tt
-sa.'iíz.^
Kralların yiyeceği
yiyeceklerin kralı
İ
Yİ ve gü zel yem eklerin öyle sıradan şe y ler olm adığını h epim iz biliriz. Tüm ü de bilgi, özen, sa b ır ve sevgi ister. Bu işin a sg a risi tabii. B ir de b a zı m alze m eie r var ki, on lar bir yem eğin v a zg e ç ilm e z sü sleridir. K a z ciğe ri, h a v y a r ve siy a h m an- ta r'sız (bundan Fra n sızların “ tru ffle s ” ünü kastediyorum ) yem ekleri ben, Y en i M u tfak- ç ıla r ne d e rs e desin, ta ç s ız ve a s a s ız hüküm darlara benzetiyorum . E lbette bunlar olm ak sızın da hüküm sü re rsin iz a m a kim se sizi hüküm dar olarak ciddiye alm az. Sözünü etti ğim m alzem eler, hiç şü ph esiz, bizim so fra la rım ızı ö m rü m ü z bo yu n ca pek a z şereflen di- re b ilecek yiyecekler. A n cak, ço k e n de r de o lsa onları tatm a şansını yakala d ığ ım ızd a bir şe y le r bilm ek fena mı olu r d e rsin iz? Üstelik, bilerek yenen bir yem ekten a lın acak tatla, bilinm eyen bir yem ekten alın a ca k tat hiç, bir olur mu?K a z ciğ e ri ve siyah m antarın gerçekten bizim kültürüm üzün ço k dışın d a kalm ış oldu ğunu sö y le m e k gerek. O y sa havyar, hepim i zin hiç o lm a z s a adını duyduğu bir yiyecek. Üstelik bizd e de B a fra civa rın d a üretiliyor.
Y
A Z mevsimi giderek yaklaştıkça, gazeteden bir an önceçıkıp deniz kenarında bir yerlere gitmek ihtiyacını daha sık duymaya başlıyorum. Elime bir roman alıp, Boğaz'dan esen tatlı rüzgârda günün yorgunluğunu çıkartmanın keyfi bam başka oluyor. Ancak editörüme soracak olursanız, bu nun adı resmen "aylaklık." Ben ne kadar bunun “beşeri" bir duygu, doğanın insan üzerindeki kaçınılmaz etkisi oldu ğunu savunursam savunayım, kendisini ikna etmem müm kün değil.
Ona sorarsanız -ki ben hiç sorma yanlısı değilim-, doğa bu işi zaten kendiliğinden ayarlamış. Geçenlerde "Yazın,
gündüzlerin niçin uzadığını hiç düşündün mü?” dedi.
Kendime zarar verecek bir cevaptan kaçındığım için biraz tereddüt edince kendi sorusunu kendisi yanıtladı: “Senin
cjibi düşünenler, iş saatleri dışında da o sözünü ettikleri Tceyif'lerini yapabilsinler diye!*' Aslına bakarsanız, bu ka
dar kızm ası için ortada bir neden de mevcut değil. Benim
t yazdıklarım da söylediklerim de hep dilimde. Ortada “kuv-
' veden fiile geçmiş” hiçbir şey yok. Am a o bütün bunlara,
hukukçu tabiriyle, “nakıs teşebbüs” olarak bakıyor ve bana da suçlu muamelesi yapıyor. Benden size öneri, kafanızdan geçen bu tür düşünceleri işyerınizdeki am irinize asla açm a manız. Eğer kendisinin bir “eşref saati”ni yakalayıp küçük bir kaçam ak yapabilirseniz, akşamüstü deniz kenarında içe bileceğiniz bu kokteylin tarifini de yanınıza almayı unutma manızı salık veririm.
Pasifik
Rüzgan
Malzemesi: 1 ölçü cin 9 1 ölçü Malibu • 2-3 iri çilek • 2 küçük kepçe ince kırılmış buz. Hazırlanışı:Cin, Malibu, iyice yı kanmış çilek ve buzu bir miksere koyun. Bir dakika kadar harman layın. Yayvan ağızlı soğutulmuş bardakla ra aktarın. Çilek tane leriyle süsleyip, serin- leyinceye kadar için.
Havyarlı
yumurta
M a lz e m e si:
MicV»c'
4 adet çok taze yumurta • 30 gram havyar • 1 çorba kaşığı çok ince kıyılmış kuru soğan • 1 çorba kaşığı ince kıyılmış taze soğan • 2 tatlı kaşığı tuzsuz beyaz p e y n iri 1 tadı kaşığı tuz i Bir tutam karabiber.
1 2 H ü rriy e t P A Z A R
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi