• Sonuç bulunamadı

Cahit Sıtkı'da İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cahit Sıtkı'da İstanbul"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

14 ŞUBAT 1997 CUMA

YAZI ODASI

SELİM İLERİ_______________

Cahit Sıtkı'da İstanbul

Profesör İnci Enginün’ün hazırladığı güzel bir ki­ tap var: Evime ve Nihal’e Mektuplar. Cahit Sıtkı Ta-

rancı’nın mektuplarından derlenmiş bu kitap. Türk

Dil Kurumu yayınları arasında, sekiz yıl önce basıl­ mış.

inci Enginün kitabın hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Cahit Sıtkı Tarancı’nın kızkardeşi Sayın Nihal

Erkmenoğlu ağabeyinin kendisinde bulunan 52

mektubunu bana verdi. Bu mektupların birkaç ta­ nesi de Cahit Sıtkı’nın annesine (4 tane), babası­ na (5 tane) ve kızkardeşi Yıldız’a (3 tane) yazdık­ larıdır. (...) 1929’dan 1954 yılına kadar yazılmış olan bu mektuplarda biz büyüyen sanatkârın aile fert­ leriyle olan münasebetlerini de görmekteyiz. Aile­ sine karşı son derecede bağlı ve saygılı olan Ca­ hit Sıtkı, hayatta tek ideal tanımaktadır: Şair olmak. Şiirin dışında hiçbir şey onun ihtirası değildir. ”

Mektupları okudukça, Cumhuriyet döneminin ai­ le, anababa-çocuk, kardeş ilişkilerini de tanımak, duyumsamak, özümsemek olası. Bu mektupların derlenmiş, okura sunulmuş olması büyük bir ka­ zançtır.

Yine İnci Enginün’ün önsözünden öğrendim: Ca­ hit Sıtkı’nın bir de romanı varmış. Galiba imzasıy­ la yayımlanmamış. Şimdi aradan bunca yıl geçtik­ ten sonra, o romanın, edebiyat tarihimiz açısından ne kadar önemli, değerli olduğunu söylememe bil­ mem gerek var mı... Fakat hangi bilinçli yayıncımız ilgilenecek...

Ben Cahit Sıtkı’nın duyarlı mektuplarını bu kez

‘İstanbul’ açısından okudum. Sözlükler, ansiklope­

diler, “Otuz Beş Yaş" şairinin Diyarbakır’da doğ­ duğunu belirtirler. Sonra İstanbul’a gelip Galatasa­ ray Lisesi’nde okumuştur. Ziya Osman Saba’yla mektuplaşmaları o yılların yaz tatillerini de içerir.

Daha ilk mektupta (24.9.1929) İstanbul’un yağ­ murlu bir gününden söz açılıyor. Belki Beyoğlu’nun etkisiyle şunları yazmış şair: “Bugün hava yağmur­

lu... Sanki İstanbul bütün güzelliğinden istifa etmiş bir rahibe ve ahalisi de bu genç ve taravatdar ra­ hibenin bıkes çocukları -öksüzleri-, ”

Kız kardeşi Nihal’in İstanbul tutkusuna Cahit Sıt­ kı’nın yanıtı beni hayli düşündürttü. Yıllardan 1931. İstanbul, taşra kentlerimizde yaşayanlar için, bes­ belli, yürek oynatıcı bir çekicilik taşıyor. Hele bir genç kız için... Cahit Sıtkı, bakın, nasıl bir ‘ülke bi-

linci' yle yaklaşmış:

“İstanbul çok güzel Nihal... Fakat içinde doğup büyüdüğümüz Diyarbakır daha güzeldir... Oranın topraklarında bize yakınlık var. Oranın taşları bize karşı hissiz değildir. Oranın havası ciğerlerimizi if­ tiharla şişirecek ne de olsa temiz, öz havamızdır. Oranın suları ancak bizim hararetimizi söndürebi- lir. O muhit içinde ancak biz varlığımızı gösterebi­ liriz. Ancak Diyarbakır denen yerde yaşamanın ul­ viyetini kavrayabiliriz...

Velhasıl şekerim Diyarbakır’ı sevmek bir vazife ve hem de ihmal edilemeyecek mukaddes b ir va­ zifedir. ”

Diyeceksiniz ki, Cahit Sıtkı, kızkardeşinin olma­ yacak bir hayale kapılmasından endişe duyuyor, o yüzden bu satırları yazıyordu. Belki. Ne var ki, do­ ğup büyüdüğümüz yerleri niçin sevmemiz, o yer­ lere neden bağlanmamız gerektiğini de satırlarına dökmemiş mi?

1930’ların Türkiyesi’nde yazılmış başka yazıları, şiirleri, gezi izlenimlerini okuduğumuzda, memle­ keti bir bütün olarak sevmek arzusunun ağır bas­ tığını algılarız. Kalkınan, kalkınacağına güvenilen bir ülke söz konusudur.

Diyarbakır’ı sevmenin, hem de kutsallığa erişe­ cek biçimde sevmenin bir görev olduğu sözü, sa­ nırım, bütün yurdu sevmekle eşanlamlıydı. İstan­ bul bir erek-kent olmaktan uzak kalsın isteniyor­ du.

Zaten Cahit Sıtkı ekliyor: “İstanbul’da sen de

çok kalmış olsan görürsün ki zannettiğin kadar gü­ zel değildir... Burada insan bir yabancılık karşısın­ da eriyor... Orada samimiyet hâkimdir... ”

Memleketi bir bütün olarak sevmek duygusu, Cahit Sıtkı’dan sonraki kuşakta da sürüp gidecek­ tir. Attilâ İlhan’ın yenilerde -üstelik yıllar sonra- ye­ niden basılan Abbas Yolcu (Bilgi Yayınevi) gezi ki­ tabını hatırlatayım.

Bugün bu duygudan yoksun yaşıyoruz. Yoğun karanlığın bir sebebi de bu olsa gerek. Memleke­ tin insanı, akıllara durgunluk verici bir ‘parçalanmış­

lıkla karşı karşıya. Vatan haritası, bir uçtan bir u-

ca, birbirini handiyse yabancı sayan insanların oca­ ğı. Böylesi bir trajedide çıkış yolunu kör siyasalar­ da arayıp duruyoruz.

Oysa şairler çok daha insaflı.

Az önce Abbas Yolcu dedim, o kitabın her satı­ rında bir ülkesever yol alıp durur.

Yine Cahit Sıtkı’ya döneyim: 1933’te Diyarba­ kır’a, kızkardeşine iki kitap gönderiyor; biri Peya-

mi Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı,

öteki Kanunname adlı unutulmuş bir roman. Kül­ tür başkentinden uzaktaki doğum kentine kitaplar gönderiyor. Bir de, ölçünü gönder, sevdiğin rengi söyle, kumaşını yaz, Tayyare Piyangosu’ndan çı­ kan parayla "sana mükemmel bir kostüm yaptır­

mak istiyorum..." diye yazmış. Günümüzün orta­

mında insanın içi sızlıyor.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Horng-tyan-wu " ( Alternanthera sessilis ( L. ) were investigated in the following experimental animal models.. ) and glutamate pyruvic transaminase ( SGPT) levels could be

Hemşirelerin mesleği isteyerek seçme durumları ile HMDÖ alt boyut ve toplam puan ortalamaları karşılaştırıldığında; mesleği isteyerek seçen hemşirelerin

Kısa bir konuşma yapan ve mer­ huma «hocam» diye hitap eden Va­ li Gökay da talebesi olmakla iftihar ettiğini söylediği çok kıymetli bit insanı ebediyen

ANKARA, ( H.A.) — Yıllar- dır yaşamakta olduğu Paris’, te verdiği demeçte komünist olmadığını söyleyen ve, «T ü r­ kiye'de ölmek istiyorum» de­ yip,

Picasso, bir keresinde şöyle demişti: Benim milyoner olmakta gözüm yok, milyoner gibi yaşasam yeter!” Ancak Picasso,. 1973’te öldüğünde dünyanın en zengin

Farklı azot dozu ve sıra aralığının kişnişte verim ve verim unsurları üzerine etkisinin incelendiği bu araştırmada bitki boyu, dal sayısı, şemsiye

By linking two electronic neuronal models that we have previously designed with the RC cleft model, when the information transferred from one neuron to another, the rate of

Carathéodory eşitsizliği, Rogosinski lemması, süren nokta empedans fonksiyonu, pozitif reel