• Sonuç bulunamadı

Çirkin basın, çirkin yazar:Peyami vakası:Dünü-bugünü ile Peyami Safa

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çirkin basın, çirkin yazar:Peyami vakası:Dünü-bugünü ile Peyami Safa"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

_»(r alıçtı -i etmişi erdir bH

Pey ami V akası

• - İ . O

» «DEDİKODU, MÜBALAĞA,

PALAVRA,

İFTİRA ALM IŞ YÜRÜYO R.

V İCD A N LA R

A LD ATILIYO R,

MAHKEMELER

ŞAŞIRTI­

LIYO R, EMNİYET KUVVETLERİ EN AĞIR

İTHAM LAR ALTINDA B IR A KILIYO R . TEH

LİK EYİ GÖRELİM . TEH LİKEYİ GÖRENLE­

Rİ, M İLLİ D İS İP LİN İ, EMNİYETİ,

ŞİRA-

ZEYI KO RUM AK İSTEYENLERİ

DESTEK-

LİYELİM . Peyam i Safa (Ağustos - 1960)

üs;#

«TÜRKİYEDE SEVİYELİ VE GERÇEK

BİR

H AK VE HÜRRİYET N İZA M I KURM AYA

ÇA LIŞA N 27 M AYIS İN K ILA P Ç ILA R IN IN

YÜKSEK

EMELLERİ

GERÇEKLEŞİNCEYE

KADAR HUZUR VE SÜKUNU

KO R U Y A ­

CAK ÖRFİ İDAREYE, İN KILA Ü P M AHKE­

MELERİNE, BASIN A H LAK

YA SA SI

VE

ŞEREF D İV A N IN A SELAM!»

Peyam i S a fa (ğustos • 1960)

Dünü - Bugünü ile Peyami Safa

• Bir V a k'a : Beyamı Safa Vak'ası Bir Peyami vak’ası var. Vak'aı vakvakiye kadar tuhaf, 31 Mart vak’ası katjfu karı­ şık, Kerbeiâ vak’ası kadar trajik, Cemel vak’ası, kadar heyecanlı. Bu vak’a 189!) yı iında istanbulda başlar. Niçin mi 1899? Çünkii üstad tütün değer sistemlerinden nefret ettiği 20. Y üzyılda doğmuş olm ayı gururuna yedirememişti. Doğrusu 1899 ta­ rihi 19. yüzyılda dünyaya gelm eyi anlattığı gibi, 20. yüzyılda dünyaya gelm em eyi de be­ lirttiği için oldukça ilginç t i r tarihtir. Ece, bütün ömrünce kurnazlığın endüstrisini kurmak için çalışacak ön adamdan da do­ ğarken hu kadarcık bir ihtiyat beklenir.

Peyaminin eşyaya, insana, tarihe eğri ba­ k ışı daha doğduğu ilk günlerden başlar. Babası, Servctifünunun tanınmış şairlerin­ den İsm ail Safa idi. Kendisi iki yaşınday­ ken Abdülhamit tarafından boğdurulmuştn. Bakın annesi Peyami için ne d iyor: «E v ­ velâ doktorluğa meraki vardı. Hatta oku duklarını tatbike kalkar, güya hepimizin kulağını muhafaza için, kulaklarımıza pa­ muk tık a rd ı.» (Resim li Ay, 1929.)

Doktorluk moktorluk ama, eninde sonun da Peyami. F ikri bir klinik vak’a<n oiup çıktı.

İlk günden bu yana son derece yoğun bu aşağılık duygusu Peyaminin bütün davra­ nışlarında ilk gerekçedir. Bu onu, daima rasyonel olan evrenden a iır başka şartla­ ra, şüphelere, dengesizliklere, kinlere sür­ gün eder. L â fım ettiğimiz aşağılık duygu­ sunun nedenleri konusunda türlü şeylet dü şünülebilir. Belki daha .ok küçükken ıa basının boğdurulması çocuk bebeğinde de­ rin işler b ıra km ıştır. Belki de üstadın plâs tik sanatın şaheseri sayabileceğimiz yüzün­ deki kesin çirkinlik Freudien bir uca it­ m iştir onu. N e olursa olsun Peyaminin y*- şam larlnl tek bir kelime özetler: Aşağılık duygusu. Peyami kötü geçmiş çocukluğuna her yaşta mahkûm bir adam kimliğindedir. Bu böyledir ya öte yandan Peyami aşağılık duygusunun finansmanını yapacak kadar da kurnazdır, içten o duyguya bağö, dış­ tan o duyguvu kullanar bir adam. Az iş değil doğrusu.

• M E N Fİ ADAM PE YA M İ SAFA

Peyaminin, aksiyon olarak, en Belirgin özdl!iği m enfî adam oluşunda toplanmakt:.- dr. Birinci Cumhuriyetten bu yana, yaşa­ d ığ ım ız çağın tersini anlatacak b ir adam ararsak ondan daha iyi örnek Bulamayız. Peyami sosyalist olmuştur. Faşist olmuş: kr, •Kapitalist olmuştur, D. P. ei CH.P. ci, M illi Birlikçi olmuştur. Ama ne zaman ve niçin Sosyalist, teşist. Kapitalist dinci ol­ muştur, ne zaman ve niçin CHP cı D.P. ci, Milli Birlikçi olmuştur, bu soruyu kendi kendimize soralım, cevapla birlikte Peyami- nin menfî adam lığı da kendiliğinden gele çektir. Peyami politik hayatında bol to i çürümüşleri, savunmuştur. Ve daima ikti­ darı, statükoyu yukardakı naksıziaşma, çürüme, kötüleşme sırasında alkışlam ış­ tır. Hep kötüyü savunmamıştu belki. Ama her şeyi kötülediği sırada savunması dik­ kati çekiyor. Bu bakımdan hatırı sayılır bir anakronizm fikirlerinin tarihçi gelişi minde kendini gösterir. Peyaminin fikirden fik re atlayışı irrasyoneldir. O bjektif gerek .çeleri yoktur. Doktrinden doktrine yolcu­ luğu kısa vadeli vaziyet alşlardan. küçük ayarlanmalardan başka bir nitelik göster­ mez. Peyaminin irrasyonel hayatında açgöz­ lü, maymun iştahlı bir pragmatizm çok ga­ rip bir rasiantıyla en fırsatçı tabiatım ya­ şar. Onu hep statükoyu korumaya iten, mevcut iktidarları alkışlamaya götüren bel­ ki de hep bu olmuştur. Peyami bazan müs- bet değerleri korumadı değil Öyle de oldu. Ama yaşaması öyle gelişti ki. aksiyonunu daima menfî davranışıyla çizdi. Sanatta da böyle, fik irde de böyle, politikada da. Kendini aşmak isteği ve bunu da imkânsız uçlara götürme tutkusu, ve korku, olama­ mak korkusu orta karar bir rom ancıyı il­ ginç t i r gazeteciyi feci bir eleştirmeci, bir fik ir umacısı, bir politika öcüsü haline ge­ tirdi.

Peyami yaşadığım ız çağın tersidir. • N E C İP F A Z IL IN YE D E Ğ İND E

PE YAM İ SAFA

Doğrusu Pcymı çok şeyini Necip Fazıla borçludur. Bir kere usiûbu onun üslubun­ dan kırm adır. F ik ir ve sanat davranışları onunkinin bir uzantısıdır. Peyaminin ha­ yatında her zaman bir Necip Fazıl komp­ leksi uzar gider. Asmalımcscit

serüvenlerîn-SAYFA : 1?

den, gençlik anilm iııdan tutun, spiııtüa li/ra denemesinden tutun, politik çıkm az­ lara ahlâki bozulmalara, Maçkanın dulla­ rına kadaı bu iki yazarın yaşamaları hep paralel gitm iştir. Espri olarak, Peyami da­ ha az manyak ama çok daha az kabiliyetli t ir Necip Fazıldır. Eksik bir Necip Fazıl.

Büyük Doğu'nun ilk ve son döneminde Peyamiyı görüyoruz. 1959 yılında Necip için Tercüman'da c Neslim in en büyük şairi». Türk düşüncesinde «M ü tefek k ir» diyen Pe- yaraidir. N e var ki aynı Peyami bir iki ay sonra Necip Fazıl için deli vaftasm ı ya­ pıştırmaktan hiç çekinmedi. Sebep mi? Sebep şuydu: Büyük Doğu D.P. yi alkışla­ dığı halde D.P. tarafından bir sa yısı top iatılmışt. Bu, dem ir elli başbakan Büyük Doğuyu a rtık istem iyor demek oi a lil irdi. Demir elli başbakan böyle istediğine "öre de Büyük Doğu a rtık bu kez sahiden öl­ müştü. Öyleyse şu saralı Necibi yere batır­

manın tam da sırasıydi. Peyaminin Tercü man'da yazdığı yazı basın ahlâksızlığının

e soyut ahlâksızlığın heykeli olarak sakla­ nacak derecededir.

• ASGARİ İN S A N P E Y A M İ SAFA

O

yazda ne diyordu Peyami? «Ben Bü­ zük Doğu’ya yaz verm edim .» oysa her sayısına yazıyor ve k a r ş ılım d a 75 lira yazı parası alıyordu. N ecip Fazıl delidir diyor­ du. Belki deliydi. Ama kendisi t i r kaç güo önce büyük m ütefek kir» demişti. Necip Fa­ z ılın cevabı Peyamiyi bir plânda en gerçek bir şekilde a yd ın la tıyor: «Sen insanin ya­ nma gelir, yatak odasına girer seccadesin­ de namaza durur ve suikastını oradan ya­ parsın.»

Gerçekten de öyle. Peyami kendini kısa ooylu bir ejderha olarak sunuyor ya, aslın­ da çevresinin rengini, hem de sadece ren­ gini alan ufaraktan bir bukalemundur. Öf­ keli bîr bukalemun.

Aziz Nesin'le yap tığı kavgalanmadan öğ- rendiydik; Peyami Ulus gazetesinden çıka­ rıldıktan sonraya ilişkin b ir olay. Peyami işsizdir. Evinin kirasını bile ödeyememek­ tedir. Emsalsiz su ratını a lıp Aııko^daysa Kızılay'da, İstanbuldaysa Galata Köprüsün- «le üç aşağı beş yukarı gidip gelmektedir. Bu sıralarda Yeni İstanbul Gazetesinin sa­ hibi Habip Edip Törehan, Fikret Adilden tanmmiş bir yazardan gazeteye bir roman bulmasını rica etm iştir. Fikret A d il e eski Asraalımesçitlerden Peyaminin arkadaşı. Peyamiyi getirip Habip Edip TÖrehana ta­ nıtm ıştır. Peyaminin rom anı Yen i Istanbul- da yayınlanmaya başlam ıştır. Peyaminin Fikret Adile teşekkürü son derece İlginç bir günümdedir. Habip Edibe gitm iş, Fik­ ret Adilin komünist olduğunu, gazetede ça­ lıştırılm asın ın doğru o lm a d ığın ı söylemiş­ tir

Hayatı deşilince asgarî b ir insanlık belir­ tisi taşımayan nice olay bulunur Peyam i’de Ama kendisine sorarsanız bu kısa vadeli dönüşleri, komünistken faşist, düııdaıken ah lâksız, C.H.P. liyken D.P. li, DP. liyken Mil lî Birlikçi, Ahlâksızken dindar oluşları cafcaflı cümleler içinde birbirin e bağdaştı­ racaktır. Nitekim Mustafa B ayd aıin bir rö­ portajında bunun bazı unsurlarını görebili­ riz:

«M ustafa Bay dar - Y aza rlık hayatınızda değişen bazı kanaatleriniz oldu m u?»

«Peyami Safa - «B ir Tereddüdün Roma­ n ı» na kadar şüpheci görünürüm. Varlığın manası üzerine tereddütlerim olmuştur. Bu romanın kahramanı sorar: «M ânaya mâna

veren biz m iyiz?» Bu sorunun cevabı 20 sene sonra yazılan «Matmazel Noraiyanın Koltuğu» nda verilm iştir. Varlığa mana ve­ ren insan değildir. İnsana mana veren var­ lık tır Şüpheci zamanlarda dahi, daima m- sanıyetçi ve m illiyetçi oldum. Allahtan İip - he ettiğim zamanlar bile onun va rlığı im kânını reddetmedim, Marksist olm aksızın kendi inanış hudutlarım içinde bir nevi sosyalistim. Fikirlerim hemen bütün Kitap larınıda vardır. Esasta değişmedim. Fakat kendimi teşisc daima çalıştım . Ve çalışı­ yorum.

Bu ne uzun teşhis Peyami? Ama biz söy­ leyelim sende değişmeyen tek yön menfî adam oluşundur. O doğduğun günlerdeki eş yaya, insna, tarihe iğri bakışın, valniy. o değişmedi sende. Hadi senin kullanmaktan müthiş zevklendiğin felsefî cüm lelerle sö ziimüzü söyleyelim ; Sen o senıoatik ama çığırtkan filo zof Pirandello’nun «b ir insan bir çok kişidir» lâ fın ı yaşıyorsun ve Berg- son ustanın «hayat bir akıştır» fikrine çî> kertiıcesine yaslanıyorsun ama. Anısı var. Bu kadar yanlış, bu kadar kaba, bıı kadar komik bir uygulamay iıhtiyar sakrates duy sayda sana etmediğini koymazdı.

• HEM Ö ZTÜ RKÇECİ HEM Ö Z T Ü R M T YP. K A R Ş I P E Y A M İ SAFA

Peyami bir sıralar Öztürkçeden yana idi. Gerçi bu işin bir ölçü içinde yapılm asını istiyordu ama yine de öztürkçeci idi. Ba­ kın 1942 yılın d a Tasviri Efkâı Gazetesinde « e diyor. Yazının başlığı «M illî Şefin Türk çesi»

«M illi Şefin yeni söylevinde bir çok ya bancı kelimeleri eleyen zevk süzgeci bütün memleket için tam ölçüdür. «V a ziye t» yeri­ ne «duru m » a rtık ebedî türkçemizin m alı­ dır. «B akım ından» dururken artık kimse «noktaî nazarından» demiyor. Ve demiyecek «Ehem m iyet» yerine «ön em » de yerleşmeye başlamadı ı\ji? «İc a p la rı» yerine «is te rle ri» elbette daha canlı ve anlam lıdır «.N e tic e» de yerini yavaş yavaş sonuca veriyor. «A lâka» nin yanında a ilgi» ne kadar ince ve ahenkli.

Türkçecilik akım ın ı temel olarak benim­ seyen Peyami sonradan ona karşı durmuş, hatta öztürkçecileri komünistlikle suçlan dirm ıştır.

1960 yılında Tercüman'daki bir yazısı da değişmiş Peyamiyi göstermesi bakım ın­ dan ilgiyi çekiyor:

«E d eb iyatçılarım ız, Arapçası ve Farçar ?»ıyla bile ileri dillerden çok daha fakir Tüıkçemizi halk ve köylü diline indirerek basitleştirmek isteyenlerin tesirine k a pılır­ larsa, edebiyatın ifade vasıtası olan dili, ancak müşahhas, maddî ve basit fik ir ve ruh hallerini belirtmekten fazla değeri ol mayan- y a n vahşi kabile dilî haline getirir­ ler.»

• TOPLUMSAL B İL İM L E R D E TA Bİİ B İLİM LER D E FELSEFEDE

SİLAHŞOR PE YAM İ SAFA

Peyami Sofanın belli bir iktisat, sosyoloji kültürü yoktur. Bu konuda bütün bildikle­ rinin öğrenciler için yazılan el kitapların

dan, «H erkes için » b aşlığın ı taşıyan kitap­ lardan, ya da bazı biyografilerden ibaret olduğu anlaşılıyor. Ama gelin görün ki düzmece bir felsefe bilgisinin yanisira bu bilim lerin spekülâsyonunu da vapar. Zaten ömrünce bir doktrinden bir dpktrine sür­ gün olm asının, sadece gereksiz a yrın tı­ larla gönül eğlendirmesinin asil nedeni bur­ na, bu temelsizliktedir. Öyle ki Peyami Safa öğrendiği iki üç temel ilkeyle, soyu» anlamda doktrin tartışm alarını, felsefeye ve gramere yapışık bir şekilde yine do va fa bilmekte, ama sözgelimi Fonun dergisi-

tin solcu olm adığını kavrayacak kadar fcile bir anlayışa ulaşamamaktadır.

1950 yılın da Ulus'ta «H ü rriyet ve Para» Aaslıklı yazısında üstad tarihsel liberalist- terin en düşseveri Fredergue Bastiat’ya faş çıkaracak kadar su katılm adık bir kapita listıir.

«K apitalist rejim lerde ferdin yalnız elin- ' dekine sahip olmakta serbest olduğu yan­

lıştır. Buriııva demokrasisi işçiye sermaye sahibi, fakire zengin, az kazanana çok ka­ zanma hakkı ve hürriyeti verm iştir. Ameri­ ka’da çöpçü, mağaza süpürücüsü, kundura !;oyaclsı iken milyoner olanlar görülür. Türkiyede 45 yaşına kadar palto nedir b il­ meyen bir garsonun sayılı İstanbul zengin­ leri arasına girdiğini biliriz. Galatada çıp tak ayakla sigara kâğdı satan Seferoğlunun sayılı dünya zenginleri arasını, «ird iğ i de malûmdur.» Bir kaç sütun önce sosyalist olduğunu iddia eden kahramanım ızın simdi kapitalist olduğu sizlcri şaşırtmasın. Pe yami Safa ikinci Dünya savaşı yıllarında da halis bir Faşistti. O kadarki o savaşın sonunda kurulan Nuremherg mahkemesine kendisini de götürecekler korkusuyla evin­ de yoğun kötümserliklere, büyük ölüm dii şüncelerine kapılm ıştı. 1950 den sonraki yeni spiritualist eğiliminin o karanlık giin İcrdeki bilinçaltında dibe çökmüş korku tortularından ileri geldiği söylenebilir. As lında Peyami kimdi. N u rem terg vargıçlarj kimler? İstanbul nere Nuremberg Nere? Ama ondaki tutku, ondaki koşku ondaki aşağılık duygusu en ilgisizi en ilgiliye, en önemsizi en önemliye bağlamaya vetiyordu. Her neyse, Peyami Nurcmbergten kendisi­ ni sadece Tanrının kurtardığına inandığın­ dan olacak girdiği dinsel ol&tfornıda felsefe nin temellerini dinamitlemevc başladı. 5-1 I%0 tarihli Tercümanda vavın lad ığı bir va /ida a ld ığım ız şıı holüm felsefevc karşı va pim iş lâübaliliklc*#» bir şaheseri olarak kalacaktır:

«Bugünkü Felsefede de. bilhassa dinî imanın akla zıt olduğu umumiyetle kabııl edilmiş bir nazariyedir.

Buracıkta kendi düşüncemi özetlemeye fcendimi zorlarsam, imanın teıbik indc ak­ lın da, ihtirasın da, hayalin ve faraziyenin de toplu b ir halde bulunduğunu sövliyebi- lirîm .»

Peyaminin kafası Felsefenin, bilimin, sa­ natın. tuz üstüne konan verginin, iğne sa­ tan çingene kadınların, arabaların ve her şeyin kırkam barıdır. Bir o bilir sanki dün yada olanı biteni. M illiyetteki bir yazısında eczacıların bazı yan lışlıkla rın ı bulmuştu. 1929 yılın da Resimli Ay dergisinde «Baş muharririn od ası» atili yazısında da tıp bi­ limini sarsacak bir takım fik irleri iler sü­ rüyordu. O yazıda şöyle sözler va rd ı:

«B ir kere şimdi ben idiyo'yum. N ezle be niın bütün m üfekkiremi öldürmüş. .Allah kahretsin. B ir çok hastalıklarda dikkı el­ tim. Mikrop zeki bir mahlûk. Ona hücum lâzım. Yani kendisiyle dost olarak. Ben bu­ nu çok yaptım . B ir hastalığa karşı dokto­ run menettiği her şeyi yaparım. Yani mik­ robun istediğini yaparak ona galip gelirim.

Haa.. Tababet kat'iven miisbet d eğildir.»

m N A ZIM H İK M E T E H A YR A N P E Y A M İ SAFA

1929 yılın da Resim li Ay dergisinde, Na zıın H ikm etin yeni çıkan «Jok on d ile Si- ya-U» adlı Ş iir kitabı üstüne b ir yazı ya­ yınlandı. Yazan Peyami Safa.

«Jokond ile Si-ya-U beynelmilel olmava namzet bir kitaptır.

Bu küçücük, zarif ve garip kitapta büyük harikalar dolu b ir insan ruhunun bizi, ken­ di cüzülerine karıştıracak bir genişlikle kapladığını isscdiyorUz. H akikî ve adî ha­ yatin ruhumuzda çizdiği hudutları sipen ve bizi hudutların, buutların, hesapların esa­ retinden, kurtararak ’ namütenahi b ir itti- saa götüren eser. İşte en büyük bediî e- «e r.

Türk edebiyatında İn k ılâ p - Büyük te­ ceddüt.»

Yin e 1929 tarihli Resim li A y’da Nazım için Peyaminin şu sözleri dikkati çekiyor:

«Gayrimümkün idealler taşımayanların şair Eğinden değil insanlığından bile şüphe e- derim. İşte benim N a z ım ’da sevdiğim taraf onun gayri mümküne iştiya k ıd ır.»

Peyami Safa en ön em li k ita bın ı Nazım a ithaf etmiştir.

(2)

• İN Ö NÜ H A Y R A N I PE Y A M f SAFA «M illî Şefim le tekra rlarım : Vatanın dar zam anlarını yalnız kendi menfaatleri için m arifet bilen soysuzlara nefretle ve iğren­ m eyle bakını. Muhakkak biliniz ki kötü" ahlâk düşkünlerinin yalancı m um ları um­ duklarındı] çok olsa bir zaman tütecek tir.» (20 Mayıs 1942. Tasviri efk â r.)

İnönü iktidardayken Peyami için büyük­ tü, uluydu, M illî Şefti. İktidardan düştük­ ten sonra sadece muhalefetin başı oldu. 1950 den sonra Peyami İnönüden söz eder­ ken yazılarında «d o s t» «dostum uz» demeye başladı. Hatta İnönüyü yıkm ak, hiç değilse unutturmak isteyenlerin f.rasina katıldı.

Oysa 1943 te Tasviriefkâr gazetesinde aşa­ ğıdaki satırları yazdıktan sonra o denli dönüş yapmak ancak Peyamiye yakışacak bir işti. Yazının t a ş lığ ı: «İk in c i İnönü ve İkinci Yavuz»

« ... Birinci İnönü zaferinde, Akşam ga­ zetelerinin müvczzileri m uzafferiyet ç ığ lığ ı­ nı kopardıklarında, kalbi durmuş bir has­ tanın derin bir nefes alması karşısında ailesinin duyabileceği ümide benzer büyük bir sevinç, zın d ık lar müstesna, bütün yü­ rek len ferahlattı, ikin ci İnönü zaferinde birçok ümitsizlikler ümit, bir çok ümitler kanaat ve bir çok kanaatlar da iman oldu.

M illetin mâkûs taliini venen vc aln im izm kara yazısın ı silen adam, halkın dilinde derhal «Y a vu z İsm et» olmuş, millî şuurda hemen yeni bir kahraman vavuz değeri al­ mıştı.

İkinci İnönü m illî İm anın doğum yıld ö­ nümüdür.»

m C. H. P. N İN ÖVGÜCÜSÜ D. P. N İN Y E R G İC İS İ P E Y A M İ SAFA

Peyami Safa 1950 Seçimlerinde C.H.P. nin Bursa adayı idi. Ulus gazetesinin birin­ ci sayfasında C.H.P. yi şiddetle savunan, D.P. yi alaya alarak yeren yazılar döşeni­ yordu. En az savunulacak zamanında sa­ vunduğu C.H.P. için söyle diyor:

«H a fıza la rın ı kediye kaptıranlar. Halk Partisinin son yıllarda memlekete kazan­ d ırd ığı nimetlerin hepsini unutabilirler. İkinci Dünya Harbinin canevimize kadar sokulan büyük tehlikelerini savuşturmak için İnönü ve arkadaşlarının hadiseleri kav ramak ve sayısız ihtim aller arasında en doğrusuna göre manâlandrmak yolunda ne dikkatli adım lar attkîarinı da inkâr edebi­ lirler

... Bugün bir yaz güneşi, gibi parlıyan göz kam aştırıcı bir realite va rd ır ki oda, Türkiyenin İkinci Dünya Harbinin muzaf­ fe r cephesine katılm ış bazı m illetlerine bile nasip olmayan siyasi itib a rıd ır.» (Ulus — 1950)

Ayni şiddetle muhalefete çatıyordu: «M uhaliflerim izin profesyonelleri tam bir hükümet kadrosunu zor doldururlar. Liya­ katli amatörleri de sa y ılıd ır. Geri kalanı Umum Müdürlükten, valilikten mahalle ve köy muhtarlığına kadar her makama talip, politika bebekleridir. Ağızlarında cik cık m em leket idare edecekler. Uzvî değil, siya­ sî yaşıarinı kaddediyorum.

... K a rşı taıafm en büyük haası yaşını unutmasıdır.

• - Beş yaşındaki Dır çocuğumuz oyuncak vapuru yürütmek isterse mesele yok ; Fakat sahici bir gemiye kaptan olmak için ter fer tepinirse ne düşünürsünüz. İşte yavru mu­ halefetin is ıa n karşısında anavatanımız böyle bir im kânsızlığın hayreti için dedir.» (Ulus — 1950)

Sık sık muhalefeti alaya alıyordu: «... Üç buçuk yıl m illet bekledi, devlet bekledi, hükümet bekledi, muhalefetimizin hiç değilse ana dâvalar hakkmdaki telâkki ve izah ta ızn ı öğrenmedi. Seçmen avı dev­ ri gelip çattı. Muhalefetin oltasında bir tek fik ir yemi yok. Ay diyorum. Çirkin. Fa­ kat onların zaviyesinden. Üç buçuk y ıld ır hep avlama politikası güttüler. Y em leri ku­ ru vaad. Uyanık halk bu zokayı yutmadı. Muhalefetimizin göklerinden, fik ir sağanağı halinde, bilgi, delil, izah, ispat nurları yağ- m alıyd ı. F ikir hii.Tİyeti mi? Buyurun. Am­ ma velâkin, F ikir olmazsa ne hürriyeti? (Ulus — 1950)

Referanslar

Benzer Belgeler

görünüyor. Korkarım, Sayın Yılmaz’m ken­ disi, duyduğu büyük infialin etkisiyle Prof. Arsel’e karşı “seviyesiz ithamiar”da bulun­ maktan kendini alamamış.

根據疾病管制局的統計,2010 年經由傳染病通報機制所獲得的 HIV 感染人數為 1,798 人。HIV

(p=0.417) JAK2 mutasyonu negatif olan hastalarda trombosit fonksiyon bozukluğu (ADP, kollagen, ristosetin ve epinefrine olan bozulmuş agregasyon yanıtı) oran olarak

[r]

Suların dezenfeksiyonu aşamasında ve özellikle dirençli mikroorganizmaların eliminasyonu söz konusu olduğunda, gama ışınlama kesin sonuç veren, enerji ve

Each year 48 million cargo containers move among the world’s sea ports and only a small fraction are thoroughly inspected. This means that seaports are

Sultan Süleyman, payitahtın levazım ikmali ve muhaberesi için çok önemli gördüğü Çekmece Köprüsü’nün yeniden yapılmasını Mimar Sinan’a emretti ve

beklenmedik bir şey • İnönü dolu bir kadehle yanıma geldi ve, Karakız, benim elimden bir şampanya içer misin?’ diye sordu.. Alkol kullanmadığım halde şampanyayı