülhamit kararlıydı. Onların mutlaka ortadan kaldırılmalarını istiyordu. Zehirlenme teşeb­ büsü muvaffak olamayınca muhafızlarına paşaların öldürül­ mesi için kesin emir verdi. Bunun üzerine VII. Ordu’nun 63. Alayı Kumandanı Mehmet Lütfü Bey 5 Mayıs 1884 pazartesi

günü, iki bölük asker, iki top ve bir miktar topçu ile acele Tâif’e geldi. Askerin arasından ayrılan kırk kadar güçlü kuv­ vetli kimse, kaledeki muhafızlara ilave edildi.

Salı günü mahkûmların bulunduğu dairenin etrafı gereği kadar askerle sarıldı. Paşaların o gece öldürülmesine karar verilmişti.

Durumu sezen Mithat Paşa, aynı gün o sırada İzmir’de bulunan ailesine son mektubunu yazmış bulunuyordu. Buna

“Bu mektup İhtimal ki son mektubumdur” diye başlıyor ve

şöyle devam ediyordu:

“Vücutlarımızın mahvı İçin İstanbul’dan her gün emirler gelmektedir. Dün de Mekke’den Mehmet Lütfü Bey’in

(2)

Mithat Paşa'nın son mektubu

si bunun İçin olduğundan bu kadar hücuma karşı korunmamı­ za çare kalmamıştır. Artık bu kötü İşin yapılacağı şüphesizdir. İhtimal kl mektubum varmadan evvel ölüm haberimi alırsı­ nız. Bundan dolayı fazla kederlenmek ve üzülmek lüzumsuz­ dur. İnşallah cenabı Hak bunu günahlarıma karşı tuturak merhametini esirgemez ve bu yolda şehit olursam bundan büyük nimet olmaz.

“Size yapacağım vasiyet kısaca şudur kl, ben öldükten sonra, sizin İstanbul’a dönmenize müsaade ederler ve belki maaş da bağlarlar. Çok rica ederim, hepiniz konakta yerleşin kardeş gibi geçininiz ve hemşirem Sıdıka Hanım’ı birlikte alıp kendisine terekenin üçte birinden yüz elli (altın) lira kadar bir şey veriniz. Baki cümlenizi Allah’a emanet ederim.”

'

B U GECE SİZİ BİTİRECEKLER''

O gün, yatsı zamanı muhafaza ile görevli olanlardan, alaydan yetişme Binbaşı İbrahim Ağa ile üç teğmen Mithat Paşa’nın yanında bırakılmış olan tek adamı Arif Ağayı çağırta­ rak:

-“ Bu gece Mithat Paşa’yı bitireceğiz. Sen daha evvel zehirlemeyi kabul etmedin. Lâkin, bu gece odasının kapısını bize açacaksın! Eğer açmazsan sonra hakkında fena olur,” dediler.

Arif Ağa, bunu şiddetle reddetti.

Bu sırada, Mithat Paşa, yatsı namazını kılarak öbür mah­ kûmlardan ayrılıp odasına gitmekteydi. Arif Ağa onu görünce İbrahim Ağa’nın yanında:

-“ Efendim, bu gece sizi bitirecekleri... Odanıza gitmeyin beraber bulunun,” diye seslendi. Mithat Paşa bunun üzerine geri dönerek, duyduklarını arkadaşlarına anlattı. Durumu haber alan Mehmet Lütfü Bey. Arif Ağa’nın hemen kaleden çıkarılmasını ve mahkûmların başkasıyla görüşmesine engel olunarak hapsedilmesini emretti. Teğmen Memiş Ağa, bu, emri mahkûmlara bildirdi. Mithat ve Mahmut Celalettin Paşa­ lar:

-“ Biz, buradan bir yere gitmeyiz!...Eğer süngü ile çıkarırsa­ nız, siz bilirsiniz!” dediler.

Biraz sonra bu işe memur edilenlerden Binbaşı Bekir gelerek yalan yeminlerle paşaları kandırıp odalarına çekilme­ ye razı etti. Mithat Paşa, Arif Ağa’nın götürülmesini bahane ederek mahkûmlardan Namık Paşazade Ali Bey’i yanına aldı.

ÖLÜMLE MÜCADELE

6 Mayıs’ı 7 Mayıs’a bağlayan geceydi...

Mithat Paşa’nın yattığı odanın kapısı katiller tarafından

İŞTE MEKTUP Mithat Paşa’nın, ölümiinden pek az önce, ailesine gönderdiği son mektubu: “Bu mektubum, ihtimal ki son mektubumdur” diye başlıyor.

kırıldı. Paşanın yanında bulunan Ali Bey, bir anda alınıp götürüldü. Mithat Paşa hastalıktan pek halsiz bulunduğu için mukavemet etmeden teslim oldu ve hemen oracıkta boğuldu. Lâkin güçlü kuvvetli bir kimse olan Mahmut Celalettin Paşa, kendisine hücum edenlerle oldukça uğraştı. Katillerden bir kaç tanesini divanlara çarptı. Kendisini yastıklarla müdafaa ediyor, bir taraftan da avazı çıktığı kadar haykırıyordu. Onun feryat ve figanını Tâif halkından duymayan ve üzüntüsünden ağlamayan kalmamıştı. Paşa artık hücumlara dayanamıyor­ du...

Mithat Paşa’yı Edirneli berber İsmail, Mahmut Celalettin Paşa’yı Karahisarlı Süleyman ile Zileli Ali şehit etmişlerdi.

Cesetler, hemen şiltelerine konulup kışla hastahanesine bitişik yıkama yerine götürüldü, fakat boğdurulduklarından kimsenin şüphelenmemesi İçin, yıkanmadan, güneş doğar doğmaz Ibni Abbas Camii mezarlığına gömüldü. Verilen resmi raporlarda|lseMithat Paşa’nın şirpençe ile kasığında çıkan hıyarcıktan, Mahmut Celalettin Paşa’nın ise mide nezle­ si ve tifo hummasından öldükleri bildiriliyordu.

Mithat Paşa’nın şehit edildiği haberi İstanbul’a gelince halk büyük üzüntüye kapıldı ve şair Dell Hikmet bu vatansever devlet adamının öldürülmesine şu güzel tarihi düşürmüştür.

Kal’a-i Tâif’de zâlim etti ihnakan şehit, Kıldı tarlh-l mücevher burc-i matemden sünuh. Kalb-I vlran-ı vatandan çıktı bir sûzlşll ah, Döndü Beytullaha Mithat eyledi teslim-l ruh...

(Zalim, onu Tâif kalesinde boğarak öldürdü. Matem bur­ cundan mücevher bir tarih doğdu. Vatanın viran kalbinden acıklı bir ah çıktı. Mithat Kâbe’ye dönerek ruhunu teslim etti.)

Hürriyet Şehidi Mithat Paşa’nın kemikleri, 1951’de vatana getirilmiş ve büyük bir törenle Şişli’deHüriyyet tepesi a -1^ nıtında gömülmüştür. im

"Kaçarsam, ithamları kabullenmiş sayılırım!"

Abdülaziz’in intiharının dev­ rin hükümetince cinayet halinde yorumlanmak istendiği, İngiltere hükümetince haber alınmıştı, ln- gilizler. o sırada İzmir’de bulu­ nan Mithat Paşa’nın kaçınlması- m sağlamak için İzmir’e acele bir gemi göndermişler, geminin mü­ hendislerinden Usten’e, Paşa’yı bularak durumu haber vermesini bildirmişlerdi.

Üsten, Paşa’yı bulup durumu anlattı, ve gemisinin, limanın dı­ şında,emrinde olduğunu ilave etti.

Mithat Paşa, durumun önemi­ ni kavramıştı, üstelik devamlı olarak gözetlendiğini ve izlendiği­ ni de fark etmişti. Bunu söylediyse de Üsten, “ Merak etmeyiniz” de­ di. “İstimbota binerek limanı kontrola çıkmış olursunuz. Gemi­ yi görünce hemen yanaşır, güya teftiş ediyormuş gibi tekneye çı­ darsınız. Geri kalan tarafına ka­ rışmayın, bizim bileceğimiz iştir. Gerekirse ailehizi de alabiliriz” Mithat Paşa durdu, şbnra şu cevabı verdi:

“Gidemem. Çünkü kaçmayı kabul ettiğim takdirde, hakkım- daki iddiaları ve hazırlanan uy­ durma cinayeti üzerime almış olurum. Bense, bu meselede, kal­ ben o kadar müsterihim ki, ne yaparlarsa yapsınlar, kılıma do­ kunabileceklerine bile inanmıyo­ rum. Avrupa’daki, şahsi mevki- imi bilirim. Fakat oradaki kibar sosyetesinde kazanmış olduğum sevgi ve saygı , siyasi mülteci sı­ fatım haiz bulunduğum bir za­ mana mahsustu. Farz edelim ki şimdi aynı samimi muameleyi gö­ reyim. Ben, böyle bir cinayetle le­ kelenmiş olarak o toplumun içine

giremem. O yüksek insanlarla gö- rüşemem. Avrupa'daki bağ ve ilişkilerime güvenerek vuku bula­ cak mahkemenin, ecnebi dev­ letlerin kontrolü altında, adaleti gösterecek bir tarzda yapılacağı­ na kaniim.”

İngiliz mühendis. Mithat Pa- şa'yı kandıramayacağını anlayıp gemisine döndü.

Mithat Paşa, sadrazamlığında bulunduğu hükümet üyelerinin karakterini takdir edememezlik- teki gafletinin cezasını bir süre sonra yargılanıp Tâif’e gönderil­ mek ve orada boğdurulmak sure­ tiyle çekmiştir.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Suriyeli sığınmacıların ve mültecilerin sorunlarının sadece ulusal ve uluslararası politikanın bir konusu olarak değerlendiriliyor oluşu, ülkelerin yabancı halklarla

Horner sendromuna yol açan çeşitli sinir paralizileri vagal schwannomlar ile servikal sempatiklerden köken alan schwannomların ayırıcı tanısında yardımcı olabilir, ancak

Serbest kıyafet uygulamasına ilişkin görüşleri arasında "tek tip kıyafet velileri, sürekli yeni kıyafet almak zorunluluğundan kurtarıyor" diyen velilerin lehine

Bu çalışmada muteallakın sadece öne geçmesi durumu incelenmiş, mu- teallakın haberden sonra gelme durumu ise ele alınmamıştır.. Esas olan kullanım ise, habere

Gelecekte çok daha kültürlü ve bilime âşık ne- siller yetiştirmeye devam edeceğinize tüm kalbimle ina- nıyor ve bana aşılamış olduğunuz bilgi ve bilim sevdası

Bilim ve Teknik dergisi ortaokul ikinci sınıftan beri takip ettiğim, daha ayın başlarında büyük bir heyecanla almak için markete koştuğum dergim. Eve geldiğim anda elimdeki

Bay Misyonerin dinler arasında mukayese yapma­ mayı ısrarla tavsiye etmesine rağ­ men, biz yine mukayeseden vaz- geçemiyeceğiz (çünki Dinler Tari­ hi ve Dinler

After Sultan Abdulaziz was remowed from the Çırağan Palace; and after Sultan Abdülhamit started to inhabit the Yıldız Palace and add new pavilions to it, the Malta Pavilion and