Cumhuriyet 5
H
a
T;T»1*
j
:«;<«j;
l
» >
i
i
»
j
Turgut
Öza
alışkanlığım
T
urgut ö zal’m Yeniköy sırtla rındaki evi biraz Türk, büyük öl çüde de Japon dekoras yon anlayışına uygun düzenlenmiş. Sedef kak mak koltuk ve sehpala rın araşma Japon tahta oyma sanatının zarif ör nekleri sayılabilecek iç ki ve müzik dolapları yerleştirilmiş.Bunların ortasında Turgut Özal'la karşılıklı oturunca kendimi «Sho- gun» dizisinde gibi his settim. Ne yazık ki dizi film yayınlanırken Tur gut Özal yurtdışmda ol duğu için bizim kadar Japonca öğrenememişti. Bu yüzden konuşmamızı Türkçe yaptık.
Turgut özal ekonomi ve politika konuşmamak koşuluyla sütunumuza konuk olmayı kabul et mişti. Biz de söze Özal’ m «sıkı» rejiminden (ül keye değil, kendine uy guladığı) başladık.
— Turgut Bey Ameri ka’dan döndükten sonra sizi ilk kez görüyorum. Gerçekten büyük bir fark var. Çok zayıfla mışsınız. Kendinizi na • sil hissediyorsunuz şim di?
— Evet zayıfladık. Yüz on üç kilo geliyordum gitmeden önce.. Seksen beş, seksen altı kiloya indim. Daha seksene ka dar inmek lâzım. Dört -beş kiloyu yavaş yavaş vereceğiz. Aslında şu andaki kilom altmışlar - daki kiloma yakın. Yani yirmi iki sene önceki ha lime.. Bizim yapımız bi raz iri kemikli.. Boyum bir altmış yedi olduğu halde ben hayatımda hiç yetmiş beş — yetmiş al tı kilonun altına inme dim. Amerika'da da bak tıiar.. Yağ miktarı faz la çıkmadı.. Adale ke mik vesaire fazla..
— İnsan kendini nasıl hissediyor bu kadar za yıflayınca?..
— Hafifliyorsunuz.. Hareket kabiliyeti artı yor. İnsan şişmanken yerinden kalkmak iste miyor. Haliyle kalkma yınca da kilosu artıyor. Birbirine bağlı bunlar.
Sıkıntıdan
— Oysa siz Bakanlığı nız sırasında çok hare ketliydiniz. Devamlı kre di peşinde koşturuyor dunuz?
— O hareket başka... O zayıflatmıyor, şişman latıyor. Zaten sıkıntıdan şişmanladım sanıyorum. Yetmişdokuz senesi so nunda doksan üç — doksan dört kilo idik. İlk sene.. Seksen sene sinde On iki Eylül'e ge lene kadar en sıkıntılı devre... O devrede on iki kilo almışım
— Sıkıntı nasıl şiş manlatıyor?
— Düşünceler dolu ka fanızda. Bu sırada ne yediğinizi ne zaman ye diğinizi doğru mu yedi ğinizi farketmiyorsunuz. Yemek saatleri şaşıyor. Uzun süre yemiyorsu nuz. sonra ansızın bir şeyler geliyor. Bir yan dan iş, bir yandan sürat li yemek... işte bunlar... — Sayın Özal, uzun yıllar ülkenin ekonomi sini yönettiniz. Hazır pa ra lafı açılmışken ben sizin ekonomik durumu nuzu öğrenmek istiyo rum. Ekonomik durumu nuz İyi mi?
— Benim yetmiş bir senesinde devletten ayrı lıp Dünya Bankasına
geçmem.. Orada iki bu çuk sene kalmam.. Son ra özel sektörde çalıştı ğım yetmiş dokuz ara lığına kadar... Esas biri kimim bu devrelerde ol muştur. Devlette çalış tığım iki senede devle tin memur maaşı ile ge çinmem mümkün olmu yordu. Devlet maalesef iyi ücret veremiyor.
— İşin başında siz var dmız. Neden artırmadı
nız?
— Artırdık zaten. Bi zim devremizde memur maaşlarına ciddi artış lar getirildi. Ancak ye terli değil.. Bizde yeni girenle, otuz sene çalı şan memur arasında üç misli kadar fark vardı.. On-otuz bin lira gibi.. Halbuki komünist blok ta on beş mislidir. Bar
ti ülkelerinde yedi mis linden az değildir. Üst kademeyi doyuracak şey ler vermek lâzım.. Dev leti onlar yönetiyor.. Biz dört buçuk — beş
katına yükselttik. Altı- yedi katma yükseltmek lâzımdı. Olmadı... Ko lay değildir bu..
— Ekonomik durumu nuzu sormuştum,
— Ekonomik duru mum.. birikim im . Evim var.. Kendi evim bura sı. Bir evim daha var.. Yetmiş beş model «Chev rolet Nova» marka bir otomobilim var Bir de Renault..
— Para olarak... — Emekli maaşım... Üç ayda yüzeli! bin lira alıyorum şimdi.. Dışarı da da ufak tefek müşa virlik hizmetleri yapı yorum.. Ama devamlı değil bu İşler. Geçimi- mimi temin edecek ka dar...
— Gördüğüm kadarıy la ekonomik durumunuz iyi Turgut Bey birikmiş paranızı nasıl değerlen dirdiniz?.
— Bin dokuzyüz yet miş dokuz senesinde bir miktar param vardı. Bak tim enflasyon fevkalâde süratli gidiyor. Tasamı fumu gayrimenkula ya tırmayı uygun buldum. Gayrimenkul aldım. Baş ka türlü tasarrufu ko rumak mümkün değildi Biraz da altın aldım. Bir
miktar da emlâk.. Bir tane yazlık aldım me sela..
— Halbuki o sıralar da halkı paralarını ban kaya yatırmaya teşvik etmiyor muydunuz. Ken diniz buna uymamışsı nız..
— O zaman değil. Yet mis dokuzda daha ben gelmemiştim. Ben gel dikten sonra seksen so nuna kadar enflasyon devam etti. Seksen bir de beli kırıldı..
— Turgut Bey bugün İçin parası olan vatan daşlara ne tavsiye eder siniz?
— Aslında her koyun kendi bacağından asılır ama ben şu sırada altı nı riskli görüyorum. Spe külatif bir hadise. Üç se nelik devlet tahvilleri çıktı. Yüzde otuz üç — otuz dört faiz veriyor. Dedikleri gibi enflasyon yüzde yirmi civarında kalırsa —ki bu konuda biraz endişelerim var—
bu iyi bir yatırım gibi görünüyor.
— Peki Sayın Özal. parası olmayanlara ne tavsiye edersiniz. Sabır mı?
— Yok sabır değil.. Gayret tavsiye ediyorum Gayret ederlerse bunun karşılığını görürler ve arzu ettikleri şeylere kavuşurlar.
Kötü alışkanlık
— İzninizle özel yaşa mınıza gireceğim biraz. Bir ekonomist nasıl eğ lenir diye merak ediyo rum. Eğlence hayatınız nasıldır?
— Eğlence hayatım yok... işte gazetecilerle konuşma,. Dostlarla soh bet.. Gazinoya çok sey rek.. Ayda yılda bir... Si nemaya senelerdir git miyorum.
— Saytn özal şakayla karışık son sorum şuı Memleket ekonomisini idare etmek dışında kö tü alışkanlıklarınız var mı diye soracaktım.
— (Gülerek) yok.. Baş ka kötü alışkanlığım yok. Sigarayı bıraktık... İçki içmem zaten... Ku mar oynamam da —ku mar sayılmıyor— briç oynamaktan zevk alı rım
«Eğlence hayatım yok.. İşte gazetecilerle
konuşma... Dostlarla sohbet... Gazinoya çok
seyrek giderim... Ayda, yılda bir... Sinema
ya senelerdir gitmiyorum. Sigarayı bırak
tık... İçki içmem... Kumar oynamam ama
briç oynamaktan zevk alırım.»
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi