Doğum yıldönümü
gününde
Yahya Kemal
r
L
M M M YAZAN:
CAHİB TANYOL
tAhmed Haşimde bütün duygular Şöyle bir hesabladım, büyük şair
Yalıya Kemal bugün tam yetmiş bir yaşını dolduruyor. Yanm asrı ge çen ve her nesilde hayranlık hal
kası biraz daha genişleyen ou koca şair hâlâ dimdik ayakta duruyor. Devrimizin bu biricik taçsız hüküm darı şiirlerde kalbleri fethetmekte devam ediyor ve saltanatından e- min bir Zeus sükûnu içinde hayatı nı şiirde, şi’rini hayatında tekrarlı yor. Bir asrın dörtte üçünü doldu ran ömrünü düşünüyorum da ona ihtiyar şair, demek aklıma gelmi yor. Halbuki, kaç nesli eskitti ve u- nutturdu. Demek ki şairlerin yaş lan ömürlerde ölçülmüvor. Ondan çok daha gene olanlardan bir çok lan o kadar unutuldu ki sağlıkla rından salık almak bile güç. Ömür dediğimiz bu fani kalıbı yırtmak ve bîr nevi «ânı daim» sırrına ermek büyük sanatkârlara hâs bir meziyet Yahya Kemal şi’rimizde işte bu de- ğişmiyen devamlı yaşı temsil edi yor. Bu his, sadece benim gibi onun hayranı ve dostu olanlarda değil, umumiyetle onun şi’rine karşı bir nevi reaksiyon yapmak istiyenlerde de görülüyor. Orhan Veli, ona ar mağan etmiş olduğu bir kitabın ü - zerine şöyle yazıyor: «En gene şa irimize!»
Yahya Kemali yaşlanmış görmeği yadırgadığımız gibi, çocukluk ve ilk gençlik çağımızı tasavvur ettiğimiz zaman da yadırgıyoruz. O, Türk şi’rinde olgun yaşın, şairi olarak kaldı. Gençliğinde şiir yazmadı mı? Bir çok şiirleri gençlik çağının ya digârı değil mi? Elbette bir şair, hele Yahya Kemal gibi bir şair, çok gene yaslarından itibaren bir çok mısralar karalamıştır. Hiç aklıma gelip de kendisine ilk şi’re ne za man heves etiğini ve ilk defa hangi mısraları yazdığını sormadım. Bu gerçekten de unutulmuş bir sual. Ama hakikat şu ki, Yahya Kemal okuyucusunun karşısına hiç bir za man acemi olarak çıkmak isteme miştir. Sonra şair, çocukluğunu da hi tarihî bir perspektiv içinde gör düğü için, onun mürahlk duygula rını yakalamak güç. Meselâ açık de nizde:
Balkan şehirlerinde geçerken ço cukluğum, Her lâhza bir alev gibi hasretti duy duğum. Diye seslenirken bu mısralarda da bir murahik delikanlıyı yakalaya* rrffyefusf. Çünkü, şair az sonra bizi: Aldım Raıkofça kırlarının hür ha vasını. Dfiydnm ekme» «ödlerimin ihtirası
da dağılan ve çözülen bir vatan toprağında doğmuş olmasının tesir leri var; ve gene Yahya Kemalin şiirlerinin gerisinde bir aksi şada gibi konuşan tarih şuuru, Rumeli topraklarının sürekli istilâ ve hic retlere uğramasiie alâkalıdır. Çün kü, tarihimizin bütün çalkantıları Rumelide olmuş ve Osmanlı tarihi nin kaderi hep Rumelide toparlan mıştır. Buna karşılık, imparatorlu ğun Asyadaki toprakları sürekli harblere sahne olmamış ve toprak bu kadar içinden sancılanmamıstır. Nitekim, Ahmed Haşım, çocukluğu nu geçirdiği Bağdad şehrini, Dıcle- yi, çölleri anlatırken toprağın bu sakin ve değişmiyen kaderi kendisi ni tatlı bir hasret büyüsü içinde his settirin
Bir ufka tehi, bir gece, binlerce sitare Samt-t ebediyetle bakar hâb- bahare... Boşlukta geçen sâf, ebedi, gölge dudaklar Gözlerdeki rüyalara bîr nağme fısıl dar Veya:
Akşam... San bir hasta sema . bir gam-ı meçhul... Sisler gibi tutmuş yine sahilleri
eylül... Bir hüznü müzehheb gibi durgun
yine Dicle Sessizliği olmuş yine rüyalara hacle
sakin, dilsiz ve ebedî bir tabiat or tasında, çocukluk hntıralarile o ka dar bezenmiştir ki, «o belde» gibi muhayyel şehir hasretini anlatan şiirlerinde bile hep çocukluk hatıra sının keskin intibaları hissedilir.
Yahya Kemali çevreleyen coğrafi kader, onunkinden tamamile ayrı idi. Bundan dolayı Yahya Kemalin şahsî ömrünü dahi bir zaman ve ta rih çağlısı doldurur: ve sakin tabiat ona bir düşünce dalgınlığı içinde seslenin
Günler kısaldı, Kanlıcamn ihtiyar ları Bir bir hatırlamakta geçen sonba harları. Yalnız bu semti gevmek İçin ömrü müz kısa... Yazlar yavaşça bitmese, günler kı salmağa. . Ölmek kaderde var bize ürküntü
vermiyor Lâkin vatandan ayrılışın ıstırabı zor Bu mısralar bize Yahya Kemalin bütün hayatına hâkim olan hürri yeti, vatan ve toprak hasretini hi kâye ediyor. Şair ölümü, bu dünya dan ayrılışı bile, ayağının altından kayan Üsküb toprağındaki tarih telâşı içinde düşünüyor. Öyle ki çocukluğun o saf cenneti içinde gözlerinin önüne gelen annesinin hatırası dahi bir «Ezan-ı
Muham-nı, Her yaz şimale doğru asırlarca bir koşu Bağrımda bir akis gibi kalmış uğul tulu .. Diyerek dağdağalı, hicretlerle yüklü bir çocukluk şehrinin içine atıyor ve biz Rumelideki toprakla rın hüznile başbaşa kalarak deli kanlı şairi gene yitiriyoruz. Niçin Yahya Kemalde, bir çok şairleri bü yüleyen ve hayalî bir cennet haline gelen çocukluk yok. Şüphesiz
bun-için
medî» ye karışıyor:
Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muham medi, Kâfi değil sadana cıhan-ı Muham medi Gök nura garkolur nice yüzbln mi nareden Şchbal açınca ruh-1 revan-i Mu hammedi Üskübde kabr-i rnadere olsun bu nev gazel Bir tuhfe-i bedi’ ü beyan-ı Muham medi Çoğu zaman kendi kendime dü şündüm: Yahya Kemal Üskübde do ğacağı yerde, harab, sakin bir Ana dolu şehrinde doğsaydı acaba tarihi ve insanı nasıl hissedecekti? Ruhu cevher aynı kalmakla beraber, her halde onun şi’rinde bilmediğimiz bir başka rüzgâr esecekti.
Türk şi’ rinde Yahya Kemalin çıkışı iki şeyi kaldırdı. Bunlardan biri kolay şiir; diğeri sanatın moda olmadığı fikri. Moda, bütün yayıl ma kabiliyetine rağmen, fikirde ol sun, sosyal hayatta olsun, vasfı ica bı, geçicidir. Bütün edebî mektep ler bir bakıma bulundukları devrin modasıdırlar. Kötü şair modaya saplanır kalır. Gerçek şair ise için de yaşadığı tarih ve cemiyet şart larını kendi hususî mizacı içinde yaşar ve yaşatır. Yahya Kemalin sonraki nesillere öğrettiği budur. Tabiat onun dehasında ustalıkla
çiliği birleştirmiş. Yeni nesil, on- daki şiir dokumasına dikkat etmiş olsaydı bir takım sahte ve moda kıymetlere takılıp kalmazdı. Onlar dan bazıları, Yahya Kemalin si’ nnı vezin ve kafiyeden ibaret bir iskelet sanacak kadar gerçek şi’rin dışın dadırlar. Bundan dolayı bugunku şiir, seri halinde mamul eşyayı an dırıyor. Vezin ve kafiyenin klişe sinden şikâyet edenler yeni ve ko lay bir deyiş küsesi içine saplanmış bulunuyorlar. Halbuki bir sanat eserinde insanın kendisi konuşma- lj ve şahsiyeti yapan bütün damar ları biz onun eserinde bulmalıyız.
Yahya Kemalin şi’ri eskimiyor ve kendisi yaşlanmıyorsa, bu onun, bü tün hayatı boyunca, hiç bir moda kıymetine takıhp kalmayandadır. Onun şiirlerinde bütün bir ömrün maceraları konuşur. Gerek tarih, gerek kültür ve gerekse rindlik bu maceranın birer mayasıdır.
Yahya Kemale dikkat edeüm, şiVimizin ve kültürümüzün »ondan alacağı daha bir çok peyler var. Meşhur «Rıthfiiran» adlı şirin de o, Cemin bitmiyen kadehini şöy le över: ’
Bir gün göçerse sahm harahattan Kemal Rltlıgiranı devreden evlâd olun dedi... Cemin Rıthğiranı bir efsanedir. Fakat Yahya Kemalin şiirleri bo- salmıyan bir Rıtlıgiran gibi gönülle
rimizde devrediyor.
Ömrü Rıtlıgiran gibi dolup taş sın. _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi