T T - ST-t-lrOg
Hayat ve kitaplar
Kzswawi milliye ruhu
Samed Ağaoglu a un (Kuvayi Müliyt ruhu) adlı kitabim tekrar okuyorum Bu sefer onıı yekpare biı hâtıra anı içinde değil dokunan anları içinde tap üzerinde
Yazan
I
Ceyhun A tu f Kansu
ver yer, en canlı, bana en lolagiyorum. Bir ğüvı bu ki- konuşulurken bir aydın demişti ki — gelenek hep gelenek! Bu kitabın koruduğu şey böyle geri bir gelenektir. Artık biz, kuvayi milliye ruhuna muhtaç değiliz Bu ruhun kendine ait çağı geçmiştir. Bir kere, Kuvayi Milliye ruhu bir gelenek değildi, onda, geleneğe alt o statik hâl değil, tersine bir milletin uzviyetine ait o anlaşılmaz dinamizm vardı. Her nğllctin kendine ait böyle bir ruhu vrdır. Bu ruh, en çok büyük mayalaşmalar sırasında köpü rür ve zamana, en tam değerini verir.
Kuvayi Miliye ruhunda, ben, çok acı çekmiş, hayatm her acısını fazlaaiyle denemiş bir milletin teksif edilmiş yaşama iradesini ve yaşama iştiyakını buluyorum. Oysaki, bu ruhta, bütün milletlerin ka- derlerine ait, bütün milletlerin acılı ve sevinçli ka derlerine benzeyen bir beşerî bava da vardır. Dünya yiteünü. böyle millî bahçelerle dolduran bu kader, itendi anlamını işte ancak, kalbinin durmaya yüa "tut tuğu bir anda o kadar rnes’ut ve fakat o kadar korkunç bir anda bulur. Kuvayi Milliyede. bir mil letin ebediyyen genç kalacak olan kalbi keşfedilmiş gibidir. Bir damariyle gençliği ,bir başka şah dama- riyle erkekliği, bir milletin yeniden keşfedilmiş kal bine, yeniden ve bu sefer, en zengin ölçüBÜyle dol muştur
Bu kuvayi Miiliyede, birdenbire, yaşamanın ve düşüncenin bu kadar serteştiği sezilir, sanki bir mil let, kendi hür sesini kesitin bir deyimle dünyaya duyurmak İçin en gizli ve en kutlu kuvvetlerini gerer. Bu gergin an, bir milletin kalbinin her ince lifiyle gerginleştiği bu an. ne kadar güzel bir andır. Evet ancak bıı anda, bu çok gergin, bu çok sert an da. milli Uzviyet kehdi gençliğini ve kendi erkekli ğini delice bir harcayış için el egeçfrir. Bütün acılarım unutmak ister gibi bir millet, çok ezilmiş, çok yıpranmış bir millet hürriyetle hlr lterre, ve son ölçüsüne kadar sarhoş olmak için gençliğini bütün iştiyaklariyle ortaya koyar. Bu gençliği, bu anda, tamamlayan ve asıl, bu ana yüzyılların bütün hâtı rasını veren şey. o yarış edilemez erkekliktir. Bu gençliğe, bu birdenbire bir Tanrı oğu gibi yeşeriver- mlş. gelişivermiş bu gençliğe, Köroğlu’nun ruhu sftıer: Bu kadar erkek ve bu kadar sert bir epik ruh. bu gençliği, başıboş harcanıştan kurtarır, hür riyete belki en güzel bir ıztıraba akan bu ebedî çağ layanı. ancak o. erkekliğin sarsılmaz ruhu daha anlamlı, dah realist bir alana çevirir. Bu zengin ve bereketli erkeklik, şimdi bu ahd, hürriyetle hayatı birleştirir. Bu çiftleşme, çok gereklidir Bir yanda,
gençlik, o şair çağ bir milletin gizli işti yaklarına doğru yöne lirken, öte yandan, er- _____________________________ keklik bu yöneliş: mü
cadele ile, bu yönelişi felsefe ile değerlendirir. Bu çok tabiidir: Bütün hürriyetler ancak, böyle son öl çüsüne kadar gerilmiş bir erkeklik sayesinde ele geçirilirler.
Hürriyetin saf şiiri kanatlanmak ve bir milletin bütün zamanlarım örtmek için, geniş görgülü erkek liğin soluğunu muhtaçtır.
Kuvayi Mjlüye ruhu, işte bu erkekliği deyimler. Bir milletin en erkek duygularının, daha doğrusu milletin uzviyetine ait o fizyolojik erkekliğin, o yapıcı, yaratıcı ve birleştirici erkekliğin bütün be reketi bu Kuvayi Milliye ruhunda toplanır. O zaman, bu nasıl bir glenek olabilir, bu kadar canlı bir duygu, milli yaşayışa ait bu kadar İhtiraslı bir istek, bu kadar delice bir ruh iştiyakı nasıl kendini gele neğin o sessiz ve ihtirassız gölgesinde dinîennıe yeri bulur? Bu ruh, bu Kuvayi Milliye ruhu, bu kadar dinamik ve. en doğrusu bu' kadar fiziyolojik olutıca, artık kim, bir milletin hâtırasına onu lâyık görmez? Kim, onu, zamanı gelince, tekrar yanına ve dostlu ğuna çağırmaz? Kim, ondan, daha güzel ve daha iyi günler İçin kardeşlik ve dostluk beklemez?
O ne derin, amas ne kadar vefa’.ı ve kuşatıcı bir şuur altıdır Birdenbire, hayat, onu isteyince, artık bir milletin nasıl derin ve öz tabakası öz'eyince, o, nasıl birdenbire tarihin çizgileri arasından fışkırır: Bir milletin rüyası gibi, ama aslında bir milletin kendi gerçekleri gibi, o ıuh. birdenbire hayatı baştan başa kuşatır.
»
Kuvayi Milliye ruhunda, yumuşamış bir tabaka nın birdenbire içten gelen kuvvetlere dayanamıya- rak çatlayışına ait o ibret verici görünüm vardır: Bir milletin kendi iç kuvvetleri, gittikçe soysuzlaşmış bir aydınlığın altında artık bu aydınlığın kendtne yetmediğini sezince, bu sefer, bu aydınlığı kesifleş tirmek ve böylece, en öz tabakayı ııyguiı bir aydınlık içinde bulundurmak için, alana, hayatuı kavgalı bölgesine çıkarlar. Ne güzel kavgadır bu: Bu. milli şuuru gerginleştirir ve sertleştirir Ve bu sertleşme ' ne kadar gereklidir. Bir milletin en özlü bölgesine ait o zengin hayatın sürüp gitmesi için, bu milli şuur altının ebedi bir bereketle zenginleşmesi için, bu mili!, şuurun, biteviye bu sert ve yiğit aydınlığı sağ laması gerekecektir. Bizim tarihimize ait, bu ilk şuuraltı uyanmasını, hâtıra ve iştiyak olarak, bütün kuvvetlerimizin sertleşmesini Kuvayi Milliyfe ruhu, bağrında taşır. Ve Samed Ağaoğlu, bu altın kita bında, bir îfeleneği değil, târihimize alt çok özlîl t ir . j gerçeği, yeniden, tam unutulacağı sırada gün ışığına
çıkarır..