• Sonuç bulunamadı

AİHM Kararı: Devecioğlu / Türkiye Davası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AİHM Kararı: Devecioğlu / Türkiye Davası"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

KARARLARI

CASE LAw of tHE EURoPEAN CoURt of HUMAN RIgHtS

DEVECİOĞLU / TÜRKİYE DAVASI

(Başvuru no: 17203/03)

Çev.: İzmir Barosu Mesleki İngilizce Çalışma Grubu*

KARAR

STRAZBURG 13 Kasım 2008

Kesinleşme

4 Mayıs 2009

Bu karar Sözleşme’nin 44. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen koşullarda kesinleşecek olup, yazınsal değişikliklere tabi tutulabilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Daire), Devecioğlu / Türkiye davasında,

* İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Mesleki İngilizce” kursuna eğitmen ve

öğ-renci olarak katılan Av. Serkan Cengiz, Av. Ata Sabri Atılgan, Av. Emine Çile-li, Av. Erkul Erdem, Av. İsmail Kavak, Av. Serap Kervan, Av. Elçin Kurt ve Av. Nuray Rüzgar’dan oluşan “İzmir Barosu Mesleki İngilizce Çalışma Grubu (İB-MİÇG)”, İzmir Barosu tüzel kişiliğinden bağımsız olup gönüllülük temelinde faa-liyet gösterir.

(2)

Françoise Tulkens (Başkan), Ireneu Cabral Barreto, Viladimiro Zagrebelsky, Danute Jociene,

Dragoljub Popoviç, Nona Tsotsoria, Işıl Karakaş

Daire Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Françoise Elens-Passos’tan oluşan heyet olarak 14 Ekim 2008 tarihinde kapalı oturumda müzake-rede bulunarak, aynı tarihte kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir.

USUL

1. Bu dava, iki Türk vatandaşı olan Bay Serhat Devecioğlu ve

Ba-yan Feriha Devecioğlu tarafından, İnsan Hakları ve Temel Özgürlük-lerin Korunması Hakkındaki Sözleşme’nin 34. maddesine dayanarak, Türkiye aleyhine Mahkeme’ye yapılan başvurudan kaynaklanmakta-dır.

2. Başvurucular, İstanbul’da avukatlık yapmakta olan bay M.V.

Dülger tarafından temsil edilmiştir.

3. Başvurucular, ulusal mercilerin tazminat ödemeksizin

kendi-lerini mülkiyetlerinden mahrum bıraktığını ve ulusal hukukta idari mercilerin işlemine itiraz imkanını veren ve zararın tazminini sağlaya-cak etkili bir iç hukuk yolunun bulunmadığını iddia etmişlerdir. Baş-vurucular Sözleşme’nin 13. maddesi ile 1 nolu Protokolün 1. maddesi-ne dayanmışlardır.

4. 14 Ağustos 2007 tarihinde 2. Daire Başkanı başvuruyu

hükü-mete bildirmeye karar vermiştir. Mahkeme ayrıca Sözleşme’nin 29/3. maddesi gereğince başvurunun incelenebilirliğinin (kabuledilebilirli-ğinin) başvurunun esası ile birlikte ele alınmasına karar vermiştir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOŞULLARI

5. 1967 ve 1940 yıllarında doğmuş olan başvurucular sırasıyla

(3)

6. Türk Devleti (Hazine), Balıkesir’de bulunan ve Yana Çiftliği

olarak bilinen arazi parselini 1926 yılında bir şahsa satmıştır. Söz ko-nusu parsel daha sonra bu şahıs tarafından başvurucuların selefi olan Yavaş ailesine satılmıştır.

7.12 Eylül 1986 tarihinde, bir devlet birimi olan Orman Kadastro

Komisyonu tahdit çalışması yapmıştır. Bu çalışmanın amacı kadastro haritasına dahil edilmemiş olan orman arazisinin tespit edilmesidir. Orman kadastro komisyonu bu çalışmayı takiben, Yana Çiftliği’nin usulsüz bir şekilde tarım alanı olarak belirlendiğini tespit etmiş ve or-man alanı olarak yeniden sınıflandırmıştır. 31 Temmuz 1987 tarihinde Orman Kadastro Komisyonu’nca tapu kaydının kısmen iptali için iş-lem başlatılmıştır.

8.11 Kasım 1987 tarihinde başvurucuların selefi olan Yavaş

aile-si tapulu arazilerinin bir kısmının ormanlık alan olarak sınıflandırıl-mış olması nedeniyle Marmara1 Kadastro Mahkemesi’ne itirazda

bu-lunmuştur. Mahkeme’den tahdit çalışmasının iptali ile arazilerinin or-manlık alan dışında kaldığının tespitini talep etmişlerdir.

9. 24 Ekim 1988 tarihinde Mahkeme ziraat, kadastro ve orman

mü-hendislerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyeti ile arazide keşif yapmış-tır. Orman mühendisi arazinin krokisini çizmiş ve araziyi A, B, C, D, E, F ve G olarak adlandırdığı parsellere ayırmıştır. Mahkeme yapmış olduğu inceleme sonrasında krokiyi, genel plan ve arazi ile tutarlı bu-lunmuştur.

10. 9 Ağustos 1990 tarihinde Marmara Kadastro Mahkemesi,

mah-kemece atanan bilirkişilerce düzenlenen krokide A, B, C ve F olarak belirtilen parseller yönünden başvurucuların selefi Yavaş ailesinin ta-lebi doğrultusunda karar vermiştir. D ve G parselleri hakkındaki tale-bi ise devlet ormanı parçası olarak tespit edildiği gerekçesiyle reddet-miştir. Orman İdaresi kararı temyiz etreddet-miştir.

11. Yargıtay, 16 Mart 1992 tarihinde Kadastro Mahkemesi’nin

ara-zinin niteliği ile ilgili değerlendirmesinin hatalı olduğu kanaatiyle yu-karıda sözü edilen kararı bozmuştur. Yargıtay, bozma kararında, do-ğal bitki örtüsü tahrip edilmiş olsa dahi arazinin orman arazisi

ola-1 Kararın orijinalinde sehven Marmaris Kadastro Mahkemesi olarak yazılmıştır.

(4)

rak kalacağı değerlendirmesinde bulunmuştur. Buna ilaveten, ilk de-rece mahkemesinin davacılarca ibraz edilen tapu senedine dayandı-ğı ve Erdek Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 8 Eylül 1960 tarihli kararı ile bu arazinin yüzölçümünün 8.000 metrekareden 8.640 metrekareye çıkarıldığı belirtilmiştir. Oysaki Erdek Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Orman İdaresinin taraf olmadığı bu kararının mevcut mevzuat çerçe-vesinde bağlayıcılığı yoktur. Bu nedenlerle dosya Yargıtay’ca bozula-rak Marmara Kadastro Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

12. Başvurucular, Yana çiftliğini 15 Haziran 1994 tarihinde Yavaş

ailesinden satın almıştır. Tapu Sicil Müdürlüğü’nce tutulan kaydın il-gili sayfasında dava ile ilil-gili herhangi bir şerh bulunmamaktadır.

13. Başvurucuların Yana çiftliğini satın almasından sonraki

belir-siz bir tarihte, Marmara Tapu Sicil Müdürlüğü başvuruculara davayı ihbar etmiştir. Mahkeme başvurucuların davasını, Orman İdaresi’nin 142/2 no.’lu arazi parselinin orman sınırları içinde kaldığını iddia etti-ği dava ile birleştirmiştir.

14. Marmara Kadastro Mahkemesi 18 Haziran 1994 tarihinde yeni

bilirkişiler marifetiyle ihtilaflı arazide 2. kez keşif yapmıştır.

15. Marmara Kadastro Mahkemesi 4 Mayıs 1995 tarihinde

bilirki-şiler tarafından hazırlanan raporda yer alan; ihtilaflı arazinin orma-nın bir parçası olduğu ve bir önceki bilirkişi heyetinin değerlendirme-lerinin hatalı olduğu yolundaki tespitlere dayanarak, başvurucuların davasını reddetmiştir. Mahkeme krokide A parseli olarak belirtilen ve 1.106,91 metrekare yüzölçümlü arazinin orman alanı olarak Hazi-ne adına tesciliHazi-ne karar vermiştir. Böylece başvuruculara ait 2 no.’lu parsel’den ayrılan A parseli de Devlet ormanı olarak Hazine adına ka-yıtlı 3 no.’lu parsel ile birleştirilmiştir.

16. 12 Aralık 1995 tarihinde Yargıtay eksik incelemeye dayandığı

gerekçesiyle bu hükmü bozmuştur. Buna ilaveten Yargıtay (aynı za-manda çiftliği satın alan) başvurucuların D ve G parselleri açısından temyiz başvurusunun süresinde olmadığına hükmetmiştir. Dolayısıy-la, D ve G parsellerinin Devlet ormanı olduğu taraflar açısından kesin-leşmiştir.

17. Bozma kararı sonrasında, Marmara Kadastro Mahkemesi

(5)

olun-muş, ihtilaflı arazi ile ilgili yeni bir kroki hazırlanmıştır. Yeni kroki ara-zinin belirli parçalarını D1 ve F1 olarak sınıflandırmıştır.

18. En nihayetinde, 24 Kasım 1999 tarihinde, Marmara Kadastro

Mahkemesi, A, B, C, D1, F ve F1 parsellerinin orman arazisi, C ve E parsellerinin ise tarım arazisi olduğuna hükmetmiştir. Mahkeme baş-vurucuların 1106,91 m2’lik D1 parseli hakkındaki talebinin reddi ile Hazine adına tesciline, geri kalan 19.1768,09 metrekarelik bölümün ise ½ hisse nispetinde başvurucular adına tesciline karar vermiştir. Başvu-rucular ve Orman İdaresi kararı temyiz etmiştir.

19. Yargıtay, 30 Ekim 2000 tarihinde başvurucuların temyiz

talebi-ni reddetmiştir. Buna karşın Orman İdaresitalebi-nin F1 parseli ile ilgili tem-yiz başvurusunu haklı görmüştür. Yargıtay, F1 parselinin orman alanı olarak tespit edilmesine rağmen yerel mahkemece bu parsel hakkında hüküm tesis edilmediğini belirtmiştir.

20. Başvurucular 25 Aralık 2000 tarihinde, F1 parseli ile ilgili

yuka-rıdaki karar yönünden karar düzeltme yoluna başvurmuşlardır.

21. 13 Haziran 2002 tarihinde Marmara Kadastro Mahkemesi F1

olarak adlandırılan parselin Hazine adına tesciline karar vermiştir. Mahkeme A, B, C, D, D1, E, F ve G olarak adlandırılan parseller hak-kında verilen kararın kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle bu parseller açı-sından yeniden karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.

22. Yargıtay, başvurucuların 25 Aralık 2000 tarihli karar düzeltme

talebini 7 Mart 2002 tarihinde reddetmiştir. Bu karar başvuruculara 11 Kasım 2002 tarihinde tebliğ edilmiştir.

23. Başvurucular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki işbu

davada taleplerini F1 nolu parselle sınırlandırmışlardır.

II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA

24. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilgili hükümleri şöyledir: Madde 169

‘’Ormanların korunması ve geliştirilmesi

(6)

kanu-na göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamakanu-naşımı ile mülk edi-nilemez …’’

25. Türk Medeni Kanunu gayrimenkuller ve bunlar üzerindeki

hakların sınırlandırılması ile ilgili aşağıda yer alan hükümleri içermek-tedir:

Madde 997

“Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.’’

Madde 1004

“Taşınmazlar, bulundukları bölgenin tapu siciline kaydedilir.”

Madde 1007/1

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorum-ludur… Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.”

Madde 1008

“Taşınmaza ilişkin aşağıdaki haklar, tapu kütüğüne tescil edilir: 1. Mülkiyet,

2. İrtifak hakları ve taşınmaz yükleri,

3. Rehin hakları.”

Madde 1010

“Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütü-ğüne şerh verilebilir:

1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları,

Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonra-dan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.’’

Madde 1023

“Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”

(7)

HUKUK

I. SÖZLEŞMENİN 1 NO.’LU PROTOKOLÜNÜN 1. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

26. Başvurucular, arazilerinin bir parçasının ulusal merciler

tara-fından herhangi bir tazminat ödenmeksizin Devlet ormanı olarak va-sıflandırılmış olmasından yakınmışlardır. Başvurucular Sözleşmenin 1 no.’lu Protokol’ünün 1. maddesinin aşağıda yer alan hükümlerinin ih-lal edildiğini iddia etmişlerdir:

“Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına say-gı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası huku-kun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakı-labilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uy-gun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gör-dükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel ge-tirmez.”

27. Hükümet bu iddiayı reddetmiştir. A. İncelenebilirlik (Kabul Edilebilirlik)

28. Mahkeme, şikâyetin Sözleşme’nin 35/3. maddesi kapsamında

açık bir şekilde dayanaksız olmadığını belirtmektedir. Mahkeme ayrı-ca, başvurunun başkaca bir sebeple incelenemez (kabul edilemez) madığına karar vermiştir. Dolayısıyla başvurunun kabul edilebilir ol-duğu açıklanmalıdır.

B. Davanın Esası

1. Tarafların iddia ve savunmaları a. Başvurucuların iddiaları

29. Başvurucular, ulusal makamlarca herhangi bir tazminat

(8)

aykı-rı olarak yoksun bırakıldıklaaykı-rını ileri sürmüşlerdir. Ayaykı-rıca ihtilaf ko-nusu taşınmazın devlet tarafından 1926 yılında bir gerçek kişiye satıl-dığını ve sonrasında bu taşınmazın tarım arazisi olarak ulusal hukuka uygun bir şekilde el değiştirdiğini belirtmişlerdir. Tapu sicil Müdürlü-ğü kayıtları arazinin devlet ormanı olduğuna dair ya da satışı engel-leyecek nitelikte herhangi bir şerh içermemektedir. Başvurucular, bu suretle araziyi önceki sahiplerinden Tapu Sicil Müdürlüğü’nce tutu-lan kayıtlara güvenerek ve iyi niyetle satın almışlardır. Bununla bera-ber Orman Kadastro Komisyonu ve ulusal mahkemeler, başvurucula-rı malik olarak gösteren Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlabaşvurucula-rına rağmen ih-tilaf konusu taşınmazı devlet ormanı olarak sınıflandırmış ve başvu-rucuların davasını haksız bir şekilde reddetmiştir. Başvurucular ila-veten, arazilerinin ailenin ana geçim kaynağı olması nedeniyle ondan mahrum bırakılmalarının kendilerini yoksulluk içinde yaşamaya zor-ladığını iddia etmişlerdir.

b. Hükümetin Savunmaları

30. Hükümet, Mahkeme’nin (8 Mart 2005 tarihli 51963/99 no.’lu

Lami Daim Namlı ve Diğerleri /Türkiye davasındaki) kararına (incele-nebilirlik hakkında karar) atıfta bulunarak, başvurucuların söz konusu taşınmaz üzerinde hiçbir zaman Sözleşme’nin 1. No.’lu Protokol’ün 1. maddesi anlamında tartışmasız bir mülkiyet hakkına sahip olmadıkla-rını ileri sürmüştür. Hükümet bu bağlamda, satıcının mülkiyet hakkı-nın ilgili mevzuat sebebiyle 1987 yılından beri tartışmalı olduğu bir za-manda taşınmazın başvurucular tarafından satın aldığına işaret etmiş-tir. Hükümet bu sebeple başvurucuların 1 no.’lu Protokol’ün 1. mad-desi ihlal edilerek mülkiyet hakkından yoksun bırakılmadığını iddia etmiştir.

2. MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ

31. Mahkeme 1 no.’lu Protokol’ün 1. maddesinin üç belirgin

kura-lı ihtiva ettiğini yineler; ilk kural birinci paragrafın ilk cümlesi ile dü-zenlenmiş olup mülkiyetten barışçıl bir şekilde yararlanma prensibi-nin genel niteliği ve ifadesidir. İkinci kural, birinci paragrafın ikinci cümlesinde yer alır ve mülkiyetten yoksun bırakmayı belirli koşullara

(9)

tabi tutar. İkinci paragrafta belirtilen üçüncü kural, diğerlerinin yanı sıra, sözleşmeci devletlere mülkiyetin kamu yararına uygun kullanıl-masını denetleme hakkı verir. Bu üç kuralın belirgin özelliği ise bir-birlerine bağlı olmamalarıdır. İkinci ve üçüncü kural, özellikle mülki-yetin barışçıl kullanımına müdahaleyi ihtiva eden durumlara ilişkin olmaları nedeniyle, ilk kuralda ifade edilen genel ilkeler ışığında yo-rumlanmalıdır.(bakınız, Bruncrona / Finlandiya, no. 41673/98, paragraf 65-69, 16 Kasım 2004, ve Broniowski / Polonya [BD], no. 31443/96, pa-ragraf 134, AİHM 2004-V).

32. Mahkeme ayrıca ikinci kural kapsamında mülkiyetten

mah-rum bırakmanın söz konusu olup olmadığını değerlendirirken, sadece resmi bir el koyma ya da kamulaştırma olup olmadığının dikkate alın-masının yeterli olmadığını, görünüşün ötesine bakılması ve şikâyet konusu duruma ilişkin gerçeklerin araştırılması gerektiğini yinelemiş-tir. Sözleşme uygulanabilir ve etkili olan hakları garanti altına almayı amaçladığı için, durumun fiili bir kamulaştırma teşkil edip etmeyeceği tespit edilmelidir (bakınız, Brumărescu / Romanya [BD], no. 28342/95, paragraf 76, AİHM 1999-VII; Sporrong ve Lönnroth / İsveç, 23 Eylül 1982 tarihli karar, Seri A no. 52, sayfa. 24-28, paragraf 63 ve 69-74;

Vasiles-cu / Romanya, 22 Mayıs 1998, Kararlara İlişkin Raporlar 1998-III, sayfa.

1075-76, §§ 39-41).

33. Mahkeme öncelikle, Hükümetin başvurucuların malik sıfatına

itiraz ettiğini dikkate alarak, 1 no.’lu Protokol’ün 1. maddesi anlamın-da başvurucuların ihtilaflı arazide mülkiyet haklarının mevcut olup olmadığını tespit etmek durumundadır. Bu bağlamda Mahkeme, baş-vurucuların söz konusu araziyi taşınmaz malların kaydı ve devri açı-sından tek yetkili mercii olan Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından tutu-lan kayıtlara güvenerek, 1994 tarihinde bir önceki sahibinden satın al-dıklarını belirtmiştir. Ulusal mevzuat ve uygulamaya göre, böyle bir taşınmazla ilgili her türlü takyidatın Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarına işlenmesi gerekmektedir. Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarına dayana-rak mülkiyeti iktisap edenlerin o hakları korunur ve bu kayıtların tu-tulmasından doğan zarar devletin sorumluluğunu gerektirir.

34. Mahkeme, durum böyle olunca ve Tapu Sicil Müdürlüğü ka-yıtlarının ilgili sayfasının arazinin devrini engelleyen herhangi bir şerh içermemesi nedeniyle, başvurucuların söz konusu arazinin bir

(10)

kısmı-nın devlet ormanı olduğunu bildiklerinden ya da bilmeleri gerekti-ğinden söz edilemeyeceğini belirtmektedir (bakınız yukarda parag-raf 12).. Taşınmazı iyi niyetle satın almış olmaları ve bir tapu senedi-ni edinmiş olmaları nedesenedi-niyle başvurucular, bu arazisenedi-nin maliki olduk-larını yasal olarak iddia edebilirler ve yerel mahkemelerde dava ta-kip edebilirler. Başka bir deyişle, arazinin sahibi olduklarını kanıtla-yan tapu senedinin sahibi olarak başvurucular, kesinleşmiş mahkeme kararı ile mülkiyetten yoksun bırakılana kadar herhangi bir kısıtlama olmaksızın 1 no.’lu Protokol’ün 1. maddesi çerçevesinde arazinin ma-liki kabul edilebilirler.

35. Mahkeme, Hükümet’in, yukarıda sözü edilen Lami Daim

Namlı ve Diğerleri hakkındaki davaya ilişkin verilmiş olan karara da-yanması hususunda ise, işbu davanın diğerinden farklı olduğunu be-lirmektedir. Mahkeme sözü edilen davada başvurucuların uyuşmazlık konusu arazinin tapusuna hiç sahip olmadıklarını ve bu nedenle ilgili taşınmazın tartışmasız maliki olduklarına dair inançlarının hiçbir za-man güvence altında olmadığını belirtmiştir. Ancak işbu davada, sa-tın alımı takiben başvuruculara Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından ara-zinin maliki olduklarını kanıtlayan tapu senedi verilmesi nedeniyle, başvurucuların söz konusu arazinin tartışmasız sahibi oldukları konu-sundaki inançları güvence altına alınmıştır.

36. Mahkeme, başvurucuların arazinin tartışmasız sahibi

olduğu-nun tespit edilmesinin akabinde, 1 no,’lu Protokol’ün 1. maddesi 1. pa-ragrafı anlamında “mahrumiyet” teşkil edecek şekilde mülkiyet hakkı-nın barışçıl kullanımına müdahalenin söz konusu olduğu kanaatinde-dir.

37. Daha önce belirtildiği üzere, başvurucuların F1 parselini iyi

ni-yetle edindiği ve kendilerine geçerli bir tapu senedi verildiği hususla-rı açısından herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Hal böyle olmak-la birlikte başvurucuolmak-lar, kadastro haritaolmak-ları, bilirkişi raporolmak-ları ve ulu-sal mevzuata dayanarak araziyi devlet ormanı olarak sınıflandıran ye-rel mahkeme kararlarıyla arazilerinden yoksun bırakılmışlardır (bakı-nız paragraf 15-22).

38. Bu kabulle, Mahkeme, Sözleşme’de çevrenin genel olarak

(11)

top-lumunda böyle bir korumaya dair bilincin öneminin giderek arttığının kabul edildiğini belirtmektedir (bakınız, Fredin / İsveç (no. 1),18 Şubat 1991, Seri A no. 192, sayfa 16, paragraf 48). Ayrıca Mahkeme birçok davada benzer sorunları ele almış ve çevrenin korunmasının önemi-ni vurgulamıştır (bakınız, diğerleri yanında, Taşkın ve Diğerleri /

Türki-ye, no. 46117/99, AİHM 2004-X, Moreno Gómez / İspanya, no. 4143/02,

AİHM 2004-X; Fadeyeva / Rusya, no. 55723/00, AİHM 2005-IV). Mahke-me, yukarıda belirtilenler ışığında ve yerel mahkeme tarafından belir-tilen gerekçeleri göz önünde bulundurarak, başvurucuların, doğanın ve ormanların korunması olarak ifade edilen kamusal yarar gerekçe-siyle mülkiyetlerinden mahrum bırakıldıklarının tartışmasız olduğu-nu belirtmektedir (bakınız, Lazaridi / Yunanistan , no. 31282/04, parag-raf 34, 13 Temmuz 2006). Mahkeme böylesi bir mülkiyetten mahrum bırakmanın meşru bir amaca haiz olduğunu belirmektedir.

39. Bu aşamada söz konusu müdahalenin başvurucuların menfaati

ile toplumun menfaatleri arasında bir bütün olarak adil bir denge ku-rup kurmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. İtiraz edilen tedbirin zorunlu adil dengeyi sağlayıp sağlamadığı ve özellikle de başvurun-lar üzerinde orantısız bir yük teşkil edip etmediği hususbaşvurun-larının değer-lendirilmesinde ulusal mevzuatın ihtiva ettiği tazmin koşulları belirle-yicidir. Bu bakımdan Mahkeme daha öncesinde, taşınmazın değerine uygun makul bir miktarda ödeme yapılmaksızın malvarlığına el koy-manın doğal olarak orantısız bir müdahale oluşturacağına ve 1 nolu Protokol’ün 1. maddesi gereğince hiçbir tazminat ödenmemesinin sa-dece istisnai durumlarda haklı görülebileceğine hükmetmiştir (bakı-nız N.A. ve Diğerleri / Türkiye, no. 37451/97, paragraf 41, AİHM 2005-X;

Nastou / Yunanistan (no. 2), no. 16163/02, paragraf 33, 15 Temmuz 2005; Jahn ve Diğerleri / Almanya [BD], no. 46720/99, 72203/01 ve 72552/01,

paragraf 111, AİHM 2005-VI).

40. Söz konusu davada başvurucular, uğradıkları zarar için yerel

mahkemelerde dava açmış olmalarına rağmen, malvarlıklarının hazi-neye devredilmesi nedeniyle hiçbir tazminat almamışlardır. Başvuru-culara arazilerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle tazminat sağlan-masına ilişkin iç hukuk yolunun bulunmaması nedeniyle malvarlığı-nın kullanımına ilişkin hakları ihlal edilmiştir. Bu bağlamda Mahke-me, Hükümet’in, başvurucuların ailesinin geçimi için ana gelir kay-nağı olan arazilerinden mahrum bırakıldıkları halde, hiçbir tazminat

(12)

ödenmemesini haklı gösterecek istisnai bir durum bildirmediğini be-lirtmektedir.

41. Yukarıda belirtilenler ışığında Mahkeme, başvuruculara hiçbir

tazminat hükmedilmemesiyle taşınmazın korunması ile kamu yararı-nın gerekleri arasında kurulması zorunlu olan adil dengenin başvuru-lar aleyhine sağlanamadığı kanaatindedir (bakınız, N.A. ve Diğerleri, paragraf 42)..Bu nedenle Sözleşme’nin 1 no.’lu Protokolü’nün 1. mad-desi ihlal edilmiştir.

II. SÖZLEŞMENİN 13. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

42. Başvurucular ayrıca mülkiyetlerinden mahrum

bırakılmala-rı nedeniyle tazminat almalabırakılmala-rını sağlayacak etkin iç hukuk yollabırakılmala-rının bulunmamasından yakınmışlardır. Başvurucular Sözleşme’nin aşağı-da aktarılan 13. maddesine aşağı-dayanmışlardır:

“Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ih-lal fiili resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak ya-pılmış da olsa, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahip-tir.”

43. Hükümet bu iddiaya itiraz etmiştir.

44. Mahkeme, bu yakınmanın yukarıda belirtilen yakınmayla

bağ-lantılı olduğuna ve bu nedenle de aynı şekilde incelenebilir (kabul edi-lebilir) olarak ilan edilmesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir.

45. Buna karşın Mahkeme 1 no.’lu Protokol’ün 1. maddesiyle

ilgi-li tespitini (bakınız paragraf 40-41) göz önüne alarak, işbu dava bağ-lamında Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edilip edilmediği husu-sunda ayrı bir inceleme yapılmasının zorunlu olmadığı kanaatinde-dir (bakınız diğerlerinin yanı sıra Kadriye Yıldız ve Diğerleri / Türkiye no. 73016/01, paragraf 33, 10 Ekim 2006).

III. SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI 46. Sözleşme’nin 41. maddesi şöyledir:

(13)

verir-se ve ilgili Yükverir-sek Sözleşmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen tela-fi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören tarafın hakkaniyete uygun bir surette tatminine hükmeder.”

47. Başvurucular, maddi zararları açısından 760.927,50 TL

(434,743.24 Euro) talep etmişlerdir. Başvurucular resmi makamlarca el konulan arazinin toplam alanının 8.454,75 metrekare ve metrekare de-ğerinin ise ortalama 90,00- TL (51.42 Euro) olduğunu iddia etmişlerdir.

48. Başvurucular ayrıca 50.000,00 TL (28,571.42 Euro) manevi

taz-minat talep etmişlerdir. Başvurucular bu bağlamda yetkili makamla-rın arazilerine el koymasından sonra fakirlik içinde yaşadıklamakamla-rını be-lirtmişlerdir. Birinci başvurucu ev hanımı olup, vefat etmiş olan eşinin emekli maaşının bir kısmı ile yaşamaktadır ve başkaca bir geliri bulun-mamaktadır. İkinci başvurucu ise ekonomik durumunun kötülüğü ne-deniyle ülkeyi terk etmeye zorlanmış ve zor şartlarda yaşamaya çalış-tığı Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmıştır.

49. Başvurucular yargılama masraf ve giderleri konusunda ise,

kendileri ve seleflerinin, 1986 ve 2002 yılları arasında yerel mahkeme-ler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi huzurunda 16 yıl süren hu-kuki mücadelelerinde hatırı sayılır harcamalar yapmış olmaları ne-deniyle, Mahkeme tarafından sembolik olarak uygun bir miktar olan 30.000,00- Euro hükmedilmesini talep etmişlerdir.

50. Hükümet, başvurucular tarafından talep edilen meblağların

spekülatif ve dayanaksız olduğunu belirtmiştir.

51.Mahkeme, davanın koşulları kapsamında, Sözleşme’nin 41.

maddesinin uygulaması konusunda kararının henüz hazır olmadığı-na buolmadığı-na karşın 41. madde uygulamasının saklı tutulmak zorunda ol-duğuna ve başvurucular ile davalı hükümet arasında anlaşma sağlan-ması olasılığına gereken önemin verileceğine hükmetmiştir.

BU GEREKÇELERLE, MAHKEME OYBİRLİĞİYLE

1. Başvuruyu incelenebilir (kabuledilebilir) olarak ilan eder. 2. Sözleşme’nin 1 no.’lu Protokolü’nün 1. maddesinin ihlal

(14)

3. Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiği şikâyetine ilişkin ayrı

bir incelenmenin gerekli olmadığına hükmeder.

4. Sözleşme’nin 41. maddesinin uygulaması konusundaki kararın

henüz hazır olmaması nedeniyle

a. Bu hususun saklı tutulmasına,

b. Hükümet ve başvuranların, Sözleşme’nin 44. maddesi 2.

parag-rafı gereğince nihai karar tarihinden itibaren 3 ay içerisinde konu hak-kındaki görüşlerini yazılı olarak bildirmeye ve özellikle bir anlaşma-ya varmaları halinde bu hususta Mahkeme’yi bilgilendirmeye davet edilmesine,2

c. Sonraki usulün saklı tutulmasına ve Daire Başkanı’nın bu

hu-susta yetkili kılınmasına karar verilmiştir.

İşbu karar İngilizce olarak kaleme alınmış ve Mahkeme İç Tüzüğü’nün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca yazılı olarak ilan edilmiştir.

Françoise Elens-Passos Françoise Tulkens Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Başkan

2 Mahkeme, işbu başvuruya ilişkin 41.madde altındaki incelemesini 24 Kasım 2009

tarihli kararıyla sonuçlandırmış ve bu karar 24 Şubat 2010 tarihinde kesinleşmiş-tir. Mahkeme anılan kararıyla başvurucular lehine 100.000 Euro maddi tazminata, 5.000.-Euro’da avukatlık ücreti ve masraflara hükmetmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

3- Taşınmaz malın sahibine ve lehtara ait veya yetkili temsilcilerinin nüfus cüzdanı veya pasaportu ve temsil belgesi 4- Gerçek kişilerde fotoğraf ,.. 5- Bina

**Belediye ve mücavir alan içinde kalan ve henüz imar uygulaması yapılmamış kadastro parsellerinde, imar parseli için hesaplanan hizmet bedelinin 1/2 si tahsil edilir.. **Belediye

Gerçek kişi sorgulama; TC kimlik no,ad,soyad gibi bilgiler ile kişinin kurum yetkisi dahilinde bilgilerine erişilir. Tüzel Kişi sorgumalar; Kurum Ad, Sicilno, Vergino bilgilerinden

Sınav süresi 80 (seksen) dakikadır. ĠĢaretlemelerinizi yumuĢak uçlu kurĢun kalem ile, iĢaretleme yapacağınız alanı taĢırmadan yapınız. DeğiĢtirmek istediğiniz bir

a) Devletin sorumluluğu altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulmasını, taşınmazlarla ilgili her türlü akitli ve akitsiz tapu işlemleri ile tescil

Tapu Kadastro Modernizasyon Projesi (TKMP) Bu proje, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün kuruluşundan bu yana yürütülen kadastro çalışmaları sonucu

Bahsi gecen sözleşmelerin TKMP kapsamında 22-a uygulamalarına ait olması halinde ; Teklif Sahibinin ihalede yeterlilik alabilmesi için en az, teklif verdiği sözleşme

A) Azil belgeleri noterlikten ihtarname şeklinde gelmelidir. B) Vekaletten aziller, her harf için sicilde ayrılan bölüme yazılır. C) Azil belgesi geldiğinde hemen yazılarak