5
¡ * *
u*>3
Genç üşeli Hüseyin Üzmez, Ahmet Emin Yalman'ın
fikirlerini beğenmiyordu. Bu da ona göre
Yalman'ın öldürülmesi için yeterliydi
Yazan: Sadi BORAK
Yalman,
yediği 5 kurşunla
komaya girdi
V
ATAN gazetem sa hiplerinden Başya zar Ahmet Emin Yalman, 22 kasım 1952 gü nünde 22.30’da Malatya postanesinden çıkarken Hüseyin Üzmez adındaki bir lise öğrencisinin ateş lediği tabancanın kurşun larıyla beş yerinden yarala narak koma halinde hasta neye kaldırılmıştı.S u i k a s t i n n e d e n i , aralarındaki “ fikir ayrılığı” idi. Genç liseli bu yüzden de Ahmet Emin’i sevmiyordu, v ü c u d u n u n o r t a d a n kaldırılmasına bu duygusal nedeni yeterli buluyordu. Oysa, Ahmet Emin Yal- man’ı “ aynı fikirde” ol dukları için sevenler de var dı. Bu suikast girişiminde bir taraf kendini hakh gö rürse karşı düşüncede olan ların da aynı eylemde bulunmalarını haklı karşı lamak gerekecektir. Onun içindir ki demokrasinin baş kuralı, karşıt fikirlere karşı da saygı göstermek.
1922 kasımında kendisine yapılan suikastten kıl payı kurtulan A h met Emin Yalman’ ın 197(flerde çekilmiş bir fotoğrafı.
27
Mayıs'tan sonra af kampanyaları başlamıştı.
Üzmez'in affını isteyenlerin başında da Yalman
geliyordu. Bu suikast olayı genç bir liseliden
olgun bir avukat kazandırdı. Olayın olumlu
sonuçlarından bir diğeri de, düşmanlıktan
doğan dostluktu
d o ğ u m Oğlumuz EMRE Ç fPLA K ’m doğu munu dost ve akra balara müjdelerizi. Z E Y N E P -N E J A T ÇIPLAK 22.2.1979 Erez Kliniği Milliyet: 4224
TEŞE K K Ü R
Oğlumuz EMRE’ nin do ğumunu gerçekleştiren de ğerli Jinekolog Op. Dr.
FAHAMET MADENLİ've
doğumundaki yardımcıları Jinekolog Op. Dr.
İSMAİL ENGİN
ERTUĞRUL'a,
Ebe hemşire Sevinç Coş k u n a
Yakın ilgi ve yardımını gördüğümüz Say ın Prof. Dr.
KEMAL
ALEMDAROĞLU'na,
Erez Kliniğinin Çocuk Sağ lığı ve Hastalıkları uzmanı MARJ SA R İASL A N ’ a Kli nik Başhemşiresi ESME- R A Y G Ö G E B A K A N ’ a, Ebe Henşire Meral Tavlı, ve Nermin K e b a p ç ı’ ya, Hemşire Gülserim Yalçın ve Sabrye Şahbudak’ a ve emeği geçen tüm klinik personeline açık teşekkürü borç biliriz.
ZEYNEP - NEJAT ÇIPLAK
' t i l l i y e t : 4223
Hüseyin üzmez, bu o- laydan yıllar sonra yazdığı bir makalede, “ o tarihte te pemde kavak yelleri esiyor du” diyor, içtenlikle...
HÜSEYİN Ü ZM EZ'İN
ANLATTIKLARI
Bu suikast olayı, genç ve toy bir liseliden olgun bir avukat kazandırmıştır top luma. Olayın olumlu sonuç larından biri de, bir düş manlıktan doğan dostluk tur. Ahmet Emin Yalman da hoşgörünün göz yaşartı cı bir örneğini vermiştir. Hüseyin Üzmez, olayın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra Milliyet gazetesinde bu konu ile ilgih olarak ilginç bir makale yayımla mıştır.
Ahmet Emin Yalman’a yapılan suikast olayım, ga zete koleksiyonlarındaki —biraz da sansasyonel-ha- berlerden derlemek yerine, Hüseyin Üzmez’in yıllar sonrasından olaya bakışım da kapsayan yazısını aynen aktarmak, muhakkak ki çok daha isabetb olacaktır.
Bu içtenlikli, duygulu, hatta göz yaşartıcı yazıyı hep birlikte izleyelim:
“ Onunla ilk karşılaşma mız bundan tam yirmi yıl önce olmuştu. (Bu yazı 30.12.1972’de yazılmıştır.) O zaman henüz 18 yaşların da bir lise öğrencisiydim. Ve Ahmet Emin Yalman’ın öl dürülmesi gerektiğine iç tenlikle inanmıştım. Yal man, Başbakan Adnan Menderes'le birlikte Malat ya'ya gelmişti. Bir fırsatını buldum, geceyarısına doğru üzerine altı el ateş ettim.
Hastaneye kaldırmışlar dı. Çok kan kaybetmiş ve komaya girmişti, tki gün sonra biraz kendine gelir gelmez de beni görmek is temişti.
Götürdüler. Sargılar içe risinde yazıyor ve güçlükle k onuşuyordu. Kendimi düşmanınız diye tanıttım. O, bana hiç de düşman gö rünmüyordu. Beni yetiştir
mek için yıllardır fabrikada işçi olarak çalışan fakir ve çileli anama acıdığını söylü
yordu. “ Çok şükür ben kurtuldum ama senin g e n ç liğ in e a c ı y o r u m ” diyordu.
PİŞMANLIK
D UYM UYORDUM
Tevkifler, ifadeler, nakil ler, muhakemeler... Derken dava bitti, beni 20 yı! hapis cezasına çarptırdılar. Kolla nma kelepçeler vurdular.
şehirlerden şehirlere, hapis hanelerden hapishanelere sürdüler. Pişmanlık duy muyordum, hata yapmış olacağımı bile düşünmek is temiyordum. Böylece ara dan yıllar geçti, devirler değişti, ihtilâller oldu, ikti darlar devrildi.
1960 yılının 27 Mayısın dan sonra tüm basın büyük bir özgürlüğe kavuşmuştu. Her konuda gazetecilerin fikirlerine önem veriliyor, yapılması düşünülen işlerde onların tutum ve eleştirileri
Ahm et Emin Yalman’ ın 1922 yılında Ay dede Mizah Dergisinde yayınlanan bir karikatürü.
V E F A T
Merhum Hamdiye Plana Hanımefendi’nin ve merhum Mustafa Plana Beyefendi’nin kızları, merhum emekli Topçu Albay Bekir Sıtkı Sürsal’ın eşi, merhum Emine Ecer ve Huriye Yakarözkan’m kardeşleri, Aynur Akyuz, Turgut, Koray ve Gökay Sürsal’ın sevgili anneleri
Emekli Öğretmen
ÖMRİYE SÜRSAL
Hanımefendi
28.2.1979 çarşamba günü Tanrı'nm rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 2.3.1979cuma günü Teşviki ye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Fe riköy’deki aile kabristanında toprağa verilecektir.
Tanrıdan rahmet dileriz.
AİLESİ Not: Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı’na bağışta bulunması rica olunur.
Milliyet: 4220
dikkatle izleniyor ve ona göre adım atılıyordu. A h met Emin Yalman da bu söz ve kişilik sahibi ay dınların başında geliyordu.
KENDİSİNİ
ÖLDÜRMEK
İSTEYENİN
AFFINI İSTİYOR
Hapishanelerde de af söy lentileri başlam ıştı. ( ...) Yalman ve onun etki ala nında bulunan aydınlar affa karşı çıkar diye düşünüyor dum. Yüzüme karşı söyle miyorlardı ama mahkûm arkadaşlarımın da böyle düşündüklerini biliyordum.Bir sabah bulunduğum koğuşun kapısı hızla çalın dı. İçeriye birkaç arkadaş girdi. Hepsi heyecanlı ve sevinçliydi. İçlerinden biri, elinde tuttuğu gazeteyi.
havada sallıyor ve bana bağırıyordu:
— Bak, adam neler yaz mış?
Merakla gazeteyi aldım. Vatan gazetesizdi. Başya zısının b a slığ ı şöy ley d i: "Hüseyin Üzmez, affa lâyık olmuştur.”
Ahmet Emin Yalman, bu başyazısında benim için çok övücü sözler söylüyor ve mutlaka affedilmeme ge rektiğini büyük bir içtenlik le savunuyordu. Bir hoş olmuştum. Artık 8 yıl ön ceki kadar katı değildim. Hapishane denilen ıstırap kazanında epeyce pişmiş tim. Benim için söyledikle rinden duyduğum kıvanç bir yana, o tarihte hapisha neleri dolduran ve sayıları elle binleri aşan kader ar kadaşlarım adına kendisine minnettar olmuştum. Ama yine de düşmanın karşısın da küçülmüş o’ımak korku suyla bunları söyleyemiyor. yazamıyordum.
Çok geçmeden kendisin den bir mektup aldım. Zi yaretime gelmek istiyordu. Epeyce tereddütten sonra cevap yazdım. Artık sık sık mektuplaşıyorduk. Bana çok eskiden yazdığı yazıları içeren kitaplar da gönde riyordu. Oniarı okudukça ne kadar yanılmış olduğu mu yavaş yavaş ve acı acı anlıyordum.
ZİYARETİME GELDİ
Bir gün ziyaretime geldi. İzm it cezaevindeydim . Müdürün odasında konuş tuk. Yanında rahmetli A d nan Veli de vardı. Elini sık tım ve şöyle dedim:
— B eyefendi. bir zamanlar sizin mutlaka öl dürülm eniz gerektiğine inanmıştım. Size onun için ateş ettim. İnancımda çok samimiydim. Bu yüzden pişmanlık duymuyorum. Ama sizi tanıdıktan sonra hata yapm ış olduğum u anlıyorum.
Beni sanki çok eski iki dostmuşuz gibi karşıla m ıştı. G özlerinin içi gülüyordu. Bir an önce özgürlüğüme kavuşmamı o benden çok istiyordu. Ana mın hâiâ fabrikada çalış makta olduğuna üzülüyor, hapishanelerde kendimi ka pıp koyuvermemiş olmama seviniyor, kendimi yetiştir meye ve yabancı dil öğren meye çalıştığım için beni kutluyordu. Bir ara İngiliz cemin ne durumda olduğu nu, kitaplar gönderirse yararlanabilip yararlana mayacağımı sordu. — İsterseniz İngilizce konuşalım... Dedim. Ve görüşmemizin bundan sonraki kısmı İn gilizce olarak devam etti.
İki saate yakın konuş muştuk. Ayrılacağımız za man çok üzgündü.
— Size bir nebiye versem kabul eder m isiniz?..
Diye sordu.
— Eğer hediyeniz kitap sa. ya da bir kutu şekerse kabul ederim, bunun öte- sindekiler için beni mazur görün, lütfen anlayın ve kırılmayın...
Dedim. İyi tahmin et miştim. Kitap ve şeker ge tirm işti. A yrılırken son sözleri şu olmuştu:
— Sizin gibi kabiliyetli '■o buralarda heder