• Sonuç bulunamadı

Turing'in 60 yılı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Turing'in 60 yılı"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A

-TURİNG’İN 60 YILI

AHMET PARMAN

Reşit Saffet Atabinen

"Birinci madde. Beşiktaş la \c ııi Malıallc'de İhlamur Caddesi'nde Serasker merhum Rıza Pa­ şa Konağında mukim, mülga Ş ıırâi Devlet aza­ sından Reşit Sal'fet Bey; Erenköy'de eski istasyon civaruıda mukim, Daıııad İlamı Bey; Nişantaşı'n­ da Teşvikiye Mahallesi'nde Söğütlü Sokağı'nda 84 numaralı hanede mukim mülga Meclis-i Kebir i Maarif azasından Mehmet Ziya Bey; Türk Seyya­ llin Cemiyeti unvanı ile bir cemiyet teşkil eylemiş­ lerdir."

Yukarıdaki ilk maddesini okuduğunuz nizam nameyle genç Türkiye Cumhuriyeti, kendisiyle yaşıt bir kuruluş kazanır: Türkiye Seyyallin Cemi­ yeti, diğer adıyla (o yıllar her kuruluşun bir de Fransızca adı vardır.) Touriııg Club Tııre. Yıl

1923'dür.

7*7 ¿?U {

0

/

0

Nizamnamenin diğer maddelerinde amaçlar şöyle sıralanır; Cemiyet; (başta İstanbul ve Bursa olmak üzere) önemli kentlerimizdeki eserleri ve Türklüğün faziletlerini yurt dışına taıutacak, "şö- ıııendöfer, vapur gibi vesait-i nakliye idareleriyle" ve turizm şirketleriyle bağlantılar kurarak ülkeye gelen turist sayısını artırmaya çalışacak, "Türkiye dahilinde vuku bulacak seyahatlerin her veçhile emniyet ve istirahat dairesinde cereyanına hizmet ve delalet edecektir.":

Kısacası "Touriııg Club Turc" Türkiye'yi Av­ rupa turizmine yaklaştırmayı amaçlamıştır. Ku­ rumun ilk başkaıu da (vefatına kadar 44 yıl ara­ lıksız bu görevi sürdürecektir) daha 1920'leıde ül­ kenin böyle bir kuruluşa gereksinimi olduğunu anlayan, bu fikri ilk ortaya atan ve harekete geçen insandır: Reşit Saffet Atabinen.

KİMDİR REŞİT S \FFLT BEY?

Uzun yıllar, İstanbul'da yayınlanan Fransızca gazetelerde başyazarlık yapmış, hariciye nezare­ tinde çalışmış, 1905'teıı itibaren yurt dışında gö­ rev almış, Madrid elçilik müsteşarlığında bulun­ muş, Londra, Paris, Berlin görüşmelerinde T ürk heyetinde yer almış, Fransızcayı, edebiyatı iyi bi­ len yetenekli bir Osmanlı aydınıdır.

Reşit Saffet Bey tam bir OsmanlIdır. OsmanlI­

dır çünkü hem Babıali mensubudur, hem Seras­ ker Rıza Paşa'nuı damadı. Yıklız'da Seraskerin Konağında oturmaktadır. (Aslında bu konak Se­ raskerin görkemli sarayından küçük bir bakiye­

(2)

dir yalnızca. Abdülhamid'lc birlikte düşen Seras­ ker yurt dışına sürülmüş, sarayı boşaltan ailenin bir dalı konağa geçmiştir.) Zengin bir kütüphane­ si, elit dostları vardır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara ile Os­ manlI ayduıları arasında belli bir soğukluğun göz­ lendiği bir dönemde, Reşit Saffet Bey'iıı iki nite­ liği yeni hükümetin ona güven duymasına neden olur:

ilki Atatürk'ü şalisen tammış olmasıdır. Reşit Saffet Bey daha 1918'de Mustafa Kemal'i Akaret­ lerdeki evinde tammış ve dostluk kurmuştur. İkincisi ise, istiklâl Savaşı yıllarmda Fransa ve İs­ viçre'ye Türk haklarını tanıtma ve savunma ama­ cıyla yaptığı geziler ve etkili temaslardır.

Ve bu güvenin bir sonucu olarak da Atatürk'­ ün isteğiyle Lozan Konferansıııuı birinci bölü­ müne Türk delegasyonu genel sekreteri sıfatıyla gönderilir.

CEMİYETİN İLK YILLARI

Cemiyetin,çoğuııİuğu 19. yüzyılın soıılaruıda kurulmuş Avrupa'daki ağabeyleri o ülkelerin ge­ çirdiği endüstri devriminin bireıı ürünü olduklaruı- dan, zengin faaliyet alanı bulabilmekte ve kendi aralaruıda kurdukları sıkı işbirliği sayesinde etki­ li kararlar alabilmekteydiler.

Oysa Türk Turing Kurumu, savaş sonrasının çok yoksul, çok yorgun bir ülkesinde faaliyetleri­ ne başlamıştır. Otomobil sayısı son derece azdır. Turizmin ne olduğundan pek az kişinin haberdar olduğu bir ülkede, işe sıfırdan başlamak gerek­ mektedir ve öyle de yapılır. Gemiyle gelen turist kafilelerinin limandan geçişlerini kolaylaştırmak, yolcu eşyalaruu taşıyan ve "ilk izlenim" veren ka­ yıkçı, hamal ve taksicilere bir tarife belirlemek gi­ bi güncel tedbirlerin yanısıra ileriye dönük bazı düzenlemelere de gidilir. Kalitesiz (ve kısmen de Türkiye aleyhine çalışan)tercüman rehberlik ku- rumunu kontrol altına almak, bir düzen vermek amacıyla, konferanslar verilir, kurslar düzenle­ nir. Türkiye'nin ilk afişleri, ilk yol haritaları, otel rehberleri, prospektüsleri bastırılır.

Bütün bu çalışmalar meyvelerini vermekte gecikmemiş, Türkiye'de bir turizm kuruluşunun çalışmaya başladığuıı öğrenen, bir "muhatap" bulan, seyahat acentalan ülkeye bir miktar daha fazla turist göndermeye başlamışlardır. 1924’- de İstanbul'a 17.000 turist gelmişken, bu sayı bir yıl sonra 40.000'e çıkmıştır.

1930'lar, 40'lar

İsmet Paşa'nın Reşit Saffet Bey'le Lozan'da anlaşamamasına karşılık, Atatürk'ün yakın ilgi ve desteğini hiçbir zaman yitirmeyen Kurum,

(3)

lu yıllara büyük bir organizasyonla girer. AİT (Uluslararası Turizm Birliği) kongresi İstanbul'da yapılacaktır ve ev sahipliğini Kurum üstlenmiştir. Atatürk'ün özel direktifleriyle, tarihinde ilk kez Dolmabahçe Sarayı bu kongre için yabancılara kapılarını açar. Kongre tüm AİT toplantılanııırien başarıhlaruıdan biri olarak uzun yıllar unutulmaz. Aynı yıl Turing kamu yaıaruıa çalışır Kurum olarak tanınmış, gümrük ve trafik mevzuatı ile de özel yetki ve görevler almıştır: Yurt dışma giden ve gelen araçlara belgelerini vermek. En büyük ka­ nuni çerçeve böylece çizilir.

Bugüne kadar kesintisiz yayınlanan ve Türki­ ye'nin en eski dergilerinden olan Belleten'in ilk sayısı da o günlerde çıkar.

30'lu yıllarda Kurumun yurt dışı temasları ar­ tar. Bu tür organizasyonlara, özellikle Avrupa'yı iyi bilen ve en yüksek çevrelerle ilişkileri olan Re­ şit Saffet Bey'in katılması, yalmz Turing için de­ ğil, ülkemiz için de bir kazanç olmaktadır.

O yılların ilginç olaylarını ise şöyle sıralaya­ biliriz: İstanbul ağırlıklı olmak üzere, tanıtıcı ya- yuılar yapılması; Balkan Rallisi ve diğer ralli or­ ganizasyonları; Kurumca bastırılan İlıap Hulusi- nin afişlerinin sanat çevrelerinde uyandırdığı yan­ kılar; Brüksel Fuarı'ııa Tekel İdaresi'nce gönderi­ len sigara paketlerine ülkemizi taıutan küçiik fo- tcğrafların konulması; Marsilya Konsolosluğumuz baııçesine bir köşk yaptırılması ve buradan tu­ rizm yayınlarının dağıtılmaya başlanması.

O sıralar turizmde de belli bir kıpırdanma göz­ lenir. 1936'da turist sayısı 85.000'i geçmiştir. Aynı yıl Kurum, kuruluşundan beri işgal ettiği Voyvoda Caddesi Adalet Han'daki yerinden İs­ tiklal Caddesi 81 numaraya taşınır. Cephesi kâr- gir, içi ahşap (ve hayli harap) binanın üçüncü katı­ na yerleşilir.

İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla turist ayağı çekilmiş, benzin ve yedek parça yokluğu otomobil sayısını olumsuz yönde etkilemiştir. Ve böylece Kurumun bu alandaki çalışmaları adeta "tatile girer". Ama yöneticiler pek de boş oturmazlar, İstanbul'daki eski eserlerin korunma­ sına yönelik birtakım çabalara girişirler. Reşit Saffet Bey'in o zamanki Anıtlar Yüksek Kurulu demek olan, Arkeoloji Müzesindeki encümende üye oluşu bu çalışmaları kolaylaştırır.

İbrahim Müteferrika'nııı mezarın m bulun­ ması ve Galata Mevlevilıanesi'ne nakli, Mevleviha- nenin kısmi onanını, diğer bazı harap çeşme ve bina restorasyonları, savaş yıllaıuıda gerçekleştiri­ len ilginç çalışmalardır.

İlerde Kurum için yeni bir dönem başlata­ cak olan Çelik Gülersoy'un Kuruma girişi de, o yıllara rastlar: 1947. Lisede okumakta, dersten arta kalan zamanuıda da Turing'de çalışmak tadır.

Savaş sonrası hem Balkan ülkelerinde otoriter rejimlerin kurulması, hem de Avrupa ülkelerinin yaralarını sarmakla meşgul olmalan, turizmde he­ men bir canlılık görülmesini engeller. Kurumun o yıllarda geliri yok denecek kadar azalmıştır. Kıs­ men belediye desteği ile, biraz da otellerden yar- duıı alarak yaşamaktadır. Başkan Reşit Saffet Bey, Fransız şehirci Heııri Prost, Şehremini Ce­ mil Bey (Topuzlu) Emin Bey (Erkııl) toplanıp İstanbul'un imarı konusunda fikir bildirmekle yetiııiyorlardır.

1950'den 65’e ONBEŞ UZUN YIL

1950'lerden sonra özellikle yeni hükümetin izlediği dışa açılma politikası, dış yarduıılar ve borçlanmalaruı başlaması, ekonomide bunlarla görülen büyüme, turizm ve otomobil konularuıa belli bir canlılık getirir. Yurt dışına çıkışlar art­ makta, Kurumun gelirleri de nispeten yükselmek­ tedir. Ama Kurumda yönetici kadro yaşlanmıştır ve bu durumun Kurum çalışmalarmın gelirlerde­ ki artışa paralel olarak yayguılaşmasım engelle­ yen bir faktör olarak rol oynadığı bir gerçektir.

O yılkımı belki de tek kayda değer olayı, Başkan Reşit Saffet Bey'in 1950'de Papa XII. Pius ile yaptığı görüşmedir. Bunun sonucunda katolik âleminin başı, Efes'teki Meryem Ana evini resmen tammış ve burayı bir hac yeri ola­ rak ilan etmiştir.

Bu arada Kurum 1951 'de Tepebaşı'ııda şim­ di Sosyal Sigortalar Kurumu olan binayasoııra da (1955 'de) Asıııaü Mescit'te Nil Pasajı'nuı bir dai­ resine (ilk defa kendi malı olan bir yere) taşınır. O dönem Turing irili ulaklı 5 odası, yaruıı gün ge­ len aıajp müdürü (Said Dubaili Bey), ermeni mu­ hasebecisi, ıııusevi sekreterleri ile artış yaşh, ar­ tık yorgun reisiyle, "kendi kabuğuna" çekilmiş­ tir. Yıllar bu "rehavet" içinde geçer. Uç memur­ luk servis "triptik" işleriyle uğraşır.

Belki bir tesadüf, Reşit Saffet Bey'in odası Aş­ malı Mescit Sokağında uzun yıllar önce başyazar­ lığını yaptığı gazetenin idarehanesine bakmakta­ dır. Reisin gözleri sık sık oraya takılır. O günlerin, o eski güzel günlerin anılarıyla geçer zaman.

Bu yorgun bekleyiş 1965 yılının karlı bir şu­ bat günü sona erer. Reşit Saffet Bey yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak vefat etmiş­ tir.

(4)

1980-1984 Kurum Yönetim Kurulu

Soldan sağa: Prof. Dr. Metin Sözen, Av. Kemâl Anıl, Y. Mim. Ersen Gürsel, Av. Yaşar önol, Cavid Gürocak (Gümrük ve Tekel Bakanlığı emekli müsteşarı), Genel Müdür Çelik Gülersoy, Prof. Dr. Kemâl Kutlu, Hadi Sağnak (emekli vali), Emekli Korg. Faruk Güventürk, Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, Prof. Dr. Nadir Yayla, Prof. Dr. Refik Duru. 1978-1980 Kurum Yönetim Kurulu

Soldan sağa: Yaşar önol (Av.), Can Kerametli (müzeci), Cavid Gürocak (Gümrük ve Tekel Bakanlığı emekli müsteşarı). Prof. Dr. Bahadır Alkım (l.T.Ü. Edebiyat Fak.), Çelik Gülersoy (Kurum Genel Müdürü), Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Kemâl Kutlu (l.T.Ü.), Başkan Vekili Hadi Sağnak (emekli vali), Başkan Vekili Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu (l.T.Ü.), Prof. Dr. Hande Suher (l.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Dekanı), Prof. Dr. Metin Sözen (l.T.Ü. Mimarlık Fakültesi), Kemâl Günen (emekli orman baş müdürü), Y. Mim. Alpaslan Koyunlu (Kültür Bakanlığı İstanbul Rölöve Bürosu Teknik Müdürü).

(5)

1966- 1973: YENİ DÖNEM

Kurucusunun vefatından sonra, Çelik Güler- soy'uıı, oybirliği ile genel müdür seçilmesiyle, bu ulusal kuruluş yeni bir doneme girer. Artık ilk re­ formların yapıldığı "atılını yılları" başlamıştır.

Gülersoy o tarihte, Kurumun hiçbir hizmete kullanılmayan iki milyon lira nakit parasıyla bir dizi çalışına başlatır.

Türkiye'nin ilk teknik yol yardım servisi ku­ rulur. Turistlere kredi açılması, renkli ve yabancı dillerde kitap yayınına geçilmesi, müze rehber­ leri hazırlanması gibi yepyeni, lıerbiri bir boşluğu dolduran hizmetler gerçekleştirilir.

İstanbul'a karayolu ile gelen yabancılara yar- duncı olmak amacıyla Topkapı'da bir enformas­ yon bürosu açılır. Bu, bir Türk kentinin girişinde­ ki ilk (ve hâlâ tek) enformasyon bürosudur.

Buna paralel olarak yine Türkiye'de ilk kez, biı "gençler ekibi" oluşturulur. Yabancı dil bilen bir grup genç turistlere mahallinde yardımcı ol­ mak üzere, turistik bölgelerde görevlendirilir.

Bu arada Kurum, Şişli Meydanında kendi ma­ lı olan binaya taşınmıştır.

1971 yılı Kurum tarihinde bir dönüın noktası olur. O tarihe kadar gümrük mevzuatında bulu­ nan, Kurumun yetkisi dahilinde olup da hiç el atılmamış bir konu, tamamen Genel Müdür Çelik Gülersoy'uıı çabalarıyla yeniden gündeme getiri­ lir: Gülersoy yurt dışındaki Türk işçilerinin ülkeye geçici amaçlarla gelişlerinde taşıtları için gerekli gümrük giriş belgesinin Kurum tarafından verilme­ sini istemektedir.

İstemektedir çünkü 1965 öncesi pek önemli olmayan bu konu, yurt dışında çalışan Türk işçi­ lerinin sayısının artması} la, ülkenin menfaatleri açısından gitgide önem kazanmaya başlamıştır. Her yıl başka ülkelere akan milyonlarca liralık dö­ viz neden ülkeye kazandırılmasın?

Böyle düşünmektedir Çelik Gülersoy ve kalkar Ankara'ya gider, yetkililere durumu anlatır. An­ cak bir süre sağlıklı bir karar alınamaz. Toplantı üstüne toplantı yapılmakla, bakanlıklar arasında bir türlü görüş birliğine varılamamaktadır. Bazı Bakanlıklar (Turizm ve Devlet Planlama) triptiğin yabancı turistlere olduğu gibi, Türk işçileri için de kaldırılmasından yanadır. İçişleri ve Çalışma Bakanlıkları, kararsızdır. Asıl söz sahibi Maliye ve Gümrük Bakanlıkları ise, bir süre tecrübe edilen bu mııaflığm, devlet aleyhine zararla soııuçlandı- ğuıı belirterek, triptik rejimimle ısrar ederler.

Gülersoy, konuya hakimiyetini koyarak, iş­ çinin muaflık değil, kolaylık istediğini ortaya ko­

yar. Avrupa kulüplerinin kısıtlayıcı ve pahalı trip­ tik rejimleri yerine, Türkiye'nin sınırmda yeni bir düzen kurarak sorunu çözümleyeceğini ispatlar. Sonunda Gümrük Bakanı Haydar Özalp'in ve Baş­ bakan Yardımcısı İsmail Arar'ın ağırlığını koy­ malarıyla, Gümrük ve Maliye Bakanlıklarıyla Tür­ kiye Turing ve Otomobil Kurumu arasında bir protokol imzalanır. Esasen yasal temel 1930 Ka­ nunu ile konulmuştur. Kurum 1971 Temmuz'un- daıı itibaren Türk işçilerine kanuni kefalet belgesi­ ni, Avrupa'daki benzerlerinin yarı fiyatına sınırda vermeye başlar. İşlemlerin hızlı yapılması, büro­ ların gece gündüz açık bulundurulması gibi, özen­ dirici yan tedbirler, iş hacmini ve rağbeti hızla art­ tırır. Artan gelirle, Kurumun uzun süredir bekle­ yen kültür ve sanat hizmetlerinde kullanabileceği kaynak da doğmuş olmaktadır.

1974-76 BUHRANLI YILLAR

1970'deıı itibaren Kuruma gelmeye başlayan para, dertlerini beraber getirmekte gecikmez! 1974'de Kurum içinde bu mali kaynağın kulla­ nılması konusunda doğan ihtilâila bir kriz döne­ mine girilir. Çelik Gülersoy ve I)r. Nejat Eczaeıba- şı grupları arasındaki mücadele 1974 Nisan seçimi Gülersoy lehine sonuçlandığı halde, davalar ve tef­ tişlerle birkaç yıl daha sürdürülür. Sonunda üye çoğunluğunun desteği ile bu kriz dönemi 1976'da aşılmıştır ama, geçen üç yıl, hepsi kamu yararına bir dizi kültür projesinin başlatılmasını geciktirdi­ ğinden, yalnız Kurum için değil, ülke için de bü­ yük kayıp olmuştur. Giilersoy'u en çok üzen bir başka gelişme de, bu çalkantılarda, hayatını ver­ diği Kurum adında gözlemlenen aşınma ve yıp­ ranmadır.

1977'DEN BU GÜNE

1977 Turing için bir toparlanma yılıdır. Ana dertler bitmiştir. Artık Kurum, büyük hizmetlere başlayabilecektir, ancak İstanbul Belediyesi'yle iş­ birliği içinde bir dizi çalışına yapma teklifine olumlu biı cevap alamaz.

1978 sonrası ise, dönemin İstanbul Belediye Başkanı Aytekiıı Kotil ile imzalanan mukavele ile Kurumu bugünkü çapma ve itibarına kavuştu­ ran eserlerin gerçekleştirilmeye başlandığı dö­ nemdir.

1978'den bugüne Çelik Gülersoy'uıı kişisel gayreti ve titiz çalışması sonucu, Yıldız ve Emir- gâıı Parklarındaki köşklerin lıizınete açılması, Çamlıca Tepesi'niıı düzenlenmesi, Sultanahmet Konağı, Kariye restorasyonları gibi bir dizi proje birbiri ardına gerçekleştirilir.

(6)

İç ve dış basında geniş yankılar uyandıran bu çalışmalar, devletin en üst makamlarından, sade vatandaşa, yabancı devlet adamlarmdaıı sırt çan­ talı turistlere kadar çok geniş bir kitlenin ilgisini çeker, hayranlığını kazaıur.

Artık yabancı bir "büyük" İstanbul'u ziyaret ettiğinde, gezi programına mutlaka bir "luring" köşesi ilave edilmekte; halta sonları stadyuma koşmadan yapamayanların yanısıra, her tatil günü birkaç saatini bir Turiııg tesisinde geçirmeden edemeyenlere de sıkça rastlanmak tadır.

Bütün bunların yanında Çelik Gülersoy'un çalışmaları restorasyon boyutlarını çok aşmış, ta­ rihi yapılara birer fonksiyon verilerek onları "ya­ şama geçirmek" gibi yeni bir anlayışın filizlen­ mesine neden olmuştur. Unutulmuş , yıkılmaya yakılmaya bırakılmış tarihi köşklerimiz, konakla­ rımız; bugün birer otel, kitaplık, müzik sarayı, pas­ ta salonu, kongre merkezi olarak modern yaşama girmişler; verdikleri bu çok çeşitli hizmetlerle; . zevk ve ihtiyaçları çok değişik olan, hayli geniş bir kitleye hitap eder duruma gelmişlerdir. Kurum tarihinde içinde yaşadığuıuz bu dönemi yazarken sanıyorum kullanılacak olan cn etkili cümle ve va­ rılabilecek en doğru teşhis şudur: 1923'den 65'e kadar itibarlı fakat çok küçük bir çevre taralından tanınan Kurum, sadece son 5 yılda sağlanan ola­ ğanüstü bir gelişme ile, ülkenin ve halkın benimse­ diği milli bir kuruluş haline gelmiştir. Yani bir "klöb" iken bir "kurum" olmuştur. Keşit Saffet Bey bunu kurmuş ve kendisi çok değerli bir baş olmuş, fakat Çelik Gülersoy buna bir gövde ekle­ miştir. Gerçek budur.

Sayın İsmail Cem de bir yazışımla I uring'in gerçekleştirdiklerinin, başka kurumlar ve uygula­ malar adına dikkatle izlenmesi, dersler çıkarılma­ sı gereken bir "olaya" dönüştüğünü belirtmekte ve bu başarıyı üç temel nedene bağlamaktadır:

"Tarih ve kültür bilincine sahip çıkması ve bu­ nu en etkin biçimde topluma yayabilmesi; yüz- biıılerce triptik işleminden tarihsel yapıların işle­ tilmesine kadar her alanda tıkır tıkır çalışan bir organizasyonun gerçekleştirilmiş olması ve etkiıı- lik-verimlik ilkelerine örnek bir çalışma düzeni; yani başlatılan bir işi öngörülen biçimde ve za­ manda bitirmek, tamamlanmış bir tesisin işletme ve denetimini ilk günün titizliği ile sürdürebil­ mek" (1)

Sayuı Cem, yazısını şöyle bitirmiştir: "Türki­ ye Turing ve Otomobil Kurumu aynı anda hem ta­ rihimize, hem de çağımıza açılabilen bir pencere olmuştur." Sanırım bu tanımlama ve gözlemdeki isabet, Turing örneğine çeşitli etkenlerle olumsuz bakabileıı bir avuç kişiye de verilebilecek en gü­ zel cevabı ifade etmektedir.

Evet biz de yazımızı Çelik Gülersoy'un açtığı bu pencereden bugün olduğu gibi yarm da baka­ bilmeyi dileyerek bitirelim.

(1) Güneş Gazetesi 9.9.1983 1965'de Kurum'un yönetim kadrosunun tümü. (Soldan: Hukuk Müşaviri Çelik Gülersoy, Başkanvekili eski Ticaret Ba­ kanı M. N. Gündüzalp, Başkan Atabinen, Müdür Said Duhani, Denetici üye Ali Sahir Kökmen. Arka sırada bütün perso­ nel).

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

It is frequently seen that in the Byzantine period sarcophagi and hypogeums were used as a family sepulture for generations, and bore diverse inscriptions, also

“ Bu işin ucunu bırakmayacağım, sonuna kadar gideceğim” diyen tavrı bana bir fotoğrafı anımsatıyor: 1950’- den kalma, sararmış bir fotoğraf: Nâ­ zım Hikmet’in

Öyle bir yer ki Agora, hem zaman dışı, hem de bütün za manian içinde barındırıyor: Narçiçeği renkli fesi nazar bon­ cuklu, ince bıyıkları badem

Daha çok robot güreşlerinde kul- lanmak için geliştirilen Robomaster’ın 499 dolarlık fiyatı biraz pahalı olsa da bu tür ürünlere ilgi duyanlar için uy- gun bir

CT incelemesi sonucunda tespit edilen ma- jör paranazal sinüs patolojileri şöyledir: 14 olgu(% 29) ünilateral maksiller sinüste total veya parsiyel opasite (bunu yanında 14

Results: Out of 75 cadavers, we observed five variations in four different cadavers, the findings include; facial vein continuing as external jugular vein after receiving

Fikret’in bıraktığı kültür mirasında tek insandan ka­ labalıklara, bireyin özgürlüğünden toplumsal özgür­ lüğe ulaşma savaşımının tüm dalgalanmalarını