• Sonuç bulunamadı

Hayatını adım adım izlerken:Mustafa Kemal örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hayatını adım adım izlerken:Mustafa Kemal örneği"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

N C U M A ü-32 1 0 ü: K A S I M at 1 9 5 0 Y ı l :

3405

«EĞRİYE EĞRİ DOĞRUYA DOĞRU»

Fiyatı : 10 Kuruş

Hayatım sigorta ettirmekle

yalnız kendini değil, aileni

ve memleketini de düşünmüş

olursun.

İli matem

günümüz

fil evvel kaybettiğimiz büyük Ata*yı saygı ile anıyoruz

VMM««» UVU1UV1Vİ1J b Uaildl/lıUJlJU” ruz. T enkidli bir gözle onun bütün kusur, ifrat ve taassupla­ rını da görüyoruz v e ifade edi­ yoruz. M uayyen sahalarda sür­ atle netice almak için diğer sa­ halarda ne kadar b ü yü k bedel­ ler ödediğim izin farkındayız. Fakat bu kusurları, hatâları, ifratları ne kadar a cık lı v e za­ rarlı bulursak bulalım , hizmet hanesi o kadar kabarıktır k i bü­ tün bir m illet A tatürk’ e karşı kendini tükenmez b ir şükranla b orçlu bilm ekte haz d u yu yor ve onu her zaman için b ir rehber v e mürşit diye kabu l ediyor.

Bu m ürşitlikten maksat, y e ­ ni vaziyetler karşısında kendi akıl ve idrâkim izi kullanmak­ tan v e zamanın icabına göre müstakil kararlar vermekten vazgeçmemiz ve onun sözleriy­ le körkörüne âmil olm amız de­ ğildir. B u yola gidilecek olursa Atatürk’ ün asıl gaye bildiği akıl v e ilim hâkimiyeti feda e- dilmiş olur. Maksat, A tatürk’ ün başarı ile tatbik ettiği bazı m ü­ cerrep prensipleri b ir pusla di­ ye kullanm ak, yolum uzu şaşır­ m ak tehlikesini b öy lece önle­ mektir. A tatürk’ ün değişmez b ir kıym et arzeden emaneti iş­ te bu prensiplerdir.

Emanet teşkil eden prensip­ leri şöylece ifade edebiliriz:

1 — Cum uhriyet ideali (B u­ nun mânası, irsi hüküm darlığa ve şahsi tahakküme karşı m il­ letin Cumhuriyet, demokrasi ve hürriyet şeklinde kalkanla­ ra sahip olmasıdır. Cum huriyet adını verdiğim iz idare T ürkiye- de ancak zahirî bir şekil tar­ zında başlamış ve bir müddet saltanatın bütün zihniyet v e u- sulleri m askeli b ir şekilde de­ va m etmiştir. F akat bunun başka türlü olmasına zaten ih­ timal yoktu. Tohum un mahsul vermesi için zamana ihtiyaç vardı. Ç o k şükür tarihî ölçü ile kısa bir zaman içinde Cumhu­ riyet, demokrasi v e hürriyet T ürkiyede bir kuru şekil halin­ den çıkm ış, m illet bunların ni­ metlerinden istifade etmeğe

başlamıştır.)

2 — M illi misak siyaseti (M il­ letimizi m aceraya karşı koru- yan ve milli enerjilerimizin ya­ pıcı sabalara şevkini an’ ane haline koyan b u siyaset; A ta­ türk’ ün eserinin en kıym etli bir kısm ıdır. Bugüne kadar m il leti felâketlerden k oruduğu

gî-(D evam ı: Sa, 3. Sü.

4

de)

A t a t d a i r

B a p r ’ın

m e s a j ı

Atatürk'ün 12 senelik hicra­ nı, bugün artan hürmet duy­ gularımızla beraber kalbi­

mizde yaşamaktadır.

Ankara, 9 (A .A .) — Cumhur­ başkanı Celâl Bayar, Atatürk’ün Ölüm yıldönümü vesilesiyle ken­ disinden ihtisaslarım isteyen Millî Türk Talebe Birliğine, muh telif gazete ve mecmualara aşa­ ğıdaki mesajın bildirilmesine Anadolu ajansını memur etmiş­ lerdir:

«— Birkaç defa tekrarladım. Sevgili Atatürk için benden «lıâ. tıra» istenildiği zaman âdeta mü­ fekkiremin durduğunu hisseder, bu azametli varlık karşısında ne söylemek lâzım geleceğini tayin etmekte büyük miişküiâta uğra­ rım.

Düşünürüm:

Bu dâhi askerin zaferlerinden misal mi vereyim?

Bu büyük devlet adamının, ye­ ni bir devlet kurmaktaki kudre­ tini mi izah edeyim?

Bu emsalsiz diplomatın, siyasî kaide haline gelen vecizelerin- den, «Milli Misak» ından mı bah­ sedeyim?

Asil muhitinde bulunan mesaî lışnıa

Seninçîn yas tutuyor bulutlarile gökler

V e yapılar yarıya inmiş bayraklariyle.

İri göz yaşlarile ağlamakta insanlar

V e dallar tane tane düşen yapraklarıyla

Bekçindır başucunda, şehirler kalemleri

Ordular süngüleri, köyler

oraklariyle.

Şimdi dolan bir gözdür sis içinde her kıyı

Hasretinden yanıyor bozkır çoraklariyle.

Yırttı bayramlığını en hevesli çocuklar

Gelinler göz yaşını sildi duvakla riyle

Geçenler değil sade başı silindirliler.

Geçiyorlar köylüler yalın ayaklar iyle.

BEHÇET KEM ÂL Ç A Ğ LA R

kinlerini mi anlatayım?

Memleket meselelerini ele alış tarzını ve bü yoldaki örnek fe ­ dakârlıklarını mı nakledeyim?

Arkadaşlık hayatına ait İnsanî duygularını, vefasını mı öveyim?

Ve nihayet, cihanı hayrete dü­ şüren İçtimaî inkılâplarını ıııı tafsil edeyim?

İşte bütün bunlar, benim için birer umman halini alır, bu hari­ ka Türkün hayatını her cephe­ sinde bahis konusu etmek, o um­ ulanları aşmak kadar zorlaşır.

Fakat burada, kendisini, kıs­ men olsun, bizzat kendisinden dinleyebiliriz:

«Hürriyet ve istiklâl benîm karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mevrusatmdan olan aşkı - istik­ lâl ile meftur bir adamım., ■

Bence bir millette şerefin, lıay siyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutla­ ka o devletin hürriyet ve istik­ lâline sahip olması ile kaimdir.

Ben şahsen, bu saydığını evsa­ fa çok ehemmiyet veririm, bu evsafın kendimde mevcudiyetini iddia edebilmek için milletin de ayni evsaf ile muttasıf olmasını şartı - esasi bilirim.

Ben yaşayabilmek için mutla­ ka müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu. sebeple m illî. is­ tiklâl bence bir hayat meselesi­ dir.»

Ata türkün bu sözlerini, en bü­ yük eseri olarak tebcil ettiği Büyük Millet Meclisinin birinci yıldönümü münasebetiyle işitmiş bulunuyoruz. O Meclis ki ruhun­ da «hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir» düsturu mündemiç­ tir.

Aradan birkaç sene geçiyor. Bu büyük adam, müstevli kuvve­ ti «vatanın lıarimi ismetinde» boğduktan sonra başındaki zafer iklili ile Ankaraya döndüğü va­ kit, bazı kimselerin «Halifemiz olunuz, sultanımız olunuz.» tek­ liflerine arka çevirmesini biliyor, bütün şerefi müstakil milletinin imtiyazsız evlâdı kalmakta bulu­ yor.

Atatürkün 12 senelik hicranı, hergtin artan' hürmet duyguları­ mızla beraber kalbimizde yaşa­ maktadır. Emanetlerini mukad­ des vedia halinde muhafaza et­ meği, eserlerini çok sevdiği mil­ letinin iradesiyle tekâmül ettir­ meği vazife biliyoruz.

Tanrı rahmet eylesin.» Celâl Bayar

(2)

t

CEfM/frf

BUGÜN

^TARİHE GÖRE

(iktibas vb târcum* hakkı tnakfuzaur.j

Kahramanın talebelik

hayatı

12 yıl evvel bugün, 10 kasım 1938 de Atatürkümüz Ölmüş­ tü. İnsanlık tarihinin mümtaz siması, Türkiye Cumhuriyeti- nın bânisi büyük Mustafa Kemalin hayatını, hattâ hayatının ana hatlarını bu küçük sütunun içine sığdırmağa İmkân yok­ tur. Bugün onun mektep sıralarında geçen yıllarından birkaç çizgi vermeğe çalışacağım. Atatürkiin asıl adı Mustafadır. 1881 de Selânikte doğmuştur. Babası Rüsumat dairesi me­ murluğundan ayrılarak kereste ticareti ile iştigal eden Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanımdır. Babasını küçük yaşta kaybeden yetim Mustafayı büyüten annesidir. İlk tahsilini ye­ ni açılan «Şemsi Efendi mektebi» nde yaptı. Sonra Mülkiye Rüştiyesine girdi. Fakat buradaki tahsili pek kısadır Sınıfta bir arkadaşı ile kavga ettiğinden hocası, üzerine sopa ile yü­ rüyünce mektepten ayrılmıştır. Zübeyde Hanım oğlunu başka bir mektebe vermek istiyordu, Mustafa ise asker olmağı ak­ lına koymuştu. Kimseye haber vermeden Askeri Rüştiyenin kabul imtihanına girerek kazandı. Ateşli zekâsı ve kabiliyeti sayesinde arkadaşları arasında temayüz etti. Bilhassa riyazi­ yesi pek iyi idi. Bir gün hocası yüzbaşı Mustafa Efendi;

— Oğlum dedi, senin de adm Mustafa, benim de. Bu böyle olmıyacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra se- nin adm Mustafa Kemal olsun.

İşte Türk tarihine şeref verecek olan yetim Mustafanın adı böylece Mustafa Kemal oldu.

Rüştiye tahsilini muvaffakiyetle tamamladı. 1895 de Ma­ nastır Askeri İdadisine kaydedildi. Fakat fransızcası zayıftı. Hocasının ihtarlarına maruz kalmamak için sıla zamanında gizlice Frerler mektebinin hususi sınıflarına defam ederek fransızcayı ilerletti. Manastır Asker! İdadisini bitirdikten son­ ra İstanbula geldi. 13 mart 1889 da Harbiye mektebine gir­ di. İlk olarak Namık Kemalin eserlerini burada okudu. Şu iki mısra dilinden düşmedi.

Felek her türlü esbabı cefasın toplasın gelsin. Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetden. Artık Mustafa Kemalin hayatında yeni bir devre başla­ mıştı. 1901 de mülâzîmisanî olarak Harbiyeyi bitirdi. Erkâm- haıbîye sınıflarına ayrıldı. İyi konuşuyor, güzel yazıyordu. Askerlik bilgisi de inkişaf ediyordu. Devrin padişahı İkinci Abdülhamidin memleketi nasıl bir istibdat altında ezdiğini anlamıştı. Bunu birkaç arkadaşı ile beraber mevcudu binleri aşan Harbiyedeki talebelere de anlatmak istiyordu. E l yazısı ile birkaç gazete çıkarmak karannı verdiler. Bir gün Mekâtib müfettişi İsmail Paşanın saraya şikâyeti üzerine sırmalı kafi­ yeler sınıfı bastılar. Bu arada Mustafa Kemalin de sırasını ka. nştırdılar. Müsvedde defterinden yırtılmış san renkli bir kâ- ğıtta Namık Kemalin bir şiirinin iki mısraını buldular:

Biz ol ulvi nihadamzkim meydanı hamiyetde Bize hâki mezar ehven gelir hâki mezelletken, Mektep müdürü A li Rıza Paşa namuslu bir adamdı. Ken­ di vaziyetini de tehlikede görerek meseleyi kapattı. Mustafa Kemal artık minilenmişti. Gene bir gün A li Rıza Paşanın sı- nıflan gezerken Veteriner şubesinde el yazması gazeteyi dol­ dururken sınıfa girdi. Yazılardan birinin başlığı şöyle İdi: «Bu m illet bir gün ayağa kalkacaktır!» A lî Kışa Paşa bu ya­ zıyı görmemezlikten g e ld i Ufak bir ceza vermekle iktifa etti. Mustafa Kemal 1 ocak 1905 de erkânıharp yüzbaşısı ola­ rak mektepten çıktı. Bu hâdiseden on beş yıl kadar sonra el

yazısı gazeteye yazdığı taşlığı hakösa^ yaptı. 19 mayın 1919 da

Samsuna çıkarak Türk milletini ayağa kaldırdı, Nur İçinde

yatsın,

FERİDUN FAZIL TÜLBENTÇİ

V A T A N

{HAYATİNİ ABIM ABİM İZLERKEN

Haberleri

Almanya

ticareti

Amerikalı turist olarak

memleketimize gelecekler

1951 yılı yaz aylarında 15-20 kişilik gruplar halinde ;çok sa­ yıda Amerikalı öğretmenin mem lekelimizi ziyaret edeceği öğre­ nilmiştir. Bû turistlerin, yurdun her tarafını görebilmeleri „ için Deniz ve Demiryollarında husu­ sî tenzilât yapılacaktır.

Diğer taraftan önümüzdeki Aralık ayında Fransa ve Yuna- nistandan memleketimize çok sayıda turist geleceği haber a- lmmıştır.

Tepebaşı gazinosu hakkında

takibat

Tepebaşında, Dram tiyatrosu arkasındaki içkili gazinonun ta­ rifesini tasdik ettirmeden, müş­ teriden lüks tarife ücreti aldığı, belediye teftiş kurulu tarafından yapılan tahkikat sonunda anlaşıl, mış, bu hususta tanzim edilen ra­ por, gereği yapılmak üzere Bey­ oğlu kaymakamlığına gönderil­ miştir. Beyoğlu kaymakamlığı, müessese sahibine, tarifesi daimî encümence tasdik olunmadan 3 üncü sınıf üzerinden çalışabile­ ceğini tebliğ halde, gazino lüks tarife tatbikinde ısrar etmiştir.

ağıtacakfı, fakat bu sükûnet zun sürmedi.

Bar kapısının iki kanadı bir en açıldı. Vapurun bag kama- otu cid d î b ir tavırla içeriye irdi. H eyecanlı b ir sesle şu izleri söyledi:

— Rica ederim, korkmayınız, akın kalınız. Tehlike yoktur, fa- at can kurtaran kemerlerini ta- ıp hemen güverteye gelmeniz zmı... Herkes kendisine ayrılan irde duracak ve oradan sandal- ıra binecektir. Tekrar ediyo- ım: Telâş etmeyiniz. Bu bir ih- yat tedbirinden başka bir şey ığildir.

Herkes telâşla soruyordu: — Ne oldu? Ne var?

Baş kamarot cevap vermeden paklaştı.

Mrs, Brüt endişeli bir tavırla îan’a:

— Gidip ne olduğunu anlasak, :di.

— Hayır, vakit kaybetmemek zım... Bu emri verdiklerine ğö- ı vaziyet mühimdir. Kamarotun nülerini yerine getirmek icap liyoı*. Biraz sonra güvertede

bu-Baştan gazetesi sahiplerinin

duruşması

Memleket menfaatlerine aykırı neşriyat yaptıkları iddiasiyle 2 nci ağırceza mahkemesine veri­ len, Baştan gazetesi sahibi Mus­ tafa Sami Büyükalp İle, suç teş­ kil eden yazılan yazdığı iddia olunan Aziz Nesinin duruşması­ na dün devam olunmuştur.

Alenî olarak yapılan duruş­ mada sanıklardan Mustafa Sa­ mi, 'yazıların suç teşkil etmedi­ ğini, Aziz Nesin ise kendisinin yazmadığını söylemiştir.

Ayrıca, Mehmet Bozışık is­ mindeki komünistlikten sanık gencin duruşmasına 1 inci ağır cezada devam olunmuştur.

Mensucat ve Örme İşçileri

Sendikası Yönetim Kurula

Faaliyete geçen Mensucat ve örme sanayii işçileri sendika­ sının yönetim kurulu ve vazife- darlar seçimi neticesinde, üye­ lerden Haşan Tufan başkanlığa; Mustafa Ünal ve Yusuf Oğur başvekilliklerine; Süleyman Işıl- başkanvekilliklerine: Süleyman I şıldar, veznedarlığa Muzaffer Candaş, saymanlığa; Şaban Y ıl­ dız da sekreterliğe getirilmişler­ dir.

İngiliz kadın sarardı ve ye­ rinden kalktı. Jean bir kapıdan

girdi, öbür kapıdan çıktı. Jean koridordan geçerken Do- Iores’in kapısını vurdu. Fakat i- çeriden kimse cevap vermedi. Ka pıyı açmağa çalıştı. Fakat aça­ madı, «Kapıyı kilitlemiş, her hal­ de kamaradan çıkmış olacak. Belki de güvertededir» diye dü­ şünerek kendi kamarasına koş­ tu.

. ★

İçeriye girer girmez kapıyı ki­ litledi. Biraz evvelki telâşından eser kalmamıştı. Bir an olduğu yerde hareketsiz durdu, gözlerini kapadı ve kendi kendine şu söz­ leri mırıldandı: «Ne olursa ol­ sun böylesi daha İyi..»

Bundan sonra yatağın altında duran büyük bir deri bavulu çı­ kardı, kapağım açtı. İçindeki ça­ maşırları, elbiseleri ve diğer eş­ yasını altüst etti. Bunların ara­ sında duran bir paketi açtı. Pa­ kette kaim yürüyüş pabuçları vardı. Bunların içinden mukav­ va kaplı b ü kitap çıkardı. Bu, İs­ panyolca bir lügat kitabı idî. Ki­ tabı açtı, 650 inci sayfayı buldu

Almaıı ticaret ataşesi bütün mahsullerinize talibiz ve her türlü ithalâtınızı en müsait

şekilde karşılarız, diyor

Hâlen Batı Almanyada Frank­ furt şehrinde yapılmakta olan Türkiye - Almanya ticaret mü­ zakerelerinin yakında çok. müsa­ it bir şekilde neticeleneceği, şehrimiz iktisadi mahfillerine gelen haberlerden anlaşılmakta­ dır .

Federal Almanyamn yeni ti­ caret ataşesi olarak bir müddet evvel şehrimize gelmiş bulunan Herr Rensonnet, Türkiye - A l­ manya ticarî münasebetleri ve Alman dış ticaretinin Alman ik­ tisadiyatındaki mühim rolü hak­ kında dün kendisiyle görüşen bir arkadaşımızın sorduğu muh­ telif sualleri ezcümle şöyle ce­ vaplandırmıştır:

— -Almanya - Türkiye ticaret müzakereleri birkaç gündenberi Frankfurtta tekrar başlamış bu­ lunuyor. Kontenjan listelerinin tanzimi işi kalmıştır ki bu da bittikten sonra mukavele der­ hal imzalanacaktır, f j î e r iki ta­ rafın iktisadi menfaatleri dc bunu icap ettirmektedir, kanaa tindeyim.

Her iki tarafın birbirinden a- lacağı malları, hazırlanmakta o- lan kontenjan listeleri tesbit e- deceği için bu hususta şimdiden kat’î bir şey söylenemez.

Federal Almanya için dış ti­ caretin çok mühim bir rol oy­ nadığı bir vakıadır. Zira nüfu­ sumuzun muhtaç olduğu gıda maddelerinin yarısından fazlası­

nı dış ticaret yolu ile temin et­ mekteyiz. Unutmayınız ki Batı Almanya bugün 45 milyon nü­ fusu ile büyük bir memlekettir ve oldukça dar bir sahaya sıkış­ mıştır. İhtiyaçlarımızın temini için ise verebileceğimiz tek kar­ şılık, işgücüdür. İşte bundan do­ layı, dış ticaret, Almanya için ıfcir bayat meselesidir.

Batı Almanyamn yeni ticaret ataşesi, Türkiye - Almanya ti caretinin müstakbel inkişafı mev zuunda da şunları söylemiştir:

— Alman - Tiirk ticari müna­ sebetlerindeki rakamları Şrikik edince, Türkiye ile yapılan mal alış verişinin vasat bir ehemmi­ yet arzettiği ilk nazarda zanne- dilebilir. Fakat her iki memle­ ket iktisadiyatının mesut bir §e- kilde^birbirinî tamamlaması ha­ kikati, istikbaldeki yeni yeni in­ kişafları şimdiden sınırlandır­ manın doğru olamıyaeağım ve bunun aksini beklemenin daha doğru oİaeağım iimid ettirmek­ tedir.

Şunu da ilâve edeyim ki, Al­ manya, Türkiyenin her türlü zi­ raat ve yer altı mahsullerine taliptir ve memleketlerin bütün ithalâtını da en müsait şekilde karşılamağa hazırdır.

Vali Büyükadalılarm

dertlerini dinledi

Vali ve Belediye Reisi dün Eüyükadaya giderek halkın dert lerini ve dileklerini dinlemiş­ tir. Büyükadalılar Valiye, ek­ meklerin bozukluğundan şikâyet etmişler, su derdinin hallini, doktor vizite ücretlerinin muay­ yen bir hadde indirilmesini, u- mumî bir helâ yapılmasını, rıh­ tımın parmaklıkla çevrilmesini, çöplerin motörle açıklara atıl­ masını istemişlerdir.

Mustafa Kemal örneği

(Cehaleti ve taassubu ko. r layca avlamak hırsının, sı. j yasî didişmelerle atışmala­ rın fena akıbetlerinden bî- | ri de, kurtarıcı ve kurucu Mustafa Kemal’in, her ve­ sile ile anılmasına rağmen, hizmetlerinin küçümsenmiş olmasıdır!

Mustafa Kemali nankör inkârlarla mesnetsiz me- dihlerin içinden çekip çı­ karmak sırası gelmiştir. O, ne inkâr balçığı ile sıvana­ cak bir eyreti parıltı, ne nıedih mübalâğalarına muh taç bir yalancı şöhrettir. İnsan, bu mütearifeierl söy lemeye utanıyor amma ne çare ki ihtiyaç var!)

YAZAN :

"

-

--Turgut Hagrettinli

ânî Mustafa Kemal İçin: Yaşadı, yarattı, emanet etti ve gitti diyebiliriz; Eser, Mustafa Kemal’in, hayatı ise e- bediyete kadar devam edecek ve bütün bir Türk tarihi onu yazacak...

Halk kadını Zübeyde Hanım­ la rüsumat memuru A li Rıza Efendinin oğlu Mustafa Kemal, bir halk çocuğudur. Yamama bir zümrenin değil, tam halkın bağrından koptu. Vatan topra­ ğında yalınayak gezindi. Hal­ kın dertleri ve meseleleri kü­ çük yaştan içine sinmiş, ilikle­ rine işlemişti; İlkmektepte bü­ tün zekâsına ve gayretine rağ­ men, iltimaslı olmadığı için, bir «Kaymak Hafız» dan dayak yi­ yor ve bütün kaymak hafızlar­ dan milleti kurtarmayı kendi de farketmeden aklına koymuş bulunuyordu. Küçük yaşta ye­ tim düştü, demek ki bir şahsın çocuğu olmaktan çıktı, bütün bir milletin oldu ve sonra m il. letin Ata’sı olmayı hak etti. Köydeki dayısının bakla tarla­ sında kara kargaları kovalayan çocuk, bütün milletin maddî ve mânevi mahsullerine musallat kara kuvveti kovalayıp sürme­ yi, o yaştan âdet edinmiş de­ mekti!

Rüştiyede bir muallimin «Mustafa» isminin yânına kat­ tığı «Kemal® adı, sonra bütün bir milletin inanını ateşliyen bir meşale, dâvasını temsil e* den bir bayrak ve bütün maz- lûnı milletlerin fısıldayacağı bir parola oldu,

Harbîyeli Mustafa Kemal, memleket meselelerini düşün­ meye, milletin ıstıraplarına e- ğilmeye başlamıştı. Ruhunun isyanlarım dile getirip başka­ larına da telkin ederken öyle

güzel ve haklı idi ki en bayağı ruhlularla en vesveseliler bile onu curnal etmiye kıyamıyor- lardı.

11 İkincikânun 1905 te Harp Akademisinden diploma aldı. Arkadaşlarile bir apattıman katında zaman zaman buluşup gizli bir teşkilât halinde çalış­ tığını haber alan mabeyn, onu Şama sürgün etti. Mustafa Ke­ mal, fikrini bırakıp gidenler­ den değildi. Her badireden bi­ raz daha bilenip hızlanarak çık­ masını biliyordu. Şamda Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu, Oradan Selâniğe kaçtı. Selânik­ te bu cemiyetin bir şubesini aç­ tı. «İttihat ve Terakki» nin bir çekirdeği de budur. Sonradan ulvî maksatları kaybolmaya yüz tutmuş, meydanı gündelik hırs­ lar ve kaygılar kaplamış gören Mustafa Kemal, siyasetten elini eteğini çekip orduya döndü. 31 Mart vakası ile irticaın yeni­ den ortalığa hâkim olduğunu görünce, vatanın bu en büyük düşmanını olduğu yerde boğ­ mak için İstanbul üzerine yürü­ meyi ilk düşünen ve «Hareket Ordusu» adını ilk bulan o oldu.

İmparatorluk göçüyor, fakat kendini, imparatorluğun değil, vatanın ve milletin hizmetinde gören bir adam, bütün bu bâ- direleriıı ortasında alnı ak, ba­ şı dik, mâtem dövünmelerde değil, uyarma seslenişleri ile ayakta kalıyordu. Bütün çözü­ lüşlerin ortasında; iyiyi, güzeli ve doğruyu gören O. bir kere daha cüretli ve isabetli sesleni­ yor; dinletmiye çabalıyor ve daha sonra, daha fecî bir çökü­ şün imdadına yetişmek için cepheden cepheye, şehirden şe. hire, cemiyetten cemiyete ko­ şup duruyor: Hareket ordusu­ nun'erkânı harbiye reisi, A r­ navutluk isyanını bastıranların başı; Trablusgarptaki Tobruk muharebesinin galibi; Edirneyî geriye alan «Balırisefit Kuvayı Mürettebiyesi» nin kumandanı; Sofyadan, Balkan merkezlerin­ den ve nihayet Alman ordusu­ nun içinden, Harbıumumî’nin ilk günlerinde, son günlerinde­ ki âkıbetî haykırıp baştakileri uyanmıya davet eden ataşemi- liter, hep O’dur.

Mektepten çıkar çıkmaz mil- 3et hizmetlerinin en çetinine aşk ve şevkle sarılışı, gittiği her yerde kendine candan bağlı bir

muhit kurabilişi, inandığını per­ vasız ileri süren açık konuş­ ması, hiç bir nikbettetı yılmıyan gençlik hayatı ile Mustafa Ke­ mal, dünya gençliğine örnek gösterilecek bir büyük adam­ dır. Ondan evvel bize faziletin ve vatanperverliğin örneği diye gösterilen kimselerde arayıp inceledikçe bulduğumuz kusur­ lardan Mustafa Kemal’in genç­ liğinde eser yoktur. Onun fa. zileti, tehditlerden, tehlikeler­ den filân ürküp sinerek bir kö­ şeye çekilen ucuz ve pasif bir fazilet değildir. Kendisini, mil­ let ve vatan uğrunda, tehlike­ den tehlikeye göz kırpmadan fırlatan, her defasında tam za­ manında davranıp, vatanın bir parçasını olsun yangından çe­ kip çıkâfan, milletin bir parça, sim olsun bozgundan kurtaran; bütün ateşlerle batakların için­ den gözleri ışıklı ve alnı ak çı­ kabilen fazilet! Genç Mustafa Kemal’in fazileti; sen bize ör­ neksin!

Müstesna meziyetlerini, o za­ mana kadar, görmezlikten ge­ len gözlere sokarcasıııa bir da­ ha, b ir daha öne sürebilmiş Mustafa Kemal, Umumî Harbin kendisi gibi büyüklere ihtiyaç gösteren günlerinde, ancak is­ mi var cismi yok bir fırkaya kumandan tayin edilerek Te- kirdağma gönderiliyor. Ne bu âkıbetten dolayı yılmış, ne bu kadirbiltnezlikten dolayı küs- m üştür§ biliyor ki: nankörlük eden, kendisine hizmete borçlu olduğumuz m illet değil, millî mukadderatı bugün için nasıl olmuşsa ellerinde tutan biçare­ lerdir. Hemep harekete geçiyor, 19 uncu fırkayı derleyip toplu­ yor ve düşman «A rıburnusV a asker çıkarırken kendi sağduyu su ile harekete geçiyor, düşma­ nı püskürtüyor. O’nu askerle­ rinin önünde bir destan kahra­ manı gibi dövüşürken, şehade- (e götürecek olan mermi par­ çası, saatini parçalamakla kalı­ yor. Böylelikle, bütün iltimas­ lıların atasından sıyrılarak, bü­ tün zorluklarla zorbalıkların

hepsini yenmiş olarak, daha mektepten çıkışının onuncu yı­ lında bir büyük kumandan diye bütün dünyaca tammış bulunu- yor.

Umumi Harbin birbirini ko- valıyan müthiş hezimetleri için­ de; O. yine kâh Bitlisi yahut Muş’u Ruslardan geri alarak, kâh çöllerde kaçışan orduları derleyip toplıyarak, yer yer ba­ şımıza yıkılan ve nihayet büs- bütün çöken imparatorluğun i- çinde; yine tek başına ayakta, tek başına tetikte..

Herkes, inanını, umudunu hattâ benliğini kaybetmiş. O, Şişlideki evinde, büyük mille­ tinin yarınına bel bağlıyabile- cek insan arıyor. Kararlarım veren, temaslarım yapan Mus­ tafa Kemal, kolayım bulmuş, İstanbulu bırakıyor, bir harap vapurla Anadoluya can atıyor. Bu can atış, bütün bir ülkeye can vermek içindir. Nihayet, o güne kadar kazandığı bütün rüt belerden ve unvanlardan bir hamlede silkiniyor; sarayın sır­ malarım omuzlarından bir toı silker gibi atıyor. Her Türk gen­ ci, her işe başlayışta bu ferağa ti göstermeyi, hırsın ve men­ faatin sırmalarım ruhunun o- muzlarından silkip atmayı yal- nız aşk ve imanla harekete geç­ meyi şiar edindiği zaman karın­ ca kaderince bir Mustafa Ke­ mal olmayı hak edecektir. O gün sade bir Türk vatandaşı olan Mustafa Kemali, sırası ile Heyeti Temsiliye Reisi, Büyük Millet Meclisi Reisi, Başkuman dan ve Cumhurbaşkanı görüyo­ ruz. Yeryüzünde hiç bir kimse, biç bir unvanı Mustafa Kemal kadar alnının teri ile haketmiş değildir. Bir yurda baş olmak için o yurt haritasını kam ile ve dehası ile yeniden çizmek, bîr millete baş olmak için o milleti yeniden yuğurmak ve yüceltmek, bir cumhuriyete baş olmak için o cumhuriyeti bü­ tün müesseseler! ile yeniden kurmak ve geliştirmek. Bu, Mustafa Kemal’den başka kime nasip olmuş bir mazhariyettir? Elbette her zaman bu kadar bü yüğü değil, fakat hep bu kadar zevklisi ve hakedilmişi, O’nu örnek alabilecek her Türk gen­ ci için her zaman...

t.E.T.T. şoför ve vatmanları­

nın rnhî muayeneleri

Î.E.T.T. idaresinin şoför ve vatmanlarının psiko-teknik mu­ ayenelerini yapmak üzere, sinir ve akıl hastalıkları mütehassısı Dr. Erdoğan Noyan vazifelen- diriimiştir. Dr. Erdoğan tecrübi ruhiyat laboratuarlarında tet­ kiklerde bulunmak üzere, İ.E. T.T. umum müdürlüğü tarafın­ dan Parise gönderilecektir.

Oku! aile birlikleri yeniden

programlaştınlacak

Mekteplerdeki Okul-Aile bir­ liklerinin yeniden programlaştı- rılmaları hakkında Millî Eğitim Bakanlığınca bazı kararlara, va­ rıldığı öğrenilmiştir.

Ayrıca zengin mıntakalarda bulunan okul-aile birliklerinin uhdelerinde bulunan ve sarfe- demedikleri paralar İçin de bir kombinezon hazırlanacağı söylen mektedir.

i Teknik Üniversite kuruluna

seçilecek doçentler

Teknik Üniversite Makine Fa­ kültesinden profesörler kumluna seçilen doçentlerin bir kısım profesörler tarafından kurala kabul edilmemeleri dolayısiyle husule gelen ihtilâfın profesör­ ler kurulu tarafından tetkik e- dileciğini ve bundan sonra bîr karara varılacağını yazmıştık.

Öğrendiğimize göre yarın öğ­ leden sonra toplanacak olan ku­ rul bu hususta bir karara vara­ caktır.

Diğer taraftan hâdisenin p ro ­ fesörler kuruluna aksetmesine rağmen alınacak neticenin şim­ diden kurula seçilen doçentin aleyhine olacağı ve kurulun se­ çimlerin yeniden yapılması hak kında bir karar vereceği-söylen­ mektedir.

Ç ala

Kalem-Kızıl Çin çıkmazda

f L ^ m l Çin, Güvenlik kon»

şeyinde, siyasi bakım­ dan güç bir duruma düşürüldü. Gerçekten de Güvenlik konseyi- nin, Kore harbine müdahalesi se­ beplerini konsey huzurunda mü­ dafaaya davet etmesi belki de, belki değil de herhalde, Çinin hesaba almadığı bir şeydi.

Kızıl Çin, kuzey Koredeki har­ bin hudutlarım tehlikeye düşür­ düğü için Kore harbine müdaha­ le ettiği iddiasında bulunuyor, radyosu da Amerika aleyhinde küfürler savurup duruyordu.

Şimdi, kızıl Çin ya konseyin huzuruna çıkarak iddiasını tek­ rarlayacaktır; yahut da konseyin davetini kabul etmiyecektir. İd­ diasını tekrarladığı takdirde ken dişine lnidutlarnun masun tutu­ lacağına dair teminat verilecek­ tir. Bu teminat karşısında, ya Koreye müdahaleden vazgeçecek ve yahut da müdahaleye devam edecektir. Konseyin huzuruna

çıkmak davetini kabul etmediği veya çıkıp da teminata rağmen müdahalede devam ettiği takdir­ de Güvenlik konseyince «müteca­ viz» sayılacaktır. Bir kere «müte caviz» sayıldı mı, Birleşmiş Mil­ letler Kore meselesinde olduğu gibi gerekli tedbirleri almağa hak kazanacaktır,

Şu halde, kızıl Çiu, bir çıkma­ za girmiş bulunmaktadır. Bu du­ rumda öyle umulur kİ «müteca­ viz» damgasını yemektense Kore­ ye müdahaleden vazgeçmeği da- ha hesaplı bulacaktır. Nitekim, Güvenlik konseyinin kararından sonra Kızıl Çin radyosunun Ame rika aleyhindeki küfürleri bir­ denbire kesivermesi buna alâmet sayılabilir.

ON KELİMEYLE Ziraata elverişli olduğu halde faydalanmadığımız topraklarımız 40.000.000 dönümmüş,,.

Ne duruyoruz?!...

TATLISERT

görüştü

Vali ve Belediye Reisi, İ.Ü. Talebe Birliği lokaline giderek talebelerle görüşmüştür. Bu top Iantıda, Fakültelerin talebe bir­ likleri başkanları da hazır bu­ lunmuştur.

Talebeler, bu konuşma esna, sında, bilhassa üniversite sitesi fikrinin bir an evvel tatbik sa­ hasına konulması düeği üzerin­ de durmuşlardır. Ayrıca, paso işinin hallini halk otobüslerinde de tenzilâtlı sayahat imkânları- nıa teminini, üniversite birliği için bir lokal inşasını istemiş­ lerdir.

TAKVİM ^

10 K A S IM 1950 c U M A A Y 11— GÜN 30— K A S IM 3 RUM İ 1336 — EKİM 23 H İC R İ 1370 — Muharrem 29 Vasati Ezauî S A B A H 6.42 1.46 ÖĞ LE 11.58 7.02 İK İN D İ • 14.39 9.43 A K Ş A M 16.56 12.00 Y A T S I 18.30 1.34 İM S A K 5.01 12.04

Gazetemize gönderilen Fazı Vö re* simler basılsın

edilmez.

basılmasın iade

DENİZLERİN-ESRARLI K A D IN I,

..

tytymALFRED N\ACHAI?D*(koî?,m=REmN A.E

ve kopardı. Sonra bu sayfayı kü­ çücük parçalar halinde yırttı. Pencereyi açıp atacağı sırada vazgeçti. Kâğıt parçalarım tuva let masasının musluğunun içine koydu ve bir kibrit yaktı. Ondan sonra küçük kül yığınım da par­ mağıyla ezip dağıttı. Bu işi te­ lâşsız bir tavırla yapmıştı. Bun­ dan sonra can kurtaran keme­ rini takmağa hazırlandı. Vapu- ran içinde bir uğultudur gidiyor­ du, kapılar vuruluyor, insanların birbirine seslendiği duyuluyor­ du. Vapurun makineleri bile san­ ki telâş ve heyecanla çarpan bir kalb gibi daha sık hareket edi­ yordu. Ekuatör gemisinin her tarafında bir dehşet havası esi­ yordu. Gemi sanki süratini art-,

— 3 ~ ~ tırmış gibi îdi. Hangi tehlikeden kaçıyordu?

Jean Bernard, işte bıuııı anla­ mak için, kamarasından koşarak çıktı. Koridorda bir çok yolcu vardı. Herkes cankurtaran ke­ merlerini takmış olduğu için da­ ha çok yer kaplıyordu. Bunun için durmadan birbirlerine çarpı- yorlar, itişip kakışıyorlardı. Va pur süvarisi bir kapının önünde durmuş, herkesi sükûnete davet ediyordu:

— Birbirinizi itmeyiniz. Sakin olunuz. Teİâşa lüzum yoktur. Bu, ancak bir- tecrübeden ibarettir. Harp zamanı olduğu içip bu tarz­ da harekete mecburuz. Çocukla­ ra dikkat ediniz,

Jean yavaşça süvariye yaklaş­

tı ve sordu:

— Vaziyet ciddi mi?

— Evet, denizaltı tehlikesi var. — Buna emin misiniz? — Evet, bir tanesini gördük. Bizi takip ediyordu. Biraz ev­ vel dibe battı. Fakat tehlike hâ­ lâ var.

Daha süvarinin cümlesi bitme­ den şiddetli bir infilâk oldu. Bü­ tün gemi yerinden sarsıldı.

Jean Bernard kendi kendine: — Torpillendik! dedi.

‘ Bütün yolcular, hattâ vapur­ daki bütün memurlar, tayfalar ve işçiler korku ve dehşet içinde idiler. Hepsi kaçmak hevesinde idi. Fakat yine hepsi bir kapının önüne gelip dayandılar. Ara sıra

yükselen bir ses herkese sükû­ net ve soğukkanlılık tavsiye edi­ yordu. Fakat herkes o kadar he­ yecanlı idi ki.:. Ortalık karma­ karışık olmuştu. Arada ağlıyan ve haykıran çocukların sesi du- yuluyordu.

Her an ikinci bir infilâk bek­ leniyordu. Böyle bir tehlike kar­ şısında batmak muhakkaktı. Bü­ tün yolcular birbirine sesleniyor, birbirini arıyordu.

Birdenbire geminin yâna doğru şiddetle yattığı farkedildi. Bü­ tün yolcular birbiri üzerine âde­ ta yığıldı. Ekuatöı-’ün gövdesin­ de açılan büyük bir delikten i- çeriye sular girmeğe başlamıştı. Gemi ağır ağır batıyordu. Bir­ den bir ses yükseldi:

Batıyoruz! Batıyoruz! Haykıran kimdi? Bu ses nere­ den gelmişti?

Yolcular dehşet içinde idiler. Yine kaçışmağa başladılar. Y e­ re düşen kadınlar eziliyordu. Je­ an, gemi mürettebatı ile birlikte biraz sükûnet temin etmeğe ça­ lışıyordu. Fakat sel haline gel­ miş olan insan kalabalığı onları da siirüklüyordu. Jean kendisini bir an güvertede buldu. Oraya nasıl gelmiş olduğunun farkında değildi. İnsan kalabalığı kendisi­ ni sürükleyip getirmişti.

Hava kararmıştı.. Deniz koyu yeşil renkte idi. Gökyüzünde he­ nüz yıldız yoktu. Birdenbire et­ rafı kuvvetli bir kahve kokusu kapladı. Gemi o kadar yana yat­ mıştı ki arlık yürümek im­ kânsızdı. Allahtan deniz çok sa­ kindi de gemi yalpa vurmuyor­ du.

Bütün gemi mürettebatı sakin bir halde iş başında idi. .Sü.vari­ llin emirleri ile düdük sesleri duyuluyordu. Yukarı güverteden sandallar denize indiriliyordu. Bir taraftan mürettebatın sükû­ neti, diğer taraftan ikinci bir tor»

pilin çarpmaması insanların içi­ ni biraz rahat ettiriyordu. Yuka­ rı güverteden bir ses:

— İtişip kakışmadan sandal­ lara bininiz. Herkes kendisine ay­ rılan yere gitsin, diyordu.

Jean etrafına baktı. Dolores î- le Mrs. Brut’u aradı. Her ikisi de yoktu. Gitgide karanlık bası­ yordu. Dolores’in kendısile aynî sandala binmesini istiyordu. Onu muhakkak bulmalı idi. Jean, kendisine ayrılmış olan yere doğ ra yürürken, ayaklarının altında bir şeylerin ezildiğini hissetti. Yere eğildi ve yerden bir avuç çakıla benzeyen bir şeyler top­ ladı. Bu ne olabilirdi? Kahve ol­ duğunu farketti. Demek ki torpil vapurun ambarına garpmış, ora­ daki kahve çuvallarını darma­ dağınık etmişti. Kahve taneleri tâ yukarı güverteye kadar fırla­ mıştı.

(Ekuatör) gitgide daha yavaş ilerliyordu. Makinelere su bas- mıştı. Vapurun biraz evvel hızla çarpan kalbi yavaşlamıştı.

Birdenbire şiddetli bir şimşek çaktı. Denizle göğü birbirine bağ (Devamı var)

(3)

10 . 11 . 1950

V A T A N »

Tehcir edilen

Tiirkler

Avrupa Konseyi aldığı kararda

Bulgarları takbih ediyor

K ızıl B u lgar

n otasın daki

mühlet sona ermiş bulunuyor

Ankara 9 (A .A .) — Avrupa Konseyi Bakanlar komitesinin 4 kasım 1950 de Romada yaptığı 8 ncı oturumda tasdik edilen ve Bulgaristandaki Türk azınlığın­ dan 250.000 kişinin Türk top­ rağına nakline ait olan karar su. rcti metni aşağıdadır:

Türk Dışişleri Bakanını dinle- yip Türk ve Bulgar hükümetleri arasında teati edilen notalardan malûmattar olan Avrupa Konse- yi Bakanlar Komitesi, yetkisine dahil olmayan her türlü hukukî mülâhazaları bir tarafa bıraka­ rak, iki memleket arasında ihti­ lâf mevzuu olan ve kendi kanaa- tince karşılıklı bir anlaşma ve­ yahut icabında bir hakem kararı ile en doğru bir şekilde hallini mümkün gördüğü akdi hükümler ne olursa olsun, 250.000 kişinin Say zarfında Türk toprağına nak­ lini mecbur eden Bulgaristanın ileri sürdüğü iddiaya muhaliftir. Bahusus ki bu vaka diğer bazı hükümetler tarafından tatbik e- dilen ve insanlık bakımından u- yandırdığı feci akislerden başka Avrupadaki hür memleketlerin e konomik hayatında sefalet ve hu- zursuzluk doğurmağa çalışan si- yasete dahildir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu halkın menfaatine olarak, onların yuva- larıııdan tehciri için Bulgaristan tarafından hiç bir tedbir alınma­ ması ve muhaceret her iki mem­ leket arasında âdilâne bir hal çaresine mevzu teşkil etmeden önce mallarının tasfiye edilme­ mesi lâzım geldiği kanaatinde-' dir.

Deniz Komufanlığında

yapılan suiistimal

Notanın müddeti bugün bitiyor Ankara 9 (Anka) — Bulgaris­ tandaki ırkdaşlarımızdan 250.000 kişinin Türkiyeye tehciri için Bulgar hükümeti tarafından ve­ rilen ilk notanın müddeti yarın sona ermektedir.

Halen Bulgaristandan memle­ ketimize elli bine yakın göçmen gelmiştir. Geriye kalan iki yü» bin kişiden bir kısmı da Bulgar- lar tarafından Sivilingratta top­ lanmıştır. Diğer ırkdaşlarımız ku zeye, Rumen sınırındaki kampla­ ra sevkedilmektedir.

Diğer taraftan vizesiz göçmen­ lerle çingenelerin şevkinde kul­ lanılan yüz küsur vagon Bulgar, lara iade edilmemiştir. Ve tah­ rikler devam ettiği müddetçe de iade edilmiyeceği anlaşılmakta­ dır, Gelecek göçmenler için Dev let Bakanlığında kurulmuş olan merkezî iskân komisyonu çalış­ malarını bitirmiş ve hazırladığı raporu Başbakanlığa göndermiş­ tir. Raporda, iskân mmtakaları, göçmenlerin müstahsil hale ge­ tirilmesi ve iskân şekilleri tes- bit edilmiş bulunmaktadır.

500 Türk evi

Sofya 9 (Anka) — Sovyeî

Rusyadan pek yakında getirile­ cek olan 500 Rus ailesinin yer­ leştirilmesi için Bulgar hüküme­ tinin büyük kasabalarda yaşıyan 500 Türk ailesini evlerinden çı­ karacağı söylenmektedir.

Göçmenlerin iskânı Ankara 9 (Telefonla) ~ Bul­ garistandan gelen göçmenlerin is kânı için hükümetçe bazı esaslı kararlar daha alınmıştır. Buna nazaran her vilâyet ne kadar göç men iskân edebileceğini, ya­ ni vilâyetinin göçmen kabul ta­ katini merkeze bildirecektir. Ge len göçmenler Devlet Demir ve Denizyollarında parasız olarak is tediği yere naklolunacaklar, bun larıu 15 gün iaşe ve ibatelerine bakılacak ve bunlara iskân mü­ dürlükleri tarafından birer iş bulunacaktır.

Göçmenlerin devlet çiftlikleri­ ne, haralara yerleştirilmesi, bun­ lardan bu civarda yarıcı usulile çalıştırılmalarına karar verilmiş tir. Bugün hudutta birikmiş 6000 göçmen vardır. Bulgarlarla ara­ mızdaki ihtilâf halledildiği tak­ dirde bu göçmenler de kabul o- lunacaktır.

YAPI ve KREDİ BANKASI'm n

getirttiği öğretici ve eğlendirici filmlerle

ÇOCUK SİNEMASI

Her Pazar günü

Saat 10 -da

A T L A S Sinemasında

Yeni bazı tevkifler

bekleniyor

ve

bu Pazardan itibaren

İstanbul Deniz Komutanlığı? Nakliyat şubesindeki suiistimalin: tahkikatına ehemmiyetle- devam! olunmaktadır. Halen müteahhit Cahit Tanyu da dahil olmak ü- zere 7 kişi askerî "cezaevinde

mevkuf bulunmaktadır.

Söylendiğine göre, Cahit Tan- yu ile alâkası olan yüksek aile­ ye mensup bazı şahıslar da m ev-1 cuttur ki, icap ettiği takdirde i bunların da ifadelerine müracaat ed;lecektir. Cahit Tanyu’yu B ey-: oğlundaki eğlence âlemlerinde

i

tanımayan yok gibidir. Muhtelif barlarda gecede iki, üç yüz lira­ dan fazla para sarfettiği, kadınlı âlemler yaptığı, her yerde anla­ tılmaktadır. Bilhassa 6024 numa­ ralı üstü açık yeşil hususî otomo­ bilin aylarca taşıdığı yolcular mü tealıhidi tanıyanların dilinde gü­ nün mevzuu halindedir. Arasıra şoför tutmakla beraber müteah­ hit Cahit Tanyu’ııun amatör eh­ liyeti bulunduğu da anlaşılmıştır. Dün de bildirdiğimiz gibi, suiistimal etrafında rakam ver­ menin henüz mevsimsiz olduğu ve iki milyon lirayı da aşmıvaca- ğı alâkadarlar tarafından kat’i olarak belirtilmektedir.

Ankaradan heyet geleceğine dair yazılanlar da doğru değildir. Çünkü hâdise zaten adalete inti­ kal etmiştir.

Cahit Tanyu’ya ait beş sene ev vele ait mukaveleler de iki ay- danberi teftiş kurulu tarafından tetkik edilmektedir.

Önümüzdeki günlerde yapılma sı beklenen yüksek rütbeli subay larm tevkifinden sonra sanıkla­ rın duruşmasına başlanacaktır.

Sıtmanın tedavisi

Savannah (Birleşik Amerika) 9 (A.P.) — Şikago üniversitesi profesörlerinden Dr. John Edg- comb bugüu Amerikan «Tropikal Tıb cemiyetinde yaptığı bir ko­ nuşmada, kininle birlikte kulla­ nıldığı zaman sıtmanın tedavisin de hemen hemen % yüz nisbet- te şifa sağlayan «Primaquine» adlı yeni bir ilâç bulunduğunu açıklamıştır.

Eczane için müracaatlar

Ankara, 9 (A .A .) — Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığın­ dan: Evvelce ajans ve gazete­ lerle tebliğ edilmiş olan ve ec­ zane açılmak için yapılacak mü­ racaatların kabul edilmiyeceği belirtilen tebliğ hükmü kaldı­ rılmıştır,

Kadıköy S Ü R E Y Y A Sînemsır.da

yine saat 10 - da

H e r y e r 3 0 k u r u ş

Büyük rağbet dolayısile biletler her gün

Atlas ve Süreyya sinemalarında ve Yapı

ve Kredi Bankasının Beyoğlu, Pangaltı,

Kadıköy şubelerinde de satılmaktadır.

Denizyolları Genel Müdürü Parman beyanatını verirken

Ankaradan dönen Denizyolları

U. Müdürünün izahatı

Devlet Denizyollarına yeni, ti­ cari bir şekil vermek üzere de­ vam eden çalışmaların son gün­ lerde hızlandığı malûmdur. Bu maksatla Ankarada cereyan eden müzakere ve temaslara iştirak eden genel müdür Cemil Parman şehrimize dönmüştür. Diin gaze­ tecilerle görüşen genel müdür bu mevzuda şunları söylemiştir:

k— Bu defa Ankaraya gittiği­ mizde Denizyolları idaresine ve- rilecek hüviyetin ne olabileceği hakkındaki mülâhaza ve ihtimal­ leri mütalea eden ve tarafımız­ dan hazırlanan muhtırayı Bakan­ lığa takdim ettik. Denizyolların­ da çalışan Amerikalı mütehassıs­ ların bağlı bulundukları firma idarecilerinden Mr. Slater de bu­ na mütenazır bir muhtıra hazır­ lamıştır. Bu muhtıra da idaremiz tarafından hazırlananla birlikte tevdi olunmuştur. Bu muhtıralar Ulaştırma Bakanlığında teşkil

o-lunacak bir istişare heyeti tara­ fından on gün kadar sonra tet­ kik edilip mevzu üzerinde bir prensip kararı alınacaktır.»

Cemil Parman gerek idare ge­ rekse Amerikalılar tarafından hazırlanan muhtıraların tanzim safahatı hakkında izahat verdik­ ten sonra; idare tezinde, topla­ nacak olan salâhiyetti bir heyet tarafından bu meselenin müza­ kere ve alınacak karar çerçevesi dahilinde hareket edilmesi nok­ tası üzerinde durulduğunu söyle­ miştir. On bir sayfa tutaıı muh­ tırada, bu teşekkülün ticarî bir mahiyet alması, işlerin sahibinin kim olacağının belirtilmesi Tür- kiyenin denizcilik politikasının tesbiti gerektiği yolunda geniş fikirler serdedilmiştir.

Bu muhtıraları müzakere ede­ cek heyete Üniversite profesör­ leri, iş adamları da dahil edilmiş bulunmaktadır.

BAŞMAKALEDEN DEVAM

Gençliğe neler

emanettir ?

(Başı 1 incide) bi, istikbalimiz için de en has­ sas v e isabetli ışık kaynağıdır.)

3 —- Münakaşa kabul etme­ yen b ir taassubun milletin ser­ best inkişafına engel olmama­ sı, dinin dünya işlerine, siyase­ te, ilm e ve hukuka karışmama­ sı (Bütün dünyada İçtimaî te­ rakki ancak bu prensipin tat­ biki sayesinde temelli ve de­ vamlı bir şekil almıştır. Dini şahsî nüfuza âlet etm ek isteyen­ ler tarafından lâiklik prensipi- ne açılan taaruza karşı bü­ tün idrâk sahipleri ve bilhas­ sa dini ahlâkî ve vicdanî ölçü­ lerle, nefisle m ücadele etmenin ve Allaha hulûsla yaklaşmanın bir vasıtası diye k abu l eden temiz iman erbabı k uvvetli bir sed teşkil etmelidirler. Bütün Müslüman m em leketlerindeki terakki unsurları, bu prensipi müdafaa etm ek v e dinî saha­ larda ahlâkî inkılâplara yol aç­ mak bakımından bize güveni­ yorlar. Atatürk devrinde dine müdahale şeklinde lâiklik pren- sipinin ihmale uğraması, eski İçtimaî şartların muvakkat bir aksülâmeli diye kabul olunmalı ve cem iyet içinde dinin kendi manevî sahasındaki hakkı tam olarak verilm elidir.)

Tarihim izin akıncı bir devri­ nin açılması ve T ürk milletinin dünya yüzünde yüksek vasıf­ larına lâyık b ir m evk i alm ası ihtimali ufukta belirmiştir. A b- dülhamit devrinde, İttihat ve Terakki, Hürriyet ve İtilâf günlerinde ve mütareke yılla­ rında yaşamış olan Türkler, bu­ nun nasıl b ir umulmaz rüya ol­ duğunu taktir ederler. Hiçbir zaman unutmamalıyız k i bu ne­ ticelere- yukarıdaki ü ç prensipe sarılmak yolu y le vardık . Bun­ lardan herhangi birini ihmal e- dersek, bu kadar gayretin mah­ sulünü tehlikeye düşürür ve bir daha kalkınmamak üzere gayya kuyusuna yuvarlanırız.

Atatürk’ ün hatırasına hür­ met, ne parak nutuklar söyle­ mekle, ne kendisine heykeller ¡dikm ekle temin edilir. Bunun ¡y olu ; b ü yü k eserinin mânasını i kavramaktan, -ana prensipli rin mürteciler v e şuursuz politika­ cılar tarafından çiğnenm esine mâni olmaktan v e eseri devam­ lı şekilde inkişaf ettirmekten ibarettir. Emanete ancak bu şe­ kilde sadık v e lâ y ık kalabili­ riz.

Ahmet im in YA LM A N

Tifo Birleşmiş

M leliere asker

veriyor

Yugoslav diktatörü

bunun bîr birlik

olacağını söyledi

Belgrad 9 (A .A .) — Mareşal Tito bugün milletine hitaben, mü tecavizlere karşı kullanılmak U- zere Yugoslavyanın Birleşmiş Mil letler emrine pek yakında silâhlı kuvvetlerden bir birliği verece­ ğini öildirmiştir.

Aftlee'nin beyanatı

Londra. 0 (B.B-C.) — Bugün beyanatta bulunan Başbakan Atüee umumi siyaset durumun­ dan bahsettikten sonra:

— Bugünkü şartlar içlnda maalesef silâhlanmak zorunda­

yız» demiştir.

Unesko Körler Derneği eğitim müşaviri Sir Mackcnzi bu sabah saat 10,30 da Milli Eğitim Baka­ nı Tevfik İleriyi makamında zi-

y aret ederek muhtelif mevzular

üzerinde konuşmuştur.

Resmimiz Sir Mackenri (1e Mil­ lî Eğitim Bakanını göstermekte­ dir,

Koredeki birliğimiz

harbe iştirak etmedi

Kahraman Mehmetçikler henüz

3 8 inci arz dairesini geçmedi

A nkara, 9 (T elefonla) — Bu­ gün hem salâhiyetli ve hem de inanılır kaynaklardan öğrendi­ ğim e göre K orede bulunan ars- lan M ehm etçiklerim iz henüz harbe iştirak etm emişlerdir. Halbuki ecnebi kaynaklarına dayanan veya kendi hususî mu­ habirlerinden aldıkları haberle­ ri mübalâğalarla bildiren bazı gazetelerde birliklerimizin har­ be girdiklerine dair olan haber­ lerin tamamen hayal mahsulü olduğu anlaşılmaktadır. Yine öğrendiğim e göre bugün K ore­ de savaşa hazır vaziyette bulu­ nan askerlerimiz henüz 38 inci arz dairesini dahi geçm iş değil­ lerdir.

Bu itibarla ecnebi ajansların veya yerli gazetecilik gayretle­ rinin mahsulü olan ve bugüne kadar çıkan haberlerin hepsine inanmamak gerekm ektedir.

Çinliler

Londra, 9 (B.B.C.) — Mc. Arthur’ un bir sözcüsünün bildir­ diğine göre Korede 60 bin Çin­ li

bulunmaktadır-Bugünkü

törenler

Atatürkün Ölüm yıldönümü münasebetiyle, bugün, başta Üni versiteler olduğu halde bütün o- kullarda ve Halkevlerinde anma törenleri yapılacaktır.

Hükümetçe tesbit edilen prog­ rama göre, Üniversite ve diğer okullarda yapılacak resmî tören­ lerde, önce ihtiram sükûtu yapı­ lacak, arkasından Atanın şahsi­ yeti ve hayatı hakkında konfe­ rans verilecek, bundan sonra büs­ tüne veya heykeline çelenk ko- j nacaktır

İstanbul Vilâyeti adına İstan­ bul Üniversitesinde, Beşiktaş ka­ zası adına Teknik Üniversitede, Sarıyer, Eyüp, Adalar, Fatih ve Kadıköy kazaları da ortaokullar­ da resmî törenler yapacaktır.

Ayrıca, C. H. P. Kadıköy, Emin önü, Üsküdar, Beşiktaş ve Fatih Halkevlerinde, t. Ü. T. Birliği Marmara lokalinde, M. T. T. Bir­ liği Atlas sinemasında, hususî surette, anma törenleri tertiple­ mişlerdir. Hususî toplantıların programları, tertip eden teşek­ küller tarafından hazırlanmıştır. Yas günü münasebetiyle, rad­ yolar, müzik ve sair yayınlar yap mayacaktır. İstanbul Radyosu akşam saat 19 da okunan ajans haberlerinden sonra, Radyolar, Atatürkün, kendi sesi ile plâğa alınmış nutuklarını dinletecek, tir.

Beyoğlundaki bazı dükkânlar da, yas günü münasebetiyle vit­ rinlerini Atatürke ait resimler­ le süslemişlerdir. Bu arada, Ata­ türk hakkındaki neşriyatından dolayı, kapatılmış olan ve Ata­ türkçülüğü ile tanınan Yücel mecmuası idarehanesinin vitrini, hususî bir şekilde hazırlanmış­ tır.

İstanbul Üniversitesi Talebe Kirliği de, Atatürkün ölüm yıl­ dönümünde gençliğe radyo prog­ ramında yer verilmemesinden dolayı hissettikleri teessürü be­ lirtmek maksadıyle Başbakan Adnan Menderese bir telgraf çekmiştir.

Ankarada

Ankara, 9 (Telefonla) — A ta­ türk’ ün ölüm ünün yıldönüm ü­ nü anmak üzere geniş bir program hazırlanmıştır. Şehri­ mizdeki gazeteler yarın siyah başlıklar ve Atatürk’ e ait resim ve hâtıralarla çıkacaktır.

Y arın Meclis de toplanacak­ tır. Ruznamede bir şey bulun­ mamakla beraber, M eclisin A- tatürk’ ün manevî huzurunda bir saygı sükûtu yapacağı anla­ şılmaktadır.

İktidar da, m uhalefet de m u­ vakkat kabri ziyaret için birer program hazırlamışlardır,

İnönü’nün tavzihi

Ankara, 9 (Telefonla) — M u­ halefet lideri İsmet İnönü bu ­ gün b ir tavzih yaparak, 12 y ıl­ lık Cum hurbaşkanlığı zama­ nında ayrıca milletvekilliği tah­ sisatı almadığını, Cumhurbaş­ kanlığı zamanında da 74 bin li­ ra aylık alm adığını bildirm iş­ tir.

Anıd-Kabir inşaatından bir görünüş..

Birletmiş Milletler

Korede ilerliyor ı

Bin uçak stratejik

mevkileri bom baladı

1 T ok y o, 9 (A .A .) — A m erikan, İngiliz v e G üney K ore b ir­ likleri bugün cephe hattının ikicenahm da ilerlem işlerdir. Bu arada 1000 kadar m üttefik u çağı da kom ünistlerin elinde bu­ lunan arazideki stratejik önemi haiz mahalleri bom balam ıştır.

Çinliler

T o k y o , 9 (A .A .) — M ac A r- thur genel karargâhı sözcüsü:

-A kom ünist Çin ordusu K ore­

de çarpışm aktadır ve tahminle­ re göre M ançurya’ da tahşit e- dilmiş 50 Çin tümeni vardır» demiştir.

Bu .suretle ilk defa olarak re sm î’ b ir sözcü, kom ünist o r­ duları tâbirini kullanmaktadır.

R ic’at

Seul, 9 (A .A .) — Seul’e gelen haberlere göre bütün k u zey ba­ tı cephesinde kom ünist k u vvet­ leri doğu ya doğru hareketle u- mum î b ir ricat halindedirler;

Siyasi m ahkûm lar Birinci A m erikan kolordusu karargâhı 9 (A .A .) — A m eri­ kan subaylarının bugün açıkla­ dıklarına göre m üttefik ordula­ rı K u z e y - Batı K o re ’ de ilerler­ ken K ore komünistleri 1288 si­ yasî mahkûmu köm ür madenle­ rinde toplayarak öldürm üşler­ dir.

Evler

Seul, 9 (A .A .) — B ugün hü ­ kümetin bildirdiğine göre, Gü­ ney K o re ’ de harp yüzünden 190 bin ev yanm ış vey a yıkılm ıştır.

Sade Seul’de şehrin yüzde 15 ini teşkil eden 30,000 ev y ı­ kılmıştır.

Tebliğ

A nkara, 9 (A .A .) — M illî Sa­ vunm a Bakanlığından tebliğ e- dilmiştir:

3 num aralı resm î tebliğ: K o re savaş birliğim iz halen Taegu’ dadır.

T ibet’ de

Y eni Delhi, 9 (A .A .) — Çar­ şamba gecesi Çin kom ünist k ı­ talarının T ibet başkenti Lhassa- ya 40 mil yaklaştığı bildiril­ m ektedir.

H ind - T ibet hududu üzerin­ deki K olim pon g’ dan alman ha­ berlere göre ikinci Çin kom ü­ nist ordusunun ileri birlikleri Lhassa’ dan 40 mil mesafede bu ­ lunan F onodo U zong’ a kadar ilerlemişlerdir.

Öte yandan Lhassa’da bulu­ nan Hind heyetinden hiçbir ha­ ber çıkmamıştır.

İsveç güreş takımı

Stokholm, 9 (A .A .) — Ara­ lık ayında İstanbulda yapılacak milletlerarası güreş müsabaka­ larına iştirak edecek İsveç gii reş takımında « dünya şampiyo­ nu bulunacaktır. Ağır sıklette Eertil Antonsson, orta siklet'e Viking Palm ve Acke Groen- berg, hafif sıklette Gustav Fi- reji.

İsveç güreş birliğinin sözcü­ sü, güreşçilerin bu ay nihayc tinde Türkiyeye hareket edecek­ lerini bildirmiştir.

Truman'ın Bayar'a

teşekkürü

Ankara, 9 (A .A .) — Cumhur­ başkanı Celâl Bayarm, Birleşik Amerika Devletleri Başkanı Trumana, müşarünileyhin maruz kaldığı suikast dolayısiyle çekti­ ği telgrafa, Başkan Truman şu cevabı vermiştir:

Ekselans Celâl Bayar, Türkiye Cumhurbaşkanı

Ankara Ekselansınızın geçenlerde Bla- ir House’da vukubulan müessif hâdise üzerine bana gönderdik­ leri nazikâne mesajdan dolayı samimî teşekkürlerimi kabul buyurmanızı rica ederim. İzhar ettiğiniz dostane hissiyat ve bil­ hassa, mesajınızın mülhem ol­ duğu necip duygu benim için ifade edebileceğimden çok daha değerli olmuştur,

Harry S. Truman

Korkulacak şey

Texas, 9 (A .A .) — Columbia üniversitesi başkanı General Dwight Eisenhower bugün Texas koleji yeni başkanı Mr. Har- riııgtonun vazifesine başlaması münasebetiyle yapılan törende söz alarak ezcümle şunları söyle­ miştir:

«Memleketimizde ne bir Mus­ solini, ne bir Hitler ve ne de bir Leninden korkumuz

lir, fakat bir şeyden, k r iBjMBİ yıtsızlığımızm neticesi hürriyet­ lerimizin parçalanmasından kork malıyız. Zamanımızın başlıca mücadelesi hürriyetin sürüleş- tirmeğe karşı olan mücadelesi­ dir. Amerikanın maddî ,ve ma­ nevî kaynakları ile ahlâkına gü­ venim vardır ve bunlar Ameri­ kanın hürriyetlerine vaki dış tehditlere karşı koymağa fazlası ile yetecek mahiyettedir.»

Dolar sahasında kredi

Ankara 9 (A .A .) — Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından bildi­ rilmiştir:

Serbest dolarlı ithalâtımızın an cak disponibilité imkânlarile â- yarlı olarak yürütülmesi gerekti ğinden dolar sahasından kredi ve ya konsinyanson suretile ithal ta leplerinin kabulüne imkân görül memektedir. Daha ziyade kliring anlaşmaları çerçevesi dahilinde ki ithalâta matuf olan dış ticaret rejimimizin tatbikine ait talima­ tın 13 üncü maddesinde tasrih o- lunan kredili veya konsinye it­ hal talepleri dolar sahasına şâ­ mil değildir.

Alâkalıların müsaadesiz olarak bu nevi siparişlere tevessül et­ memeleri görülen lüzum üzerine ilân olunur.

Bradley'in

yazısı

Amerika,

hassasiyetle I

i

Ankaraıım

havasını

takip

ediyor

Nevyork, 9 A N K A ) — Ame­ rikan orduları Genelkurmay Başkanı General Omar Bradloy tarafından Amerikanın müdafa­ asına dair söylenen sözler dola yısiyle Vaşington siyasi çevre­ leri büyük bir dikkatle Ankars- run tepkisini takip etmektedir­ ler.

France Presse ajansının Va­ şington muhabirinin bildirdiğine göre Bradleyin Ankarada sebe biyet verdiği heyecan hassasiyet­ le takip edilmektedir. Bu mü­ nasebetle generalin’ sözlerinin tahlili yapılmakta, Amerikanın dağınık olan askerî kuvvetlerini toplamak istediğine işaret edil­ mektedir.

Vaşington siyasi çevreleri bu münasebetle Türkiyeye karşı besledikleri alâkayı tekrar te yid etmekte ve bunun en iyi delilinin Truman doktrini gere­ ğince Türkiyeye yapılmakta olan askeri yardım programının hâlen tatbik edilmesinde görülebilece­ ğini işaret etmektedirler.

Mesut bir

duyun

Gazeteci arkadaşlarımızdan Hürriyet gazetesi sahibi Sedat Simavinin oğlu Haldun Simavi ile Bayan Kanıran K o ç ’un dü­ ğünleri dün akşam Taksim B e­ lediye Gazinosunda yapılmıştır. Seçkin davetlilerin hazır b u ­ lunduğu düğün geç vakte ka­ dar samimî ve neşeli bir hava içinde geçmiştir.

G en ç evlilere saadetler te­ menni ederiz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Fiyatlarda toplu değişiklik yapmak için değiştirmek istediğiniz ilk tarihe tıklayın ve farenizi değiştirmek istediğiniz son tarihe kadar sürükleyin..

Windows XP iş letim sisteminde Bilgisayarı m / SağKlik / Özellikler / Geliş miş/ Ayarlar(Baş langı ç ve Kurtarma) / Varsayı lan iş letim sistemi kı smı ndan kurulu iş

Yine aynı 5000 lik dosyayı ÜTS ekranında Mevcutlar ve Satılmış ürünler diye ayırt et dediğimizde burada da TITUBB kökenli ürünlerin bakanlıktan gelen listede

KAYITDIŞI ÇALIŞANLAR Şubat ayında sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıtdışı çalışanların oranı,

Takvim üzerinde kontenjanınızı güncellemek için farenizi seçmek istediğiniz tarih aralığı boyunca sürükleyin.. Tarihleri sayfanın sağ üst köşesinden de

(b) Alt kenarı, g¨ oz seviyesinden 1 metre y¨ uksekte olan ve 2 metre y¨ uksekli˘ ginde olan bir tabloyu en iyi (en geni¸s a¸ cıyla) g¨ orebilmek i¸ cin tablodan ka¸ c

Araban is located in the north-east of Gaziantep, North of Besni, west of Pazarcik, the east of Halfeti and at the south of Yavuzeli district.. Başlıca Geçim Kaynağı/ : The

Sabah otelde aldığımız açık büfe kahvaltı sonrası günümüzün ilk fotoğraf molası Güvercinlik Vadisi – Uçhisar Kalesi olacak. Panoramik olarak çekilen fotoğraf