• Sonuç bulunamadı

Bülent Tarcan'ı anarken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bülent Tarcan'ı anarken"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M ™

larında halk müziği renk ve ritimle­ rinden olduğu kadar geleneksel Türk müziğinin makamlarından da kaynaklanmıştır. Kendisi yeni bir stil anlayışı içinde, neo-modal olarak çalıştığını belirtmiştir. Deli Dumrul ve Hançerli Hanım bale müzikleri; üç orkestra süiti, Keman ve piyano konçertoları ve koro eserlerinin ya- nısıra, Sakarya, Ölümsüz Mimar ve Mevlana gibi büyük çapta Şan, ko­ ro ve orkestrayı içeren çalışmaları vardır.

Zaman zaman bazı konulara karamsar bir gözle bakan Bülent bey, bazen de acımasız olabilecek, sert bir eleştiri dili kullanabilirdi. Öte yanda hemen anlatacağı bir fıkra veya olayları karikatürize eden bakışıyla havayı dağıtıp, yumuşata- bilirdi. Derin bir müzik-tarihi bilgisi­ ne sahipti. Yirminci yüzyılın müziği­ ni değerlendirmesini istediğimde, "Ben çağımızın müziğini biraz ka­ ramsar bir gözle değerlendirece­ ğim. Yirminci yüzyıl ondokuzuncu

BÜLENT TARCAN'ı anarken

B

undan on yıl önce, 1981'in bir ilkbaharı, öğlen saatlerinde İs­ tanbul Radyosu'nun "H" stüdyosun­ da Profesör Doktor Bülent Tar- can'la “Bestecilerimizle Söyleşiler' programım İçin buluşmuştuk.

Herşeyden önce kendisine ik sigara bulmamı istedi. Yalnızca ik: sigara.. “Kimseler duymasın içtiğim ama başka türlü ağzımı açıp lal söyleyecek halim yok, sabahberi ik beyin am eliyatı yaptım. Ağır vak'alardı” dedi. Teknik yapımcıdar sigaraları bulduk, bir nefes çekip söyleşiye koyulduk. Birkaç yıl sonra "Çağdaş Sanatımız" başlıklı TV programı için yine kendisini stüdyo­ ya davet etmiştim. O sıralarda tıp dünyasından henüz emekli olmuş­ tu. Önca yıl birlikte yürüttüğü bes­ tecilik ve doktorluğu yeni bir yaşam şekline bürünüyordu: Sanki geriye dönüp bütün yaşamını gözden ge­ çiriyor, kendi kendine sorular sorup kendini yanıtlıyordu söyleşi boyun­ ca. Tabii, yine iki sigara aranarak başlamıştık işe. "1950'lerde tıp ile müzik arasında bir seçim yapmaya kalkmıştım. Müziği bir yana bırakıp, henüz ihtisaslaştığım beyin cerrah­ lığı dalında yürümek gibi bir eğilim! Tam o sırada bir banka yarışmasın­ da Bale Süitimin (Birinci Süit) birin­ cilik kazandığını öğrendim. O güne kadar Berger'le keman, Cemal Re- şld ile kompozisyon çalışmıştım. Kendime özgü konsertant eserler yazıyordum. Zaman zaman Adnar

Saygun'a danışıp besteleme yönte­ mimi geliştiriyordum. Ama aslına bakarsanız ben müzik dalında ken­ di kendimi yetiştirip derinleştim."

Ve 1989'daki "Müzik Söyleşileri" başlıklı TV programım için stüdyo ışıkları altında değil, kendi evinde Gayrettepe, Say apartmanında çe­ kim yapmıştık. Amacım bir dönemi değerlendirmekti. Bir dönemi, Cumhuriyetin ilk coşkusunu yaşa­ yanların tanıklığından o dönemi dinlemek. Günahıyla sevabıyla mü­ ziğimize çok sesliliğin getirdiklerin­ den söz ettik, ilk yapılan folklorik uyarlamaların o zaman için sevimli ama sonradan yetmez olduğu an­ laşılan eserler olduğunu belirtmişti. Her çalışmasında Türk rengini du­ yurmaya özen göstermiş, “bu bir Türk'ün eseridir, dedirtmeliyim" de­ mişti.,

"Önceleri çok sevdiğim halk tür­ külerine dokunmak, onları değiştir­ mek, bir günah gibi geliyordu. Ben de türkülerin melodik bütünlüğünü koruyup, ritmik özelliğine bağlı ka­ larak kolaj halinde işledim. Önceleri ezgileri tanınır haliyle korumuş olu­ yordum. Daha sonraki çalışmala­ rımda besteciyi bir transformatör olarak kabul ettim. Bir yönden bes­ tecinin kulağına giren ritm ve melo­ di, onun benliğinde değişim geçirip yeni bir şekil alır."

Bülent Tarcan, ilk kuşak Türk Beşleri ile bir sonraki kuşak arasın­ da, bağımsız bir bestecidir.

Yapıt-yüzyıla göre pek başarılı görünmü­ yor. Bu yüzyılımızın bir Wagner'i hatta bir Schumann'ı olduğunu ka­ bul edemiyorum. Müziğin bağlandı­ ğı birçok temel prensibi yıkarak herkesin başına buyruk olduğu bir çağ. Bunun bütünü ile kötü olduğu­ nu da söylemiyorum, kimse geviş getirmek istemez.O zaman sanat ilerlemez. Ama, yenilik getireyim, tarihi birer abide olan eserleri, ge­ lenekleri aşayım derken, değersiz şeyler ortaya çıkmaktadır. Bunlar benim kişisel görüşlerim.’ Tarcan’ın pekçok konuşması bu tümce ile bi­ terdi: "bunları kişisel olarak söylü­ yorum..." 1980'lerde büyük çaplı koro, solistler ve orkestrayı içeren senfonik şiirler yazmıştı.Herbiri bir başlık taşıyor, müzikle bir karakteri veya olayları tasvir ediyordu: Sa­ karya, Ölümsüz Mimar (Sinan), Mevlana gibi. Bana son olarak not ettirdiği bir paragrafı aktarayım: "Bir bakıma eserlerinin sayısı az olan Tarcan'ın gereğince verimli olmadı­ ğı düşünülebilir. Üniversite kariye­ rinde ve ağır bir meslekte çalışma­ sının, 46 yıl çalışmasının, bu kadarı­ na imkan verdiği ortadadır. Yazılan eserler genellikle büyük çapta olup, Tarcan gerçek yönüyle bir or­ kestra kompozitörüdür."

EVİN İLYASOĞLU

Not: Prof. Bülent Tarcan 1914'te İstanbul'da doğmuştu. Kendisini 16 Şubat 1991 günü kaybettik.

48

AK<ADIN

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çelik Gülersoy’un “ Cumhuriyet” te çıkan “ Kitapçı mı Dedi­ niz?&#34; başlıklı güzel yazısını okurken bunları anımsadım. Gü- lersoy, bir

►Arena programına telefonla katılan Dündar Kılıç, Ahmet Özal’ın MİT mensubu Mehmet Eymüt&#34;ün evinde oturan Vahit Kayırıcı’ya para gönderdiğini öne

Haşan - A li Yücel’in bu konuşma­ sından sonra merhumun talebele­ rinden Fakir Baykurt, Mahmut Ma­ ksi da birer konuşma yaparak, ’’Canlandırılacak K öy ”

Soyadı kanununun yayınlanmasından altı yıl önce vefat etti­ ği için de, ya uzun yıllar öğretmenlik ettiğinden Hoca Ali Rıza diye, ya da doğum yerine

Thus, with the benefit of hindsight that economic liberalism must go hand in hand with political liberalism; multi-party sys- tems emerging to operate constitutional governments

Oyun, kavram ve içerik olarak her zaman heyecan uyandırmıştır. Cinsiyete, kültüre; çocuk, ergen, yetişkin durumlarının hepsinde sözlü ve yazılı kültürlerin

Zülal ÖZKURT, Erzurum, Türkiye Nefi se ÖZTOPRAK, Antalya, Türkiye Hüsnü PULLUKÇU, İzmir, Türkiye Rabin SABA, Antalya, Türkiye Serhan SAKARYA, Aydın, Türkiye Neşe

Yöntemler: Bu çalışmada hastanemizde cerrahi servislerinde yatan hastalarda bir iş gününde nokta prevalansı yöntemiyle antibiyotik kullanım eğilimleri ve uygun