• Sonuç bulunamadı

R. C. Ulunay

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "R. C. Ulunay"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayía í •

ELEŞTİRMECİLERDEN

PORTRELER

R. C. ULUNAY

Şeref GÜRSÖY

İçtim aî dertlerim izi ve dâvalarımızı bütün çıplaklığı ile ortaya koyan: birçok fıkralarıyla da bizi katılırcasina güldüren; bazen de derin derin düşündüren üstadımız Ulunay cümlemizin gönlünü hoş etmiştir... Biz de üstadın hakkı kalmasın diye, bir yazı yazalım dedik. .

işte bizim kaybettiğim iz, arapçayı farsçayı bulup getiren, en yakın dost. Onun için onu ninelerim iz­ den, dedelerimizden daha yakın hissederiz kendimize...

Elde değil Ulunay'ı beğenmemek. M ahir bir fıkra yazıcı, usta bir ahçı. iyi bir piyazcı, ehil bir inek bakıcı, avcı, kalaycı, kanaryacı, sı­ rasında da atıcı ve atlatıcıdır.

Türk sazlarından da lâf etme şampiyonluğu ondadır... Kaval, da­ vul, dümtek, dümbelek, ney ve m ey onun ihtisasına girer.

Hele It r i’yi. Dede E fendi’yi.. Tan- buri Cemili en iyi o bilir... Büyük bir hayranlığı da Mevlâna Celâ- lettin Rumiyedir. Onun, müridi­ dir. mürşididir. Şemsisidir

Ulunay artık lâtasmı ve sarığını atan frak giymiş bir müslüman gibidir. Bir alaturka saza gittik mi? sazda ve seste her kaçan no­ tayı yakalar. Şantöz şarkının ikin­

ci kısmını söylerken ses. yarım ton fosnot yapmış... Bunları bilir işte .

Şişman Perûzdan, tombalak Şamran dan ve lûpur lupur sallanan kantocu göbeğinden sonra. Ulunay üstadımıza: îO N E C U ’nun G er­ gedanım, Sandalyelerini beğendirmek zor geliyor işte.

Ulunay K ar açan oğullarının orta Asya ilâhı gibidir. Buna yalnız kendisinin inandığı da açık bir keyfiyettir... Kendi dehasını ta­ savvur ettikçe gözleri pırıl pırıl carlar... Kısaca: BabIâli'nin eskiler zincirinin son halkasıdır Ulunay..

Gerçi yüzünde hiç eksik olmayan bir tebessüm vardır... Bu tebessüm Çetin Altan'ı görünce ağzının kenarlarında tutunamıyarak yere düşer... Çetin Allan da o, samimi olmayan iltifatı ile yerdeki tebessümü alır, yerine takar... Hele Çetin A ltan ’a merhaba derken sanki ? Merhaba» kelimesini öfke ile ısırıyormuş gibi heceleri k ı­ saltarak ve yuvarlayarak söyler.

Bir gür sohbet ed erk en : Ulunay. benim fıkra yazarlığınım tacı küçük bir buhran geçiriyordu. Hayrola diyeceksiniz? Sonunun hayırlı1 olacağı muhakkak!.. Su bizim Çetin Altan yok mu? Hani dere tepe düz giden fıkracı? Dünki tıflı şirhar... O benim tacıma tah­ tıma göz dikmiş... Asla alamaz- Ben onun fermanını aldım.

Okuyucu mektuplarından daha güzel ferman olur mu?

Şahsıma mahsus ve münhasır bu ferm anlar Adalet Partisinin aldığı reylerden daha çoktur.

Yetmişiki derde deva var mı bilmem ama. üstadımız Ulunay yetmişiki derdin devasını bilir... Her derde devadır: İneğinizde şarbon hastalığı mı var? Kanaryalarınız çiftleşm iyor mu? Atınız kişnemiyor rau9 öküzün altında buzağı mı arıyorsunuz? üstadımız Ulunay a koşun... Yani hayvanatın ve nebatatın lokman hekimidir o.

Bir de Ulunay’m hangi gazetede çalıştığım öğrenmek mi isti­ yorsunuz? Babıâliyi bir dolaşmak kâfidir... Hep yüksek sesle ko­ nuşur. nerede ise. oradan ses gelir; oğlum şu îp ek çi’yi çağır, benim yazıyı alsın... Ercüment'e de söyle bana V ilâyet Lokantasından bir kebapla Üzüm hoşafı getirsin... gibi lâflar...

tistad K artal’da oturur. Burada tabiat her yerden daha güzel... Deniz 3»ar. kır va. ufuk var. tulü ve gurub var. hasılı bir yazarın kalemini :tma edecek herşe.v var. Sonra oranın havası ve suyu Üstadın gerili olan sinirlerine iyi geliyormuş... Bazen de treni ka­ çırdığı için sinirleri bozuluyormuş...

Vücudünü elektrikleyen pil de, cam kadar sevdiği ineklerinden kendi mübarek eli ile sağdığı sütün, başka ele geçmeden yudumlan- masındanmış.

Ulunay bir adam görünür ama. binbir adamdır. Bu Ulunay’larm kalabalıklığı arasında asıl Ulunay’ı, sevimli, nüktedan, tok karnına bile sohbetlerine doyum olmayan Ulunay’ı yakalamaktır. Zaten bütün Ulunay Iar dönü*> dolaşıp ayni noktada birleşirler.

Sen olarak üstadım Ulunaya birşey arzetmek isterim. Hocam muhabbet ve hörmetle ellerinizden pûs ederim. Tiyatro yazılarınızı büyük hır iştiyakla okuyorum. Pardon, temaşa &an’atı hakkmdaki tahrirlerinizi... Temaşa sanatına karşı hüsnüniyetiniz, ilim ve irfa ­ nınız malûmumuzdur... Tahrirlerinizde sık sık «San’at K artalları». «Kuyruklu Yıldızlar*. «Feza Fatihleri». «Şâhikalarm Şâhikası*. «Dehâ demek az gelir». «M ucizeler yaratan* ve benzeri gibi teşbih­ leri kullanıyorsunuz Hocam tekrar tekrar ellerinizden pûs ederim Böyle yazmakla sanatçıların traş bakımından işlerini biraz h afif­ letm iyor musunuz? Allah sizi iki cihanda aziz etsin.

Bir dostum, eğer üstadı kızdırıp papara yemezsen ne mutlu sana. dedi. Ben de ona bütün samimiyetimle «Şakayı, hicvi, mizahı hocam Ulunay’dan öğrendim. Hoca talebesine kızar mı?» dedim.

N o t: Hocam yazımda eğer b ir türkçe kelime kullandım ise şebabetime bağışla.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu denkleme göre ΔG serbest enerji değişimi, ΔH entalpi, T sıcaklık ve ΔS entropi olmak üzere gelişi güzel dağılmış. monomerlerden uzun makromolekül

Altın ve gümüş madenciliğinde arama, üretim ve rafinasyon faaliyetlerinde bulunan firmalar bir araya gelerek K ıymetli Metal Madencileri Derneği kurdu.. Dokuzu yabancı 14

Ama nerde şimdi o serin yaz Bir çöle düşmüşse yolcu Hicran kuyusunda Yolu sana düşer Kalbinde sevda yükü Geçmediği yol yalan İçmediği su haramdır. Gece suretimiz,

okuduğunuz her ne ise yakışmış size ben şiir diyeyim siz öykü anlayın şapkası yana kaymış haziran mı sahi eksiğiydi evimizin geç kalmış sayın.. ilk çocuk anneye

Benim alanım daha çok fotoğraf olduğu için sosyal medya aracılığıyla paylaşımlarımı sıklaştırdım sadece.. Belgesel, Prag Film Ödülleri’nden “En İyi Bel-

İlaç kullanım ortalaması yük- sek reflektiviteli konjunktival blebli olgularda 0,5±0,2, düşük reflektiviteli olgularda 0,7±0,3, silik blebli olgularda 0,5±0,2 olarak

Psödoanevrizmalar cerrahi girişimler, enfeksiyon, travma gibi nedenlerle damar bütünlüğünün bozulması ve kanın damar dışına çıkarak etraf doku- larla

11 Ekim günü sekiz işçi ile başlayan kazılarda, işçi sayısı iki gün içerisinde yetmiş dört kişiye ulaşmıştı (Schliemann 1875: 60). Schliemann ayrıca ilk sezonunda