• Sonuç bulunamadı

Sarkis ve yaşayan "iş"leri:Larousse'a geçen Türk ressam...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sarkis ve yaşayan "iş"leri:Larousse'a geçen Türk ressam..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT- T / C fJ-5

(2)30 Haziran 1986 Pazartesi

Sarkis ve yaşayan “iş ’ leri

Larousse'a

başkenti

Türkler...

• R ö p o rta j: A rtu n ÜI

geçen M ressam

NE ZAMAN GELECEKSİN?

Sarkis

ve işte yaşayan “ ne zaman geleceksin” teknesi. Antik dostu gemici heykeli ile konuşuyor. Bugüne kadar gör­

mediği yer kalmamış. Sarıyer'den çıkmış vola, ülke ülke geziyor. Fransa'nın ^Sanat Şövalyesi”" nişanıyla ödüllendirdiği sanatçımız, Paris'te eşi ve çocuklarıyla sakin ve mutlu bir yaşam sürüyor.

~

L

A R K t S . T s -l 1 ■ tanbul sanatçı I kimliğimin ay- l I rılmaz parçası-d ır ” ‘ ‘ Sarkis K a p t a n ” ve “ Ne Zaman Geleceksin?”

“ Alm an, Fransız veya İn g iliz, bunlar kendi kültürleri üzerinde yaşı­ yor... Türk ise, kendi kül­ türünü “ taşıyor" nereye gi­ derse gitsin, tıpkı gezer bir bina, gezer bir ülke gibiyiz, belleğimizle.” Beyoğlu Çay­ lak Sokak ta gözlerini dünyaya

G

rande Larousse ansiklopedisinin 9. cil­

dinde b ir eserinin renkli resmiyle yer

alan sanatçı,

Fransa'da doğmuş ol­

saydım, herhalde başka bir iş yapardım. Temelin

taşları arasında İstanbul olayı yatıyor. Sanatçı

kimliğimin bir parçasıdır İstanbul

diyor.

açan ve son 23 yıldır Fransa'­ da yaşayan sanatçımız Sarkis Zabunyan'ın sözleri bunlar... Uluslararası sanat çevrelerin­ de, Avrupa ve Asya'nın çağ­ daş sanat müzelerinde kısaca

“ Sarkis” olarak tanınan bu gerçek İstanbul efendisi, bu­ gün Paris'te oturuyor, ama “ Doğup büyüdüğü semtin, okul arkadaşlarının. San yer’de birlikte tavla a t­

tıkları babkçı dostlarının, kişiliğinin oluşmasındaki payını” hiç de unutmuyor...

Sarkis, “ Eğer Fransa'da doğmuş olsaydım, herhalde sanatçı olmaz, başka bir iş yapardım. Temelimin taş­ ları arasında İstanbul olayı yatıyor. Sanatçı kimliğimin bir parçasıdır İstanbul” di­ yor. İşte bu yüzden Sarkis, "Belleğim, benim vatanım dır” diye vurgularken, Türk sanatçılarının, “ sürekli, kül­ türlere dokunarak ilerledi­ ğine” dikkati çekiyor, Asya ile Avrupa arasında.

Eğer, ünlü Grande Larous­ se Ansiklopedisinin 9. cildini a ça ca k olu rsa n ız, sa y fa 9336'ya dikkatle bakınız, çün­ kü Sarkis'ten söz ediliyor: “ Ermeni asıllı Türk res­ samı, 1938 İstanbul...” diye giden satırlar. Üstelik sa­ natçımızın bir eserinin de res­ mi renkli olarak aynı sayfada yer alıyor. Sarkis", alçak gö­ nüllü, ama öyle kolay kolay beğen m eyen F ra n sız'ın ansiklopedisinde yer almanın herkesin harcı olmadığı da açık. Sarkis, bu gerçeğe de­ ğinmiyor bile, onu her şeyden önce, sanatı ilgilendiriyor, ün ikinci planda kalıyor.

“ NE Z A M A N GELECEKSİN?...” S a r k is 'in P a r is 'te k i evindeyiz. Eşi Işıl Hanım'ın yaptığı nefis Türk kahvesini ve nar şerbetini içiyoruz. K ö­ şede ahşaptan nefis bir heykel, y ü zle rce y ıllık , b ir H in t tanrıçası. Gerçek bir sanat eseri ve kimbiiir neler gördü, neler duydu neler... Bu Hint heykeli, artık Sarkis'in dostu, onun özel bir anısı, evinin ve hayal gücünün bir parçası artık...

Atölye bölümüne geçiyo­ ruz. “ Ne Zaman Gelecek­ sin?” Sarkis'in İstanbul'da özel olarak yaptırttığı bu şirin balıkçı teknesi, Sarıyer'deki asıllarının gerçek bir minyatü­ rü. Ama o da şimdiden çok gezmiş. Avustralya'nın Sydney ve Almanya'nın Kassel kentle­ rinde Sarkis'in sergilerinde boy gösterdikten sonra sanki şim di atölyede din len iyor. Yaklaşıyoruz. Mavi boyalı 'ne zaman geleceksinin üzerinde kaset bantları var. Hani şu bildiğim iz kaset bantları... Upuzun şeritlerin bir bölümü bizi yandaki bir Fransız gemi­ ci heykeline götürüyor. Geçen (Deıamı Sa. 1?, Sü. l ’del

(2)

Larousse 'a geçen Türk ressam.

(Baştarafı 2. sayfada) yü zyılın sonunda yapılm ış bronzdan dökme bir gemici heykeli bu. Sarkis, Sydney biennalinde önce Türkiye'den geldiği gibi, beyaz boyasıyla sergilediği teknenin, Alman­ y a 'd a bu kez m a viye boyandığını ve bu arada gemi­ ci heykeli ile “ dost olduğu­ n u ” söy lü y o r ve ek liy o r : “ Bundan böyle, birlikteler, belki başkaları da onlara katılır.”

YAŞAYAN L U L U -Bir başka köşede ise bu kez bizi “ Lulu” bekliyor: Bir­ çok Avrupa müzesinin satın almak istediği, ancak Sarkis'- in henüz elinden çıkarmak is­ temediği Lulu heykeli, demir bir kaide üzerinde yüzlerce metrelik kaset bantlarından oluşuyor. Şeritle kaideye hayat veriyor. Lulu, AvusturyalI ünlü besteci Alban Berg'in ünlü operasının kahramanı. Bu operadan esinlenen Sarkis, heykeli oluşturan bantlarda, bu operanın kayıtlı olduğunu hatırlatıyor bize. İlginç bir bi­ leşim ve düzenleme. Sarkis’e göre heykel “ bronz” a d ö ­ nüşmemeli ki. serbestçe yaşa­ sın, üstelik bu heykelin de anı­ sı var, bantlara geçmiş opera nağmelerinde...

Sarkis, görüldüğü gib i, “ Avant Garde” bir sanatçı. Temel yaklaşımını da, bu yüz­ den kısaca özetlemek gereki­ yor. Sarkis'in kullanmaktan k a çın d ığı bir sözcü k var: “ Eser.” Bu yüzden de yap­ tıklarına sadece “ iş” veya “ çalışma” diyor. Renkli ışık hüzmelerinin de bol bol kulla­ nıldığı bu düzenlemelerin ru­ hunu anlamamız için Sarkis, “ K r ie g ssh a tz ” ip ucunu veriyor.

HARP GANİMETİ A lm anca “ Harp g a n i­ meti” demek. Pekiyi, neyin nesidir bu harp ganim eti? Sözü Sarkis'e bırakıyoruz: “ M üzeler, hep birbirine benzer, dünyanın dört bu­ yanından toparlanmış ob­ jeler ay m bina içinde, ay m ısıda, aynı ışıklandırma sis­ temleriyle sıralanıp gider­ ler... Sunuşlar, açıklamalar hep birbirine benzer, ob­ jeler arasında ilişki yoktur. Hepsi tek başına, soğuk ve yalnızdır. İşte müzeler için bu objeler sanki birer harp ganimetidir, ordan buradan toparlanmış.”

Sarkis ise sanatçının "iş ­ lerinin” birer harp ganime­ tine dönüşmesine karşı. T a ­ m a m la n a n ve b ir kenara konan, satılan objelere de bu yüzden sıcak bakmıyor. “ İş­ ler, sürekli bir değişim için­ de bulunmak. Yaşayan çev­ resiyle ilişkiye giren objeler olmalı. Sarıyer'in balıkçı teknesi, “ Ne zaman gele­ ceksin?” ^ düzenlemesini anlamak artık kolaylaşıyor: Tekne Türkiye'de yapıldı, önce Paris'e geldi. Tıpkı bir te lg r a f g ib i. Son ra Avustralya'ya gitti. Tıpkı

Kaptan Cook gibi, o da Avustralya'yı keşfetti. Son­ ra, Sydney'de sergi boyun­ ca tam bir ay “ yaşadı” . Oradan, Almanya'ya Kas- sel'e geldi. Bu kez farklı or­ tam. "İş” etrafa bakmdı: Nasıl konuşabilirim, çev­ remle nasıl ilişki kurabi­ lirim? Öyle ya, bir şekil ola­ rak n asıl k o n u şa c a k tı? Almanya'da maviye boyandı bu kez... Sonra, bir başka “ iş”le konuşmaya başladı. Geçmişi, anıları farkh bir başka objeyle, yanındaki gemici heykeliyle.”

Beyoğlu'nun haşarı çocuğu Sarkis, Saint Michel'den son­ ra akademinin yolunu tuta­ caktı. Buradan 1960 yılında mezun olan Sarkis, Ankara'­ da tamamladığı askerlik göre­ vinden sonra Paris'e giderek sanat çalışmalarını orada sür­ dürmeye karar verir: “ Yeni bir kavga içine girmeli, “ işi­ m i” d ışa rıd a k i işlerle çarpıştırmahydım ■ ”_________

BASARIMIN TADI... Yıl 1964... Sarkis ve bir yıl önce evlendiği akademiden büyük aşkı Işıl için yeni bir dönem başlamaktadır. . Elvan ve D ork ad lı 18 ve 16 yaşlarında bir kız ve bir oğlan yetiştirecek olan bu mutlu çift, P a r is 'te k i ilk gü n lerin zorluğunu yenerek, birlikte başarıyı tattılar.

1967 Paris Biennali'nde b ü y ü k ödü lü kazan arak d ik k a tle ri ü zerin e çek en S a r k is , bugün Strasbourg'daki “ Ecole des Arts Decoratifs” de Fransız öğrencilerine plastik sanatlar öğreten bir öğretim üyesi, aynı zamanda. İtalya'nın Floransa K e n t i'n d e 12 A v ru p a ülkesinden birer sanatçının ç a ğ r ıld ığ ı “ E u r o p a lia ” Sergisi'nde, bu yıl Fransa'yı temsil edecek olan Sarkis'i bu başarıları asla şımartmamış.

Ö yle ki, geçtiğim iz şubat a y ın d a Fran sa K ü ltü r Bakanlığı'nca layık görüldüğü “ Sanat Şövalyesi” nişanının beratını nerdeyse utana sıkıla gösteriyor. “ Duvara asmak mı, asla!...”

H er y ıl ta tille rd e Türkiye'ye gelen Sarkis'i bir ressam veya heykeltıraş olarak sınıflandırmak, bir kategoriye sokmak öyle zor ki... Sarkis'in “ işi” değişik. Am a sanat, sürekli bir oluşum içinde. Çevresiyle yaşayan ve hareket eden bir sanat. Kalıplaşmış, rafa kalkabilecek, bir sanat değil bu. Sarkis'in değişik bir dünyası var, ister beğenin, ister b e ğ e n m e y in . Am a Fransa'da başarıya ulaştığı kesin: 21 Haziranda Paris'te düzenlenen Uluslararası Müzik Şenliği gibi büyük bir olayda, Sarkis'in de tuzu oldu. Ünlü m ü zisyen E rik Satie'nin a dın a ku rulan v a k fın merkezinde bestecinin eserleri Sarkis'in imzasıyla bambaşka bir şekilde dinlendi. Sadece fiziksel görünümüyle. Sarkis'in notasız ama ışık ve şekil dolu d in le tisi için k u lla n d ığı malzeme şuydu: 19. Y üzyılda yapılm ış bronz bir kaplan heykeli, 36 beyaz zambak, 9 ışık hüzmesi, (3'ü kırmızı, 3'ü yeşil ve birer mavi, sarı ve b e y a z ) ve 36 k ilo m e tre uzunluğunda bant. Bantta Satie'nin bestelerinin kayıtlı olduğunu hatırlatmak gereksiz. “ L u lu ’ d a n biliyoruz değil mi? “ Bravo Sarkis” , sanatçımız ise sadece şunları söylüyor: “ Eğer ciddi iş yaparsanız, çok ciddi bir ilgi görürsünüz bu ü lk e d e .” Gelecekte Paris'te şanslarını d en em ek is te y e ce k T ü rk sanatçılarına işte bir ağabey tavsiyesi daha...

YARIN: ÖMER ULUÇ VE UTKU VARLIK'IN RESİM SERÜVENLERİ...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

進修推廣部通過職訓局評鑑,連續三年獲獲評為優等訓練單位

Aristoteles’e göre kişi, araştırdığı nesnenin ne olduğunu bilmeden onun var olup olmadığını nasıl araştırabilir? Aristoteles’in araştırma aşamalarına göre

Sadrazam Said Paşayı günahı kadar sevmiyen Ahmet Vefik Paşa her vesileden istifade ede rek Said Paşayı verdiği cevap, laria âdeta terslermiş.. Bir gün Mabeyni

Bunun için aile içerisinde güven ve sadakat eğitiminin çocuklar da değer ve iman odaklı olarak öğretilmesi gerekir. İslam'da servetierin emanet

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MESLEKİ AMAÇ TAŞIMAYAN GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ I.. MESLEKİ AMAÇ TAŞIMAYAN GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ KURMA KOŞULLARI VE

Araştırmada, iş güvenliği uzmanlarının içsel, dışsal ve genel tatmin düzeylerinin yaş değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini

Pierre Loti décrivit avec une si étrange poésie dans les Derniers Jours.de Pékin, les jardins de Nankin, les cérémonies chinoises qui marquent l’accession au

Sakallı Celâl bu hikâyeyi de anlat­ tıktan sonra “İşte o günden beri bir ta­ kım insanlar büyük kitlelerin beynini din gibi, milliyetçilik gibi mistik ve de