T T 52539^ ,1 c .. • ,ç. I •5
--Y A Z I --Y O R
F A X : 0
2
1
2
5
5
0
3
4
7
2
-0
2
1
2
5
5
0
3
4
7
7
Bu mektup da Barlaş a
S
EVGİLİ Emin Çölaşan'a geçen hafta yazdığım mektuba,
Emin Abi hiç bekletmeden
cevap verdi ve “ Mehmet Bar-
las'a sor, liboşluğu en iyi o bi lir” dedi. Sordum soruşturdum,
hakikaten liboşluğu en iyi bilenler den biri Mehmet Barlas'mış. Şim di de ona yazıyorum:
“ Sayın Mehmt Barlas, Aslında size de Mehmet Abi demek isterdim, ama siz Baş bakan, Cumhurbaşkanı ve zen gin çocukları dışındakilerin si zinle fazla senli benli olmasını istemezmişsiniz, o yüzden Sa yın Mehmet Barlas diyorum. Umarım sizi sevmediğim yo lunda yersiz bir fikre kapılmaz sınız.
Sayın Mehmet Bey, Emin Abimin önerisi üzerine hemen telefona sarılıp sizi aradım. Ancak ulaşmak mümkün olma dı. Her aradığımda sekreteri niz olduğunu tahmin ettiğim bir hanım, Şu anda Sayın Başba
kanla görüşüyorlar, şu anda Sayın Başbakanın sayın eşiyle görüşüyor lar, şu anda Sayın Bakanla görüşü yorlar, şu anda sayın holding patro nu ile görüşüyorlar' gibi yanıtlar
verdi.
Bunca önemli zevat ile yap tığınız görüşmeleri kesip be nimle görüşmenizi zaten bek lemiyordum. Hiç bozulmadım.
Bari dedim kalkıp çalıştığı gazeteye gideyim, koridorda, moridorda rastlar soranm.
Gazetenizin önüne geldiğim de biraz şaşırdım. Medya Hol ding bir de otomobil galerisi açmış olmalıydı herhalde. Lüks otomobil ithalatının bayağı pa ra getirdiğini duymuştum.
Neydi onlar öyle; spor Mer- cedesler, Jaguarlar, spor ol mayan Mercedesler, Jaguar lar.. Cadillaclar, Cadillac Li- mousinler, Lincoln Limousin- ler, süper Jeepler, BMW'ler...
Neyse, kapıdan zor da olsa girdim ve odana kadar çıkmayı başardım. Ancak yine sekrete rinize takıldım.
içerde çok önemli misafirler var, toplantı yapıyorlar dedi.
Kapının önüne çöktüm. Na sılsa odadan çıkacaktır.
Bir ara sekreteriniz odaya girerken, kapı aralığından sizi ve misafirlerinizi gördüm. Bir
büyük KİT'in yönetim kurulu başkanıydı galiba. Yanında bir eski Bakan, karşısında da bir devlet büyüğümüzün eşi vardı.
Dehanıza hayran oldum o anda. Sekreteriniz odaya girdi ğinde önemli şeyler konuştu ğunuzu anlamasın diye tavla oynar gibi yapıyordunuz.
Kapı kapanır kapanmaz, tavlayı bir kenara kaldırıp çok önemli toplantınıza döndüğü nüze eminim Mehmet Bey.
Konuşulanları duymak için kapıya yaklaştım.
Bu arada birkaç telefon bağlandı. İsimler hep tanıdıktı. Bu arada ortak bir yönümüz ortaya çıktı. İkimizin de Özer adında çok yakın bir arkadaşı vardı. Neyse akşama kadar bekledim. Ama odadan çıkma dınız.
Viskinizi bile barda değil, odada içtiniz.
Eh memleket meseleleri öy le yoğundu ki, odadan çıkma ya bile vaktiniz yoktu anlaşı lan.
Sonra çıktınız, ben peşiniz den koşmaya çalıştım. Ancak şecerem sizinle muhatap olma ya yetecek düzeyde değildi ki, dönüp bakmadınız bile. Kapıya kadar kovaladım sizi.
Yetişemedim.
Galerideki en güzel araba lardan birine, beyaz bir spor Mercedes'e atlayıp gittiniz. Da ha önce aynı arabadan başka bir galeride görmüştüm. Fiyatı 15 milyar liraydı o arabanın.
Boşuna o arabayı deneme- seydiniz. Gazeteci maaşıyla ne kadar çok kazanırsanız kaza nın o arabayı alamazsınız Meh met Bey. Hoşunuza giderse ne yapacaksınız?..
Neyse size ulaşamadım. Ak şam evinize gelecektim, ama oturduğunuz sitenin kapıcısı sokmadı. Bir ara fasıl yapan bir grubun arasında sesinizi duyar gibi oldum o kadar.
Sayın Mehmet Barlas Bey, ben anladım ki, ben liboş deği lim. Sizi Allah kurtarsın diye meyeceğim.
Galeriden istediğin arabayı alıp villada fasla gitmek fena şey değil.
Kiminin parası, kiminin du ası...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi