• Sonuç bulunamadı

Büyük Fransız şairi ve büyük Türk dostu:Lamartine Türkiye'de ölmek istemişti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyük Fransız şairi ve büyük Türk dostu:Lamartine Türkiye'de ölmek istemişti"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Lam artine’e Türkiye1 de hediye

edilen çiftlik ve hu hususta

bilinmeyen gerçekler.

(2)

«Allah, orada (Türkiye’de) buradakin- den (Fransa’dakinden) daha fazla görü­ nüyor. Bunun için, Orada ihtiyarlamak ve ölmek istiyorum.»

— Lamartine —

i , AMARTINEİN ölümü üzerinden bir ** asır geçti. 101 yd demek, belki daha doğru olacak. Büyük Türk dostunun, 100. ölüm yılında, kadirbilir basımınız­ dan, hâtırasının etrafhca anılması bek­ lenirdi. Oysaki, doğumunun 150. yüdö- nümü, Türk matbuatında, parlak bir şekilde, pek muhabbeti! olarak yade- dilmişti. O zaman, büyük Fransız şâi­ rinin Türkler’e olan hayranhğı, çeşitli kalemler tarafından, sevgi ve takdir dolu yazılarla dile getirilmişti.

Ölümünün 100. yılında, o renkli ve heyecanlı makalelerden, o güzel duy­ gulan aksettiren satırlardan mahrum kalarak, milletimizin büyük dostunu — âdeta— derin bir sükûtla anmayı uygun görmüşe benziyoruz.

Türkler’i, yeryüzünün en şerefli bir milleti, seciyeleri bakmamdan da en yücesi ve necibi olarak tavsif eden La­ martine, o sıralarda milletimiz aleyh- tan olan Batıhlar’a karşı, çok kuvvet­

LAMARTINE’İN GENÇLİĞİ

Lamartine, Fransa’da, Mâcon kasaba­ sında 1790 yılında doğdu. Ailesi, büyük bir çiftlik sahibiydi. Daha küçük yaşta açık havaya, kırlara, kısaca, tabiata âşık olarak büyütüldü. Bir müddet Lyon şeh­ rinde tahsil etti, ama hayat bilgilerinin çoğunu annesinden aldı. Küçükken asker­ liğe özeniyordu. Sonunda hariciye mesle­ ğini seçti. Napoli, Londra, Toskana ata­ şeliklerinde bulundu, Atina’da maslahat­ güzarlık yaptı.

1811’den itibaren kendisini şiire ve ede­ biyata verdi. O tarihlerde Napoli’de tabiat aşkı ile kadın aşkını bir arada tattı. Dost­ luk yaptığı bir balıkçı kızı, Graziella adlı şaheserini yaratmasına sebep oldu.

1817 yılında Fransa’nın meşhur kaplıca şehri olan Aix - les - Bains'de tanıdığı baş­ ka bir güzel kadın ona, (Göl) adlı şii­ rini yazdırdı. Hemen her akşam ve her mehtaplı gecede onunla sandal sefaları yapıyor, çiçeklerden çiçeklere uçan kele­ bekler gibi aşk hayatı yaşayan Lamartine, nefis şiirler yazıyordu.

İlk şiir kitabı olan «Şâirane Düşünce­

li ve asîlâne müdafaalarda bulunmuş­ tur.

Bu itibarla, Fransa'nın ünlü şâir ve edibi — asırlarca unutulamıyacak olan eserleriyle— içten gelen samimi duy­ gularla, XIX. asrın en büyük Türk dos­ tu idi. Şurası muhakkaktır ki, Türkler’ İn Fransızlar’a karşı, uzun yıllardan- beri duyduğu muhabbet ve temayülde Lamartine gibi ünlü kişilerin büyük ro­ lü vardır.

Onun göğüs kabartıcı samimî dost­ luğunu zamanında takdir etmesini bi­ len Türk büyükleri, şâirin başı dara geldiği ve Türkiye’ye yerleşmek arzu­ sunda bulunduğu sırada, vefalı kucak­ larım açmışlar ve Türk’e has olan cö­ mertlikle, kendisine, Aydın civarında bir çiftlik hediye etmişlerdir.

Bu yazımızın çerçevesi içerisine gi­ recek olan çiftliğin hikâyesinden evvel, Lamartine’nin gençliğine, siyasi haya­ tına kısaca göz gezdirelim:

ler» i 1820 yılında yazdı. Edebiyat saha­ sında ününü sağlayan ve her milletin di­ line çevrilen eseri, bu oldu.

Gençliği, sevmekle ve sevilmekle geçti. Bunun sebeplerinden biri de, çok yakı­ şıklı olması ve salon adamı olarak yetiş­ tirilmiş bulunmasıydı. Soylu bir aileden geldiği için, çok kibar olarak yetiştiril­ mişti. Diğer taraftan billur gibi bir sesi vardı. Rahatlıkla ve tatlı konuşması ile büyük bir hatip oldu. Şâirlikle hatiplik gibi iki meziyet, ona ün, şan ve istikbal yolunu açmıştı.

Hele temiz kalbi, dürüstlüğü, zayıflan savunma tutkusu, geniş ve emsalsiz tas­ vir kabiliyeti, Lamartine’i şöhretinin son basamağına çıkardı.

1830 yılında Akademi âzâlığına seçildi. Fransız edebiyatında, ününü, romantik bir devir açmakla sağladı. Lirizmin ku­ rucusu oldu. Eserlerinde genellikle aile, insanlık, sevgi ve ölüm temalarım işledi.

LAMARTINE’İN TÜRKİYE’YE İLK SEYAHATİ

(3)

bir şâirdi. Hayalindeki Şark seyahatine böyle bir hava içinde çıktı. Krallara lâ­ yık bir şekilde çıktığı bu seyahat, onu maddeten büyük çapta yaraladı. Altından kalkamıyaoağı bir borca girdi. Çünkü se­ yahatine, hususî bir gemi kiralıyarak çı­ kıyordu ve yanma eşi ve kızından başka, birçok dostlarını ve müstahdemlerini al­ mış bulunuyordu. Lamartine’in yaptığı bu zengin Şark seyahati, iki yıla yakın sürdü.

Seyahat için en müsait mevsimi seç­ mişti. 1 temmuz 1832 tarihinde Marsilya’ dan kalkan özel gemi, bir prens tantana­ sı içerisinde, Akdeniz sahillerine ve ada­ lara uğrayarak aylarca sonra sonra Filis­ tin ve Suriye kıyılarında demir attı.

Bu seyahatta Lamartine hayatında hiç unutamadığı, büyük bir felâkete uğradı. Çok sevdiği ve tek kızı Julia, ciğerlerin­ den rahatsızdı. Şâir baba, bu Şark seya­ hatinin, hassas kızının sıhhatine elveriş­ li olacağını sanıyordu. Gezinin 4'üncü ayında, 6 aralık 1832’de, sevgili Julia, Bey­ rut’ta, veremden öldü. Lamartine’in kal­ bi parça parça oldu. Osmanlı toprakları­ na gömdüğü Julia değil, şâirin kendi kal­ biydi. Ona ne büyük sevgisi vardı! Ölü­ münden evvel, onun için bir dostuna yaz­ dığı mektupta, kızını şöyle tarif ediyordu:

«... Julia, hârikalar hârikasıdır. Öyle sanıyorum ki, onun kanında hem bal, hem ateş vardır! Bir melek kadar güzel, güzel olduğu kadar da, iyi bir insandır. Hiç bir fizik ve moral eksikliği yoktur. Beni böyle söylemeye sevkeden âmil, ba­ bası olmam değildir. Bu görüş, herkesin ifadesi ve hakikatin sesidir.»

Lamartine’in vaktiyle de küçük bir ço­ cuğu ölmüştü. Kızının bahar yaşında Bey­ rut’ta ölümü şâire kan ağlattı. Istırapla dolu kalbinin feryatlarım Türk suların­ da, mısralara döküyordu:

Doğduğum günden beri, ıstırap insanıyım, Kalbimde kan yerine, gözyaşı dolaşıyor. Bütün güzellikleri Tann elimden aldı, Kalbimin gözyaşları donarak taşlaşıyor. LAMARTINE’İN İSTANBUL’A

İLK GELİŞİ

Lamartine’in kiraladığ gemi Marsilya’ dan 1 temmuz 1832 tarihinde yola çıkmış­ tı. Kızı Julia’nın 6 aralık 1832’de Bey­ rut’ta ölümünden sonra şâir, seyahatine refakatindeki dostları ile devam etti. Ma­ dam Lamartine ise perişan bir vaziyette idi.

Hususî gemi, bütün Akdeniz sahilleri­ ni dolaşmış, rotasını İstanbul’a çevirmiş­ ti. 20 mayıs 1833 tarihinde Lamartine’in gemisi bütün haşmetiyle Boğaz’a girdi ve Sarayburnu önlerinde demir attı.

Şâir, İstanbul’a girdiği günün intihala­ rını, «Doğu’da Seyahat» adlı hâtıratmda şöyle anlatıyor: «... Allah ve insan, tabiat ve sanat, yeryüzünde, beşer gözünün sey­ redebileceği en hârikalı manzarayı bura­ da yaratmıştır.»

Lamartine’in İstanbul'a gelişip günün hâdisesi oldu. Bâbıâlî tarafından" kendi­ siyle temasa, daha doğrusu mihmandar­ lığına, Nâmık Paşa (1) ile Kapdân-ı der- yâ Halil Paşa (2) memur edildi. Bunla­ rın her ikisi de gayet güzel Fransızca bi­ lirlerdi. Hattâ Nâmık Paşa Fransa’da tah­ sil ettiğinden, bir Fransız gibi konuşuyor­ du. Lamartine, bu iki kumandan için: «Fransızca’yı bütün zevk ve incelikleriyle konuşuyorlar. Onlarla sohbet ederken, in­ san kendisini, Paris’te veya Londra sa­ lonlarında zannediyor...» demektedir.

Lamartine, İstanbul'da iki aydan faz­ la kaldı. Günlerini, daha çok, hayran ol­ duğu Boğaziçi’nde geçirdi. Tarabya’da, Büyükdere’de misafir edildi. Topkapı Sa- rayı'nı ve kütüphanesini gezdi. Gördüğü her şey onu hayretlere düşürüyordu. Hay­ ranlığı o kadar üstündü ki, hâtıralarında Boğaziçi’m anlatırken, mübalağadan mü­ balağaya düşüyordu: «Yüksek sivri tepe­ lerin dibinde, 14 fersahlık uzunlukta, ma­ vi sudan kıvrılmış bir yol...» (3).

Lamartine devrin padişahı II. Sultan Mahmud tarafından Beylerbeyi Sarayı’n- da kabul edildi. Padişahın fizyonomisini, «Doğu'da Seyahat» adlı eserinde, «... Er­ kekçe bir enerji ve derin bir hassasiyet ifşa eden çizgiler...» şeklinde anlatmak­ tadır.

LAMARTINE’İN TÜRKLER’E HAYRANLIĞI

Lamartine’in Türkiye’deki temasları ve

(1 ) Mehmed Nâmık Paşa (18041892) se­

raskerlik yapan müşir vezirlerdendir.

(2 ) Halil R if'at Paşa (1791— 1855) Serasker ve Kaptan-ı Derya Müşir Halil R if at Paşa'dır ki, daha sonra, Saray’a damat olmuştur. Lamar­ tine’in Türkiye’yi ilk ziyaretinden 17 yıl son­ ra ikinci kere ve 1850 tarihinde İzm ir’e geli­ şinde orada vali olarak, onu selamlayacaktır.

(3 ) Lamartin’in kitaplarını okuyarak tesiri altında kalan bazı Fransız ressamları, Boğaziçi’m görmeden «Bosphore» adiyle hayalen, bir çok tablolar yapmışlardır. Dimdik tepeler ve bunlar arasında gözüken arabesk cami ve minarelerle acayip manzaralı tabloların vebali, bir bakıma hayalperest fırçalara olduğu kadar, Lamartine’e de ait denilebilir. 1891 yılında Lamartine hak­ kında Mâcon Akademisi tarafından yayınlanan eserde, İstanbul’da böyle bir yer yoktur, diye Lamartine’e çatılmakladır .

(4)

Lamarttne’in kızı Julia’nın, annesi tarafından yapılan bir resmi.

intibaları kalbinde o kadar derin iz bırak­ mıştır ki, Türkiye’yi ziyarete gelen, binler­ ce Avrupalı’mn hepsinden üstün olan gö­ rüşü ile milletimiz hakkındaki duyguları­ nı, asil cümlelerle hâtıratında şu şekilde anlatmaktadır: «Irk ve millet olarak Türk- ler, büyük imparatorlukların kavimleri arasında, önde gelen, en şerefli insanlar­ dır. Sağlam ve üstün karaktere sahiptir­ ler. Cesaretleri su götürmez. Dinî, vatanî faziletleri, ruha saygı ve hayranlıklar ve­ rir. Asaletleri, alınlanndan ve muamelele­ rinden bellidir. Eğer, mükemmel kanun­ ları ve münevver hükümetleri olabilseydi, dünyanın en birinci milletleri arasında yer alırlardı. Bütün sevkıtabiîleri, asîlâ- nedir. Vecd içerisinde yaşayan, duygulu ve olgun, bir topluluktur. Yurtlan, efen­ diler diyan, kahramanlar ve şehidler ül­ kesidir. Bence, insanlığa şeref veren böy­ le bir milletin düşmam olmak, insanlığa düşman olmaktan farksızdır.»

Lamartine, Türkler’e olan derin muhab­ betini, Türkiye Tarihi'nde dile getirmiş­ tir. Meselâ, Türkler’i, istilâ hareketleriyle barbar olarak niteliyen bazı AvrupalI ya­ zarlara karşı, göğsünü gere gere şu söz­ leri söyler:

«Türkiye, Avrupa hürriyetinin bir ileri karakoludur».

LAMARTİNE İÇ POLİTİKAYA ATILIYOR

1830 yılında, Fransa’da ihtilâle benzer, küçük bir hareket olmuş, Atina elçiliğin­ den istifa ederek Paris’e gelen şâirin, Kral Louis - Philippe ile arası açılmıştı. Bu kü­ çük ihtilâl hareketinin tesiri altında ka­ lan Lamartine, siyasî görüşleri ve toplu­ lukları sürükleyebilen hitâbesi ile, iç po­ litika sahasına itildi. 1831 yılında girdiği seçimi kazanamamasından dolayı zerrece üzüntü duymadı. Bir müddet sonra, ta­ sarladığı Doğu seyahatine çıktı ve bu se- hayatinin sonuna doğru, mebus seçildi­ ğini haber aldı.

1834 yılında ve daha sonra 1839 seçi­ minde büyük farklı reylerle meclise girdi. Meclisin, zevkle dinlenen tek hatibi oldu. Edebiyat sahasındaki şöhretini, parla­ mentoda da sağlamasını bildi. Gururunu hırpalatmamak için, ilk yıllarda tarafsız kalmayı uygun buldu. 1847 yılında yazdı­ ğı (Jirondenler Tarihi) ni yayınladı. Bu suretle, siyasî görüşünü belli etti. Bu ki­ tap bir bakıma, 1848 ihtilâlinin Fransa’da hazırlanmasına sebep oldu.

1848 İHTİLÂLİNDE LAMARTİNE

(5)

I

Lamartine’!, Doğu seyahatine götüren gemi.

şiddetli bir münakaşa üzerine söylenmiş­ ti. Fransa kaynıyordu. 1848 ihtilâli, ona çok şeyler borçluydu.

Nitekim ihtilâlin oturtulmasında büyük rol oynadı. Sosyalistler’in kırmızı bir bay­ rağı, Fransa’nın resmî bayrağı yapmak hususundaki taşkınlıklarını o göğüsledi. Bu suretle üç renkli bayrağın, dünyadaki yerini o korudu.

İhtilâlcilere karışan halk o kadar coş­ kun, o kadar taşkındı ki, kan dökmek is­ teyenler ve hükümet şeklinin ne olacağı­ nı bilmeden-sonu meçhul hâdiseler yarat­ mak isteyenler vardı. Krallığı isteyen mu­ hafazakârlar, ona karşı çıkan sosyalist­ ler pek çoktu. Lamartine, kitlelerin önü­ ne çıktı, dünya hitâbetinin parlak bir ör­ neğini verdi ve çılgınca alkışlandı. O sı­ rada isteseydi cumhurbaşkanı bile olabi­ lirdi. Nitekim halk ona taparcasına sevgi gösterisinde bulundu ve saraya oturtmak istedi. Lamartine, evvelâ kan döktürme­ di, cumhurbaşkanlığını istemedi. Ancak memleketi muvakkat olarak yönetmek üzere kurulan 5 kişilik heyete seçildi. Mu­ vakkat hükümetin, hariciye nâzırlığını üzerine aldı. Politikası şuydu: Kansız bir hayat ve mazlumların ezilmemesi.

Bu siyasî ikbal kısa sürdü. Çünkü La­ martine şâirdi, dürüsttü ve temiz kalpliy­ di. Toksözlülüğü, tarafsız düşünceleri olan bir kimse, böyle buhranların sonun­ da siyasî bir sandalyenin adamı olamazdı.

O, bir tabiat dostu, hassas yürekli bir kişiydi; şâirdi, âşıktı. Siyaset yüzünden servetinin mühim bir kısmını tehlikeye düşürmüştü, büyük borçlar altında ezi­ liyordu. Aslında, eli çok açık, cömert bir insandı. Hayatı boyunca peşini bırakma­ yan ve gün geçtikçe çoğalan borçlan, şâirin huzurunu bozdu. Çiftçilik yaparak, kitaplar yazarak, dağlar gibi büyüyen borçlannı eritmek istiyordu. Siyasetten de tiksiniyordu.

Nitekim o sıralarda cumhurbaşkanı Prens Louis - Napoléon, bir darbe ile III. Napoléon olarak imparatorluğunu ilân ediverdi. Lamartine de 2 aralık 1851 ta­ rihinde siyasî hayattan tamamen ayrıldı. Lamartine, politika hayatına veda etti. Tek endişesi, çoğalan borçlarından nasıl kurtulacaktı? Buhranlı düşünceler içeri­ sinde hatırana, Doğu’ya gitmek, Türkiye’ ye yerleşmek ve orada inziva hayatı ya­ şayarak ölmek, geldi.

1848 hâdiseleri sonucundan, bütün ümit­ leri kırılmıştı. Türkiye’ye yerleşebilirse, kararan bulutların ardından güneşi göre­ bilecekti. İstikbale ümitle bakabilecek, toprağını ve insanlarını sevdiği bir ülke­ de, tabiatla başbaşa yaşayabilecekti.

Türkiye özlemini şu satırlarla ifade edi­ yordu: «Ruhum, hep o ülkelere ve o ik­ lime meyletmektedir. Hayallerim o sema­ larda ve mavi denizlerin suyundadır. Dü­ şüncelerim, hep o pırıltılar içerisinde

(6)

do-¡aşmaktadır.. Allah, oralarda, buradakin- den daha fazla kendisini gösteriyor. Bu sebeptendir ki, orada ihtiyarlıyarak öl­ mek arzusundayım. Türkler, doğruluğu şiar edinmiş insanlardır. Bu ülke için bes­ lediğim derin dostluk duygularım, beni, onlar arasına katılma kararma sevkedi- yor...»

LAMARTINE’E ÇİFTLİK TAHSİSİ

Lamartine, 1832 - 33 yıllarında Osmanlı împaratorluğu’na yaptığı uzun seyahatin hâtıralarını asla unutamıyordu. Mebus­ luk, nâzırlık gibi ikbal koltuklan onu sarmamıştı. O, tabiata âşıktı. Artık yaş­ lanıyordu, toprakla uğraşarak çiftçilik yapmak, para kazanarak siyaset yüzünden çoğalmış bulunan borçlannı ödemek is­ tiyordu. Ruhunu saracak bir çevrede ya­ şamak ve bu suretle ömrünü, sevdiği bir ülkede bitirmek istiyordu.

1848 ihtilâlinin kendisine sağladığı bü­ yük şöhret kısa sürmüştü. Büyük felâket­ lerden kurtarmış olduğu hemşehrilerinin, nankörlüğüne uğramıştı. Terkedilmişli­ ğin, içine akıttığı zehirleri temizlemek, 60’ından sonra ruhunu yeni bir hayata bağlamak için günlerce düşündü. Gözün­

de senelerce evvel yaptığı Doğu seyahati canlandı. Sevgili ve tek kızı olan Julia’ nın Osmanlı topraklarında kalan meza­ rını düşündü. Kalbini Türk topraklarına bağlayan hislerin belki en kuvvetlisi buy­ du. Meyus şâir, ihtiyarlık basamağına adım atmıştı.

Osmanlı padişahına ve onun Batılı sad­ râzamı Reşid Paşa’ya birer mektup gön­ dererek, Türkler’i çok sevdiğini ve bunu ispatlayan eserleri bulunduğunu bildirdi. Kendisine İstanbul yakınlarında, İzmit’te veya Marmara çevresinde, olmadığı tak­ dirde, İzmir yakınlarında bir çiftlik veril­ mesini, burada modem usullerle ziraat yapacağını ve bu suretle Türkler’e sığın­ maktan memnuniyet ve huzur duyacağı­ nı belirtti.

Ünlü tarihçimiz Ahmed Refik Altınay’m, arşiv vesikalarını inceleyerek hazırladığı (Lamartine — Türkiye’ye Muhaceret Ka­ rarı, İzmir'deki Çiftliği) adlı broşürde bu konuda, geniş malûmat verilmektedir.

Türk arşivlerinde Lamartine’in yazdığı mektupların bazılarının asıllan ile bera­ ber tercümeleri, bazılarının da yalmz ter­ cümeleri bulunduğuna işaret eyleyen mer­ hum tarihçimizin bu değerli tetkikleri,

(7)

yalnız, Bâbıâlî arşivlerine inhisar etmek­ tedir. Muharrir, Lamartine'in ilk Doğu se­ yahatini yaptığı 1832 - 33 yılından sonra, 1853 yılına kadhr Türkiye’ye gelmediğini, eserinde sarahaten ifade etmektedir.

Halbuki, Fransız arşivlerinden, o yılla­ ra ait bazı gazete koleksiyonlarından, ya­ zılan hâtıralardan ve bilhassa, Doğu’da Yeni Seyahat adlı kitaptan anlaşıldğına göre, ünlü Fransız şâiri, Türkiye’ye ikin­ ci kere, 1853 yılında değil, 1850 yılında gel­ miş, Sultan Mecid’i İstanbul’da ziyaret etmiş, bundan sonra, İzmir’e giderek, çift­ liğini gezmiştir.

Diğer taraftan, birçok ansiklopedileri­ mizde rastlanan ve yanlış anlamalara se­ bebiyet verecek olan bir konuya da, bu­ rada temas etmek yerinde olacaktır.

Lamartine’in Doğu'ya yaptığı ilk seya­ hat sırasında, İstanbul’da, Sultan Mecid'i de ziyaret ettiği, kendisine mükâfat ola­ rak bir çiftlik verildiği, genellikle birçok ansiklopedilerimizde ve sözlüklerde yer almış bulunuyor. Şâirin, ilk Doğu seyaha­ ti 1832 - 33 yıllarında yapılmış olup, o yıl­ larda, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülme- cid değil, babası II. Sultan Mahmud idi. Bu tarihlerde Lamartine’e bir çiftlik ve­ rilmesi mevzuu asla mevcut değildi. Çift­ lik tahsisi için, Lamartine’in 1849 nisanın­ da Sultan Abdülmecid'e ve Sadrâzam Re- şid Paşa’ya yazdığı mektuplar üzerine vu­ ku bulmuştur.

SADRÂZAMA MEKTUP

Şimdi bu konunun başından sonuna ka­ d a r özetine, bir göz atalım:

Lamartine, Paris’ten 24 nisan 1849 ta­ rihini taşıyan iki mektup gönderdi. Bun­ ların biri, devrin sadrâzamı Reşid Paşa’ ya yazılmıştı. Bu mektupta özel olarak Lamartine şöyle diyordu:

«Zât-ı âlîlerine, şevketmeâb Sultan Hazretleri’ne hitabeden istidamı takdim­ le, kesb-i şeref eylerim. Tetkikinden de an- lıyacağınız üzere, memleketimde meyda­ na gelen hâdiseler, beni başka yere gide­ rek, ekmeğimi kazanmaya zorlamaktadır. «Ben, yazılarımda ve bilhassa «Şark'ta Seyahat» adlı kitabımda, Türkler’in dost­ luğunu, kendilerine karşı beslemekte ol­ duğum derin dostluk hislerimi belirtmiş bulunmaktayım, işte bana, onlara iltica karan verdiren sebep budur.

Hayatımın yansını kırlarda geçirmiş olduğumdan, ziraatte kullanılan usulleri bildiğimden dolayıdır ki, Majeste Sultan Hazretleri’nden, üzerinde bir çiftlik tesis edebileceğim bir toprak bahşetmesini, is­ tirham eyledim.

Bu arazinin İzmit, Marmara, yahut İz­

mir yakınında olmasını arzu ederim. Bu suretle eşim, kış aylannda İstanbul eğlen­ celerinden mahrum kalmamış olur.

Bu talebimi yaparken, büyük itimadı­ mı arzetmek isterim. Dileğimin kabulü halinde, bahşedilecek arazinin benim adı­ ma tahsisini teklif ederim. Ortak kullan- mıyacağım. Şayet, bazı dostlanmı yanıma alacak olursam, onlan, ancak müteahhit gibi kullanacağım.

Sözlerime nihayet verirken, rica husu­ sunda kat'î ve resmî bir cevap almadan evvel, Fransa’daki mallarımı tasfiye ede- miyeceğimden, sonucunun bildirilmesini istirham ederim.

Hürmetlerimi bildiririm. Bu vesile ile .. ... »

Lamartine LAMARTİNE, PADİŞAHA

BAŞVURUYOR

Aynı tarihi taşıyan Lamartine’in diğer mektubu. Sultan Abdülmecid’e yazılmış­ tı. Şâir, padişaha gönderdiği mektubun başında, Fransa’daki şöhretinden, edebi­ yattaki şânından ve devlet işlerindeki hiz­ metlerinden bahsederek, bunu, padişahın da duymuş olacağını ifade eylemektedir. Daha evvel Doğu’ya yaptığı seyahatte, pa­ dişahın babasının huzuruna kabul edildi­ ğinden, bu defa da, Osmanlı vükelâsının kendisini tanıyacaklarından emin bulun­ duğunu, hasbelkader Fransa'daki politi­ ka hayatına karışarak hizmet etmiş oldu­ ğunu ve fakat son yıllarda gelirinin azal­ ması ve vehameti karşısında vatanından uzaklaşmaya karar verdiğini, kimseye yük olmadan yaşayabilmek gayesiyle bir çift­ lik tahsisini belirtmekte ve dilemektedir. Çiftliğin yeri ve tahsis müddeti, vesair hususlar hakkında Reşid Paşa’ya gönder­ diği mektuptakine yakın bir tarzda, ifa­ de kullanan Lamartine, verilecek çiftliği çalıştırmak maksadıyle Avrupa’dan geti­ receği yeniliklerin, çevrenin ziraat ve ti­ caretinin gelişmesine de hizmette buluna­ cağını, bu mektubunda izah etmektedir.

Sadrâzam Reşid Paşa, Lamartine’in ge­ rek kendisine, gerek padişaha gönderdiği mektupları tercüme ettirerek kabinede görüşüldükten sonra padişaha sunmuş ve Lamartine’in böyle bir talebiyle hangi devlet karşılaşsa, derhal kabul edileceğin­ den şüphe edilmeyeceği mütalaasını da eklemiştir. Hattâ Reşid Paşa, padişaha takdim ettiği yazıda, Lamartine’in Türki­ ye’ye iltica etmesinin, gururumuzu okşa­ yacak hâdiselerden olârak her tarafta tasvib göreceğini de belirtmiştir.

Reşid Paşa, İzmit veya Marmara hava­ lisinde, daha doğrusu İstanbul

(8)

Lamartine’in katıldığı 1848 ihtilâlinden bir görünüş.

rında bir çiftlik tahsisinin uygun olama­ yacağı görüşü ile, İzmir civarında, Aydın'a yakın bir yerin tahsisini düşünmüş, ile­ ride zuhuru muhtemel anlaşmazlıkların önlenmesi bakımından da Lamartine’le ba­ zı şartlan kapsayan bir anlaşma imzalan­ masını uygun görmüştür.

Sultan Abdülmecid, Batılı bir hüküm­ dardır. öncelikle Fransızlar’a “karşı sem­ patisi vardır. Reşid Paşa’nın bu mevzuda bütün tekliflerini kabul etmiş ve Lamar- tine’e muvafık cevap yazılmasını emret­ miştir.

Türk hükümetinin bazı şartlan hâvi ola­ rak Lamartine’e gönderdiği cevap, şâiri iç huzuruna kavuşturmuştur. Lamartine'in Paris’ten gönderdiği 1 ağustos 1849 tarih­ li ikinci mektubu, teşekkürlerle, minnet ifadeleriyle doludur. Lamartine, Türk hü­ kümetinin şartlannı aynen kabul etmiş, tam selâhiyetli vekil olarak hemşehrisi ve Mâcon Mebusu Charles Rolland'ı İstan­ bul’a göndermiştir. Ona verdiği vekâlet- nâme, Paris’teki Türk elçisi Kalimaki Bey tarafından tasdik olunmuştur.

Reşid Paşa, Aydın taraflannda bir çift­ lik alınmasını, sadık adamlarından Manol

Baltacı'ya havale etmiştir. Bu sıralarda Lamartine’in vekili Charles Rolland, İs­ tanbul’a geldiğinden, Aydın’da tasarlanan çiftlik yerini görmek üzere refakatine, ter­ cüme odası memurlarından Ahmed Vefik Efendi (Paşa) verilerek, mahalline gön­ derilmiştir. Charles Rolland gösterilen çiftlikleri uygun bulduğundan, Manol Bal- tacı'dan devletçe satın alınan çiftlikler, kendisine 25 sene müddetle tahsis edil­ miştir. Fakat çiftliğin başkasına devre­ dilmesini önlemek maksadıyle de, sarayca bir formül düşünülmüş, mülkiyeti Reşid Paşa üzerinde gösterilerek, kira bedelinin hâzinece ödenmesine karar verilmiştir.

Büyük kısmı Aydm’da Burgas Ovası namıyle anılan yerde olmak üzere Lamar­ tine’e tahsis edilen 4 çiftliğin adı ve dö­ nümleri aşağıda gösterilmiştir:

1) Akçamescit Çiftliği (20.000 dönüm). 2) Tulumcu ve Subaşı çiftlikleri (8.000 dönüm).

3) Hayrettin Çiftliği ve Yeni Çiftlik (5.500 dönüm).

4) Rahmanlar ve Işıklar Çiftliği (5.000 dönüm).

(9)

“İnsanlığa şeref veren böyle bir milletin

(Türkler'in) düşmanı olmak, insanlığa

düşman olmaktan farksızdır,, T

Lamartme

(10)

TUrkler Yeryüzünün En Şerefli İnsanlarıdır. Lamartine

İ

ŞLETMESİ için Lamartine’e verilen ve yekûnu 38.500 dönüm tutan çiftliklerin içerisinde zeytinlikler, binalar, ahırlar, mer'alar, orman, dükkân, han, kahvehane, değirmen ve iki küçük çay da vardır.

Bu çiftlik, Fransızca eserlerde, peri ma­ sallarındaki malikâneler gibi anlatılmak­ tadır:

«Vaktiyle bir imparator vardı! Ülkesi­ nin güzel bir yerinde bir büyük şâire, çift­ likleriyle, koyunlanyle, binlerce meyve ağaçlarıyla, ırmaklarıyla, bir ormanı ile bir malikâne hediye etti! Şâiri, bu cen­ nette, kaygusuz yaşamaya davet eden bu kudretli cömert sultan, Osmanlılar’ın pa­ dişahı, dünyada Allah'ın gölgesi olan Sul­ tan Abdiilmecid idi!»

LAMARTINE’LE YAPILAN ANLAŞMA

Lamartine’in dileği üzerine, padişah ta­ rafından uygun görüldüğü şekilde icar olunan arazinin icar şeklini gösteren, şart­ larını belirten bir anlaşma, şâirin vekili olan Charles Rolland ile hükümet arasın­ da imzalanmıştır. Bu mukavele hüküm­ leri kısaltılmış olarak aşağıda belirtilmiş­ tir:

Madde: 1 — 4 muhtelif çiftlik mecmuu

tahminen 38.500 dönümlük arazi, Tire ka­ zasında Reşid Paşa’nm mülkü olup, hü­ kümetçe 25 yıl müddetle, yani 1850 sene­ si başından 1875 senesine kadar, Lamar- tine'e kiraya verilmiştir. Çiftliklerin içeri­ sinde bulunan âletler ve demirbaşlardan gayrisi, bu müddetin hitamında —men­ kul eşya Lamartine’e ait olmak üzere — mal sahibine kalacaktır. Bina ile arazinin iman, ıslahı için ne Lamartine'e, ne vere­ sesine tazminat namıyla bir şey verilme­ yecektir. Çiftliğin hasılât bedeli için sa­ hibine hâzinece gereken para verileceğin­ den, Lamartine bundan dolayı herhangi bir tediyede bulunmayacaktır.

Madde: 2 — Osmanlı hükümeti, Lamar-

tine’i her türlü müşkülâttan koruyacak, memleket kanunlanna uygun olan dilek­ lerini kabûl ederek kolaylık gösterecek ve onu adilâne bir şekilde ve şefkatle hima­ ye ve siyanet edecektir.

Madde: 3 — Lamartine’in vefatı veya­

hut 25 senenin bitiminden evvel, araziyi başkasına verip gitmesi halinde, varisle­ ri vesair adamları, aynı şekilde koruna­ caktır. Ancak, bakiye müddet için, çiftli­ ğin hariçten birine terki halinde, mülkün

asıl sahibi, bakiye senelere isabet eden masrafları ödemek suretiyle, tercih edile­ cektir.

Madde: 4 — Mal sahiplerine, belediye

nizamatma göre ne gibi muamele yapılı­ yorsa, Lamartine hakkında da 25 yıl ay­ nı muamele yapılacak ve kiracıdır diye, başka bir muamelede bulunulmayacaktır.

Madde: 5 — Lamartine, halen çiftlikte

sakin 50 aileden ibaret olan ekincilerin — ötedenberi gelenek olarak mazhar ol­ dukları — menfaat ve haklarına riayet edecektir.

Madde: 6 — Gerek vergi, gerek âşâr

mevzuatına, belediye kanunlanna, hülâsa çiftçilere uygulanması mecburî kaidelere Lamartine de aynen tâbi tutulacaktır.

Madde: 7 — işbu mukavele padişahın

izniyle Lamartine’in vekili Charles Rol­ land ile kararlaştırılıp imzalanmıştır.

Bu mukavele hükümlerine Fransa dev­ leti, Fransa sefareti bir gûnâ müdahale­ de bulunamayacaktır.

16 Muharrem 1266 (1850) Fakat bu mukavele hükümleri hava­ da kaldı. Çünkü bu çiftlikler Lamartine tarafından hiç bir zaman işletilemedi.

Esasen, çiftliklerin işletilmesi büyük sermayeyi gerektiriyordu. Lamartine Fran­ sa'daki mallannı satışa çıkardıysa da bir türlü iyi müşteri bulamadı. Nihayet ser­ mayesi eshama bölünmüş bir şirket ku­ rup, gerekli sermayeyi toplamak istedi. Bunun için Paris’te geniş neşriyat yaptı. Hattâ Ege havalisinin eski gravürlerinden istifade ederek süslü hisse senetleri bas­ tırdı.

Esasen çok borçlu olan Lamartine, ye­ ni bir borç bulamamanın üzüntüsü içeri­ sinde kıvranıp duruyordu. Hattâ borç al­ dığı iki kişiye, çiftliğinden 200’er dönüm arazi terkine bile başvurdu.

Osmanlı idarecileri bu mevzuda pek hassastılar. Bu çiftlik için, başlarına bir nevi kapitülasyon havası gelmesinden de endişeliydiler. Bu konuda uzun yazışma­ lar oldu. Şâire teklifler yapıldı. Mukabil teklifler ve şartlar Bâbıâlî tarafından in­ celendi.

Lamartine, her defasında, sermaye te­ darik etmekteki faaliyetinden, Fransa’da­ ki mülkünün satışa çıkarıldığından ve bunları sağladıktan sonra yakında Türki­ ye’ye geleceğinden bahseden birçok mek­ tup yazdı. Fakat, şâirin ihtiyarlığı, ser­ maye bulmaktaki aczi, devrin idarecileri «1

(11)

tarafından inceden inceye görüşülerek bir formül bulunmasına çalışıldı. Sonunda, işi tatlıya bağlamak isteyen sadrâzam Gi­ ritli Mustafa Paşa, padişaha bir teklifte bulundu. Lamartine’in 25 yıl müddetle emrinde bulunan çiftlikler için hazine, her yıl 60.000 kuruş kira ödemekteydi. Şa­ yet buna 20.000 kuruş daha ilâve edilerek Lamartine'e her yıl 80.000 altın kuruş ve­ rilecek olursa bu iş tatlıya bağlanabilirdi.

Sadrâzam Giritli Mustafa Paşa, bu du­ rumu daha evvel, Fransa’nın İstanbul’da­ ki elçisiyle de görüştü. Elçi de «Bu kadar âtıfetten sonra, Lamartine’in artık bir şey istemeye hakkı yoktur» dedi. Padişaha arzolunan durum, onun da iradesine ikti­ ran etti. Sonuç olarak Lamartine’le olan çiftlik mukavelesinin iptâl edilmesine ve kendisine her yıl 80.000 altın kuruş veril­ mesine hükümetçe karar alındı. Çiftlik, hâzineye kaldı. Lamartine’e de, her yılın mart ayında, 80.000 kuruş gönderildi.

LAMARTINE’İN TÜRKİYE’YE İKİNCİ GELİŞİ

Lamartine, bu çiftlik hediyesi dolayısıy- le Türkler’e karşı duyduğu şükran borcu­ nu ödemek istiyordu. Bununla alâkalı ola­ rak «Türkiye Tarihi» ni yazacak, bu mak­ satla İstanbul’a gelerek, Bâbıâİî arşivle­ rinde incelemeler yapacaktı. Bu konuda da Osmanlı idaresinden müsaade istedi, ken­ disine her türlü kolaylığın gösterileceği bildirildi.

Tarihçimiz Ahmed Refik merhum, La- martine'in ikinci defa İstanbul’a 1853 yı­ lında geldiğini bildiriyor. Arşivimizde bu mevzuda geniş malûmata rastlanmamak- tadır.

Bizim tesbit edebildiğimize göre, La­ martine, Türkiye’yi ikinci defa, Ahmed Re­ fik Bey’in yazdığı gibi, 1853 yılında değil, 1850 haziranında gelmiştir. Şöyle ki:

Lamartine, Aydın taraflarında kendisine bahşedilen malikânesinin hayalini, haki­ kate çevirmek için, bizzat görmek istiyor­ du. Bu konuda Willy Sperco’nun yaptığı tetkikat bize ışık tutmaktadır. Diğer ta­ raftan şâirin «Şark’ta Yeni Seyahat» ad­ lı hâtıratında da bu seyahate temas eden bahisler mevcuttur.

Yanına eşini ve dostlarından Chambo- rand ile Ohampeaux’yu ve bir ziraat mü­ hendisini, lüzumu kadar hizmetçilerini alan Lamartine, 21 haziran 1850 tarihinde Marsilya’dan kalkan Oronte vapuru ile, Türkiye’ye hareket etti.

Gemi, 27 haziranda Malta’ya, 29 hazi- ran’da İzmir’e ulaştı. Lamartine, İzmir'de karaya çıkmadı. Maksadı, aynı gemiyle İstanbul’a giderek, Osmanlı padişahına te­

şekkürlerini sunmak, daha sonra İzmir’ deki çiftliğine gitmekti. Nitekim o zaman İzmir’de Fransızca yayınlanan «l’Impar- tial» adlı haftalık gazete, Lamartine’in bu seyahati hakkında, okuyucularına şu ha­ beri veriyordu:

«Şöhretli şâir ve hatip Lamartine, ge­ çen cumartesi, Oronte vapuru ile ve aile­ siyle şehrimize gelmişse de, karaya çık­ mamıştır. İstanbul’a aynı vapurla hare­ ket etmiştir.

Lamartine’in Türkiye’ye yerleşme kara­ rı, önemsenmeyecek bir konu değildir. Bir zamanlar Fransa'nın kaderini elinde tut­ muş olan bu adamın, bundan sonraki âkıbetinin ne olacağını, ancak Allah bilir. Fakat, istikbalin getireceği hâdiseler ne olursa olsun, Osmanlı Imparatorluğu’nun kendisiyle alâkalanması, onun dâvasının, hakikaten bir medeniyet dâvası olduğunu göstermektedir».

LAMARTINE’in SULTAN MECİD TARAFINDAN KABÜLÜ

Lamartine’i taşıyan vapur İstanbul’a ge­ lince, şâir ilk iş olarak padişahla nâzırlan ziyaret için randevu istedi.

Tanzimat devrinin ilk padişahı olan Sul­ tan Abdülmecid, Fransızlar’a geniş dost­ luk ve muhabbet gösteren bir hükümdar­ dı. Nitekim Lamartine’in Türkiye’ye yer­ leşmek hususundaki arzusunu, büyük bir muhabbetle karşılamış, ona, 25 yıl müd­ detle kullanabileceği bir malikâne hedi­ ye etmişti.

Bu çiftlik bahsinde, sadrâzamları ne teklif etmişse aynen kabul etmiş bulunan Sultan Abdülmecid, şimdi de bizzat büyük şâiri huzuruna kabûl etmekten zevk du­ yuyordu.

Nitekim, onu, büyük bir dostluk havası içerisinde kabul etti. Lamartine, 6 hazi­ ran 1850 tarihinde, Ihlamur köşkünde, Sul­ tan Abdülmecid’le başbaşa tatlı saatler ge­ çirdi.

Lamartine, bu mülâkattan çok duygu­ landı, hem padişahın kendisine ihsan et­ tiği malikânesinin minneti altında kalma­ mak, hem de büyük Türk milletini, düş­ manlarına karşı savunmak maksadıyle, «Türkiye Tarihi» ni yazmaya, bu mülâkat­ tan sonra, kat’î olarak karar verdi.

LAMARTINE’İN İSTANBUL’U ZİYARETİNİ, FRANSIZ ELÇİSİ PARİS'E BİLDİRİYOR

Lamartine’in bu ziyareti hakkında, ar­ şivlerimizde fazla malûmata rastlanma- maktadır. Ancak, şâirin, Fransız sefaret­ hanesine uğradığı ve sefaretin Tarabya- daki yazlık binasında, Boğaz’a karşı bir

(12)

Lamartine’in ilk seyahati sırasında ölerek, Osmanlı topraklarında gömülen kızı Julia.

öğle yemeği yediği anlaşılıyor.

0 sıralarda Fransa’nın İstanbul’daki el­ çisi, fevkalâde selâhiyetle bu vazifeyi ted­ vir etmekte bulunan General Aupick’tir. Bu general, bir tümen komutanıdır. Daha evvel Atina’da elçilik etmiştir. 1848 - 1851 yılında da ortaelçi sıfatıyle ve tam yetki­ li olarak İstanbul’da hükümetini temsil etmiştir. 1789 tarihinde doğup, 1857 yılın­ da ölen General Aupick, İstanbul'da bu­ lunduğu sırada, yanında, ikinci kere evlen­ diği eşi de mevcuttu. Bu kadın, meşhur şâir Baudlaire’in annesiydi. Yâni o zaman­ ki İstanbul sefiri, Fransızlar’ın meşhur şâiri Baudlaire’in üvey babasıydı.

Fransız sefiri Aupick 5 temmuz 1850 ta­ rihinde, Lamartine’in İstanbul’a geldiğini, hariciye nezâretine aşağıdaki mektupla bildirmişti:

Tarabya, 5 temmuz 1850 M. De Lamartine, 1 temmuzdan beri bu­ rada bulunuyor. Mumaileyhe nazaran, İs­ tanbul’a gelişinin, kendisine İzmir civa­ rında arazi hediye etmiş bulunan sulta­ na şükranlarını arzdan başka bir maksa­ dı yoktur.

Muhtemelen aym 6’smda sultan tarafın­ dan kabûl edilecek, ferdası günü buradan ayrılacaktır. Kendisini getiren ve İzmir’e götürecek olan Oronte vapurunda kal­

maktadır. Refakatinde karısı ile iki dos­ tu bulunmaktadır.

Bâbıâlî’deki nâzırlara ziyaretler yapmış olup, kordiplomatiğe dahil hiç kimseyi görmek niyetinde değildir.

Bu ayın 3’ünde Tarabya’daki sefaretha­ neye geldi. Yemeği sefaret mensupları­ mızla birlikte yedik.

Gördüğü şeylerde maddî ve mânevi bir düzelme müşahade ettiğini söylüyor. Ken­ disine nazaran, aldığı neticeler, ümit et­ tiğinin çok üstündedir. 3 milyona ait ka­ nunun (o zamanki Fransız parlamento­ sunda görüşülmekte olan bir konu ola­ cak) münakaşalarında bulunamadığından dolayı esef etmektedir. Şayet bulunması mümkün olsaydı, teklifi destekliyeceğini sözlerine ilâve etmişti. Bu vesile ile...

Maslahatgüzar Tümen Komutanı

General Aupick LAMARTİNE İZMİR’DE

İstanbul’da Sultan Abdülmecid tarafın­ dan kabûl edilerek büyük iltifat gören La­ martine, aynı akşam Oronte vapuru ile İzmir’e hareket etti. 7 temmuz 1850 tari­ hinde İzmir’e vasıl oldu. Gemi körfeze gi­ rince, Lamartine'le refakatindekiler, vapur kumpanyasının direktörü ile İzmir’deki

(13)

Lanuur tine’den dilimize Hk tercümeyi yapan Yu­ suf Neyyir Bey’dlr. Ha­ riciyeci olan ve 29 yaşın­ da ölen Yusuf Neyyir, aktör Burhaneddin (Tep­ si) ve eski sefirlerden M. Seyfeddin Bey’ln

babasıdır.

Fransız kolonisi tarafından karşılandılar. Etrafı hayranlarıyla sarılan şâir, İzmir’de fazla kalmayacağını ve en kısa müddet içerisinde Aydm'daki çiftliğine hareket edeceğini bildirerek, gerekli hazırlıklara başladı. Aydın’a gitmek için lâzım olan atlar, develer, hizmetkârlar ve erzak te­ min edildi.

Fransız Konsolosu M. Pişon yoktu ama, konsolosluğun diğer mensuplan pervane kesilerek, yorulmak bilmez bir faaliyet içinde, İzmir’in büyük ticarethaneleri ile temasa geçtiler; Lamartine’in bütün ihti­ yaçlarını sağladılar.

Mevsim Ramazan’a rastlamıştı. İzmir Valisi Halil Paşa (Şâirin 17 sene evvel İs­ tanbul’u ilk ziyaretinde mihmandarlığın­ da bulunmuş olan Halil Paşa) bu sebep­ ten büyük misafirin istikbalinde buluna­ madı. Ancak, İstanbul’dan aldığı emre uyarak Lamartine’in hizmetinde çalışa­ cak bir memurla, gerek yollarda, gerek çiftliğinde kendisinin muhafazasında vazi­ fe görecek 12 atlı ve silâhlı adam gönder­ di.

Lamartine, İzmir’deki ilk gününde, Cou- turier namındaki bir adamın verdiği zi­ yafette, maiyeti ile birlikte hazır bulun­ du. Yemek sırasında 60 yaşındaki şâir,

çok espriler yaptı ve çok neşelendi. An­ cak yemekten sonra, seyahatinin ve ha­ zırlık yorgunluklarının verdiği bitkinlik sebebiyle oturduğu koltukta uykuya dal­ dı. Kendisini ziyaret etmek için gelen sa- londakiler, onun uyanmaması için, ayak­ larının uçlarına basarak dışarı çıktılar!

İzmir’e varışının ikinci günü, yol hazır­ lığı tamamlanmıştı. Sıcak temmuz güne­ şi altında, seyahat etmenin güçlüğü dü­ şünülerek, gece serinliğinde, yola çıkılma­ sı uygun görüldü.

Seyahat, muazzam bir kervan halinde yapılacaktı. 7 develik bir katara mobilya­ lar, çadırlar, halılar, kütüphane, erzak ve silâhlar yükletildi. Kafileyi 12 atlı takip edecekti. Maiyetindekilerle hizmetçilerin hepsi de atlara binmişlerdi. Bu büyük gö­ çe, Lamartine’i karşılamak için İzmir’e ge­ len efeler de katılmıştı. Ellerinde tüfekle­ ri, bellerinde tabanca ve bıçaklarıyla on­ lar da bir kervan meydana getirmişti.

Kafile, İzmir’de Frank sokağında hazır­ lığını bitirmişti. Yürüyüşe geçilmesini La­ martine hâtıratında şöyle anlatıyor:

«... Uzaktan uzağa dükkânların, ölü gözlerine benzeyen lambaları ile, yan ay­ dınlatılmış Frank sokağının kaygan taş­ lan, atlanmızm nallan altında inliyordu.

(14)

Çarşının damlan ve tenteleri altında, büs­ bütün karanlıklaşan sokakta, sanki bir mağarada yürüyor gibiydik...».

Debdebeli seyahati seven Lamartine, yol­ da ve çiftliğinde kendisini karşılayacak olanlara çok heybetli gözükmek arzusun­ daydı. Müstahdemlere ve karşılayıcılara, vanr varmaz, büyük bir ziyafet vermek arzusu ile kafileye iki deve daha ilâve et­ ti ve bunlara, İzmir’de kestirdiği iki ökü­ zün etlerini yükletti. Fakat şiddetli sıcak­ lar sebebiyle, etler yolda koktuğundan, çiftliğe etsiz girildi! Buna çok üzülen La- martine’in hüznünü gideren bir olayla karşılaşıldı. Köye girerken, köylülerin çi­ çeklerden ve kesilmiş ağaç dallarından yaptıklan çok büyük, yemyeşil, bir takın altından geçilmesi, şâiri çok duygulandır­ dı. Türk köylülerinin bunu düşünebilme­ lerine hayret ediyordu. At üstünde uzun süren yol yorgunluğunu, şerefine kurulan, bu güzel takın altından geçmekle gider­ miş gibiydi!

LAMARTİNE,

MALİKANESİNİ ANLATIYOR

Şark'ta Yeni Seyahat adlı eserinde La­ martine, çiftliğini şöyle hikâye ediyor:

Hemen hemen küçük bir imparator­ luk arazisi kadar... Bu malikânenin ge­

nişliğini gördüğüm zaman, hayretten donup kaldım. Bu hayretim, bu kadar genişlikteki araziyi ekip biçmekteki ac­ zimi düşünmüş olmamdandır. Mahvol­ dum diye ye’se düştüm. Daha ilk ba­ kışta, bu cesametteki arazi üzerine sü­ rüleri, insanları, meskenleri, hayatı ve saadeti getirebilmek için, en azından 500.000 franka ihtiyaç vardı.

Bu arazinin bir kısmı, Burgas adlı ova­ da bulunuyordu. Birkaç gün istirahatten sonra Lamartine, maiyetindekileri ve zi­ raat mühendisi olarak getirdiği Barraud’yu alarak, diğer topraklarını ve çiftliklerini ziyaret için, kafileyle yola çıktı. Dört çift­ liğin gezilmesi, görülmesi, altı gün sür­ dü!... Bu arada, çiftliklerin çevresine ya­ kın bulunan Tire, Bayındır, Efes harabe­ leri ziyaret edildi. Lamartine’e yol boyun­ ca muazzam karşılama merasimleri yapıl­ dı. Etrafında dönüp dolaşan valiler, sivil ve askerî şefler, hâkimler, hocalar ve her gittiği yerde önünde selâm durarak ha­ vaya silâh atan askerler, onu gururlandı­ rıyordu. Lamartine, onların nazarında bü­ yük bir efendiydi.

Mme Lamartine'e gelince, o, sıcaktan ve konforsuzluktan ve yalnızlıktan şikâyet­ çiydi. Çiftlik işinin mühim paraya müte­ vakkıf olmasından dolayı Lamartine de

(15)

karısı da hayal kırıklığına uğramışlardı. Bütün kafile 29 temmuz 1950 tarihinde İzmir’e döndü.

O akşam, Lamartine, Fransa’daki ban­ ker dostlarına uzun uzun mektuplar yaza­ rak sermaye tedarikini istedi. Bu mek­ tuplarda malikânesini şöyle anlatıyordu:

Kışın ovalan, yazın bağlan, 30 - 40 bin koyun besleyebilir. Her köyün ku­ zusu ile birlikte, senede net, 3 - 4 frank sağlar. Eğer 20 - 30 bin koyunun teda­ riki İçin lüzumlu sermaye bulunursa, çok kolaylıkla, kat’I bir servete kavu- şulabillr...

Şâir, çok hayalperestti. Burada hayvan­ cılıktan başka, muazzam bağlar yetiştir­ meyi tasarlıyordu. Kuru üzüm de ihraç edecekti. Bu maksatla, memleketi olan Mâcon’dan, 30 - 40 bağcı aileyi buraya nak­ ledecekti. Dünyanın en güzel bağlığını ha- zırlıyacaktı.

LAMARTINE’İN İZMİR’DEKİ SON GÜNLERİ

Lamartine’in çiftliklerindeki inceleme­ leri, temmuz ayının şiddetli harareti ve konforsuzluk yüzünden, kısa sürdü. Gerek bunlar, gerekse sermaye problemleri yü­ zünden Lamartine maiyeti ile birlikte E- ge çevresinde yaptığı seyahatten, İzmir’e döndü. Mevsim itibariyle, buradaki okul­ lar tatile girmiş ve kendilerine göre tale­ be sergileri açılmıştı. Yabancı dilde tah­ sil yaptıran mekteplerin diploma mera­ simleri vardı. Lamartine, hepsine davet ediliyor ve İzmirliler büyük hatibin tatlı konuşmalarını, bol bol dinliyorlardı. U- mumiyetle okullarda mektep müdürleri veya talebe mümessilleri Lamartine’e kar­ şı hoşgeldin konuşması yapıyorlar ve şâi­ rin verdiği cevaplan, büyük bir haz içe­ risinde dinliyorlardı.

Sörler okulundaki merasimde Lamartine göz yaşı döktü. 17 yaşındaki bir kızın, ken­ disi için yazdığı şiiri okuması onu ağlat­ tı. Bu kızı yanma çağırarak alnından öp­ tü ve bağrına bastı. O tarihlerde İzmir’de Fransızca yayınlanan «l'indépendant» ve «l’impartial» gazetelerinde bu merasimle­ re ait geniş bilgiler vardır. Lamartine’e şiir okuyan küçük kızı, büyük şâirin öpü­ şünde, gözünden düşen damlaların sebe­ bi, M. A. Pagy tarafından şöyle tahmin edilmişti: Lamartine’in ilk Türkiye seya­ hatinde — bu tarihten 17 sene evvel — Beyrut'ta ölen kızı, şiir okuyan kıza çok benzetilmiştir. Şâir, kızını hatırlayarak ağ­ lamış olacaktır. Lamartine, teşekkür et­ miş ve «Şark’ta meslektaşlarım olduğunu bilmiyordum» demiştir.

Şâir, İzmir'den büyük hâtıralar içerisin­

de ayrıldı. Uğurlanışında, Vali Halil Pa­ şa da bulundu. Hareketten evvel İzmir’de­ ki Fransız kolonisini kabul etti. Lamar­ tine’in İzmir'den ayrılışı 30 temmuz 1850 tarihine rastlar. Bostand kumpanyasının bir gemisi ile hareket eden şâirin veda me­ rasimi, çok hazin oldu. Uğurlamaya gelen­ lerin sevgi gösterileri karşısında, şâirin güverteden mendiliyle, zaman zaman göz­ lerini sildiği görüldü. Veda sırasında uzun nutuklar da söylenmişti.

Şâir, borçları yüzünden perişandı. Fran­ sa’ya varır varmaz, bu borçlarını kapata­ bilmek ve Türkiye’deki çiftliğinin iman için gerekli sermayedarlarla temasa geçti. Eğer İzmir’deki çiftliğini istediği şekilde değerlendirebilseydi, geliri ile Fransa’daki bütün borçlannı kolaylıkla ödeyebilecek­ ti. Üzüm bağlarını tasvir eden hisse se­ netleri bastırması, bir şirket kurma yolun­ daki çabası müsbet sonuç vermedi. Ban­ kerler çekingen davranıyor, imtiyaz müd­ deti ile, şartlan münakaşa etmekle vakit geçiriyorlardı. Bir türlü arzu ettiği para­ yı bulamayan Lamartine, mukavele şart­ larının tâdili için, Bâbıâlî’ye yeni teklif­ lerde bulundu. O zamanki hariciye nâzı- n Fuad Efendi’ye (Paşa) 19 ekim 1852 tarihinde bir mektup gönderdi.

Şâirin teklifi, daha evvelce de izah olun­ duğu üzere, Türk hükümetince sakıncalı görülerek, yeni bir formüle bağlandı. Bir kapitülasyon muamelesine mâruz kalıp, Fransa hükümetinin müdahale etmesin­ den endişelenen Osmanlı hükümeti, şâi­ rin teklifini reddetti. Kendisine her yıl 80.000 altın kuruş tahsisat vermek sure­ tiyle, çiftlik imtiyazını geri aldılar.

Lamartine, malikânesi için para peşinde iken, büyük bir felâkete daha uğradı. Eşi­ ni kaybetti. Eşini kaybetmesinden sonra şâirin borcu daha da yükseldi. Etrafında­ ki dostları, III. Napolcon’dan tahsisat ta­ lebini uygun gördüler. Lamartine bunu ev­ velâ kabûl etmeyecek oldu. Mecburiyet karşısında, vatana hizmet mükâfatı ola­ rak tahsis edilen 25.000 frankı aldı. Bu pa­ ra da onun borçlarını kapatamadı. Yaşlı halinde borçlarını kapatmak maksadıyle tekrar kalemini kullanmaya kalkıştı. Ça­ lakalem eserler yazarak, gelirleri ile dağ gibi borçlarını eritmeye yöneldi. Bu yüz­ den bazı kalitesiz eserler de yazdı.

1869 yılında, kendisine bakan, sadık ye­ ğeninin kollan arasında öldü.

Lamartine’in Türkiye’yi ilgilendiren en mühim eserleri, Şark’ta Seyahat ile Şark­ ta Yeni Seyahat ve bilhassa 8 ciltlik Tür­ kiye Tarihi'dir. Türkler’le iftihar eden bu son eserin, dilimize çevrilmemiş olması­ na üzülmemek mümkün değildir.

66

Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Abdülaziz’in davetiyle İstan­ bul'a gelip (1874) bir ay kadar Osnianlı Devleti Başmiman Sarkis Balyan’ın evinde misafir ola­ rak kalan ünlü ressam Ayvazovski

Birkaç ay süren yurt dışı gezileri­ mizde de çalışmalarımız daha önceden programlanan biçimde yürür, öğleden sonra söyleşilerimize de zaman ayırır­

Stimulation with lipopolysaccharide resulted in an increase of tyrosine phosphorylation and DNA binding activity of AaSTAT and CtSTAT as well as an increase of luciferase activity

Gerek duyar­ lık, gerekse biçim yönünden büyük dalgalanmalar gös­ termez Cahit Sıtkı’nın şiiri.. Tersine, bir tekdüzelik

Oldu, fakat onu bazı harekâtından dolayı (lıusu sa harekâtından ziyade hiddet saikasile söylemiş olduğu büyük sözlerden dolayı) mes’ul tutup da hâlâ

Yazır’a göre Comte, insanın üç hal geçirmesini iddia ettiği zaman şunları itiraf etmiş olur: Comte önce insanın sahip olduğu bu fıtratı anlayıp kabul etmiş,

İki parmaklı veya iki tırnaklı tutucular, kullanımı kolay, üretimi basit, fiyat açısından ekonomik ve birçok endüstriyel uygulama için uygun oldukları için en temel

Taha Toros, Atatürk’ün, aynı gezisinde, Adana’da Türkçe konuşmayan 20.000 yurt­ taşın bulunmasından çok etkilendiğini de yazı­ yor) Adana