• Sonuç bulunamadı

Egzersizin kardiyak yapı ve fonksiyonları üzerine olan etkilerinin ekokardiyografik olarak incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Egzersizin kardiyak yapı ve fonksiyonları üzerine olan etkilerinin ekokardiyografik olarak incelenmesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

DİCLE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EGZERSİZİN KARDİYAK YAPI VE

FONKSİYONLARI ÜZERİNE OLAN

ETKİLERİNİN EKOKARDİYOGRAFİK

OLARAK İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Nalan BOZHAN

TEZ YÖNETECİSİ

Doç. Dr. CUDİ TUNCER

BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ

DİYARBAKIR-2010

(2)

T.C

DİCLE ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

“Egzersizin Kardiyak Yapı Ve Fonksiyonları Üzerine Olan Etkilerinin Ekokardiyografik Olarak İncelenmesi” başlıklı Yüksek Lisans Tezi 25.10.2010 tarihinde tarafımızdan değerlendirilerek başarılı bulunmuştur.

Tez Danışmanı: Doç. Dr. M. CUDİ TUNCER

Tezi Teslim Eden: Nalan Bozhan

Jüri Üyesinin

Ünvanı Adı Soyadı

Başkan : Prof.Dr. Savaş HATİPOĞLU

Üye : Prof.Dr. Hüseyin BÜYÜKBAYRAM

Üye : Prof.Dr. Orhan TACAR

Üye : Doç.Dr. Cudi TUNCER

Üye : Yard.Doç.Dr. Ayfer AKTAŞ

Yukarıdaki imzalar tasdik olunur.

….. /…../….

Prof. Dr. Cumhur KILINÇ Dicle Üniversitesi

(3)

Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans eğitimim süresince bilgi ve birikimlerinden yararlandığım ve tezimin hazırlanmasında desteklerini esirgemeyen değerli danışman hocam Doç. Dr. M. Cudi Tuncer’e teşekkürlerimi sunarım.

Tezimin değerlendirmesinde desteğini ve bilgisini benden esirgemeyen değerli hocam kardiyolog Prof. Dr. Aziz Karadede’ye, istatistik çalışmalarında yardımlarını gördüğüm hocam Doç. Dr. Zeki Akkuş’a, tezim için gerekli olan ekokardiyografik ölçümleri yapan Diyarbakır Eğitim ve Araştırma hastanesi kardiyologlarından değerli hocam Uz. Dr. Cegerğun Polat’a, testler ve ölçümler sırasında beni yalnız bırakmayan değerli ağabeyim Mesut Bozhan, kızkardeşim Nihal Bozhan’a ve aileme, ayrıca katkılarından dolayı Ümit Güney’e, Önal Duymaz’a Cahit Baran’a ve bu araştırmanın temelini oluşturan Diyarbakır Kayapınar ve Büyükşehir Belediyesi sporcularına sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(4)

İÇİNDEKİLER

ONAY SAYFASI……… III TEŞEKKÜR ……… IV İÇİNDEKİLER……… V KISALTMALAR………. VI ÖZET……….. VII ABSTRACT……… VIII GİRİŞ VE AMAÇ……… 1 1. GENEL BİLGİLER………..3 1.1. Kalbin Anatomisi………...3

1.2. Egzersizin Kardiyovasküler Sisteme Fizyolojik Etkileri………...7

1.3. Egzersiz ve Kalp Debisi……….8

1.4. Egzersiz ve Kalp Atım Hacmi……….8

1.5. Egzersiz ve Kalp Atım Hızı………...9

1.6. Egzersiz ve Kalp Basıncı………...9

1.7. Egzersiz ve Kalp Kası………...10

1.8. Egzersiz ve Kan Parametrelerine Etkisi……….12

2. EKOKARDİYOGRAFİ………13 3. ELEKTROKARDİYOGRAFİ………..15 4. GEREÇ VE YÖNTEM……….17 4.1. Deneklerin Seçimi………..17 4.2. Ekokardiyografik Ölçümler………17 4.3. Kan Ölçümleri……….18 4.4. Elektrokardiyografik Ölçümler………...18 4.5. İstatistiksel Analiz………...18 5. BULGULAR………..19

5.1. Deneklerin Demografik Özellikleri……….19

5.2. Elektrokardiografik Bulgular……….21

5.3. Ekokardiyografik Bulgular……….24

5.4. Deneklerin Kan Bulguları……… 35

6. TARTIŞMA VE SONUÇ………...38

7. KAYNAKLAR………...43

8. ÖZGEÇMİŞ………49

(5)

KISALTMALAR

AV : Atrioventriküler SA : Sinoatrial

LDL-K : Yüksek Dansiteli Lipoprotein HDL-K : Düşük Dansiteli Lipoprotein EKO : Ekokardiyografi

EKG : Elektrokardiyografi

LVM : Left Ventrikül Mass ( Sol Ventrikül Kitlesi) LVEDD : Sol Ventrikül Diastol Sonu Çapı

LVESD : Sol Ventrikül Sistol Sonu Çapı IVSd : İnterventriküler Septum

LVPWTd : Sol Ventrikül Arka Duvar Kalınlığı VA : Vücut Ağırlığı

VKİ : Vücut Kitle İndeksi VYA : Vücut Yüzey Alanı Ao : Aort Çapı

LA : Sol Atrium Çapı

LVRWT : Sol Ventrikül Relative Duvar Kalınlığı

(6)

ÖZET

Canlı organizmasının en belirgin özelliklerinden biri de hareket edebilme özelliğidir. Endüstrileşme ile insanın doğasındaki hareket alışkanlığı azalmıştır. Günümüzde toplumun fiziksel aktivite konusunda bilgi düzeyinin yetersiz olması, fiziksel aktivitenin sağlık için öneminin yeterince anlaşılamaması ve giderek daha hareketsiz bir yaşam tarzının benimsenmesi, toplumda obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, osteoporoz gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını artıran önemli nedenlerden biri olmuştur.

Düzenli egzersiz yapan bireylerde kalbin yapı ve fonksiyonlarında bir takım değişiklikler meydana gelir. Düzenli yapılan egzersiz kalp debisinde artış, kalbin kasılma gücünde artış, kalp atım hacminde artış, kalbin duvar kalınlığında, boşluk genişliklerinde ve kitlesinde artma meydana getirir ki tüm bu değişiklikler kalbin egzersize adaptasyonu olarak bilinir ve patolojik bir durum değildir.

Çalışmamızda sporcularda kalbin yapı ve fonksiyonları iki boyutlu M-Mode ekokardiyografik incelemeleler ve elektrokardiyografik incelemelerle yapılmıştır. Bunun yanısıra sporcuların kan parametreleri de incelenerek egzersizin kardiyak yapı ve fonksiyonları üzerine etkileri de incelenmiştir.

Çalışmaya yaş ortalaması 22,1 + 1,72 olan düzenli egzersiz yapan 30 erkek sporcu ile yaş ortalaması 21,0 + 2,35 olan düzenli egzersiz yapmayan 20 sedanter erkek dahil edildi.

Çalışma sonucunda kontrol grubundaki kişilere göre sporcuların, sol ventrikül sistol-diastol sonu çapı, aort çapı, sol atrium çapı, interventriküler septum ve sol ventrikül arka duvar kalınlığı, relative duvar kalınlığı, sol ventrikül kitle ve kitle indekslerinin daha fazla olduğu bulundu. Sporcularla kontrol grubu arasında incelenen elektrokardigrafik ve kan parametrelerinde önemli bir fark görülmedi.

Sporcu grubunda meydana gelen bu değişikliklerin egzersizin kalbin yapı ve fonksiyonlarına olan etkilerinin olumlu sonuçları olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar kelimeler: egzersiz , ekokardiyografi, kalp, sporcular

(7)

ABSTRACT

One of the most particular features of living organisms is their capability of moving. Through industrialization, the habit of moving inherent in human nature has decreased. Today, people’s lack of knowledge about physical activity, inadequate comprehension of the significance of physical activity on health and developing an increasingly inert life style are among the important reasons that raise the frequency of the chronic diseases in society such as obesity, cardiovascular diseases, hypertension, diabetes and osteoporosis.

In the individuals who exercise regularly, a number of alterations come out in the structure and functions of heart. Regular exercise causes an increase in cardiac outflow, power of heart contraction, heartbeat volume, thickness of the walls of heart, the width and bulk of heart cavity, which is known as the adjustment of heart to exercise and is not a pathological case. In our study, the structure and functions of heart have been examined through two-dimensional M-Mode echocardiography and electrocardiography. In addition, the effect of exercise on cardiac structure and functions has been investigated by examining the blood parameters of the athletes.

Included in the study are 30 athletes with the average age of 22,1 + 1,72 who exercise regularly, and 20 sedentary men with the average age of 21,0 + 2,35 who do not exercise regularly.

As a result of the study, athletes have been found out to have more left ventricular sistol - diastole end diameter, aorta diameter, left atrium diameter, interventricular ceptum and left ventricular posterior wall thickness, relative wall thickness, left ventricular mass and mass index compared to the ones in the control group. There has not been discerned a remarkable difference in the electrocardiographic and blood parameters that have been examined between athletes and control group.

We have arrived to the conclusion that these alterations that happened in the athletes group are the positive results of the effects of exercise on the structure and functions of heart.

Key words: exercise, echocardiography, heart, athletes

(8)

GİRİŞ VE AMAÇ

Canlı organizmasının en belirgin özelliklerinden birisi de hareket edebilme özelliğidir. İnsanoğlu ise hareketlilik yeteneği açısından doğada en zayıf durumda olan türlerden biridir. Ancak üretken zekası onu doğayla olan yarışta öne geçirmiştir. Yaratıcılığın ürünü araçlar son yüzyılda, dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğuna inanılmaz olanaklar sağlamıştır. Bu süreç aynı zamanda insan gücüne olan gereksinimi de azaltmıştır. Endüstrileşme ile insanın doğasında yitirdiği en önemli özellik, hareket alışkanlığındaki azalmadır. Stresli yaşama ulaşımdaki kolaylıklar, alkol, sigaranın olumsuz etkileri ve hareketsiz bir yaşam da eklenince kalp-damar sistemi hastalıklarının görülme olasılığı da artmıştır. Gerek bu tür hastalıklardan korunmak gerekse hareketsiz yaşamın düşük fiziksel güç uyumu düzeyinin günlük işlerimizde yeterli olmasını sağlamak için çözümün düzenli egzersiz yapmak olduğu birçok araştırmada bilim adamlarınca kanıtlanmıştır. (1)

Fiziksel aktivite, iskelet kaslarının kasılması sonucunda üretilen, bazal düzeyin üzerinde enerji harcamayı gerektiren bedensel hareketlerdir. Egzersiz, fizik aktivitenin alt sınıfı olarak kabul edilir. Egzersiz, planlı yapılandırılmış, istemli, fiziksel uygunluğun bir ya da bir kaç unsurunu geliştirmeyi amaçlayan sürekli aktivitelerdir.(2) Rekabete dayalı yarışmalar amacıyla yapılan egzersizin ve sporun, bunun dışında pek çok alanda rehabilite etme, psikolojik gerginlikleri azaltma ve birçok hastalığı yenmede tedavinin bir parçası olarak kullanıldığı bilinmektedir. Egzersizin insan sağlığı üzerine olan olumlu etkileri kabul görmekte ve sporun günlük hayatımıza yerleştirilmesinin önemi gün geçtikçe artmaktadır. ( 3) Pek çok çalışma, düzenli fiziksel egzersizin, kardiyovasküler mortalite ve morbidite oranlarını düşürdüğünü belirtmektedir. Ayrıca düzenli fiziksel egzersiz, plazmadaki lipid profilini geliştirmede, kan basıncını düzenlemede, kemik yoğunluğunu artırmada, enerji tüketimini artırarak ve vücut ağırlığını azaltarak kanser için önemli bir risk faktörü olan obeziteyi önlemede, kaygı ve depresyonu azaltmada önemli bir rol oynar. (4) Düzenli yapılan fiziksel egzersiz; form tutmanın yanında kardiyovasküler hastalıklar, kronik solunum yolu hastalıkları, arteryal hipertansiyon, koroner arter hastalığı, diyabet, ateroskleroz, osteoporoz, Parkinson hastalığı ve Alzheimer hastalığı gibi patolojik durumların zararlı etkilerini en aza indirmede ve önlenmesinde katkıda bulunur. (5) Egzersiz; aşırı kilo, kolesterol ve hareketsizlik gibi risk faktörlerini önler. Zihin açıklığını ve ruhsal dengeyi korur, enerji

(9)

seviyesini geliştirir. Kemik ve kas sağlığını destekler. Kan basıncını düşürür ve vücutta oluşan toksinlerin dışarı atılmasına yardımcı olur.( 6)

Egzersizin fizyolojik etkilerinin incelenmesi spor fizyolojisinin konusudur. Spor fizyolojisi; egzersizin ve sporun tıbbının fizyolojik açıdan ele alınışı, vücudun fonksiyonel olarak egzersize nasıl yanıt verdiği, vücudun kısa ve uzun egzersize adaptasyonu ve bu adaptasyonun fizyolojik temelleri ile ilgilenir.(3) Kardiyovasküler sistemin egzersize olan cevabı ve uyumu akut ve kronik olmak üzere iki şekilde olur. Herhangi bir kişinin bir egzersiz esnasında gösterdiği reaksiyon akut bir olgudur. Diğer taraftan bir süre sportif antrenmanlar yapan birinde gerek istirahat gerekse egzersiz esnasında kardiyovasküler sistemin kazandığı özellikler kronik uyum olarak adlandırılır. ( 7)

Düzenli egzersiz sonucu kardiyovasküler sistemde birçok adaptasyon oluşur. Sporcularda kalbin büyüklüğü (hacmi) sporcu olmayanlara göre daha fazladır. Bu büyüme haline “hipertrofi” denir. Sporcu kalbinin büyümesi; yaptığı işe uyum sonucu oluşur. Patalojik değil fizyolojik bir büyümedir. Herxheimer ve Liljestrand’ın araştırmaları; düzenli spor çalışmaları yapanlarda kalbin geliştiği ve biraz büyümüş kuvvetli bir kalb oluştuğunu belirtmişlerdir. (7) Kalp odacıklarının büyümesi ile kalbin içerisine alabildiği kan miktarı ve her bir atımda pompalayabildiği kan miktarı artar. Bu nedenle bir dakikada pompalayabildiği kan miktarı da artar. Kalp, egzersizlerde basınç yükü ve volüm yükü ile karşılaşır. Bisiklet ve dayanıklılık koşularında kalp volüm yükü ile karşılaşır ve sol ventrikülün sistol sonu çapı büyür. Yoğun spor yapanlarda sağ ventrikül boşluğunda büyüme görülür. Sporcunun kondüsyon gücü arttıkça kalp büyümesi de artar. (7) Tüm bu değişiklikler spor yapmayan kişilerle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Biz bu çalışmayla düzenli egzersiz yapan bireylerin kardiyak yapı ve fonksiyonlarındaki parametreleri aynı yaş grubunda bulunan egzersiz yapmayan şahısların benzer parametreleri ile karşılaştırarak egzersizin uzun sürede kardiyak yapı ve fonksiyonları üzerine olan etkisini belirlemeyi amaçladık.

(10)

1. GENEL BİLGİLER

1.1. KALBİN ANATOMİSİ

Göğüs boşluğunda yer alan, doku ve organlara kan pompalamakla görevli olan kalp tepe noktası (apex cordis) aşağıda, tabanı (basis cordis) yukarıya bakan koni şeklinde bir organdır. Büyüklüğü kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 14 cm uzunluğunda ve 9 cm genişliğindedir. Ağırlığı ise kadınlarda 250 - 280 gr erkeklerde ise 280-300 gr ağırlığındadır. (8)

Kalp dört boşluktan oluşan bir yapıya sahiptir. Üst taraftaki iki boşluğa atriumlar; (atrium dextrum- atrium sinistrum), alttakilere ise ventrikül (ventriculus dexter– ventriculus sinister) adı verilmektedir. (9) (Şekil 1)

(11)

Şekil 1. Kalbin dış ve iç yapılarının genel görünümü

Atrium dextrum, v.cava superior ve inferior ile gelen venöz kanı alıp ventriculus dextere geçirir. Yer yer değişmekle birlikte atrium dextrum duvar kalınlığı 2-3 mm dir. İleti sisteminin iki önemli yapısı atrium dextrum içinde bulunur. Bunlar nodus sinuatrialis ve atrioventricularis’tir. (Şekil 1)

Ventriculus dexter, atrium dextrumdan aldığı kanı truncus pulmonalis’e atar. Pericardium üzerinde en geniş yeri kaplayan ventriculus dexter miyokardının kalınlığı genelde 4-5 mm kadardır. (Şekil 1)

(12)

Atrium sinistrum, her bir akciğerden gelen ikişer adet venea pulmonales’ler arteryal kanı alarak ventriculus sinistere gönderir. Atrium sinistrum kalınlığı 4-5 mm kadardır. (Şekil 1)

Ventriculus sinister, kanı sol ventrikülden aorta yolu ile tüm vücuda pompalar. Atrium sinistrumun altında yer alır. Ventriculus sinisterin ön duvarını septum interventriculare oluşturur. Serbest duvar da denilen lateral duvarın kalınlığı 9-10 mm kadardır. Septum interventriculare kalınlığı ise 6-8 mm dolaylarındadır. (10) (Şekil 1)

Kalp özel bir kas yapısına sahiptir. Atrium ve ventriküllerin çeperleri dıştan içe doğru pericardium, miyocardium ve endocardium olmak üzere üç tabaka içerir.( 11)

Pericardium; anatomik olarak kalbi komşu dokulardan ayıran iki yapraklı bir membrandır. Dışta yer alan yaprağa pericardium fibrosum, içte yer alan yaprağa ise pericardium serosum adı verilir. Pericardium serosum’un miyokarda sıkı sıkıya yapışmış olan bölümüne lamina visceralis (epicardium), dışta damarlara tutunmuş olan bölümüne ise lamina parietalis adı verilir. Bu iki yaprak arasındaki boşlukta çok az miktarda sıvı bulunur. Bu sıvıya perikard sıvısı adı verilir. Bu sıvı kalp hareketleri sırasında perikard yapraklarının birbirine sürtünmelerini önler. (11)

Miyocardium; kalbin kas tabakasıdır. İskelet kasları gibi çizgili kaslardır. İstemsiz çalışır. Hem atriumların hem de ventriküllerin çeperleri çeşitli yönlerde seyreden miyokard liflerinden oluşur. Atrium miyokardı ile ventrikül miyokardı arasında annulus fibrosus adı verilen fibröz bantlardan oluşan halka şeklinde bir yapı vardır. Sol ventrikül miyokardı oldukça kalındır. Sağ ventrikül miyokardı ise daha incedir. Çeperlerin kalınlığı yapılan işle orantılıdır. (8,11)

Atriumlarda basınç düşük olduğundan ve atriumlarda kan hiçbir dirençle karşılaşmadan yer çekiminin etkisi ile ventriküllere aktığından bu boşlukların çeperleri incedir. Diğer taraftan ventriküllerin arter sistemine kan pompalayabilmeleri için karşılaştıkları direnç daha yüksek dolayısıyla ventriküllerin yaptığı iş atriumlarınkinden daha fazladır. Bu durum sol ventrikülün miyokardının kalın olmasına neden olur. (8,11)

Endocardium ise bağ dokuları, kan damarları ve özelleşmiş kalp kası liflerini (fasciculus atrioventricularis) içeren ve kalp boşluklarını döşeyen zardır.(8, 11 )

Kalp Kapakları

Kanın kalpte izlediği yol tek yönlüdür. Kanın tek yönde ilerlemesi kalp kapakları ile sağlanır. Kalp kapakları kalp faaliyeti sırasında kanın ters yönde ilerlemesini engeller. Kalpte,

(13)

atriyo-ventriküler (AV) kapaklar ve seminüler kapaklar olmak üzere iki tür kapak vardır. (Şekil 2)

Valva atrioventricularis: atriumlar ile ventriküller arasındaki yelken şeklindeki kapaklardır. Sağ atrium ile sağ ventrikül arasındaki kapak üç parçalı olup valva atrioventricularis dextra (valva tricuspidalis) adını alır. Sol atrium ile sol ventrikül arasındaki kapak iki parçalı olup valva atrioventricularis sinistra (valva mitralis) adını alır. Ventrikül içi basınç atrium basıncından düşük olduğu zaman AV kapakları açılır ve kan atriumlardan ventriküllkere geçer.( 11 )

Valva trunci pulmonalis ve aortae: sol ventrikül ile aorta, sağ ventrikül ile truncus pulmonalis arasında bulunan bu kapakların görevi büyük arterlere fırlatılmış olan kanın ventriküllere dönmesini engellemektir. Sol ventrikül ile aort arasındaki kapağa valva aortae, sağ ventrikül ile truncus pulmonalis arasındaki kapağa ise valva trunci pulmonalis adı verilir. (11) (Şekil 2)

Şekil 2. Atrioventriküler düzlemde yer alan kapakların üstten görünümü

Kalbe giriş yapan damarlar atriumlarla bağlantılıdır. Sağ atriuma giren iki damar; vena cava superior ve vena cava inferior tüm vücudun venöz kanını (C02 konsantrasyonu artmış

kan) sağ atriuma getirirler. Venea pulmonales ise akciğerlerde temizlenerek oksijenlenmiş kanı sol atriuma getirirler. Bu bilgilerden kalbin ikili bir pompa şeklinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Sağ ventrikül karbondioksiti bol olan kanı akciğerlere, sol ventrikül ise oksijence zengin kanı tüm vücuda pompalamaktadır. Böylece organizmada her ikiside kalpten başlayıp kalpte sonlanan iki dolaşım sistemi oluşmaktadır. Bunlardan biri sistemik dolaşım

(14)

veya büyük dolaşım olup kalbin sol ventrikülünden başlayıp organizmayı dolaştıktan sonra sağ atriumda sonlanır. (9)

Diğeri pulmoner veya küçük dolaşım olup sağ ventrikülden başlayıp, akciğerleri dolaştıktan sonra sol atriumda sonlanmaktadır. Bu iki sistemin dolaşım dinamiği açısından aralarındaki tek fark sistemik dolaşımın yüksek basınçlı, pulmoner dolaşımın düşük basınçlı bir dolaşım sistemi olmasıdır.( 9)

Kalp kası kendi implusunu kendisi yarattığı için bir otonomiye sahiptir. Kasılması için sinirsel uyarı gerekmez, sinirleri kesilse bile bir süre çalışmasına devam eder. Otonom sinir sisteminden sempatik ve parasempatik sinirler alır. Ancak bu sinirler impuls yaratma üzere etkili değil, sadece kalp atımı ve kasılma gücü üzerine etkilidir. (12)

Normal erişkin kalbi ritmik şekilde dakikada 72 defa artar. Kalp kası dakikada 72 defa kontraksiyon yapar. Bu kontraksiyonlar kalbin özel bir uyarıcı ve iletici sistemi tarafından kontrol edilir. Bu sisteme kalbin uyarı ve ileti sistemi adı verilmektedir. (Şekil 3)

Şekil 3. Systema conducente cordis (Kalbin özel ileti sistemi)

,Bu Sistem;

-Nodus sinuatrialis -Nodus atrioventricularis

(15)

-Fasciculus atrioventricularis -Crus dextrum

-Crus sinistrum

-Rr.subendocardiales (Purkinje lifleri) (13)

Nodus sinuatrialis: yaklaşık 1cm uzunluğunda 3mm genişliğinde bir oluşumdur. Sağ atrium arka duvarında yer alır. Burada doğan bir impuls derhal atrium kaslarına yayılır. S.A. liflerininin istirahat membran potansiyeli 55-60 mv kadardır. S.A. liflerinin kendiliğinden ritmik uyartılar oluşturabilmesinin nedeni hücre zarının sodyuma karşı fazla geçirgen oluşudur. (14) (Şekil 3)

Nodus sinuatrialis en hızlı boşalımı yaptığı için kalbin önder (pacemaker) odağıdır. Nodus sinuatrialis’te oluşan impulslar ilk önce atrial yollardan geçerek nodus atrioventriculare’ye, bu düğümün içinden fasciculus atrioventricularis ve dallarından Purkinje sistemi yoluyla ventriküler kasa ulaşır. (15) (Şekil 3)

Nodus atrioventricularis: nodus sinuatrialis’ten impuls çıktıktan 0.04 sn sonra atrium kası lifleri ile iletilecek nodus atrioventricularis’e ulaşır. (13) (Şekil 3)

Fasciculus atrioventricularis ve rr.subendocardiales (Purkinje lifleri): nodus atrioventricularis’ten çıkan lifler çok iridirler, ventrikül kası liflerinden bile büyüktürler. İletimin hızı bu liflerde saniyede 1.5 - 2.5 metredir ki kalp kasındaki hızın 6, bağlayıcı liflerinkinin 50 misli kadardır. Onun için impuls ventrikül kasına bir anda yayılır. Fasciculus atrioventricularis adı verilen bu lifler, nodus atrioventricularis’ten çıktıktan sonra His huzmesi adı verilen bir demet yaparlar. İmplusun His huzmesine girmesiyle purkinje liflerinin uçlarına ulaşması arasında 0.03 sn kadar bir zaman geçer. Bu yüzden impuls, purkinje liflerine bir kere girdikten sonra bütün ventrikül kası kitlesine bir anda ulaşır. Purkinje liflerinin seyrinde anlaşılacağı üzere ventriküllerde ilk uyarılan kas kitlesi septum interventriculare’dir. Bunu ventriküllerin apeks ve yan duvarlarının uyarılması ve kasılmaları izler. En sonra ventriküllerin epikardial yüzleri uyarılırlar. (13) (Şekil 3)

Kalp SA düğümün emri altında çalışırken diğer yapılar uyarı çıkarmazlar, yalnızca SA düğümün gönderdiği uyarıları kalp kasına iletme görevini yaparlar. AV düğüm veya diğer yapılar ancak SA düğüm çalışmadığı veya SA dan çıkan uyarıların iletilememesi gibi anormal koşullarda, kalbin durmasını engellemek için görevi üstlenip uyarı çıkarmaya başlarlar. (9)

(16)

1.2. EGZERSİZİN KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE FİZYOLOJİK ETKİLERİ

Düzenli egzersizlerin kalpte büyümeye neden olduğu bilinmektedir. Özellikle dayanıklılık türü antrenmanlarla kalp debisinde meydana gelen artış; kalbin atım hacmi, kalpte meydana gelen hipertrofi ve kalbin kasılma gücünün artışına bağlıdır. Atım hacminde meydana gelen artıştan dolayı da kalp atım hızında azalma görülür.(16)

Sporcuların sedanterlere göre daha yüksek atım hacmi ve kalp debisine sahip olmalarının nedeni ise antrenmanın kalp üzerindeki olumlu etkileridir. Yine antrenmanlar sonucu hemoglobin miktarında da bir artma görülmekte ve bu artışın kan hacmi artışından dolayı olduğu belirtilmektedir.(16)

Ağırlık kaldırma ve güreş gibi izometrik egzersizde kalpte hipertrofi oluşur, duvar kalınlığında artma meydana gelir. Ağırlık kaldıranlarda septal duvar kalınlığının, arka duvar kalınlığına oranının 1,3'ün üzerinde olduğu bulunmuştur. Sol ventrikül hacmi atletlerde yaklaşık %10 artar . Uzun süreli egzersiz ile sol ventrikül duvar kalınlığı da artar. (17)

1.3. EGZERSİZ VE KALP DEBİSİ:

Kardiyovasküler sistemin egzersize verdiği cevabı yaş, cinsiyet, vücut postürü, bireyin yaptığı kondisyon düzeyi ve çeşitli faktörler etki eder. Kalp debisi, kalbin 1 dakikada periferik damarlar içine pompaladığı kan miktarı olarak belirlenir. Normal koşullarda istirahat halinde kalbin dakikada tüm organizmaya gönderdiği kan 5-6 litre/dakika’dır. Dayanıklılık sporlarında kalbin dakikada pompaladığı kanın çokluğu ve dakika volümünün büyütülmesi kalbin iç hacminin geliştirilmesine bağlıdır. Kalbin kuvvetlenmesi kalp atım sayısını azaltır ve kalp ekonomik bir çalışma içine girer. (7,18)

Egzersizde kalp debisinin artması başlıca aktif kaslardaki yoğun, lokal vazidilotasyondan ileri gelir. Lokal vazodilatasyon kanın kalbe venöz dönüşünü artırmaktadır. Kalp kendine dönen bu kanı derhal arterler yoluyla kaslara pompalar. Egzersiz esnasında kalbin debisini artıran mekanizma Frank starling mekanizmasıdır. Bu mekanizma sayesinde venlerden fazla miktarda kan gelerek kalp boşluklarını genişlettiği zaman kalp kası daha güçlü kasılarak, her atımda daha fazla kanı pompalar. (19)

Kronik dinamik egzersizin kardiyovasküler sistemde olumlu adaptasyonlar sağladığı bilinmektedir. Egzersizle O2 tüketimi artar ve biyokimyasal reaksiyon sonucu oluşan artık maddelerin ortamdan uzaklaştırılması gerekir. Bu görev artan egzersizde kalp debisinin artmasını uyarır. (20,21)

Kasların kan akımı egzersizde 20 kat artabilir ve ayrıca iskelet kasları vücutta çok büyük bir kitle oluştururlar. Bu iki faktörün etkisiyle iyi antrene olan atletlerde kasların total

(17)

kan akımı dakikada 20 litreye kadar çıkabilir ki bu durumda kalp debisi normalin altı yedi katı bir değere yükselebilir. (19)

1.4. EGZERSİZ VE KALP ATIM HACMİ

Kalp atım hacmi, kalbin bir kasılma sırasında perifere gönderdiği kan miktarını ifade etmektedir ve yaklaşık olarak 70-90 cm3 kadardır. Egzersizde atım hacmi daha yükseklere çıkabilmektedir. (22)

Kalp atım hacim değerleri

•Sedanter yatar pozisyonda 100 ml

•Sedanter dikey pozisyonda 70-90 ml

•Sedanter max egzersizde 100-120 ml

•Antrene birey dinlenim 100-120 ml

•Antrene max.egzersiz 150-170 ml

•Çok iyi antrene max.egz 200-210 ml (23 )

İyi antrene edilmiş performans sporcularında atım hacminin istirahatta 80–120 mlt gibi bir düzeyde olduğu ve egzersizde 120–150 ml'ye ulaşarak kalp debisinin 42 lt/dk'ya kadar arttığı görülmüştür. (24)

Maksimal egzersizde hem kalp hızı hem de atım hacmi maksimal düzeylerinin % 95’ ine kadar yükselmektedir. Bir insan kalp debisini en çok maksimum % 90’ nına çıkarabilmektedir. (25) Kalp atım sayısındaki artış periferik dirençteki azalma ile doğru orantılıdır.(26)

1.5. EGZERSİZ VE KALP ATIM HIZI

Kalp atım hızı kalbin, bir dakikada vuruş sayısını ifade eder. Egzersiz etkisiyle akut ve kronik değişikliğe uğrayan kardiyovasküler sistemin en belirgin akut yanıtı kalp atım hızının artmasıdır. Dinlenim sırasında kalp atım hızı sağlıklı kişilerde ortalama 60-80 atım/dk’dır. Dinlenim sırasında kalp atım hızı sporcularda daha düşüktür. Dayanıklılık antrenmanları sonucunda dinlenim kalp atım hızı daha da azalır. Elit dayanıklılık atletlerinde dinlenim kalp atım sayısı 40 atım/dk’dan az görülebilir. (27)

Kalp dolaşım sisteminin antrenmanla geliştiğinin en kolay göstergelerinden biri egzersiz sonrası toparlanmadır. Antrene kişilerde kalp atım sayısı bir kaç dakika içinde dinlenim düzeyine ulaşırken sedanterlerde dakikalar almaktadır. (27 )

(18)

1.6. EGZERSİZ VE KALP BASINCI

Kan basıncı kanın damarların çeperlerine yaptığı basınçtır (3,28). Egzersizin kan basıncına etkisi atım hacmi ve kalp debisinde meydana gelen artıştan dolayıdır. Artan kan akımı nedeniyle damarlardaki direnç düşerken, kan basıncı sporcunun kondisyonuna, egzersizin çeşit ve şiddetine göre artar (28).

Egzersizde sistolik ve diyastolik kan basınçlarının ikisinde birden artış görülür. Artış sistolik basınçta daha belirgin, diyastolikte ise çok azdır. Egzersiz sonrası kan basıncı olası birikmiş metabolitlerin etkisi ile kısa bir süre damarların dilate halde tutulmasından dolayı geçici olarak normalin altına düşebilir. Egzersiz sona erdiğinde ilk 5-10 sn’de görülen bu düşme yerini yükselmeye bırakır ve kan basıncı normale döner. (27)

1.7. EGZERSİZ VE KALP KASI

Düzenli antrenmanla kalp odacıklarının hacmi büyür, artan yüklerle yapılan çalışmalar sonucu kas gelişir, büyür. Kalp kaslarında hipertrofi denilen gelişme, kalınlaşma ve kuvvetlenme meydana gelir. Kalp daha ekonomik çalışma yeteneği kazanır. Kalp kaslarındaki kılcal damarlar antrenmanla çaplarını genişletirler. Bu gelişmeler ile kalp adalelerine gelen O2 miktarı artar. İnsanda hipertrofinin gelişimi 6 haftadan uzun bir süre ister. Kasta büyümeye sebep olan kası oluşturan fibrillerin sayıca artması değil fibrillerin büyümesidir. (29,7)

Kalp hipertrofisi kendisini iki şekilde gösterir. Bazen ventrikül boşluğu büyür veya ventrikülün çeperleri kalınlaşır. (7)

Düzenli yoğun egzersiz yapanlar; genellikle sol ventrikül duvar kalınlığındaki ve hacmindeki artışla tanınırlar. Fizyolojik değişimlerdeki bu artışa yaş ,cinsiyet, vücut postürü , spor disiplini gibi birçok demografik faktör etki eder. Özellikle uğraşılan spor disiplini ( izometrik- izotonik) sporculardaki sol ventrikül hipertrofisinde önemli bir belirteçtir. (30)

Kalp, egzersizlerde basınç yükü ve volüm yükü ile karşılaşır. Ventrikül üzerine yüklenen fazla yüke adaptasyon sağlamak için kalbin ventrikül duvar kalınlığında artış meydana gelir ki bunun amacı sistol sırasında kavitedeki basınç, ventrikül kurvaturunun yarı çapı ile duvar gerilimi oranı arasındaki sabit ilişkinin sürdürülmesinin sağlanmasıdır. Duvar gerilimi, ventrikülün kendi kavitesini azaltmak için yenmek zorunda olduğu basınç olarak da düşünülebilir. Ventriküler duvar gerilimi Laplace kanunu ile tanımlanabilir:

TW = P.r / 2

Bu formülde P, sistol sırasında kavitedeki basınç; r, ventrikülün yarıçapıdır. Ventrikülün yarıçapı büyüdükçe aynı ventrikül basıncını oluşturmak için gereken duvar

(19)

gerilimi de o oranda artacaktır. Aksine, duvar kalınlığındaki bir artış, ventrikül duvar gerilimini azaltacaktır. (7,31,32)

İzometrik statik tipi kassal aktivitenin hakim olduğu çekiç atma, gülle atma, halter gibi spor disiplinlerinde ise kalp basınç yükü ile sık sık karşı karşıya gelir. Bazen bu gibi durumlarda aorttaki basınç kısa bir süre 300 mmHg’a kadar çıkabilir ve kalp bu yüksek basınca, dirence karşı kan atmak zorunda kalır. Bu tip sporlarda izometrik, statik kassal çalışmalar kalbin önündeki periferik direnci arttırır, bu ise sistolik, özellikle diyastolik basınçta artma demektir. Bu sporlarda rastlanan Valsalva manevraları kalbe venöz dönüşü sınırlar. Böyle bir stres ile sık sık karşılaşan kalp bu stresi yenmek için ventrikül çeperi kalınlaşır, hipertrofiye olur. Bu nedenle basınç yükündeki artış kronik ise, miyokardiyal duvar gerginliğini normal değerlere yaklaştırmak için septum , ön ve arka duvar kalınlığında artış meydana gelir. (7,33,34)

İzotonik dinamik tipi aktivitenin hakim olduğu bisiklet ve dayanıklılık koşularında ise kalp sık sık volüm yükü ile karşı karşıya kaldığından sol ventrikülün diastol sonu çapı büyür bununla beraber septum ön ve arka duvar kalınlığında artma meydana gelir ve sağ ventrikül boşluğunda da hafif bir büyüme görülebilir. Dayanıklılık sporları dinamik sporlar uzun süreli kassal çalışmalardır ve bu çalışmalarda periferik direnç ve diyastolik basınç düşer, venöz dönüş artar. Bu tip çalışmalar süresince kalp attığı kanı arttırmak ve dakika volümünü yüksek bir düzeyde uzun süre devam ettirmek zorundadır. Bu durumda sol ventrikül volümünün büyük olması gerekli bir adaptasyondur.(7, 35)

Artan venöz dönüşe uygun olarak sol ventrikül volümü büyür. Dayanıklılık sporları kavite dilatasyonu ve genellikle bradikardi ile beraberdir. Bradikardi diyastolün uzaması, ventriküllerin daha iyi olması demektir. Ventrikül boşluğu büyümesinin bazı avantajları vardır. Eğer ventikül daha büyük bir volümde kasılmaya başlarsa aynı miktar kan volümünü daha az miyokard kasılması ile atabilir. Bu, aynı iş için daha az enerji harcanması, kalbin daha verimli çalışması demektir. Bir diğer avantaj da ventrikül volümündeki artma sonucu ventrikül kası fibrilleri daha fazla gerilmiş olacaklarından daha kuvvetli bir kasılma meydana getirirler. (7)

Farklı spor disiplini ile ilgilenen sporcularda kalbin yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değişiklikler Şekil 4’ de özetlenmiştir. (7)

izotonik izometrik

Sol ventrikül diastol sonu çapı Büyüme Büyüme

Sol ventikül sistol sonu çapı Büyüme, Değişmeme Büyüme, Değişmeme

(20)

Sol ventrikül diyastol sonu volümü Büyüme Değişmeme Sol ventrikül arka duvar kalınlığı Büyüme Büyüme Sol ventrikül kas kitlesi Büyüme Büyüme İntreventriküler septüm kalınlığı Büyüme Büyüme

İnterventrikül septüm/arka duvar kalınlıklar oranı Büyüme, Değişmeme Büyüme, Değişmeme

Sağ ventrikül çapı Büyüme

---Sol atrium çapı Büyüme

---Şekil 4. İzometrik ve izotonik sporcularda ekokardiyografik değişiklikler

1.8. EGZERSİZİN KAN PARAMETRELERİNE ETKİSİ

Hareketsiz bir yaşam tarzı kan lipitlerinde olumsuz değişikliklere neden olabilmektedir. Düzenli olarak yapılan egzersizlerin ise arterioskleroz oluşumunu kolaylaştıran LDL Kolesterol düzeyini azalttığı arterioskleroza engel olan HDL kolesterol düzeyini ise artırdığı belirtilmektedir. (36)

Düzenli egzersizler yağ miktarlarını (kanda) ve kalp krizi riskini azaltmaktadır. Normal yağ düzeyi olan deneklerle yapılan araştırmaların çoğu egzersizden sonra plazma trigliserid düzeyinde azalma ve HDL düzeylerinde ise artış olduğunu göstermektedir. Düzenli aerobik egzersizler damariçi enzim ve transfer proteinlerinin aktivitesini değiştirerek kan lipid profillerini etkileyebilmektedir. (37)

Yapılan çalışmalar orta şiddetteki aerobik egzersizler ile lipid ve lipoprotein düzeylerinin azaldığı ve dayanıklılık antrenmanlarına bağlı olarak HDL kolesterol konsantrasyonunun arttığı, trigliserid, kolesterol ve LDL kolesterol konsantrasyonunun azaldığı saptandı. (27, 38)

Düzenli egzersiz ile kanda artan HDL arter duvarına yapışan yağları parçalayarak buradaki plaklaşmayı önler. HDL damar duvarlarından parçaladığı LDL’yi almaçları ile karaciğere taşır. Böylece LDL düzeyi azalır. ( 39)

2. EKOKARDİYOGRAFİ

(21)

1954 yılında Dr. Inge Edler kalp hastalıkları tanısında ilk kez ultrasondan yararlanmıştır. Bu alanda gelişmeler başlangıçta yavaş seyretmiş ancak son yılda, bu konudaki teknoloji ve kayıt sisteminin gelişmesi ile ekokardiyografi bir araştırma metodu haline gelmiştir. Ekokardiyografinin bir çok kalp hastalıkları tanısında katkısı vardır. (40)

Ekokardiyografinin günümüzde çok çeşitli amaçlarla ve yaygın olarak kullanılmasının nedeni yöntemin kolay uygulanabilmesi, uzun zaman almaması, herhangi bir yan etkisinin olmaması ve rahatlıkla tekrarlanabilmesi başlıca avantajlarındandır. (41)

1880 yılında Curie kardeşler, quartz kristale mekanik stres uygulamasıyla elektrik enerjisinin oluştuğunu göstermişlerdir. Ekokardiografi bir ultrasound (yüksek ferkanslı ses) kullanım tekniğidir. Bu ultrasonu sağlayan, transducerin içindeki piezoelektrik kristaldir. Bu kristaller elektrik uyarısını mekanik uyarıya ve mekanik uyarıyı da elektrik uyarısına çevirme yeteneğine sahiptir. Elde edilen ses dalgası vücut ile temas halinde bulunan transducerden dokulara iletir ve yansıyan dalgalar toplanıp elektrik uyarısına çevrilerek ekrana verilir. Yansımalar birbirinden farklı dansitedeki iki yüzeyin birleşim yerinden elde edilir. Genellikle transducerler 1 mikrosaniye kadar ses dalgasını yayıcı, 999 mikrosaniye kadar da alıcı olarak çalışırlar. Böylece her saniyede 1000 defa dalga yayıp yansımaları toplayabilmektedir.

İnsan kulağının işitebilme kapasitesi 20. 20000 siklus /sn (veya hertz)dir. Ekokardiyografide kullanılan frekans ise 1-7 mega hertzdir. Frekans arttıkça ses dalgasının dalga boyu kısalır,ve penetrasyon gücü düşer. Bu sebeple 2,5 mega hertzlik transducerler eko içi uygun bulunmaktadır. Elde edilen ekokardiyografi dalgaları ekranda ya çizgiler halinde ya da ışıklı noktalar halinde gösterilir. Eğer noktalar halinde elde edilen ekokardiyografi hareketli bir şekilde verilebilirse bu da M- mode (motion) olarak adlandırılır.

Ekokardiyografide kullanılan ses dalgalarının vücut üzerinde hiçbir kötü tesiri olmamaktadır. Bu nedenle her zaman güvenle kullanılmaktadır. Günümüzde kullanılan eko aletleri hem M –mode hem de iki boyutlu ekoyu birlikte kullanma ve gösterme imkanı vermektedir. Gerek anatomik gerekse fonksiyonel yönden kalbi göstermekte iki boyutlu eko daha üstün olduğu için artık M- mode ekokardiyografi sınırlı bir şekilde kullanılmaktadır.

En iyi şartlarda iyi bir ekokardiyografi görüntüsü elde edilebilme oranı % 80 dir. Kişinin şişman olması, kronik akciğer hastalığının bulunması, kostaların birbirine çok yakın olması ve kadınlarda memelerin büyüklüğü görüntüyü bozan belli başlı faktörlerdir.

Normal bir kişide ekokardiyografi yapmaya elverişli alanlar eko pencereleri olarak adlandırır. Bu alanlar;

1- sol parasternal bölge 2- apikal bölge

(22)

3- subkostal bölge 4- suprasternal bölgedir.

Bu görüntülerin elde edilebilmesi için hasta sol yanına 30 derecelik bir açıyla yatırılır. (42)

3. ELEKTROKARDİYOGRAFİ

(23)

70-80 yıldan beri klinikte uygulanmakta olan EKG kalbe ait oldukça fazla bilgi veren bir tekniktir. EKG kalpte oluşan elektrik güçlerinin grafik çizgiler halinde kayıt edilmesi olarak tarif edilebilir. (43)

Kalbin elektriksel aktivitesini ilk kez KOLLIKER ve JOHANNES MÜLLER bulup gösterdiler (1856). Daha sonra yapılan bir çok deney ve çalışmayla bugün kalp uyum sisteminin önemli bir ölçeri olan EKG günümüzde sık kullanılan bir tekniktir. (44)

Kalp birbirini izleyen dönemler boyunca hiç durmadan belirli bir elektriksel potansiyel üreten ve bu etkinliğin ardından kontraksiyon olarak adlandırılan mekanik işi yapan bir organdır. Bu nedenle kalbin bir elektro motor kuvvet kaynağı olduğundan söz edilebilir.

Miyokard, çok sayıda ince uzun hücreden oluşan bir dokudur. Yan uzantıların yardımı ile yer yer birleşen miyokard hücreleri, bir takım diskler aracılığı ile uç uca bağlanarak dizilirler. Hücrelerin içinde miyofibril adı verilen ve kontraksiyon işlevini üstlenen öğeler yer alırlar. Miyofibrillerin bir araya gelmesi ile kontraksiyon aygıtı olarak bilinen birim oluşur. Hücreler, düşük değerli diskler aracılığı ile elektriksel dolayısı ile mekanik anlamlarda ilişki kurup süreklilik gösterdiklerinden kalbin işlevsel bir sinsityum olduğu söylenir.

Miyokardın kasılması için ön koşul hücre membranının elektriksel anlamda uyarımı, öbür deyiş ile eksitasyonudur. Eksitasyonu kontraksiyonun izlemesi eksitasyon-kontraksiyon eşlenmesi (excitation-contraction coupling) olarak adlandırılır. Eksitasyonu kontraksiyona dönüştüren ara etmen Ca iyonudur.

Dinlenme durumundaki miyokard hücresinde belirli bir uyarım tarafından başlatılan elektrokimyasal içerikli etkinliğe aksiyon potansiyeli yada elektriksel sistol adı verilir.Aksiyon potansiyeli depolarizasyon ve repolarizasyon aşamalarından oluşur. Hücrenin repolarizasyonu izleyerek başlangıç durumundaki özelliklerine dönmesi ile dinlenme potansiyeli öbür adı ile elektriksel diyastol gelişir.

Depolarizasyon sırasında membran dinlenme potansiyelinin -90 mV düzeyinden -40 mV dolayına ulaşması ile açılan ve bu nedenle depolarizasyon aracılığı ile işleyen kanal (depolarization-opered channel) ya da voltaj aracılığı ile işleyen kanal (voltage-operated channel) olarak nitelendirilen özel geçitlerden hücreye giren Ca, öncelikle biriktiği hücre içi Ca deposundan salıverilerek aktin ve miyozin arasındaki etkileşimi baskılayan tropomiyozinin bu işlevini ortadan kaldırıp kontraksiyonu başlatır.

Kalbin depolarizasyon ve repolarizasyon süreçleri sırasında çevresinde çevresinde oluşturduğu elektriksel potansiyel değişiklilerinin bedeninin iletken bir ortam gibi davranmasında öbür deyiş ile bir tür volümlü iletken olmasından yararlanılarak zamana karşı çizdirilmesine elektrokardiyografi, bu yöntemle elde edilen çiziye elektrokardiyogram denir.

(24)

Elektrokardiyogram üzerinde kalbin elektriksel potansiyeline ilişkin yön, genlik ve zaman içinde değişim gibi bilgiler yer alırlar.

Kalp tarafından oluşturulan ve beden yüzeyine iletilen elektriksel potansiyel değişikliklerinin elektrokardiyografa aktarılabilmesi için kollara, bacaklara ve göğüs duvarı üzerindeki belirli noktalara yerleştirilen metal parçacıklara elektrod denir. Elektrodların belirli bir düzene uyularak ve iletken tellerin aracılığından yararlanılarak elektrokardiyografın uçlarına bağlanmaları ile derivasyonlar elde edilir. Bedenin iki noktası arasındaki potansiyel farkını saptayacak biçimde oluşturulan çift elektrodlu bağlantılar bipolar devirasyonlar beden yüzeyinin belirli bir noktasındaki potansiyeli algılayacak gibi düzenlenen tek elektrodlu bağlantılar ise unipolar devirasyonlar olarak nitelendirilirler. (45)

4. GEREÇ VE YÖNTEM

4.1. DENEKLERİN SEÇİMİ:

(25)

Bu çalışmaya yaşları 18-24 arasında değişen ve yaş ortalaması 22,1 olan düzenli egzersiz yapan 30 erkek sporcu ile yine yaşları 18-24 arasında değişen ve yaş ortalaması 21,0 olan düzenli egzersiz yapmayan 20 sedanter erkek dahil edildi.

Çalışmaya dahil edilen sporcular profesyonel olarak 3. lig takımlarında oynayan ve düzenli olarak günde en az iki saat olmak üzere, haftanın beş günü idman yapan kişilerden seçildi. Çalışmaya katılanların çoğu en az iki yıldır düzenli egzersiz yapan sporculardı.

Kontrol grubunu oluşturan kişiler ise sedanter bir yaşam süren düzenli egzersiz yapmayan belirgin herhangi bir rahatsızlığı olmayan boy ve kilosu orantılı rastgele seçilen genç erkeklerdi.

Çalışmaya dahil edilen sporcular ile kontrol grubundaki kişilerin boy ve kilo ölçümleri aynı kişi tarafından aynı tartı aleti kullanılarak yapıldı.

Kalbe ilişkin parametreler elektrokardiografi ve ekokardiyografi cihazı ile değerlendirildi.

4.2. EKOKARDİYOGRAFİK ÖLÇÜMLER:

İki boyutlu (2-D), M – mode ekokardiyografik incelemeler Esaote MyLab 50 cihazı kullanılarak yapıldı. Ölçümler sporcular ve kontrol grubundaki tüm kişilere sağ yan pozisyon verilerek tek bir kişi tarafından yapıldı.

M- mode ölçümleri ile diastol sonu interventriküler septum kalınlığı, sol ventrikül diastol ve sistol sonu çapları, aort kökü, sol atrium çapı, sol ventrikül arka duvar kalınlığı ölçüldü.

Sol ventrikül kitlesi, sol ventrikül diastol sonu çapı, diastol sonu interventriküler septum kalınlığı ve diastol sonu sol ventrikül arka duvar kalınlığı değerleri kullanılarak devereux ve reichekin formülüne göre belirlenerek hesaplanmıştır.

LVM(g): 1.04 x [(LVIDd + IVSd + LVPWTd)

-

( LVIDd) ] – 13.6

Sol ventrikül kitle indeksi; sol ventrikül kitlesinin vücut kitle indeksine bölünmesi ile elde edildi. Sol ventrikül Rölatif duvar kalınlığı ise [(LVPWTd + IVSd) / LVIDd)] formülü ile hesaplandı. (46,47,48,49,50,51,52)

4.3. KAN ÖLÇÜMLERİ:

Çalışmaya katılan denek grubu ve kontrol grubunun kanlarındaki; Hemoglobin, Kolesterol, Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein (HDL), Düşük Yoğunluklu Lipoprotein (LDL)

(26)

seviyelerini tespit etmek amacıyla ortalama 7 cc kan örnekleri oturur durumda üç sağlık personeli tarafından kol venlerinden kola uygulanan turnike sonucu steril plastik enjektörlerle alındı. Kan örnekleri önceden hazırlanmış olan pıhtılaşmayı önleyici EDTA’lı (Etilendiamintetraasetik) tüplere alındıktan sonra analizler Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi laboratuvarında LH.780 Bekman Caultur ve Olympus otoanalizör cihazı ile yapıldı.

4.4. EKG Ölçümleri:

Çalışmaya katılan grupların elektrokardiyografi parametreleri Nihon Kohden marka elektrokardiyograf ile yapılmıştır. Deneklerin ölçümleri Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde doktor kontrolünde yapıldı. Grupların Elektrokardiyogramları için deri yüzeyindeki elektriği etkileyeceğinden deneklerin üzerlerindeki metal ve elektronik eşyalar çıkartılmıştır. Elektrotların bağlanacağı yerler alkollü pamukla silindikten sonra iletimi daha iyi sağlamaya yardımcı olan özel jel sürülmüş ve kayda geçilmiştir.

4.5. İstatistiksel Analiz:

Sporcular ve kontrol grubundaki kişilere ait tüm veriler Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı’ndaki SPSS programında ortalama ve standart sapmaları hesaplanarak birbirleriyle karşılaştırılmıştır. İstatistiksel değerlendirmeler Student – T testi kullanılarak yapılmış elde edilen P değerleri 0,05’den küçük olduğu durumlarda ortalamalar arasındaki farklar istatistiksel açıdan önemli kabul edilmiştir.

5. BULGULAR

5.1. DENEKLERİN DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ

(27)

Çalışmaya dahil edilen 30 adet egzersiz yapan bireyin yaşları 18 ve 24 arasında olup yaş ortalaması 22,1 + 1,72 olarak bulundu. Çalışmaya alınan kontrol grubunu oluşturan ve sedanter yaşam sürdüren 18-24 arasında 20 bireyin yaş ortalaması ise 21,0 + 2,35 olarak bulundu. Grupların yaş ortalamaları arasında önemli bir fark bulunmadı.

Egzersiz yapan bireylerin boy ortalaması 178.10 + 4,65 cm olup boyları 168.00 -188.00 cm arasında değişmekteydi. Kontrol grubundaki bireylerin boy ortalaması 172,90 + 4,78 olup boyları 163.00 – 180,00 cm arasındaydı. Boy açısından değerlendirildiğinde egzersiz grubu içerisinde branşı basketbol olan sporculardan kaynaklı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiş olup P 0.05 bulunmuştur.

Egzersiz yapanların vücut ağırlıkları (VA) ortalaması 65,76 + 4,28 kg olup, vücut ağırlıkları 58 kg - 78 kg arasında değişmekteydi. Kontrol grubundaki bireylerin vücut ağırlıkları ortalaması ise 62,85 + 5,92 kg olup, vücut ağırlıkları 54 kg – 75 kg arasındaydı. Grupların vücut ağırlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir.

Çalışmaya dahil edilen grupların vücut kitle indeksi (VKİ) değerlerine bakıldığında egzersiz yapanlarda ortalama değer 21,40 + 1,95 iken kontrol grubunda vücut kitle indeksi ortalaması 21,55 + 2,64 olarak bulunmuş ve gruplar arasında önemli bir fark gözlenmemiştir.

Vücut yüzey alanı (VYA) değerlerine bakıldığında egzersiz yapanların VYA ortalaması 1,82 + 0.07 olup, kontrol grubunda 1,74 + 0,08 bulunmuş ve istatistiksel olarak gruplar arasında anlamlı bir fark tespit edilmiş olup P < 0.05 bulunmuştur.

Çalışmaya dahil edilen iki gruba ait demografik özelliklere ilişkin değerler Tablo- 1’ de gösterilmiştir.

(28)

Tablo 1. Sporcu ve Kontrol grubunda incelenen demografik özelliklerdeki parametrelerin ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değerleri

Değişkenler Sporcu Grubu N= 30 Kontrol Grubu N= 20

YAŞ (yıl) 22,1 + 1,72 (18 – 24) 21,0 + 2,35 ( 18 - 24) BOY (cm) 178.10 + 4,65 (168 – 188) 172,90 + 4,78 ( 163 – 180) VA (kg) 65,76 + 4,28 (58 – 78) 62,85 + 5,92 (54 – 75) VKİ ( kg/m2) 21,40 + 1,95 (19 – 27) 21,55 + 2,64 (18 – 27) VYA (m2) 1,82 + 0.07 (1,66 – 1,98) 1,74 + 0,08 (1,62 – 1,90) XXIX

(29)

5.2. ELEKTROKARDİOGRAFİK BULGULAR

Çalışmaya dahil edilen gruplar elektrokardiografik parametrelerdeki değişiklikler açısından incelendiğinde, sol ventrikül hipertrofisinin göstergeleri olan V1 - V2’deki S dalgası ile V5- V6’ daki R’lerin toplamı; sporcu grubunda 12 - 26 mm arasında değişmekte olup, ortalaması 18,83 + 4,43 mm olarak bulundu. Kontrol grubunda bu dalgaların toplamı 11 - 22 mm arasında olup, ortalaması 17,30 + 2,90 mm olarak tespit edildi. Sporcu grubunun ortalamaları kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak belirgin bir fark ortaya çıkmamıştır. ( p > 0,05)

Göğüs derivasyonlarındaki V5 veya V6’ daki en derin S dalgası incelendiğinde sporcu grubundaki en derin S dalgası ortalaması 9,4 + 2,72 mm (min: 5 mm / max: 16 mm ) olarak saptanırken kontrol grubunda S dalgası ortalaması 8,4 + 1,84 (min: 6 mm / max: 12 mm) mm olarak bulunmuş ve gruplar arasında karşılaştırma yapıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. ( p > 0.05)

Grupların sol ventrikül hipertrofi kriterlerinden olan AVF’ deki en derin R dalgası incelendiğinde sporcu grubundaki R dalgası ortalaması 9,5 + 3,95 mm (min: 4 mm / max: 20 mm) bulunurken, kontrol grubunda ise 8,9 + 3,76 mm (min: 2 mm / max: 16 mm) olarak bulunmuştur. İki grup arasında karşılaştırılma yapıldığında istatistiksel olarak önemli bir fark ortaya çıkmamıştır. ( p > 0,05)

Çalışmaya alınan gruplar, sol ventrikül hipertrofi kriterlerinden biri olan V’ deki en derin R dalgası ile en derin S dalgasının toplamı açısından değerlendirildiğinde sporcu grubundaki toplam değer ortalama 20,63 + 5,10 mm (min: 14- max: 36) bulunurken kontrol grubunda 19,10 + 3,02 mm ( min: 12- max: 26) olarak bulunmuştur. Her iki grupta incelenen elektrokardiografik değişkenler ve parametreleri Tablo – 2’ de ve Grafik – 1 de gösterilmiştir.

(30)

Değişkenler Sporcu Grubu N= 30 Kontrol Grubu N= 20 V1S/V2 S dalga + V5R/V6 R dalga (mm) 18,83 + 4,43 (12 – 26) 17,30 + 2,90 (11 – 22) V5S/V6 S dalga (mm) 9,4 + 2,72 (5 - 16) 8,4 + 1,84 (6 – 12) AVF- R dalga (mm) 9,5 + 3,95 (4 -20) 8,9 + 3,76 ( 2 -16) VR + VS dalga (mm) 20,63 + 5,10 (14 – 36) 19,10 + 3,02 (12 – 26)

Tablo- 2: Sporcu Grubunda ve Kontrol Grubunda incelenen elektrokardiyografik parametrelerin ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değerleri

(31)

Grafik – 1 : İki grup arasındaki elektrokardiyografik parametrelerin istatistiksel olarak karşılaştırılması (p>0,05)

(32)

5.3. EKOKARDİYOGRAFİK BULGULAR

Çalışmaya dahil edilen sporcu ve kontrol grubunda kalbin yapı ve fonksiyonlarına ait ölçümlerden olan aort çapı ortalamaları sırasıyla 2.94 - 2.71, sol atrium çapı ortalamaları 3.35 – 3.05, sol ventrikül diastol sonu çapı ortalamaları 4.94 – 4.02, sol ventrikül sistol sonu çapı ortalamaları 3.11 – 2.81, interventriküler septum duvar kalınlığı ortalamaları 0.89 – 0.71, arka duvar kalınlığı ortalamaları 0.87 – 0.71, sol ventrikül relative duvar kalınlığı ortalamaları 0.35 – 0.20, sol ventrikül kitle ortalamaları 176.78 - 120.71 ve sol ventrikül kitle indekslerine ait ortalamalar 96.27 – 69.02 olarak bulunmuştur.

Çalışmaya alınan grupların aort çapı, sol atrium çapı, sol ventrikül diastol sonu çapı, sol ventrikül sistol sonu çapı, interventriküler septum duvar kalınlığı, arka duvar kalınlığı, sol ventrikül relative duvar kalınlığı, sol ventrikül kitlesi, sol ventrikül kitle indekslerine ait ortalama, standart sapma ile minimum ve maksimum değerleri Tablo – 3’te özetlenmiştir.

(33)

Tablo 3. sporcu ve kontrol grubuna ait ekokardiyografik ölçümlerin ortalama, standart sapma, maksimum ve minimum değerleri. (*, P< 0.05)

Değişkenler Sporcu Grubu N= 30 Kontrol Grubu N= 20 Ao (cm) 2,94 + 0,28 * 2,32 - 3,76 2,71 + 0,19 2,40 - 3,20 LA (cm) 3,35 + 0,31* 2,70 – 4,00 3,05 + 0,30 2,50 – 3,70 LVEDD (cm) 4,94 + 0,46* 4,30 – 5,90 4,02 + 0,21 3,79 – 5,20 LVESD (cm) 3,11 + 0,33* 2,40 – 3,82 2,81 + 0,19 2,50 – 3,20 IVSd (cm) 0,89 + 0,13* 0,70 – 1,30 0,71 + 0,06 0,60 – 0,80 PWDD (cm) 0,87 + 0,10* 0,70 – 1,11 0,71 + 0,06 0,60 – 0,80 LVRWT (cm) 0,35 + 0,07* (0,21 – 0,56 ) 0,30 + 0,02 (0,26- 0,36) LVM ( g) 176,78 + 35,25* 122,45 – 285,57 120,71 + 20,28 76,74 – 149,65 LVMİ (g/ m²) 96,27 + 18,77* 60,35 – 154,52 69,02 + 10,67 46,94 – 84,06 XXXIV

(34)

Çalışma kapsamına alınan sporcu grubunda Aort Çapı (Ao) ortalamaları 2,94 + 0,28 (min: 2,32 – max: 3,76 ) bulunurken, kontrol grubunun ortalamaları 2,71 + 0,19 (min: 2,40 – max: 3,20 ) olarak tespit edildi. Karşılaştırmada sporcu grubu ile kontrol grubu arasındaki farkların ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 2)

Grafik 2. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait Ao genişliklerinin ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(35)

Sol atrium çapları ( LA) karşılaştırıldığında sporcularda ortalamanın 3,35 + 0,31 cm ( min: 2,70 – max: 4,00 ) olduğu , kontrol grubunda ise 3,05 + 0,30 cm (min: 2,50 – 3,70) olduğu tespit edildi. İki grubun sol atrium çapları arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 3 )

Grafik 3. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait LA genişliklerinin ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(36)

Sol ventrikül diastol sonu çapı ( LVEDD) genişliklerine bakıldığında sporcularda ortalamanın 4,94 + 0,46 cm ( min: 4,30 – max: 5,90 ) olduğu , kontrol grubunda ise 4,02 + 0,21 cm (min: 3,79 – max: 5,20) olduğu tespit edildi. İki grubun sol ventrikül diastol sonu çapları arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 4 )

Grafik 4. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait LVEDD genişliklerinin ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(37)

Sol ventrikül sisstol sonu çapı ( LVESD) genişliklerine bakıldığında sporcularda ortalamanın 3,11 + 0,33 cm ( min: 2,40 – max: 3,82 ) olduğu , kontrol grubunda ise 2,81 + 0,19 cm (min: 2,50 – max: 3,20) olduğu tespit edildi. İki grubun sol ventrikül sistol sonu çapları arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 5 )

Grafik 5. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait LVESD genişliklerinin ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(38)

İnterventriküler septumun diastolik kalınlıklarına (IVSd) bakıldığında sporcularda ortalamanın 0,89 + 0,13 cm ( min: 0,70 – max: 1,30 ) olduğu , kontrol grubunda ise 0,71 + 0,06 cm (min: 0,60 – max: 0,80) olduğu görüldü. İki grubun interventriküler septumun diastolik kalınlıkları arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 6 )

Grafik 6. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait IVSd kalınlığı ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(39)

Sol ventrikül arka duvarının diastolik kalınlıkları ( PWDD ) karşılaştırıldığında sporcularda ortalamanın 0,87 + 0,10 cm ( min: 0,70 – max: 1,11 ) olduğu , kontrol grubunda ise 0,71 + 0,06 cm (min: 0,60 – max: 0,80) olduğu görüldü. İki grubun sol ventrikül arka duvarının diastolik kalınlıkları arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 7)

Grafik 7. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait PWDD kalınlığı ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(40)

Sol ventrikül relative duvar kalınlıkları ( LVRWT ) karşılaştırıldığında sporcularda ortalamanın 0,35 + 0,10 cm ( min: 0,21 – max: 0,56 ) olduğu , kontrol grubunda ise 0,20 + 0,02 cm (min: 0,26 – max: 0,36) olduğu görüldü. İki grubun sol ventrikül relative duvar kalınlıkları arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın ( p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 8)

Grafik 8. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait LVRWT kalınlığı ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(41)

İki grubun sol ventrikül kitleleri ( LVM ) karşılaştırıldığında sporcularda ortalamanın 176,78 + 35,25 g ( min: 122,45 – max: 285,57 ) olduğu , kontrol grubunda ise 120,71 + 20,28 g (min: 76,74 – max: 149,65) olduğu görüldü. Grupların sol ventrikül kitleleri arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın (p< 0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 9)

Grafik 9. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait LVM ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(42)

İki grubun sol ventrikül kitle indeksleri (LVMİ) karşılaştırıldığında sporcularda ortalamanın 96,27 + 18,77 g ( min: 60,35 – max: 154,52) olduğu , kontrol grubunda ise 69,02 + 10,67 g (min:46,94 – max:84,06) olduğu görüldü. Grupların sol ventrikül kitle indeksleri arasındaki ortalamalar değerlendirildiğinde aralarındaki farkın (p<0,05) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( Grafik 10)

Grafik 10. Sporcu ve Kontrol gruplarına ait LVMİ ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p<0,05)

(43)

5.4. DENEKLERİN KAN BULGULARI

Çalışmaya alınan grupların kan bulgularına bakıldığında hemoglobin değeri sporcularda ortalama 15,68 + 1,06 g/dL ( min:13,20 max:17,80 ) iken kontrol grubunda 16,04 + 0,81 g/dL ( min: 14,80 max:17,20 ) olarak bulundu. Total kolesterol ortalama değeri sporcularda 156,03 + 32,51 mg/dL ( min: 107,00- max: 229,00 ) iken kontrol gubunda ortalama 146,55 + 25,45 mg/dL ( min: 106,00 - max: 204,00 ) olarak bulundu.

Yülsek dansiteli lipoprotein ( HDL- K ) ortalama değeri sporcularda 45,36 + 7,20 mg/dL ( min: 35,00 - max: 62,00 ) iken , kontrol grubunda HDL- K ortalaması 44,50 + 8,63 mg/dL ( min: 35,00 - max: 72,00 ) olarak tespit edildi. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL- K) ortalama değeri sporcu grubunda 83,09 + 23,50 mg/dL ( min: 29,00 - max: 129,00 ) olarak bulunurken kontrol grubunda LDL-K ortalama değeri 79,52 + 20,47 mg/dL ( min: 48,00 - max: 125,00 ) olarak bulundu.

Grupların Trigliserid düzeylerine bakıldığında sporcularda ortalama değer 150,20 + 85,51 mg/dL ( min: 46,00 - max: 383,00 )iken kontrol grubunda ortalama Trigliserid değeri 127,05 + 73,43 mg/dL ( min: 58,00 - max: 362,00 ) olarak tespit edildi. Her iki gruptaki kan değerleri ortalamaları istatistiksel olarak karşılaştırıldığında gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı ortaya çıktı.( p> 0,05)

Gruplara ait karşılaştırmalar Tablo- 5 ve Grafik – 12’da gösterilmiştir.

(44)

Tablo 5. Sporcu ve Kontrol grubuna ait kan parametrelerine ilişkin ortalama, standart sapma, maksimum ve minimum değerleri.

Değişkenler Sporcu Grubu N= 30 Kontrol Grubu N= 20 HGB ( g/dL ) 15,68 + 1,06 (13,20 – 17,80) 16,04 + 0,81 ( 14,80 – 17,20) Total Kolesterol ( mg/dL ) 156,03 + 32,51 ( 107,00 – 229,00) 146,55 + 25,45 (106,00 – 204,00) HDL – K (mg/dL ) 45,36 + 7,20 (35,00 – 62,00) 44,50 + 8,63 (35,00- 72,00) LDL – K (mg/dL ) 83,09 + 23,50 (29,00 – 129,00) 79,52 + 20,47 (48,00- 125,00) Trigliserid (mg/dL ) 150,20 + 85,51 (46,00 – 383,00) 127,05 + 73,43 ( 58,00 – 362,00) XLV

(45)

Grafik – 11: Sporcu ve Kontrol gruplarına ait kan parametreleri ortalamaları arasındaki farkların istatistiksel olarak karşılaştırılması. ( p>0,05)

(46)

5- TARTIŞMA VE SONUÇ

Sporcuların kalplerinin büyük olduğunun farkına ilk kez 19. yüzyılda varılmıştır. Bu tarihte öncelikle kayakçılara yapılan fizik muayene ile tespit edilen kalp büyümeleri zamanla röntgen ve otopsi bulguları ile de teşhis edilebilmiştir. Daha sonraları ekokardiyografi makinasının icadı ve hatta Manyetik Rezonans'ın (MR) kullanılmaya başlanması ile daha kesin bulgular elde etmek mümkün olmuştur. Böylece değişik dallarla uğraşan sporcuların kalplerinin spor yapmayan bireyler ile karşılaştırılabilmesi sağlanmış, sporcu kalplerinin yapı ve çalışması ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılmıştır.(71) 1975 yılında Morganroth ve arkadaşları ilk defa güreşçi ve gülle atıcılarında yaptıkları ekokardiografik çalışma sonucunda interventriküler septum ve sol ventrilü arka duvar kalınlığındaki artışın sol ventrikül kitlesindeki artışa katkıda bulunduğunu bildirmişlerdir. (32) Uzun zaman yapılan yoğun egzersiz sonucu kalpte sol ventrikül kitlesinde, kavite çapı ve duvar kalınlığında meydana gelen değişiklikler atlet kalbi olarak tanımlanır. (65) Sporcuların kalplerinde görülen önemli bulgulardan biri kalpteki büyüme ve istirahatte nabızlarının yavaş olmasıdır. Sporcuların kalbinde görülen büyüme kalbin hem hacim olarak büyümesi (dilatasyon) hem de duvar kalınlığının artması (hipertrofi) şeklinde olmaktadır. (71)

Düzenli egzersiz yapan bireylerlerde kalpte bir takım değişiklikler meydana gelir. Ancak kardiyak uyumun egzersiz çeşidine bağlı olarak iki farklı model şeklinde olduğu yapılan bir çok çalışmada kanıtlanmıştır. Yüksek dinamik aerobik bileşenleri içeren dayanıklılık gerektiren sporla uğraşan kişilerde ağırlıklı olarak ; sol ventrikül oda büyüklüğünde, duvar kalınlığında ve atım hacminde orantılı artış olduğu ve bu değişikliklerin eksantrik sol ventrikül hipertrofisi olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Diğer taraftan statik anaerobik ağırlıklı kuvvet gerektiren sporcularda basınç yüküne bağlı olarak relative duvar kalınlığı, sol ventrikül toplam duvar kalınlığında artış görülür ki bu da konsantrik sol ventrikül hipertrofisi olarak tanımlanır. Kalbin sadece duvar kalınlığının artması sonucu büyümesi daha çok izometrik egzersizlerde görülür. (65)

Atletik egzersizler genellikle sadece izotonik veya izometrik olmayıp bunların bir arada yapılması ile olur. Özellikle bisiklet ve kürek ve top sporları her iki egzersiz tipini bünyesinde barındırır. Sporcu kalplerinde görülen bu büyüme bazı hastalıklardaki gibi patolojik boyutlarda değildir. Büyüme miktarının saptanmasında kullanılan ekokardiyografi tetkiki ile sporcu kalplerindeki büyümenin hastalıklardan ayırımı yapılabilir. Özellikle septum duvarındaki büyüme sporcularda nadiren 16 mm'yi geçer. Kalpteki bu büyümenin direkt egzersiz yoğunluğu ve performans ile ilişkili olmadığı da bilinmektedir. Bir çok olimpiyat

(47)

şampiyonunun kalbi normal boyutlarda olabilirken bazı kolej öğrencilerinde belirgin büyüme izlenebilmektedir. Bunun nedeninin genetik duyarlılık ve hormonal değişiklikler olduğu düşünülmektedir. Genetik duyarlılığı olan sporcularda yapılan fizik egzersizler kalpteki büyümeyi daha çok tetiklemektedir. Sporcularda görülen kalp büyümesini hastalıklı durumlardan ayıran bir diğer nokta da egzersize ara verildikten sonra kalpteki büyümenin ve duvar kalınlığının zamanla normale dönmesidir. Gerçekten de periyodik olarak çalışan atletlerin kalp büyüklükleri sezon içerisinde değişiklikler gösterebilmektedir. İstirahat halinde nabız sayısının düşük olması sporcu kalbinin karakteristik özelliklerindendir. İstisnai hallerde kalp atım hızı dakikada 40'ın altına dahi düşebilir (bradikardi). Bu durumdan, artmış parasempatik sinir sistemi aktivitesi kadar, azalmış sempatik sistem aktivitesi de sorumludur. Bu sporcularda kalp atım sayısının yavaş olmasının zararlı olduğuna dair kanıt yoktur. (71)

Yoğun idman yapan sporcuların kalbinde sol ventrikül sistol ve diastol sonu çapında , interventriküler septum duvar ve arka duvar kalınlığında , sol ventrikül kitlesinde , aort çapı ve sol atrium çapında fizylojik değişikliklerin olduğu ve bu değişiklikler egzersiz yapmayan bireylerle kıyaslandığında sporcularda anlamlı bir farkın meydana geldiğini yapılan araştırmalarda görebilmekteyiz. ( 53,54,55, 56,57,58,59,60,61,62,63,64 )

Literatüre baktığımızda yapılan araştırmalarda farklı spor disiplinlerini, özellikle dayanıklılık ve kuvvet gerektiren spor aktiviteleri ile her iki spor disiplininin kombinasyonu olan top oyunlarını karşılaştıran çeşitli araştırmalar yapıldığını görmekteyiz. Farklı spor disiplinleri ile uğraşan bireylerle yapılan araştırmalarda özellikle dayanıklılık ve kuvvet gerektiren sporlarda bu spor disiplinleri ile uğraşan bireyler kıyaslandığında relative duvar kalınlığı, septal duvar kalınlığı ve arka duvar kalınlığı, kuvvet gerektiren aktiviteler ile uğraşan bireylerde dayanıklılık gerektiren aktivitelerle uğraşan sporculara oranla anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Sol ventrikül diastol sonu çapı ise dayanıklılık gerektiren spor disiplini ile uğraşan bireylerde daha yüksek bulunmuştur. (65,66) G. Iglesias Cubero ve arkadaşlarının bisiklet sporu ile futbolcular üzerinde yaptığı çalışmada sol ventrikül arka duvar kalınlığı, interventriküler septum duvar kalınlığı ve sol ventrikül kitle indeksi bisiklet sporu ile uğraşan bireylerde futbolculara oranla anlamlı ölçüde yüksek bulunmuştur. (67) Dayanıklı sporcularla, yaş ve cinsiyetleri uyumlu sedanter kişilerin karşılaştırıldığı çalışmalar, sol ventrikül diastol sonu çapının sporcularda her zaman artmış olduğunu göstermektedir. Bu çap sol ventrikül kitlesinin hesaplanmasında kullanıldığı için bundaki artış sol ventrikül kitlesindeki artışın büyük kısmını da izah eder. Sol ventrikül diastol sonu çapının artışı ventrikül kavitesinin boyutlarının da artmış olduğunu göstermekte, aynı zamanda ayrı ayrı vücut yüzey alanına oranlandığında yine yüksek olarak bulunduğu görülmektedir. (32)

Şekil

Şekil 1. Kalbin dış ve iç yapılarının genel görünümü
Şekil 2. Atrioventriküler düzlemde yer alan kapakların üstten görünümü
Şekil 3. Systema conducente cordis (Kalbin özel ileti sistemi)
Şekil 4. İzometrik ve izotonik sporcularda ekokardiyografik değişiklikler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

küler septum sisıolik kalınlık (IYSs), sol ventriküler arka duvar diyastolik kalınlık (LYPWd), sol ventriküler arka duvar sistolik kal ın lık (L YPWs), ve kalp

Erken diyastolik akım hızı ve aralıkları: Normal grupta mitral kapak ve midventrikül seviyeden elde edilen erken diyastolik akımın başlama ve zirve yap- ma süreleri,

gulanmızda ekokardiyografik olarak gösterilen sol ventrikül hipertrofisi ve so l ventrikül diyastolik dis- fonksiyonu sı klığı , koroner anjiografısi normal olan kontrol

PA hikayesi olan hastalarda çok daınar hastalığı ve kol- lateral dolaşım sıklığının daha fazla olduğunu bildi- ren çalışmalarda, genel olarak AMİ. öncesi en

· Primer HipertraFik Kardiyomiyopatili Bir Olguda Octreotide Tedavisi ile Sol Ventrikül Kitlesinde Dramatik Azalma

Çalışmamızda, erken dönemde uygulanan trombolitik tedaviyle saglanan koroner arter açıklıgının, infarkt alanını azaltıcı etki- si dışında sol ventrikül hacim

Cilazapril ile 6 aylık antihipertansu tedaviden sonra, sol ventrikül sistolik fonks iyon parametreleri olarak alınan EF ve FS değerlerinde önemli deği­. şiklik

and management of left ventricular free wall rupturc dur- ing acute myocardial infarction. Brack M, Aslngcr R, Shcrkey S, et al: Two- dimensional