• Sonuç bulunamadı

Başlık: DEVLETLER HUKUKU AÇISINDAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ ÖLÇÜTLERİ VE ÖLÇÜT SAPTAMA YOLLARIYazar(lar):TELLİ, SerapCilt: 41 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Hukfak_0000000760 Yayın Tarihi: 1990 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: DEVLETLER HUKUKU AÇISINDAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ ÖLÇÜTLERİ VE ÖLÇÜT SAPTAMA YOLLARIYazar(lar):TELLİ, SerapCilt: 41 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Hukfak_0000000760 Yayın Tarihi: 1990 PDF"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DEVLETLER HUKUKU AÇISINDAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ ÖLÇÜTLERİ VE

ÖLÇÜT SAPTAMA YOLLARI

Yrd. Doç. Dr. Serap TELLİ

İÇİNDEKİLER

Kısaltmalar Cetveli

Giriş

.-I- Devletler Hukuku Açısından Çevre Kirliliği ile İlgili Kesin Sınırlamalar Getirilmesi

II- Ekolojik ölçütlerin Türleri .

1. Hedef (Target) Ölçütleri 2. Ortam (Medium) Ölçütleri 3. Kaynak (Source) Ölçütleri

III- Ölçüt Saptama Yöntemleri

1. Ulusal Ekolojik Ölçütler

2. Uluslararası Kuruluşlarca Ölçüt Saptama

Sonuç

(2)

KISALTMALAR CETVELİ

Bkz. ed. ed. by et alii hk. id. I L M I M C O I M O in İ Ü H F loc.cit M . M A R P O L no. op.cit. Pub. R G s. vol. Bakınız Edition Edited by Ve diğerleri, ve başkaları Hakkında Aynı, aynısı

International Legal Materials

Intergovernmental Maritime Consultative Organization International Maritime Organization

İçinde

istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anılan yerde

Madde

International Convention for the Prevention of Pollution from Ships Numara Anılan eser Publishers, Publication Resmi Gazete S a/fa Volume t 'i'H4 >f« " H ı M t M l h 1 •.WMMHMı|ılı»:l(»l4Ş 1

(3)

GIRIŞ

Çevrenin korunması, uluslararası topluluğun önemli bir hedefi haline gelmiştir. İnsan Çevresine İlişkin Stokholm Konferansı'nda (Stockholm Conference on H u m a n Environment) ve bunu takiben yürütülen ikili ve çok taraflı ilişkilerde, devletler ağırlıklı olarak çevre sorunları üzerinde dur­ muşlardır (1).

Konuyla ilgili olarak düzenlenen ve sayıları giderek artan uluslararası faaliyetler aracılığıyla önemi artan çeşitli program ve kurumlar, çevre korumada üstlenebilecekleri işlevler nedeniyle, devletler hukukunun yön­ tem ve kuralları bakımından yeniden ilgi odağı haline gelmişlerdir. Ulus­ lararası hukuk düzeni bu bakımdan pek çok önemli çevresel sorunu çö­ zebilecek yetenektedir. Antlaşma yükümlülüklerine işlerlik kazandırılması, uluslararası örf ve âdet hukuku kurallarının oluşması ve uluslararası ör­ gütlerin faaliyetleri aracılığıyla, global ekolojinin korunmasına yönelik anlamlı adımlar atılabilir.

Bu alandaki devlet uygulamalarının nispeten kısa denilebilecek geç­ mişi ve devletler hukukunda tam anlamıyla açıklık kazanamamış "genel ilkeler" kavramı, kirlilik ile ilgili düzenlemelerde çeşitli karışıklıklara yol açmaktadır. Günümüzde uluslararası örgütlerce yürütülen çalışmalar ara­ cılığıyla ulaşılacak faydalı ve anlamlı bir kirlilik kavramı uygulamasından yola çıkılarak, gelecekte de geçerli olacak genel bir tanıma ulaşılmaya ça­ lışılmaktadır.

"Kirlilik'1'' kavramının en belirgin niteliği, kesin ve açık çizgilerden

yoksun olmasıdır. K a n a d a Kuzey Kutup Bölgesi Su Kirliliği Önleme Ka­ nunu (Canadian Arctic Water Pollution Prevention Act) ile pek çok I M -C O ( I M O ) sözleşmesi (2), metinlerinde, kirliliği önleme niyetlerini beyan

(1) Bkz. Mediterranean Action Plan, Issued by the Mediterranean Coordinating Unit and Programme Activity Centre for Oceans and Coastal Areas of the United Nations Environ­ ment Programme, 1985, s. 4.

(2) I M C O : Intergovernmental Maritime Consultative Organization (Hükümetlerarası Deniz­ cilik Danışma Örgütü);

I M O : International Maritime Organization (Uluslararası Denizcilik Örgütü) hk. bkz. Louis Henkin, Richard C. Pugh, Oscar Schachter, Hans Smit: International Law: Cases and Materials, 2 nd ed., St. Paul, Minn.: West Publishing Co., 1987, s. 1399-1401.

(4)

80 SERAP TELLİ

etmekle birlikte, hiç biri kirliliğin tanımı ile ilgili bir açıklama içerme­ mektedir. "Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşme" (The International Convention for the Preven-tion of PolluPreven-tion from Ships), gemilerden atılacak zararlı atıklara ilişkin düzenlemeler getirmektedir. Bu Sözleşmede, "zararlı maddeler", su ile temas ettiğinde, insan sağlığına, denizin canlı doğal kaynakları ile deniz yaşamına zarar verebilecek veya denizin meşru kullanımıyla ilgili diğer faaliyetleri etkileyebilecek maddeler olarak tanımlanmaktadır (3). Bu ta­ nım da, diğer uluslararası sözleşmelerde yeralan tanımlar gibi, genişletilmiş bir kirlilik kavramı getirmektedir.

I - D E V L E T L E R H U K U K U A Ç I S I N D A N Ç E V R E K İ R L İ L İ Ğ İ İLE İ L G İ L İ K E S İ N S I N I R L A M A L A R G E T İ R İ L M E S İ Varılan aşamada, hukuki açıdan Önem taşıyan çevresel bozulma (en-vironmental degradation) ile ilgili daha kesin tanımlara gerek duyulmaktadır. Genel bir kirlilik kriterine ulaşılması, hukuki düzenlemenin çerçevesini oluş­ turmak bakımından önem taşımaktadır. Ancak, saptanan kuralları uygu­ layacak güçlü yargısal kurumların yokluğunda getirilen sınırlamalar kendi kendine yoruma oldukça geniş bir yer bırakmaktadır. Bu durum ise, ulus­ lararası alanda ortaya çıkan anlaşmazlıkların artması anlamına gelmektedir.

Siyasi alandaki çalışmalarla ortaya çıkan ve getirilen düzenlemelerle hukuki yükümlülük niteliğini kazanan ekolojik ölçütlere (ecostandards) be­ lirli boyutlar getirmek ve etkili bir hukuki rejimin gerek duyduğu belirgin­ liği kazandırmak şarttır. Ekolojik ölçütler, benimsedikleri yaklaşım ve içe­ rikleri bakımından çeşitlilik göstermektedirler. Ölçütler, temelde, insanlığa yönelik zarar kavramından hareket etmekle birlikte, yine de, kirliliğin olu­ şumunun farklı unsurlarına dayanan farklı ölçütler ortaya çıkmaktadır. Ölçütleri saptamaya yönelik sınıflandırma çalışmaları da, ölçütün, ulusal düzenlemeler, uluslararası antlaşmalar, ya da uluslararası örgütlerin çalış­ maları ile belirlenmesine bağlı olarak şekillenmektedir.

I I - E K O L O J İ K Ö L Ç Ü T L E R İ N T Ü R L E R İ

Her bir ekolojik ölçüt, hukuken gözönüne alınacak çevresel bozul­ manın ana belirleyeni (primary determinant) olmak bakımından farklı ağırlığa sahiptir.

(3) International Conference on Marine Pollution: International Convention lor the Preven-tion of PolluPreven-tion from Ships, London 1973, I L M 12 (1973), s. 1320. Ayrıca, "Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşme ( M A R P O L -73 Sözleşmesi)" ve Sözleşmeyi tadil eden Protokol (MARPOL-78 Protokolü) için bkz. R.G. 24 Haziran 1990, sayı: 20558, s. 1-382.

(5)

DEVLETLER H U K U K U AÇISINDAN ÇEVRE K İ R L İ L İ Ğ İ 81

1. H e d e f (Target) ö l ç ü t l e r i

Genel kirlilik kavramları, yasal olarak harekete geçilmesi gereken nok­ tanın, bir başka deyişle aşamanın saptanmasında esas alınan bir dizi za­ rar verici etkiye dayanmaktadır. Ölçüt saptama çalışmalarının doğal odağı, kirliliğin hedef aldığı, belirli risklerden korunması gereken organizmalar, nüfus ve kaynaklardır (4). Ekolojik ölçütler,, bu amaca yönelik iki yolla işgörmektedirler: Ya kabul edilebilir sınırları aşan zarar derecesini saptama­ ya hizmet ederler veya zararın doğmasını önlemek amacıyla, maruz kalınan kirtleticinin en üst sınırını saptamakta kullanılırlar.

Hedef ölçütleri, etki (effect) ve ön-koruma (primary protection) ölçütleri olarak iki şekilde kullanılmaktadır.

Etki ölçütleri (effect standards) uluslararası ölçüt saptama çalışmalarında pek az kullanılmaktadır. Bunun nedeni, etki ölçütlerinin temel aldığı mut­ lak saflık (temiz olma) amacının, ölçüt saptamada son derece pahalı ve gereksiz kabul edilmesine bağlanabilir. Çünkü, bu alandaki çalışmalarda da, fayda-maliyet değerlendirmeleri, kabul edilebilir sınırların saptanma­ sında etkin olmaktadır. Fayda-maliyet ve elverişsizlik esas alınarak yapılan sınıflandırmalarda kullanılan en düşük ölçüt (eşik), uluslararası antlaşmalar­ da da düzenlendiği şekliyle, estetik çıkarların korunmasına yönelik kaygıları yansıtmaktadır. Niagara Şelaleri'nin durumunun iyileştirilmesi amacıyla, Amerika Birleşik Devletleri ve K a n a d a hükümetleri arasında yürütülen nota değişimleri örneğinde, çevresel değişim ferimi ile amaçlanan etkiler açıkça belirlenmiştir. Taraflar, temel yükümlülüklerini, Niagara Şelale-leriyle, Irmağının manzara güzelliğini korumak ve iyileştirmek olarak be­ lirlemişlerdir. Amaçlanan estetik hedef ise, açıkça, şelalelerde kesintisiz bir zirve hattı oluşturmaya yönelik su akışının dağılımının sağlanması ola­ rak belirlenmiştir (5).

"Kesintisiz zirve hattı" belirlemesi, doğal güzelliklerin korunmasında estetik çıkarlara ilişkin belirsiz atıflardan daha yararlı bir yol gösterici olma özelliğini taşımaktadır. Doğal güzelliklere yönelik benzer bir duyarlılık, Fransa, Federal Almanya ve Lüksemburg arasında 1956'da imzalanan Moselle'in Kanallaştırılmasına ilişkin Anlaşma (Convention Concerning the Canalization of the Moselle) ile gösterilmiştir. Anlaşmada, Irmağın

(4) United Nations, Conference on Human Environment Preparatory Committee, Identification and Gontrol of Pollutants of International Significance, 1972 (Doc. A/Conf. 48/8).

(5) "United States and Canada: Treaty Concerning Uses of the \Vaters of the Niagara River, 1950, m. 2 " in United States Treaties and Other International- Agreeınents, vol. 1, no. 2130.

(6)

82 SERAP TELLİ

durumunun iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalarda, doğal manzarayı bozmak­

tan kaçınmak amacıyla her türlü önlemin alınacağı belirtilmektedir. (6).

Amerika Birleşik Devletlerinde dava konusu olmuş bulunan Sierra Club v. Morton (1972) uyuşmazlığında, Sierra Club'un, üyelerine yönelik özel bir zararın varlığını ortaya koyamaması nedeniyle, davada taraf olma ehliyetinin bulunmadığına karar verilmiştir. Bir gerçek kişinin, çevresinde meydana gelen estetik ve ekolojik değişimlere dayanarak şahsına yönelik bir zarar iddiasında bulunabileceği kabul edilmektedir. Bu tür bir zarar, örneğin dağ eteğinden ayrılmış bir alanda faaliyette bulunmak isteyen bir firmaya karşı öne sürülen genel kamu yararından farklı ve daha özel bir nitelik taşımaktadır. Ancak yine de, bu tür zararların ekonomik terimlerle ifadesi çeşitli zorluklar içermektedir. Uyuşmazlığı inceleyen mahkeme, ekonomik alanda olduğu gibi, estetik ve çevresel alandaki iyiliğin de, top­ lumsal yaşamın niteliğinin saptanmasında vazgeçilmez unsurlar olduğunu dile getirmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, estetik ve çevreye ilişkin ya­ rarların da hukuki anlamda zarar görebileceği kabul edilmekle birlikte, Sierra Club'm, üyesi olan kişilere doğrudan yönelik bir zararla arasındaki bağlantıyı gösterememesine karşı çıkılmıştır (7).

Uluslararası etki ölçütlerinin diğer ölçütlere kıyasla ihmal edilmesi, sorumluluk ve tazminat rejimleriyle bağlantısından kaynaklanmaktadır. Bir zarar iddiasında bulunulmadan önce, zararın gerçekleşmiş olmasının şart koşulması, bu ölçütün değerini azaltmaktadır. Ancak, kabul edileme­ yecek zararlara ilişkin açık, belirgin etki ölçütlerinin muhakkak olaydan sonra uygulanması zorunluluğu yoktur. Örneğin, uluslararası akarsularla ilgili düzenlemelerde, yarı-yargısal (yargı - benzeri) pek çok organ kurul­ muştur. Bu organlar, su yolu boyunca yapılanma ile ilgili başvurulara izin verme yetkisiyle donatılmıştır. Böylece, başvuruları inceleyen yetkili organ­ ların, diğer kullanıcılara yönelik olası zararları da hesaba katması mümkün­ dür. Bu tür idari çalışmalar, devlet uygulamaları içinde sağlam bir yapı oluşturmaktadır. Ulusal düzeyde yürütülen çalışmalar, kirlilik hedefleri

(6) "France, the Federal Rebuplic of Germany and Luxembourg: Convention Concerning the Canalization of the Moselle, 1956" in Bernd Rüster, Bruno S i m m a (ed. by): The Protection of the Environment: Treaties and Related Documents, Dobbs Ferry, New York: Oceana Pub., 1975-1979, vol. 11, s. 5575. Ayrıca, Moselle hk. bkz. Wolfgang Friedmann: The Changing Structure of International Law, An Adaptation, New York: Feffer and Simons, 1964, s.119; Henkin et alii, op. cit., s. 342; David ljaleye: The Extension of Corporate Personality in International Law, Dobbs Ferry, New York: Oceana Pub., 1978, s. 7981; Halûk Kabaalioğlu: Çok Uluslu işletmeler Hukuku, İstanbul: İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, 1982, s. 51-52.

(7)

DEVLETLER H U K U K U AÇISINDAN ÇEVRE K İ R L İ L İ Ğ İ 83

üzerindeki kabul edilemez çevresel etkileri daha açıklıkla saptayabilmekte­ dir. Bu çalışmaların sonucu olan ölçütler de, kirliliğe yol açacak faaliyet gerçekleşmeden uygulanmaktadır. T ü m bu olgular gözönüne alındığında, etki ölçütünü esas alan uluslararası antlaşmalar, özellikle iddia ve talepte bulunma yollarım da öngördükleri takdirde, çok daha yararlı sonuçlar doğu­ racaklardır. Etki ölçütleri bazı düzenlemelerde kirliliğin temel belirleyicisi olarak kullanılırken, kirliliğin daha açık olarak tanımlanmasına yönelik çalışmalara da temel oluşturabilmektedir.

Hedef ölçütlerinin ikinci uygulama şekli olan ön-koruma (primary protection) ölçütü, Stokholm Konferansı Hazırlık Komitesince, hedefteki Veya onun bir bölümündeki kirleticinin kabul edilebilir oranı, ya da, belli koşullarda, kirleticinin hedefteki kabul edilmiş en yüksek içerik oranı (mik­ tarı) olarak tanımlanmıştır (8). Ö n - k o r u m a ölçütü, kabul edilemez etki­ lerin önceden belirlenmiş oranlarına (eşiklerine) dayanmamaktadır. Bu ölçüt, kirliliği, kirleticiye maruz kalma temelinde tanımlamaktadır. Ö n -koruma ölçütleri, istenen sayıdaki kaynaklar için kullanılabilir. Devletler, benzer çalışmaları ulusal düzeyde yürütürken, uluslararası alandaki ilgi, insan sağlığı üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Kirlilik hedeflerinin içerik oranı sınırlarını belirleyen ön-koruma öl­ çütleri, pek nadir olarak kirliliğin hukuki açıdan düzenlenmesinde temel oluşturmaktadır. Bunun nedeni de, bu ölçütlerin daha çok, varılmak iste­ nen amaç işlevini görmesidir. Stokholm Konferansında kabul edilen 81 sa­ yılı tavsiye kararı, Dünya Sağlık Örgütünün, insan organizmasının korun­ masına yönelik ön-koruma ölçütleri saptamasını istemektedir (9). Ancak korumanın derecesinin saptanması ve kirlilik kaynağına sıkı sıkıya bağlı ölçütler konusunda uluslararası bir oydaşmanıh sağlanması bu aşamada son derece zor görünmektedir.

2 . O r t a m ( M e d i u m ) ö l ç ü t l e r i

Ortam (medium) ölçütleri, ekolojik ölçütlerin başvurulan bir türüdür. Bu ölçüt, kirleticileri içeren ve yayan uluslararası ortamların durumu ile bağlantılı olarak uygulanmaktadır. Ortam ölçütleri, Stokholm Konferansı Hazırlık Komitesince, belli koşullarda ön-koruma ölçütünün aşılmamasım sağlamak amacıyla, belirli bir ortamdaki kirleticilerin Jcabul edilebilir en

(8) United Nations, Conference on Human Environment Preparatory Committee, Identification and Control of Polltıtants of International Significance, 1972 (Doe. A/Conf. 48/8).

(8)

84 SERAP T E L L İ

üst sının olarak tanımlanmıştır (10). Bu ölçütler, göreceli niteliklerinden

dolayı, her bir somut olaya özgü olarak tek tek belirlenmektedir. Bu özellik de bunların belirli çevresel ve siyasi bağlam içinde değerlendirilmeleri an­ lamına gelmektedir.

Sert akıntılı akarsular, belli bölgelerdeki kirleticileri kirlilik kaynağına yakın alanların dışına süriikleyebilmektedir. Bu durum, önemli miktarlar­ daki tehlikeli atıkların, akarsuların aktığı göl ve denizlerde birikmesiyle sonuçlanabilmektedir. Daha durgun suları olan göller ise, kirleticileri kay­ naklarına yakın alanlarda tutabilmektedir. Gand (Gent)-Terneuzen Ka­ nalına ilişkin olarak, Belçika ve Hollanda arasında yapılan Antlaşma, ortam niteliği (medium quality) ölçütünü tanımlayan bir örnektir: Oksijen içeriği, Kanalın sağlıklı yapısının bir göstergesi olarak alınmıştır. Antlaşma, her bir kirletici için ayrı ayrı sınırlar saptamak yerine, çözülmüş oksijen mik­ tarını azaltacak herhangi bir maddenin Kanal suyuna bırakılması yasak­ lanmaktadır (11). O r t a m ölçütleri bu bakımdan zarar verici maddenin ne olabileceği konusunda pek az veri içermektedir. Kanal suyunda oksijen seviyesi düştüğünde, taraflar herhangi bir etkin önlem almadan, bu etkiyi neyin doğurduğunu saptayacaklardır. Ölçütler, varlığı zararlı etki doğuran maddelere yönelik olarak uygulanmaktadır. Nitelik, olumsuz anlamda ta­ nımlanmıştır: Kabul edilemeyen düzeylerdeki maddelerin yokluğu.

O r t a m ölçütleri, ad hoc temelde, uluslararası akarsu, göl ve yarı-kapalı denizlerdeki kirlilikle ilgili düzenlemelerde kullanılmaktadır. 1973 yılında, Colorado Irmağındak' yüksek tuz seviyesinin Meksika tarım ürünleri üze­ rindeki olumsuz etkilerine bir karşılık önlem olarak, Amerika Birleşik Dev­ letleri, bu ırmağın su kalitesinin iyileştirilmesine karar vermiştir. Bu amaç­ la, ırmağın belli noktalarını geçen sularda ortalama tuzluluk sınırları sap­ tanmıştır (12).

O r t a m ölçütleri, bazı durumlarda farklı su yolları için farklı kirlilik sınırları saptama etkisine sahiptir. Avrupa Topluluğu Konseyi'nin 1975 tarihli iki direktifi, içme ve banyo amacıyla kullanılan sularda minimum saflık derecesinin varlığını talep etmektedir. Ölçüt, doğrudan doğruya su örneğinin alındığı ortam koşullarına uygulanmaktadır. Bu işlemde, zararlı maddeleri süzmekte kullanılabilecek saflaştırma teknikleri herhangi bir rol

(10) id., loc. cit.

(11) "Belgium and the Netherlands: Treaty Concerning the Impıovement of ıhe Tcrneuzcn Ghent Canal, 1960" in Rüster, Simma, op. cit., vol. 11, s. 5591-5608.

(12) "Mexico and the United States: Agreement Concerning the Colorado River Salinity Prob­ lem, 1973" in Rüster, Simma, op. at., vol. 11,. s. 5368-5376. Ayrıca, bkz. Henkin et ahi, op.

at., s. 1380-1381.

(9)

DEVLETLER H U K U K U AÇISINDAN ÇEVRE K İ R L İ L İ Ğ İ 8S

oynamamaktadır. Sonuç olarak, sayılan amaçlarla kullanılan sulara, kir­ liliğin varlığını saptamakta kullanılan bir dizi kalite ölçütü uygulanmakta­

dır (13). , / . . "

Eğer ortam koşullarının zararlı etkileri nasıl barındırdığı anlaşılabilirse, ortam ölçütleri kirlilik eşiğinin saptanmasında b d l i bazı üstünlüklere sahip olacaktır. Ortam ölçütleri kirlilik kaynağına, hedef ölçütlerden daha ya­ kındır. Bu nedenle, zararlı faaliyetlerin etkileri hissedilmeden önce, düzen­ leme yoluna gidilmesi mümkündür. Bu yöntemle, her bir kirletici için teic tek sınırlamalar getirmek gibi zor bir görevden de kaçınılmaktadır. Ölçüt­ lerin işlevlerini yerine getirmeleri için kullanılacak araçların seçiminde devletlerin takdir yetkisinin varlığı kabul edilmektedir. İzlenecek bu yak­ laşım, daha olumlu sonuçlar doğurduğu gibi, kirlilik kontrol maliyetleri bakımından da daha etkin bir yöntemdir. Ancak yine de, ortam ölçütlerin­ de bile belirli sınırlamalar üzerinde anlaşmaya varmak son derece güçtür. Kirleticilerin belli düzeylere ulaşması durumunda sebep olacakları nihai etkiler hakkındaki bilimsel bilgi eksikliği bu konuda önemli bir sorun olma­ ya devam etmektedir.

Belirlenmiş bir ortama, örneğin, bir ırmağa ilişkin ölçütler, bu ırmağa kıyısı olan devletlerin kısa vadeli çıkarlarına bir cevap niteliğindedir. Bir yandan, içme suyu damıtılıp, balık türleri korunurken, diğer yandan bu kullanım şekillerine zarar vermeyen kirleticiler denize taşınabilir. Ortam ölçütleri, bu alandaki düzenleyici işlemlerle ilgili çalışmalarda, varolan aşamalardan birini temsil etmektedir. İhlâllerin yalnızca yukarı kullanıcıya bağlanabildiği , tek yönde akan su yollarında kirliliğin nihai olarak karara bağlanmasına hizmet eder. Böyle bir durumdaki ihlâller hukuki sonuçlara yolaçabilir. Ortam ölçütleri, taşıdıkları tüm bu özellikler nedeniyle, ulus­ lararası veya ulusal. düzeyde doğrudan kirlilik kaynağına ilişkin düzenle­ melerde benimsenecek ölçümler için temel oluşturabilir. Kuzey Amerika'­ nın Büyük Göller Bölgesinde, kabul edilebilir arsenik miktarının saptan­ masında ortam ölçütlerinden yararlanılarak getirilen sınırlamaların, Ame­ rika Birleşik Devletleri-Kanada veya tek tek kirleticiler arasında nasıl pay­ laştırılması gerektiğine karar verilmiştir (14).

(13) Directive Concerning the Ojuality of Surface VVater Intended for the A.bstraction for Drinking VVater from Member States, 1975. Directive. Concerning the Quality of Bathing VVater,

1975.

(14) "Canada and the United States of America: Great Lakes VVater Quality, 1978" in United States, Department of State Treaties and other International Acts Series, no. 9257.

(10)

86 SERAP TELLİ

3. K a y n a k (Source) Ö l ç ü t l e r i

Ölçüt saptama çalışmalarında benimsenecek doğrudan bir yaklaşım, kirliliğin kaynağına ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu halde kirlilik, uluslararası ortama boşaltılan kirleticinin miktarı bakımından tanımlan­ maktadır. Kirliliği, potansiyel kirleticinin faaliyetlerini yürüttüğü teknolojik ölçütlere göre de tanımlamak mümkündür.

Kaynak ölçütleri, deşarj ya da mutlak (absolute) olmak üzere iki ayrı şekilde uygulanabilmektedir. Deşarj ölçütleri çoğunlukla, kirleticinin ko­ laylıkla belirlenebildiği ve atıkların kontrol edilebildiği durumlarda kul­ lanılır. Mutlak (absolute) ölçütler ise, makul atık seçeneklerinin kullanıla­ bileceği kesin çizgilerle belirlenmiş coğrafi alanlarda ve sadece belli türdeki atıklar için kullanılır. Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşme, gemilerle birlikte, ayrıca, pek çok kirleticiyi de kaynak ölçütlerine dayanan bir düzenlemenin içine sok­ makla, bu ölçütün uygulama alanını genişletmiştir (15).

Kaynak ölçütler, sıklıkla, yasal olarak bırakılabilecek madde miktar­ larına dayanan atıkların göreceli seviyelerinin saptanmasını gerektirir. Kaynak ölçütlerin kirletici sınırlarını saptamayan bir başka uygulaması, zararlı maddelerin atılma şartlarını belirlemektedir. Bu tür ölçütlerin uygu­ lanmasında karşılaşılan güçlük, belirlenen maddelere ilişkin toplam bırakıla­ bilir atık miktarının ulusal ve uluslararası düzeyde uygulanacak şekilde, kir­ leticiler arasında paylaştırılması gereğinden kaynaklanmaktadır. Sorunu çözmenin bir yolu olarak, teknolojik ölçütlerin kullanılması önerilmektedir. Teknolojik ölçütler, kirleticilerin bırakılmasına ilişkin teknoloji veya faali­ yetlerin belirlenmesi ve yürütülmesi ile ilgili ölçütler olarak tanımlanmakta­ dır (16). Uluslararası teknolojik ölçütlerin başlıca üstünlüğü, tek bir faali­ yette yer alan tüm kirletenlere aynı masrafı yüklemesinden kaynaklanmak­ tadır.

I I I - Ö L Ç Ü T SAPTAMA Y Ö N T E M L E R İ

Uluslararası alanda çalışmalarını yürüten çeşitli organlar, ölçüt sap­ tama faaliyetlerinde önemli ve faydası giderek artan bir işlev üstlenmişler­ dir. Bu yolla yapılan düzenlemelerle, uluslararası açıdan önem taşıyan ke­ sin kirlilik sınırları saptanabilmektedir. Ölçüt saptama yöntemi de değişik durumlara ve sorunlara göre farklılıklar göstermektedir.

(15) A Summary of İ M O Conventions: International Maritime Organization, Focus on I M O , s. 34-39.

(16) Louis Sohn: "The Stockholm1 Declaration on the Human Environment" in Harvard Inter­

national Law Journal, vol. 14, 1973, s. 490.

(11)

DEVLETLER H U K U K U AÇISINDAN ÇEVRE K İ R L İ L İ Ğ İ 87

1. U l u s a l Ekolojik ö l ç ü t l e r

Pek çok uluslararası antlaşma, devleti, kirlilik sınırlarının saptanmasın­ da temel karar verici olarak kabul etmektedir. Stokholm insan Çevresi Deklarasyonu (Stockholm Declaration on the H u m a n Environment), bağ­ layıcılığı olmamakla birlikte şöyle bir düzenleme^ getirmektedir: Uluslar­ arası toplulukça üzerinde fikir birliğine varılacak kriterlerle, ulusal düzeyde saptanacak ölçütlere karşı bir önyargı taşımadan, her bir ülkede geçerli olan değerler sisteminin ve pek çok gelişmiş ülke bakımından geçerli olan, ancak, gelişmekte olan ülkeler için uygun olmayan, yüksek sosyal maliyete yol aça­ bilecek ölçütlerin uygulama alanının gözönüne alınması temel nitelik taşı­ maktadır (17). Bu ilkenin temel unsuru, uluslararası toplulukça saptana­ cak kirlilik kriteriyle, saptanması tek tek devletlerin yetki alanına bırakılan ölçütler arasında yapılan ayırımdır (18). Uluslararası alanda devletleri, daha kesin kirlilik sınırları saptama konusunda engelleyen bir durum sözkonusu olmamakla birlikte, ulusal otoriteler, farkına varılan çevresel tehditlere karşı çok daha hızlı harekete geçebilecek durumdadır. Ülke sınırları içinde geçerli olacak koruyucu ölçütler üzerinde anlaşmaya varmak, uluslararası alanda yürütülen görüşmelerle bir oydaşma sağlamaktan çok daha kolay görünmektedir. Uluslararası düzeyde yaşanan bu güçlük, merkezî bir siyasi otoritenin yokluğuna bağlanmaktadır.

Ancak, ölçüt saptamaya ilişkin yetkilerini kullanmakta isteksiz davra­ nan devletler de vardır. Ayrıca, diğer devletlerin çıkarlarını etkileyebilecek sonuçlar doğuracak ölçüt saptamanın önüne geçmek amacıyla getirilecek uyumlaştırma politikaları, tek tek devletlerin açık ve kesin kirlilik sınırları saptamalarında rol oynamaktadır.

Devletlerin tek başlarına harekete geçebilecekleri kirlilik tehditlerinin kapsamına getirilen bazı sınırlamalar vardır. Özellikle denizler gibi ortak ortamların ulusal düzeyde korunması güçlükler doğurmaktadır.

Uluslararası ölçüt saptamada benimsenebilecek en doğrudan yaklaşım, belli bir çevresel soruna taraf olan devletler arasında yapılan antlaşmalar yoluyla bir sonuca varmaktır. Antlaşmanın tarafları, antlaşmanın metnine veya eklerine belirli ekolojik ölçütleri dahil etmektedir. Antlaşmanın âkid taraflarca onaylanmasından sonra, antlaşma ile getirilen ölçütler de derhal bağlayıcı, uyulması gereken bir nitelik kazanacaktır.

(17) Mediterranean Action Plan, op. cit., s. 12. Ayrıca, bkz. Ortak Geleceğimiz, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını, 1989, s. 457.

(18) Sohn, op. cit., s. 504. Kriter-ölçüt tanımı için bkz. Türkiye'nin Çevre Sorunları, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayım, 1989, s. 240.

(12)

SERAP TELLİ

2. Uluslararası Kuruluşlarca ölçüt Saptama

Ekolojik ölçütler, bilim adamları tarafından olduğu kadar, geniş par­ lamenter kurulları bulunan pek çok uluslararası örgüt tarafından saptana-bilmektedir. Ancak, bu örgütlerin kurucu antlaşmaları, bağlayıcı ekolojik ölçütler saptamaları konusundaki yetkileri kısıtlayabilmektedir. Bu nedenle, uluslararası kuruluşlar tarafından alınan kararlar, derhal etki doğuracak pek az hukuki sonuç içermektedir. Uluslararası örgüt kararlan, daha çok, ulusal politikalar bakımından yolgösterici nitelikteki tavsiye kararları olarak iş görmektedir. Her bir uluslararası kuruluşun görevi de, kuruluşun sapta­ dığı ölçütlerin, taraf devlet ülkelerinde bağlayıcı nitelik kazanıp kazanma­ ması bakımından farklılıklar göstermektedir.

Uyulması zorunlu-bağlayıcı ölçütler, kabullen ve yürürlükleri için geçilmesi gereken sürecin sonunda, uluslararası kuruluşu doğuran antlaş­ maya taraf olan devletler bakımından hukuki bağlayıcılık kazanır. Ölçüt­ leri saptama görevi ve yetkisi, üye devletlerin doğrudan denetimi dışında kalan bir organa verildiğinden, ölçüt niteliğini kazanma süreci, uluslarüstü olarak adlandırılabilir. Avrupa Toplulukları, bu yaklaşıma örnek olarak verilebilir. Direktifler, yönetmelikler ve kararlar, topluluk düzeyinde bağ­ layıcılığı olan ölçütlerin saptanmasında birer araçtır. 1957 tarihli Roma Antlaşması, çevre politikasına ilişkin açık bir düzenleme içermemekle bir­ likte, 1972'de gerçekleşen A E T Zirve Konferansı, Topluluk Çevre Eylem Programı'm (Community Programme of Action on the Environment) saptamıştır. 1972'den bu yana geçen süre içinde, yıkanma ve içme suyunun kalitesi, tehlikeli maddelerin ambalajı, insanoğlunun iyon radyasyonuna maruz kalması gibi çok çeşitli konularda ekolojik ölçütler saptanmaya de­ vam edilmektedir (19).

Yön gösterici ölçütler, taraf devletlere daha büyük ölçüde takdir yetkisi tanımaktadır. Bu ölçütler, devlete, hukuki bir yükümlülükten kurtulması için belli şekillerde karşılık verme ya da karşılık vermekten kaçınma olanağı tanımaktadır. Sözü edilen hukuki yükümlülük, uluslararası kuruluşların kararlarından doğmaktadır.

Uluslararası kuruluşların ölçüt saptama çalışmaları daha çok tavsiye kararı şeklinde - ifade edilmektedir. Bu kararların içerdiği, bağlayıcılığı olmayan ölçütler, derhal uyulması gerekli bir yükümlülük içermezler. Bir-(19.) "The European Community's Environmental Policy" in Commision of the European Com-munities, European Documentation, 1977, s. 7-31. Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma hk. bkz. Ergin Nomer, Özer Eskiyurt: Avrupa Sözleşmeleri, İstanbul: î. t j . H. F. Yayını No: 467, 1975, s. 493-616.

(13)

DEVLETLER H U K U K U AÇISINDAN ÇEVRE K İ R L İ L İ Ğ İ 89

leşmiş Milletlerin uzman kuruluşları, tavsiye kararları uygulamasını yaygın bir biçimde kullanmaktadır. Alınan bu kararların uluslararası alanda bağ­ layıcılığı olmasa da, kararlar aracılığıyla saptanan ölçütler, ulusal otorite-lerce alınan önlemlerin uyumlaştırılmasında ve ulusal düzeyde yürütülen çalışmalarda itici güç yaratmada yarar sağlayabilir. Uyulma zorunluluğu bulunmayan ölçütler ulusal yasalarda da yer almak yoluyla, değerlerini bü­ yük ölçüde arttırabilirler. Bu ise, uluslararası hukuk alanında taşıdıkları ağırlığın artması anlamına gelmektedir. Örneğin, iki taraflı görüşmelerde belirlenen ve daha sonra nihai antlaşma metninde yer alan tavsiyelerin yarattığı hukuki etki, kirlikle ilgili olarak saptanmış ve bağlayıcıllığı olan ekolojik ölçütlerin yarattığı hukuki etkiye son derece yaklaşmaktadır.

Devletlerle çeşitli uluslararası kuruluşların, karşılaşılan somut sorunun çözümü bakımından en uygun buldukları ölçütleri seçmelerini içeren ölçüt saptama çalışmaları, farklı düzeylerde sürdürülmektedir. Bu alanda düzen­ leme yapma işlevini üstlenen ve sayıları giderek artan kuruluşlar, kirlilik kaynağının daha yakınına yönelik ölçütlere duyulan gereksinimi kabullen­ mektedir (20).

S O N U Ç

Teknolojinin gelişmesi ve uluslararası etkileşimin artması nedeniyle gittikçe küçülen dünyamızda, yaşamsal açıdan çok önem kazanan çevresel sorunların hallinde tek devlet düzeyinde (ulusal düzeyde) alınacak önlem­ lerin yetersiz kaldığı olgusu karşısında, çevre korumada zorunlu uluslararası düzenlemelere gidilmesi gereksinimi, devletler hukuku sistematiği içerisin­ de yeni bir alt bilim dalının oluşumunu hızlandırmıştır. Pek çok çevresel sorun, devletler hukukunun öngördüğü yöntemlerle saptanacak ekolojik ölçütler uygulanmak yoluyla uluslararası düzeyde çözümlenebilir. Bu ama­ ca yönelik olarak uluslararası örgütler ve programlar çerçevesinde yürütülen çalışmalar, çevre kirliliği ölçütlerini ve ölçüt saptama yollarını şimdiden belirlemiş bulunmaktadır.

Bu konuda asıl önemli olan, ölçütlere uygun önlemlerin gerektiğinde yaptırımlı olarak uygulanabilmelerini sağlayabilmekdir.

(20) Ailen Springer: The International Law of PoUution: Protecting the Global Environment in a World of Sovereign States, Westport: Ouorum Book, 1983, s. 89-121.

(14)

90 SERAP TELLİ

BİBLİYOGRAFYA

A n d e r s o n , F r e d e r i c k ; M a n d e l k e r , D a n i e l ; T a r l o c k , D a n : Environ­ mental Protection: L a w a n d Policy, B o s t o n : L i t t l c , B r o w n a n d C o m p a n y ,

1984,

B e c k , R o b e r t ; G o p l e r u d , P e t e r : IVater Pollution and IVater Quality : Legal Controls, W a t e r s a n d W a t e r R i g h t s , A T r e a t i s e o n t h c L a w of W a t e r s

a n d Allied P r o b l e m s , I n d i a n a p o l i s : Ailen S m i t h , 1984.

C a l d w e l l , L y n t o n : International Environmental Policy: E m e r g e n c e a n d D i

-mensions, D u r h a m , N o r t h C a r o l i n a : D u k e U n i v e r s i t y Press, 1984.

D e n i z l e r i n Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Söz­ leşme ( M A R P O L - 7 3 Sözleşmesi), Sözleşmeyi tadil eden Protokol

( M A R P O L - 7 8 Protokolü), Resmi Gazete, 24 Haziran 1990, sayı: 20558, s. 1-2382.

D o w n i n g , P a u l ; H a n f , K e n n e t h : International Comparisons in Implementing Pollution Laws, B o s t o n : K l u w e r - N i j h o f f P u b l i s h i n g , 1983.

E n v i r o n m e n t a l Lam Symposium, A P u b l i c a t i o n of t h e T o r t a n d I n s u r a n c e

Section c f t h e A m e r i c a n B a r Association, 1 9 8 1 .

F r i e d m a n n , W o l f g a n g : The Changing Structure of International Lam, A n

A d a p t a t i o n , N e w Y o r k : Feffer a n d S i m o n s , 1964.

G a b a , J e f f r e y : "Federal Supervision of State IVater Çhıality Standards Under the Clean IVater Act" in V a n d e r b i l t L a w Revievv, vol. 36, 1983, s. 1167—

1219.

G u n n i n g h a m , N e i l : Pollution, Social Interest and the Lavo, L o n d o n : M a r t i n

R o b e r t s o n , 1974.

H e a t h , M i l t o n : A Comparative Study of State IVater Pollution Control Laıvs and Programs, IVater Resources Research Institute Report, n o . 4 2 , R a l e i g h :

N o r t h C a r o l i n a S t a t e U n i v e r s i t y , 1972.

H e n k i n , L o u i s ; P u g h , R i c h a r d C . ; Schachter, O s c a r ; S m i t , H a n s : International Lavo: Cases a n d M a t e r i a l s , 2 n d ed., St. P a u l , M i n n . :

W e s t P u b l i s h i n g C o . , 1987.

I j a l e y e , D a v i d : The Extension of Corporate Personality in International Lam,

D o b b s F e r r y , N e w Y o r k : O c e a n a P u b : , 1978.

J o h n s o n , S t a n l e y : The Pollution Control Policy of the European Communities,

(15)

DEVLETLER HUKUKU AÇISINDAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ 91

Kabaalioğlu, H a l û k : Çok Uluslu İşletmeler Hukuku, istanbul: İktisadi Kal­

kınma Vakfı Yayınlan, 1982.

Knight, A i l e n ; S i m m o n s , M a r y : Water Pollution: A Guide to Informa­

tion Sources, Michigan: Gale Research, 1980.

Lausche, Barbara (ed.by): UMEP Environmental Lavu In-Depth Revieıv

1981: A Presentation by Subject. Areas, Berlin: Erich Schmidt Ver-lag, 1982.

McLoughlin, J . ; Forster, M.J.: The Lavu and Practice Relating to Pollution Control in the Member States of the European Communities: A Comparatİve Survey, London: Graham and Trotman, 1982.

Mediterranean Pollution Control Equipment and Services Market, New York:

Frost and Stillivan, 1977.

M e d i t e r r a n e a n Action Plan, Issued by the Mediterranean Coordinating Unit and the Programme Activity Centre for Oceans and Coastal Areas of the United Nations Environment Programme, 1985.

Ortak Geleceğimiz, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Türkiye Çevre

. Sorunları Vakfı Yayını, 1989.

Rüster, B e r n d ; S i m m a , Bruno ( e d . b y ) : The Protection of the Environ­ ment: Treaties and Related Documents , Dobbs Ferry, New York: Oceana Fub., 1975-1979.

Springer, Ailen: The International Laıv of Pollution: Protecting the Global Environment in a IVorld of Sovereign States, Westport: Quorum Book,

1983.

Teclaff, Ludvvik: Water Lavu in Historical Perspective, New York: VVilliam

S. Heîn Co., 1985.

Teclaff, Ludvvik; Utton, Albert: International Groundvoater Law, New

York: Oceana Pub., 1981.

T e m p l e t o n , E v a n s ; Taubenfeld, H o w a r d : World Environment Biblio-graphy: Non-Periodical Literatüre in Law and the Social Sciences Published since 1970 in Various Languages with Selected Reviews and Annotations from Periodicals, Colorado: Fred. B. Rotman and Co., 1987.

Türkiye'nin Çevre Sorunları, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını, 1989." Water Lavus in Selected European Countries: Belgium, England and Wales,

France, Israel, Italy, Spain, Turkey, Rome: United Mat'ions Food and Agri-culture Organization, F.A.O. Legislative Studies, no. 10, 1975.

Referanslar

Benzer Belgeler

In animals a-tocopherol (the most active form of vitamin E) is membrane bound which was suggested to have a dual role where the phenolic nucleus acts as an antioxidant on the

In this study, the antimicrobial activities of the eihanolic extracts of Plantago major (Plantaginaceae), Ononis spinosa (Leguminosae), Lythrum salicaria (Lythraceae) and Juglans

In the present paper, a set of previously synthesized antimicrobial active five ethyl 6-and/or 7-substituted-3-oxo-2[H]-3,4-dihydro-l,4-benzoxazine-2-acetate derivatives and

In a preliminary study, the anticonvulsant profiles of three com- pounds having the basic structures w-(l H-l-imidazolyl)-N-(p-sub- stituted phenyl) acetamide, propionamide

The amounts of flavonoids have been also determined spect- rophotometrically by measuring the extinction values of the flava- none (liquiritigenol) and the chalcone

Condorcet’in jüri teoremi, teorem için şartların (bağımsızlık, bireysel ehliyet, dürüst oylama) deneysel olarak onaylandığı farz edildiğinde, büyük meclisler için

Milletvekili Seçimi Kanunu Tasarısı, milletvekilliklerinin ülke genelinde kullanılan ge­ çerli oyların en az % 10'unu alan, seçim çevreleri itibariyle de bir seçim

b) Toprakları mülkiyet-dışı yollarla tasarruf edenlerin daha çok küçük işletmeler mi, yoksa daha çok büyük işletmeler mi oldu­ ğunu gösteren bilgilerin