• Sonuç bulunamadı

Orhan Kemal'le 40 yıl önceki İstanbul'da

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Orhan Kemal'le 40 yıl önceki İstanbul'da"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

12

CUMHURİYET

KÜLTÜR

M -11

T 7 -

ftu iû r

O rhan K em al’le 40 yıl önceki İstanbul’d a

KONUR E R T O P _________

Orhan Kemal'in anısı biz tanışları için hala taze. Onun yapıtları da tazeli­ ğini koruyor. Bu yapıtların günümüz­ de çok yakın ilişkileri var.

Günümüzün ekonomik, siyasal, kültürel yaşamı, kentleşme olgusu, köşe dönme hevesi ile onun örneğin

Gurbet Kuşları romanında anlattı­ klarının yakınlığı dikkat çekicidir.

Yayımı üzerinden 32 yıl geçen bu yapıtı yazarımız, çok başarılı Bereketli

Topraklar Üzerinde romanının de­ vamı olarak tasarlamıştı.

İlk romanda (1954), Sivas’ın Ç. kö­ yünden duvarcı ustası İflahsızm Yu­ suf, Çukurova gurbetindeydi. İkinci yapıt (1962), oğlu Mehmet’in ve daha sonra öteki çocuklarıyla birlikte Yu­ su f un, İstanbul’daki gurbetçilik serü­ venini konu ediniyor.

Olaylar DP yönetimi sırasında, 6-7 Eylül (1955) yağmalamasından sonra­ ki ve elbette 27 Mayıs’tan bir süre ön­ ceki dönemde geçmektedir. D P’li baş­ kanın İstanbul’daki kıyasıya imar giri­ şimi, geniş ölçekli kamulaştırmalar, plansız-programsız yıkımlar, nüfuz ti­ careti, parti çekişmeleri, Vatan Cephe­ si uygulaması romanın kapsadığı bir yıllık süreye damgasını vuran olay­ lardır.

İstanbul gurbet serüveni

İstanbul gurbetinde serüvenine yol işçisi olarak başlayan İflahsızm Meh­ met, kendi kendine okuma yazma öğ­ renir, duvara ustası olur. Kabzımal- müteahhit Hüseyin K orkm az’ın yanı­ nda çalışmaya başar. Korkmazların hizmetçisi köylü kızı Ayşe ile evlenir. Babasıyla bacısını ve iki erkek kardeşi­ ni yanma getirir. Ancak Vatan Cephe- si’ne girmesi için yapılan baskıya karşı çıkarak köşkten ayrılıp yapılarda çalı­ şmaya başlar. Kansı iplik fabrikasın­ da işçi olur. Rüzgarın estiği yöne dön­ meyi beceren babası Y usuf la arası açılmış, Yusuf köşkte ve kabzımal dükkanında ondan boşalan yere geç­ miştir. Mehmet’in tamamlanıp başını sokmaya çalıştığı gecekondu, rüşvet vermeye yanaşmadığı için yıkılır.

Mehmet’in fırsatlardan yararlan­ maya çalışan babası Yusuf, köyünde D P’li muhtarın isteğini geri

çevirmeyip partiye girmiştir, İstanbul’a gelirken trende

“bul karoyu”cuyla işbirliği­ ne kalkışır. Patronu,

Sevgili Başbakanımızın Vatan Cephesine girersiniz tabi!” deyince hiç duraksa­ maz:

Siz büyüklerimiz gir dir- se girerik beyim!”

Patronun karısına güven­ ce verir:

Ben sizin kapınızda itinizim. Sizin malınıza değil, kesip attığınız tırnağa dahi ziyan vermem.”

Oğluyla ve “el kızı” geli­ niyle uzlaşamaz. Oğlu köşk­ ten ve haldeki dükkandan ayrılınca yerine geçivermiş- tir.

Orhan

Kemal’in anısı

biz tanışları

için hâlâ taze.

.Onun yapıtları

da tazeliğini

koruyor. Bu

yapıtların

günümüzde

çok yakın

ilişkileri var.

Günümüzün

ekonomik,

siyasal,

kültürel

yaşamı,

kentleşme

olgusu, köşe

dönme hevesi

ile onun

örneğin

Gurbet

Kuşları

romanında

anlattıklarının

yakınlığı

dikkat

çekicidir.

ndan, 12 M art’larda, 12 Eylüllerde alabildiğine ezilerek, etkisizleştirile- cektir!

Romandaki köylüler kenti ve kent­ liyi şöyle algılıyor:

“Aspaplı bir cin, şeher adamı, köylü kısmını çarpar.”

Kentliler ise onları hor görmektedir:

Köylerinden ne diye ürkütüyorlar bu hayvanlan bilmem ki... İstanbul’a ırgat, maraba akıyor. İstanbul,

İstan-bul’luktan çıktı. İstanbul’u pisletiyor­ lar. Dilenci doldu İstanbul’un sokak­ ları, meydanları, tüm!”

Bu uzlaşmazlık, değişen yaşama, re­ fah düzeyinde gelişmelere karşın gü­ nümüze doğru hızla büyümüştür.

O rhan Kemal’in anlattıklarıyla gü­ nümüzde yaşananlar birbirinin benze­ ri. Rom anda, örneğin 1960 öncesinde­ ki çirkin politikacı şöyle konuşuyor:

“ Her ne pahasına olursa olsun, ikti­

dardan düşmiyeceğiz. Hak, hukuk, adalet, demokrasi boş laflar. Muhalefe­ tin ak dediğine kara, kara dediğine ak diyeceğiz. Muhalefet batıl mı dedi? İrti­ ca mı dedi? Biz onların burunladığı her şey gibi bunlara da dört elle sarılıp, halkın hoşuna gitmekten çekinmiyece- ğiz. Bizi biz yapan halktır, muhalefet değil. İktidar onların eline yeniden geç­ se, vallahi tozumuzu attırır. Onun için, bizden olmıyan herkesi kendimizin can

düşmanı bileceğiz, vuracağız, kıra­ cağız, yakıp yıkacağız.”

iktidarın başı, o dönemde de kendi­ ne göre “vizyon sahibf’dir.

“Büyük beyefendi ilimden, alimden nefret ederdi. Çevresindekilerden ona kayıtsız şartsız bağlanmalarını ister. Atatürk’ten bu yana en büyük Türk olabilmek için yalnız İstanbul’a değil, bütün Türkiye’ye hatta bütün dünyaya damgasını vurmak isterdi. ‘Tek lider,

tek şeflikti amacı.”

G ünüm üzün sözde kalan “çağ atla­

ma” savının romandaki benzeri “dina-

nıizm”dir.

” ... ‘Dinamik ziraat’, 'dinamik sa­ nayi’, ‘dinamik ticaret’ edebiyatı almış

yürümüştü. Batı ile aramızdaki bir iki yüzyıllık ara ancak her alandaki dina­ mizmle kapatılacaktı.”

Yükselen değer, gene paradır:

“ Mihveri paraydı bu dünyanın

para.”

Köşe dönme, bir yaşam anlayışı ha­ line gelmeye başlamıştır:

“Hayat bir merdiven, İnmeyi düşün- miyeceksin. Çıkmak için her şey mü- bah, her şey meşru. Bunun içinse kafayı çalıştırmak yeter! (...) Atatürk devrini de biliyorlardı bu devri de. O devirde, her mahallede yedi sekiz milyoner nere­ deydi?”

Devletin Tahtakale piyasasını ve anlayışını devir almasının, ekonomiyi dövize endekslemesinin temeli atılmıştır:

Adam kayırma, din sömürüsü

“Muhalefetin menfi propagandasına kanmayın arkadaşlar. Bu kuyruklar yok mu bu kuyruklar? Refah alameti, nurlu ufukların müjdecisi. Eskiden bir avuç insan yer içer, millet onlara ba­ kardı. Şimdi herkes yiyor, içiyor da on­ dan mal kalmıyor ortada.”

Nüfuz ticareti, adam kayırma almış yürümüştür:

“ Beyefendiden Ankara için bir kartını rica edeceğim... Kocan o işi ko­ parır, koptuğu andan itibaren yüzde otuzu benim...”

Din sömürüsü koyulaşmıştır:

“Allahımız Demirkıratları niye başa geçirdi? Fakir fıkara Allahını mallahını tanısın diye... Halkımıza kahve verme, şeker verme, gaz verme, hatta ekmek verme, zarar yok, yeter ki ibadethanele­ rini onar, radyolarında mevlüdünü, ardından da gümrah sesli duahanlarının kalpleri dalgalandıran seslerini eksik etme.”

Romancımız “taşı toprağı altın” İstanbul’a 1950’lerdeki nüfus göçüne dikkatli bir biçimde tanıklık ediyor. 40 yılın gelişmelerini ve bugün yaşanan­ ları kavrayabilmek için bu başlangıç noktasını iyi tanımalıyız.

“- Şehir yerinde hımbd olmıyacan, delinmedik kaba­ ğa girecen!” demektedir.

Yükselen değerler

Y usuf un gelinine, daha sonra kızı Güllü'ye göz ko­ yan akrabası Gaftır da, pat­ ron Hüseyin de Y usuf la aynı kumaştandır.

CHP dönemi büyüklerin­ den biriyle evlenip ayrılmış, şendul yaşamı sürdürmüş, DP safına katılmış Nermin’- le evlenen patron Hüseyin, kadının düşüp kalktığı parti büyüklerinin desteğinde müteahhitliğe başlar. G ör­ güsü, kültürü yeni yaşam bi­ çimine ayak uydurmasına yetmez. Bu yüzden kansı tarafından aşağılanmak­ tadır.

Romandan 40 yıl sonra, günümüzde ise artık yükse­ len değerler, Nermin hanı­ m la ra horgördüğü yaşam ■ biçimini baş tacı edecek; TBM M ’de çiğköfte partile­ rinin yapıldığı, TV’de “ro­

man havası”yla göbek atıldığı günler sökün ede­ cektir!..

Köyden çıkan, zamana ve zemine ayak uyduran, pa­ lazlanan ya da palazlanmış olanlan sırtında taşıyan Or­ han Kemal kahramanlan, 40 yıl sonrasının köşe dön­ me modelinin miman politi­ kacılar ve önlerine saçılan çıkarlar karşılığında oy- lanyla onlara destek veren­ lerdir. Bugün çağın dışına itilmiş, eğitimden yoksun bırakılmış, vaat edilen çıkar­ lar uğruna politikaalarla iş­ birliği halinde ülkeyi ortaça­ ğa sürükleyenler de bunlar­ dan başkası değildir.

İşçiler ve aydınlar

Orhan Kemal’in romanı­ ndaki olumlu tiplerden biri Ayşe’nin köylüsü Hatçe Ab- la’yla evli olan bir gecekon­ duda oturan, emaye fabri­ kasında çalışan K um Usta’- dır.

Öteki de gene gecekondu halkından, “komünist” diye suçlanan VC’ye girmeye “ye­

şillere” rüşvet vermeye ya­ naşmayan, fakir fukaranın dilekçesini bedava yazan, adliyede, öteki dairelerde iş­ lerini kovuşturan, sıtmalıla­ ra parasız kinin dağıtan öğ­ retmendir. Bu ikisinin temsil ettiği iki kesim, işçiler ve aydınlar, Orhan Kemal’in canlandırdığı dönemin

ardı-a

_________ ___________

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kocası, daha karısının ce­ nazesi kalkmadan, onun yerini al­ mağa hazırlanan bir arkadaşile, bo­ zulan işlerini düzeltmek için yeni bir Ankara seyahatine

Bizim Balkan harbinde îşkodra’nın oynadığı rol ve gördüğü günlere de bir cilt tahsis eden ve bn defa Çin ve İspanya harplerine dair eserler vermiş

Finally, there is a book that analyzes how that system really works; why women have difficulty adjusting to it; exactly what they can do to achieve, not only equal opportunity, but

Atatürk her hareketi, her'davra- nışiyle Türk milletini aksettiren mu azzam bir ruh portresidir. Fakat kendisinin sık sık tekrarlamaktan gerj kalmadığı bir

The most successful approach identifying and predicting the symptoms and indications of having an cancer is SVM(Support vector machine) and with robust and high

Bu çalışmada da yerel vergi bilincini belirleyen faktörler olarak; adalet ve eşitlik, din ve ah- lak, katılımcılık ve yerelleşme, kültür, idareye bakış ve siyasi anlayış

Y irminci yüzyıl Türk edebiyatının en önde gelen öykü yazarı Sait Faik’in ölümünün ellinci yılı nedeniyle Sakarya Üniversitesi tarafından Kültür ve

Digital applications help and guide people in times of epidemics This application, which is made to meet the needs of people who are exposed to the disease and who live