• Sonuç bulunamadı

[Sinema filmleri]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Sinema filmleri]"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk sineması her dönemde köyünden kalkıp büyük kente gelen insanlara yer vermiştir. Ancak sinem am ızda, köyden kente göçü sorunsal olarak işleyen ilk film 1963 yılında Halit Refiğ’in yönettiği “Gur­ bet Kuşlan”dır.

“Gurbet K uşlarında Maraş’tan İstan­ bul'a göç eden aile Süleymaniye’ye yerle­ şir. Filmde gecekondular sadece bir kez genel/uzak çekimde görünür, kamera yak­ laşmaz, uzaktan izler. Filmin yapım yılı olan 1964’ten bir sonraki yıla (1965) ait sa­ yısal veriler, gecekondu alanlannda yaşa- yanlann toplam kentsel nüfusa oranının İs­ tanbul için yüzde 45 olduğunu göstermek­ tedir. Buna rağmen “Gurbet Kuşları”nda yaşam alanı olarak gecekonduları değil, kenar mahalle içinde bir eski İstanbul evi­ ni görmekteyiz.

Türk filmlerini izlerken Yeşilçam'ın ta­ sarruf alışkanlığının da yardımıyla klişe haline getirdiği pek çok mekân ve mizan­ sen görüyoruz. Bunlardan biri Haydarpaşa tren istasyonudur ve kır-kent, geleneksel- modem gerilimin ilk ilmekleri burada atı­ lır. Bu ilmekler, binanın ön cephesindeki yüksek merdivenin basamaklarını doldu­ ran insan kalabalığının ortasındaki karak­ terin şaşkınlığı aracılığıyla, şablon haline gelm iş bir m izansen içinde sergilenir ( “G u rb et K uşları”, Halit Refiğ, 1963; “Azap”, Türkân Şoray, 1973). İstanbul'a ilk adım böylece atıldıktan sonra, kentin ken­ dine özgü, hem parlak hem karanlık ya­ şantısı da belirli mekânlarda görselleştirilir; yalılar (“Suçlular Aramızda”, Metin Erksan, 1964), eski konaklar (“At”, Ali Habibi Öz- gentürk, 1981), büyük bahçeler (“Kart Ho­ roz”, Ertem Eğilmez, 1965), Beyoğlu'nun neon ışıklarıyla donanmış arka sokakları (“Vesikalı Yarim”, Lütfü Ö. Akad, 1968; “Beyaz Ölüm”, Halit Refiğ, 1983; “Kayıp Kızlar", Orhan Elmas, 1984) ve pavyonlar. Kentin gençleri için en tehlikeli ortamı olan diskotekler ve yapılan polis baskınla- n, her zaman aynı kamera açılan ve ölçek­ leriyle görüntelenmektedir (“Beyaz Ölüm”, “Kayıp Kızlar”). Cami ve minare görüntü­ leri, ezan sesi ise Yeşilçam’ın sinemasında, maneviyatın, doğnı yolun, geleneksel ya­ şam tarzının simgesi olarak yer alır (“Ka­ yıp Kızlar”).

“Gurbet K uşlarından sonra çevrilen göç olgusunu ele alan diğer filmlerde, gö­ çenlerin kentteki yaşam alanları ve kentsel mekânlarla ilişkilerinde “kenar mahalle” ya da “geleneksel (eski) kent” görülmemekte­ dir. Köyden kente göçenler ya (geçici ola­ rak) kahve, han gibi yerlere (“Bitmeyen Yol”, Duygu Sağıroğlu, 1965; “At”, Ali Öz- gentürk, 1983), ya geckondulara (“Düğün”, Lütfü Ö. Akad, 1973; “Sultan", Kartal Tibet, 1978) ya da bunlardan hiçbirini elde etme fırsatını bulamayarak “eski bir hurda oto­ büse” (“Bir Avuç Cennet”, Muammer Özer, 1985) yerleşmektedirler.

1964 ve 1965 yılına ait film örneklerin­ de görülen “büyük kentin çekici atmosferi”

1970 ve 1980’li yıllara ait filmlerde görül­ mez. Büyük kent İstanbul, içinde barındır­ dığı insanlar, mekansal dokusu, sorunları ile daha değişik bir görünümdedir. Yok olan şey, kentin köyden gelen insana şa­ şırtıcı gelen “kültürel kimiiği”dir. Köyden gelenlerin karşısına “uyum sağlama ve bü­ tünleşme” engeli olarak çıkan “kent kültü­ rü”, 1970 ve 80’li yıllara ait filmlerde yok­ tur. Aslında bu filmlerde Batı mekânları ya da insanlan ile kent yoktur.

“Düğün” (Lütfü Ö. Akad, 1973) filmi­ nin temel mekânları, İstanbul’un değişen görünümünü oldukça iyi yansıtmaktadır: Eminönü, Sirkeci gibi hemen her türlü iş­ porta malının satıldığı yoğun kalabalık içindeki semtler, Aksaray’da Anadolu’dan gelenlerin konakladığı bir otel, gecekondu mahallesi, bu mahallenin kasap ve sebze­ cisi gibi dükkânlar.

“Sultan”da (1978) gecekondu bölgesi­

nin dışında kentin diğer semt ve mekânla- n; çalışmak için gidilen evle, nikah işlem­ leri için gidilen nikah dairesidir. Bir de Beyoğlu'nda bir tatlıcı dükkânı vardır ki kahramanlar buraya gelmekle “sosyeteye karışmış olma” düşüncesini bile taşımak­ tadırlar.

“A fta (1983) görülen kentin üst gelir grubuna ait Bebek, Tarabya gibi semtleri­ nin, çocuk parkı, deniz kıyısındaki kır kahvesi vb. mekanlannın anlamı filme ko­ nu olan seyyar satıcılar için diğer toplum­ sal katmanlardaki insanlardan daha farklı­ dır. Kent o insanlar için ezen ve zayıf olanı küçümseyen bir imaj taşır.

“Bir Avuç C e n n e fte (1985) görülen mekanlar, boş bir arazi (çevresi yüksek apartmanlarla çevrili) hurda otobüs, demir­ yolu, çöp arazisi ve deniz kıyısıdır. Gece­ kondu yapmanın bile maddi koşullarının ağırlaştığı bir oltamda, geriye dönmeyi ►

(2)

M akineleri/a ç e k ilm iş tir

_

?

İli' -»g-â

İ P E K F İ L M . S t ü d y o s u i- t a r a f ı n d a n

»w

----15 Teşrini sani Çarşanbadan

itibaren

y a p ı l m ı ş t ı r .

Erenköy sinemasında

Duhuliye 20 Mevki Balkon 25 kur.

F iatı 10 k u ru ştu r

ELRAM RÂ-F

S i n e m a m e c m u a s ı

la e

“Karım Beni Aldatırsa” Erenköy Sineması’nda, Hülya Koçyiğit Kız Kulesi’nde, Fatma Girik Kadıköy-Moda Tramvayı’nda. Burçak Evren Arşivi

de düşünm eyen insanların, çaresizlikle bulduklan çözüm yolu “hurda bir otobüsü konuta çevirmek’’ de olabilmektedir (“Bir Avuç Cennet”in öyküsü bir gazete habe­ rinden yola çıkılarak oluşturulmuştur ve gerçektir).

80’li yıllara gelindiğinde Türk sinema endüstrisinin ortadan kalktığını görüyoruz. İstanbul ise her dönem de olduğu gibi filmlerde en çok görülen kent olma- özelli­

ğini koruyor. Yeşilçam’ın çok parlak gün­ lerinde oluşan şablonlar artık sinemada görülmemekle birlikte yakın tarihli filmle­ rimizde Beyoğlu sokakları, barlar, yazar evleri, ressam atölyeleri gibi mekânların, konu ve diyalogların benzerleştiği söyle­ nebilir.

1984 yılında Şerif G ören'in çektiği “Gizli Duygular" filmi için Ahmet Günlük, yönetmen çevreyi iyi değerlendiriyor, diye

yazmış. Filmde Cihangir'in renkli dünya­ sından işlevli görüntülere yer verilmiş. 1984 yılının ses getiren filmlerinden Yavuz Turgul’un “Fahriye Abla’sında da çeşitli İs­ tanbul görüntüleri var.

1986 yılı yapımı olan “Ah Belinda” fil­ minde tiyatro oyuncusu Serap’ın (Müjde Ar) bir reklam teklifini kabul etmesiyle olaylar başlar. Serap’ın yaşantısı Ece Bar, Bilsak, aerobik salonları gibi mekânlarda sürüp giderken birden orta halli bir banka memuresi yerine geçer ve onun çevresiyle tanışır.

Şerif Gören’in 1986 yılında çektiği “Be- yoğlu’nun Arka Yakası” adlı film Beyoğ- lu’nun bilinmeyen gizli yüzünün öyküsünü anlatır. “Bir Avuç Gökyüzü” (1987) filmin­ de Ümit Elçi çok iyi ışıklandırılmış çekim­ lerle pekçok değişik mekânı filmi içerisin­ de kullanır. Boğaz’da lüks bir vapur-resto- randa yemek, (metresi oynayan) Şahika Tekand’ın Ortaköy sırtlarında “manzaralı evi”, bir sabah alacakaranlığında Salıpazarı rıhtımı, bir gece yarısında mezarlık, Top­ hane’den geceyarısı görüntüleri, denizin içinde görünüp kaybolan Sultanahmet Ce­ zaevi kapısının silüeti filmin görüntülerin­ den dikkat çekenleri.

Tunç Başaran’ın 1987’de çektiği “Biri ve Diğerleri” filminin nerdeyse tümü bir barda geçer.

1987 yapımı “Çark” adlı filmde İstan­ bul’un bir başka yanı, Kazlıçeşme’deki deri atölyeleri ve işçi sorunları gözler önüne

(3)

Robert’s Movie/ Yönetmen: Canan Gerede (1991). Agah ÖzgCıç Arşivi

Dönersen Islık Çal/ Yönetmen: Orhan Oğuz (1992). Agah Özgüç Arşivi

Amerikalı/ Yönetmen: Şerif Gören (1993). Agah Özgüç Arşivi

serilir. Filmin yönetmeni Muzaf­ fer Hiçdurmaz’dır.

“Benim Sinemalarım” filmin­ de (Füruzan-Gülsün Karamusta- fa, 1990) 1960’lann başında İstan­ bul’un kenar mahallelerinden bi­ rinde yaşayan genç bir kızın si­ nema tutkusu anlatılır.

1991 yılında Canan G ere­ d e ’nin çektiği “R o b ert’m Fil- mi”nde İstanbul’da kalması gere­ ken bir savaş fotoğrafçısının öy­ küsü “marjinal İstanbul” fonuyla verilir. Aynı yıl Işıl Özgentürk’ün çektiği “Seni Seviyorum Rosa” daha çok bir iç mekân filmidir. Almanya’nın küçük bir kasaba­ sında yaşayan Rosa’nın İstanbul’a kaydırılan nostaljik öyküsüyle film azınlık İstanbul'unun tarihini anlatan bir kimlik kazanır. “Cazi­ be Hanım’ın Gündüz D üşlerinde (İrfan Tözüm, 1992) evde kalmış yaşı geçkince bir kızın yoğun cinsellikle örülü düşlerini seyre­ deriz. Eski bir köşk, eski eşyalar, köşkün kullanılmayan bir odası. Slayt makinesinden perdeye yan­ sıyan İstanbul görüntüleri ve ya­ vaş yavaş kapanan gözlerden düşlere giriş... Şerif Gören “Ame- rikalT’da Y eşilköy’de uçaktan inen Şerefin temiz İstanbul hava­ sını içine çektiği, mübarek vatan toprağını öptüğü ilk anda filmi­ nin m izahi türünü belli eder. “D ö n ersen Islık Çal” (O rh an O ğuz, 1992), “G ölge O y u n u ” (Yavuz Turgul, 1993) ve “Gece, Melek ve Bizim Çocuklar” filmle­ ri (Atıf Yılmaz, 1993) mekân ola­ rak Beyoğlu’nun arka sokakları­ nı, Cihangir’i, Sıraselviler’i, bura­ daki hayatı, diskoları, gece ku­ lü p lerin i gözler ö n ü n e serer. Filmlerin kahramanları bu karan­ lık hayatları süren fahişeler ve travestilerdir; bir cüce ya da iki eski pavyon komedyenidir. “Düş Gezginleri” ve “Denize Hançer Düştü” adlı filmlerde de benzer konu ve m ekânlar görüyoruz. Yapım yılları birbirine çok yakın ya da eşzamanlı olan bu filmlerin konu ve mekân seçimlerindeki

benzerlikler ve “marjinal İstanbul fonu", si­ nema tarihçileri kadar sosyoloji araştırma­ cılarına da malzeme oluşturabilecek nite­ liktedir.

“Denize Hançer Düştü”nün ardından ikinci filmi “İstanbul Kanatlarımın Altın­ da ”da yönetmen Mustafa Altıoklar, Hezar- fen Ahmed Çelebi’nin uçma düşünü nasıl gerçekleştirdiğini anlatırken, cam boya tekniğiyle oluşturduğu IV. Murad dönemi İstanbul’unu beyazperdeye getirdi. Geç­ mişte surlar üzerinde çekilen sayısız “Mal- koçoğlu” filminden sonra “İstanbul Kanat­

larımın Altında”, 1990’lı yıllarda bir yönet­ menin, geçmişin kişilerine ve mekânlarına dair farklı yorumunu da taşıdı izleyenlere.

1993 yapım ı “Ş ahm aran” (Zülfü l.ivaneli) filminde Haliç kıyısında bir kah­ ve işleten ve define avcısı olan dedesinin anlattığı m asallarla b ü y ü len m iş bir çocuğun öyküsü anlatılır. Yusuf, dedesinin çekmecesinden aldığı bir define haritası ve iki arkadaşıyla Bizans hâzinelerini bulmak için Anemas Zindanı’na gider. Bu filmde serüven öğesiyle birlikte İstanbul’un ilginç, “tarihi ve turistik” köşlerini gezeriz.

1923’te Muhsin Ertuğrul’un yönettiği, eşi Neyyire Neyir ile o y nadığı “K ızkulesi’n de Bir Facia” filminden 70 yıl sonra İs­ tanbul’un en değerli simgelerin­ den biri olan Kızkulesi bir başka filme m ekân olur. Kızkulesine ilişkin efsaneler arasında en yay­ gını olan Hera-Leandros’la ken­ dilerini özdeşleştiren eski fener bekçisinin fahişelik yapan kızı Nesibe ile kuleye kadar sürük­ len en adam , g ird ik leri ilişki sonunda efsaneyi yaşamaya baş­ larlar.

Sinem ada on yıllık bir deneyimden sonra “C Blok” adlı ilk filmini çeken Zeki Demir- kubuz, kentlerin ortasında man­ tar gibi çoğalan beton bloklara sıkıştınlmış yaşamlann öyküsünü anlattı.

1994 yılı yapımı Yeşim Us- taoğlu’nun Iz’i, Kutluğ Ataman’ın “Karanlık Sular’T, 1995 tarihli Biket Ilhan’ın yönettiği “Sokak­ taki Adam”, Canan Gerede’nin fil­ mi “Aşk Ölümden Soğuktur” ve Ümit Elçi’nin filmi “Böcek” de İs­ tanbul görüntülerine yer veren çok yakın tarih li d iğ e r film ­ lerimiz.

Sinema bir ayna. Filmlerimiz bu kenti ve kentin değişen haya­ tını yansıtıyor. Sinema yazılannm, sinemayı bunca deşip durmamı­ zın sebebi belki de kendimizi arı­ yor oluşumuz. Ve artık değişen İstanbul’la değişen sinemayla bir­ likte bizde neler değiştiğini dü­ şünme zamanı. Asıl önemli olan

bu çünkü. ■

Yararlanılan Kaynaklar

“Film karelerinde yaşayan Eski İstanbul”, Agah Özgüç, Cumhuriyet Dergi, S. 414, 27 Şubat 1994, s. 16-17.

Türk Filmleri Sözlüğü (I, II), Agah Özgüç. Türk Sinemasında Demokrasi

K aıram ının Gelişmesi, Oğuz

Onaran-Nilgün Abisel-Levent Köker-Eser Köker, Kültür

Bakanlığı, 1994.

Toplumsal Değişme ve Türk Sineması,

Gülseren Güçman, imge Kitabevi, 1992. Antrakt Sinema Yıllıkları (1992, 1994). TÜRSAK Sinema Yıllığı (1993).

Elif Genç, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo-TV-Sinema Bölümünden, ‘Türk Sineması'nda İnsan Psikolojisi’ni İncelemeyi Amaçlayan Filmler: 90-95" konulu bitirme projesiyle 1995’te mezun oldu. Açık Radyo’da, “Şarlo Radyoda” adlı bir sinema programı hazırladı. Halen TRT’de, eğitim-kültür yayınlannda çalışıyor.

9I

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

kitlelerin, bir gün işgal ettikleri orman alanlarına sahip olma beklentisi içinde tutulup oy potansiyeli olarak görüldüğü ifade edilerek anayasa değişikliği ile açıkça

Zeki Demirkubuz’un İstanbul’un çaresiz küçük insanlarını temsil ettiği C Blok, İtiraf, Masumiyet, Üçüncü Sayfa filmleri, Nuri Bilge Ceylan’ın İstanbul’un

Orman Bakanlığı, daha önce tarla olan, kullanılmadığı için ormana dönüşen, bu sebeple de kamulaştırılan orman arazileri için bir yasa taslağı hazırladı.. Bakanl

Yetki devrinin yapılabilmesi için,yöneticiler örgüt içinde üst ve astlar arasında emir-komuta zincirinin kırılmamasından emin olmalıdır.Verilen görev için iş gören

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Tarık Buğra’nın Eserlerinin Hakkında Yazılanlar Üzerine Seçme

Gayretli münakkidim 4 üncü yanlış olarak Şinasi’nin Tercümanı ahval ve Tasviri efkâr’ daki makalelerinin bugün bile istifade ve ibret verecek kıymette

isimli proje kapsamında 2017 yılında Kazakistan‟da yaptığımız saha araĢtırmalarında, çalıĢmaya konu olan rüya tabirlerinin benzerlerini sözlü kaynaklardan

The Step Up Circuit 2 or called the High Voltage Boost Converter Circuit is a circuit for increasing and changing the voltage that can increase and change the small input