8AYFA
6
( O ' í )
' ' L oC)¡
CUMHURİYET __ _RÖPORTAJ
Cunta selamlığına bile çıkmaktan çekinen II. Abdiilhamid, kendine özelH am idiye’y i yaptırdı
Beşiktaş’ta Barbaros Bulvan’ıun paralelinde Yddız Caddesi üzerindeki Hamidiye Camisi, yapıldığı dönemdeki gibi gözden ıraklığını koruyor... II. Abdiilhamid, cumaları kent içindeki camilere namaza gitmek yerine sarayın yanı başında kendi adım verdiği bir cami yaptırmıştı... Bu cami Osmanlı sultanlarının yaptırdığı son cami oldu...
(Fotoğraflar: UĞUR DEMİR)
D E N İ Z
S O M
Sultanların ve hanedan ailesinin yaptırdığı camilere “selatin camisi” deniyor... Minareleri ve şerefeleriyle ayrıcalıklı camiler... İstanbul’un
ilk selatin camisi Fatih... Sonuncusu ise 1886’da II. Abdülhamid’in yaptırdığı Hamidiye... Yıldız Sarayı’nın yanındaki Hamidiye Camisi,
mimari yapısıyla geleneksel camilerden farklı bir görünümde... Caminin içi ise batan bir imparatorluğun son gösterişini sergiliyor!
smanlı’da sultanların yaptırdığı camilere “selatin camisi” deniyor... Sultan camileri, birden fazla minaresi ve minarelerinde birden fazla şerefesiyle öteki camilerden ayrılıyor... Hanedan ailesinden olmayanlar, dört minareli ya da minarelerinde üç şerefeli camiler yaptıramıyor... Sultanın din kardeşi kullarına, bu dünyada hadlerini bilmek düşüyor!
Ne ki camilerdeki bu ayrıcalık Osmanlı’nın bir dünya
imparatorluğu olmasıyla ortaya çıkıyor... Bursa’da ve Edirne’de OsmanlI’nın beyleri sultan sanım almış olsa da sultanlara yaptırdığı camilerdeki ayrıcalık ancak İstanbul’un fethinden sonra kendini gösteriyor...
İstanbul’un ilk “selatin camisi”, Fatih Camisi...
Sultana özel
OsmanlI’nın 1453’ten 1922’ye kadar 469 yıl oturduğu İstanbul’da akla ilk gelen selatin camileri Süleymaniye, Sultanahmet, Nuruosmaniye, Bayazid, Sultan Selim, Atik Valide, Laleli, Beylerbeyi, Atik Valide... Ya son selatin camisi? Bir görüşe göre son cami
Pertevniyal... Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan’m adına 1871 ’de Aksaray’da yaptırılan cami... Bir başka görüşe göre Hamidiye Camisi... Sultan DL
Abdiilhamid’in Beşiktaş’taki Yıldız
Sarayı’nm hemen dışında 1886’da yaptırdığı cami...
Hamidiye Camisi’nin son “selatin camisi” sayılmaması, II.
Abdülhamid’in “özel camisi” olmasından mı kaynaklanıyor?.. Caminin özeli olur mu?
II. Abdülhamid gibi bir despot sultan olursa niye olmasın! Adam, haftada bir gün bile olsa Cuma Selamlığı için halkın arasına çıkmak istemediği için kendine özel cami de yaptınr, kendine özel i cemaat de yaratır...
Sarayın İçinde değil ama...
ı İslam’ın beş şartını düşünün... ! Sonra, hangi Osmanlı sultanının
varlıklı müminler için şart olan hac i görevini yerine getirdiğini
anımsamaya çalışın... Tann’nın ; yeıyüzündeki gölgesi olabiliyorlar i ama biri bile “hacı” değil...
Yıldız adıyla da anılan Hamidiye • Camisi, dün olduğu gibi bugün de
gözden ırak bir köşede... Cami, Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin yan giriş kapısının karşısında, Yıldız Sarayı Müzesi’ne giden yolun Yıldız Caddesi ile ! jtesiştiği köşede bir tepeciğin
(jstünde... II. Abdülhamid’in kendini kapattığı sarayın duvarlarının hemen önünde... Bu bakımdan sarayın içinde değil ve bir bakıma ahaliye açık ama ahalinin sarayın çevresine
yaklaşması söz konusu olmadığı için sultana özel...
Hamidiye Camisi, camiden öte bir köşkü hatta saray yavrusu bir köşkü andırıyor... Farklı bir yapı... Tek şerefeli ve tepeye dek yivli tek minaresi olmasa cami demek zor...
Kasnak üstü kubbe
Dikdörtgen bir ana kitlenin ortasında, yüksek kasnaklı kubbesi ile geleneksel mimariyi reddeden bir tarz... Kubbeyi taşıyan çokgen kasnaktaki 16 pencerede gotik tarzından esinlenilmiş; pencereler caminin içini aydınlatıyor... iki katlı yapıdaki taç kapı uygulaması oldukça gösterişli... Saçaklar özel kuşaklarla bezeli... Minaresi olmasa
burası bir köşk...
Caminin dikdörtgen planını, iki yanından geniş kenarları camiye bitişik başka dikdörtgenler kesiyor... Yandaki bu mekânlarda, II.
Abdülhamid namaza duruyor... Cemaatin namaz kıldığı alt kata üstten ve bir kafesin arkasından bakan bu mekânlar bir bakıma hünkâr köşkü... Hani bir suikast yapılacaksa sultanın hangi tarafta olduğunu bilmek olası değil... Hamid, Hamidiye’de inceden inceye her şeyi düşünmüş!
Caminin içi alçıdan oymalı
dilimlerle, pencereleri örgülü demir parmaklıklarla, duvarları altın varak çerçevelere yerleştirilmiş hatlarla, levhalarla ve en önemlisi her tarafı elle işlenmiş motiflerle süslü... Ama
hünkâr köşkünde altın varak ağırlıklı bezemelerle tavan ve duvarlarda bir santimetrekare bile boş yer bırakılmamış...
II. Abdülhamid iyi bir marangoz... Adam kesmekten arta kalan boş zamanlarında tahta kesiyor... Hünkâr köşkündeki kafesin, nakışı
aratmayan tahta işlemelerinin II. Abdülhamid’in elinden çıktığı sanılıyor...
Olasıdır ki öteki süslemelerde de ustaları yönlendirmiştir...
Kubbenin mavi-lacivert karışımı zemininde parlayan altın yıldızlar kimin fikri; ustanın mı sultanın mı? Kim düşünmüşse hoş bir görüntü... İstanbul’un camilerinde belki başka kentlerin camilerinde
görülemeyecek bir manzara: Caminin kubbesi, gök kubbe olmuş...
Aynı yaldızlı yıldız motifleri mihrabın önündeki tavana da işlenmiş...
Dekorasyon İçin
Caminin kolonları, kubbenin iki yanına ikişer adet yerleştirilmiş... Kolonların taşıyıcı bir özelliği yok gibi... Dekoratif amaçlı... Cami, kolonsuz kalmasın diye konmuşa benziyor... Sekizgen... Dilimli bir kemerle birbirlerine bağlanmış... Uzmanına ya da Selçuk Batur’a göre kolonlar, oryantalist mimarinin çok sevilen Elhamra imgesine gönderme yapıyor...
Böylesine görkemli bir süslemenin ortasında durup hangi koşullarda yapıldığım düşününce...
O günün koşulları
Meşrutiyet devri başladığı gibi bitmiş...
istibdat dönemi çoktan başlamış... Ortalık hafiye kaynıyor...
Herkes birbirini gammazlıyor... Borç bini aşmış...
Ruslar, Yeşilköy’e kadar gelmiş... Romanya, Sırbistan, Karadağ bağımsızlığını ilan etmiş...
Girit, Yunanistan’a bağlanmak üzere isyan çıkarmış...
Kars, Ardahan ve Batum’u Ruslar almış...
Ingiltere Mısır’a, Fransa Tunus’a, Avusturya-Macaristan Bosna- Hersek’e girmiş...
Kıbrıs, Ingiltere’nin olmuş... Bulgaristan, Doğu Rumeli’yi ilhak etmiş...
Mithat Paşa boğdurulmuş...
Ve en önemlisi Düyun-i Umumiye-i Osmaniye Varidatı Muhassasa idaresi ya da kısaca Düyun-i Umumiye kurulmuş; OsmanlI’nın iç ve dış borçlarının tahsili için Avrupa devletleri ve Galata bankerleri hâzineye el koymuş...
II. Abdülhamid ise Yıldız
Sarayı’nda yıldızların altında kendi yalnızlığını yaşarken OsmanlI’nın son olacak “selatin camisi”nin ilk kez denenen kasnaklı kubbesine altın varakla yıldız yaptırıyor! Zevk meselesi!
Pencerelerle süslenmiş kasnağın üstündeki kubbe altın varak yıldızlarla bezeli...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi