• Sonuç bulunamadı

Konya ili müzelerinde ve özel koleksiyonlarda bulunan erkek giyim örnekleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya ili müzelerinde ve özel koleksiyonlarda bulunan erkek giyim örnekleri"

Copied!
395
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖNSÖZ

Kendi tarihimizden bakalım: Çin'e boyun eğmek zorunda kalan İşbara Han, Çin imparatoruna şunları yazmıştır: "Oğlumu sarayınıza gönderiyorum. Size Semavi kaynaktan gelen atlar her yıl takdim edilecektir. Sabah akşam emrinizi bekleyeceğim. Fakat elbiselerimizin önlerini açmaya, dalgalanan saç örgülerimizi çözmeğe, dilimizi değiştirmeğe, sizin kanunlarınızı kabul etmeğe gelince, örf ve adetlerimiz çok eski olduğu için onları bozmaya cesaret edemedim. Bütün milletimiz de aynı kalbe sahiptir." (Kösoğlu, 1997: 33, 34)

Mektupta da belirtildiği gibi kültürel değerler toplum yapısının kiremit taşlarını oluşturmaktadır.

İnsanlık tarihi kadar eski olan geleneksel giyim kuşam toplumun kültürel yapısının en eski değerlerinden biridir. Temelleri sağlam atılmamış toplumlar; benliklerini kaybetmeye, yıkılmaya ve başkaları tarafından yönetilmeye mahkûm olurlar. Bu nedenle toplumumuzun temel kültür değerlerini araştırarak gün ışığına çıkarmak, belgelemek ve geleceğe takdim etmek büyük önem taşımaktadır.

Bu çalışma; Konya ilinin geleneksel erkek giyimlerinden cepken, şalvar ve entarilerin; kullanılan malzeme, kesim, dikim, süsleme özellikleri yönünden incelenerek, ait oldukları dönemler hakkında edinilen bilgilerin bilim disiplini doğrultusunda belgelenmesi amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür.

Bu araştırmanın her aşamasında beni yönlendiren, teşvik eden ve her türlü desteğini esirgemeyen değerli hocam ve danışmanım Sayın Yrd. Doç. Saadet BEDÜK’e teşekkürü bir borç bilirim.

Araştırma için; bölüm başkanımız Sayın Yrd. Doç. Şerife KÜÇÜKOSMANAOĞLU’ na, bu yola beraber başladığımız Sayın Hocam Yrd. Doç. Mualla SEZGİN’e, müze ve özel koleksiyon yetkililerine, gerekli ortam, anlayış ve desteği sundukları için teşekkür ederim.

Araştırma boyunca desteklerini esirgemeyen sevgili aileme, bu zor süreci benimle birlikte tamamlayan nişanlım Arş. Gör. Mustafa HARMANKAYA’ya sabır ve yardımlarından dolayı teşekkürlerimi sunarım.

(2)

ÖZET

Giyim; örtünmek ve tabiatın etkilerinden korunmak amacı ve süslenmek duygusuyla, medeniyetin ilerlemesi sonucunda toplumlara göre değişik şekiller olabilen giysilerdir (Güdül, Karakulah, 1986: 11).

İnsanoğlu örtünmek amacı ile giyinmenin yanında süslenme olgusunu kazanmış, giysilerde parçaları birbirine tutturmanın yanı sıra, giysiyi değişik kesimlerle uygulama, giysi üzerinde ilave malzemeler kullanma gibi değişiklikler yaparak süslenme duygusunu ön plana çıkarmıştır. Bu duyguyla insanoğlu; kendini, kullandığı alan ve eşyalarını süsleme ihtiyacı duymuş, bu amaçla çaba harcamıştır. Böylece insanların süslenme duygusu geçmişten bugüne sürekli değişikliklerle gelişme göstermiştir.

Geleneksel öğeler içeren bir giyim kuşam ve süslenme bize ait olduğu toplulukla ilgili pek çok bilgi sunabilir. Bu durum sadece giysilerdeki süslemelerle kalmamış aksesuar ve baş süslemelerine de yansımıştır. Giyim ve süslemeler toplumların yerleşik ya da konargöçer olup olmadıkları, hangi tarihi olayları yaşadıkları ve etnolojik kökenleri konusunda bizlere bilgi vermektedir (Anonim, 2004).

Giyim ve süslenme toplumların ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel yapılarından etkilenmektedir. Bu da giyimi ait olduğu topluma özgü kılmakta ve her toplumun kendine has giyim tarzını oluşturmaktadır. Türk giyim tarihinde kıyafetlere bakıldığında; toplumun gelenek ve göreneklerini, iklim özelliklerini, ekonomik yapısını yansıttığı gözlenmektedir. Tarihin birikimli sürecini üzerlerinde taşıyarak barındıran Türk giysilerini saklayarak korumak yeterli değildir. Bu giysilerin kalıp, süsleme ve kumaş özelliklerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla Konya iline ait erkek giyimlerinin araştırılarak, bilim disiplini ile belgelenmesi önem taşımaktadır.

Araştırma kapsamında; Konya iline ait erkek giysilerinden cepkenler, şalvarlar ve entariler ele alınmıştır. Giysiler, oluşturulan gözlem fişleri doğrultusunda incelenmiştir. Bu gözlem fişlerinde giyside kullanılan malzeme ve renkler, giysinin model ve kesimi, dikimi, astar ve astarlanması ile ilgili bilgiler, süsleme özelikleri ve boyutları belirlenmiştir. Bu bilgiler doğrultusunda tablolar oluşturularak değerlendirme ve sonuca ulaşılmıştır.

(3)

ABSTRACT

Clothing covers the cloths which take different shapes according to the societies as a result of the development of civilization with the sense of covering and avoiding the effects of nature and adorning (Karakülah, 1986:11).

Human being has gained the sense of adorning in addition to dressing to cover himself, he has taken the sense of adorning foreground making some changings like using some additional materials on the cloths, applying the cloth in different cutting types in addition to pinning the parts to each other on the cloths. Human being with this sense, has needed to adorn the places and things that he uses and he has struggled fort his aim. So the sense of adorning of human being has developed permanently so far.

The attire and ornament which contain traditional elements give us a lot of information about the society that they belong to. This situation has been reflected not only to the ornamenton the cloths also to the accessories and head ornament. Clothing and ornament give us information about whether they were settled societies or nomadic ones, the historical events that they lived and their ethnological origin (Anonymous, 2004).

Clothing and adorning are influenced from the economic, technological, social and cultural structure of the societies. And that makes clothing peculiar to the society that it belongs to and forms the clothing style of each society. Looking the cloths in Turkish history, it is observed that the cloths reflect the tradition and custom of the society and its climate features and economic structure. It is not enough to protect Turkish cloths which shelter the historical process with accumulation on themselves by hiding. It is necessary to study the model, ornament and cloth features of these cloths. Fort his aim, analysing them, it is important to the document male cloths in Konya with scientific discipline.

In this research, kittels, baggy trousers and dresses from male cloths which belong to Konya have been dealt with. The cloths have been examined with the help of observation cards. In these observation cards it has been fixed that the materials and colour used on the cloths, the model and cutting of the cloths and its sewing the information about its lining, and its ornamentation features and dimensions. The tables being formed with this information, the evaluation and conclusion has been reached.

(4)

İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ………. i ÖZET………...………. ii ABSTRACT………. iii İÇİNDEKİLER………..………. iv

TABLOLAR LİSTESİ………....…… viii

GRAFİKLER LİSTESİ………...………... ix

ÇİZİMLER LİSTESİ………. xi

RESİMLER LİSTESİ….………...………. xiv

GİRİŞ………... 1

BİRİNCİ BÖLÜM GİYİM: ERKEK GİYİMİ VE TARİHİ SÜRECİ KAVRAM VE AÇIKLAMALAR 1.1. Giyim Kavramı……… 1

1.2. Erkek Giyimi ve Özellikleri………. 2

1.3. Erkek Giyiminin Tarihi Süreci………... 4

1.3.1. Orta Asya Medeniyetlerinde Erkek Giyimi Genel Özellikleri…………. 4

1.3.2. Selçuklu Medeniyetlerinde Erkek Giyimi Genel Özellikleri………... 7

1.3.3. Osmanlı Medeniyetlerinde Erkek Giyimi Genel Özellikleri………... 11

İKİNCİ BÖLÜM KONYA İLİ VE ERKEK GİYİMLERİ 2.1. Konya İli Tarihi Yapısı………. 13

2.2. Konya İli Coğrafi Yapısı……….. 15

(5)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KONYA İLİ MÜZELERİNDE VE ÖZEL KOLEKSİYONLARDA BULUNAN ERKEK GİYİMLERİ

3.1. Konu İle İlgili Araştırmalar………... 19

3.2. Problem Cümlesi………... 19 3.3. Alt Problemler…………...……… 19 3.4. Araştırmanın Önemi……….. 20 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM YÖNTEM 4.1. Araştırmanın Yöntemi………...….. 21 4.2. Evren Ve Örneklem……... 21 4.3. Sayıltılar………...……….….. 21 4.5. Sınırlılıklar………...………….….. 22

4.6. Veri Toplama Tekniği………..…………...…… 22

BEŞİNCİ BÖLÜM BULGULAR KONYA İLİ ERKEK KIYAFETLERİNDEN ÖRNEKLER 5.1. Cepken Gözlem Fişleri……….. 23

5.1.1. Örnek No: 1………... 23 5.1.2. Örnek No: 2……….... 28 5.1.3. Örnek No: 3……….... 32 5.1.4. Örnek No: 4……… 37 5.1.5. Örnek No: 5……… 42 5.1.6. Örnek No: 6……… 46 5.1.7. Örnek No: 7……… 50 5.1.8. Örnek No: 8……… 55 5.1.9. Örnek No: 9……… 59 5.1.10. Örnek No: 10……… 62

(6)

5.1.11. Örnek No: 11……… 68 5.1.12. Örnek No: 12……… 72 5.1.13. Örnek No: 13……… 78 5.1.14. Örnek No:14…..……….. 83 5.1.15. Örnek No: 15……… 88 5.1.16. Örnek No: 16……… 92 5.1.17. Örnek No: 17……… 97 5.1.18. Örnek No: 18……… 104 5.1.19. Örnek No: 19……… 108

5.2. Şalvar Gözlem Fişleri……… 136

5.2.1. Örnek No: 20..……… 136 5.2.2. Örnek No: 21……….. 139 5.2.3. Örnek No: 22……….. 144 5.2.4. Örnek No: 23……….. 148 5.2.5. Örnek No: 24……….. 152 5.2.6. Örnek No: 25……….. 156 5.2.7. Örnek No: 26………. 160 5.2.8. Örnek No: 27………. 164 5.2.9. Örnek No: 28……….. 168 5.2.10. Örnek No: 29……… 172 5.2.11. Örnek No: 30……… 176 5.2.12. Örnek No: 31……… 180 5.2.13. Örnek No: 32……… 185 5.2.14. Örnek No: 33……… 189 5.2.15. Örnek No: 34……… 194

5.3. Entari Gözlem Fişleri……… 219

5.3.1. Örnek No: 35……….. 219 5.3.2. Örnek No: 36……….. 225 5.3.3. Örnek No: 37……….. 231 5.3.4. Örnek No: 38……….. 237 5.3.5. Örnek No: 39……….. 243 5.3.6. Örnek No: 40……….. 249 5.3.7. Örnek No: 41……….. 255

(7)

5.3.8. Örnek No: 42……….. 261 5.3.9. Örnek No: 43……….. 268 5.3.10. Örnek No: 44……… 273 5.3.11. Örnek No: 45……… 280 5.3.12. Örnek No: 46……… 286 5.3.13. Örnek No: 47……… 295 ALTINCI BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER 6.1. Sonuç………... 323 6.2. Öneriler………... 326 KAYNAKLAR………... 373 EK Ek 1: Bilgi Formu………. 374

(8)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo No Tablo Adı Sayfa No

1 Cepkenlerde Kullanılan Kumaş Ve Renkleri Döküm Tablosu………. 114

2 Cepkenlerde Kullanılan Astar Kumaşı Ve Renkleri Döküm Tablosu…. 118 3 Cepkenlerde Uygulanan Kesim Teknikleri Döküm Tablosu………….. 122

4 Cepkenlerde Dikim Teknikleri Döküm Tablosu…………... 127

5 Cepkenlerde Kullanılan Süsleme Teknikleri Döküm Tablosu……….... 131

6 Şalvarlarda Kullanılan Kumaş Ve Renkleri Döküm Tablosu…………. 199

7 Şalvarlarda Kullanılan Astar Ve Renkleri Döküm Tablosu……… 203

8 Şalvarlarda Uygulanan Kesim Teknikleri Döküm Tablosu……… 207

9 Şalvarlarda Uygulanan Dikim Teknikleri Döküm Tablosu………. 210

10 Şalvarlarda Uygulanan Süslemeler Teknikleri Döküm Tablosu………. 214

11 Entarilerde Kullanılan Kumaş Ve Renkleri Döküm Tablosu………….. 301

12 Entarilerde Kullanılan Astar Kumaşları Ve Renkleri Döküm Tablosu……… 305

13 Entarilerde Kullanılan Kesim Teknikleri Döküm Tablosu……….. 309

14 Entarilerde Kullanılan Dikiş Teknikleri Döküm Tablosu………... 314

(9)

GRAFİKLER LİSTESİ

Grafik Adı Sayfa No

Cepken Grafikleri

Grafik No: 1 Cepkenlerde Kullanılan Kumaş Döküm Grafiği ……… 116 Grafik No: 2 Cepkenlerde Kullanılan Kumaş Renkleri Döküm Grafiği ……….. 117 Grafik No: 3 Cepkenlerde Kullanılan Astar Kumaşı Döküm Grafiği ……….. 120 Grafik No: 4 Cepkenlerde Kullanılan Astar Kumaş Renkleri Döküm Grafiği ………. 121 Grafik No: 5 Cepkenlerde Uygulanan Beden Kesim Teknikleri Döküm Grafiği ……. 124 Grafik No: 6 Cepkenlerde Uygulanan Kol Kesim Teknikleri Grafiği ……….. 125 Grafik No: 7 Cepkenlerde Uygulanan Yaka Kesim Teknikleri Döküm Grafiği ……... 126 Grafik No: 8 Cepkenlerde Kullanılan Kumaş Dikiş Teknikleri Döküm Grafiği …….. 129 Grafik No: 9 Cepkenlerde Kullanılan Astar Dikiş Teknikleri Döküm Grafiği ………. 130 Grafik No: 10 Cepken Süslemelerinde Kullanılan Malzemeler Döküm Grafiği ..…… 133 Grafik No: 11 Cepken Süslemelerinde Kullanılan Renkler Döküm Grafiği …………. 134 Grafik No: 12 Cepken Süslemelerinde Kullanılan Teknikler Döküm Grafiği ……….. 135 Şalvar Grafikleri.

Grafik No: 13 Şalvarlarda Kullanılan Kumaş Döküm Grafiği ……….. 201 Grafik No: 14 Şalvarlarda Kullanılan Kumaş Renkleri Döküm Grafiği ………... 202 Grafik No: 15 Şalvarlarda Kullanılan Astar Kumaşları Döküm Grafiği ………... 205 Grafik No: 16 Şalvarlarda Kullanılan Astar Kumaşı Renkleri Döküm Grafiği ……… 206 Grafik No: 17 Şalvarlarda Uygulanan Kesim Teknikleri Döküm Grafiği ……… 209 Grafik No: 18 Şalvarlarda Kullanılan Kumaş Dikiş Teknikleri Döküm Grafiği …….. 212 Grafik No: 19 Şalvarlarda Kullanılan Astar Dikiş Teknikleri Döküm Grafiği ………. 213 Grafik No: 20 Şalvar Süslemelerinde Kullanılan Malzemeler Döküm Grafiği ……… 216 Grafik No: 21 Şalvar Süslemelerinde Kullanılan Renkler Döküm Grafiği …………... 217 Grafik No: 22 Şalvar Süslemelerinde Kullanılan Teknikler Grafiği ….……… 218 Entari Grafikleri

Grafik No: 23 Entarilerde Kullanılan Kumaş Döküm Grafiği İncelendiğinde ……… 303 Grafik No: 24 Entarilerde Kullanılan Kumaş Renkleri Döküm Grafiği ……….. 304 Grafik No: 25 Entarilerde Kullanılan Astar Kumaşı Döküm Grafiği ……….. 307 Grafik No: 26 Entarilerde Kullanılan Astar Kumaş Renkleri Döküm Grafiği ………. 308

(10)

Grafik No: 27 Entarilerde Kullanılan Beden Kesim Tekniği Döküm Grafiği ……….. 311 Grafik No: 28 Entarilerde Kullanılan Kol Kesim Teknikleri Döküm Grafiği ………. 312 Grafik No: 29 Entarilerde Kullanılan Yaka Kesim Teknikleri Döküm Grafiği ……... 312 Grafik No: 30 Entarilerde Kullanılan Kumaş Dikiş Teknikleri Döküm Grafiği ……. 316 Grafik No: 31 Entarilerde kullanılan astar dikişi teknikleri döküm grafiği …………. 317 Grafik No: 32 Entari süslemelerinde kullanılan malzemeler döküm grafiği ………... 320 Grafik No: 33 Entari süslemelerinde kullanılan renkler döküm grafiği ………... 321 Grafik No: 34 Entari süslemelerinde kullanılan teknikler döküm grafiği……….. 322

(11)

ÇİZİMLER LİSTESİ

Çizim Adı Sayfa No

Çizim No: 1……….….. 25 Çizim No: 1. 1 ……….. 26 Çizim No: 2 ……….. 30 Çizim No: 3 ……….. 35 Çizim No: 4 ……….. 40 Çizim No: 5 ……….. 44 Çizim No: 6 ……….. 48 Çizim No: 7 ……….. 53 Çizim No: 8 ……….. 57 Çizim No: 9 ……….. 61 Çizim No: 10 ………. 66 Çizim No: 11 ………. 71 Çizim No: 12 ………. 76 Çizim No: 13 ………. 81 Çizim No: 14 ………. 86 Çizim No: 15 ………. 91 Çizim No: 16 ………. 96 Çizim No: 17 ………... 101 Çizim No: 17. 1 ………. 102 Çizim No: 18 ………. 107 Çizim No: 19 ………. 112 Çizim No: 20 ………. 138 Çizim No: 21 ………. 142 Çizim No: 22 ………. 146 Çizim No: 23 ………. 150 Çizim No: 24 ………. 154 Çizim No: 25 ………. 158 Çizim No: 26 ………. 162 Çizim No: 27 ………. 166

(12)

Çizim No: 28 ………. 170 Çizim No: 29 ………. 174 Çizim No: 30 ………. 178 Çizim No: 31 ………. 183 Çizim No: 32 ………. 188 Çizim No: 33 ………. 192 Çizim No: 34 ………. 197 Çizim No: 35 ………. 221 Çizim No: 35. 1 ………. 222 Çizim No: 35. 2 ………. 223 Çizim No: 36 ………. 227 Çizim No: 36. 1 ………. 228 Çizim No: 36. 2 ………. 229 Çizim No: 37 ………. 233 Çizim No: 37. 1 ………. 234 Çizim No: 37. 2 ………. 235 Çizim No: 38 ………. 239 Çizim No: 38. 1 ………. 240 Çizim No: 38. 2……….. 241 Çizim No: 39 ………. 245 Çizim No: 39. 1 ………. 246 Çizim No: 39. 2 ………. 247 Çizim No: 40 ………. 251 Çizim No: 40. 1 ………. 252 Çizim No: 40. 2 ………. 253 Çizim No: 41 ………. 257 Çizim No: 41. 1 ………. 258 Çizim No: 41. 2 ………. 259 Çizim No: 42 ………. 264 Çizim No: 42. 1 ………. 265 Çizim No: 42. 2 ………. 266 Çizim No: 43 ………. 270

(13)

Çizim No: 43. 1 ………. 271 Çizim No: 43. 2 ………. 272 Çizim No: 44 ………. 276 Çizim No: 44. 1 ………. 277 Çizim No: 44. 2 ………. 278 Çizim No: 45 ………. 282 Çizim No: 45. 1 ………. 283 Çizim No: 45. 1 ………. 284 Çizim No: 46 ………. 289 Çizim No: 46. 1 ………. 290 Çizim No: 46. 2 ………. 291 Çizim No: 46. 3 ………. 292 Çizim No: 46. 4 ………. 293 Çizim No: 47 ………. 297 Çizim No: 47. 1 ………. 298 Çizim No: 47. 2 ………. 299

(14)

RESİMLER LİSTESİ

Resim Adı Sayfa No

Resim No: 1……….….. 327 Resim No: 1. 1 ……….. 327 Resim No: 1. 2 ……….. 328 Resim No: 2 ……….. 329 Resim No: 2.1 …….……….. 329 Resim No: 2.2 ….……….. 330 Resim No: 3 ....……….. 331 Resim No: 3.1 ……….. 331 Resim No: 3.2 ……….. 332 Resim No: 3.3 ……….. 332 Resim No: 4 ... ……….. 333 Resim No: 4.1 ……….. 333 Resim No: 4.2 ……….. 334 Resim No: 5 ……….. 335 Resim No: 5.1 ……….. 335 Resim No: 6 ……….. 336 Resim No: 6.1 ……….. 336 Resim No: 7 ……….. 337 Resim No: 7.1 ……….……….. 337 Resim No: 8 ……….. 338 Resim No: 8.1 ……….……….. 338 Resim No: 9 ……….. 339 Resim No: 9.1 ……….……….. 339 Resim No: 10 ……… 340 Resim No: 10.1 ………..….……….. 340 Resim No: 11 ……… 341 Resim No: 11.1 ………...……….. 341 Resim No: 12 ……… 342 Resim No: 12.1 ………...……….. 342

(15)

Resim No: 13 …………...………. 343 Resim No: 13.1 ………...……….. 343 Resim No: 14 ……… 344 Resim No: 14.1 ………...….. 344 Resim No: 15 ……… 345 Resim No: 15.1 ………...……….. 345 Resim No: 15.2 ………...….. 346 Resim No: 16 ……….... 347 Resim No: 16.1 ………...….. 347 Resim No: 17 ………... 348 Resim No: 17. 1 ……… 348 Resim No: 18 ……… 349 Resim No: 18.1 ………. 349 Resim No: 19 ……… 350 Resim No: 19.1 ………. 350 Resim No: 20 ……… 351 Resim No: 21 ……… 351 Resim No: 22 ……… 352 Resim No: 22.1 ………. 352 Resim No: 23 ……… 353 Resim No: 24 ……… 353 Resim No: 25 ……… 354 Resim No: 25.1 ………. 354 Resim No: 26 ……… 355 Resim No: 27 ……… 355 Resim No: 28 ……… 356 Resim No: 29 ……… 356 Resim No: 30 ……… 357 Resim No: 31 ……… 357 Resim No: 32 ……… 358 Resim No: 33 ……….... 358

(16)

Resim No: 34 ……… 359 Resim No: 35 ……… 360 Resim No: 35. 1 ……… 360 Resim No: 36 ……… 361 Resim No: 36. 1 ……… 361 Resim No: 37 ……… 362 Resim No: 37. 1 ……… 362 Resim No: 38 ……… 363 Resim No: 38. 1 ……… 363 Resim No: 39 ……… 364 Resim No: 39. 1 ……… 364 Resim No: 40 ……… 365 Resim No: 40. 1 ……… 365 Resim No: 41 ……… 366 Resim No: 41. 1 ……… 366 Resim No: 42 ……… 367 Resim No: 42. 1 ……… 367 Resim No: 43 ……… 368 Resim No: 43. 1 ……… 368 Resim No: 44 ……… 369 Resim No: 44. 1 ……… 369 Resim No: 45 ……… 370 Resim No: 45. 1 ……… 370 Resim No: 46 ……… 371 Resim No: 46. 1 ……… 371 Resim No: 47 ……… 372 Resim No: 47. 1 ……… 372

(17)

GİRİŞ

İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan giyim insanoğlunun sürekli yenilik göstermesiyle birlikte gelişerek günümüze kadar gelmiştir. Toplumların tarihi süreç içinde kullandıkları giyim eşyaları o topluma ait geleneksel giysileri oluşturmuştur. Geleneksel giyim – kuşam toplumların ekonomik, teknolojik, sosyal yapılarından etkilendiği gibi manevi değerleri de zerlerinde taşımışlardır. Gelenek, görenek, örf ve adetlerin giyim üzerinde etkileri büyüktür.

Ülkeden ülkeye, ilden ile hatta ilçeden ilçeye farklı özellikler taşıyan geleneksel giysilerimizin incelenerek gün ışığına çıkmasını hedefleyen araştırmada Konya iline ait erkek giyim sınıfından cepken, şalvar, entari örneklerinin ait oldukları dönemlere ait kesim, dikim, kullanılan malzeme, süsleme özellikleri gözlem fişleri doğrultusunda incelenmiştir. Giysilerin ölçüleri alınarak, kalıpları çizilmiş ve boyutları çizim olarak belirlenmiştir.

Üzerlerinde taşıdıkları anlam, değer ve somut olguları incelemek, günümüz şartları doğrultusunda kıyaslama yapmak amacıyla yapılan araştırmanın birinci bölümünde; giyim kavramı, giyim sınıfları içinde yer alan erkek giyiminin genel özellikleri, tarihi süreç içinde; Orta Asya, Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetleri’ne ait erkek giyim özellikleri incelenmeye çalışılmıştır.

Araştırmanın ikinci bölümünde; giysiler üzerinde önemli etkilere sahip Konya ilinin tarihi, coğrafi ve kültürel yapısı incelenerek, geleneksel erkek giyimleri ve sınıfları hakkında bilgiler verilmiştir.

Araştırmanın üçüncü bölümünde ise, konu ile ilgili araştırmalar, problem cümlesi, alt problemler, araştırmanın önemi açıklanmak istenmiştir.

Araştırmanın dördüncü bölümünde; araştırmanın yöntemi, evren ve örneklem, sayıltılar, sınırlılıklar ve veri toplama tekniği ile ilgili bilgiler verilmiş; araştırmanın beşinci bölümünde gözlem fişleri doğrultusunda incelenen cepken, şalvar ve entari gruplarının bulgularına yer verilmiştir.

Araştırmanın son bölümünde ise elde edilen bulgular doğrulusunda sonuçlara ulaşılarak, bu sonuçlar ışığında bazı önerilerde bulunulmuştur.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAM VE AÇIKLAMALAR

1.1.Giyim Kavramı

İnsanlar ilk çağlarda vücutlarını tabiatın etkilerinden korumak amacıyla örtünme ihtiyacı duymuşlardır. Bu amaçla avladıkları hayvan postlarını kullanmışlar ve bunlara değişik biçimler vermişlerdir.

Zaman içinde medeniyetin ilerlemesiyle, hayvan postları yerini dokuma kumaşlara bırakmış, hayvansal ve bitkisel liflerden elde edilen kumaşlar vücudu değişik biçimlerde sararak giyim çeşitleri, teknikleri ve modanın doğmasına sebep olmuştur. Kumaş dokumalardan giyim dikebilme becerisinin ilk örnekleri M.Ö. 6000 yılına kadar inen; Orta Asya’da Anav, Anadolu’da Çatal Höyük buluntularından çıkan elbiselerden görülmektedir (Önge, 1995: 3).

Sözlükte anlam olarak “Giyilen şeylerin tümü, giysi, giyecek” olarak açıklanan giyim kavramı; insan vücudunu dış etkilerden koruyan, toplumsal ve sanatsal olaylardan etkilenen, insan vücuduna göre şekil alan giysilerin tümü olarak açıklanabilir (Pamuk, 2002: 9).

Giyim, bir kültürün farklılık anlayışının en belirgin ve en sert iz noktalarından biridir; uzun bir geleneğe dayanır ve ilk anda görünen, kavranabilen bir olgudur (Kösoğlu, 1997: 33).

İlk zamanlar sadece örtünmek amacı ile giyinen insanoğlu zamanla süslenme olgusunu kazanmış, giysilerde sadece parçaları birbirine tutturmanın yanı sıra, giysiyi değişik kesimlerle uygulama, giysi üzerinde ilave malzemeler kullanma gibi değişiklikler yaparak süslenme duygusunu ön plana çıkarmıştır. Türk süsleme tarihi Anadolu’nun binlerce yılık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür miraslarını ve birikimlerini kendi değerlerine ekleyerek zengin bir yapı oluşturmuştur.

Zaman içinde giyim, insan topluluklarını sembolize eder duruma gelmiştir. Her topluluğun veya milletin örf, adet ve inançlarına, yaşam şekillerine, fiziki şartlarına göre farklılık göstermeye başlamıştır. İnsanlar duygu, düşünce ve toplum içerisindeki yaşantıları giysilerinde gösterdikleri farklılıklarla ifade etmişlerdir (Pamuk, 2002: 10).

(19)

Geleneksel öğeler içeren bir giyim - kuşam ve süslenme bize ait olduğu toplulukla ilgili pek çok bilgi sunabilmektedir. Bu durum sadece giysilerdeki süslemelerle kalmamış aksesuar ve baş süslemelerine de yansımıştır. Giyim ve süslemeler; toplumların yerleşik ya da konargöçer olup olmadıkları, hangi tarihi olayları yaşadıkları ve etnolojik kökenleri konusunda bizlere bilgi vermektedir (Anonim, 2004).

Giyim ve süslenme toplumların ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel yapılarından etkilenmektedir. Bu da giyimi ait olduğu topluma özgü kılmakta ve her toplumun kendine has giyim tarzını oluşturmaktadır.

Geleneksel öğeler içeren, tarihin birikimli sürecini üzerinde taşıyarak barındıran Türk giysileri, ait olduğu toplumu simgelemektedir.

Giyim; cinsiyet, yaşam tarzı, coğrafi koşullar ve kültür etkisi ile tarih boyu değişime uğramıştır. Kültürün karmaşık ve gelişkin olması geleneksel giyim tarzına da yansımış, hiyerarşik yapı, ekonomik durum, toplumsal statü, meslekler ve uğraşı alanları giyim tarzını belirleyici birer p a r a m e t r e o l m u ş t u r ( A y d ı n , 2 0 0 2 )

1.2. Erkek Giyimi ve Özellikleri

İnsanların ihtiyaçları sonucu ortaya çıkan giyinme olgusu zaman içinde farklı başlıklar altında sınıflandırılmıştır. Giyim birçok etkene bağlı olarak farklılıklar taşımaktadır. Bu etkenleri, iklim, yaş, cinsiyet ve moda olarak sıralamak mümkündür. Cinsiyet faktörüne bağlı olarak değişen giyim özellikleri erkek, kadın ve çocuk giyimi olarak ayrılmıştır. Erkek giyimi kullanım amacı, vücut yapısı ve ölçülerine uygun formlar edinmiştir. Erkek giyimleri giyildikleri yer ve zamana göre günlük giyimler, resmi giyimler ve spor giyimler olarak ayrılabileceği gibi vücuda giyilme sırasına göre iç giyim, dış giyim ve üst giyim olarak da sınıflandırılabilir (Muratoğlu, Kılınç, 2004: 6).

Bir giysinin istenilen amaca yönelik olabilmesi için insan vücudunun anatomik yapısının iyi tanınması gereklidir. Fonksiyonel giysilerde uyum, hareket serbestliği ve kullanım amacına uygunluk estetik unsurlardan önce gelmektedir (Dal, 1996: 10). Vücudun fizyolojik yapısının sağlıklı olarak tanınması net ve problemsiz kalıp çıkarılmasına olanak sağlamaktadır. Buradan yola çıkılarak erkek vücutlarını sınıflandırmak gerekirse temel olarak erkek vücudu üçe ayrılır:

1) Normal erkek vücudu 2) Dik erkek vücudu

(20)

3) Sarkık (düşük) erkek vücudu

1- Normal Vücut: Bu tip erkek vücudunda omuzlar normaldir, sarkık veya dik değildir. En çok rastlanan ideal vücut şeklidir.

2- Dik Vücut: Bu tip vücutlar incelendiğinde daha çok önde bir genişlemenin olduğu görülür. Bunun sonucu olarak da sırt daralmıştır. Böyle tiplerde göğüs şişkin, sırt düz olarak görülmektedir.

3- Sarkık ( Düşük) Vücut: Mesleki çalışmanın sonucu olarak sarkık vücutlarda önde daralma, arkada bir çıkıntı meydana gelir. Bu tiplerde bel çizgisi normalin altına düşmüş ve göbekte öne doğru sarkma görülür (Işıklar, Eronç ve Diğerleri, 1982: 7)

Vücut şekillerinden başka, en önemli noktalardan biri de omuz duruşudur.

a) Normal omuz duruşu: Çok yüksek ve çok sarkık değildir. Normal görünüşlü ideal omuzlardır.

b) Yüksek omuz duruşu: Mesleki hareketler, spor, fiziki ve kalıtsal yapıdan kaynaklanan yüksek omuzlardır. Bunların koltuk derinlikleri geniş olmalıdır. Omuz kısmının daha yüksek ve bol tutulması gerekmektedir.

c) Düşük omuz duruşu: En çok problemin karşılaşıldığı omuz tipidir. Böyle omuzların ölçüleri düşük alınır, koltuk derinliği daralmış olur.

d) Tek taraflı omuz duruşu: Mesleki çalışmanın sonucu olarak genellikle sağ taraftaki omuzun daha düşük olduğu omuz tipidir. Doğuştan sol taraftaki omuzun yüksek olduğu da görülmektedir. Böyle durumlarda duvara dayanılan bir cetvelle aradaki fark ölçülerek, fark kadar biri diğerine denkleştirilir (Eronç, 1976: 50, 52).

Erkek vücut ölçüleri alınırken vücut yapısına dikkat edilerek vücudu iyi tanımak gerekir (Işıklar, Eronç ve Diğerleri, 1982: 10).

Kadına göre erkek vücudu daha basit yapılı olduğundan temel şekiller oranında yapılan değişiklikler kendini hemen göstermektedir (Aldrıch, Çev: Gençay 1995: 5 ).

Göğüs düşüklüğü ölçüsünün dışındaki ölçüler erkek ve kadınlarda aynıdır. Bütün ölçüler iç çamaşırı veya gömlek üzerinden alınır. Ölçüler mezura ile alınır, santimetre ile gösterilir. Mezura, tam boy dışında vücuda yakın tutulur. Vücut ölçüleri ölçü tablolarında

(21)

gösterilir. Seçilen ve tanımlanan ölçüleri giysi yapımında önemlidir (Zengingönül, Baysal, 2000: 7).

Vücut bölümleri arasındaki oran ve ölçü farklılıkları dikkate alınarak çeşitli vücut tipleri tanımlanabilir. Alman psikiyatrist Ernst Kretscmer insan vücudunu; astenik, atletik ve piknik tip olmak üzere üç gruba ayırmaktadır (Pamuk, 2002: 41,42).

1. Astenik Tip: Dar omuzlu, ince kol ve bacaklı, ince uzun boyunlu, uzun ve dar göğüs kafesli ve yağsız vücuda sahiptirler. Bu tiplerin uzunluk ölçüleri normal değerdeyken, ağırlık ve genişlik ölçüleri normal değerlerin altındadır.

2. Atletik Tip: Geniş omuzlar, şişkin göğüs kafesi, düz karın, gelişmiş omuz ve karın kasları, kuvvetli boyun, adaleli ve üçgen vücuda sahiptirler.

3. Piknik Tip: Geniş yapılı, orta uzunlukta, kısa kalın boyunlu, göğüs kafesi çıkıntılı, yağlı karınlı, yüksek omuzlu, boyun ve kafa öne eğiktir.

1.3. Erkek Giyiminin Tarihi Süreci

Tarihi süreç içinde giyim; sadece bir kültür ürünü ya da iklimden korunma aracı olmamıştır. Giyim aynı zamanda bir iletişim aracı olarak da kullanılmıştır. Bir iddiaya göre Bizans ordusuna hizmet eden Peçenek ve Uz boyları, Malazgirt Meydan Muharebesinde kendileri gibi Türk soyundan birileri ile çarpıştıklarını, dillerinden ve giyimlerinden anlayarak, kitleler halinde Selçuklu tarafına geçmişlerdir ( A y d ı n , 2 0 0 2 ) .

Türkler, geniş bir coğrafya üzerinde sürekli hareket halinde oldukları için, birbirinden çok farklı, değişik toplum ve kültürlerle karşılaşmışlardır. Bu kültürlerden pek çok unsur almışlar ve o kültürlere de pek çok şey hediye etmişlerdir. Bu durum Türk kültürüne dinamik bir yapı sağlamıştır (Ünal, 1999: 747).

Orta Asya Türklerinde şekillenen Türk giyim tarzı ana hatları ve detayları ile Anadolu’ya kadar gelmiştir. Türk giyim geleneği, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluk devrinde çeşitlenip, zenginleşerek devam etmiştir (Önge, 1995: 9).

Türk giyim kuşamı çok zengin bir repertuara sahiptir. Orta Asya’dan başlayarak Anadolu’da zenginleşen bu sanatın pek çok örneği görülmektedir. Geleneksel Türk sanatlarında erkeklerin çocukların ve kadınların giysilerinden; elbiseler, cepkenler, şalvarlar ve yelekler çeşitli şekillerde süslenmiştir (Bedük, 1992: 3).

(22)

Türk kültürünün temelleri, Türklerin Orta Asya’da Göçebe bir hayat yaşadıkları uzun bir tarihi dönemde atılmış ve geliştirilmiştir. Bu kültür, yabancı kültürlerin etkisinden uzak, hem unsurları hem de bütünü bakımından orijinal ve dinamiktir (Halaçoğlu ve Diğerleri, 2002: 1).

M.Ö. III. ve VI. yüzyıllar arasında Hunlar, yüzyıllar boyu çeşitli kültür olaylarının hakim olduğu Orta Asya’da ilk imparatorluklarını kurarak, kültür ve sanatlarını yaşatmışlardır. Hunların yıkılmasından sonra Göktürkler VI. yüzyılın ortalarında imparatorluklarını kurmuşlardır. Göktürk imparatorluğundan sonra ise Uygurların tarih sahnesine çıktığı görülmüştür (Önge, 1995: 10).

Anav’ da Pazırık ve Turfan kazılarında, Türkler tarafından imal edilen, asırlarca toprak altında kaldığı halde çürümemiş, sağlam ve nadide keçeler bulunmuştur (Ünal, 2000: 157).

Bozkır Türk giyim eşyasının başlıca malzemesi, koyun, kuzu, sığır, tilki, koyun, keçi, deve yünü olmuştur. Eski Türkler bez dokuyarak, giyecek için kendir yetiştirmişlerdir. Yün kumaş ve bezden iç çamaşırı giymişlerdir. Hunların Çin'e yünlü kumaş ve çeşitli keçeler ihraç ettikleri bilinmektedir. M.Ö. 1. yüzyıldan kalma, bir Asya Hun hükümdar ailesine ait Noin-ula kurganında 20 çeşit ipekli kumaş kalıntısından başka, üzerine bir Hun portresi işlenmiş yün kumaş ile aplike, süslü keçeler bulunmuştur (Kafesoğlu, 1997: 319).

Türkler, zaman akımı içinde kaba ve kalın iplerden en ince ve en sağlam iplikleri eğirmeye, başlayarak bütün kumaşları dokuyabilme maharetine sahip olmuşlardır. Hatta altın ve gümüş gibi kıymetli maden çubuklarını büyük bir ustalık ve maharetle incelterek ince iplik haline getirmişler, ipek iplikleriyle karıştırarak simli kumaşlar dokumuşlardır. İmal ettikleri ince simli (madenî ipliklerle) keçeleri, halıları, özellikle elbiselik kumaşları ve elbiselerini simlerle, orijinal bir şekilde simlendirmişlerdir. Orijinal ve nadide şekiller ve desenler meydana getirmişlerdir (Ünal, 2000: 158).

Baykal gölü kıyısında Urga’da ve Noin Ula’da açılan kurganlarda Asya Hunlarına ait üzerinde hayvan mücadele sahneleri yer alan ipekli kumaş parçaları bulunmuştur (Özel, 1992: 12).

Orta Asya Göktürkler döneminde, Suyahta Harabeleri’nde bir ölünün üzerinde çürümeden kalan üst üste giyilmiş üç ipek elbisenin; en üste olanı koyu kırmızı ipekten, ortadaki yeşil ipekten, en alttaki ise sarı ipekten yapılmıştır. Esik Harabeleri’nde bulunan

(23)

‘altın elbiseli adam’ın üzerindeki renkli ipek elbiseler, Türklerde ipekçiliğin geliştiğini göstermektedir (Ünal, 2000: 159).

Von le coq’un KARAHOÇO kazısında çıkardığı eserlerden, bir Budist mabedinde birçok yerleri yanık ve yırtık pırtık kâğıtlar üzerinde bulunan PASLAN, SAD, YISO gibi isimleri okunan bir örnek, elbiseli birkaç resimden bir numunedir. Bu tören kıyafeti bundan on iki, on üç asır önce Türk yurdunun en doğu taraflarına kadar genellikle Budist Türklerde moda olan bir kıyafet olmuştur. Fatih albümünde de bunu andıran örneklere rastlanmaktadır. Geniş yenli, sedef renkli elbise yerlere kadar uzun, etekleri püskül, püskül; önde de yukardan aşağıya kadar elbisenin ilikleriyle düğmelerini kapayacak boydan boya uzun bir kordon ve altında geniş bir püskül görülmektedir (Sevin, 1990: 8).

Kaftan eski Türklerin önemli giyimlerindendir. Göktürk heykellerinde ve Uygurlarda dize veya yere kadar uzanan beli kuşaklı, dik veya devrik yakalı kaftanlar görülmektedir (Süslü, 1989: 159).

Eski Türklerde en önemli dış giyim eşyası kaftanlar olmuştur. Göktürk heykellerinde ve Uygur minyatürlerinde dize veya yere kadar uzanan, beli kuşaklı, dik veya devrik yakalı kaftanlara rastlanmaktadır. Kaftanların önleri açık olup astarsızdır. Yakasız, düz arkalı kaftan en basit kaftan tipi olmuştur (Özel, 1992: 20).

Orta Asya’daki bütün taş heykeller çoğunlukla elbise giymiş dış giyimli erkekleri simgelemektedir. Taş heykelciklerde görülen giyim unsurları, elbisenin iki çeşidi olduğunu göstermektedir. İlk gruptakiler gevşek ve hafif kemerli, uzun ve dar yenli ve oldukça geniş üçgen cep kapakları ile tanımlanabilir. Yırtmaç sıklıkla derin olarak görülmektedir. Elbisenin ikinci çeşidi, yaka ve kolluğu olmayan düşük boyunlu bir modeldir. Çoğu heykelde betimlenen cep kapağı, bunların kafa için deliği olan gömlekten ziyade dışarı elbisesi olduğunun göstergesidir. Türk elbiseleri, klapalı ve göğüsten basit kesimli olup; sağdan sola iliklenmişlerdir. Tersine iliklemeli olanlar, daha seçkin Türk heykellerini temsil etmişlerdir (Kubarev, 2002: 193, 194, 196).

Üç etek entari, Orta Asya Türklerinde ve Selçukluklarda erkeklerinde giydiği elbisedir. Genel olarak erkeklerin giyimleri arasında kaftan, gömlek, hırka ve üç etek entaride kol bandı (tiraz), yaka bordürü ve düğme bulunmaktadır. Türklerde vücudun alt kısmına giyilen eşyanın genel adı ‘don’ dur. Kaftanın altına giyilen don, biçiliş şekillerine göre; şalvar, çakşır, potur gibi isimler almaktadır. Göktürk ve Kırgızlar günümüz pantolonlarına benzer donlar giymişlerdir. Türklerin tipik giyim eşyası, şalvar ve çakşırdır.

(24)

Şalvar, üst kısmı bol büzgülü, paçaları ayrı ve genişçe dikilmiş dış dondur. Erkeklerin şalvarı kadınlarınkine göre daha dar ve sade oluşturulmuştur (Özel, 1992: 20).

Süvarinin en rahat giyim şekli olacak şekilde, Bozkırın "tipik" elbisesi ceket-pantolon olmuştur. Başka kavimler kopça kullandıkları hâlde, Türkler düğme kullanarak ceketlerinde, Çinliler ve Moğolların aksine, sola açmışlardır. Soğuk ve sıcak havalarda ayrı ayrı giyilen pelerinler kullandıkları anlaşılan Türkler; ayaklarına çizme, başlarına börk giymişlerdir. İleri gelenler, makam sahipleri, daha çok başlıklarının daha uzun ve gösterişli olmasından tanınmışlardır. Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Avarlar, Hazarlar, Oğuzlar ve Bulgarlara ait vesikalara göre, genellikle sakallarını kestiren Türk erkekleri uzun kesilmiş saçlı ve bıyıklıdırlar (Kafesoğlu, 1997: 319, 320).

Orta Asya’da şalvar ve pantolon giymek savaşçı kavimlere ait bir giyim şekli olmuştur. Ata binen toplumlar pantolon giymek zorunda kalmışlardır. Çin kaynakları Hunların pantolonlarından ilgi ile söz etmişlerdir. Türkler üzerlerine uzun kaftan giydiklerinden, pantolonları dıştan kapanarak, iç don şeklinde görünmektedir (Ögel, 1978: 101).

Uygurların süvari figürlerinde pantolon örnekleri; dar uzun, paçaları yuvarlak yırtmaçlı veya diz kapağına kadar bol paçalı olarak çeşitli şekillerde görülür (Süslü, 1989: 165).

Türk erkeklerinin ve Türk savaşçılarının uzun saçları olduğu birçok kaynaktan öğrenilmektedir. Orta Asya İmparatorluklarında erkeklerin uzun ve örgülü saçlarından oldukça söz edilmektedir (Ögel, 1978: 273).

Türk erkek giyim kuşamının, Orta Asya’da kadın giyimine çok yakın olduğu görülmektedir. Göktürk ve Uygurlara ait eşyalardan, heykellerden, minyatürlerden erkeklerin kadınlar gibi saçlarını uzatarak, tek veya çift örgüyle ördükleri bilinmektedir. Taç, külah, kavuk, börk, sarık ve takke Türk erkeklerinin eski başlıklarıdır. Taçlar en eski olarak Hun kurganlarında ve Göktürklerde görülmüştür. Tek taşlı, diadem tipi ve dilimli taçlar Selçuklular tarafından da kullanılmıştır (Özel, 1992: 19).

Ayakkabı olarak Türkler çizmeye önem vermiştir. M. Ö. 1. ve 2. yüzyıllarda Büyük Hunların keçe, çorap ve çizmeyi, Göktürklerin ve Uygurların keçe çizmeyi kullanmayı sürdürdükleri görülmektedir. Orta Asya’da kullanılan kırmızı çizme hükümdarlığın simgesi olmuştur (Süslü, 1989: 208, 209).

(25)

1.3.2. Selçuklu Medeniyetlerinde Erkek Giyimi Genel Özellikleri

Anadolu’yu işgal eden Selçuklu Türkleri, birçok sanatkârı beraberinde getirerek bu sanatkârların meydana getirdiği sanat eserleriyle Anadolu’yu süslemişlerdir. Anadolu Selçuklu Devletinin en parlak yılları olan XIII. yüzyıllar arasına rastlamaktadır. Selçuklu devri giyim şekilleri hakkında, bu devirde yapılmış çini, maden, ağaç, alçı ve taş üzerindeki insan resimleri bize fikir vermektedir. Selçuklu Köşkü süslemelerinden olan relief ve duvar çinilerinde Konya Kal’ası taş işçiliği arasındaki yüksek kabarmalarda Kubadabad sarayı çinileri üzerinde giydirilmiş insan resimleri bulunmaktadır. Bu resimlerdeki tipler, birbirine çok yakın olup, genellikle başta taç şeklinde bir külah, gövdede bir entari ve şalvar vardır. Selçuklu devri Kubadabad çinileri arasında panodaki erkek figürüne, dairevi süslerle dokunmuş bir kumaştan, yakası düz ve gerdandan aşağıya doğru yırtmaçlı bir entari giydirilmiş ve beline de ince kuşak sarılmış olarak tasvir edilmektedir (Önder, 1955: 80).

Selçukluların Anadolu’ya hakim oluşlarından sonra kültür ve sanat hayatı kesintisiz olarak devam etmiştir. Kıyafet özelliklerinin de aynen devam ettiği gözlenmektedir. Selçuklu kıyafetleri bazı esas tiplere dayanan bir çeşitlilik göstermektedir. Selçuklu kıyafetlerine ait karakteristiklerin Selçuklulardan daha erken tarihlere ait Türk kıyafetlerinde de rastlanması Selçukluların birçok eski Türk kıyafet şekillerini devam ettirmiş olduklarını ortaya koymaktadır (Atasoy, 1971: 136).

Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılan Kubadabad Sarayını kazılarında Selçuklu giyimleri konusunda bize yeni bilgiler vermiştir. Sarayın duvar çinileri üzerindeki kadın ve erkek figürleri giyim kuşamı gözle görülür şekilde ayrıntıları ile bize ulaştırmıştır. Erkeklerde uzun saç modasının, Anadolu Selçukluları devrinde hatta sonraki beylikler döneminde de devam ettiği görülmektedir. Saç yalnızca kadın için değil erkekler içinde büyük önem taşımaktadır. Eski Türklerde uzun saçın yiğitlik sembolü olduğu bilinmektedir (Önder, 1973: 1).

Anadolu Selçukluları’nın eski başkenti Konya, Orta Anadolu’nun en büyük ve en gelişmiş şehirlerinden biri olarak, eski mimari ve kültürel kalıntıları ile adeta açık hava müzesi gibidir. Büyük Selçuklu devrinden figürlü tasvirler, en bol olarak başta Selçuklu başkenti Rey olmak üzere çeşitli seramik merkezlerinde yapılan minai ve perdah tekniğinde tabak ve kaplarda bulunmaktadır. Büyük Selçuklu devri kadın ve erkek kıyafeti hakkında fikir veren eserlerden biri; Rey’de bulunan, 12–13. yüzyıllarda perdah tekniğinde yapılan tabaktır. Tabağın içinde bir çift görülmektedir. Erkeğin başında 11–13. yüzyıllarda bütün yakın doğuda rastlanan tipte bir sarık vardır. Selçuklular çok farklı şekillerde başlık

(26)

kullanmışlardır. Bu başlıkların çoğu basık sarık tipi teşkil etmektedir. Saçları serbest şekilde omuzlara dökülmektedir (Atasoy, 1971: 111, 113).

Selçuklu tasvirlerinde en önemli giyim kısmı kaftanlardır. Çeşitli renk ve biçimlerde uygulanan kaftanlar; önden açık olup, astarsız oluşturulmuştur. Boyları diz kapaklarına veya topuklara kadar inmektedir. Yakasız, düz arkalı kaftan en basit kaftan tipidir. Kaftanların beden kısmı vücudu sararak, düğme ile bele kadar iliklenmiştir. Kaftanlar düğmesiz olarak uygulanabildiği gibi belde kemer kullanılmıştır. Astarlı kaftanlara kapama denilmektedir. Kaftanların; ince, kalın ve kişilere göre değerli kumaşlardan yapıldığını, resmi ve mutlu günlerde giyildiği kaynaklardan öğrenilmektedir. Bunlar renkleri, şerit ve düğmelerine göre derecelendirilmiştir. Elleri örten uzun kollara yen kapağı denilmiştir. Bu yen kapaklı kaftanlar, merasimlerde giyilmektedir (Süslü, 1989: 158, 159, 160).

Selçuklu kadın ve erkek giyiminde, kaftanlar ve yuvarlak kapalı yakalı, önden açık elbiseler hâkimdir. Kaftan ve elbiselerin altına dize kadar çıkan çizme veya geniş paçalı şalvarlar giyilmiştir. Selçuklularda ve daha önceki dönemlerde elbiseler yün, pamuk ipek, yün ipek karışımı, devetüyü ipliğinden dokunmuş kumaşlar ile keçeden dikilmiştir. Deri ve Kürk de giyim - kuşamda önemli bir yere sahiptir (Özel, 1992: 14).

Kaftanların altına giyilen elbiseler figürlü tasvirli örneklerde açıkça belli olmaktadır. Kaftanın içine giyilen gömleklerin yakası işlemeli veya dilimli olabildiği gibi dik yakalı veya düğmeli gömleklerin de giyildiğine rastlanmıştır. Kaftanların altına şalvar ve çakşır giyilmiştir. Şalvar üst kısmı bol büzgülü, paçaları ayrı ve genişçe dikilmiş üst dondur (Önge, 1995: 22).

Pantolon (don) tasvirlerde figürlerin günlük hayatta da giydikleri giyim olarak görülmektedir. Çakşır ve şalvar tasvirlerde daha sık görülen giyimdir. Çakşır süvarilerin giydiği bir savaş kıyafetidir. Paçaları diz kapağında büzülen şalvarın kısası olan üst dona çakşır denilmiştir. Şalvarın bol paçalı ve süslü olanlarını kadınlar, daha dar ve sade olanlarını ise erkekler giymiştir (Süslü, 1989: 166).

Selçuklular hakkında bilgiler veren en önemli kaynak olarak 13.y.y. ilk yarısında Konya’ da yapılmış olduğu anlaşılan Varka Gülşah mesnevisi minyatürleri (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi 841) gelmektedir. Anadolu Selçuklular devrindeki kıyafetler hakkında kaynak oluşturan bu aşk romanında kadın ve erkek giyimlerinin birbirine benzerliği dikkati çekmektedir. Varka ile Gülşah’ın kavuşma sahnelerinde iki sevgili aynı boyda elbise giymişlerdir. Varka’nın elbisesi boynunu yuvarlak biçimde sarar, sağ taraf diyagonal olarak solun üstüne, sol kolun altına doğru kapanır. Ayaklarında uzun çizmeler

(27)

başında ise yassı bir börk vardır. İki sevgilinin saçları da birçok örgüler halinde belden aşağılara kadar uzanır (Atasoy, 1971: 128).

Varka ve Rebi’nin savaşını gösteren kompozisyonda, Varka atını rebi’nin üzerine sürer vaziyettedir. Varka’nın örgülü saçları üç bölük halinde mavi miğferinin altından beline kadar inmektedir. Kemerli kolları tirazlı kaftanı kırmızı ve benekli; astarı ise beyazdır. Rebi’nin üzerinde ise; leylak renkli, kapalı yakalı, uzun kollu ve tirazlı, beli altın yaldızlı bir giysi vardır. Önü açık olup, astarı beyazdır. Kırmızı renkli olan çizmesi sivri burunlu ve uzun konçludur (Süslü, 1989: 25 ).

Konya Alâeddin Tepesi kazılarında bulunan çini kırıntılarındaki figürün başında Türklerin giydiği beyaz börk bulunmaktadır. Üzerindeki kaftanının üst kısmı bol, alt kısmı sıkmadır. Bacağında mavi süvari çakşırı, ayağında ise sarı çizme vardır (Sevin, 1990: 38).

Anadolu Selçuklu kıyafetlerini oluşturan öğelerden biri de kol bantları “tiraz” dır. Mevki ve unvanı simgelemişlerdir. Tasvirlerde ince ve kalın bant şeklinde görülmektedir. Tirazlar genellikle düz kumaştan yapılmalarına rağmen yazılı olanları da bulunmaktadır (Önge, 1995: 24).

Türklerde kemer giysinin bir parçasıdır. Sosyal seviyelerini, özel zevklerini ve varlık derecelerine göre çeşitli madenlerden yaptıkları kemer ve takılarla giyimlerini tamamlamışlardır (Süslü, 2002: 774).

Selçuklularda; ipek ve metal bükümlü ipliklerle dokunmuş brokar kumaş parçaları, metal işleri, altın ve gümüşe duyulan özlemi, ipek ve altın gümüş bileşimleriyle gidermesi açısından önemlidir. Bu parçalar arasında Lyon Müzesinde bulunan, kitabesinde Alâeddin Keykubad adı geçen, kırmızı ipek brokar kumaşda, rozet içinde altınla dokunmuş sırt sırta duran kuyrukları arabeskle son bulan aslan çifti ile bezenmiş örnek ile Londra Victoria and Albert Müzesinde bulunan rozetler içinde yerleştirilmiş aralarında ağaç bulunan karşılıklı atmaca ve grifon figürleri ile süslenmiş örnek görülmektedir (Barışta, 1988: 22).

Anadolu Selçuklularından XIII-XV. yüzyıllarda Beyliklere geçen Türk kumaşçılığı Osmanlı Döneminde XVI. yüzyıldan itibaren büyük gelişme göstermiştir. Düz ve desenli olarak iki bölümde incelenen eski Türk kumaşlarının altmış çeşidi belirlenmiştir. Düz kumaşlar içinde atlas, canfes, gezi, hare, kadife, kutnu, mantin, çuha, şayak, sof en yaygın şekilde kullanılanlardandır. Bazı kumaşlarda desenler kabartma tekniği ile dokunmuştur. Lale, karanfil, nar, servi, şebboy, sümbül, kozalak, hatai yapraklar, rumi örgüler, çintemani ve benekler Türk kumaşlarında en çok görünen motiflerdir (Özel, 1992: 13).

(28)

1.3.3. Osmanlı Medeniyetlerinde Erkek Giyimi Genel Özellikleri

Üç kıtanın ortasında ve iç denizler üzerinde kurulan Osmanlı Devleti, Türk milletinin en büyük eserini, Türk cihan hâkimiyeti tarihinin de en yüksek siyasi teşkilatını temsil etmektedir. Osmanlı Devleti, siyasi istikrarı, sosyal adaleti, bünyesinin sağlamlığı, kavimler ve dinler arası kurduğu ahengi, kudretli ordusu, edebiyat, sanat ve mimari, giyim kuşam ve kültürel değerlerde ortaya koyduğu eserleriyle tarihte müstesna yerini almıştır (Anonim, 2004).

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadın ve erkekler, toplumsal statülerine ve dinlerine göre giyinmişlerdir. Üç kıtaya kadar yayılmış olan imparatorluk sınırları içindeki halklar kendi yaşam biçimlerini ve giyim tarzlarını sürdürmeye devam etmişlerdir (Aydın, 2 0 0 2 ).

Osmanlılarda, kılık kıyafet çok zengin ve ihtişamlı bir kültür alanıdır; başka hiç bir kültür, kıyafet alanında bu zenginlik ve ihtişama ulaşamamıştır. Kıyafetler, serpuşlar, dilden daha geniş ve ayrı bir iletişim alanı oluşturmuştur (Kösoğlu, 1997: 34).

Osmanlı’da kıyafet, kısmen dahi olsa statü belirleyen bir özelliğe sahip olmuştur. Esnaf genellikle sade bir kıyafet giyer, üstünde bir entari, başta hafif serpuş, ayaklarında yumuşak çizme ya da çarık bulunmaktadır. Elbise renkleri esnafın sattığı ürüne göre değişiklik göstermiştir. Örneğin balıkçılar koyu renk entariler giymişlerdir. Osmanlı giyimlerinin değişik isimleri vardır: Kaftan, kerake, biniş, haydari, kaput, cüppe, kontoş, dolama, pırpır, entari, şalvar, cepken, serhatli, potur, don, zıpkın gibi isimlerle anılmışlardır (Özer, 2006: 375).

Osmanlı Dönemi giyim kuşamı ile ilgili örnek ve bilgiler oldukça fazladır. Yazılı kaynaklar ve İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan giyim örnekleri Osmanlı Dönemi giyimi içinde cepkenin her bölgede kullanıldığını göstermektedir. Seyyahların gravürlerinde, 1873 Viyana sergisi için hazırlanan Osmanlı Kıyafetleri albümünde bulunan birçok fotoğrafta cepken, özellikle süslemeleri ile en önemli parça olarak göze çarpmaktadır (Küçükosmanoğlu, 2001: 267, 268).

Osmanlılarda erkekler; şalvar, çakşır ve poturun üstüne mintan, onun üstüne ise yerine göre cepken, camedan, yelek, fermene gibi giysiler giymişlerdir. Bu giysiler genelde birbirlerine benzerler, ancak ayrıntılarda farklılıklar görülür. Kumaşları çoğu kez kadife, çuha ya da aba türündendir. Giyecek kişilerin ekonomik durumlarına göre, giysilerin üstleri sırma, gaytan gibi şeritlerle bezenmiştir. Gençlerin giysilerinde mor, kırmızı gibi

(29)

göz alıcı renkler, yaşlıların giysilerinde ise siyah ve kahverengi renkler hâkimdir (Komsuoğlu, İmer, 1986: 222).

Osmanlı Döneminde kıyafeti zenginleştiren cepken, camedan, salta, fermene, sıkma, yelek, setire-pantolon gibi kıyafet unsurları erkek giyimine girmiş, bez ve bürümcük kumaştan gömlekler giyilmiştir. Cepken günümüz ceketinin yerini tutan bir giyim eşyasıdır. En değerlileri çuhadan dikilir ve zeri sırma işlenmiştir. Gömlek üstüne giyilerek; yakası düz kesim, ön düz veya çapraz, eteği kısa, kolları uzun dikilmiştir. Eteğinin kısa oluşu kuşağın görünmesi içindir. Cepkenin kısa ve kolları ceket koluna benzeyenine salta denilmiştir. Kısa kolsuz, ön tarafı çapraz kavuşan camedan denilen yeleği halk ve esnaf giymiştir. Çuha ve kadifeden yapılarak; yaka, göğüs kenarları kordon ve sırma ile işlenmiştir. Fermene de çuha veya abadan kesilerek, şekil olarak camedana benzemektedir. Ancak camedandan farkı daha uzun ve kaftanla süslenmiş olmasıdır. Osmanlı dönemi seyyar veya dükkân sahibi esnaf iş görürken ‘futa’ denen peştamal, önlük bağlamıştır (Özel, 1992: 22).

Osmanlı geleneksel dönemde erkekler; ev içinde, yatakta, bazen de sokakta, entari denilen uzun gömlek giymişlerdir (Meriç, 2000: 100).

Osmanlılar gövdelerine gömlek, mintan veya zıbın, belden aşağısına don, şalvar kullanmışlardır. Bunların üstüne de önü yırtmaçlı ve kollu bir entari giyip, bellerine kuşak sarmışlardır. Daha üstüne ise, devlet erkânı veya zenginler kürklü ve işlemeli kaftan, orta sınıf cüppe veya hırka, halk ise kollu ve yakasız cepken ve yelek, belden altına da dar potur giymiştir (Önge, 1995: 28).

Yazılı kaynaklar dışında, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan kaftanlar önemli belgelerdir. Genellikle yakasız, önden açık bol kollu, uzun erkek giyimine ait olan bu parçaların bir grubu, değerli kumaşları dışında etek ucundaki aplike tekniği ile yapılmış, belki diken terziye ait bir sembol olan, süslemeleriyle ayırt edilmektedir (Barışta, 1988: 100, 101).

Erkek dış giyimini tamamlayan eşyalardan kuşak ve kemerlerin; soğuğa karşı koruma, vücudu dik tutma, elbiseyi güzel gösterme, giyenin statüsünü belirtme ve bazı eşyaların taşınmasını kolaylaştırma gibi fonksiyonları bulunmaktadır (Özel, 1992: 22).

(30)

İKİNCİ BÖLÜM

KONYA İLİ VE ERKEK GİYİMLERİ

2.1. Konya İli Tarihi Yapısı

Anadolu; kültür ve medeniyetlerin kesişme noktası, orduların geçiş yolu ve bir imparatorluğun beşiğidir. Konya ise Türkiye’nin ortasında coğrafi, tarihi ve manevi bir kavşaktır. Selçukluların burayı başkent olarak seçişine kadar geçen 9000 yılı aşkın süre içerisinde bu topraklar üzerinden çok sayıda medeniyetler gelip geçmiştir. Konya birçok önemli tarihi olaya tanıklık etmiştir. Unutulmuş bir imparatorluk olan Hititler, bu bölgede yakın zamanda ortaya çıkarılan çok önemli tarihi eserler ve güçlükle keşfedilen bir dilin izlerini bırakmışlardır. Konya’nın ilk başkent sıfatını taşıması Hititler devrinde gerçekleşmiştir (Anonim, 2004).

Orta Anadolu yaylası üzerinde kurulmuş en geniş ilimiz olan Konya; çok eski bir yerleşim merkezi olup, zengin bir kültür yapısına sahiptir. M.Ö. 5000 yıllarına uzanan köklü tarihi boyunca, çeşitli milletlere ve devletlere ev sahipliği yapmıştır (Kandır, 1999: 63).

Konya ve çevresinde yerleşik düzen, Prehistorik (Tarih Öncesi) çağdan başlamıştır. Bu çağ içinde Neolitik - Kalkolitik - Erken Bronz Çağ kültürleri görülmektedir. Bu çağın iskân yeri olan Höyükler, Konya il sınırları içindedir. Neolitik Devreye (MÖ. 7000–5500) ait buluntular, Çatalhöyük'teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır (Anonim, 2004).

Eski çağ kaynaklarında Konya’nın isimleri İkonion-İkonium olarak; tasvir, resim anlamına gelen ikon köküne dayandırılmaktadır. Mitolojiye dayalı, İkonun efsanesine göre, küçük bir devletin merkezi olan Konya şehrine toros dağlarında yaşayan Medüz (Gorgo) ismindeki ejderha saldırarak insanları öldürmektedir. Jupiterin oğlu Perseus canavarı öldürerek halkını kurtarır. Danaia adını taşıyan şehir halkı şükrana kapılarak kapılarından birine Perseus’un resmini koyarlar. Bu olaydan sonra şehre put veya resim anlamına gelen ‘’İkonium’’ denir. Konya adı, Selçukluklarla son şeklini alarak Türkçeleştirilmiştir (Küçükdağ, Arabacı, 1999: 227).

Antik dönemden farklı olarak Konya isminin Selçuklu dönemine ait farklı bir hikâyesi vardır. Zamanında iki ermiş kişi yerleşecek yer bulmak üzere, uçarak seyahat

(31)

etmektedir. Konya’nın üstünden geçerken bu şehri beğenen biri diğerine ‘’kon ya şeyh’’ diye seslenir. Şehrin isminin buradan kaldığı düşünülmektedir (Önder, 1984: 70).

1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun kapıları Türklere açılarak büyük bölümü ile birlikte Konya’da Bizanslıların elinden Selçuklular tarafından alınmıştır. Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah 1076 tarihinde Konya’yı başkent yapmıştır. 1080 tarihinde başkent İznik’e nakledilerek yer değiştirmiştir. I. Kılıç Aslan 1097 tarihinde yeniden başkenti Konya’ya taşımıştır. Konya 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçukluların başşehri olmuştur (Anonim, 2001: 19, 20).

Konya 1277 tarihinde Karamanoğlu, Mehmet Bey tarafından ele geçirilmiştir (Anonim, 2004).

Moğol istilaları sonucunda kaçınılmaz olan Selçuklu hükümdarlığının çöküşünden sonra Karamanlılar şehirde hâkimiyeti ele geçirmişlerdir. Bu durum, İstanbul’un fethinden 14 yıl sonra, Fatih Sultan Mehmed (II Mehmet ) tarafından Konya’nın Osmanlı topraklarına katılmasına kadar sürmüştür (Neiss, Steiner, 2001: 170).

Konya Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur. Konya İli, M.Ö. 7. bin yılından beri yerleşim yeri olmuş, pek çok medeniyete beşiklik etmiştir. Yazının M.Ö. 3500'de kullanılmaya başladığı hatırlanacak olursa, Konya'nın, ülkemizin en eski yerleşim merkezleri arasında yer aldığı söylenebilir (Anonim, 2004).

Konya Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya'da konaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman İran, IV. Murat ise Bağdat seferi sırasında Konya'da kalmışlardır (Anonim, 2004 ).

Tarihi eserleri bakımından Türkiye’nin sayılı şehirlerden biri olan Konya, Selçuklulara iki asırdan fazla başkentlik yapması nedeniyle geleneksel değerlerle bezelidir. Yapılan kazılar neticesinde Hitit, Roma ve Bizans’a ait kalıntılar bulunmasına rağmen Konya’da günümüze kadar gelen eserlerin Türk Çağı’nda yapıldığı görülmektir (Anonim: 23).

Konya, İç Anadolu Bölgesi’nin güneyinde, yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birisidir. Topraklarının plato, ova, kapalı havzalar şeklinde dağılışı ve

(32)

verimli oluşu yüzünden tarihin her döneminde yoğun iskân görmüştür. İlk ve Orta çağlar boyunca Anadolu şehirlerinin birbirine ve Asya’yı Avrupa’ya bağlayan tarihi kervan yollarının kavşak noktasında önemli ticaret, kültür ve siyasi bir merkez olmuştur. Günümüzde bu önemini korumaktadır (Karpuz, 2001: 1).

2.2. Konya İli Coğrafi Yapısı

Konya, Anadolu steplerinin ortasında, kuzey ve güney yönlerindeki set gibi uzanan dağların iç kısmında, kendi adıyla anılan ovanın batı kenarındadır (Küçükdağ, Arabacı, 1999: 226).

Konya iç ve orta Anadolu bölgesinin ortasında yer almaktadır. Yüzölçümü 38.257 km² olarak Türkiye’nin en büyük ilidir. Şehir Konya ovası dediğimiz ortalama 1005 m. Yüksekliğindeki çanağın batı kenarında yer alır. Kuzeyinde Ankara, doğusunda Niğde, güneyinde İçel Karaman ve Antalya, batıda Isparta, Afyonkarahisar ve Eskişehir illeriyle çevrilidir. Bu konumu ile coğrafi, tarihi, siyasi ve ekonomik birçok konularda önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır (İnan, 1999: 1, 2).

Konya ili doğal açıdan; kuzeyinde Haymana platosu, kuzeydoğuda Cihanbeyli platosu ve Tuz Gölü’ne ve Akşehir Gölü’ne, güneyinde Sultan Dağları’ndan başlayan Karaman ilinin güneyine kadar devam eden, Toros yayının iç yamaçları önünde bir fay hattı boyunca oluşmuş volkanik dağlara, doğusunda ise Obruk platosuna kadar uzanır (Anonim: 27).

2.3. Konya İli Erkek Giyiminin Özellikleri

Her ulusun, her şehrin, hatta her kasaba ve köyün kendine has gelenek halinde devam eden bir giyiniş şekli vardır. Bu giyimlere toplumların geleneksel giyimleri denilmektedir.

Bir memlekette aynı dili konuşan insanların şiveleri nasıl bölge bölge ayrılıyorsa giyim şekilleri de yer ve iklim şartlarına göre değişerek çeşitli özelliklerle birbirlerinden ayrılmaktadır. Farklı medeniyetleri içinde barındırarak edindiği birikimli yapısıyla Orta Anadolulun zengin bir medeniyet bölgesi olan Konya’nın geleneksel giyimleri, diğer bölgelerinkinden farklılıklar taşımaktadır (Önder, 1971: 426).

Konya’da erkek giyimleri 19. yüz yıl örnekleri göz önüne alınarak şu şekilde sınıflandırılabilir:

1- İlmiye giyimi 2- Eşraf ve ağa giyimi 3- Memur giyimi

(33)

4- Efe ve delikanlı giyimi 5- Esnaf ve işçi giyimi

6- Tekke giyimi (Önder, 1973 -1962. ).

1 - İlmiye Giyimi: Halk arasında bu giyinişe kısaca ilmiye kılığı da denilmektedir. Bunlardan medreselerde ders okutan olursa müderris ismi, medresesi olmayıp camide ders verenlere ulema ismi verilmiştir. Her iki grubun giyinişi de aynıdır. Ulema kıyafetinde başta koyu kırmızı püsküllü bazen de püskülsüz fes bulunmaktadır. Babaları şıh olan kimseler fes yerine beyaz veya açık kahverengi bir çeşit külah giymişlerdir. Gerek fesin gerekse külahın üzerine 4 metre uzunlukta beyaz tülbent sarık sarılarak, sarığın ucu yan tarafa sıkıştırılmak suretiyle son bulmaktadır (Es, 1968).

İlmiye sınıfındaki kişiler cübbe ve şalvar giymişlerdir. Daha genç olanları “Lata” denilen siyah renkli, önü baştan aşağı yırtmaçlı, uzunca bir pardösü kullanmışlardır (Önder, 1960: 78,79).

Lata: Yakası kalkıkça iç göğüslerinde cepleri olan ağır kumaştan yapılan cübbe benzeri bir giysidir (Anonim, 2004).

Abdestlik: Latanın bej veya krem renk kumaştan dikilenlerine abdestlik denilmektedir. Çuhadan, softan veya kıldan yapılmış bir çeşit pardösü olup, cep yerleri olmakla beraber, cep keseleri olmayan giysilerdir. Abdestlik veya latanın altına alacadan yapılan yakasız geniş kollu bir işlik ( gömlek) kullanılmıştır. Bazen işlik yerine daha kalın kumaştan delme veya sıkma adında önü kapalı, yandan iliklenen gömlekler giyilmiştir (Anonim, 2004).

İşlik: Vücuda yapışırcasına sıkı dikilen bir dış giyimdir. Yakadan göğüs boşluğu üzerine uzanır, buraya kadar düğmeli ve kapalıdır. Kolları bileklere kadar uzun olup, burada kol genişliği bir düğme ile daraltılarak giyilmiştir. İşlikler; ala, kadife, pazen, basma, kutnu, şetari, şelaki, astar, kaput ve hümayundan yapılmıştır. Bahar ve yazın yeşil, koyu yeşil, beyaz, açık sarı, narçiçeği rengi ve açık mavi renkler kullanılmıştır. Sonbahar ve kışın ise koyu vişneçürüğü, siyah, koyu kahverengi, koyu gri ve koyu mavi renklerde kumaşlardan uygulanmıştır (Anonim, 2004).

2- Eşraf ve Ağa Giyimi: Bölgenin zengin ve ileri gelenleri olan bu sınıf; başlarına büyük ve basık bir fes giyerek, abani denilen bir sarık sarmışlardır. Sırtlarında ayak topuklarına kadar inen lata veya kürk bulunmaktadır. Kürkün ve latanın altında yollu şetari’den dikilmiş önü yırtmaçlı bir entari ve de bir metrekare büyüklüğünde şal bir kuşak sarılmaktadır. Kuşağın kıvrımları arasına bir cep saati sokulur ve köstek denilen gümüş bir

(34)

zincire bağlanarak boyuna asılmaktadır. Ayaklarda mest ve ince kundura bulunmaktadır (Önder, 1971: 427).

3- Memur Giyimi: Osmanlı imparatorluğunda devlet hizmetinde görevli taşra memurlarının giyimi, ilmiye giyiminden pek farklı değilken, Tanzimat’tan sonra memurlar Avrupai tarzda giyinmeye başlamışlardır. Başlarına kırmızı renk kalıplı ve siyah püsküllü bir fes ve sırtta diz kapaklarına kadar inen setre ve paçası bol pantolon giymişlerdir. Setrenin altında yelek ve onunda altında gömlek vardır. Gömlek kravatlı ve dik yakalıdır. Ayaklarda siyah iskarpin bulunmaktadır (Önder, 1960: 78, 79).

4- Efe ve Delikanlı Giyimi: Konya’nın 20–30 yaşlarındaki gençlerinin kıyafet sınıfıdır. Başta açık kırmızı uzun sivri fes, arkada uzun koca püskül, bu fesin altına ince tülbentten çember sarılmaktadır. Vücuda sıkıca oturmuş bir çeşit gömlek türü olan işlik uzun kollu olup, yaka kapalı karın boşluğuna kadar etek çapraz düğmeli ve iliklidir. Bu gömlek pamuklu bezden yapılıp dokunuş çizgilerine göre isim almaktadır. İnce meydanî, beş parmak, meydanî gibi işliğin üzerine kol uçları bileklerden dört parmak yukarıda olacak şekilde içi astarlı ön kısımları kavuşmayan salta giyilmektedir (Anonim, 2004).

Delikanlılarda şalvarın paça ve cep ağızları, saltanın da kol ve önü ipek kaytanlar veya gümüş tellerle süslenmiştir. Gömlek bir sıra düğmeyle önden veya yandan iliklenir veya kaytanlarla tutturulur. Belde kahverengi veya siyah meşinden yapılmış dokuz gözlü silahlık adı verilen bir torba bulunmaktadır. Bunun üzerine kırmızı beyaz yollu şal bir kuşak sarılmaktadır (Önder, 1960: 78, 79).

Kuşak ve Silahlık: Kuşaklar, Gürün, Trablus, Acem, Keşmiş, Tosya şallarından yapılmaktadır. Arasına yumuşak deriden yapılmış bir çeşit cep görevini gören kat kat silahlık kuşanılmıştır (Anonim, 2004).

5- Esnaf ve İşçi Giyimi: Esnaf kıyafetinde işlik, şalvar, salta veya cepken giyilip, dizlik giyilmemektedir. Genellikle koyu renk sade kumaşlar tercih edilerek kaytan süslemeler yapılmıştır. Esnaf ve kısmen ilmiye sınıfı 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra yavaş yavaş şalvarı bırakarak ön ve arkası aynı şekilde olan, paçaları topuk üzerinden bir karış yukarıya doğru uzanan şalvar gibi bol ve geniş bir çeşit pantolon giymeye başlamışlardır (Es, 1968).

6- Tekke Giyimi: Herhangi bir tarikatın mensubu dervişlerin giyimidir. Genel olarak başta sikke, sırtta ayak topuklarına kadar inen geniş kollu cüppe, cüppenin altında da işlik ve şalvar bulunmaktadır (Önder, 1971: 426).

(35)

29 Kasım 1902 tarihinde Konya ya vali olarak tayin edilen Mehmet Tevfik Biren 2. Abdülhamit meşrutiyet ve mütareke hatıralı isimli eserinde Konya’ya ait gözlemlerini anlatmaktadır. Kıyafetlere ait kısmında, memur ve müteberan sınıflarına mensup erkeklerin daha modern giyimlere sahip olduğu fakat yolda tesadüf edilen halk arasında ki şeyhlerin ve yerlilerin şalvar ve feslerle dolaştığını ifade etmektedir (Odabaşı, 1998: 13, 14)

Geleneksel Konya erkek giyimi tanımlamalarında genellikle; başta üzerine tülbent sarılmış fes bulunmaktadır. İpekli gömlek (meydanî) üzerinde dar kollu, yakasız salta denilen cepken giyilmiştir. Belde dokuz gözlü silahlık, bunun üzerine kırmızı beyaz yollu şal sarılmıştır. Yeşil veya gri renkli çuhadan yapılmış şalvar ile uzun yün çorap ve ayağa kundura giyilmiştir (Karpuz, 1996: 110).

Konya’nın ortalama iklim koşulları ılık olmakla beraber, sıcaktan çok soğuğa yakındır. Bu durum Giysiyi oluşturan çeşitli bölümlerin çuhasının kalın olmasını açıklamaktadır (Anonim, 1999: 233 ).

Dış giyim sınıfı içinde yer alan şalvar, cepken ve entari Konya erkek giyimi içinde büyük öneme sahiptir.

ŞALVAR: Hem erkeklerin hem de kadınların giydiği bol ağlı geniş üst dondur. Erkek şalvarı ülkemizde, pantolon yayılıncaya kadar, poturun ve çakşırın yanı sıra yüzyıllar boyunca her tabakadan kimse tarafından giyilmiştir. Üste giyildikten sonra bele uçkurla bağlanmıştır. Bacakları oldukça bol, paçaları ayak bilekleri üstüne kadar inerek, paça ağzı ayağın rahat geçeceği kadar, birden daralmaktadır. Cep ağızları, paça kenarları bazen şeritlerle, kaytanlar ve sırma şeritlerle süslenmektedir (Koçu, 1967: 215).

CEPKEN: Cepken yünlü, çuha ve kadife kumaşlardan yapılan, ön kısmı açık, birbirine kavuşmayan kolları uzun giysi çeşididir. Kol altlarından göğse gelen kısımları siyah kaytan veya sırma ile işlenen süslü saltalara kebe denilmektedir (Es, 1968).

ENTARİ: Şalvar ya da çakşırın üzerine giyilen, uzun kollu, yanlardan yırtmaçlı, elbise tarzı bir giysi çeşididir. Entari en eski Türk giyimleri arasındadır. Türkler her dönemde entari giymişlerdir.

(36)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KONYA İLİ MÜZELERİNDE VE ÖZEL KOLEKSİYONLARDA BULUNAN ERKEK GİYİMLERİ

3.1. Konu İle İlgili Araştırmalar

Konya iline ait erkek giyimleri üzerine literatür araştırması yapılmış ve ulaşılabilen araştırmalar özetlenmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar, Konya giyimine ait araştırmaların genel veya kadın giyimi üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir.

ÖZEL 1992’de Folklorik Türk Kıyafetleri adı altında geleneksel giyim kuşam kültürümüzü kadın ve erkek giyimi şeklinde dönemlere ayırarak anlatan bir araştırma yapmıştır. Ayrıca çeşitli illere ait geleneksel giysilerden örnekler vererek açıklamalarda bulunmuştur.

ÖZER 2006’da yaptığı araştırmada Osmanlı Döneminde giyim ve moda konusunda bir araştırma yapmıştır. Osmanlı giyim kültürü detaylı olarak ele alınarak Cumhuriyet dönemine kadar olan değişim süreci anlatılmıştır.

SÜSLÜ 1989’da minyatür, çini-keramik, stuk, fresk, taş kabartma ve madeni eşyalar üzerindeki giyim şekillerini ayrıntılı olarak inceleyen bir çalışma yapmıştır. Bu incelemeler sonucunda Anadolu Selçuklulara ait kıyafetler anlatılmıştır. Araştırma kapsamında Türklerin giyim şekilleri hakkında detaylı bilgiler verilmektedir.

ÖNDER 1960’da yaptığı araştırmada Konya iline ait erkek giyimleri üzerinde durmuştur. Geleneksel Konya erkek giyimlerini sınıflandırarak incelemiştir. Kıyafetlerin detaylı özellikleri ve giysi sınıflandırmaları araştırmanın konusunu oluşturmaktadır.

3.2. Problem Cümlesi

Konya ili müzelerinde ve özel koleksiyonlarda bulunan erkek giyimi örnekleri neleredir?

3.3. Alt Problemler

1. Tarihi süreç içinde erkek giyimleri incelendiğinde, genel özellikleri nelerdir? 2. Erkek giyimi ve özellikleri nelerdir?

(37)

4. Konya iline ait cepken, şalvar ve entari erkek giyimi örneklerinin kumaş, astar, kesim, dikim ve süsleme özellikleri nelerdir?

3.4. Araştırmanın Önemi

Giyim tarihi sürecinde insanlar; kendi gelenek, görenek ve adetlerine göre giyimler edinerek, her topluluk kendi uygarlıklarına uygun biçimde giyim tarzını şekillendirmiştir. Geleneksel giyimler açısından yapılan araştırmalarda daha çok kadın giyimi üzerinde durulması ve bu konuda araştırmalar yapılması erkek giyimini arka planda bırakmıştır. Bu açıdan yapılacak olan araştırmada Konya müzelerinde ve özel koleksiyonlardaki erkek giyim örnekleri üzerinde incelemeler yapılması; bu kıyafetlerin modeli, kesimi, kumaş ve malzeme özelliklerine açıklık getireceği düşünülmektedir.

Konya iline ait erkek dış giyimlerinden dağınık olarak bulunan cepken, şalvar ve entariler toplanarak araştırma kapsamında ele alınmıştır. Bu güne kadar yapılan araştırmalarda gölgede kalan erkek giyiminin araştırılarak çalışılması kültür varlığımızın korunmasına katkıda bulunmaktadır.

Tarihin birikimli sürecini üzerlerinde taşıyarak barındıran Türk giysilerini saklayarak korumak yeterli değildir. Bu giysilerin kalıp, süsleme ve kumaş özelliklerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla Konya iline ait erkek giyimlerinin araştırılarak, bilim disiplini ile belgelenmesi önem taşımaktadır.

Şekil

Grafik No: 2
Grafik No: 6

Referanslar

Benzer Belgeler

Kıyafetin göze daha güzel görünmesi için çeşitli tekniklerle yapılan estetik ilavelere süsleme

Araç ve gereçlerin hazırlanması (Nervür yapımı için kumaş, mezura, dikiş makinesi, toplu iğne, dikiş iğnesi, kumaşa uygun iplik, ütü ve gereçleri, makas, sabun)4.

Kumaşın bir ucundan istenilen yere kadar oyulgama dikişi veya makinede büzgü ayarı ile meydana gelen ve kumaşın bolluğunu azaltan sık, küçük pililerdir.. Bolluk vermek ya

• Elde nakış yapmaya uygun kumaş, toplu iğne, dikiş iğnesi, kumaşa uygun kalınlık ve renkte iplik, ütü ve gereçleri, makas, sabun ve cetvel gibi araç ve

Sol veya sağ taraftaki iki ip sıra ile sabit tutularak diğer ip ile onun üzerine düğüm atılır. Görüntü olarak su

 Şerit örgüler üç, dört, beş, yedi, dokuz adet şeritlerle veya daha çok sayıda şerit kullanılarak örülebilir.. Şeritler kısa geldiğinde eklemeler yapılarak örgüye

HAZIR GEREÇLERLE YAPILAN SÜSLEMELER HARÇ, ŞERİT, DANTEL VE KORDONLAR... HAZIR GEREÇLERLE

Malzeme : Seccadede zemin işleme gereci olarak kadife kumaş, işlemede sim ve atlas kumaş, süslemede tırtıl, pul ve hazır saçak, astarda ise keten kumaş