• Sonuç bulunamadı

YAŞLILIK, YAŞAM DOYUMU VE BOŞ ZAMAN FAALİYETLERİ AGING, LIFE SATISFACTION AND LEISURE ACTIVITIES

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "YAŞLILIK, YAŞAM DOYUMU VE BOŞ ZAMAN FAALİYETLERİ AGING, LIFE SATISFACTION AND LEISURE ACTIVITIES"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YAŞLILIK, YAŞAM DOYUMU VE BOŞ ZAMAN FAALİYETLERİ Doç. Dr. Arzu Şener*

Özet

Günümüzde, biyolojik, psikolojik ve sosyal değişimlerin yoğun olarak yaşandığı orta yaş ve yaşlılık dönemine ve bu dönemde yaşam kalitesinin ve yaşam doyumunun artırılmasına ilişkin çalışmalara gösterilen ilgi artmaktadır. Bu ilginin nedeni, dünyanın nüfus yapısında yaşlıların yerinin sürekli artmasıdır. Yetişkin kadın ve erkeklerin büyük çoğunluğu yaşamlarının yaklaşık üçte birinden fazlasını orta yaş dönemi ve sonrasında geçirmektedir. Boş zaman faaliyetleri yaşlılık döneminde yaşam doyumunu etkileyen çok sayıdaki etkenden bir tanesidir. Boş zaman faaliyetlerine katılım yaşlılık sonucunda kişinin yaşantısında meydana gelen değişikliklerle baş etmesine yardım eden önemli bir faktördür ve yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin önemli belirleyicisidir.

Anahtar kelimeler: yaşlılık, yaşam kalitesi, yaşam doyumu, öznel refah

Abstract

Nowadays, the interest in the middle age and older periods, when biological, psychological and social changes are mostly experienced, and in the studies on enhancing the life quality and life satisfaction during that period is increasing. The reason of that interest is the gradual increasing of older people within the world population. Most of adult women and men live about more than one third of their lives during middle age and later periods. Leisure activities are one of the numbers of factors which affect the life satisfaction during the older period. Participation in the leisure activities is

*H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Aile ve Tüketici Bilimleri Bölümü 06100 Sıhhiye/ANKARA asener@hacettepe.edu.tr

(2)

an important factor which helps the individual to overcome the changes that occur in the individual’s live during the period of getting old and is the important determinant of the life quality of older people

Key words: aging, life quality, life satisfaction, subjective well-being.

GİRİŞ

Yaşlılık önüne geçilmesi mümkün olmayan, biyolojik, kronolojik ve sosyal yönleri ile sorunları olan bir süreçtir. Yaşlılık, fizyolojik bir olay olarak ele alınıp, fiziksel ve ruhsal güçlerin, bir daha yerine gelmeyecek şekilde kaybedilmesi, organizmanın iç ve dış etmenler arasında denge kurma potansiyelinin azalması, kişinin fiziksel ve ruhsal yönden gerilemesi şeklinde tanımlanabilir (Bilginer ve diğ., 1996).

Günümüzde biyolojik, psikolojik ve sosyal değişimlerin yoğun olarak yaşandığı orta yaş ve yaşlılık dönemine ilişkin çalışmalara gösterilen ilgi de artmaktadır. Bu ilginin ve etkinliğin nedeni, dünyanın nüfus yapısında yaşlıların yerinin sürekli artmasıdır. Hastalık ve ölüm oranlarının azaltılması, yaşam koşullarının bilinçli bir şekilde kontrol altına alınıp iyiye yöneltilmesi çok sayıda insanın yaşam süresinin uzamasına neden olmuştur. Yetişkin kadın ve erkeklerin büyük çoğunluğu yaşamlarının yaklaşık üçte birinden fazlasını orta yaş dönemi ve sonrasında geçirmektedir (Bayraktar, 2002).

Ülkemizde bugün ortalama 69 olan insan ömrünün 2045–2050 yılları arasında 78.5 olacağı, bugün için toplam nüfusa oranı % 8.9 olan yaşlı nüfus oranının 2050 yılında % 25’e yaklaşacağı ve bu oranın gittikçe artacağı göz önünde bulundurulursa artan ve toplumun önemli bir bölümünü oluşturan yaşlı nüfusun yaşam kalitelerini yüksek bir şekilde sürdürmelerinin sağlanabilmesi için yaşam kalitelerini etkileyen faktörlerin belirlenmesine olan ihtiyaç artmaktadır (D.İ.E., 2003, United Nations, 2005).

(3)

Yaşlıların karşılaştıkları sorunlar göz önüne alındığında, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik refahın sağlanmasına yönelik çalışmaların ne denli önemli olduğu açıkça görülmektedir. Yaşlıların refahının sağlanmasında “yaşam kalitesi” nin iyileştirilmesi geniş kapsamlı bir yaklaşım olarak dikkati çekmektedir (Turan, 1985). Nitekim pek çok toplumda giderek artacağı beklenen yaşlı nüfusun toplumla entegre edilerek aile ve toplum için sıkıntıdan ziyade topluma katkı sağlayabilmesi için fiziksel ve mental sağlığının yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle, orta yaş dönemi ve sonrasında bireylerin yaşamlarını sağlıklı ve üretken sürdürebilmeleri büyük önem taşımakta, buna bağlı olarak da günümüzde gerontoloji ve geriatri alanında giderek artan sayıda çalışma yapılmaktadır (Bayraktar, 2002). Yaşam kalitesinin önemli bir belirleyicisi olan yaşam doyumu da gelecekteki mental sağlığın önemli bir belirleyici olduğundan bu konuya ilgi ve verilen önem de artmaktadır (Gren ve diğ., 1992 Baruffol ve diğ,. 1995).

Yaşlı nüfusun gelişmekte olan ülkelerde daha fazla arttığı düşünülecek olursa, bu ülkelerde yaşlıların sağlıklı ve ekonomik olarak aktif kalmalarını sağlamaya yönelik çalışmalar lüks değil gereksinimdir. Aksi takdirde sayısı daha az olan genç üretken nüfusun kendisinden çok daha fazla sayıdaki yaşlı nüfusun ekonomik, sosyal ve duygusal gereksinimlerini karşılaması olanaksızdır. Dünya Sağlık Örgütü bu nedenle “aktif yaşlanma” terimini gündeme getirmiştir. Aktif yaşlanma yaşam boyunca fiziksel, mental, sosyal iyilik için fırsatları optimum kullanarak yaşam beklentisini, üretkenliği ve yaşam kalitesini artırmak şeklinde tanımlanabilir (Çetin, 2002).

Yaşlılıkta Yaşam Kalitesi ve Yaşam Doyumu

Yaşlılık bilişsel, fiziksel alanda bir gerileme, üreticilik rolünün bırakılması, sosyal konumda değişme, kişilerarası desteğin zayıflaması, sağlığın kaybı gibi döneme özgü sorunlarıyla bir kayıplar dönemi olarak tanımlanabilir (Işık 1991). Kayıpların birbiri ile birleşmesi kişinin kendine olan saygısını azaltmakta ve yaşamdan yeterli doyum sağlanamamaktadır.

(4)

Her birey yaşamını, dolayısıyla yaşlılığını farklı yaşar. Kişilik yapısı, dünya görüşü ve yaşam beklentisi bireyin yaşlılığa bakışında ve yaşlılığı kabullenmesinde farklılıklar yaratır. Yaşlılığa ilişkin kalıp yargıların giderek değiştiği günümüzde, bireylerin bu dönemi umutsuzluk içinde değil, döneme özgü krizlere karşı direnç geliştirerek yaşam kalitesi yüksek bir şekilde sürdürmelerinde yarar bulunmaktadır.

Günümüzde yaşlılık ile ilgili politikalar ve programlar yaşam beklentisini uzatmaktan ziyade yaşam kalitesini ve genel sağlığı artırmaya odaklanmıştır. Temel amaç yaşama yıllar katmak değil, yıllara yaşam katmaktır (Çetin, 2002). Kottke’nin (1982) belirttiği gibi yaşlıların sadece uzun yaşamaları ile ilgilenilmemeli aynı zamanda onların yaşam kalitesi ve yaşamın anlamı ile de ilgilenilmelidir.

Yaşam kalitesi bireylerin fiziksel sağlığı, psikolojik durumu, kişisel inançları, sosyal ilişkileri ve yaşadıkları çevreden etkilenen karmaşık bir yapıya sahiptir (Orley ve Kuyken, 1993). Kişinin (diğerleri arasında, diğerlerine göre) yaşamı ve işi, aile ve yakın akrabaları ile ilişkisi, kendi sağlığı, diğer yakın ilişkide bulunduğu insanların sağlığı, ekonomik durumu, konut, din, sosyal yaşam ve boş zaman aktivitelerine ilişkin tatmininin subjektif değerlendirmesini yansıtan çok yönlü bir kavramdır (Martilla ve Rinne, 1976).Yaşam kalitesi “bireylerin içinde yaşadıkları kültür ve değerler sistemindeki kendi yaşam algılarıdır” (Bowling, 1997).

Bir toplum veya bir grup açısından yaşam kalitesi genellikle gelir, yüksek riskli hastalıkların sıklığı, çevrenin kalitesi, suç seviyesi, aile yaşamı ve sosyal destekteki çözülme gibi objektif belirleyiciler kullanılarak belirlenir. Kişinin yaşam kalitesi de bu tip objektif belirleyicilerle belirlenebildiği gibi buna alternatif olarak inançlarına dayalı olarak gelişen subjektif refah ölçümleriyle de değerlendirilir. Çünkü kişinin yaşamının psikolojik kalitesi

(5)

ve öznel refahı bu tür yalın objektif belirleyicilerle tam olarak belirlenemez (Campbell ve diğ., 1976).

Gerontoloji alanındaki öznel refah araştırmalarında temel problem tanımlamalarda, ölçümlerde ve kullanılan terimlerde tutarlılığın olmamasıdır. Yaşam doyumu moral, mutluluk, toplumsal iyi olma, öznel iyi olma (öznel refah) ve psikolojik refah gibi kavramlar eş anlamlı ve esnek bir şekilde birbirinin yerine kullanılmış olmakla birlikte bunlar arasında yaşam doyumu diğerlerine göre daha gelişmiş ve yaşam kalitesinin en yaygın kullanılan öznel (subjektif) ölçüsüdür (Mannell ve Dupuis, 1996, Florence, 2001).

Yaşam doyumu bireyin ruh sağlığını ve toplumsal ilişkilerini etkileyen en önemli etmenlerden biridir. Yaşam doyumu ilk kez Neugarten ve diğ. (1961) tarafından tanımlanmıştır. Yaşam doyumunu tanımlamak için önce "doyum" kavramının açıklanması uygun olacaktır. Doyum, beklentilerin, gereksinimlerin, istek ve dileklerin karşılanmasıdır. "Yaşam doyumu" ise, bir insanın beklentileriyle (ne istediği), elinde olanların (neye sahip olduğu) karşılaştırılmasıyla elde edilen durum ya da sonuçtu. Diğer bir deyişle kişinin beklentilerinin, gerçek durumla kıyaslanmasıyla ortaya çıkan sonucu gösterir. Yaşam doyumu, genel olarak kişinin tüm yaşamını ve bu yaşamın çeşitli boyutlarını içerir. Yaşam doyumu denildiğinde, belirli bir duruma ilişkin doyum değil, genel olarak tüm yaşantıdaki doyum anlaşılır. Mutluluk, moral vb. gibi değişik açılardan iyi olma halini ifade eder (Neugarten ve diğ., 1961). Yaşam doyumu, kişinin iş, boş zaman ve diğer zaman dilimlerindeki yaşamına gösterdiği duygusal tepki veya tutumdur (Köker, 1991).

Yaşlılıkta yaşam doyumunun üzerinde durulmasının nedeni, yaşlıların ruh sağlığı açısından risk grubu olarak kabul edilmesi ve yaşam doyumunun da ruh sağlığını etkileyen çok önemli bir etmen olarak kabul edilmesidir (Karataş, 1988). Bireyin yaşamdan aldığı doyum düzeyi, ruhsal yönden iyi

(6)

olma durumu ve toplumla ilişkilerini devam ettirme sürecini de etkileyen, sağlıklı yaşlanma için önemli bir olgudur (Onur, 1997).

Yaşlılık konusunda çalışan uzmanların çoğu yaşlıların yaşamdan elde ettikleri doyum düzeyinin onların uzayan yaşamlarında temel konu olduğu görüşünü paylaşmaktadır (Ebersole, 1995). Düşük yaşam doyumu düzeyi skoru sosyal ilişkiler, zihinsel ve fiziksel sağlıktaki ciddi problemlerin göstergesi olarak kabul edilmektedir (Fred, 1984).

Yaşlılıkta Boş Zaman Faaliyetleri- Yaşam Doyumu

Sağlık terimi genellikle hastalıktan çok kişinin sağlıkça iyi olma durumuna dikkat çeker ve fiziksel, psikolojik ve zihinsel yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanır. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi pek çok geleneksel ve alternatif araçlar, programlar ve yaşam biçiminin etkisiyle oluşur (Shumaker ve diğ., 1998). Yaşın ilerlemesine bağlı olarak fiziksel değişiklikler oluşmakta ve fiziksel hastalık riski artmaktadır. Bu fiziksel değişikliklerin çoğu ciddi bilişsel ve mental hastalıklara yol açmaktadır. Fiziksel hatta mental yetersizlik ve hastalık olmasına rağmen sağlık bütünsel olarak görülürse yaşamın tüm dönemlerinde sağlıklı bir yaşam sürdürülebilir. Bu bütünsel perspektif fiziksel, psikolojik ve zihinsel durumun hem birbirini hem de bütün olarak sağlığı etkilediği bakış açısına dayanır (Carlson ve diğ., 1997). Bu nedenle yaşlılık döneminde kişinin fiziksel sağlığı yanında psikolojik ve zihinsel sağlığını etkileyen faktörleri ve bunlar arasında önemli bir yeri olan boş zaman faaliyetlerinin yaşam doyumu ve kalitesi üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik çalışmalar araştırmacıların uzun dönemden beri üzerinde önemle durdukları konulardır (Manell, 1999).

Neugarten’in (1961) doyum tanımını, insanın yaşamı ile ilgili amaçlarına ulaşıp ulaşmadığı üzerinde odaklanmaktadır. Ancak bunun yanında başka özelliklerde göz önüne alınmıştır. Yaşam doyumunu yaş, sağlık, cinsiyet, çalışma durumu, iş, eğitim, din, evlilik statüsü gibi sosyodemografik

(7)

faktörler yanında fiziksel aktivite ve boş zaman faaliyetlerine katılım düzeyleri de etkilemektedir (Karataş, 1988, Karataş ve diğ., 1989).

Neugarten (1961)’e göre 60 ile 65 yaştan sonra bireylerin iletişim ve etkinlikleri azalmakta, buna paralel olarak da yaşamdan alınan doyum ve mutluluk düzeyi düşmektedir. Neugarten yaşlılarda yaşam doyumunu belirlemek için 5 ölçüt kullanmaktadır. Buna göre yaşam doyumu yüksek olan yaşlıların;

1. Günlük yaşamdaki etkinliklerden zevk alması,

2. Yaşamının bir anlam taşıması, yaşamıyla ilgili amaçlarının olması ve geçmiş yaşamının sorumluluğunu kabul etmesi,

3. Yaşamı boyunca öngördüğü amaçlara ulaştığı inancına sahip olması, 4. Olumlu bir "ben" imgesine sahip olması ve yaşlılığında zayıflıkları ne olursa olsun, kendini değerli bir varlık olarak kabul edebilmesi,

5. Yaşama karşı genelde iyimser bir tutum içinde olması beklenmektedir (Neugarten ve diğ., 1961).

Oysaki yaşlılar, çoğu kez artık güçlerinin kalmadığını düşünerek, tüm işlerden ve ilgilerden elini, ayağını çekme ve kendini değersiz olarak görme eğilimindedirler (Özer, 2001). Yaşlıların kendilerini değersiz, işlevlerini yitirmiş ve güçsüz hissetmeleri, onların yaşamdan doyum sağlamalarında önemli bir engel olarak görünmektedir. Çalışan ve üreten insan; özellikle emeklilikle birlikte, kendisini boşlukta ve işlevsiz olarak görmektedir (Seviğ ve diğ., 1992). Yaşlılıkta önemli olan, işe yaramaz olduğunu hiçbir zaman düşünmemektir. Bu işe yaramazlık düşüncesinden kurtulmanın en iyi yolu ise, kişinin kendine mutluluk veren, keyif aldığı faaliyetlere katılmasıdır. Çünkü boş zaman faaliyetlerine katılım yaşlılık sonucunda kişinin yaşantısında meydana gelen değişikliklerle baş etmesine yardım eden önemli bir faktördür (Raymore ve Scott, 1998; West ve diğ., 1996) ve yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin önemli belirleyicisidir (Allison ve Smith, 1990).

Boş zaman faaliyetlerine katılım ile yaşam doyumu arasındaki ilişkiyi açıklayan pek çok kuram vardır. Çok sayıdaki yaşlılık ve refah kuramı

(8)

arasında, boş zaman aktivitelerine katılım ve yaşam kalitesi arasında ilişki kuran iki kuram bu alanda yapılan çalışmalarda dikkat çekmiştir. Süreklilik teorisi (continuity theory) uzun yıllar boyunca sürdürdüğü ilişkileri ve aktiviteleri sürdüren yaşlıların geçmişindeki aktiviteleri sürdürmesi ve onlarla bütünleşmesi duygusunun psikolojik refahlarına katkı sağladığı savına dayanır. Bununla birlikte yeni koşullara uyum sağlayamayacak derecede kişinin yeniklere kapalı olarak yaşamındaki süreklilik yaşam kalitesi açısından tehlike olabilir (Atchley, 1988, Atchley, 1993). Bu nedenle Iso-Ahola (1980) boş zaman faaliyetleri açısından ilerleyen yaşlarda değişiklik ihtiyacı azalmakla birlikte yaşamın her döneminde hem süreklilik hem de değişikliğin gerekliliğini vurgulamıştır.

Aktivite (etkinlik) teorisi (activity theory) ise kişiler yaşlandıkça aktivitelerini sürdürdükleri ölçüde mutlu olduklarını savunur (Hooyman ve Kiyak, 1996). Gerçekten aktif olan yaşlıların olmayanlardan daha mutlu olduklarını gösteren kanıtlar vardır (Kelly, ve diğ., 1987). Bireyin yaşam doyumunun etkinlikleriyle ilişkili olduğuna dayanan “aktivite teorisi” mutluluğun bireyin kendi etkinliklerinden kaynaklandığını kabul eder. Orta yaş etkinliklerini sürdüren ya da istemeden bıraktığı etkinliklerin yerine yenilerini koyabilen yaşlıların yaşam doyumları daha yüksektir. Modern anlayışa göre etkinlikler bütüncül terimlerle ifade edilir. Hobiler, sosyal ilişkiler ve egzersizler gibi. Bu yaklaşıma göre eğer birey önemli etkinlikler üzerinde yoğunlaşırsa mutluluk kendiliğinden gelecektir (Diener, 1984).

Özellikle emeklilikten sonra yaşlıların boş zamanlarını kendi potansiyellerini geliştirecek yönde kullanmaları hayati bir önem taşımaktadır. İnsanlar geleneksel olarak nasıl ki işe yönelik olumlu bir tutum geliştirmişlerse, boş zamana yönelik olarak da yeni olumlu bir tutum geliştirmeyi öğrenmelidirler (Aiken, 1995). Çünkü yaşlılıkta boş zaman etkinlikleri ile yaşlının kişisel ve sosyal uyumu, yaşam doyumu arasında ilişki pek çok araştırmada ortaya koyulmuştur (Farquar, 1995, Zimmer ve Lin, 1996, Chen, 2001, 2003, Subaşı ve Hayran, 2005, Şener ve diğ., 2007).

(9)

Kişilerin yaşamlarına ilişkin doyum, mutluluk belirttikleri durumlarda psikolojik sağlık ve refahlarının yüksek olduğu söylenebilir. İnsan ve çevreyle aktif ve pozitif boş zaman faaliyetlerine katılan bireyler faaliyet sırasında ya da sonrasında bu tür olumlu duygular ifade ederler. Depresyon ve sıkıntı bu tür uğraşılarda bulunan insanlarda azalma eğilimindedir (Murphy, 2003). Çünkü boş zaman faaliyetleri insan aktivitelerinin en az kısıtlandığı alanlardır ve kişiye azami ölçüde seçim yapma özgürlüğü sunar. Dolayısıyla boş zaman aktiviteleri sadece fiziksel sağlığa katkıda bulunmaz aynı zamanda kişinin kendi kendine seçim yapma özgürlüğünün bir sonucu olarak psikolojik sağlığa da katkıda bulunur. Boş zaman aktiviteleri ile sağlık arasındaki ilişkiye yönelik yaygın kanı boş zaman aktivitelerinin neşe ve zevk kaynağı olduğu görüşüne dayanır. Bu alandaki teori ve araştırmalar bunun sadece kısa ve geçici olarak o andaki yaşam kalitesini artırmayacağını, aynı zamanda duygusal yapıya uzun dönemde pozitif etki yapacağını savunmaktadır (Manell, 1999).

Boş zaman aktivitelerinin refah üzerindeki etkisi konusundaki bir diğer yaygın görüş insanların bir işle meşgulken daha sağlıklı ve mutlu oldukları şeklindedir. Hiçbir uğraşı ile meşgul olunmayan zamana sahip olmanın psikolojik olarak risk oluşturduğu ve can sıkıntısı nedeniyle kişiyi zararlı alışkanlıklara teşvik ettiği ileri sürülür. Nitekim bazı araştırmalar boş zamanlarında hiçbir faaliyetle uğraşmayan ve sıkılan insanların sağlık açısından zararlı birtakım davranışlara yöneldiklerini (sigara, alkol vb) ve daha düşük fiziksel ve mental sağlık düzeyine sahip olduklarını göstermektedir (Caldwell ve Smith, 1994).

Boş zaman aktiviteleri aynı zamanda yoğun düşüncelerden uzaklaşmayı sağlar ve sonuç olarak kişiyi stresli yaşam koşullarının tetiklediği sıkıntı veren düşüncelerden uzaklaştırır. Boş zaman aktiviteleri yoluyla stresten geçici de olsa kaçış bireylerin psikolojik olarak yenilenmesine ve ortaya çıkan problemlerle daha kolay baş etmesine yardımcı olur. Yoksul yaşlı

(10)

kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada boş zaman aktivitelerine aktif bir şekilde katılan kadınların günlük yaşantılarında daha az üzgün, daha az sıkıntılı ve daha fazla mutlu oldukları bulunmuştur. Araştırmaya katılan kadınlar boş zaman aktiviteleri ile meşgul olmanın onları eşi kaybetmenin verdiği olumsuz duygulardan uzaklaştırdığını ve dolayısıyla duygusal olarak kendilerini daha iyi hissettiklerini belirtmişlerdir (Sharp ve Mannell, 1996).

Ayrıca psikolojik refah ile boş zaman aktiviteleri arasındaki ilişkiyi açıklamada kullanılan bir yaygın görüş de boş zaman faaliyetlerinin kişisel gelişim ve kendini gerçekleştirme için fırsat yarattığıdır. Bu bakış açısından boş zaman uğraşıları kişilerin beceri ve yeteneklerini artırma, sıkıntı ve acizliklerinden kurtulma fikrini geliştirme konusunda fırsatlar sunmakta ve kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamaktadır. Örneğin Shary ve Iso- Ahola (1989) tarafından yapılan çalışmada bakım evlerinde kalan yaşlılar arasında boş zaman aktivitelerine katılımdaki artışın yaşlıların yetkinlik, güç ve özdeğerlilik duygusunu artırdığı bulunmuştur.

Ancak boş zaman aktivitelerine katılımın yaşam doyumu üzerinde etkisi olmadığını gösteren araştırmalar da bulunmaktadır (Glass ve Joly, 1997). Bunun nedeninin çalışmalarda aktivitelerin farklı şekilde sınıflandırılmasından kaynaklandığı öne sürülmüştür. Örneğin Markides ve Martin (1979) aktiviteleri “formal” ve “informal” olarak gruplandırılırken bazı çalışmalarda aktiviteler “aktif”, “pasif”, “ev içinde”, ev dışında”, “sosyal” ve “tek başına (bireysel)” yürütülen aktiviteler olarak gruplandırılmıştır. Diğer taraftan hangi aktivitelerin ele alınacağı konusunda da belirsizlik söz konusu olmuştur. Örneğin Herzog ve diğ. (1982) 24 saatlik zaman diliminde kişinin yürüttüğü tüm faaliyetleri incelemiştir. Ancak yemek pişirme, temizlik, bahçe işleri, çocuk bakımı, alışveriş gibi gün içinde yürütülen işler kişinin kendisinin ve ailesinin fonksiyonlarını devam ettirmesi için yürüttüğü doğal faaliyetler olduğundan bu rutin aktivitelere katılım miktarı ile yaşam doyumu arasında bir ilişki bulunamamıştır. Diğer taraftan Harlow ve Cantor ise (1996) sosyal katılım ile toplumsal hizmetler

(11)

gibi kişinin mevcut yaşam şartları içerisinde yürüttüğü anlamlı faaliyetleri incelemiş ve her ikisinin de yaşam doyumu ile ilişkili olduğunu belirlemiştir. Caltabiano (1994) açık hava uğraşılarının stresi azaltıcı etkisi olduğunu, Argyle (1996) aktiviteleri aktif ve pasif aktiviteler olarak gruplandırdığı çalışmasında öznel refah üzerinde aktif faaliyetlerin (ör: dans, spor) pasif faaliyetlerden (ör: televizyon seyretme) daha etkili olduğunu belirtmiştir. Caldwell ve diğ. (1992) tarafından yapılan araştırmada da aktif boş zaman faaliyetlerine katılımın fiziksel, mental ve sosyal sağlık ile yakın ilişkili olduğu bulunmuştur. Dupuis ve Smale (1995) tarafından yapılan araştırmanın sonuçları yaşlıların hobi ve el sanatları ile uğraşmalarının, arkadaş ziyareti ve yüzmenin psikolojik refahları ile pozitif, depresyon ile negatif ilişkisinin olduğunu göstermektedir.

Boş zamanların sadece nasıl değerlendirildiği yanında kimlerle değerlendirildiği de psikolojik refahı etkilemektedir. Sosyal ilişkinin artması genellikle refahı artırır (Palinkas ve diğ., 1990). Larson (1990) arkadaşlarıyla birlikte zaman geçirirken insanların daha mutlu olduğunu belirtmiştir. Bu durumu Scherer ve diğ. (1986) tarafından yapılan araştırma sonuçları da desteklemektedir. Coleman ve Iso-Ahola’ya göre (1993) de boş zaman faaliyetlerinde sosyal ilişki kurulması genellikle arkadaşlık kurulmasını ve işbirliğini geliştirir. Bu genellikle sosyal destek sisteminin oluşmasına neden olur ve bu destek sistemi günlük yaşamdaki stresleri yenmede tampon görevi görür.

SONUÇ

Sonuç olarak yaşlı insanların yaşamdan sağladıkları doyum düzeyi yalnızca yaşlanmalarına bağlı değildir. Daha çok dış koşullara bağlıdır. Önemli olan bireyin yaşamını günlük yaşam koşullarına göre düzenlemesi, aynı zamanda geleceğe yönelik toplumsal ilişkiler kurması ve yaşamını zevk veren faaliyetlerle renklendirmesidir (Onur, 1997). Her yaşın kendine özgü özellikleri olduğu unutulmadan, yaşlı bireylerin bağımlı, salt tüketici

(12)

konuma girmeleri engellenerek, güçleri, eğilimleri ve potansiyelleri doğrultusunda yaşamlarını sağlıklı ve aktif olarak sürdürmelerinin desteklenmesi gerekir. Geçmiş yaşantısında yaşam doyumu yüksek bireylerin üretkenliklerini yaşlılık döneminde sürdürmelerinin sağlanması önemlidir. Bu nedenle;

 Boş zaman danışmanlık ve eğitimi insanların yaşlanmaya karşı olumlu duygular oluşturması için gereklidir. Günümüz toplumunda tüm yaşlardaki insanların boş zaman bilinci gelişimi hayatın kalitesini artıracak biçimde olmalıdır. Çünkü boş zamanlara karşı olumlu duyguları olan orta yaşlıların çalışma hayatından emekliliğe geçişi, hobileri az olup kendini tamamen işe verenlerden daha kolay olmaktadır. Bu nedenle devlet ve gönüllü kuruluşlar tarafından emeklilik öncesinden başlayarak emeklilikte önemli bir problem ve can sıkıntısı kaynağı haline gelen boş zamanların kullanımı konusunda yaşlıya eğitim verilmesi ve uygun toplumsal hizmet ve sosyal ağ oluşturulması yoluyla yaşlının emekliliğe kolay uyum sağlamasına yardımcı olunmalıdır.

 Yaşlı bireylere hizmet götüren kurumların çalışmalarının eşgüdümlü hale getirilmesi ve yaşlıların topluma aktif olarak katılımını sağlayacak olanakların oluşturulması gerekmektedir.

 Yaşlıların yakın çevreleri dışında boş zamanlarını geçirebilecekleri kütüphane, dinlenme ve oyun salonları gibi rekreasyonsal ve kültürel faaliyet alanlarının planlanması farklı yaş grupları ve yaşıtları ile etkileşimlerini artırabileceğinden bu tür olanaklar artırılmalıdır.  Yaşlının hayata aktif olarak katılımını sağlayacak, yararlı

olabileceklerini hissettirecek, serbest zaman etkinliklerine de yer verecek SHÇEK Yaşlı Danışma Merkezleri ve benzeri kuruluşlar yaygınlaştırılmalıdır.

 Yaşlıların günlük yaşam aktivitelerine katılmalarının sağlanması konusunda sosyal hizmetlerin geliştirilmesi, yaşlıların kendilerini

(13)

meşgul edebilecekleri faaliyetler düzenlenmesi yaşlıların yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyecektir.

KAYNAKLAR

Aiken, L.R. (1995). Aging. An Introduction of Gerontology, California, Sage Publication.

Allison, M. T. ve Smith, S. (1990). “Leisure and Quality of life: Issues Facing Racial and Ethnic Minority Elderly”, Therapeutic Recreation

Journal, 24, 50-63.

Argyle, M. (1996). The Social Psychology of Leisure , London, Penguin. Atchley, R. (1988). “A Continuity Theory of Normal Aging”, The

Gerontologist, 29, 183-190.

Atchley, R. (1988). “A Continuity Theory of Normal Aging”, The

Gerontologist, 29, 183-190.

Atchley, R. (1993). “Continuity Theory and the Evolution of Activity in Later Adulthood”. J.R. Kelly (ed.), Activity and Aging (pp. 5-16), Newbury Park, Sage Publications.

Baruffol, E., Gisle, L., Corten, P. (1995), "Life Satisfaction as a Mediator between Distressing Events and Neurotic Impairment in a General Population", Acta Psychiatrica Scandinavica, 92 (1), 56–62.

Bayraktar, R. (2002). “Yaşamın İkinci Yarısına Farklı Bakış Açıları”. Y. Gökçe Kutsal (ed.). Geriatri 2002, Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul, Turgut Yayıncılık, 123- 131.

Bilginer, B., Tuncer, A., Apani E. (1996). “Adana Huzurevi ve Yenibaraj Sağlık Ocağı Bölgesindeki 65 Yaş ve Üzeri Yaşlıların Demografik Özellikleri”, V. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, İstanbul, 168- 171.

Bowling, A. (1997). Measuring Health, a Rewiev of Quality of Life

(14)

Caldwell, L. L., & ve Smith, E. A. (1994). “Leisure and Mental Health of High Risk Adolescents”, D. M. Compton ve S. E. Iso-Ahola (ed.),

Leisure and Mental Health (330-345). Park City, UT, Family

Development Resources.

Caldwell, L., Smith, E. and Weissenger, E. (1992). “The Relationship of Leisure Activities and Perceived Health of College Students”, Society and

Leisure, 15, 545–556

Caltabiano, M. (1994). “Main and Stres Moderating Health Benefits of Leisure”, Society and Leisure, 18, 33–52.

Campbell, A. ve diğ. (1976). The Quality of American life, New York, Russel Sage. (Manell, R.C. (1999). “Older Adults, Leisure, and Wellness”,

Journal of Leisurability, 26(2)’den alınmıştır).

Carlson, J.G. ve diğ. (1997). “The Wellness Behavior Interaction Model”,

International Journal of Stress Management, 4, 145-169.

Chen, C. (2001). “Aging and Life Satisfaction”, Social Indicator Research, 54, 57- 79.

Chen, C. (2003). “Revisiting the Disengagement Theory with Differentials in the Determinants of Life Satisfaction”, Social Indicators Research, 64, 209-224.

Coleman, D. ve Iso-Ahola, S. E. (1993). “Leisure and Health: The Role of Social Support and Self-determination”, Journal of Leisure Research, 25, 111-128.

Çetin, A. (2002). “Yaşam Kalitesi ve Rehabilitasyon”, Y. Gökçe Kutsal (ed.) Geriatri 2002, Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma ve Uygulama Merkezi. İstanbul, Turgut Yayıncılık, 218-221.

D.İ.E. (2003). 2000 Genel Nüfus Sayımı. Ankara, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası.

Diener, E. (1984). “Subjective Well-being” , Psychological Bulletin, 95 (3) 542-575.

Dorfman, L. T. ve Moffett, M. M. (1987). “Retirement Satisfaction in Married and Widowed Rural Women”, The Gerontologist, 27(2 ) 15-22.

(15)

Dupuis, S. and Smale, B. (1995). “An Examination of the Relationship Between Psychological Wellbeing and Depression and Leisure Activity Participation Among Older Adults”, Society and Leisure, 18, 67–92.

Ebersole, P. (1995). “Quality of Life: What is it?”, Geriatric Nursing, 16 (2) 49-50.

Farquar, M. (1995). “Elderly People’s Definitions of Quality of Life”,

Social Science & Medicine, 41(10) 1439-1446.

Florence F.M.S. (2001). An exploratory of informal support and life

satisfaction of older persons in Macau. A Thesis Degree of Master of

Philosophy, Lingnan University.

Fred, M. M. (1984). “Quality of Life: Physician's Dilemma”, Archieve of

Physical Medicine and Rehabilitation, 6, 100-102.

Glass, C. ve Jolly, G.R. (1997). “Satisfaction in Later Life Among Women 60 or Over”, Educational Gerontology, 23(4), 297-314.

Green, B.H. ve diğ. (1992). "Risk Factors for Depression in Elderly People: A Prospective Study", Acta Psychiatrica Scandinavica, 86 (3) 213–17. Harlow, R.E. ve Cantor, N. (1996). “Stil Participating After all These Years: A Study of Life Task Participation in Later Life”, Journal of

Personality and Social Psychology, 71, 1235-1249.

Herzog, A.R. ve diğ. (1982). Subjective Well-Being Among Different Age

Groups, Michigan, Institute for Social Reserach.

Hooyman, N., ve Kiyak, H. (1996). Social Gerontology, Boston, MA, Allyn & Bacon. (Manell, R.C. (1999). “Older Adults, Leisure, and Wellness”, Journal of Leisurability, 26(2) 3-10 ‘dan alınmıştır).

Iso-Ahola, S.E. (1980). Social Psychology of Leisure and Recreation, Iowa, Brown Company Publishers.

Işık, E. (1991). Depresyon ve Mani, İstanbul, Boğaziçi Matbaası.

Karataş, S. (1988). Yaşlılarda Yaşam Doyumunu Etkileyen Etmenler, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

(16)

Karataş S., ve diğ. (1989). “Huzurevinde Kalan Yaşlıların Yaşam Doyum Düzeyleri ile Ölüm Kaygıları Arasındaki İlişki”, XXV. Ulusal Psikiyatri

ve Nörolojik Bilimler Kongresi, Mersin, 675-677.

Kelly, J. R. ve diğ. (1987). “Later-Life Satisfaction: Does Leisure Contribute?” Leisure Sciences, 9, 189-200.

Kottke, F.J. (1982). “Philosophic Considerations of Quality of Life for Disabled”, Archieve of Physical Medicine and Rehabilitation, 63, 60-62. Köker, S. (1991). Normal ve Sorunlu Ergenlerin Yaşam Doyumu Düzeyinin

Karşılaştırılması, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Larson, R.W. (1990). “The Solitary Side of life: An Examination of the Time People Spend Alone from Childhood to Old Age”, Developmental

Review, 10, 155- 183.

Mannell, R.C. (1999). “Older Adults, Leisure, and Wellness”, Journal of

Leisurability, 26(2) 3-10

Mannell, R. C. ve Dupuis, S. (1996). “Life satisfaction”, G. Birren (ed.),

Encyclopedia of Gerontology (Vol. 2, pp. 59-64). New York,

Academic Press. (Manell, R.C. (1999). “Older Adults, Leisure, and Wellness”, Journal of Leisurability, 26(2)’den alınmıştır).

Markides, K.S. ve Martin, H.W. (1979). “A Casual Model of Life Satisfaction Among the Elderly”, Journal of Gerontology, 34, 86-93. Martilla R.J ve Rinne U.K. (1976). “Epidemiology of Parkinson’s Disease in Finland”, Acta Neurologica Scandinavica, 53, 81–102.

Murphy, H. (2003). “Exploring Leisure and Psychological Health and Wellbeing: Some Problematic Issues in the Case of Northern Ireland”,

Leisure Studies, 22, 37–50.

Neugarten, B.L. ve diğ. (1961). “The Measurement of the Life Satisfaction”, Journal of Gerontology, 16,134-143.

Onur, B. (1997). Gelişim Psikolojisi. Yetişkinlik Yaşlılık Ölüm, Ankara, İmge Kitabevi.

(17)

Orley, J. ve Kuyken, W. (1993). “Quality of Life Assessment: International Perspectives”. Proceedings of the Meeting Organized by the Who and the Foundation IPSEN , Paris, July 2-3, 41-57.

Özer, M. (2001). Huzurevinde ve Aile ortamında Yaşayan Yaşlıların Öz

Bakım Gücü ve Yaşam Doyumunun İncelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık

Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

Palinkas, L.A. ve diğ. (1990). “The Biocultural Context of Social Networks and Depression Among the Elderly”, Social Science and

Medicine, 30, 441– 447.

Raymore, L. ve Scott, D. (1998). “The Characteristics and Activities of Older Adult Visitors to a Metropolitan Park District”, Journal of Park

and Recreation Administration, 16(4) 1-21.

Russell, R. V. (1987). “The Importance of Recreation Satisfaction and Activity Participation to the Life Satisfaction of Age-Segregated Retirees”, Journal of Leisure Research, 19, 273-283.

Scherer, K.R. ve diğ. (1986). Experiencing Emotion, Cambridge, Cambridge University Press,.

Seviğ, U. ve diğ., (1992). “Yaşlılık ve Sağlıklı Yaşlanma”, Sağlıklı

Yaşlanma Uluslar arası Hemşireler Birliği 1992 Teması Sempozyum

Kitabı, Ankara, 379-384.

Sharp, A., ve Mannell, R. C. (1996). “Participation in Leisure as a Coping Strategy Among Bereaved Women”. D. Dawson (ed.),

Proceedings of the Eighth Canadian Congress on Leisure Research

(241-244). Ottawa, University of Ottawa.

Shary, J.M., Iso-Ahola, S.E. (1989). “Effects of a Control-Relevant Intervention on Nursing Home Residents’ Perceived Competence and Self-Esteem”, Therapeutic Recretion Journal, 23, 7- 16.

Shumaker, S.A., Schron, E.B., Ockene, J.K., ve McBee, W.L. (Eds) (1998). The Handbook of Health Behavior Change (2nd ad.). New York, NY: Springer Publishing. (Manell, R.C. (1999). “Older Adults, Leisure, and Wellness”, Journal of Leisurability, 26(2)’den alınmıştır).

(18)

Subaşı, F., Hayran, O. (2005). Evaluations of Life Satisfaction Index of the Elderly People Living in Nursing Homes, Archives of Gerontology and

Geratrics, 41(1) 23-29.

Şener, A. ve diğ., (2007). “Life Satisfaction and Leisure Activities During Retirement of Men: A Turkish Sample”, Aging & Mental Health, 11(1) 30-36.

Teaff, J. D. (1992). “Leisure and Psychological Well-Being among Mexican-American Elderly”, Proceedings of the Sandra A. Modisett Symposium on

Aging and Leisure (pp. 85-90).

Turan, N. (1985). “Yaşlılık ve Anılar”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Dergisi, 3(1-2) 33-37.

United Nations Department of Economic and Social Affairs Population Division (2005). World Population Prospects The 2004 Revision.

Highlights. New York: United Nations.

West, G. E. ve diğ. (1996). “Leisure Activities and Service Knowledge and Use among Rural Elderly”, Journal of Aging and Health, 8(2) 254- 279. Zimmer, Z. ve Lin, H. (1996). “Leisure Activity and Well-Being Among the Elderly in Taiwan: Testing Hypotheses in an Asian Setting”, Journal of

Referanslar

Benzer Belgeler

Boş Zaman Tatmin Ölçeği ve alt boyutları arasındaki ilişkinin incelenmesi için yapılan Pearson korelasyon testi sonuçları ise; Psikolojik ile Eğitsel arasında pozitif

A weak positive correlation between Physiological Satisfaction and Participation in Physical Activities (r =, 100); A weak positive correlation between Participation in

When the levels of participation in activities were evaluated in terms of demographic variables; there was a statistically significant difference between gender and

Bu çalışmanın genel amacı, boş zaman motivasyonun boş zaman tatmini ve davranışsal niyeti arasındaki ilişkiyi ortaya koyarken rekreasyonel hizmet kalitesinin

Sonuç: Anensefali beyin dokusunun gelifliminin eksikli¤i ve- ya yoklu¤u olarak tan›mlansada, anensefalinin, eksensefali (kraniyumun defektif geliflimi, Mickey Mouse görüntüsü)

 Yaşlılarda kan akımının azalması sonucu ilaçların hepatik ilk geçiş metabolizması azalır ve metabolize edilmeyen ilaç oranı artar. Örneğin; labetalol, propranolol,

 Asetilsalisilik asit spironolaktonun diüretik etkisine antagonist etki gösterir, asetazolamidin itrahını azaltır, bazı diüretiklerle elektrolit bozuklukları ve

Fakat maiyetindekiler yorgun olan Paşanın uykusuna kıyamamışlar, an­ cak sabah şafak sökerken, Eskişehiri arkalarında bırakmış olan Mustafa Kemal Paşa uyanıp