• Sonuç bulunamadı

İktisadi ve Siyasal Dönüşümlerin Sosyo-Psikolojik Dinamiği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İktisadi ve Siyasal Dönüşümlerin Sosyo-Psikolojik Dinamiği"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi

Cilt 8, Say :4, 2006 KT SAD VE S YASAL DÖNÜ ÜMLER N

SOSYO-PS KOLOJ K D NAM

SOCIO-PSYCHOLOGICAL DYNAMIC

OF ECONOMIC AND POLITICAL TRANSFORMATIONS Doç Dr. Hüseyin AKYILDIZ* ABSTRACT

This study is aimed at casting light on the socio-psychological origion of economic and political transformations. The relation between ideological imaginations and construction of personalities was considered as the cause of social transformations. In this process, human-beings construct their personalities as their own special configurations under the macro and medium cognitive processes that dominate the social conditions of the historical period in which they maintain their lives. The cognitive processes are composed of ideological thought beliefs and stereotypes. The dominant one of them in any historical-sociological period establishes its own social, political and economic system by giving precedence to some of the classes or groups that represent the tendecies which are in conflict with each other within theb society and to some of the drives within the individual and repressing the others. What has shaped the cocnitive process is the ideological imaginations which the production tecnique has caused. There are two dynamics of social transformations. The first is the change of production tecnique. The second is the collapse of the existent utopia. When the production tecnique has changed, the transformation suitable to the new socio-economic conditions is unavoidable. The new ideologies appear as the new utopias full of expectations and hopes within the society and dominant one creates the transformation. But, it produces its own disappointing results in the reality instead of the expectations and hopes which has inspired. Actually, these expectations and hopes are not other things than the imaginations which they have transferred by the mechanism “perception and projection” from their own inner world. This illusion makes the disappointment inevitable. As a result of this process, new other utopias appear again. And, the expectations and hopes which they have inspired form the energy of re-transformation.

(2)

Key Words: Economic system, political system, economic transformation, political transformation, personality construction, production tecnique, ideology, utopia.

ÖZET

Çal 8ma, iktisadi ve siyasal dönü8ümlerin sosyo-psikolojik kökenini ortaya koymay amaçlamaktad r. Çal 8mada, ideolojik kurgular ile bireysel ki8ilik kurulumlar aras nda ba; kurulmakta ve toplumsal dönü8ümler bu ili8kinin sonucu olarak ele al nmaktad r. An lan süreçte, bireyler ki8iliklerini, makro ve medyo bili8sel süreçlerin kendine özgü konfigürasyonlar olarak gerçekle8tirmektedir. Bili8sel süreç ideolojik dü8ünce, inanç ve yarg lardan olu8maktad r. Toplumsal-tarihsel sürece hakim olan ideolojiler, toplumsal iç çeli8kileri temsil eden s n flar ve gruplar ile bireysel iç çeli8kileri temsil eden iç e;ilimlerden baz lar n ön plana geçirip di;erlerini bask layarak kendine özgü iktisadi, sosyal ve siyasal bir düzene yol açmaktad r. Bu süreci biçimleyen olgu, üretim biçiminin ortaya ç kard ; ideolojik kurgulard r. Toplumsal dönü8ümlerin iki farkl dinami;i ortaya ç kmaktad r. Birincisi üretim biçimindeki de;i8im, ikincisi ise ütopyan n çökü8üdür. Üretim biçimi de;i8ti;inde ortaya ç kan sosyo-ekonomik ko8ullara uygun bir toplumsal dönü8üm kaç n lmaz olmaktad r. Bu süreçte ideolojiler umut veren ütopyalar ortaya ç kmakta ve bask n olan toplumsal dönü8ümü yaratmaktad r. Ancak içinde ta8 d ; yan lsamalar nedeniyle hayal edileni de;il; aksi sonuçlar üretmektedir. Asl nda ütopyalar n insanlarda uyand rd ; hayal ve umutlar, gerçekte, alg ve yans tma mekanizmalar yla, kendi iç dünyalar ndan aktard klar imgelerden ba8ka bir 8ey de de;ildir. Bu nedenle yan lsama ve dü8 k r kl ; kaç n lmaz olmakta ve bu süreçte yeni ütopyalar ortaya ç kmaktad r. Bunlar n uyand rd ; umut ve hayaller de tekrar dönü8ümün enerjisini olu8turmaktad r.

Anahtar Kelimeler: Ekonomik sistem, siyasal sistem, ekonomik dönü8üm, siyasal dönü8üm, ki8ilik kurulumu, üretim tekni;i, ideoloji, ütopya.

G R

Her iktisadi ve siyasal dönü8üm, ideolojilerin mutluluk vadiyle gerçekle8ir. Her ideoloji toplum katmanlar nda 8u ya da bu ölçüde yer bulur. Toplumda bask n hale geleni, toplumun biçimlenmesine yol açar. Ancak ortaya ç kan toplumsal düzen gerçekle8ti;i gibi kalmamakta; 8u ya da bu yönde tekrar iktisadi ve siyasal de;i8im ve dönü8ümlere sahne olmaktad r. Her biri ihtiyaçtan do;mas na ra;men; toplumu in8a eden ideolojiler neden kendi sonlar n haz rlamaktad r? Neden ayn tarihsel dönemde, iktisadi ve siyasal sistemler aras nda “gel-git”ler ya8anmaktad r. Yer yüzü cenneti kuramamalar na ra;men, en demokratik olan ndan en bask c olan na kadar, iktisadi ve siyasal de;i8im ve

(3)

dönü8ümlerin enerjisi nereden gelmektedir? Bu süreçleri belirleyen dinamikler nelerdir? 58te bu çal 8ma, bu sorulara cevap aray 8 ndan do;mu8tur. An lan süreçlerin kökenini sosyo-psikolojik olgularda aramaktad r. Bu nedenle, öncelikle bireysel bilinç ve tercihlerin olu8umu ortaya konmu8; izleyen a8amalarda da, toplumsal de;i8im ve dönü8ümlerin dinamikleri analiz edilerek; bireysel süreçlerdeki kökenlerine ula8 lmaya çal 8 lm 8t r.

1. B REYSEL B L NÇ VE TERC HLER N SOSYO-PS KOLOJ K OLU UM D NAM

Bireysel bilinç ve tercihlerin kayna; , insan do;as n n çevreyle etkile8imi sonucu olu8an ki8ilikleridir (Morgan, 2004: 42-47, 318, 363; Jung, 1982: 66, 93-98; Yoshino, Kimura vd., 2005: 1). Ki8ili;in, dolay s yla bilinç ve tercihlerin olu8umunda, bunlardan hangisinin daha bask n oldu;u tart 8mal d r. Mutlak biyolojik determinizm insan do;as n s k s k ya programlanm 8 bir yap olarak ele almaktad r. Bu teorinin, analoji yoluyla sosyolojiye uygulanmas sosyal Darvinizme yol açm 8t r (Douglas, 1989: 308). Sosyal Darvinizm ise bireysel ve toplumsal bilinç düzeyinde fa8izm ve komünizme kaynakl k etmi8tir. Ancak, yaratt ; sonuçlar nedeniyle art k günümüzde pek kullan lmamaktad r ( Foster, 1989: 97, 117, 184).

Dawkins, Bonner ve Wilson, (Aktaran: Douglas, 1989: 309) mutlak biyolojik determinizmi k smi özgürlük e;ilimiyle yumu8atarak yeni bir biyolojik teori geli8tirmi8lerdir. Bu teoriye göre, genetik e;ilimler insano;lunda tamamen programl ve kapal de;ildir. Bunlar birbirine ba; ml hiyerar8ik güdüler arac l ; yla, insan belirli 8ekillerde tepki vermeye yönlendirir. Böylece insan davran 8lar hislerin gücüyle birlikte k smen genler taraf ndan belirlenir. Bu insan davran 8 n n k smen özgürlü;ü anlam na gelmektedir. Dolay s yla, k smi özgürlük genetik determinizmin bir sonucu olarak ele al nmaktad r. Keza, Douglas’a göre, genler, insan optimum özgürlük düzeyini seçmeye mecbur etmektedir. Çünkü, insan n seçme özgürlü;ü genetik determinizmin demirden kanununa s k s k ya ba;l d r (Douglas, 1989: 309).

Buna kar8 n, rasyonalist kültürel determinizm, mutlak genetik e;ilimlerin yerine kültürü koyarak, insan do;as n n, mutlak kültürel kurallar taraf ndan biçimlendirildi;i yakla8 m n ileri sürmektedir. Bu yakla8 ma göre, davran 8, mutlak olarak, genlerin yerini alm 8 olan kültürel sembol ve kurallar taraf ndan programlanmaktad r. Bir ba8ka ifadeyle, insanlar “kültürel uyumun demirden kanunu”na tabidirler. Ancak bu yakla8 m pek çok aç dan ele8tirilmektedir. Özellikle kültürel uyum konusunda, pek çok sosyolog’un tan k oldu;u veriler, mutlak olarak konulan kurallar n nadiren mutlak olarak uyguland ; n ; mutlak olarak uyguland klar nda da bireysel seçme özgürlü;ünü ortadan kald ramad ; n göstermektedir. Kald ki, bireylerin kültürel normlardan k smen de ba; ms z olmas gereklidir. Çünkü kültürün, ortaya ç kan ko8ullar n niteliklerini önceden tahmin etmesi mümkün de;ildir. Kald ki, herkesin içinde ya8ad ; toplumunda görebilece;i gibi, insanlar kültürel normlar zaman zaman

(4)

çi;nemektedir. Hatta söz konusu kurallara s k s k ya ba;l olanlar dahi bu kurallar çi;neyebilmektedir. Bu durumun nedenini, Douglas, medeniyetlerin belirli ölçüde ço;ulcu alt kültürlerden olu8mas na ve kültürlerin zamanla de;i8en ko8ullarla çeli8mesine ba;lamaktad r. Ayr ca, Douglas, insanlar n, k smen kültürel normlar taraf ndan yönlendirilmesi mümkün olsa bile, kendi kültürleri, bürokrasileri ve di;er alt kültür mensuplar ile çeli8meye girdikleri hususlarda, genlerinin yine kendilerine yol göstermeye devam etti;ini ileri sürülmektedir (Douglas, 1989: 297, 310-311).

Biyolojik teoriye göre, kültür, normatif kodlar arac l ; yla, geçmi8te tecrübe edilen uyarlay c davran 8 biçimlerini toplum bireylerine kabul ettirirken, sadece genleri kopya etmektedir. Bu süreçte, geneti;in davran 8 üzerindeki etkisi “belirleyici”; buna kar8 n, kültürün etkisi “uyarlay c ” olmaktad r. An lan süreç, do;al seleksiyon mekanizmas içerisinde kültürel güncelli;ini yitiren genlerden kültürel popülaritesi artan genlere do;ru bir yönelimle ortaya ç kan kültürel evrim biçiminde gerçekle8mektedir (Douglas, 1989: 311).

Bu süreç, iç güdülerin (drives) rol oynad ; dinamik bir olguyu içermektedir. Bireylerin genetik güdülerinin kültürel evrimin a8amalar içerisinde ortaya ç kan ihtiyaçlara göre yap lanan ki8ilik olu8umlar söz konusudur. Bu olu8umlar n temelini olu8turan güdüler ikiye ayr lmaktad r. Birincisi, nefes alma, açl k, korku ve sevinç (naturel passions) gibi birincil; hakimiyet, dayan 8ma ve cinsellik gibi olanlar ise ikincil güdülerdir. Birincil güdüler, bireyin içinde bulundu;u duruma göre de;i8en hiyerar8i içerisinde kompleks refleksler üreten güdülerdir. Örne;in bir tehdit alg lamas halinde sempatik sinir sistemi, adrenalin ve noredranalin salg layarak “stres reaksiyonu”na yol açar. Böylece, tehlike ortadan kalk ncaya kadar beyin bu tehlikeye odaklan r. Di;er deyi8le, tehlike sürdü;ü müddetçe, korku güdüsünün önceli;i ve di;er güdülerin üzerindeki bask nl ; devam eder. Tehlike geçti;inde ise parasempatik sinir sistemi devreye girer ve asetilkolin salg layarak “stres reaksiyonu”nu ortadan kald r r. Böylece bireyin içinde bulundu;u duruma göre, güdülerde otomatik olarak ortaya ç kan hiyerar8i yeni durumda yeniden otomatik olarak yap lanarak, ortaya ç kan yeni ko8ullara uyum sa;lar. Bu olgu, beynin marjinal verimlilik ilkesine göre i8lev gösterdi;i bir süreç olarak gerçekle8ir (Guyton, 1978: 547-548, 552-553, 559-560; Aky ld z, 2001: 27-28; Douglas, 1989: 313-315 ).

Buna kar8 n ikincil güdüler, birincil olanlarla tek tarafl yada kar8 l kl ba;lant l ; ancak, belirli bir hiyerar8iye tabi olmaks z n yap lanan güdülerdir. Ki8ilik olu8um süreçlerinde bu güdülerin bir k sm di;erleriyle çeli8ir. Örne;in, h rs ve hakimiyet ile dayan 8ma; nefret, dü8manl k ve sald rganl k ile sevgi aras nda sürekli bir çeli8ki vard r. Bunlar, bireylerin ve kültürlerin kendi içinde ya8ad ; , insano;lunun genetik özelliklerinin birer parças olan e;ilimlerdir. Bireyler, kültürel uyum sürecinde, geli8mi8 haf zalar , bilinçleri, soyutlama ve dü8ünme yetenekleri sayesinde, kendileri aç s ndan, k sa ve uzun vadede neyin

(5)

olumlu neyin olumsuz sonuçlar yarataca; n dikkate alarak, bir biriyle çeli8en güdülerden baz lar n bask lama yoluna giderek, ki8ilik olu8umlar n gerçekle8tirirler (Douglas, 1989: 315-318).

Ancak, Hume ve Hayek’in (Aktaran: Yayla, 1992: 30-31,54,57,73,115-116; Yayla, 1993: 106,107), sosyal evrim sürecinde kendili;inden ortaya ç kan ve faydal oldu;u için varl klar n sürdüren toplumsal kurallara, insan davran 8lar n belirleyen dinamikler olarak, özel bir anlam yükledi;i de ifade edilmelidir. Söz konusu kurallar n faydal bulunmas , toplumsal ihtiyaçlara cevap vermesi anlam na gelmektedir. Bu yakla8 m n bireyler aç s ndan do;urdu;u sonuç ise, Mandeville’nin de belirtti;i gibi (Aktaran: Yayla, 1993: 117), bireylerin bu kurallara uymayan güdülerini bask lamas gere;idir. Dolay s yla, bu yakla8 ma göre de, bireylerin ki8ilik olu8umu bir k s m güdülerinin bask lanmas sürecini içermektedir.

Tura, güdü olarak an lan olgular iç güdü ve dürtüler olarak s n fland rmaktad r. Tura’ya göre, açl k duygusu ve doyma iste;i gibi ertelenmesi ve dönü8türülmesi mümkün olmayan, amac ve nesnesi belirli olan biyolojik olgular iç güdüdür. Buna kar8 n, insan hayvandan ay ran, ertelenebilen, bast r labilen ve nötralize edilebilen, nesnesi de;i8ken ve amac ndan sapt r labilen e;ilimler dürtülerdir (Tura, 2003: 223). Bu ba;lamda, bireyler, ki8ilik olu8umlar n , kültürel yarat m ve uyum sürecinde, kültürel evrimin ula8t ; a8amada, iç bast rma mekanizmalar yoluyla, içinde bulunduklar ve kendilerine özgü ihtiyaçlar hiyerar8isine uygun biçimde, birincil güdülerle ba;lant l olarak dürtülerinin (ikincil güdüler) bir k sm n çe8itli yo;unluklarda bask layarak gerçekle8tirmektedirler.

Ancak, bu süreçte, bireylerin ki8ilik olu8umlar , kendilerine özgü ba; ms z bir varl k olarak de;il, daha büyük bir bili8sel sürecin kendine özgü kurulumlar (konfigürasyonlar ) olarak ortaya ç kar (Foster, 1989: 137). Çünkü, hiç kimse Adler’in “toplum ya8am n n demir mant ; ”n n d 8 nda de;ildir (Adler, 1983: 19). Makro bilinç, bireysel bili8sel süreçler üzerinde önemli etkiye sahiptir. Bu tür bilinçler, ortak duygu, dü8ünce ve inançlara sahip insanlar taraf ndan payla8 lan kal p yarg lardan olu8maktad r (Morgan, 2004:367-368). Marcuse (Aktaran: Foster, 1989: 152), bu konuda, toplum, 8irket ve futbol kulübü bilincini örnek olarak vermektedir. Buna kar8 n, sosyo-ekonomik ko8ullar n insanda yaratt ; ki8ilik özellikleri, ki8ili;in tümünü olu8turmaz. Bu özellikler sadece belirli ko8ullara özgüdür. Ayn sosyo-ekonomik ko8ullardan gelen bireylerin farkl alanlarda farkl inanç, tutum ve ki8ilik özelliklerine sahip olmas gayet do;al bir durumdur (Morgan, 2004:373). Bu olgu, toplumu olu8turan bireylerin ayn anda bir birinden farkl birden fazla sosyolojik bütünlere dahil olabilece;ini gösterir. Örne;in, çal 8ma ili8kilerinde ç kar mücadelesine giren bir i8çi ile patronu, ayn spor kulübünün taraftarl ; nda pekala birlikte hareket edebilirler.

(6)

2. TOPLUMSAL DÖNÜ ÜMLER N SOSYO-PS KOLOJ K D NAM

Bireyler sosyal birer varl kt r. Komüniteryen dü8ünürlerden Sandel’in ifade etti;i gibi (Aktaran: Yayla, 1993: 98-99), bireylerin üstlendi;i sosyal roller büyük ölçüde içinde ya8ad ; bütünler taraf ndan belirlenir. Ancak an lan bütünler, Sandel’in belirtti;i gibi (Aktaran: Yayla, 1993: 99), bireyler üstü varl klar de;il, tersine bireylerin eylemleri sonucu gerçekle8en metaforik olgulard r. Di;er deyi8le, bunlar, ayn sosyo-ekonomik ko8ullar payla8an bireylerin ortak duygu, dü8ünce ve inançlar na dayanan kal p yarg lar n (Morgan, 2004:367-368) ürünüdür. Farkl inanç ve kültürlerden gelseler dahi, ayn sosyo-ekonomik ko8ular payla8an bireylerin bili8sel süreçlerinde, mevcut ya8ant ve ihtiyaçlar ndan do;an yeni ko8ullanmalar (Morgan, 2004: 85), dü8ünce, inanç ve yarg lar olu8ur. Bu süreçte ortaya ç kan ihtiyaçlarla uyu8mayan eski dü8ünce, inanç ve yarg lar, “çarp tma”, “bast rma”, “yans tma”, ve “özde8im kurma” gibi savunma mekanizmalar yla ya tasfiye edilir ya da ihtiyaçlara uyumlu hale getirilir (Morgan, 2004: 325-329). Di;er deyi8le, bireylerin bili8sel içerikleri ihtiyaçlar na uygun olarak de;i8ime u;rar. Bili8sel de;i8im süreçleri ise, bireylerin bilgi i8leme tarz ve ya8ant lar n n alg sal düzeyde yeniden örgütlenmesine yol açarak (Morgan, 2004: 99-104, 371-372), ki8iliklerinin sosyo-ekonomik ko8ullara uygun biçimde dönü8mesine neden olur. Bu süreç de sonuçta, ayn sosyo-ekonomik ko8ullar payla8an bireylerde ortak duygu, dü8ünce ve bask alanlar yaratarak, bireylerin meslek ve s n f gibi kriterlerle tan mlanan sosyolojik bütünlere varl k kazand rmas na ya da bireylerin var olan sosyolojik bütünlere uyum sa;lamas na neden olur (Morgan, 2004: 390-400). Örne;in, benzer sosyo-ekonomik ko8ullar payla8an bireyler, ortak amaçlar ta8 yan kurulu8larda örgütlenebilir ya da var olan örgütlerden birine kat labilirler. Bu tür örgütlenmenin içerisine girmeyenler de dayan 8ma ve destek psikolojisi içerisinde davran r. Ancak ayn ekonomik ko8ullar tek tip tutum ve davran 8 üretemez. Örne;in, ayn sosyo-ekonomik ko8ullarda benzer amaçlar ta8 malar na ra;men, bir birinden farkl örgütler ortaya ç kmakta ya da ayn örgütlerin içerisinde farkl gruplar bir biriyle çeli8mektedir. Bu olgu, her ne kadar belirli bir amaca ula8makta rekabeti simgeliyorsa da, bunun gerçek nedeni, ayn sosyo-ekonomik ihtiyaçlar payla8malar na ra;men, bireylerin farkl moral de;erlere ve psikolojik ihtiyaçlara sahip olmalar d r. Örne;in ayn i8 kolunda, amaçlar ortak olan iki sendikadan birinin kendisini sosyal demokrat, di;erinin ise daha muhafazakar tonlarla ifade etmesi ve üyelerinin bu kriterlere uygun olarak ayr 8mas ; ya da ayn sendikan n içinde farkl gruplar n kendilerini farkl kategorilerde tan mlamas , bu olguyu do;rulamaktad r. Bu ba;lamda, Dewey (Aktaran: White, 2003: 226-227, 234-235), bireyleri biçimleyen toplumsal ko8ullar n farkl ve de;i8ken olmas nedeniyle, her ko8ula uygun evrensel moral de;erlerin bulunmad ; n ; aksine moral de;erlerin çok heterojen oldu;unu ifade etmektedir. Bu nedenle, ayn meslek veya s n f ko8ullar ndan gelen bireyler

(7)

dahi, an lan olgular n d 8 nda kalan genetik farkl l klar, kültür ve ya8am deneyimleri nedeniyle, birbirlerinden ayr 8makta ve amaçlar ortak olmas na ra;men farkl bilinç ve tercihlerle farkl örgütlenmelere gidebilmektedir. Bu olgulardan hareketle toplumsal varl ; n, iç içe geçmi8 heterojen sosyolojik bütünlerden; sosyolojik bütünlerin de ortak bask alanlar yaratarak biçimledi;i bireylerin tutum ve tercihlerinden olu8tu;u söylenebilir.

Toplumsal ya8am, bireylerin sahip oldu;u potansiyel e;ilimleri toplumsal amaçlara uygun olarak biçimlendirip yönlendiren de;erler ve kurallar bütünü içerisinde üretilir. Fromm bu de;erler ve kurallar bütününe toplumsal özyap ad n vermektedir. Fromm’a göre, toplumsal öz yap tarihsel-toplumsal sürece hakim olan üretim biçiminin zorunlu k ld ; 8ekilde gerçekle8ir (Fromm, 1998: 94-95; Aky ld z, 1998: 173; Aky ld z ve Dulupçu, 2003: 26). Toplumsal bili8sel süreç, toplumsal öz yap n n ideolojik kurgular n yans t r. Bu kurgular toplum bireylerinde ortak bask alanlar yaratarak, ki8ilik olu8umlar n n, toplumsal öz yap n n kendine özgü kurulumlar olarak ortaya ç kmas n sa;lar (Foster, 1989: 152; Fromm, 1998: 104-105,126,132,144-148). Ancak buradan tek tip insan ç karsanmamal d r. Tam tersine toplumun kendi içinde bir biriyle çeli8en farkl s n flar ya da katmanlar içerisinde ki8ilik kurulumlar n tamamlayan farkl tip insanlar ç karsanmal d r. Toplumsal öz yap , bir metafor olarak, bireysel ki8ili;e benzetilecek olursa, t pk bireylerin bili8sel süreçlerinin kontrolünde, birbiriyle çeli8en güdülerini ihtiyaçlar na uygun olarak, çe8itli yo;unluklarda bask lad ; gibi, toplumsal ya8am n da, toplumsal bili8sel sürecin kontrolünde, her biri ayr bir e;ilimi temsil eden ve biri di;eriyle çeli8en toplumsal s n f ya da katmanlar ile her s n f ve katmanlar içinde de farkl grup ya da ayr 8malar , toplumsal ya8am mümkün k lacak biçimde bask lad ; ifade edilebilir. Burada makro-bili8sel sürecin i8levi, birbiriyle çeli8en toplumsal s n flar yada katmanlar aras nda toplumsal ihtiyaçlara uygun dengeler yarat lmas d r. Bu süreçte bir birini etkileyen ve bir biriyle iç içe geçmi8 makro, medyo ve mikro bili8sel ve bast rma süreçlerinden bahsedilebilir. Burada mikro bili8sel ve bast rma süreci, bireysel; medyo bili8sel ve bast rma süreci, sosyolojik grup ve örgütsel; makro bili8sel ve bast rma süreci ise bütün toplumsal çeli8ki ve dengelerin olu8umuna ili8kin süreçlere kar8 l k gelmektedir. Dengelerin bozuldu;u yerde çat 8ma ve dönü8üm vard r. Dönü8ümlerin iki tür dinami;i vard r. Birincisi üretim biçiminin de;i8mesi, ikincisi ise ütopyan n çökü8üdür.

2.1. Üretim Biçiminin De5i6imi: ktisadi ve Siyasal Dönü6üm

Üretim biçimi de;i8ti;inde toplumsal ya8am n üretildi;i kurallar ve de;erler sisteminin dönü8ümü kaç n lmaz olur. Bunun nedeni, ortaya ç kan üretim biçiminin kendi sosyo-ekonomik ko8ullar n da beraberinde getirmesidir. Bu ba;lamda, toplumda yeni ihtiyaçlar ve yeni roller ortaya ç kar. Bu durum ise, eski üretim biçiminin belirledi;i ihtiyaç ve rollere göre biçimlenmi8 toplumsal öz yap n n de;i8imini gerekli k lar. Yeni üretim biçimi, bu sürecin

(8)

hem enerjisini hem de ideolojik kurgusunu haz rlar. Üretim biçiminin beraberinde getirdi;i sosyo-ekonomik ko8ullar yeni mesleki yada s n fsal güçlerin ortaya ç kmas na neden olur. Bu güçler siyasi ve iktisadi düzen de;i8ikli;inin enerjisini olu8tururlar. De;i8imin yönünü ise, ideolojiler olu8turur. Bu süreçte, ideolojiler, birbirleriyle çeli8en toplumsal, s n fsal, mesleki ve bireysel e;ilimler aras nda, bast rma ve dengeleme arac olarak, ideal toplum umutlar yla formüle edilmi8 bili8sel kurgular temsil etmektedir. Böylece, üretim biçimine ba;l olarak de;i8imin iki dinami;i mevcuttur. Birincisi ortaya ç kan üretim güçleri, ikincisi ise ütopya olarak ortaya ç kan ideolojilerdir.

Örne;in, üretim biçimindeki geli8melere ba;l olarak XVII. yüzy lda ortaya ç kan ve sonraki yüzy llarda gittikçe güçlenen burjuvazi, siyasal ve iktisadi dönü8ümün itici gücünü te8kil etmi8; önce merkantilist, daha sonra liberal fikirlerin güç kazanmas na neden olmu8tur (Beaud, 2003: 95-96). 5kinci a8amada merkantilizme kar8 liberalizmden yana oldu;unda, burjuvan n kulland ; en önemli sözcük “özgürlük” olmu8tur. Bu sözcük 5ngiltere’de ekonomik özgürlü;ü, yani liberal ekonomi ve i8çilerin örgütlenme yasa; n içeren özgürlü;ü; Fransa’da ise iktisadi liberalizmi de kapsayan siyasi özgürlü;ü içeriyordu (Beaud, 2003: 94). 1770’lerden itibaren 5ngiltere’de belirmeye ba8layan Sanayi Devrimi de, özellikle, özgürlük doktrinine güç katt . Daha sonra, bu süreç, siyasal alanda 1789 Frans z Devrimiyle ba8layan ve gittikçe yay lan demokratik rejimlere ve iktisadi alanda da liberal kapitalizme yol açt (Beaud, 2003: 60-92; 96;Talas, 1980: 55). Bu dönü8ümün birinci unsurunu olu8turan burjuvazi, toplumsal güçlerdeki de;i8meyi ifade eden somut ko8ullara, ikinci unsurunu olu8turan liberal ekonomi dü8üncesi ise toplumsal ütopyaya kar8 l k gelmektedir.

Ütopya bili8sel süreçte meydana getirdi;i ça;r 8 mlarla toplumda beklenti ve umutlara yol açarak dönü8ümün çekim enerjisini olu8turur. Bu ba;lamda, liberalizm, feodalizme ve merkantilizme kar8 , herkese mutluluk vadeden bir ütopya olarak ortaya ç km 8t r (Beaud, 2003: 100-101). Ancak, liberalizmin özünü olu8turan “özgürlük”e siyasal ya da iktisadi öncelik tan nmas dahi farkl siyasi ve ekonomik modellerin ortaya ç kmas na neden olmu8tur. Örne;in Bentham ve felsefeci radikallerin siyasal özgürlü;ü iktisadi özgürlü;ün arac olarak görme e;ilimlerinin, ekonomide devlet müdahalesi ve kolektivizme (Friedman, 1988: 27-28); iktisadi özgürlü;ü siyasal özgürlü;ün arac olarak gören dü8ünürlerin e;ilimlerinin ise negatif özgürlük ve liberal ekonomi düzenine yol açt ; görülmektedir (Friedman, 1988: 26-27; Yayla, 1992: 164-167). Ayr ca, ayn tarihsel süreçte, ayn üretim biçimine ra;men, farkl ütopyalardan do;an farkl siyasal ve iktisadi rejimlerin de var oldu;u önemli bir olgudur. Kapitalizm, sosyalizm, fa8izm ve refah devleti deneyimleri bu olgunun ifadesidir (Beaud, 2003: 100; Jessop, 2001: 216). Öyleyse, ayn tarihsel süreçte ayn üretim tarz na ra;men, farkl siyasal ve iktisadi rejimlerin

(9)

varl k kazanabilmesinin, üretim biçiminin d 8 nda ba8ka bir nedeni olmas gerekir. 58te bu neden bir ütopyan n çökü8ü, di;erinin ise yükseli8idir.

2.2. Ütopyan;n Çökü6ü: ktisadi ve Siyasal Dönü6üm

Ütopya, “dü8te ve dü8üncede kurulmu8 e8itlikçi, do;ru, mutlu ve güzel toplum düzeni” olarak tan mlanmaktad r (Gregory vd, 1984:7). Belirli bir tarihsel süreçte, belirli bir toplum düzenini sunan her hangi bir ideoloji, mutlaka mutluluk vadeden bir ütopya olarak ortaya ç kar. Toplumsal bili8sel süreçte bask n hale gelmesi halinde toplumsal hareketlere yol açarak toplum düzeninin de;i8mesini sa;lar. Böylece, toplum bireylerinde ortak bask alanlar yaratarak, bireylerin kendine özgü kurulumlar olarak ki8ilik olu8umlar n ya da dönü8ümlerini gerçekle8tirdikleri; buna ba;l olarak sosyolojik ayr 8ma ve bütünle8me süreci içerisinde, eski kurumlar tasfiye ederek yeni kurumlara varl k kazand rd klar , yeni bir toplumsal özyap ortaya ç kar.

Tarihsel-toplumsal bir süreç olarak ortaya ç kan toplumsal özyap insan do;as n tamamen kapsamaz (Weisskopf, 1996: 11-12. Aky ld z ve Dulupçu, 2003: 25-26). Aksine ortaya ç kan süreç, toplumda hakim olan bilincin kontrolünde, insanlar n güdülerinin bir k sm n ön plana geçirirken, di;erlerini çe8itli yo;unluklarda bask lar. Ayn 8ekilde, an lan süreç, her biri ayr bir e;ilimi temsil eden ve biri di;eriyle çeli8en toplumsal s n f yada katmanlar ile her s n f veya katman içinde farkl grup ya da ayr 8malar aras nda tercihlerde bulunur. Di;er deyi8le, bunlardan, 8unlar ya da onlar di;erleri yarar na daha fazla bask lar; hatta bazen, bask n olan s n f n e;ilimi do;rultusunda bütün toplumu ba8tan a8a; biçimler.

Ancak, bu süreç, ütopyan n tükeni8ini de beraberinde getirir. Bu olgunun nedeni, bu a8amada ütopyaya varl k kazand ran ideolojilerin ya da doktrinlerin yan lsamalar n n aç ;a ç kmaya ba8lamas d r. Keza, toplum düzeni tasar m nda bulunan her ideoloji ya da doktrin bir tak m yan lsamalar içerir. Bunun nedeni akl n s n rl ; alg , bilinç ve dü8üncenin de sübjektif olmas d r.Bu sebeple, ideoloji ve doktrinler gerçekleri tan ml hale getiren birikimler olmak yerine, daha ziyade, bili8sel kurucu, kurgulay c ve tasar mc formülasyonlar olarak ortaya ç kar (Adler, 1983: 36; Aky ld z ve Dulupçu, 2003: 24). Daha sonra, toplum düzeninin in8as nda, içinde ta8 d klar yan lsamalar, kendilerini, toplumsal beklentilerle toplumsal gerçeklerin çeli8mesi biçiminde ortaya koyarlar. XIX. yüzy lda egemen olan liberal kapitalizmin içinden geçti;i süreç budur. Gerçekten de, temelinde bireysel özgürlük, bireysel ç kar, özel mülkiyet, serbest rekabet ve bireysel çal 8ma ili8kileri bulunan liberal kapitalizm, iddia etti;i gibi, piyasa sürecinin adeta “görünmez el” taraf ndan sürekli dengede oldu;u, piyasan n herkesin yarar na i8ledi;i, bu ba;lamda, bireysel ve toplumsal refah n birlikte gerçekle8ti;i bir süreç olarak de;il, tersine, kapitalistlerin gittikçe zenginle8ti;i, buna kar8 n i8çilerin gittikçe yoksulla8t ; , i8sizli;in yayg nla8t ; ve devresel krizlerin tekrarland ; bir süreç olarak ortaya ç km 8t r (Beaud, 2003: 100-102; Talas, 1980: 61-66). Bu durum liberal kapitalist

(10)

ütopyan n çökü8ü ve yeni ütopyalar n ortaya ç k 8 na neden olmu8tur. Ütopyalar n rekabet etti;i bu süreçten de, bir yandan fa8izm ve sosyalizm gibi totaliter toplum düzenleri, di;er yandan da devlet müdahalesiyle biçimlenen refah devleti ve karma ekonomi modelleri do;mu8tur (Talas, 1980: 58-59; Beaud, 2003:102-144; Flora ve Heidenheimer: 22; Helm,1989: 26-27, 28; Hirsch,1978: 126; Barry, 1989: 2,7,9; Gough, 1979:146-147; Aky ld z, 2000: 479).

Bask c toplum düzenlerine yol açan ütopyalar ters ütopya ya da distopya ad yla an lmaktad r. Ancak, ütopyalar n ortak yan , haks z ve olumsuz toplum ko8ullar na kar8 sunulan alternatif olmas d r. Bir ütopyan n ba8ar s z olmas ters bir ütopyaya yol açabilmektedir. Özellikle, bireysel de;erler ve e;ilimlerin, e8itlik ve toplumsal mutlulu;un gerisine itilmesinin, böyle bir sürecin gerçekle8mesinde önemli bir rolü vard r. Bu tür bir dönü8üm, ütopyac e;ilimin, seçenekleri tan mamas , düzen kayg s n insanc l de;erlerden üstün tutmas ve mükemmelli;i ararken kat l ;a dü8mesi gibi nedenlere ba;lanabilmektedir (Gregory vd, 1984: 7,9). Do;u Avrupa ülkelerinde liberal ütopyan n çökü8ü ve sosyalist ütopyan n yerle8mesi distopyaya örnek olarak verilebilir. Gerçekten de, 20. yüzy l n ba8lar nda ya8anan ekonomik krizler, bu ülkelerde liberal kapitalizmin ba8ar s z olaca; na ili8kin kan y güçlendirmi8 ve i8letmelerin devletle8tirilmesi, Soviyetizasyon sürecinden çok daha önce geçekle8meye ba8lam 8t r (Haynes ve Husan, 2002: 111,113-114).

Ancak distopyalar n tükendi;i yerde tekrar ütopyalar ortaya ç kmaktad r. Bu ba;lamda tarih iki önemli geli8meye tan kl k etmektedir. Birincisi, 20. yüzy l n sonlar nda sosyalist rejimlerin çökerek kapitalizmin yeniden yükseli8e geçmesidir (Aky ld z, 2000: 7-8). 5kincisi ise, refah devletinin, aç k bütçe ve maliye politikalar yla, a8 r harcama, yüksek borç yükü, verimsiz kamu i8letmeleri ile güçsüz dü8mesi ve ekonomide stagflasyonist sürecin ortaya ç kmas nedeniyle, klasik liberalizminin yeni versiyonlar n n (Smith, 1994: 209-214, 217-219; Foster, 1989: 40-45; Eser, 1997: 132-135) ütopya olarak yeniden yükseli8idir. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, her ütopya yaratt ; bask alanlar nda yeni distopyalar n tohumlar n da ye8ertir. Bu ba;lamda, günümüzün ütopyas olarak güç kazanan neo-liberalizme kar8 n tepki olarak yükselen yeni sol’un ça; m z n yeni distopyas n temsil etti;i ifade edilebilir.

Toplumsal dönü8ümlerin dinami;inde ütopyalar n kurgu, bast rma ve çarp tma mekanizmalar vard r. Tarihsel-toplumsal bir süreçte hakim olan ütopya, kurgulad ; dünyay a8an fikir ve ilhamlar ya bast r r ya da kurgulad ; dünyaya uygun hale getirir (Marcuse, 1964: 12; Fromm, 1998: 144-148; Aky ld z, 1998: 174). Ancak bast r lan ya da çarp t lan bu ögeler, ütopyan n tükeni8i ile birlikte tekrar gerçeklik dünyas nda yerini alarak tarihsel-toplumsal de;i8ime neden olur. Bast r lm 8 n ve çarp t lm 8 n geri dönü8ü, yeni ütopyalar n yükseli8inin psikolojik temelini olu8turur. Tarihsel-toplumsal dönü8üm üç a8amada ortaya ç kar: Birinci a8amada ütopyas tükenen kurulu

(11)

düzenin bast rd ; veya çarp tt ; e;ilimlerin geri dönü8ü; ikinci a8amada bu e;ilim ve ideallerin öncülü;ünü yapacak karizmatik liderlerin ortaya ç k 8 ve üçüncü a8amada ise gerekli örgütlenmenin gerçekle8tirilerek, an lan e;ilim ve ideallerin plan ve programlara dökülmesi, toplumsal aksiyona dönü8türülmesi ve toplumsal düzenin yeniden kurulmas d r. Ancak yeni toplum düzeni, yeni bir bast rma ve çarp tma süreci; yeni ütopyan n tüketilmeye ba8lang c anlam na gelmektedir. Diyalektik süreçte, bu gerçekle8imin antitezi olarak, içeri;i bast r lm 8 ya da çarp t lm 8 olan ögeler, hem toplumsal dönü8ümde tarihin itici gücünü hem de içeri;indeki yan lsamalarla ütopik bir olguyu temsil etmektedir (Weisskopf, 1996: 11-13; Aky ld z ve Dulupçu, 2003: 26). 58te bu süreçlerde ortaya ç kan gel-gitlerin ve dönü8ümlerin temel nedeni bir ütopyan n tükeni8i, di;erinin ise yükseli8idir.

3. TOPLUMSAL DÖNÜ ÜMLER N B REYSEL-PS KOLOJ K D NAM

Her ne kadar makro ve medyo bili8sel süreçlerin kendine özgü kurulumlar olarak gerçekle8se de, bireysel bili8sel süreçlerin, medyo ve makro bili8sel süreçlerle örtü8meleri 8eklen olup; gerçekte içerikleri bir birinden farkl d r. Keza, bireyler ayn kavrama dahi farkl anlamlar yüklerler. Bunun nedeni, Jung’un yakla8 m nda yer alan, alg ve yans tma mekanizmas d r. Alg bireylerin duyular yoluyla d 8 dünyadan ald klar ; buna kar8 n yans tma ise d 8 dünyaya gönderdikleridir. Yans tma, bireylerin, alg lar n de;i8tirip, bamba8ka görünümlere sokarak, iç kuruntu ve yarg lar n (içinde ta8 d ; imgeleri) nesnelere aktarmas d r. Bu yans tmalar, çok etkili ve ço;u zamanda y k c d rlar. Ayr ca bilinç d 8 nda yer al rlar. Gerçeklerle yüz yüze geldi;inde de hayal k r kl ; na neden olurlar (Jung, 1982: 14-15). Lust (Aktaran: Jung, 1982: 15), “Evet, beni gönlünüze göre görüyorsunuz, ama gördü;ünüz kendinizden ba8kas de;il...” diyerek yans tma olgusuna 8 k tutmaktad r. Jung’a göre, yans tman n içeri;ini olu8turan imgeler, ak l düzleminde yer alan ilk ansal yap lar (ilk örnekler) ile biyolojik düzlemde yer alan iç güdülerdir. 5lk örnek, bir tür “gestalt”; di;er deyi8le, iç güdünün görünümü, biçimi ve imgesidir. 5ç güdü kendisine uygun imgeyi ak lda ça;r 8t rarak davran 8a geçer, imge ise davran 8 meydana getiren olguya dönü8ür. Bu nedenle, iç güdüler gibi ilk örneklerin kayna; da bilimin d 8 nda çe8itli varsay mlara konu olur. 5lk örnekler, bir kez varl k kazand ktan sonra, iç güdüler ve anlaksal yap lar gibi varl klar n devam ettirirler. Bunlar insanda bilinçalt n olu8tururlar. Ancak ilk örnek düzlemi, birey ya8land kça, geli8en canl bir olguya kar8 l k gelmektedir (Jung, 1982: 15-16). Buradan bireylerin bilinçlerinin yan lsamal ve sübjektif oldu;u sonucu ç kar labilir. Kald ki, Jung’un “...Ne kadar felsefe varsa, o kadar da ruh bilim var.” deyi8i, asl nda bilim adamlar n n dahi sübjektif ve yan lsamal bilince dahil olduklar n göstermektedir (Jung, 1982: 27; Adler, 1983: 35-36).

Ayr ca bireyler, güdüsel olarak, kendilerine özgü olmas na ra;men , ruhsal yap lar n n bir birine benzedi;ini varsayarlar. Bu yan lg , bireylerin kendi

(12)

içinde olan 8eyleri genelle8tirerek evrensel de;erler saymaya yöneltir. Davran 8lar n buna uymamas halinde de, davran 8lar giderilmesi gereken hatalar olarak alg lan r (Jung, 1982: 46-47). Bu tür genellemeler, ideoloji ya da doktrinlerin temel özelli;ini olu8turur. Mutluluk vadiyle kendilerini takdim eden fikirler, bireylerde co8kulu ça;r 8 mlar yaratarak dönü8ümün enerjisini yarat rlar. Co8ku bu tür süreçlerin temel enerjisidir. Çünkü bireyler, ne kadar ak lc olursa olsun, co8ku yaratmayan iletileri kabullenmez. Bu nedenle, dönü8üm yaratan fikirler daima içinde büyük hayaller ve umutlar ta8 yan ütopyalar olarak ortaya ç karlar (Jung, 1982: 44; Hoffer, 1980: 93-94, 100; Fromm, 1982, 31-36). Ütopyalar n ta8 d ; hayal ve umutlar ise, gerçekte, bireylerin alg ve yans tma mekanizmalar yoluyla, ütopyalara aktard klar kendi iç dünyalar n n imgelerinden ba8ka bir 8ey de;ildir (Jung, 1982: 14-15). Faust’un “Kafanda kurdu;un dü8ünceye benziyorsun” deyi8i (Aktaran: Jung, 1982: 48), bu olguya 8 k tutmaktad r. Bu nedenle, bireyler, ütopyaya yans tt klar , her biri kendilerine özgü hayal ve umutlar n gerçekle8tirmek ad na, toplumsal hareketlere kat larak dönü8ümü gerçekle8tirir. Ancak ortaya ç kan de;i8imden kendi hayal ve umutlar de;il, de;i8imin kendi gerçe;i ortaya ç kar. Sonuç sadece hayal k r kl ; d r. Art k bu hayal k r kl ; ba8ka bir ütopyan n ortaya ç karak, yeni hayal ve umutlar ate8leyece;i ba8ka bir dönü8ümün enerjisini olu8turacakt r. Kitle hareketlerine kat lanlar n ço;unlu;unu hayal k r kl ; na u;ram 8 olanlar n olu8turmas bu olguyu do;rulamaktad r (Hoffer, 1980: 18-19, 48-49; Aky ld z ve Dulupçu, 2003: 25).

Dönü8ümü yaratanlar toplumun en iyi ve en kötü katmanlar nda yer alanlard r. Bunlar, politika, edebiyat, i8 dünyas gibi alanlarda üstün yetenekleri olanlar ile yoksul s n f, ba8ar s zlar, toplumda sayg n yer edinemeyenler, topluma uyamayanlar, az nl klar, muhterisler, a8 r benciller, gaye yoklu;undan bunalanlar ve suçlulard r. Özellikle, toplumun alt katmanlar nda yer alanlar, kendi hayatlar ndan ve içinde ya8ad klar toplum düzeninden nefret ederler ve anlams zla8m 8 ki8iliklerini heyecan verici büyük toplumsal hareketler içerisinde eritmeye yo;un e;ilim gösterirler. Bunlar kurulu düzeni y kmaya haz rd rlar. Bu nedenle, at lanlar ve itilenler ço;u zaman umut ve co8ku uyand ran ideolojik hareketlerin dönü8üm enerjisini olu8tururlar (Hoffer, 1980: 45-47).

SONUÇ

Bireyler, ki8iliklerini, içinde bulunduklar sosyo-ekonomik ko8ullarda ortaya ç kan ihtiyaç hiyerar8ilerine uygun olarak, baz güdülerini ön plana ç kar p, di;erlerini bask layarak in8a ederler. Bu süreçte, bireysel ki8ilikler, makro ve medyo bili8sel süreçlerin kendine özgü konfigürasyonlar olarak ortaya ç kar. Burada makro bili8sel süreç toplumsal-tarihsel sürece hakim olan, medyo bili8sel süreçler ise meslek grubu ve s n f gibi sosyolojik olgulara varl k kazand ran ideolojik dü8ünce, inanç ve yarg lara kar8 l k gelmektedir. Toplumsal ya8am, makro bili8sel sürecin kontrolünde, her biri ayr bir e;ilimi

(13)

temsil eden ve biri di;eriyle çeli8en toplumsal s n flar n; toplumsal s n flar içerisinde farkl gruplar n; nihayet bu olgular üreten bireysel iç e;ilimlerin çe8itli yo;unluklarda bask lanmas ve dengelenmesi; hatta baz lar te8vik edilirken di;erlerinin bask lanmas yoluyla üretilir. Toplumsal geli8me sa;land ; müddetçe, bu süreç me8ruiyetini devam ettirir. Bu süreçte, toplumu olu8turan bireylerin bask n bir kesimi, toplumsal ya8am biçimleyen makro ve medyo dü8ünce, inanç ve yarg lara, “çarp tma”, “bast rma”, “yans tma”, ve “özde8im kurma” gibi içsel savunma mekanizmalar yla, uyum sa;larlar.

Üretim biçiminde ortaya ç kan köklü yenilikler, sosyo-ekonomik ko8ullar n, dolay s yla, toplumsal ihtiyaç ve rollerin de de;i8mesi sonucunu yarat r. Bu durum yeni bir toplum kurgusunu gerekli k lar. Bu a8amada, insanlara mutluluk vadeden ütopyalar olarak ideolojiler ortaya ç kar. Uyand rd klar umut ve co8kularla toplumlarda tutunurlar ve toplumsal, siyasal ve iktisadi dönü8üm yarat rlar. Bu süreçte, ütopyan n bili8sel süreçte meydana getirdi;i ça;r 8 mlar n yaratt ; beklenti ve umutlar ortaya ç kan dönü8ümün çekim enerjisini olu8turur.

Ancak toplum düzeni tasar m nda bulunan her ideoloji yan lsamalar içerir. Keza, ideolojiyi ortaya koyan ak l s n rl , dü8ünce ise sübjektiftir. Bu nedenle, toplumsal düzeni in8as nda ütopya gerçeklikle yüzle8meye ve tüketilmeye ba8lar. Bunun nedeni, ütopyan n, pratikte toplumsal beklenti ve umutlarla çeli8en sonuçlar üretmeye ba8lamas d r. Asl nda, ütopyalar n ça;r 8 mlar yoluyla uyand rd ; hayal ve umutlar, bireylerin alg ve yans tma mekanizmalar yla, kendi iç dünyalar ndan ütopyalara aktard klar imgelerden ba8ka bir 8ey de de;ildir. Bu nedenle, ütopyan n yaratt ; de;i8imden bireylerin hayal ve umutlar de;il, de;i8imin kendi gerçe;i ortaya ç kar. Sonuç dü8 k r kl ; d r. Bu a8ama, art k ba8ka bir ütopyan n hayal ve umutlar yarataca; , di;er bir dönü8ümün enerjisini olu8turacakt r.

Ütopyalar, kendisiyle çeli8en fikir ve ilhamlar bast rarak ya da çarp tarak kurgulad ; dünyaya uygun hale getirir. Ancak ütopyalar n gerçeklikle yüzle8mesinin yaratt ; dü8 k r kl ; , bast r lan ya da çarp t lan fikir ve ilhamlar n yeni ütopyalar olarak dönü8üne neden olur. Ütopyalar, olumsuz toplum ko8ullar na kar8 umut veren alternatifler olarak ortaya ç karlar. Gerçeklik dünyas nda ba8ar s z olduklar nda da yerlerini ba8ka bir ütopyaya b rak rlar. Ayn tarihsel süreçte, ayn üretim biçimine ra;men, farkl siyasal ve iktisadi rejimlerin ya8amas n n nedeni budur. Ütopyalar liberal toplum düzenlerinin yan s ra, bask c toplum düzenlerine de yol açabilir; birinden di;erine bir dönü8üm de yaratabilir.

(14)

KAYNAKÇA

ADLER, Alfred (1983), Ki ilik Bozukluklar ve Toplumsal Bütünle me, (Çev.) Belk s Çorakç , Say Yay nlar , 5stanbul.

• AKYILDIZ, Hüseyin (1998), Bireysel ve Toplumsal Boyutlar yla Yabanc la8ma, Süleyman Demirel Üniversitesi . .B.F. Dergisi, S. 3, Isparta, ss.163-176.

AKYILDIZ, Hüseyin (2000), Demokrasi ve Ekonomi, TDV/DIHEP

Demokrasi Dosyas , Ankara, ss. 475-483.

• AKYILDIZ, Hüseyin (2000), Yabanc la8madan Kurtulu8 Çabalar ve Sonuçlar , Porf. Dr. Adnan Tezel’e Arma*an, Marmara Üniversitesi Yay n No: 600, 5stanbul, ss. 1-15.

AKYILDIZ, Hüseyin (2001), Ücret Yap s n n Olu umu, Süleyman Demirel Üniversitesi Yay n No:11, Isparta.

• AKYILDIZ, Hüseyin; DULUPÇU, Murat Ali (2003), Kavramsal ve Diyalektik Süreç Olarak Yabanc la8ma, Süleyman Demirel Üniversitesi

. .B.F. Dergisi, Cilt 8, S. 3, ss. 15-30.

BARRY, Norman (1989), Yeni Sa*, (Çev.) Cevdet Aykan, Ankara.

BEAUD, Michel (2003), Kapitalizmin Tarihi, (Çev.) Fikret Ba8kaya, Ankara.

DOUGLAS, Jack D. (1989), The Myth of the Welfare State, Published by Transaction Publishers, New-Jersey.

• ESER, U;ur (1997), Anayasal Iktisat Yada Yeni Liberal Siyasal 5ktisat’ n Ekonomik Anayasa Önerisi Üzerine, Ekonomide Durum, TÜRK-5U Yay n , Bahar-Yaz Say s , ss. 131-146.

FLORA, Peter and HEIDENHEIMER, Arnold J., The Historical Core and

Changing Borders of Walfare State.

FOSTER, John (1989), Evolutionary Macroeconomics, New in Paperback, Published by the Academic Division of Unwin Hyman Ltd, London.

FRIEDMAN, Milton (1988), Kapitalizm ve Özgürlük, (Çev.) Do;an Erberk ve Nilgün Himmeto;lu, Birinci Bask , Alt n Kitaplar Matbaas , 5stanbul.

FROMM, Erich (1982), Kendini Savunan nsan, (Çev.) Necla Arat, Birinci Bask , Onur Bas mevi, 5stanbul.

FROMM, Erich (1998), Yeni Bir nsan Yeni Bir Toplum, (Çev.) Necla Arat, Yedinci Bask , Say Yay nlar , 5stanbul.

GOUGH, Ian (1979), The Political Economy of the Welfare State, Macmillian Pres Lmt’s Pres, Hong-Kong.

• GREGORY, Owen; ZAMIATIN, Eugene; FORSTER, E. M.; HUKLEY, Aldous; ORWELL, George; VONNEGUT, Kurt; BRADBURY, Ray; BURGESS, Anthony (1984), Yeryüzü Cennetlerinin Sonu Ters Ütopyalar, (Çev.) Nail Bezel, Birinci Bask , Onur Bas mevi, 5stanbul.

GUYTON, Artur C. (1978), Fizyoloji, (Çev.), Edip Aktin, Muammer Bilge, Kemal Önen, Faruk Yenel, Be8inci Bask dan Çeviri, Ankara.

(15)

HELM, Dieter (1989), The Economic Borders of the State, The Economic

Borders of the State, Edited by Dieter Helm, Oxford University Pres,

New-York, 9-45.

• HAYNES, Michael; HUSAN, Rumy (2002), Market Failure, State Failure, Institutions, and Historical Constraints in the East European Transition,

Journal of European Area Studies, Vol. 10, No: 1, Published by Taylor &

Francis Ltd., pp. 105-129.

HIRSCH, Fred (1978), Social Limits to Growth, Pressed by Routledge and Kegan Paul, London.

HOFFER, Erich (1980), Kesin nançl lar, Kitle Hareketlerinin Anatomisi, (Çev.) Erk l Günur, Yüksel Matbaas , 5stanbul.

• JESSOP, Bob (2001), Regulationist and Autpoietcist Reflections on Polanyi’s Account of Market Economies and the Market Society, New

Political Economy, Vol. 6, No: 2, pp. 213-232.

JUNG, C. G. (1982), Bilinç ve Bilinçalt n n levi, Birinci Bask , (Çev.)

Engin Büyükinal, Onur Bas mevi, 5stanbul.

MARCUSE Herbert (1964), One-Dimentional Man: Studies in the Ideology

of Advanced Industrial Society, Beacon Press, Boston.

MORGAN, T. Clifford (2004), Psikolojiye Giri , (Çev) Hüsnü Ar c , 5ffet Dinç, Giray Uraz,15. Bask , Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yay n , No:1, Ankara.

SMITH, Stephen W. (1994), Labour Economics, Printed by T. J. Pres Ltd., Cornwall.

TALAS, Cahit (1980), Ekonomik Sistemler, Gözden Geçirilmi8 Dördüncü Bask , Sevinç Matbaas , Ankara.

TURA, Ali R za (2003), Psikanalitik Aç dan Homo Economicus, ktisat’ n

Dama Ta lar Ekoller-Kavramlar z B rakanlar III, Kurti8 Matbaac l k,

5stanbul, 221-235.

• WHITE Mark D. (2003), Reconciling Homo Economicus And John Dewey’s Ethics, Journal of Economic Methodology, 10:2,UK, pp. 223–243.

YAYLA, Atilla (1992), Liberalizm, Ankara.

YAYLA, Atilla (1993), Özgürlük Yolu, Hayek’in Sosyal Teorisi, Ankara.

• YOSHINO, Aihide; KIMURA, Yoshie; YOSHIDA, Takeshi, TAKASHI, Yashitomo, NOMURA Soichiro (2005), Relationships Between Temperament Dimensions In Personality and Unconcious Emotional Responses, Biol Psychiatry, Society of Biolgical Psychiatry, Vol.57, Saitama, pp.1-6.

WEISSKOPF Walter A. (1996), Yabanc la ma ve ktisat, (Çev.) Ça;atay Koç, Yahya Madra, De;er Eryar, Kenan Erçel, Ceren Özselçuk, Alper Önder Ve Kemal Bodur, 5stanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

OPUS © Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi  1843 modeli kullanarak elde edilen kendine özgü risklerin hisse senetleri fi- yatlanmasında önemli bir rol

Genel sald›rganl›k puanlar›na göre sald›rgan olarak tan›mlanan ve tan›mlanmayan k›z ve erkek kat›l›mc›lar›n yükleme puanlar›na uygulanan ana- lizlerin sonuçlar›

 Küçük (pulmoner) dolaşımı çizerek gösteriniz.  Pulmoner dolaşımı şekil ve şema üzerinde inceleyebilirsiniz.  Pulmoner dolaşımı üç boyutlu CD’lerde

Bu kanalın ağız (ağız boĢluğu = cavum oris), yutak (pharynx), yemek borusu (oesophagus), mide (gaster), ince bağırsaklar (intestineum tenue), kalın

 Dokuları ayırt ediniz.  Doku afiĢi, resim, Ģema, anatomi atlası, gibi öğretim materyalleri üzerinde inceleyiniz.  Epitel doku çeĢitlerini ayırt ediniz. 

 Sperm oluĢumunu Ģematize ederek gösteriniz.  Sperm oluĢumu aĢamalarını yazarak çalıĢabilirsiniz.  Sperm oluĢumu aĢamalarını Ģematize edebilirsiniz. 

Unutkan- l›¤› oldu¤unu söyleyen, glokom hakk›nda yeterli bilgiye sahip olmayan, hastal›¤›n erken aflamas›nda olan (düflük Ç/D), fazla say›da antiglokomatöz

bask›n göz tespitinde de bir metod olan; her iki gözün önüne ayr› ayr› +2,00 dioptri cam koyularak hastaya hangi göz ile görmesinin daha iyi oldugu soruldugunda,