• Sonuç bulunamadı

'Bazı şeyleri önce sezdik':Cem Karaca:"Barış Manço geçmişten geleceğe bakabilen biriydi..."

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'Bazı şeyleri önce sezdik':Cem Karaca:"Barış Manço geçmişten geleceğe bakabilen biriydi...""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

pazar sohbeti

Lax: (z iz ) jUjo z:o

nilcer@milliyet.com.tr

Jb t,

Cem Karaca:

“Barış Mango geçmişten geleceğe bakabilen biriydi...”

‘Bazı şeyleri önce sezdik’

aynanın

p ^ içindekiler

Nilgün CERRAHOĞLU

V

Yorgun ve yıpranmış Cem Karaca. Polemik yaratacak

konulardan uzak duruyor. Sözcüklerini özenle seçiyor. Düşüne düşüne, tane tane... Barış Manço için tutulan yasın şu sıcak atmosferinde, yanlış anlamlandırmalara yol açabilecek yorumlardan dikkatle kaçınıyor sanki.

V

Kaldı ki. insanı derinden yaralayan ve budayan bir

yabancılaşma deneyiminden geçm iş biri o. Söyledikleri ile iç sesi arasına mesafe koyduğu seziliyor. Onbir yıllık bir aradan sonra dahi, sürgün yıllarını duygusal boyutta anlatmakta güçlük çekiyor. Yaşadığı düş kınklıklannı asla ortaya dökmüyor. Yüreğini açmıyor.

V

Satır aralarında geçiştiriyor bazı önemli şeyleri. Barış Manço ile yaşadığı en sıcak anıyı, Köln’de Rudolf Platz’da yaşadıkları rastlantısal bir karşılaşmayla anlatırken m esela; “ Yüzünde bir hayret ifadesiyle bana doğru geldi ve oracıkta hiç beklenmedik bir

kucaklaşma yaşadık; eski dostlar kaldırım değiştirirken...” deyiveriyor mesela.

V

Siyah birjean, siyah çizmeler ve eflatun mor tonlarında bir gömlek, yelek ve atkı var üzerinde. Başında bir kasket. Kendi sözleriyle “filmi 35 yıl geriye sarıyor” Cem Karaca. Eski “Hey", dergilerinde kalmış sararmış kareler bir bir gözünün önünden geçiyor...

M

anço ve siz, '60’h, ‘70’li yılların düzeyli iki sanatçısıydınız. Neydi o düzeyi yaratan ve o düzey bugün niye yok?

- Dünyada bir Beatles, Bob Dylan, Rolling Stones ve ‘68 akımı: içerde de bir Ruhi Su ve bir öze dönüş arayışı vardı. 1960

müdahalesinden sonra, Türk insanı yazan, çizeri, sinemacısıyla bir kendi kimliğine dönüş aşamasına girdi. 60 Anayasası, özgürlük açısından en ehveni şer anayasaydı. Bunun getirdiği bir açılım vardı. Sırtını feodalizme dayasa da. bir sol çıkış söz konusuydu. İstanbul 1.5 milyonluk bir kentti o yıllarda. O nüfusun yaklaşık 250 bini gayrimüslim

azınlıklardı. Kozmopolit özelliğini

koruyordu İstanbul. Aznavour’lar, Pepino di Capri’ler sık sık konser vermeye gelirdi...

■ E rol Büyükburç. “Türk m üziğinin hangi raylara

oturtulması gerektiği tartışm asmı o yıllarda biz yaptık. Toplum un o güne dek algılayamadığı bir konuyu biz başlattık. Türkiye’de varolm ayanı var etm e

çabasm daydık” diyor. Öyle m i? - Katılmıyorum. Baü müziği norm lan içinde Türkçe söylemek çok daha önce, yüzyılın başında, Muhlis Sebahattin beylerin operetleriyle başladı. Yeni değildi ki: operaya meraklı

Abdülhamit’ten beri varolan bir arayışü bu. “Donizetti Paşa”yı getirip, senfoni çaldırtan padişahları unutmayalım. Dinleyenler arasından “Allah Allah nasıl olur siz Müslümanlar bunları çalarsınız” diyenlere de, Donizetti’nin orkestranın - arasından çıkıp, “Tek gayrimüslim benim efendim" deyişini...

■ “Cum huriyet” bu arayışa son mu verdi?

- Hayır, ama bir saray kültürü içinde gitmeye devam etti Cumhuriyet’in ilk yılları. Arayış halka malolamadı. Gramofon, birkaç Frenkle, paşazade evinde vardı. Radyo yaygınlaşmamıştı. Halkımız, soyluysa enderun musikisi dediğimiz Türk sanat müziği ile ve kırsal kesim de türküleriyle haşır neşirdi.

■ Sonra ne oldu?

- İletişim araçları önemli. Ben müziğe 61’de başladım. Ama televizyonla ancak 67’de,

Almanya'da T V y e çıktığım zaman tanıştım. TV, Türkiye'ye 68'de girdi. O da kapalı devre. T R T d e aşın devletçi ya da öyle yorumlanan yasalar ve kraldan fazla taraftarları nedeniyle inanılmaz yasaklar kondu. Askeri müdahalelerle birlikte TRT Denetleme Kurulu, sentez arayışlanmızı engelledi. Türk halk musikisiyle. Batı müziğini bir potada harmanlamak ve geniş halk kitlelerine yaymak amacımız anlaşılamadı. Gitar gibi bir enstrümanın müstehcen sayıldığı ve denetime takıldığı yıllardı bunlar...

■ Birşeylere öncülük etm ediğinizi düşünüyorsanız, nasıl tanım lıyorsunuz kendinizi?

- Biz birşeyleri seziyorduk.

■ Sanat tam da bazı şeyleri herkesten önceden sezm ek değil mi?

- Bir de şu var. Ben şahsen bir birikimle geldim. Annem babam, Muhlis Sebahattin Bey’in operetlerinde oynamışü. Dostlarıyla biraraya geldiklerinde alaturkanın da böyle çok sesli bir mantıkla yorumlanışı üzerinde tartışmalar yapılıyordu. Ben Robert Kolej’de, Barış da "Mektebi Sultani” Galatasaray Lisesi’nde okumuş, daha sonra tahsilim Belçika Kraliyet Akadem isi’nde tamamlamıştı.

■ Yani bir rastlantı değildiniz?.. - Anglosakson kültürü almış olduğum için, bende başkaldırının simgesi rock ağır basıyor: Banş’ın müziğinde de daha çok Latin etkisi görülüyordu. Salt Baü’ya bakılarak biryerlere gidilemeyeceğini bana ilk söyleyen babam oldu. “Oğlum” derdi, “Müslüman mahallesinde, salyangoz satamazsın. Ancak Türk müziğini çok

İşte Banş’ın cenazesine onbinler aktı. Bunun birleştirici simgesel yanı var. Cenaze üzerine çeşitli yorumlar yapıldı. Banş. hem

"AUahüekber" sesleri, hem alkışla uğurlandı. Bu karşılıklı bir tepki mi yoksa bir buluşma mıydı? Bunu çözemedim.

■ Ölüm haberini aldığınızda ilk ne hissettiniz?

- İnanamadım. Bir arkadaşla teknedeydim. Boğaz'da ışıklan

seyrediyorduk. Bir ara TVye baktık. Banş diye bir alt yazı geçti...

■ Ne düşündünüz o anda? - Bir kara delik, boşluk, yalnızlık, çaresizlik hissettim. Birbirimizi karşılıklı motive eden aramızdaki tatlı yanşın anlamım o gece anladım. Film şeridi gibi 35 yıl geriye gittim. Gözümün önünden kareler, eski "Hey” dergileri geçti. Saçım uzatan ilk sanatçılarız biz. Turnede Banş’ın

otobüsünün bombalanması, konserlerimde

ile bağdaşmayan alaturka şekilde birden kucaklaştık. İki koca, uzun saçlı adam. Bu benim için çok sıcak bir şeydi. Çünkü o dönem vatandaşlıktan yeni çıkarılmıştım. Ve daha önce samimi günler yaşadığım, eski dostlarım benimle karşılaştıklarında kaldırım değiştirmeyi yeğlerlerken, Banş’m bu kadar sıcak kucaklaşması beni çok mutlu etü.

■ M üziğini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Çok kendine özgü. Daha başlarken, duyduğunuz anda - müzikal tabirle 8 ölçü, zaman kavramıyla yarım dakika içinde - bu Banş Manço’nun müziği dersiniz. “Sound” dediğimiz şey bu. Aynı şey bir Ruhi Hoca için de geçerli. Daha bağlamaya vuruşundan anlarsınız ki, arkasından Ruhi Hoca

gelecektir.

■ “Sanatçının değerini yaşarken bilelim"... Banş’un ordundan çok söylendi bu. Siz örneğin bir dönem vatandaşlıktan

çıkarıldınız. Bu hoyrathğm nedeni yalnız baskı mı?

- Genel bir hoşgörüsüzlük var. Sürekli hoşgörüden söz ediyoruz ama bundan pek nasibimizi alamıyoruz. Bir başka neden belleksizlik. Zeki Müreriin Bodrum'daki eviyle ilgilenen yok. Mezan bakımsız. Ölüm

yıldönümünde bir şey yapılacak mı? Banş'ın mezan başmda gelecek yıl kaç kişi olacak? Kültür Bakam, sivil toplum örgütleri düzeyinde kimler kalkıp Banş için birşeyler söyleyecek? Bu benim için yaman bir soru. Çok hafife alıyoruz sanatı. Diğer kesimleri bırakın: dünyadaki sanatçıların Türkiye’deki sanatçılara gösterdiği dayanışmayı, sanatçılar Türkiye’de kendi aralarında göstermiyorlar...

■ Mesela siz nasıl yaşadmız sürgün yıllarınızı? İlgilenen oldu mu?

- Benim için eğitici bir süreç oldu. Kendimi bugüne dek inanageldiğim, doğru olduğuna inandığım bazı şeyleri gözden geçirdim. Türkiye'yi dışardan gözlemleme imkanım oldu. İkinci bir dil, Almanca öğrendim.

■ Dönüşte sizi ne şaşırttı? - Havaalanı. ‘79’da gitmiştim. Dönüşte ‘87’de yepyeni bir havaalanı buldum. Baktım, aaa uluslararası işaretler var alanda. Etrafta büyük büyük ilan panolan. Köln Havaalanı gibi. Dışarı çıktım: taksiler san. Bir de TL’ye eklenen sıfırlar etkiledi beni... 80 km hızla gitmesi düşünülen bir trene göre döşenmiş raylar üzerinde 120 km hızla gitmeye çalışan bir tren ve lokomotifin başmda da bu işi iyi bilen bir operatör vardı.

■ Sonra ne oldu o trene?

- Virajlar keskinleşmeye başlayınca önce vagonlar raydan çıktı. Kenardan trenin kapılarına asılarak gitmeye çalışan yolcular düştü sonra. Ve Türkiye ‘87’de içine girmiş olduğu, uzlaşma, diyalog, hoşgörü ortamının giderek gerisine düştü. 11 yıl geçti aradan. Bugün herkesin elinde bir cep telefonu var ama ağır bedeller ödeniyor. Tüm umudum 12 Eylül şokunu atan genç kuşakta. Genç kardeşlerimin geriye dönerek, bizleri - beni, Banş'ı. Fikret Kızılok’u, Erkin Koray'ı. Haramileri, Moğollar'ı - dinlemeye başladıklarım görmek bana umut veriyor. Pınl pırıl bir genç kuşak geliyor.

“BARIŞ’ın ölümünü duyduğumda bir kara delik, boşluk, yalnızlık,

çaresizlik hissettim. Birbirimizi karşılıklı motive eden aramızdaki tatlı

yarışın anlamını o gece anladım. Film şeridi gibi 35 yıl geriye gittim.

Gözümün önünden kareler, es^i ‘Hey’ dergileri geçti...”

seslendirerek veya Türk enstrümanlarını Batı müziği enstrümanlarıyla yanyana getirerek bir yerlere varabilirsin.” Tüm bunların mirasçısı olduk biz.

Geçm işten yarına bakmak

■ Sonuçtan memnun musunuz? H alk bu müzik türünü benimsedi mi?

- Mesele, pop egemenliğinin özünde buralı olan bir müziğe dönüşmesi. Türkiye'de Batı popunun tekabül ettiği müzik de arabesktir. Arabesk, popun tam karşılığı.

■ Nasıl?

- Mahsun Kırmızıgül kardeşimizin veya Seda Sayan Hanımefendi kardeşlerimizin yaptıklan işler, bu kadar insanı

ilgilendiriyorsa: o zaman bizim pop

kültürümüz de bu. Ama yarından ümitliyim.

kulisimin taranması gibi başımıza gelmedik kalmamıştı...

■ Aykrn olduğunuz için mi?

- Kimileri öyle yorumladı, böyle olaylarla karşılaştık.

■ Sizin Banş Manço'nuz kimdi?

- Eskilerin şahsına münhasır dedikleri bir tipti. Kendine özgü öncü fikirleri vardı. Gİeçmişten aldıklarıyla yanna bakabilen biriydi. Son Japonya konserini izlerken, sahnedeki dinamizmi dikkatimi çekti. Enerjisi, çok etkileyiciydi.

■ Özel bir anınız var mı?

- Almanya’da yaşadığım yıllarda Köln'de Rudolf Platz da baktım karşıdan bir adam geliyor. “Allah Allah ne kadar benziyor” dedim. Baktım o. Bana doğru geldi ve Almanların geleneksel Cermen mesafeliliği

Referanslar

Benzer Belgeler

Abdullah Çavuş, gözlerini hafifçe yu­ marak, elli sene evvelki Eminönünün ha­ yaline, kafasının içinde kısa bir keçid res­ mi yaptırdıktan sonra anlatmağa

Bakteriyel, viral ve etken saptanamayan pnömoni grupları arasında balgam çıkarma, boğaz ağrısı, oskültasyon bulgusu ve kor- tikosteroid kullanımı gibi değişkenler

Ülkemizde sağlık çalışanlarının kızamık bağışıklığıyla ilgi- li çalışmalara bakıldığında, 2005 yılında, Ankara Numune Eği- tim Araştırma Hastanesi ve Sami

Pérez-Huertas ve arkadaşları (21)’nın alojenik HKHT yapılan 29 çocuk hastada yaptığı çalışmada 6 (%20) hastada nakilden medyan 24 gün sonra BKV’yle ilişkili

animaloris’in etken olduğu ilk infektif endokardit olgusu olup, hayvan teması gibi bir risk faktörü de bulunmaması nedeniyle dikkat çekicidir..

Özellikle hayvancılığın yaygın olduğu, sosyoekonomik olarak gelişmekteki ve hastalık için endemik olan bölgelerde aile taramasının önemli bir konu olduğunu

Jersey Mac çeşidinde yıllara göre çiçek çukuru derinliği bakımından istatistiksel farklar önemsiz olarak bulunmuşken (P>0.05), uygulamalar ve yıl x uygulama

Eğitim ve test işlemleri Breast Cancer Wisconsin (Diagnostic) veri seti kullanılarak sonuçlar gösterilmektedir.. Bu çalışmanın yapısı şu şekildedir;