• Sonuç bulunamadı

Cenap Şahabeddin:Altı ay fasıla ile diplomalarımızı aldık, Cenap günün birinde Parise gitti.. -5-

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cenap Şahabeddin:Altı ay fasıla ile diplomalarımızı aldık, Cenap günün birinde Parise gitti.. -5-"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sahife 7

Cenap Şahabeddin

Altı ay fasıla ile diplomalarımızı aldık,

Cenap günün birinde Parise gitti..

' —

5

Bir hafta sonra bizde toplan­ dık. Cenabın ilk sözü vezin mese­ lesi oldu.

— Hangi vezni öğrendin, dedi. — Failâtün veznini.

— En kolayı odur, o vezinle bir şey söyle bakayım.

— Kuş görünmez akseder naz ve niyaz, zannedersin ki ağaçlar nağmesaz.

— Bir daha söyle.

— Sorma artık failâtün failün. — Gelecek haftada

Mefailün mefailün feulen veznini öğrenmeli.

— Onu da biliyorum: Çalıştım, çok çalıştım, çok çalıştım.

— Tamam, şimdi birer gazel yazabiliriz.

O günden itibaren Cenap «Sa­ fi», ben «H a fi» imzasile Tercü­ manı Hakikate gazeller gönder­ meğe başladık. Fakat bunlar neş- redilmezdi. Neşredilenler de ağır tenkitlere uğrardı.

Bir gün derdimizi Hocazadeye açtık, biraz düşündü:

— Bu işte, dedi, mutlak şeyh Vasfinin parmağı vardır. Siz ona bir şey açtınız mıydı?

Cenap: «Ben açtım» dedi. — Tamam, şimdi anlaşıldı. O da gitti, Naciye sizi çekiştirdi. Fa­ kat ben aranızı bulurum. Siz de­ vam ediniz. Hem de kendi ismi­ n izle ...»

Bir kaç gün sonra Cenap «as­ kerî tıbbiyesine mensup Cenup Şahabeddin», ben de «mülkiye tıb- biyesine mensup Hüseyin Suat»

imzalarile birer küçük manzume gönderdik. Bu defa bu manzume­ ler gazetede hakikî tenkitler, tak- dirkâr cümlelerle neşredildi. Ho- cazadenin delâletile biz şeyh Vas­ finin şerrinden kurtulmuştuk.

Böyle çocukça yazılar yaza ya­ za aylar geçti, seneler geçti, ni­ hayet ben kendi mektebimden, Cenap ta kendi mektebinden altı ay fasıla ile diplomalarımızı al­ dık. Ben Midilli belediye tababe­ tine, Cenabı da «staj» görmek üzere Haydarpaşa hastanesine ta­ yin ettiler.

Her hafta Cenaptan uzun uzun mektuplar alırdım.. Beni her şey­ den haberdar ederdi. Günün birin­ de Cenap Avrupaya gitmek üzere müsabaka imtihanına girdi ve ka­ zandı. Parise gitti. Oradan da ba­ na muntazaman ayda üç mektup yazardı. Mutlaka Parise gelmek­ liğimde ısrar eder ve:

— Burası öyle bir memleket ki insan yalnız sokaklarında gezse bir şey tahsil eder, bir şey öğrenir. Hele hastaneleri, klinikleri bahu­ sus hocaları hepsi bizim Mazhar bey «Mazhar paşa merhum» gibi tam manasile insan adamlar... Burada talebe hayatının işte yirmi dört saatlik yekûnu: Ders, çalış­ mak, eğlenmek...

Daima beni oraya celbedici söz­ ler yaza yaza tamamile zihnimi çeldi. Parise gitmek aşkile yanı­ yordum. Fakat nasıl, ve ne vasıta ile? İstidalar yazdım, olmadı. Tel­ graflar çektim, olmadı. Nihayet günün birinde bir fırsat zuhur etti. 1894 senesi iptidalarında beni ba­ bam Parise gönderdi.

Pariste Cenaba istasyonda ka­ vuştum. Oturduğu «M on j» soka­ ğında benim için bir oda hazırla­ mıştı. Oraya yerleştirdi

O akşam ve o gece yaya olarak beni gezdirdi. Bir çok uzun ve gü­ zel sokaklar, bir çok büyük ve ka­ labalık geniş caddeler geçtik. Ni­ hayet Şanzelize meydanına çıktık. O ana kadar geniş, temiz, aydın­ lık, muhteşem bir manzara karsı- sında bulunmamıştım.

Ertesi gün beni aldiı, doğru «E yfel» kulesinin en tepesine çı­ kardı.

Orta yerde bir masanın üzerin­ de büyük bir defter vardı. Herkes her lisandan istediğini yazmıştı. Cenap ta fransızca:

Mes hommages â la France Ben de Kemal beyin Hatifin­ den türkçe olarak şu beyti yazdım:

Y üksel ki bunun da fe v k i vardır İnsanlığın ayrı zev k i vardır

Yere ayak bastığım zaman ge­ niş bir nefes aldım. Bir daha çık­ mamak üzere yemin ettim.

Daha ertesi sabah Cenap gene odama geldi.

— Haydi, dedi, kliniğe gide­ lim. Nereye devam etmek istiyor­ san seni de oraya yerleştirelim, dedi.

Cenap, profesör «Şarko» nun kliniğine devam ediyordu. Ben de Etfal hastanesine devama başla­ dım. Akşam lan daima beraber yemek yerdik. Yemekten sonra biraz kahvede oturur, sonra da yaya olarak gezine gezine odaları­ mıza gelirdik. Haftada bir defa da tiyatroya giderdik.

Bir gün sevinçle Cenap bana dedi ki:

— Suat, Şatle tiyatrosunda üçüncü galeride ikişer buçuk fran­

ga yerler var. Haydi bu gece ora­ ya gidelim.

— Yarın gitsek olmaz m ı? — Neden?

— İstanbula bir kaç mektup ya­ zacağım, hem de biraz kırıklığım var.

Cenap hemen bana bir derece koydu, elimi tutu, dilime baktı.

— Merak edilecek bir şey yok. Parisin iklimi seni biraz sarsmış, haydi bu gece erkenden yat. Biraz da kinin al. tki gece sonra gideriz,

dedi. H üseyin Suat

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade etmektedir (el-Meydânî,

Topografya ve resim sanatı konularını içeren kitapları arasında, 1948’de Ankara’da basılan Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devirlerinde Türk

Güneş enerjisi kurutma sisteminin ekserji değerlendirmesi için literatürde dış verimlilik, atık ekserji hızı, çevresel etki faktörü, dış sürdürülebilirlik endeksi

Bulanık esnek a¸cık k¨ ume, bulanık esnek kapalı k¨ ume, bulanık esnek clopen k¨ ume, bulanık esnek proper k¨ ume, bulanık esnek k¨ umenin i¸ci, bulanık esnek k¨

Eğilme test sonuçlarına göre 7 günlük değerler, kontrol harcı 4.13 MPa iken %10 beyaz çimento ikameli Barit karışımına ait eğilme deney sonucu 5.95 MPa’a kadar

(F,A) G grubu üzerinde boştan farklı bir esnek küme olsun. G üzerindeki bütün esnek gruplar için aşağıdaki kümeleri verebiliriz.. “≅ G ” bağıntısı esnek

Şekil 9b’den yatay ve düşey deprem bileşeninin birlikte etkimesi durumunda sert zeminden yumuşak zemine doğru minare tepe noktasında meydana gelen maksimum

Gerçi, öykülerinin büyük bir bölümü ölümünden sonra, yakm zamanlarda, ki­ tap olarak okura sunulmuştur. Kişiliği ve sanatı konusunda çeşitli tezler de ya-