• Sonuç bulunamadı

Bipolar bozuklukta mevsimsellik ve klinik özellikler ile ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bipolar bozuklukta mevsimsellik ve klinik özellikler ile ilişkisi"

Copied!
122
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI

BİPOLAR BOZUKLUKTA MEVSİMSELLİK VE

KLİNİK ÖZELLİKLER İLE İLİŞKİSİ

Tıpta Uzmanlık Tezi Dr. Yusuf Ziya ÖZDEMİR

Tez Danışmanı Prof. Dr. Simavi VAHİP

Temmuz 2018

(2)

ii

TEŞEKKÜR

Tez hazırlama sürecimin her aşamasında beni destekleyen ve cesaretlendiren, gösterdiği anlayış, sabır ve güler yüzüyle hep yanımda olduğunu hissettiğim değerli tez danışmanım Prof. Dr. Simavi VAHİP’ e,

Başta anabilim dalı başkanımız Prof. Dr. Şebnem PIRILDAR olmak üzere tüm EÜTF Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyelerine,

Asistanlık sürecim boyunca birlikte vakit geçirmekten keyif aldığım ve bir ömür süreceğini düşündüğüm dostluklar kurmama vesile olan tüm EÜTF Psikiyatri Anabilim Dalı asistanlarına, hemşirelerine ve personeline,

Hasta alım sürecinde yardımlarını esirgemeyen Uz. Dr. Özgür İde KARAÇAM’a, Tezin istatistikler işlemlerini gerçekleştiren Doç. Dr. Timur KÖSE’ye,

Bugünlere gelmemi sağlayan, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen ve daima yanımda olan aileme ve keşke bugünleri görseydi dediğim babama,

Hayatımda dokunduğu birçok noktayı kendi gibi güzelleştiren, varlılığıyla mutluluk duyguduğum Dr. Merve AKIN’ a,

Bu tezin yazılması da dahil olmak üzere birçok bilgi ve tecrübe edinmemi sağlayan hastalarıma

Sonsuz minnet ve şükranlarımı sunuyorum

(3)

iii

ÖZET

BİPOLAR BOZUKLUKTA MEVSİMSELLİK VE KLİNİK ÖZELLİKLER İLE İLİŞKİSİ

Özdemir YZ (2018)

Tıpta uzmanlık tezi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, İzmir

GİRİŞ: Bipolar bozukluk hastalarında mevsimsel değişikliklerin klinik özellikler, seyir ve tedavi üzerine etkileri olduğu eski çağlardan beri bilinmektedir. Çeşitli sınıflandırma sistemlerinde mevsimsel örüntü ile ilgili farklı betimlemeler olduğu görülmektedir. Bu sınıflamalardan en yenisi olan DSM 5’in betimlemesini kullanarak mevsimsel örüntünün klinik özelliklerle ilişkisini araştıran çalışma sayısı çok azdır. Bu konuda yapılacak araştırmalar, konuya yeni açıklamalar ve yaklaşımlar getirme potansiyeline sahiptir.

AMAÇ: Bu çalışmada DSM 5 ölçütlerine göre mevsimsel seyir gösteren bipolar bozukluk tanılı hastalarla mevsimsel seyir göstermeyen hastaların klinik özellikler açısından farklılıklarının araştırılması amaçlanmıştır.

YÖNTEM: Çalışma 4 Ocak 2018 – 30 Nisan 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. EÜTF Psikiyatri Anabilim Dalı Affektif Hastalıklar Birimi’nde izlenmekte olan ya da yataklı servislerden iyileşerek taburculuğu planlanan, DSM 5’e göre bipolar bozukluk tanısı almış ve remisyonda olan, geçerli ve güvenilir bilgi vermeyi engelleyecek bir bozukluğu olmayan, birden fazla aynı türde duygudurum epizodu yaşamış ve gönüllü olur veren ardışık her hasta çalışmaya alındı.

Hastalar ve yakınlarıyla görüşme, alım ölçütlerinin karşılanıp karşılanmadığına karar verme, tanı koyma ve klinik bilgiler toplama süreçleri iki psikiyatrist (Y.Z.Ö ve Ö.İ.K.) tarafından gerçekleştirildi. Geriye dönük olarak toplanan bilgilerin güvenilirliğini ve niteliğini artırmak üzere olası tüm bilgi kaynaklarına ulaşılmaya ve kullanılmaya çalışıldı. Hasta, en az bir yakını ve hastaya ait ulaşılabilen tüm kayıt ve belgeler değerlendirilen başlıca bilgi kaynaklarıydı. İlk adımda toplanan bilgilerle her hasta için bir yaşam çizelgesi (life chart) oluşturuldu. Hem bu çizelgenin hem de çalışma ekibi tarafından hazırlanan Veri Toplama Formu’nun (Ek-2) yardımıyla gerekli sosyodemografik, klinik ve tedavi ile ilişkili bilgiler toplandı.

BULGULAR: Çalışmaya 104 hasta alındı. Hastaların %57,7’si kadın, %42,3’ü erkekti. DSM 5 mevsimsel örüntü betimlemesine göre hastaların %4,8’inde depresyon, %1,9’unda mani ve %1,9’unda hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü belirlendi. DSM 5 mevsimsel örüntü belirleyici ölçütlerinden C ölçütündeki ‘son iki yıl’ ifadesi yerine ‘yaşam boyu herhangi ardışık iki yıl’ kullanılarak yapılan değerlendirmede hastaların %23,1’inde depresyon epizodları ile ilişkili, %15,4’ünde mani epizodları ile ilişkili ve %4,8’inde hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü belirlendi. Özgün DSM 5 ölçütüne göre belirlenen mevsimsel örüntülü hasta sayısının azlığı kapsamlı istatistiksel değerlendirme yapmaya olanak vermedi. Öte

(4)

iv yandan C ölçütünde yapılan değişiklik ile belirlenen mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastalar, sosyodemografik, klinik ve tedavi özellikleri yönünden karşılaştırıldılar. Bu karşılaştırmalardan elde edilen sonuçlar şunlardır:

Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalarda yaşam boyu depresif epizod sayısı (p<0,01), depresif epizodlarından herhangi birinde atipik özellikler belirlenen hastaların oranı (p=0,019), toplam epizod sayısı (p<0,01), epizodlar arası kalıntı belirti belirlenen hastaların oranı (p=0,006), depresif nitelikte kalıntı belirti belirlenen hastaların oranı (p<0,01) ve ortalama epizod sıklığı (p=0,032) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu. Döngü uzunlukları ortalaması ise depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde (p=0,014) daha düşük bulundu.

Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalarda yaşam boyu toplam manik epizod sayısı (p=0,02), toplam epizod sayısı (p=0,042), mani baskın tip oranı (p=0,018) ve hastane yatış sayısı (p=0,018) mevsimsel örüntü göstermeyen hastalardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu. Öte yandan mani/hipomani ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalarda hastalık başlangıç yaşı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde (p=0,023) düşüktü.

Depresyon, mani ve hipomani, yani ‘herhangi bir epizod’ ile ilişkili mevsimsel örüntü belirlenen hastalarda mevsimsel örüntü belirlenmeyen hastalara kıyasla yaşam boyu depresif epizod sayısı (p=0,013), yaşam boyu manik epizod sayısı (p=0,001), depresif epizodlarından herhangi birinde atipik özellikler (p=0,003) ve melankolik özellikler belirlenen hastaların oranı (p=0,025), toplam epizod sayısı (p<0,01), ortalama epizod sıklığı (p=0,012), epizodlar arası kalıntı belirti belirlenen hastaların oranı (p=0,034), hastane yatış sayısı (p=0,01) ve DMİ egemenliğinde seyir örüntüsü belirlenen hasta oranı (p=0,025) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu. SONUÇ: Çalışmamızın birincil amacı olmasa da belki de en önemli sonucu DSM 5 mevsimsel örüntü ölçütlerinden C ölçütündeki kısıtlayıcı betimlemeyi göstermesidir. Bir diğer önemli sonuç mevsimsel örüntü gösteren bipolar bozukluk hastalarının mevsimsel örüntü göstermeyen hastalara kıyasla klinik özellikler, seyir ve tedavi özellikleri açısından pek çok farklılık taşıdığının gösterilmiş olmasıdır. Bu farklılıkların göreli daha ağır epizod özellikleri ve klinik gidiş ile ilişkili olabileceği düşünülebilir. Ancak çalışmanın üçüncül merkez niteliğindeki tek bir merkezde yapılmış olması sonuçların genellenebilirliğini kısıtlamaktadır. Konunun, bipolar bozukluk popülasyonunu daha iyi temsil eden örneklem ile daha ileri çalışmalarla ele alınmasına gereksinim olduğu açıktır.

ANAHTAR KELİMELER: Bipolar bozukluk, mevsimsellik, mevsimsel örüntü, klinik özellikler, seyir, tedavi

(5)

v

ABSTRACT

SEASONAL PATTERN IN BIPOLAR DISORDER AND ITS RELATIONSHIP WITH CLINICAL FEATURES

Özdemir YZ (2018)

Dissertation, Ege University School of Medicine Department of Psychiatry, Izmir

INTRODUCTION: Since ancient times, it has been known that seasonal changes have effects on clinical features, course and treatment of patients with bipolar disorder. The term seasonal pattern is described differently in various classification systems. The number of studies investigating the relation of seasonal pattern with clinical features using description in the DSM 5, the latest of these classifications, is very limited. Studies in this area have the potential to arise new explanations and approaches.

OBJECTIVE: The aim of this study was to investigate the differences in clinical features between bipolar disorder patients with and without seasonal pattern according to the DSM 5 criteria.

METHODS: The study was conducted in Affective Disorders Unit in Ege University School of Medicine, Department of Psychiatry between 4 January 2018 and 30 April 2018. Every consecutive patient who admitted to the outpatient clinic as well as recovered hospitalized patients who were planned to be discharged was screened for eligibility. Patients who were diagnosed with bipolar disorder according to the DSM 5 criteria, had experienced more than one same kind of mood episode, gave informed consent and did not have a disorder that would preclude giving valid and reliable information were recruited to the study.

The processes of interviewing patients and their relatives, diagnosing the patient, deciding whether the inclusion criteria were met and collecting clinical information were done by two psychiatrists (Y.Z.Ö. and Ö.İ.K.). All possible sources of

(6)

vi quality of the information collected retrospectively. Primary sources for information were patient, at least one relative of patient, and all available medical records and documents. As a first step a life chart was formed with the gathered information for each patient. The necessary sociodemographic data, clinical information and

treatment related information were collected with the guidance of the life chart and the Data Collection Form (Annex 2) prepared by the study team.

RESULTS: One hundred and four patients were included in the study. The percentage of female patients was 57.7 while the percentage of male patients was 42.3. A seasonal pattern was associated with depressive episodes in 4.8%, with manic episodes in 1.9% and with hypomanic episodes in 1.9% of patients according to the seasonal pattern description in the DSM 5. When “any two consecutive years” criterion was used instead of the “last two years” in criterion C of the seasonal pattern description in the DSM 5, depressive episodes associated seasonal pattern rate was 23.1%, manic episodes associated seasonal pattern rate was 15.4% and the hypomanic episodes associated seasonal pattern rate was 4.8% among patients.

Since there were only very few patients fulfilling DSM 5 seasonal pattern criteria this did not allow us to have comprehensive statistical analyses with these data. On the other hand, sociodemographic, clinical and treatment characteristics of patients were compared between two groups: patients with and without seasonal pattern after the change in criterion C. Results from these comparisons are as follows:

The following characteristics were found to be significantly higher among patients who have depressive episodes associated seasonal pattern in compare to patients who have not depressive episodes associated seasonal pattern: number of lifetime

depressive episodes (p<0.01), rates of patients who have atypical features in any of their depressive episodes (p=0.019), total number of mood episodes (p<0.01), rates of patients who have residual symptoms between episodes (p=0.006), rates of patients who have residual depressive symptoms (p<0.01) and mean frequency of mood episodes (p=0,032). Mean cycle lengths were significantly lower (p=0.014) in patients with depressive episodes associated seasonal pattern.

(7)

vii The following characteristics were found to be significantly higher among patients with manic or hypomanic episodes associated seasonal pattern compare to patients without any manic or hypomanic episodes associated seasonal pattern: total number of manic episodes (p=0,02), total number of mood episodes (p=0,042), manic predominant polarity (p=0,018) and number of hospitalizations (p=0,018). On the other hand, the age of onset of illness in patients with manic or hypomanic episodes associated seasonal pattern was significantly lower (p = 0.023).

Several characteristics were found to be significantly higher among patients with any kind of mood episode (depressive, manic or hypomanic) associated seasonal pattern compare to patients without any seasonal pattern. These are number of lifetime depressive episodes (p=0.013), number of lifetime manic episodes (p=0.001), rates of patients who have atypical features in any of their depressive episodes (p=0.003), rates of patients who have melancholic features in any of their depressive episodes (p=0.025), total number of mood episodes (p<0.01), mean frequency of mood episodes (p=0,012), rates of patients who have residual symptoms between episodes (p=0.034), number of hospitalizations (p=0.01) and rates of patients who have predominantly DMI pattern of course (p=0.025).

CONCLUSION: Perhaps, the most important result, though not the primary aim of our study, is showing that criterion C of seasonal pattern in the DSM 5 has a

restrictive description. Another important result is that bipolar disorder patients with seasonal pattern show many differences in clinical features, course and treatment characteristics compared to patients without seasonal pattern. These differences may be related to relatively more severe episode features and clinical course. However, the fact that the study conducted at a single centre with tertiary centre characteristics, limits the generalizability of the results. It is clear that there is a need for further studies with samples that better represent the bipolar disorder population.

KEYWORDS: Bipolar disorder, seasonality, seasonal pattern, clinical features, course, treatment

(8)

viii İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR ... ii ÖZET... iii ABSTRACT ... v KISALTMALAR ... xi TABLOLAR ... xiv GRAFİKLER ... xv 1. GİRİŞ ... 1 2. GENEL BİLGİLER ... 2 2.1 Tarihçe ve Sınıflandırma ... 2

2.2 Bipolar Bozukluğa Ilişkin Bazı Özellikler ... 4

3. MEVSİMSELLİK ... 8

3.1 Bipolar Bozuklukta Mevsimsel Örüntü Üzerine Araştırmalar ... 12

3.2 Bipolar Bozuklukta Mevsimsel Örüntüyü Destekler Nitelikte Çalışmalar ... 12

3.3 Bipolar Bozuklukta Mevsimsel Örüntüyü Desteklemeyen Nitelikte Çalışmalar ... 16

3.4 Mevsimselliğin Biyolojisi ... 18

3.5 Bipolar Bozukluktaki Mevsimsel Örüntü ve Klinik Özelliklerin İlişkisini Ele Alan Araştırmalar ... 20

4. AMAÇ ... 23

5. GEREÇLER VE YÖNTEM ... 24

5.1. Çalışma Grubu ... 24

5.2. Veri Toplama Araçları ... 25

6. İSTATİSTİKSEL ANALİZ ... 25

(9)

ix

7.1 Örneklemin Özellikleri ... 26

7.1.1 Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri ... 26

7.1.2 Örneklemin Klinik Özellikleri ... 27

7.1.2.1 Hastalık ile ilişkili genel özellikleri ... 27

7.1.2.2 Yaşam Boyu Epizod Özellikleri ... 29

7.1.3 Tedavi ile Ilgili Özellikleri ... 31

7.1.3.1 Son Tedavi Özellikleri ... 31

7.1.3.2 Tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik değerlendirmeleri ... 34

7.2 Mevsimsel Örüntü ile Ilgili Değerlendirmeler ... 35

7.2.1 DSM 5 ‘Mevsimsel Örüntü Belirleyicisi’ Ölçütlerine Göre Değerlendirme ... 35

7.2.2 DSM 5 ‘Mevsimsel Örüntü Belirleyicisi’ Ölçütlerinden C Ölçütü Değiştirilerek Yapılan Uyarlama Sonucunda Mevsimsel Örüntü Değerlendirmeleri ... 36

7.2.2.1 ‘Son iki yıl’ yerine ‘yaşam boyu herhangi ardışık iki yıl’ betimlemesi kullanıldığında mevsimsel örüntü ölçütlerinin karşılandığı yaş ve hastalık süresi ... 38

7.3 Değiştirilmiş C Ölçütü Kullanıldığında Mevsimsel Örüntü Gösteren Hastalar ile Mevsimsel Örüntü Göstermeyen Hastaların Karşılaştırılması ... 39

7.3.1 Depresyon Epizodları ile Ilişkili Mevsimsel Örüntü Gösteren Hastalar ile Mevsimsel Örüntü Göstermeyen Hastaların Karşılaştırılması ... 39

7.3.1.1 Sosyodemografik özelliklerin karşılaştırılması ... 39

7.3.1.2 Klinik özelliklerin karşılaştırılması ... 40

7.3.1.2.1 Hastalık ile ilişkili genel özelliklerin karşılaştırılması ... 40

7.3.1.2.2 Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösterenlerde yaşam boyu epizod özellikleri... 41

7.3.1.3 Tedavi ile ilişkili özelliklerin karşılaştırılması ... 45

(10)

x 7.3.1.3.2 Tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik

değerlendirmeleri ... 46 7.3.2 Mani Epizodları ile Ilişkili Mevsimsel Örüntü Gösteren Grup ile

Mevsimsel Örüntü Göstermeyen Grubun Karşılaştırılması... 48 7.3.2.1 Sosyodemografik özelliklerin karşılaştırılması ... 48 7.3.2.2 Klinik özelliklerin karşılaştırılması ... 49

7.3.2.2.1 Hastalık ile ilişkili genel özelliklerin karşılaştırılması ... 49 7.3.2.2.2 Mani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü

gösterenlerde yaşam boyu epizod özellikleri ... 50 7.3.2.3 Tedavi ile ilişkili özelliklerin karşılaştırılması ... 54 7.3.2.3.1 Son tedavi özelliklerinin karşılaştırılması ... 54 7.3.2.3.2 Tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik

değerlendirmeleri ... 55 7.3.3 Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren

hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların karşılaştırılması ... 56 7.3.3.1 Sosyodemografik özelliklerin karşılaştırılması ... 56 7.3.3.2 Klinik özelliklerin karşılaştırılması ... 57

7.3.3.2.1 Hastalık ile ilişkili genel özelliklerin karşılaştırılması ... 57 7.3.3.2.2 Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel

örüntü gösterenlerde yaşam boyu epizod özellikleri... 58 7.3.3.3 Tedavi ile ilşikili özelliklerin karşılaştırılması ... 62 7.3.3.3.1 Son tedavi özelliklerinin karşılaştırılması ... 62 7.3.3.3.2 Tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik

değerlendirmeleri ... 64 7.3.4 Mani ve Hipomani Epizodları Ile Ilişkili Mevsimsel Örüntü

Gösteren Hastalar ile Mevsimsel Örüntü Göstermeyen Hastaların Karşılaştırılması ... 65 7.3.4.1 Sosyodemografik özelliklerin karşılaştırılması ... 65 7.3.4.2 Klinik özelliklerin karşılaştırılması ... 66

(11)

xi 7.3.4.2.1 Hastalık ile ilişkili genel özelliklerin

karşılaştırılması ... 66

7.3.4.2.2 Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsellik gösterenlerde yaşam boyu epizod özellikleri ... 67

7.3.4.3 Tedavi ile ilişkili özelliklerin karşılaştırılması ... 71

7.3.4.3.1 Son tedavi özelliklerinin karşılaştırılması ... 71

7.3.4.3.2 Tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik değerlendirmeleri ... 72

7.3.5 Herhangi bir epizod ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların karşılaştırılması ... 73

7.3.5.1 Sosyodemografik özelliklerin karşılaştırılması ... 73

7.3.5.2 Klinik özelliklerin karşılaştırılması ... 75

7.3.5.2.1 Hastalık ile ilişkili genel özelliklerin karşılaştırılması ... 75

7.3.5.2.2 Herhangi bir epizoda ilişkin mevsimsel örüntü gösterenlerde yaşam boyu epizod özellikleri ... 75

7.3.5.3 Tedavi ile ilişkili özelliklerin karşılaştırılması ... 79

7.3.5.3.1 Son tedavi özelliklerinin karşılaştırılması ... 79

7.3.5.3.2 Tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik değerlendirmeleri ... 81

7.4 İstatistiksel Olarak Anlamlı Bulunan Bulguların Özeti ... 81

8. TARTIŞMA ... 83

KAYNAKLAR ... 92

EKLER ... 100

Ek-1 Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu ... 100

(12)

xii

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Çeşitli mevsimsel örüntü betimlemeleri ... 11

Tablo 2. Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü destekler nitelikte çalışmalar ... 14

Tablo 3. Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü desteklemeyen nitelikte çalışmalar ... 17

Tablo 4. Örneklemin sosyodemografik özellikleri ... 26

Tablo 5. Örneklemin hastalık ile ilişkili genel özellikleri ... 28

Tablo 6. Örneklemin yaşam boyu epizod özellikleri ... 30

Tablo 7. Örneklemin son tedavi özellikleri ... 32

Tablo 8. Örneklemin tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik değerlendirmeleri ... 34

Tablo 9. Örneklemin DSM 5 mevsimsel örüntü belirleyicisi ölçütlerine göre değerlendirilmesi ... 36

Tablo 10. DSM 5 mevsimsel örüntü belirleyicisi ölçütlerinden C ölçütündeki ‘son iki yıl’ ifadesi yerine ‘yaşam boyu herhangi ardışık iki yıl’ kullanıldığında mevsimsel örüntü dağılımları ... 37

Tablo 11. ‘Son iki yıl’ yerine ‘yaşam boyu herhangi ardışık iki yıl’ betimlemesi kullanıldığında mevsimsel örüntü ölçütlerinin karşılandığı yaş ve hastalık süresi ... 39

Tablo 12. Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren grup ile mevsimsel örüntü göstermeyen grubun sosyodemografik özellikler yönünden karşılaştırılması ... 40

Tablo 13. Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların hastalık ile ilişkili genel özellikler yönünden karşılaştırılması... 42

Tablo 14. Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların yaşam boyu epizod özellikleri yönünden karşılaştırılması ... 44

Tablo 15. Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların son tedavi özellikleri yönünden karşılaştırılması ... 46

(13)

xiii Tablo 16. Depresyon epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren

hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik özellikleri yönünden

karşılaştırılması ... 47 Tablo 17. Mani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile

mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların sosyodemografik

özelliklerinin karşılaştırılması ... 49 Tablo 18. Mani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile

mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların hastalık ile ilişkili genel

özelliklerinin karşılaştırılması ... 51 Tablo 19. Mani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile

mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların yaşam boyu epizod

özelliklerinin karşılaştırılması ... 53 Tablo 20. Mani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile

mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların son tedavi özelliklerinin

karşılaştırılması ... 55 Tablo 21. Mani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar ile

mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların tedaviye yanıt, tedaviye

uyum ve işlevsellik özelliklerinin karşılaştırılması ... 56 Tablo 22. Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren

hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların

sosyodemografik özelliklerinin karşılaştırılması ... 57 Tablo 23. Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren

hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların hastalık ile

ilişkili genel özelliklerinin karşılaştırılması ... 59 Tablo 24. Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar

ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların yaşam boyu epizod

özelliklerinin karşılaştırılması ... 61 Tablo 25. Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren

hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların son tedavi

özelliklerinin karşılaştırılması ... 63 Tablo 26. Hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren

hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların tedaviye

(14)

xiv Tablo 27. Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü

gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların

sosyodemografik özelliklerinin karşılaştırılması ... 66 Tablo 28. Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü

gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların

hastalık ile ilişkili genel özelliklerinin karşılaştırılması ... 68 Tablo 29. Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü

gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların

yaşam boyu epizod özelliklerinin karşılaştırılması ... 70 Tablo 30. Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü

gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların son

tedavi özelliklerinin karşılaştırılması ... 72 Tablo 31. Mani ve hipomani epizodları ile ilişkili mevsimsel örüntü

gösteren hastalar ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik özelliklerinin

karşılaştırılması ... 73 Tablo 32. Herhangi bir epizod ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar

ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların sosyodemografik

özelliklerinin karşılaştırılması ... 74 Tablo 33. Herhangi bir epizod ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar

ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların hastalık ile ilişkili

genel özelliklerinin karşılaştırılması ... 76 Tablo 34. Herhangi bir epizod ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar

ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların yaşam boyu epizod

özelliklerinin karşılaştırılması ... 78 Tablo 35. Herhangi bir epizod ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar

ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların son tedavi

özelliklerinin karşılaştırılması ... 80 Tablo 36. Herhangi bir epizod ile ilişkili mevsimsel örüntü gösteren hastalar

ile mevsimsel örüntü göstermeyen hastaların tedaviye yanıt,

tedaviye uyum ve işlevsellik özelliklerinin karşılaştırılması ... 81 Tablo 37. İstatistiksel olarak anlamlılığa ulaşan sonuçların özeti ... 82

(15)

xv

GRAFİKLER DİZİNİ

Grafik 1. Mevsimsel örüntü belirleyicisi sıklığının özgün DSM 5 ve C

(16)

xvi

KISALTMALAR

ABD : Amerika birleşik devletleri BPB : Bipolar bozukluk

BP I : Bipolar I bozukluk

BP II : Bipolar II bozukluk

BPS : Bipolar spektrum bozuklukları

DEHB : Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

DSM : Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders- Ruh hastalıkları tanı

ve istatistik kılavuzu DSÖ : Dünya sağlık örgütü

HPA : Hipotalamo-Pitüiter-Adrenal

ICD : Uluslararası hastalık sınıflandırma kitapçığı

MDB : Major Depresif Bozukluk

NaSSA : Nöradrenalin seçici seçici serotonin gerialım inhibitörü

NDRI : Nöradrenalin dopamin geri alım inhibitörü

NIMH : National Institute of Mental Health

MT 1 : Melatonin reseptör 1

MT 2 : Melatonin reseptör 2

OKB : Obsesif kompülsif bozukluk

SAD : Seasonal Affective Disorder – Mevsimsel duygudurum bozukluğu

SCN : Suprachiasmatic Nucleus - Suprakiazmatik çekirdek

SPAQ : Seasonal Pattern Assesment Questionnaire - Mevsimsel gidiş değerlendirme

formu

SSRI : Seçici serotonin geri alım inhibitörü

SNRI : Seçici nöradrenalin geri alım inhibitörü

(17)

1

1. GİRİŞ

Bipolar bozukluk (BPB), yaşam boyu sürebilen, mani, hipomani, depresyon ve karma özellikli epizodlarla seyreden ve bu epizodların değişken şiddet, sıklık ve sıra ile ortaya çıkabildiği, arada normal dönemlerin olduğu, toplumsal, mesleki, ailevi ve özel yaşamda işlevselliği önemli derecede etkileyebilen süreğen bir hastalıktır (Grande ve ark, 2013).

Günümüzde hastalığın patofizyolojisini açıklamaya yönelik yapılan çalışmaların birçoğu kronobiyolojik düzensizliğin bipolar bozukluğun temel unsurunu temsil edebileceği ve bu bozukluğun patofizyolojisinde rol oynayabileceği görüşünü desteklemektedir (Salvadore ve ark, 2010). Bipolar bozukluk hastalarında kronobiyolojik düzensizliğin sirkadiyen ritimler ile ilişkili özelliklerin yanında mevsimsellik gibi sirkannual ritimler ile ilişkili özelliklerden etkilenebileceği bilinmektedir (Vahip S, 2012).

Mevsimsel değişikliklerin ruh hali, enerji, uyku uzunluğu, iştah, beslenme tercihi veya diğer insanlarla sosyalleşmek istemek gibi ölçütleri etkileme derecesi mevsimsellik olarak adlandırılabilir (Kasper ve ark, 1989). Bazı yazarlar bipolar bozukluk hastalarında duygudurum ve davranışlardaki mevsimsel değişikliklerin unipolar hastalara ve sağlıklı kontrollere göre anlamlı derecede daha yüksek olduğunu belirtmiştir (Colom ve Vieta, 2009).

Bipolar bozukluk hastalarının hastane başvurularında, duygudurum epizodlarının yinelemelerinde ve belirti dalgalanmalarında mevsimsel örüntü gözlemlemek mümkündür. BPB’daki mevsimsel örüntünün bu farklı görünümleri konuyla ilgili çalışmalar arası yöntemsel farklılıklara yol açmaktadır. Örneğin literatürde geriye dönük veya ileriye yönelik hastane başvurularında mevsimsel örüntünün değerlendirildiği çalışmaların yanında, DSM’de belirtilen mevsimsel örüntü ölçütlerine göre kategorik değerlendirmelerin yapıldığı çalışmalar da bulunmaktadır. Tüm bunların yanında bipolar bozukluk hastalarında mevsimsel örüntünün varlığını desteklemeyen çalışmalar da bulmak mümkündür (Geoffroy ve ark, 2014). Her ne kadar BPB’taki mevsimsel örüntü ile ilgili çalışmalar farklı sonuçlar bildirmiş olsa da konuyla ilgili artan veriler bipolar bozukluktaki mevsimsel örüntünün klinik ve hastalığın gidişatındaki önemini vurgulamaktadır.

(18)

2

2. GENEL BİLGİLER

Bipolar bozukluk (BPB) tekrarlayan depresif, manik, hipomanik ya da her iki uçtaki duygudurum epizod özelliklerini kapsayan karma özellikli epizodlarla karakterize ve bu epizodlar arasında kişinin bazen eşik altı belirtilerin görülebildiği, bazen de hiçbir belirtinin bulunmadığı ‘sağlıklı’ dönemlerle gidebilen süreğen seyirli bir duygudurum bozukluğudur (Judd ve ark., 2002). Depresif, manik veya hipomanik epizodların ortak özellikleri, kişinin duygudurumunda her zamanki gidişten farklı özellikler olmasıdır. Bu fark, depresif epizod duygulanımında izlenen isteksizlik, zevk alamama, elem ve keder şeklinde (disfori) ya da manik epizodda izlenen aşırı neşeli durum (öfori) veya kolay öfkelenme (irritabilite) şeklinde görülebilir. Mani belirtilerinin süre ve şiddet bakımından daha hafif seyrettiği durum ise "hipomani" olarak adlandırılır (APA, 2013).

2.1 Tarihçe ve Sınıflandırma

Duygudurum bozukluklarına ilişkin bilinen ilk gözlemler günümüzden yaklaşık iki bin yıl öncesine dayanmaktadır. O dönemlerde Hipokrat (MÖ 460-377) mani ve melankoli kavramlarından bahsetmiş, daha sonraki dönemlerde Areteus mani ve melankoli arasındaki bağlantıdan söz ederek aynı hastalarda farklı zamanlarda bu iki durumun görülebileceğinden söz etmiştir. Falret (1854) bazı psikotik hastaların diğerlerinden farklı olarak kendiliğinden iyileşmeler gösterdiğini, hastalığın periyodik olarak tekrarladığını gözlemlemiş ve bu hastalıklara ‘folie circulare-döngüsel delilik’ adını vermiştir. Emil Kraepelin (1921) fonksiyonel psikozları ‘dementia prekoks’ ve ‘manik-depresif psikoz’ olmak üzere ikiye ayırmış ve günümüzdeki bipolar bozukluk çalışmalarına öncülük etmiştir (Angst ve Sellaro, 2000).

Bleuler 1930’larda ‘affektif bozukluklar’ terimini kullanarak depresif ve manik belirtileri bir araya toplamıştır. Daha sonraki yıllarda nöroleptiklerin, antidepresan ilaçların ve ardından lityumun kullanıma girmesi; bu hastalıkta birçok biyokimyasal kuramın öne sürülmesine neden olmuştur. 1957’de Leonhard’ın çalışmaları ile şekillenen bipolar- unipolar ayrımı, sınılandırma sistemlerinde DSM III ile bipolar bozukluk ve major depresif bozukluk iki ayrı başlıkta değerlendirilmiştir (Goodwin ve Jamison, 2007).

(19)

3 DSM IV’te (APA, 1994) bipolar bozukluklar ‘duygudurum bozuklukları’ başlığında ele alınmış, bipolar I ve bipolar II ayrımı yapılmıştır. Bu başlıkta bipolar bozukluklar; bipolar I bozukluk, bipolar II bozukluk, siklotimi, başka türlü adlandırılamayan bipolar bozukluk şeklinde sınıflandırılmıştır. DSM IV-TR (APA, 2000) ile bu sınıflandırmaya genel tıbbi duruma bağlı ortaya çıkan duygudurum bozukluğu ve madde kullanımının tetiklediği duygudurum bozuklukları eklenmiştir. DSM 5 (APA, 2013) ile duygudurum bozukluklarından ayrılan bipolar bozukluklar 'Bipolar ve ilişkili bozukluklar' başlığında ele alınmıştır.

DSM 5’ te Bipolar Bozukluk yedi alt tipte sınıflandırılmıştır. Alt tipler; • Bipolar I bozukluk (BP I)

• Bipolar II bozukluk (BP II) • Siklotimik bozukluk

• Maddenin/ İlacın yol açtığı bipolar ve ilişkili bozukluk • Başka bir sağlık durumuna bağlı bipolar ve ilişkili bozukluk • Tanımlanmış diğer bipolar ve ilişkili bozukluk

• Tanımlanmamış bipolar ve ilişkili bozukluk şeklindedir.

DSM 5’e göre bipolar I bozukluk (BP I) tanısı için en az bir mani epizodu için tanı ölçütlerinin karşılanmış olması gerekmektedir. Bipolar II bozukluk (BP II) tanısı için ise en az bir hipomani ve en az bir depresyon epizodu için tanı ölçütlerinin karşılanmış olması, mani epizodu geçirilmemiş olması ile, hipomani ve depresyonlar arasında sık gidip gelmelerin neden olduğu öngörülemezlik durumunun, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte bozulmaya neden olması gerekmektedir (APA, 2013).

DSM 5 e göre BPB için tanı, o sıradaki ya da en son epizodun türüne ve o sıradaki ağırlığına, çeşitli klinik özelliklerin varlığına ve yatışma durumuna bağlı olarak konulur. Bu amaç ile bozukluk için gidiş belirleyicileri tanımlanmıştır. Bunlar;

• Bunaltılı sıkıntı

• Karma özellikler gösteren • Hızlı döngülü

• Melankoli özellikleri gösteren • Atipik özellikler gösteren

(20)

4 • Psikoz özellikleri gösteren (duygudurumla uyumlu ya da duygudurumla uyumlu olmayan)

• Katatoni ile giden, doğum zamanı (peripartum) başlayan

• Mevsimsel örüntü gösteren, tam yatışma gösteren/göstermeyen, ağır olmayan/orta derecede/ağır olarak sıralanmıştır (APA, 2013).

2.2 Bipolar Bozukluğa Ilişkin Bazı Özellikler

BP I in yaşam boyu yaygınlığı genellikle yaklaşık %1 olarak tahmin edilmektedir. Toplum temelli yetişkinlere yönelik çalışmalarda yaşam boyu yaygınlık oranları Nijerya'daki %0,0’dan (Gureje ve ark, 2006) ABD' deki %3,3'e kadar değişen oranlarda bildirilmiştir (Grant ve ark, 2005). 2011 yılında yapılan bir çalışmada bipolar spektrum bozukluklarının yaşam boyu yaygınlığı %2,4; bunların %0,6'sı BP I, %0,4'ü BP II ve %1,4'ü eşik altı bipolar bozukluk olarak bildirilmiştir (Merikangas ve ark, 2011). BP II 'yi değerlendiren birçok çalışmada yaygınlığı BP I' den daha düşük bildirilmiştir (Merikangas ve ark, 2011, Wittchen ve ark, 1998). Yakın zamanda yapılan bir başka çalışmada BP I için 12 aylık ve yaşam boyu prevelanslar sırasıyla %1,5 ve %2,1 olarak bildirilmiştir (Blanko ve ark, 2016). Ülkemizde bipolar bozukluğun epidemiyolojisiyle ilgili geniş ölçekli bir çalışma bulunmamakla birlikte yapılan bir çalışmada BP I için yaygınlık oranı %0,92 olarak bildirilmiştir (Binbay ve ark, 2012).

Bipolar I bozukluğun her iki cinsiyette de eşit görüldüğü düşünülmektedir (Kroon ve ark, 2013). Hastalığın alt tipleri arasında cinsiyetler arası farklılıklar olduğu bildirilmiştir. BP II’nin kadınlarda belirgin şekilde fazla görüldüğü bildirilmekle birlikte BP I’in görülme sıklığının her iki cinste de eşit olduğu düşünülmektedir (Liebenluft, 1996). Ayrıca kadınlarda erkeklere oranla daha fazla depresif ve karma epizod görüldüğü bildirilmiştir (Liebenluft, 1996).

Yapılan çalışmaların birçoğunda bipolar bozukluğun evli olmayan ve boşanmış kişilerde daha sık görüldüğü bildirilmiştir. Bu durumun hastalığın aile içi sorunlara yol açması özelliğini yansıtıyor olabileceği düşünülmüştür (Öztürk ve Uluşahin, 2015). Kişinin evlenme, birden fazla sayıda evlilik yapma ve boşanma kararlarının duygudurum epizodlarından etkilendiği gösterilmiştir (Lieberman ve ark, 2010).

Bipolar bozukluk ile ilgili yapılan çalışmaların birçoğunda hastalığın genetik yönü dikkat çekici olarak bulunmuştur. Hastalarının birinci derece akrabalarında hem

(21)

5 bipolar bozukluk hem de diğer duygudurum bozukluklarının görülme sıklığı artmış olarak bulunmuştur. Bipolar bozukluk hastalarının birinci derece akrabalarında bipolar bozukluk riski %8,7 olarak bildirilmiştir. Buna göre bipolar bozukluğu olan hastaların ailelerinde bipolar bozukluk görülme riski genel toplumdan 8-18 kat daha yüksektir ve bu durum hastalığın ailesel yönüne dikkat çekmektedir (Smoller ve ark, 2003). Bipolar bozuklukta yapılan ikiz çalışmalarının büyük çoğunluğu tek yumurta ikizlerindeki eş hastalanma oranını çift yumurta ikizlerine göre anlamlı olarak daha yüksek bulmaktadır. Tek yumurta ikizlerin eş hastalanma dağılımı farklı çalışmalarda %45-75 arasında saptanmıştır (Craddock ve Jones, 2001).

BPB için başlangıç yaşı için 15-24 yaşları arasında ana zirve, 45-54 yaş arasında ikinci zirve dönemi bildirmiştir (Kroon ve ark, 2013). Bazı yazarlar 15 yaş öncesi bipolar bozukluk tanısını belirlemenin atipik özellikleri ve dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile birlikteliği nedeniyle zor olduğunu belirtmiştir (Goldberg ve ark,1995, Ghaemi ve ark.,1999). BPB’ un 60 yaşından sonra ortaya çıkışının ise büyük ölçüde inme ve diğer santral sinir sistemi hastalıkları gibi genel tıbbi durumlarla ilgili olabileceği belirtilmiştir (Mc Donald ve Nemeroff, 1996). Ülkemizde yapılan bir çalışmada başlangıç yaşı yaklaşık 23,8-27,7 arasında bulunmuştur (Gültekin ve ark, 2014). Hastalık alt tipleri arasında başlangıç yaşlarının benzer olduğu bildirilmiştir (Merikangas ve ark, 2011). Yapılan bir çalışmada BP I için erkeklerde ilk epizod mani, karma veya psikotik özellikli ise kadınlardan daha erken başlangıç yaşı olduğu, ilk epizod depresyon ise kadın erkek arasında başlangıç yaşının benzer olduğu belirtilmiştir. BP II’ de başlangıç yaşının kadın ve erkek arasında farklı olmadığı belirtilmiştir (Baldessarini ve ark, 2010).

BPB hastalarının önemli bir kısmında eşlik eden başka ruhsal hastalık görülebileceği söylenebilir. Amerikan Ulusal Ek tanı Taraması çalışması BP I hasta grubunun %95,5 ’ine eşlik eden en az bir komorbid tablo mevcut bulmuştur. Bu çalışmada psikiyatrik ek tanılar en sık anksiyete bozuklukları, ikinci sıklıkta madde kullanım bozuklukları olarak bildirilmiştir (Axelson ve ark, 2006). Bipolar bozukluğu olan hastaların yaklaşık yarısında anksiyete bozuklukları ek tanısı gözlenebilir. BP ile birlikte görülme sıklığına göre ilk sırada panik bozukluğu ardından sırasıyla basit ve sosyal fobiler ve travma sonrası stres bozukluğu olarak bildirilmiştir (Vazquez ve ark, 2014).

BPB hastalık epizodları ve düzelmelerle seyreden yineleyici bir bozukluktur. Epizod sıklığı hastalığın gidişi ile ilgili önemli veriler vermektedir. Ülkemizde

(22)

6 yapılan bir çalışmada epizod sıklığı (frekans) 0.3 epizod/yıl olarak bildirilmiştir (Gültekin ve ark, 2014).

Literatürde görülen farklara karşın, epizodların ortalama ne kadar sürdüğü ile ilgili bazı yazarlar depresif epizodlar için 2 ila 5 ay, manik epizodlar için yaklaşık 2 ay, karma epizodlar için 5 ay ila 1 yıl arası süre bildirmiştir (McElroy ve Akiskal, 2000). Hastalığın uzunlamasına seyrinde görülen epizod sayısının, hastalığın süresine ve koruyucu sağaltıma verilen yanıta bağlı olabileceği düşünülmüş ve hastaların çoğunluğunun 20 senelik bir hastalık süresinde üçten fazla epizod yaşadığı bildirilmiştir (McElroy ve Akiskal, 2000).

Hastalığın seyrinde döngü uzunluğunu ve sıklığını değerlendirmek değerli bilgiler sunabilir. Döngü, bir epizodun sonundan bir diğer epizodun başlangıcına kadar geçen süre olarak tanımlanır. Döngü uzunluklarının 68 haftadan birkaç yıla kadar uzanan bir yelpazede büyük farklılıklar gösterebildiği bildirilmiştir (Turvey ve ark, 1999). Bazı yazarlar hastalığın seyri sırasında döngülerin giderek kısaldığını bildirmektedir. Turvey ve ark (1999)’nın yaptığı çalışmada 2. döngünün 1. den kısa olduğu, 3. döngünün 2. den uzun olduğu 4.ve 5. döngülerin daha kısa olduğu gösterilmiştir. Başka bir çalışmada sadece 1. ve 2. döngü arasında sistematik kısalma olduğu gösterilmiş ve ayrıca 1. ve 2. epizod arası yaklaşık 36 ay, 2.-3. epizod arası yaklaşık 24 ay, 3.-4. epizod arası yaklaşık 12 ay olarak bildirilmiştir. Aynı yazarlar bipolar hastaların unipolar hastalara göre daha fazla hastalık epizodu yaşadığını ve döngülerinin unipolar hastalara göre daha uzun olduğu bildirmiştir (Angst ve ark, 2003).

Hastalığın seyrinde bir diğer önemli noktalardan birisi baskın epizod tipidir (baskın polarite). Baskın epizod (baskın polarite) tipi için literatürde farklı tanımlamalara rastlamak mümkündür. Turvey ve ark (1999) monofazik gidişte ilk epizod tipini polarite için önerirken, Colom ve ark. (2006) manik ya da depresif polarite tanımlarını manik ya da depresif epizodların tüm epizodların en az üçte ikisi olması şeklinde kullanarak daha kısıtlayıcı bir tanım geliştirmişlerdir. Baskın polarite bu kriter ile değerlendirildiğinde hastaların yaklaşık yarısında depresif ya da manik baskın bir polarite olduğu belirtilmiş ve baskın bir polarite bulunan bipolar hastaların, yaklaşık % 60'ında baskın depresif tip bildirilmiştir (Colom ve ark. 2006). Tüm bunlar ile beraber birçok araştırmacı tarafından hastalık başlangıcındaki polaritenin, gelecek epizodların polaritesi açısından iyi bir gösterge olabileceği düşünülmüştür (Daban ve ark. 2006, Turvey ve ark. 1999) ve polaritenin ailesel

(23)

7 yönüne dikkar çekilmiştir (Kassem ve ark. 2006). Yapılan çalışmalarda baskın manik ve baskın depresif polariteli bipolar hastalar arasında klinik farklılıklar gözlemlenmiştir, ayrıca baskınlığın tanısal, prognostik ve terapötik önemi birçok çalışmada vurgulanmıştır (Colom ve ark. 2006; Rosa ve ark., 2008; Vieta ve ark., 2009). Ancak baskın manik ve depresif polariteli hastalar arasında cinsiyete dayalı farklılık veya psikososyal işlevsellikte farklılık bulunmamıştır (Colom ve ark. 2006). Kesitsel geriye dönük bir çalışmada baskın depresif polariteye sahip hastaların hastalık başlangıcının sıklıkla depresif epizod ile olduğu bildirilmiştir. Aynı çalışmada depresif polariteye sahip hastalarda manik polariteye sahip hastalara göre daha uzun süreli hastalık ve daha yüksek sayıda özkıyım girişimi bildirilmiştir (Colom ve ark. 2006; Rosa ve arkadaşları, 2008).

(24)

8

3. MEVSİMSELLİK

Dünyanın kendi ekseni etrafında değişmeyen dönüş süresi mevcuttur ancak kendi eksenin güneş etrafındaki eliptik hareketine göre eğikliği dünyanın güneş etrafındaki hareketi sırasında günışığı dağılımında farklılık yaratmaktadır. Bu dağılım farklılığının büyüklüğü ve iklimsel mevsimsel değişiklikler (sıcaklık, nem, yağış gibi) bulunulan enlem ile ilişkilidir. Birçok canlı hayatta kalabilmek için bu değişiklikler ile uyum gösterir. Bu canlıların fizyolojisinde ve davranışlarında anlamlı mevsimsel değişikliklerin gözlendiği bilinmektedir (Goodwin ve Jamison, 2007).

Duygudurum bozukluklarında mevsimsel değişikliklerin etkisi eski çağlardan beri bilinmektedir. Hipokrat sonbahar döneminde melankolinin başladığından, yazın daha çok hastalananların ise kışın düzelebileceğinden söz etmiştir. Areteus mani ve melankolinin yılın belli zamanında ortaya çıktığından bahsetmiştir. 1809 da Pinel, maninin yaz gündönümüyle aniden başladığından ve genellikle sonbaharla beraber sonlandığından bahsetmiştir. 1845’te Glifinger sonbaharda melankoli, baharın başlangıcıyla mani yaşayan vakalardan bahsetmiştir (Angst ve Merneros, 2001).

On dokuzuncu yüzyıl psikiyatristlerinin bugünün aksine, tedavi edilmemiş bipolar bozukluğun seyrini uzun süre gözlemleme fırsatı buldukları söylenebilir. Baillarger (1854); Griesinger (1867), Falret (1890), Kraepelin (1921) gibi dönemin önde gelen birçok psikiyatristi, nükslerin mevsimsel olduğu birçok vakayı kaydetmiştir. Bu vakalara uygun bir modelde depresyon başlangıcı için bahar ve yaz ayları, bir başka modelde sonbahar ya da kış ayları bildirilmiştir. Bu modellerde mani ya da hipomaninin yaz aylarında ortaya çıkışından bahsedilmektedir (Goodwin ve Jamison, 2007).

Lewy ve ark. (1982) yineleyici kış depresyonları olan bir olguyu tanımlamalarını süreç içerisinde diğer çalışmacılar tarafından mevsimsel depresyon seyri gösteren hastaların giderek artan sayılarda bildirilmesi izlemiştir. Norman Rosenthal ve arkadaşları (1984); 'yıllık olarak tekrarlayan depresif epizodlar' ile karakterize edilen bir durumu tanımlayıp 'Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu-Seasonal Affective Disorder (SAD)' terimini literatüre kazandırmış ve tanı ölçütlerini belirtmişlerdir. Sınıflandırma sistemlerinde mevsimsel örüntü DSM III R ile yer bulmuş ve gidiş belirleyicisi olarak belirtilmiştir. DSM III R de ‘mevsimsel örüntü belirleyicisi’ yineleyen major depresif bozukluk, bipolar bozukluk, başka türlü

(25)

9 sınıflandırılmayan depresif bozukluk için tarif edilmiş ve 60 günlük süre içerisinde düzenli başlangıç, 60 günlük süre içerisinde tam iyileşme ya da karşı uca kayma olarak belirlenmiştir. DSM III R’ de manik ve depresif epizodlar için mevsimsel örüntüden bahsedilmiştir.

DSM IV te mevsimsel örüntü belirleyicisi major depresif epizodlar için kullanılmış ve son iki yıl içerisinde çıkan major depresif epizodların mevsimsel örüntüsü için tanımlanmıştır. DSM 5’te ise mevsimsel örüntü belirleyicisi son iki yıl içinde ortaya çıkan mani, hipomani ya da major depresif epizodlar için tanımlanmıştır.

DSM 5 te ‘mevsimsel örüntü belirleyicisi’ duygudurum epizodlarının yaşam boyu örüntüsü için kullanılır. Başlıca özelliği, en az bir tür epizodun (mani, hipomani ya da depresyon) düzenli olarak mevsimsel örüntü göstermesidir. Diğer tür epizodlar böyle bir örüntü göstermeyebilir. Sözgelimi, kişinin mevsimsel manileri olabilir, ancak depresyonları düzenli olarak yılın belirli bir zamanında ortaya çıkmaz. DSM 5’te betimlenen mevsimsel örüntü belirleyicisi ölçütleri şunlardır (APB, 2013 çev. Köroğlu E, 2013);

A. Bipolar I ve bipolar II bozuklukta mani, hipomani ya da majör depresyon epizodlarının başlaması ile yılın belirli bir zamanı arasında (örn. Sonbahar ya da kış), düzenli olarak, zamansal bir ilişki olmuştur.

Not: Mevsimsel ilişkisi olan ruhsal-toplumsal tetikleyici etkenlerin açık etkilerinin olduğu (örn. düzenli olarak her kış işsiz kalma) olguları katmayınız.

B. Yılın belirli bir zamanında da tam yatışma (ya da major depresyondan maniye ya da hipomaniye geçiş ya da tam tersi) olur (örn. İlk baharda depresyon ortadan kalkar).

C. Son iki yıl içinde, kişinin mani, hipomani ya da major depresyon epizodları, yukarıda tanımlandığı gibi, zamansal olarak, mevsimsel bir ilişki göstermiştir ve bu iki yıl içinde, o uçtan mevsimsel olmayan epizodlar ortaya çıkmamıştır.

D. Mevsimsel maniler, hipomaniler ya da depresyonlar (yukarıda tanımlandığı gibi), kişinin yaşam boyu ortaya çıkmış olan mevsimsel olmayan mani, hipomani ya da depresyonlarından sayıca çok olmuştur.

Not: Bu belirleyici, bipolar I bozukluk, bipolar II bozukluk ya da yineleyen majör depresif bozuklukta major depresyon epizodları örüntüsü için kullanılabilir. Başlıca özelliği, major depresyon epizodlarının yılın belirli zamanlarında başlıyor ve yatışıyor olmasıdır. Çoğu olguda bu epizodlar sonbahar ya da kış aylarında başlar ve

(26)

10 ilkbaharda yatışır. Daha az sıklıkla, yaz aylarında yineleyen depresyon epizodları olabilir. Epizodların böyle başlıyor ve yatışıyor olma örüntüsü en az iki yıl sürmüş olmalıdır. Ayrıca, mevsimsel depresyon epizodları, kişinin yaşamı boyunca ortaya çıkmış olan mevsimsel olmayan epizodlardan sayıca daha çok olmalıdır şeklinde tanımlanmıştır (APB, 2013 çev. Köroğlu E, 2013).

Bir diğer sınıflandırma sistemi olan ICD-10 da mevsimsel depresif bozukluk tanımında; belirli 90 günlük dönemde başlaması ve iyileşmesi, ardışık olarak 3 ya da daha fazla dönem görülmesi ve mevsimsel depresif epizodların mevsimsel olmayan depresif epizodlardan sayıca fazlalığı olarak belirtilmiştir. Çeşitli mevsimsel örüntü betimlemeleri Tablo 1’de gösterilmiştir.

(27)

11

Tablo 1. Çeşitli mevsimsel örüntü betimlemeleri Rosenthal ve ark'ın Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu ölçütleri (1984) DSM III-R Mevsimsel Örüntü Belirleyicisi (1987) DSM IV, DSM IV-TR Mevsimsel Örüntü Belirileyicisi (1994, 2000) DSM 5 Mevsimsel Örüntü Belirleyicisi (2013) ICD-10 Mevsimsel Depresif Bozukluk (1992) RDC ye göre major duygudurum bozukluğu öyküsünün olması

DSM III R ölçütlerine göre affektif bozukluk öyküsünün olması

BB I, BB II ya da major depresif bozukluk yineleyen tipte; major depresif epizodların başlangıcı

ile yılın belirli bir zamanı arasında düzenli ilişki vardır.

*BB I ve BB II mani, hipomani ya da major depresif epizodların başlaması ile yılın belli zamanı

arasında düzenli olarak zamansal bir ilişki vardır **Major depresif bozukluk yineleyen tipte depresif epizodların başlaması ile yılın belli zamanı arasında

düzenli olarak zamansal bir ilişki vardır

Düzenli olarak 90 günlük süre içerisinde başlayan

epizodlar

Ardışık 2 yılda sonbahar ya da kışın başlayan, ilkbahar

ya da yaz döneminde iyileşen depresyon

60 günlük süre içerisinde düzenli başlangıç, 60 günlük süre içerisinde tam

iyileşme ya da karşı uca kayma

Yılın belirli zamanında tam

düzelme olmaktadır Yılın belirli zamanında tam düzelme olmaktadır.

Belirli 90 günlük dönemde iyileşme

DSM III e göre başka eksen 1 bozukluğunun olmaması

İkisi ardışık en az 3 mevsimsel duygudurum

epizodu

Son iki yıl içinde tanımlanan mevsimsel ilişkiyi gösteren iki

major depresif epizod ortaya çıkmıştır ve aynı uçtaki epizoddan mevsimsel ilişki

göstermeyen bir epizod olmamıştır

Son iki yıl içinde kişinin mani, hipomani ya da major depresif epizodları tanımlandığı gibi mevsimsel ilişki göstermiştir ve aynı uçtan mevsimsel ilişki göstermeyen epizod ortaya

çıkmamıştır

Üç ya da daha fazla ardışık dönemde,

Yineleyen major depresif bozukluk, bipolar bozukluk, başka türlü sınıflandırılmayan depresif

bozukluk dahil edilebilir

Mevsimsel major depresif epizodlar kişinin yaşamı boyunca görülen mevsimsel

olmayan major depresif epizodlardan fazladır.

Mevsimsel maniler, hipomaniler ve major depresif epizodlar kişinin yaşam boyunca ortaya çıkmış olan

mevsimsel olmayan mani, hipomani ve depresyon epizodlarından fazladır

Mevsimsel epizod sayısının mevsimsel

olmayan epizod sayısından fazla

oluşu (Rosenthal ve Rosenthal, 2005’ten uyarlanmıştır)

(28)

12

3.1 Bipolar Bozuklukta Mevsimsel Örüntü Üzerine Araştırmalar

Mevsimsel değişikliklerin bipolar bozuklukta belirtilere olan etkisi çok çeşitli seviyelerde gözlenmekle beraber mevsimsel örüntünün değerlendirilmesi farklı perspektiflerde yapılabilmektedir. Örneğin literatürde SPAQ (Seasonal Pattern Assesment Questionnaire) kullanılarak yapılan boyutsal çalışmaların yanında, DSM ölçütlerine göre mevsimsel örüntüyü değerlendiren kategorik çalışmalar da bulunmaktadır. Tüm bunların yanında bipolar bozuklukta mevsimsel örüntünün varlığını desteklemeyen çalışmalara da rastlamak mümkündür (Geoffroy ve ark, 2014).

Literatürdeki mevsimsel örüntü araştırmaların birçoğunun hastane başvurularına göre yapıldığı bilinmektedir. Hastane başvuru tarihleri manik epizodlar için anlamlı gösterge olabilirken, depresyon açısından bakıldığında hastane başvurularının depresyonun asıl başlangıcından çok şiddeti ve özkıyım fazı için daha anlamlı sayılabileceği bildirilmiştir. Dahası, tanı ölçütlerinin hastaneden hastaneye değişmesi, hasta başvurularının ve hastane programlarının (hekim personelinin veya tatil günlerinin rotasyonu) değişikliği mevsimsel desenler hakkındaki verileri etkileyebilir. Tüm bu metodolojik sorunlara rağmen hem duygudurum epizodları hem de özkıyım ile ilgili mevsimsel örüntü araştırmalarındaki bulguların tutarlılığı dikkat çekicidir (Goodwin ve Jamison, 2007).

Mevsimsel depresyon ile ilgili daha önce yapılan çalışmaların çoğu bipolar ve unipolar hastaları ayırt etmese de birlikte yapılan bazı güncel çalışmalarda, unipolar depresyon için bahar zirvesinden, bipolar depresyon için ise (daha küçük) sonbahar / kış zirvesinden bahsedilmektedir (Goodwin ve Jamison, 2007). Manik epizodlar ile ilgili literatürde sıklıkla ilkbahar/yaz aylarında hastane başvurularında zirve bildirilmiş olup daha düşük ikinci zirve sonbahar ayları için bildirilmiştir (Geoffroy ve ark, 2014).

3.2 Bipolar Bozuklukta Mevsimsel Örüntüyü Destekler Nitelikte Çalışmalar Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü destekler nitelikteki literatürdeki çalışmalar (Tablo 2) incelendiğinde; çalışmaların birçoğunun hastane başvurularına göre yapıldığı dikkat çekmektedir (Symonds ve Williams 1976, Walter 1977, Myers ve Davies 1978, Rihmer 1980, Frangos ve ark 1980, Parker ve Walter 1982, Mulder

(29)

13 ve ark 1990, Sayer ve ark 1991, Clarke ve ark 1999, Morken ve ark 2002, Cassidy ve Carroll, 2002, Shapira ve ark 2004, Lee ve ark 2007). Shin ve ark (2005) ve Simonsen ve ark (2011) yaptığı çalışmalar SPAQ kullanılarak semptomlardaki mevsimsel örüntünün boyutsal değerlendirildiği çalışmalara örnek verilebilir.

Mevsimsel örüntünün desteklendiği çalışmalar arasında prospektif çalışmaların görece azlığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmalardan Hunt ve ark. (1992) yaptığı çalışma DSM III-R 'mevsimsel örüntü' ölçütleri kullanılarak, diğer prospektif çalışmalar DSM IV ‘mevsimsel örüntü’ ölçütleri kullanılarak yapılmıştır (Hunt ve ark, 1992, Friedman ve ark, 2006, Goikolea ve ark, 2007, Murray ve ark, 2011, Akhter ve ark, 2013). Hochman ve ark (2016) ve Pjrek ve ark (2016) yaptığı çalışmalarda DSM 5 mevsimsel örüntü belirleyicisi kullanılmıştır.

(30)

14

Tablo 2. Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü destekler nitelikte çalışmalar

Çalışma Çalışma yeri Çalışma dizaynı BPB tanı

ölçütü Katılımcı sayısı ve özelliği Bulgular Symonds ve

Williams, 1976

İngiltere ve

Galler Retrospektif ICD-8

18348 hastane başvurusu, BP I, %61 Kadın, %31

Erkek

Mani ile hastane başvurularının kadınlarda; Ağustos-Eylül de en yüksek zirveyle beraber anlamlı mevsimsel örüntü göstermektedir.

Walter, 1977

İngiltere ve

Galler Retrospektif ICD-8

18348 hastane başvurusu, BP I, %61 Kadın, %31

Erkek

Symonds ve Williams (1976) 'ın bulgularının yeniden değerlendirilmesinde kadınlarda ve erkeklerde anlamlı mevsimsel örüntü belirlenmiştir

Myes ve Davies, 1978

İngiltere, Galler ve

İskoçya Retrospektif ICD-8 BP I, Kadın ve Erkek

Mani için aylık hastane başvuru oranları yaz aylarında maksimum, kış aylarında minimum orandadır. Kadın ve erkeklerde döngülerin faz ve amplitüdü arasında anlamlı farklılık yoktur. Rihmer,

1980 Macaristan Retrospektif ICD-9

50 BP I,42 BP II tanılı kadın hastalar

BB I kadınlarda hastane yatışları sıklıkla ilkbahar ve sonbaharda mani, yaz ve kışta ise ise depresyon ile olmaktadır. Depresyon nedeni ile hastane başvuruları BB I ve BB II hastaları arasında anlamlı farklılık göstermektedir.

Frangos ve ark,

1980 Yunanistan Retrospektif ICD-9

533 Psikotik özellikli BP I ve BP II, %57 Kadın, %43

Erkek

Çalışma tarihinden önceki son 50 yılın hastane kayıtlarının incelenmesi sonucunca depresif ve manik epizodların her ikisi için de bahar aylarında zirve yapan anlamlı mevsimsel varyasyon gözlemlenmiştir.

Parker ve Walter, 1982

Güney

Galler Retrospektif ICD-9

23000 hastane başvurusu,

BP I ve BP II Mani nedeni ile bahar, depresyon için kış aylarında zirve oranda başvuru gözlemlenmiştir Mulder ve ark,

1990

Yeni

Zelanda Retrospektif ICD-9

3916 BP I, %61 Kadın,

%39 Erkek Mani nedeni ilkbahar-yaz aylarında zirve yapan anlamlı aylık değişim gözlemlenmiştir. Sayer ve

ark,1991

Yeni

Zelanda Retrospektif ICD-9

3407 hastane başvurusu,

BP I Kadın ve Erkek Mani nedeni ile hastane başvurularında ilkbahar-yaz aylarında zirve gözlemlenmiştir. Hunt ve ark, 1992 İngiltere Vaka kontrol, Prospektif DSM III-R 86 BP I, Kadın ve Erkek

En az 2 manik epizod öyküsü bulunan 54 hastanın 8’inde relapslar mevsimsel özellik göstermiştir. Faedda ve ark, 1993 ABD Vaka kontrol, Retrospektif DSM III-R 146 BP I ve BP II,

%71 Kadın, %29 Erkek Mevsimsel duygudurum bozukluğu tüm duygudurum bozukluğu epizodlarının %10 unu oluşturmaktadır. Tanılara göre dağılımı %51 yineleyici depresyon, %49 BB Clarke ve ark,

1999 İrlanda Retrospektif ICD-9/10

13148 hastane başvurusu, BP I ve BP II Kadın ve

Erkek

Mani için hastane başvuruları anlamlı mevsimsel örüntü göstermiştir. Avasthi ve ark, 2001 Kuzey Hindistan Retrospektif DSM III-R 270 BP I ve BP II, Kadın %36, Erkek %64

Depresif epizodlar için pik başvuru kış aylarında, daha düşük pik yaz aylarında

gözlemlenmiştir. Manik epizod pikleri yağmurlu aylarda ve kış aylarında gözlemlenmiştir. Morken ve ark, 2002 Norveç Retrospektif DSM III-R 2612 hastane başvurusu, BP I ve BP II, Kadın %63 Erkek %37

Depresyon nedeni ile hastane başvuruları anlamlı ölçüde aylık değişim göstermektedir. Kadınlarda zirve başvuru kasım ayında, erkeklerde nisan gözlemlenmiştir.

Cassidy ve

Carroll, 2002 ABD Retrospektif

DSM III-R

304 hastane başvurusu, BP

I, Kadın %53 Erkek %47 Mani ile hastane başvuruları ilkbahar başlarında zirve, sonbahar sonlarında en düşük sıklıkta gözlemlenmiş

(31)

15

Tablo 2. Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü destekler nitelikte çalışmalar (Devamı)

Schaffer ve ark, 2003 Kanada Vaka kontrol, Retrospektif DSM III-R 62 BP I ve BP II, Kadın

%58 Erkek %42 14 hastada (katılımcıların %23 ü) mevsimsel örüntü gözlemlenmiştir. Shapira ve ark,

2004 İsrail Retrospektif ICD-9

4117 BP I ve BP II, Kadın

ve Erkek Depresyon nedeni ile hastane başvurularında anlamlı mevsimsel farklılık gözlemlenmiştir. Shin ve ark, 2005 Kanada Vaka kontrol, Retrospektif DSM IV-TR 62 BP I ve BP II, Kadın %58, Erkek %42

BP grubu depresyon ve sağlıklı kontrollere göre daha fazla mevsimsel örüntü göstermiştir. Ayrıca mevsimsel örüntü göstermeyen bipolar bozukluk grubu mevsimsel depresyon grubuna göre daha mevsimsel dalgalanma göstermiştir.

Friedman ve ark, 2006 ABD Kohort, Prospektif DSM IV-TR 464 BP I ve BP II, Kadın %64 Erkek %36

Kuzey bölgelerin depresyon için anlamlı yüksek prevalans gözlenmekle beraber aylık değişimin etkisi BB II hastalarında daha yüksek gözlemlenmiştir

Goikolea ve ark, 2007

İspanya Vaka kontrol, Prospektif DSM IV-TR 302 BP I ve BP II, Kadın %56 Erkek %44 77 hastada (katılımcıların %26 sı) mevsimsel örüntü gözlemlenmiştir. Mevsimsel örüntü ağırlı olarak BP II hastalarında gözlemlenmiştir.

Lee ve ark,

2007 Tayvan Retrospektif ICD-9

15060 hastane başvurusu, BP I ve BP II, Kadın ve

Erkek

Hastane başvuruları manik epizod ile ilkbahar/yaz aylarında, depresyon ile kış başlarında zirve yapmaktadır. Simonsen ve ark, 2011 İskoçya Vaka kontrol Retrospektif DSM IV-TR 183 BP I ve BP II, Kadın %59 Erkek %41

Genel hasta populasyonuna kıyasla BPB hasta grubu SPAQ ile değerlendirmede semptomlar daha fazla mevsimsel dalgalanma göstermiştir.

Murray ve ark, 2011 Kanada Kohort Prospektif DSM IV-TR 429 BP I ve BP II, Kadın %62 Erkek %38

Manik belirtiler için ne takvim ayı ne de nominal mevsim önemli bulunmamış ve harmonik analizler, 4 Aralık ve 4 Haziran'da doruğa ulaşan, iki sinüzoid dağılımının beklenmedik bir frekansı bulundu. Bu sinüzoid dağılımı kadınlar ve BP II tanısı konanlar için manik belirti verilerini uymaktaydı. Birincil analizlerde depresyon belirtileri açısından önemli mevsimsel desenler bulunamamıştır. Kasım/Aralık ayında kadınlarda depresif belirti puanlarında belirgin bir artış gözlemlenmekle birlikte, nominal mevsim ya da armonik analizlerde bu patern desteklenmemiştir. Akhter ve ark, 2013 ABD Kohort Prospektif DSM III, DSM IV, RDC 314 BP I ve BP II, Kadın %65 Erkek %35

BP I ve BP II gruplarının her ikisinde depresif semptomlar ilkbahar yaz döneminde en az, kış döneminde en yüksek gözlemlenmiştir. BP I hastalarında kış aylarında semptom şiddetinde zirve gözlemlenmiştir. BP II hastalarında ise hipomanik semptomlar sonbahar ekinoksu zamanlarında anlamlı zirve yapmaktadır.

Geoffroy ve

ark, 2013 Fransa Kohort DSM IV

452 BP I ve BP II, %62

Kadın, %38 Erkek Mevsimsel örüntü %23, Mevsimsel örüntü gösteren hastalarda BP II tanısı, yaşam boyu hızlı döngülük ve yeme bozukluğu ek tanı sıklığı daha fazlaydı Hochman ve

ark, 2016 İsrail Retrospektif DSM IV

148 BP I, %35 Kadın, %65 Erkek

Çalışmada DSM 5 mevsimsel örüntü betimlemesi kullanılmış, mevsimsel örüntü gösteren hasta oranı %26 olarak bulunmuştur. Mevsimsel örüntü gösteren manik epizod başvuruları, mevsimsel özellik göstermeyen başvurulara göre erkek cinsiyet, psikotik özellikler, hızlı döngülülük, komorbid madde kullanım bozukluğu ile ilişkili bulunmuştur.

Pjrek ve ark,

2016 Avusturya Kohort DSM 5

933 katılımcı, %63,4 Kadın, %36,6 Erkek

Bilgisayar yardımlı randomize telefon görüşmesiyle Seasonal Health Questionnaire (SHQ) ve SPAQ kullanılarak yapılan çalışma, DSM 5 mevsimsel örüntü belirleyicisi popülasyonun %2,5’inde bildirilmiştir

(32)

16

3.3 Bipolar Bozuklukta Mevsimsel Örüntüyü Desteklemeyen Nitelikte Çalışmalar

Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü desteklemeyen nitelikte çalışmaların büyük çoğunluğunun hastane başvurularına göre yapıldığı dikkat çekmektedir (Abdul Rahim ve ark, 1992, Jain 1992, Silverstone ve ark. 1995, Partonen ve Lönnqvist 1996, Whitney 1999, Daniels 2000). Bu çalışmaların aynı zamanda çoğunluğunun retrospektif dizayna sahip olduğu ve bir çalışma dışında (Abdul Rahim ve ark, 1992-DSM III ölçütlerine göre) diğer çalışmalarda ICD-9’a göre BPB tanı ölçütlerini kabul edildiği görülmüştür.

Mevsimsel örüntüyü desteklemeyen çalışmalardan Bauer ve ark (2009); prospektif tasarıma sahip DSM IV ölçütlerine göre 360 BPB tanılı hastada, farklı iklim kuşaklarında yaptıkları mevsimselliğin boyutsal olarak değerlendirildiği çalışmada herhangi bir iklim kuşağında mevsimsellik gözlemlenmediğini belirtmişlerdir. Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü desteklemeyen nitelikte çalışmalar Tablo 3’te özetlenmiştir.

(33)

17

Tablo 3. Bipolar bozuklukta mevsimsel örüntüyü desteklemeyen nitelikte çalışmalar

Çalışma Çalışma yeri tasarımı Çalışma BPB ölçütü Katılımcı sayısı ve

özelliği Bulgular

Abdul-Rahim ve Arkadaşları,

1992

Suudi

Arabistan Retrospektif DSM III-R 55 Erkek, 29 Kadın

Sonuçlar aylık mani hastane başvuru oranları ile gün uzunluğu, nem, hava basıncı ve sıcaklık arasında zayıf fakat anlamlı bir korelasyon olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte korelasyon,

mevsimsel bir eğilimi gösterecek kadar güçlü bulunmamıştır. Jain, 1992 Hindistan Retrospektif ICD-9

270 hastane başvurusu, BP I Kadın %37 Erkek

%63

Tropik bölgede mani nedeni ile hastane başvurusu mevsimsel özellik göstermemektedir.

Silverstone ve Arkadaşları,

1995

İngiltere ve

Yeni Zelanda Retrospektif ICD-9

134 BP I ve BP II, Kadın ve Erkek katılımcılar

Çalışmanın yapıldığı her iki mezkezde mani açısından mevsimsel örüntü gözlemlenmemiştir. Her iki mezkezde de sonbaharda

depresyon baskınlığı gözlemlenmiştir. Partonen ve

Lönnqvist, 1996

Finlandiya Retrospektif ICD-9 295 BP I ve BP II, Kadın %44 Erkek %56

BB hastalarının tüm hastane başvurularında mevsimsel örüntü gözlemlenmemiştir. Manik epizoda göre depresif epizodla ilk başvuru anlamlı olarak sonbaharda sıklıkla gerçekleşmektedir. Whitney,

1999 Kanada Retrospektif ICD-9

5317 hastane başvurusu, BP I ve BP II, Kadın ve

Erkek katılımcılar

Mani ve Depresyon ile hastane başvuruları istatistiksel olarak anlamlı mevsimsel örüntü göstermemiştir. Karma epizod hastane

başvurularının yaz aylarında zirve yaptığı gözlemlenmiştir. Daniels, 2000 Tazmanya Retrospektif ICD-9 3663 BP I ve BP II,

Kadın %64, Erkek %36 Mani veya depresyon tanısı alanlarda istatistiksel olarak anlamlı mevsimsel örüntü gözlemlenmemiştir. Bauer, 2009 Uluslararası (Güney ve Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya) Kohort, Prospektif DSM IV 360 BP I ve BP II, Kadın %72 Erkek %28

Herhangi bir iklim kuşağında mevsimsel örüntü gözlemlenmemiştir. Hava koşullarındaki büyük farklılıklara rağmen, enlem ya da iklim değişkenleri ile mevsim aylarına göre

ruh hali ilişkili bulunmamıştır.

Şekil

Tablo 8. Örneklemin  tedaviye yanıt, tedaviye uyum ve işlevsellik değerlendirmeleri  Tedaviye yanıt (n, %)
Tablo 9. Örneklemin DSM 5 mevsimsel örüntü belirleyicisi  ölçütlerine göre değerlendirilmesi
Tablo 10.  DSM  5  mevsimsel  örüntü  belirleyicisi  ölçütlerinden  C  ölçütündeki  ‘son  iki  yıl’  ifadesi
Grafik 1.  Mevsimsel örüntü  belirleyicisi sıklığının özgün DSM 5 ve C ölçütü değiştirilmiş  DSM  5
+7

Referanslar

Outline

Benzer Belgeler

Kendi yaşam alanlarını daha elverişli ortamlara dönüştürebilen canlı türlerinin zaman içinde varolmaya devam etme şansları, yaşam alanını yokedecek davranışlarda

Kılıç balığının kuyruk uzunluğu ve gövde uzunluğu verilmiştir.. Verilen rakamlarla elli milyondan büyük ve rakamları farklı sekiz basamaklı en küçük doğal

Ayrıca çalışmamızda depresyon grupları arasında ruminasyon düzeyleri açısından anlamlı fark olması literatürdeki depresyon grupları arasında ruminasyon açısından

Örüntü Tanımaya Giriş; MatLab ve Matematiksel önbilgiler; Örüntü Tanıma sistemlerin bileşenleri; Örüntü Tanıma yaklaşımları; İstatistiksel örüntü tanıma-Bayes

Örüntü tanıma alanı, bilgisayar algoritmalarını kullanarak verilerdeki düzenliliklerin otomatik olarak keşfedilmesi ve bu düzenliliklerin, verilerin

Yapısal (geometriksel, kural dizilim) örüntü tanıma yaklaşımın da, verilen bir örüntü, şekilsel yapıdan temel karakteristik tanımlanmaya indirgenir.. Çoğu

Human resource development scored the highest (M = 4.56), while allocation of resources, and the community strength scored the lowest (M = 4.22). The researchers implemented the

Hasta ve kontrol grubuna Pittsburgh Uyku Kalitesi ölçeği (PUKÖ), Beck Depresyon ölçeği (BDÖ), Beck Anksiyete ölçeği (BAÖ), OKB hastalarına hastalığın