• Sonuç bulunamadı

Köşesini bırakan yazar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Köşesini bırakan yazar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YAZI: BURCU GÜNÜŞEN FOTOĞRAFLAR: UĞUR DEMİR

P

erihan Mağden, dört yıldır Radi­kal gazetesinde yazdığı köşe ya­ zılarında söylenmeyeni söyleye­ rek birçoklarının içine su serpti.

Köşe yazılarına ara veren yazarın tiryakile­ ri onu bu süre içinde özleyecekler. Haberci

Çocuk Cinayetleri ve Refakatçi adlı ro­ manlarında okuru herhangi bir yerde ve

herhangi bir zamanda geçmiş olabilecek bir fantazma dünyasına sürükleyen Mağ- den’in yeni romanı günümüz Türkiye- si’nde geçecek. Roman, son on-onbeş yıl­ da yaşanan ‘kültürel depremi, falloşlaşma- yı ’ iki genç kızm yaşamından yola çıkarak anlatacak. Son olarak Everest Yayınlan ta­ rafından şiirleri “Dünya İşleri’7 adlı kitapta toplanan M ağden’in “Herkes Seni Söylü­ yor Sahi Mutsuz musun” adlı deneme kita­ bı da aynı yayı nevi tarafından basıl cfı.

Yazılarınızda hep bir istifa etme, kiri­ şi kırma teması var. Bn içinde bulunu­ lan durum ların sıkıcılığından mı kay­ naklanıyor?

Herhalde sıkıntılı bir insanım. Sıkıntımı başkalarından daha mı çok dışavuruyo- rum, yoksa hayat bana bu hakkı başkala­ rından daha mı çok tamdı bilmiyorum ger­ çekten. Çok çok çok sıkıldımköşe yazarlı­ ğından, ama annem sağ olsaydı şey derdi: ‘Kızım sen neden sıkılmadın ki hayatta.’

Yani daha önce de reklam cılıktan çok sı­ kılmıştım. Ama sıkılınmayacak gibi değil ki. Bence işin iyisi yok. İnsanlar çok çok özeniyor köşe yazarlığına. Dehşet içinde bırakıyorlar beni. Am a birtakım gençler de reklamcı olmaya çok meraki ı. Reklam­ cıyken de onlan anlamazdım. Böylebütün dünyaya köşe yazan gibi bakma köşesine sıkışıyorsun. Çok bunaldım bundan. Zaten son yazılarımda tamamen ne kadar bunal­ dığımı yazmaya başladım. Bir de periyo­

dik olarak senede bir bunaldığım dönem oluyor. Ama inşallah bu son olur... Çünkü artık ara verdim...

Bu tarz bir köşe yazarlığı Türidye’ye özgü bir durum sanırım...

Herhalde. Böyle kırky ıl her gün her gün yazan köşe yazan yoktur dünyada herhal­ de. Herkes yorumdan yorum çıkanyor. Bir de T ürkiye politikasını T ürk halkı çok iyi izliyor. Ve hepsinin yorum lan m esela ha­ berlerde yorum yapanlardan kat kat daha

iyi. Yani ben hasbelkader taksi şoförleriy­ le konuştuğumda onlar da kendilerini köşe yazan gibi hissediyorlar ve hiçbir eksikle­ rini görmüyorum ben onlann.

Sıkıldığınızda nasd bir durum istiyor­ sunuz?

Şöyle olabilir. İnsanlar belki idmanla sı- kılmamayı öğreniyorlar. Aile ortamında, Mili i Eğitimin, T ürkiye C umhuriyet j ’ nin okul sisteminde çok sıkılsa da içine göm­ meyi, sıkıntıyla başetmeyi, sıkıntısını bas­

tırmayı öğreniyor. Belki bende eksik olan böyle bir terbiye ve disiplinden geçmemiş olmak. Çünkü ben düzgün bir aile yaşantı- sındabüyümedim tam anlamıyla. Baba di­ siplininden bir nevi uzak büyüdüm. Ve an­ nem beni disipline etmedi, yani alıştığımız anlam da hiçbir şekilde başım ı ezmedi. Gittiğim okullar da öyleydi. Sonra yaban­ cı okullara gittim. Ortaokulda, lisede ders­ te sıkılıp çıkıyordum. Ceza alıyordum ama çıkıyordum. Aldığım cezalar, demek ki benim bu işi yapmama engel olacak kadar beni yaralayacak cezalar değildi. Yani öy­ le olsa, iki tane tokat vursa, nah bir daha çı­ kabilirim. Senin onurunu, gururunu kır­ mıyorsa sonuç olarak disipline çıkarsan çı­ karsın. O ayrı bir şey. Orda eşit koşullarda birilişki var. Bir annem eşit koşullarda iliş­ ki kurdu, sonra gittiğim okullar. Benim hakkaten kafamı kırmadılar. Yoksa bence başkaları da benim kadar sıkılırdı. Ama benim böyle bir disiplinden geçmemiş ol­ mak gibi bir şansım ya da bir farkım oldu. Belki hayat bana bir ayrıcalık sundu. Belki de o koşullarda okulu bırakırdım. Bilemi­ yorum. Bunu test etmedim. A m a ne bile­ yim m esela yıllardır çocuklar bu akşam yemeklerinde, akraba ziyaretlerinde alışı­ yorlar merhale merhale. Ben bun lan yaşa­ madım. Onun için de sıkıntılanmı olduğu gibi ifade etme durumum oldu denilebilir. Ama çok sıkıntılıyım hakikaten ve yani bunaldığım dönemler oluyor, azaldığı dö­ nemler oluyor sıkıntımın, çoğaldığı, çoğa­ lıp da beni boğduğu zamanlar oluyor. Hiç hoş bir şey değil, sonuç olarak benim için de zor bir şey ama benim de tabiatım böyle yani.

Edebiyat da bu sıkıntıdan besleniyor belki...

Olabilir. Benim edebiyatımda da sıkı­ lan, işsiz güçsüz kahram anlar var. Şiirle­ rimde çok ağır bir sıkıntı var. Ama belki de edebiyat anca öyle çıkıyor. M esela köşe yazarlığı yaparken sonuç olarak çıkmıyor. Benden çıkmadı yani. Ne bileyim Dosto- yevski’nin rom anlarında herkes işsizdir. Subaydırlar ama kimsenin bir işi gücü yoktur. Sadece otururlar, konuşurlar, düşü­ nürler. Ya da yazardır, din adamıdır ama bir yere gittiklerini, işe gittiklerini görmeyiz. Ç ehov’da herkes işsizdir maşallah. Hani bir doktor karakteri vardır ama sürekli vi- zittedir. Knut H am sun’da da öyle, Bal­ zac’tada..

Yayınevinin hazırladığı bültende ‘ra­ dikal dem okrat bir yazar’ olarak ta­ nımlanıyorsunuz. Bu tanımdan hoşnut musunuz?

Değilim ama ben artık alıştım diyeyim buna. Hani acı patlıcanı kırağı çalmaz der­ ler ya! Kendimle ilgili her çeşit niteleme bana batar. M esela ‘genç kadın yazar’ çok rahatsız ederdi. ‘Kadın yazar’, işte şimdi ‘radikal dem okrat’. Onu herhalde Adnan Özer uygun gördü. Hep bana bir şeyler uy­ gun görüyor bilileri. Bir şey yazm ak için seni bir şekilde tanımlama gereğini hisse­ diyorlar. Artık değmeden geçiyor, aldırış etmiyorum ama hiçbir şekilde kendimi öy­ le tanımlamam. Feminist yazar deyimine de sinirim bozuluyor. Hep ona da itiraz et­ tim. Ama et et sonu yok.

O zam an da an ti-fem inist gibi m i gö­ rü y o r insanlar?

Feminist değilim deyince de anti-femi- nist oluyorsun ve hep açıklıyorsun. Femi­ nist değilim, çünkü feminist

kuramdaye-Hakiki anlamda işsiz güçsüzken edindiği köşe ile iktidar sahibi oluvermişti. Gazeteci diye

korkmaya başlamışlardı ondan. Çok çok sıkıldı köşe yazarlığından. Vizyon sahibi kadın

numarasından bıktı; güç sahibi olmaktan yoruldu. Ve köşesini bıraktı. Perihan Mağden...

(2)

terince okum a yapmadım. Ev ödevini yapmadan çıkıp ‘Ben feministim’ diye­ m ezsin. ‘M arksistim ’ de diyemezsin. D erya gibi kitapları var, konu var, ku­ ram var ortada. Onun için ben hep de­ dim ki ‘ben kadıncı bir kadınım ’. Ama feministim diyeceğim kadar okumam, teorik bilgim yok. Artık bundan istedik­ leri sonuca varıyorlar. Yani m aksat bir etiket olsun. Ve Türkiye’de yanlış etiket­ lemeye yani etiketlemeye çok takıyor­ lar. O denli ki m esela şu şekerliğinüstü- ne sosis bile yazabilirler. Yeter ki o eti­ ketlem e hezeyanı sırasında bir şey bul­ sunlar.

Köşe yazarlığının sizi politikleştir­ diğini söylüyorsunuz. Ama aslında daha önce de politiktiniz...

B en ‘ 80 öncesinde solcu bir gelenek içinde büyümüş bir insan olduğum için zaten birdenbire kendimi şununla bu­

nunla ilgilenir bulmadım. A m ane bile­ yim daha çok gündemi takip etmek zo­ runda kalmca, bir köşe yazan olarak so­ rumluluk hissetmeye başladım. F tiple­ rine karşı bir sorumluluk hissediyorsun ve sonra bakıyorsun ki çok az insan bu konuda yazıyor. Çok az insanın yazdığı­ nı görünce daha da kötü olup daha da büyük bir sorum luluk hissediyorsun. Köşe yazarlan belli bir şeyleri keşfede­ cek insan durumuna gelince, bu baz is- tasyonlan da olabilir, şu da olabilir, bu da olabilir, bir sorum luluk yükleniyor ve -gündemi de takip ettiğiniz için- ha­ yata daha politik bakıyorsunuz.

Bu rom anlarınızda yarattığınız fantazma dünyasını nasıl etkiliyor?

Fantazma dünyasını biçiyor! Bir de belli bir iktidarın ^var. B udaçokrahatsız edici bir şey. Gerçekten bir iktidarın var,

yani bir devlet dairesinde iş görürken bi­ risi ismini fark ediyor ve görüyorsun ne kadar fark ettiğini. Gazetecisin diye çok korkuyorlar. Telefonlar bağlanıyor sa­ na, normal insanlara bağlanmıyor. Böy­ le şeyleri yaşaya yaşaya o gücü kafana donk ettiriyor bir şekilde hayat. Sen de onların içindesin ve başka bir insana dö­ nüşüyorsun. ‘İş güç sahibi bir insan’ oluyorsun. Ben çok tanınmamış bir ya­ zardım, rağbet görmedi yazdığım kitap­ lar. Hakiki anlamda işsiz ve güçsüzdüm. Zaten ikisi bir arada geliyor, işin büyü­ dükçe toplumun sana sunduğu güç de artıyor. Bundan da çok sıkıldım ve yo­ ruldum. O vizyon sahibi kadın num ara­ sından.

Şürin bir samimiyet krizi olduğunu söylüyorsunuz. Ama köşe yazılarınız­ da da böyle bir samimiyet krizi var sanki...

B ir kere ben şimdi şiir yazayım diye bir şey düşünmüyorum. Son beş yılda üç şiir filan yazmışımdır. Bütün o şiirler de zaten 17 yaşım dan 41 yaşım a kadar yazdığım şiirler olduğuna göre, 24 yılda yazılmış 31 şiir. Köşe yazılarında da be­ nim uslubum herhalde samimi. Benim uslubum bu. Şöyle düşünüyorum: M e­ sela kablolu televizyonla uğraşmışsam, bu, apartmanda herkesin bildiği bir şey­ se köşemin okurları da bilir. Ya da kızı­ m ın müsameresine gitmişsem, orda an­ neler günü kutlanıyorsa köşemin okur­ ları dabilir. Am a m esela özel hayatıma dair de hiçbir şey yazmam. Yani kam u­ ya açık şeyleri, zaten herkesin gördüğü şeyleri anlatabilirim. Öyle bir T cetve­ lim var kendime göre. Şiirlerimse tama­ men benim ruhumla ilgili şeyler. Ara sı­ ra ruhumla ilgili bazı şeyleri okurla pay­ laşıyorum. Am a şiirimdeki gibi değil, iki ayrı şey.

Kadınlara bir nevi antropolog gibi yaklaştığınızı söylemiştiniz.

Dalga geçmek için söylemişim her­ halde. Birçok kadın var ki o kadınlan ben hiç tanımıyorum. M esela buıjuva kadınlan, burjuva panterleri dediğimiz cinsi de, Hülya Avşar’ ı da ben uzaktan izliyorum. Ben çoktuhafbir çevrede bü­ yüdüm. Annemin çevresinde büyüdüm. Ve o Türkiye ’den çok kopuk bir çevrey­ di. Bir sürü inşam, bir sürü norm al aile­ yi, normal kadm, normal buıjuva kadın, dükkan sahibi kadm, repo yaptıran kadı­ nı -tabi adamlar da ama kadınlardan bahsediyoruz- ben uzaktan izledim. Ve çok normal kadınlar -çok normal tırnak içinde, yani insanların aşina olduğu ka­ dınlar- benim için hakikaten uzaydan gelmiş canavarlar! Onun dışm dabazen Türkiye’yle ilgili de kendimi antropo­ log gibi hissediyorum. Ç ünkübenhak- katen tuhaf bir evde, tuhaf bir şekilde büyüdüm. Çok kitap vardı, ben çok kü­ çük yaşta çok kitap okudum. Annemin arkadaşları başka insanlardı, bilmem ne bilmem ne. Onun için zaten norm al in­ sanları bile hep böyle izliyorum. Kadın­ lan da öyle. M esela iş yerinde de onlar­ dan birini tam sam hayretle ve bir nevi büyülenmekle -ama olumlu anlamda değil- izliyorum. Televizyonda da. Bel­ ki o yüzdenmagazini de bukadar izliyor olabilirim. Yani insan ne bileyim Seda Sayan teyzesi olsabelki de o kadar m a­ gazin izlem ez.-^

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Neden çekildiği net olarak bilinirse bu di ğer kredi sağlayacağını açıklayan bankalar için de bağlayıcı olabilir.".. Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi Koordinatörü

ABD'nin resmi Hastalık Denetim ve Önleme Merkezi'nden (CDC) Nancy Cox "Domuzlar, aslında soğuk algınlığı virüslerinin bir araya gelmesi için harika bir karıştırma

Buna rağmen sudan içen hayvanlar telef oldu, şebeke suyunu yıllardır zaten sadece ‘temizlik ve sulama amaçlı’ olarak kullanan köyde 7 kişi de hastanelik oldu.. Dulkadir, 7

Gedikli, yangında büyük hasar gören tarihi Haydarpaşa Tren Garı'na geçici çatı için ihaleye çıkılacağını sonraki günlerde de binanın restorasyonunun yapılacağını

Protokol kelime anlamı olarak resmi belgelerin imzalanmış nüshaları, uluslararası anlaşmaların yazılı hale getirilmiş hali, konferans vb...

İki şurdan, üç burdan azıcık ucundan…” Bu faydalı gerçekleri çınlatmanın verdiği gurula, kurulup oturrduk orada, keyiften dört köşe,

Bunu şuraya not edelim bir defa Baharın gelmesi gibi dipdiri olarak Çıksın karşısına günün güneşin içinden Bu yalın kalem çıplak söz diri bakış Çıksın kınından

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu