Müzikalin müziklerini yapan Esin Engin, Necati Cumalı'nın tepkisi ne anlam veremediğini belirtiyor.
Herşey o ünlü eserin müzikale dönüşmek istemesiyle başladı.
Fikir güzeldi. İlk kez bir romandan müzikale uyarlama
yapılacaktı. Oyun yazan Necati Cumalı ile görüşüldü. Yazar,
fikri onayladı. 2 ay içinde müzikler, provalar derken, Reşat
Nuri Güntekin’in ölümsüz eseri Çalıkuşu, romanından, dizi
filminden sonra müzikal olarak izleyici karşısına çıktı
Açıkhava'da... 10 günlük yoğun gösteriden sonra ise, yazar,
yönetmen ve müzisyen birbirine girdi. Gerekçe, “ tekste
uyulmaması” ... Peki şimdi ne olacak?
N
ECA1İ Cumalı’nın, Reşat Nuri Güntekm’in kitabın dan uyarladığı ve İstan bul Şehir Tiyatrolan’mn on gün boyunca Açıkha- va Tiyatrosu’nda sergilediği “Çalı kuşu” müzikali, yazar, yönetmen ve müzisyenin arasım açtı.Şehir Tiyatrolan’na bir dilekçe vererek, oyunun bu biçimde oy nanmasına izin veremeyeceğini bildiren yazar Necati Cumalı, “Ben tiyatronun polisi ya da jan darması değilim. Yazarım. Ama yazdığım tekste birinci perdeden sonra hiç uyulmuyor. Feride’nin Anadolu’ya ayak basmasıyla pi yes, kabare tiyatrosuna dönüşü yor. Bunun sorumluluğunu kabul- lenemem” diyerek karşı çıkıyor.
Oyun üzerinde çok fazla deği şiklikler yapıldığım belirten Cuma- lı, eleştirilerin bir yazar olarak kendisine yöneltildiğini, bu neden le Şehir Tiyatrolan’na şartlı dilek çe verdiğini söylüyor. Cumalı, oyu nun büsbütün kaldırılmasını değil, üzerinde dramatürji çalışması ya pılarak oynanmasını istiyor.
MAKSAT NE?
“Çalıkuşu piyes olarak basıldı. Kültür Bakanlığı bunu bastı. Kısa sürede tükendi. Ancak oyun çok farklı. Tanınmayacak kadar değiş miş. Oyunun ilk perdesine kadar yorumsuz izledim. Ancak ikinci perdeden sonra yazdıklarınım dı şına çıküdığım gördüm. Cumhur- başkanı’mn da seyrettiği bir gece de benim bu olaya anında karşı çıkmam mümkün değildi. 53 yıllık yazarım. Basm olmayan kabahati bana atıyor. Bu oyun 1962-63 ve 64 yıllarında İstanbul, Ankara ve Bursa’da da oynandı. Şimdi ne maksatla değiştirildiğini anlaya
bilmiş değilim. Değişikliklerin al dığı not ortada. Bu patırtının böy le sürmesini istemem. Gölgede kalmayı tercih eden bir insanım. Tiyatronun polisi ya da jandar m ası değilim. Yazarım. Piyes hakkında birşey söylemek iste yen metni bulur ve karar verir. Bunca yıl sonra buna mı yanıt ve receğim? Onlar ovunda değişik likler yaptıklarım kabul ediyor lar. Hepimiz ölümlü dünyada ya şıyoruz. Ancak tekste uyulursa olur. 31 Ağustos’a kadar bu şekil de oynanmasına izin verdim. Ama bundan sonra sergüemek is tiyorlarsa tekste sadık kalmak zo rundalar. Dramatürji çalışmaları yapüarak oyun normal şekline dönüşebilir. Benimle münakaşa etmesinler” diye konuşuyor Cu- malı.
Müzisyen Esin Engin ve Yönetmen Hakan Alhner’in “telif hakkım artırmak için karşı çıkı yor” sözlerine hiddetle yanıt ve ren yazar, “Müzikler beni ilgilen dirmez. Şarkı sözleri diye afişe Gülsin hanınım adım koymuşlar. Bu benim sorumluluğumun dışın da. Acele yapıldığı için müzikler tam oturmuş değil. Akılda kalıcı bir müzik ya da şiir yok. Biraz da ha zaman ayrılarak yapüsaydı belki müzikler daha iyi olabilirdi. Ayrıca telif hakkımın ne kadar ol duğunu bile bilmiyorum. Ben böyle şeylerin peşinde olan bir in san değilim. Mayıs ayında ana teklif geldiğinde Ağustos ayında bu oyunun sergileneceğini söyle diler. Sürenin kısa olduğunu, bu kadar zamanda şiir yazamayaca ğımı söyledim. Dışarı yaptırmala rını önerdim. Bu benim işim değil ki! En az üç dört ay sürer böyle bir çalışma... Ama bana 15 gün ta
mdılar. Böyle şeyi olur mu? Nere de görülmüş, işte sonuç ortada” diyor.
ÇARK EDİYOR
Müzikalin yönetmeni Hakan Altmerise konuyla ilgili savunma yı şöyle yapıyor:
“Necati Cumalı, oyunun gala gecesi, kulise gelerek tüm kadro önünde bize teşekkür etti. Hatta (Ben küçük, mütevazi bir uyarla ma yapmıştım. Siz dev bir pro düksiyon yapmışsınız. Tebrik ederim) dedi. Bu sanatçı arkadaş ların önünde oldu. Bunu da inkar edemez ki. Ardından oyunun son günü, İstanbul Şehir Tiyatrola n ’na düekçe vererek bu şekilde
Sanat dünyasında "Cilalı ibo" olarak tanınan Feridun Karakaya, oyunda mahalle muhtarını canlandırıyordu. Seyirciden de uzun süre alkış aldı. (Üstte) Romanın kahramanı Feride'yi Tılbe Saran, Kamurani da Hazım Körmükçü canlandırıyordu. Her iki oyuncu da tiplemelerde hayli başarılı... (Yanda)
oynanmamasını istemiş. Kışın baş ka bir bağlamda oynanmasını isti yor. Bu oyun müzikal olarak hazır landı. Değiştirilemez ki. Emek veril di. Genel Sanat Yönetmenliği’nden bir yazı aldım. (Oyununuz kışa programa alınacaktır. Ancak, kapa lı bir sahnede bu kadar kadro ile nasü oynayacaksınız?) diye bana so ruldu. Bunların hepsinin hazırlığım yapmıştım. Kadroda azaltma ola cak. Bir sanatçı arkadaşımız bir kaç rolü birden canlandıracak. Toplam kadro kışın 20 kişiye indirilecek. Ancak orkestralım olması şart, çün kü bu bir müzikaldir diye yanıtla dım. Cumalı’nın neden çark ettiğini anlayamıyorum. Teklif götürdüğü müzde bunu kabul etti. Müzikal
ol-1 O SHOW
NECATİ CUMALI belki de telif haklarından kay
naklanıyor olabilir. Müzikal ol duğu için kendi telifinden şarkı Telif hakkım artırmak için böyle bir yola başvuruyor olabilir. Çünkü şu an telif haklan üç kişi arasında pay ediliyor. Yüzde 30’dan düşen pay kişi başına
yüzde 10’dur. Ancak oyun uyarlama olduğu için Necati Cumalı’nın yüzdesi belki yüzde 20 olabilir. Cumalı’nın aldığı yüzdeyi varın siz hesaplayın.
Çalıkuşu başlamadan önce bir takım spekülasyon lar yapüdı. Yaz aylarında seyirci bulamayacağı söyleni yordu. Ancak rekor kırdı. Biletler 50 bin liradan satıldı ve yaklaşık 35 bin kişi izledi bu
müzikali. Bunun da ötesinde herkesin bildiği bir eserdi ve Türkiye’de romandan uyarlanan ilk müzikal olma özelliğini taşı yordu. Dünyada bu ilk kez Sefil- ler’de yapılmıştı. Ben kışın da oyunun müzikal olarak oynan masında aynı başarıyı gösterece ğine inanıyorum. Bu işe çok emek harcandı ve seyirci de olumlu tepki gösterdi.”
Müzikalin müziklerim hazır
layan Esin Engin de, Cumalı’nın tepkisine anlam vere mediğini ve son gün çark etmesinin sadece telif hakkı na bağlanabüeceğini düşünüyor. İstanbul Şehir Tiyat rolan’mn şimdilik kış sezonuna Çalıkuşu’nu alıp alma dığı ise belli değil. « GÜZid e yÜLEK
HOW
Tuğrul ŞAVKAY
BİR KADEH İÇKİ
İ
ÇKİNİN, tarihin hangi döneminde ve kimler tarafından keşfedüdiği üzerine bitmez tükenmez tartışmalar olduğu nu söyleyerek başlayalım söze. Bir id dia, tarihte ilk kez alkollü içki olarak ilkel bir tür biranın Sümerliler tarafından bulunduğu yolunda. “B ir tür ilkel bira” sözünün altını iyice çizmek lazım, çünkü Sümerlilerin icat ettiği bu biranın içinde modem birada bulunan şerbetçiotu ve ben zeri tatlandırıcılar bulunmaz. Bu bira Ang- lo-Sakson ülkelerinde hala “ale” adıyla bili nir ve sevilir.Aradan neredeyse iki bin küsur yıl geç tikten sonra Güney Amerika’da Amazonun tropik ormanlarına gizlenmiş “ilkel” kabüe- lerle ilk kez karşılaşan beyaz adam, Amazon yerlilerinin de benzer bir birayı yapıp içtik lerini hayreüe görmüştü.
Tahıllar yerine üzümün fermantasyo nuyla şarabm elde edilmesi için, eski Mısır uygarlığının ortaya çıkmasını beklemek ge rekti. Şarabı bütün dünyaya öğreten ve sev direnler ise Romalılardı.
DAMITIK İÇKİLER
Mayaların yardımıyla şekerin alkole çevrilmesi, iıı&âmiğıu YÎ*ewk-içecek dün yasındaki en büyük keşiflerinden biri. Bu keşfin onurunun bir topluluğa bağlı olmadı ğını artık biliyoruz. Buna karşılık, maya lanmış içküerin damıtılması ile içki yapımı nın öncüsü Araplar olmuş. Ortada dolaşan ve hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği bir söylenti, Arapların ilk önce parfüm yap mak için çeşitli çiçeklerin damıtılmış alko lünü elde edecek bir sistem geliştirdiği, Par füm yerine aynı yöntemle içki yapmak da
“Ö yle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir
Ben kimem saki olan kimdir m ey ü sahba nedir”
FUZULİ yine onların fikri olmuş.
Bugün rakıdan viskiye, vodkadan cine kadar her damıtık içkinin kökeninde bu Arap damgası vardır. Bati dünyasında -oku nuşuyla yazacak olursak-, alkol için “alko- hol”- Arapçası Al Kuhl-, imbik için “alam- bik” -Arapçası Al imbik- kelimelerinin kul lanılması boşuna değil.
İÇKİ KÜLTÜRÜ
Kökeni ne olursa olsun bütün içkilerin keyif verici olması ve bu dünyayı daha ya şanır kıldığı üzerinde neredeyse evrensel bir kabul olduğu su götürmez. Fransızlar iç kilerin insanlar, suyun ise diğer canlılar için var olduğunu söyler. Çok anlatılmış bir hikayedir ama ben bir kere daha yazmadan geçemeyeceğim: Ordinaryüs Prof. Fahret tin Kerim Gökay, bir Yeşilay toplantısın da, demek başkanı sıfatıyla yaptığı konuş mada, suyım doğallığını anlatmak için “bir eşeğin önüne bir kova rakı ve bir kova su koyun; hangisini içer” deyip, “tabii suyu” cevabını verdikten sonra, “hayvan içgüdüsel olarak doğal olanı seçer” den mesi beklentisiyle “niye” diye sormak gafle tinde bulunmuş. Aynı toplantıda, muhteme len böyle bir cevabı vermek için bulunan Rıza Tevfik, dayanamayıp patlamış: “Niye olacak hocam, eşekolduğundan!”
Rıza Tevfık’in içkiseverlere bu ilk bakış ta çok sempatik gelen cevabında ben hep bir haksızlık olduğunu düşünürüm. Çünkü in sanlar genellikle insanca -yani adamıyla-ka- rarında ve usulü dairesinde içmezler. Bu nun bence başta gelen nedeni, içkiden keyif almayı bilmememiz. Keyif almak ise bir kül tür sorunu. Bizde de galiba eksik olan bu.
VEFA Z A T T A N EHLIKEYF BİR ESER:
ADABIYLA RAKI VE ÇİLİNGİR SOFRASI
TÜRKİYE'DE eğer barmenlerin yaşayan bir piri varsa, bu kişinin Vefa Zat olduğu hakkın da mutlaka bir görüşbirliği mevcuttur. Vefa Bey, bugün de otelcilik sektörü içinde koşuş turup duruyor. Ama o, işadamlığından çok, içki kültürüne ve sanatına- sanki ikisi birbirin den ayrılabilirmiş gibi söyledim!- taa on beş yaşından bu yana gönül vermiş birisi. Bar menlik serüvenine “barboy” olarak Hilton'da başladı ve aynı serüveni bu kez “bar supervi-
sor” olarak yine aynı müessesede noktaladı.
Ama bilirsiniz gerçek serüvenciler için maceraya konacak bir son nokta hiç bir za man olmaz. Vefa Bey de bu son noktayı ya şadığı sürece hiç bir zaman olmaz. Vefa Bey de bu son noktayı yaşadığı sürece hiç koya mayacak olanlardan biri. Şimdi birikim inin küçücük bir parçasını, bizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyor. Vefa Zat'ın Adabıyla
Rakı ve Çilingir Sofrası kitabı, İletişim Yayın- ları'nın Ehlikeyfin Kitapları dizisinin birincisi
olarak yayınlandı. Yazarı ehlikeyf, editörü
eh-likeyf, okuyucusu ehli keyf olunca ortaya
ne hoş bir üçleme çıkı yor!
Vefa Zat'ın bundan önce mükemmel dene cek kokteyl tariflerini içeren bir kitabı çıkmıştı.
Âdabıyla Rakı ve Çilin gir Sofrası ise, içki üze
rine tadına doyulmaz sohbetler içeriyor ve ya zar bu tatlı sohbetler içinde öylesine hoş bil giler veriyor ki, okuyucunun kitabı bitir meden elinden bırak ması mümkün değil.
Bu kitabı yazanı,
basanı, satın alıp okuyanları ve böylece bu tür kitapların yayınlarını gönülden destek leyenleri ben de bütün kalbimle kutluyorum,
SHOW 1 1