(
e
r
By GÜNDEGÜL PARLAR* Visual materials GALERİ ALEA
l i f l i
v 1 Js*sT!rí-'»-..«a ;..
i#
Gravürler, yapıldıkları dönemleri daha iyi tanıma imkânı veren değerli belgelerdir. 15. yüzyılda ah şap baskıyla başlayıp, 17. ve 18. yüzyıllarda daha da yoğunlaşan, Batı’nm Doğu’ya oryantalist seya hatleri sırasında ortaya çıkan seyahatnameler, re simler, hatıratlar gravürlerde hayat buldu hep. Özellikle de İstanbul ve İstanbul yaşa mı bu seyahatnam elerin odak noktası oldu.
Batılı gezginler İstanbul’un yalnızca mimari yönünü değil, günlük yaşamını, kültürünü ve tarihini de ele aldılar. O dev re le rd ek i elçilikler, serbest ressam ve gez ginler bu kültür alışve rişlerinin en önemli
par-Melling’in Tophane’deki bir kahveha nenin içini gösteren siyah beyaz bakır- baskı gravürü (üstte). 1858’de yayımlanan Preziosi'nin bu gravürü, İstanbul'da bir başka kahvehanenin içini gösteriyor (sağda). / A copper engraving by Helling depicting the interior of a coffee house in Tophane in Istanbul (above). An engraving by Preziosi published in 1858 shows another coffee house in Istanbul (right).
S K Y L IF E AR A LIK
Printed book illustrations, from the woodcuts o f earlier centuries to later engravings, are a valu able source o f information about their times. Books relating the travels o f Westerners to the East became increasingly numerous fro m the 17th and 18th centuries, and as one o f the m ost p o p u la r d e stin a tio n s Istanbul was widely written
about and illustrated. W estern travellers
have left accounts o f Is ta n b u l’s architecture, his
tory, daily life, c u ltu re a n d many other sub jects. The devel opment o f the dis trict o f Pera on the north shore o f the Golden Horn into a residential district inhab ited by large communities of non-M uslim s a n d foreigners was another factor in the increasing numbers o f visi tors. William Henry Bartlett, Thomas Allom, John D E C E M B E R 2 0 0 0
çasını oluşturdu. Ayrıca Pera’nın gayrimüslümlere açılması, yapılan imar faaliyetleri bu kültürel gezi lere hız kazandırdı.
William Henry Bartlett, Thomas Allom, John Frede rick Lewis, Pierron, Flandin, Gouffier, Melling, Pre- ziosi o günlerin Istanbulu’nu canlandıran sanatçı lardan birkaçıdır.
18. yüzyıldan sonra giderek sayıları artan İstanbul gravürlerinin başında kentin çeşitli siluetleri gelir. Bunların yanı sıra saraylar, camiler, çeşmeler, kah vehaneler, sokaklar, çarşılar ve günlük yaşayış da gravürlerin konuları arasındadır.
Kahvehaneler fetihten sonra, İstanbul'a yerleştirilen toplulukların kaynaştığı ortamlar olarak ortaya çık tı. Bu mekânlar kuşkusuz nargile içilen, tembelce
Galata'da bir kahvehanenin önü. Elle renklendirilmiş bu çelikbaskı- nın ressamı ise Bartlett (üstte). Lewis’in elle renklendirilmiş taş- baskısı, İstanbul'da bir aşık hava kahvehanesini gösteriyor (sağda). This hand coloured steel engrav ing of a coffee house in Galata is by B artlett (above). A hand coloured lithograph by Lewis depicts an openair coffee house in Istanbul (right).
Frederick Lewis, Pierron, Flandin, Gouffier, Melling and Preziosi are just a few o f the artists who have left us pictorial records o f Istanbul, its palaces, mosques, fountains, coffee houses, streets, shops and daily life, as well as panoramic views.
Turkish coffee houses were not just places where people puffed on water pipes and lazed around. They were hubs o f social life where people gath ered to listen to music, poetry and songs, to con verse, a n d to discuss religious, economic and political topics. Indeed it was due to the latter that various excuses were fo u n d to close down the cof fee houses on several occasions over the centuries. Coffee houses were o f several types. First o f all there were the local coffee houses in each neigh
bourhood, simple e s ta b lis h m e n ts where the m em bers o f the com munity gathered, a n d those in commercial dis tricts used hy the tradesmen o f the area. Then there were those run
İstanbul'da bir kahvehanenin içini gösteren gravür, ressam David Wilkie tarafından yapılmış Elle renklendirilmiş bu tajbaskı, 1843 yılında Londra’da yayımlandı. / This hand coloured lithograph print by the artist David Wilkie of the interior of an Istanbul coffee house was published in London in
1843.
hizmeti üstlenilirdi. Kahvenin bağlı olduğu nişan, başkarakullukçu tarafından Süleymaniye’deki Ağa Kapısı’ndan alınarak, kalabalık bir grupla getirilirdi. Kalabalığın önünde ise Bektaşî babaları bulunurdu.
Bu ihtişamlı kahve açma geleneği, II . Mahmud Dö-
nemi’ne (1818-1839) kadar devam etti.
Her mahallede tulumbacıların kendi kahvehanele rini kurmalarının yanı sıra, halk mozaiğinin meyda na getirdiği âşık ve semai kahvehaneleri de vardı. Ramazan aylarında ise meddah kahvehaneleri ku rulurdu. Açık kahvehaneler, genellikle liman çevre sinde yoğunlaşır, esnaf kahvehaneleri ticaretin can lı olduğu Haliç kıyısı boyunca, Eminönü, Ayvansa- ray arasındaki ticari hanların bulunduğu yerlerde faaliyet gösterirdi. İstanbul’un en tanınmış tulum bacı kahvehaneleri Galata, Defterdar ve Beyazıt’ta, semai kahveleri ise şehrin eğlence merkezleri sayı lan Kasımpaşa, Unkapanı, Defterdar, Eyüp, Halıcı- oğlu, Galata, Fındıklı, Beşiktaş, Kadıköy ve Üskü dar’daydı.
the license would he hung over the door. This cer emonial tradition continued up to the reign o f Mahmud II (1818-1839).
Firefighters, known as tulumbacı, had their own coffee houses in many parts o f the city, and other coffee houses were fam ous fo r providing enter tainment by minstrels. In Ramazan it was tradi tional fo r story tellers to entertain the clientele. Openair coffee houses were fo u n d particularly in the commercial areas around the harbour and along both shores o f the Golden Horn between Eminönü and Ayvansaray. The best known fire fig h ters’ coffee houses were in the districts o f
Galata, Defterdar and Beyazıt, and those ubich specialised in musical entertainment known as semai coffee houses were to he fo u n d in Kasımpa şa, Unkapanı, Defterdar, Eyüp, Halıcıoğlu, Gala ta, Fındıklı, Beşiktaş, Kadıköy and Üsküdar. Coffee houses had their own architectural style adapted to their function, a n d all were simpler 143
Paris’te yayımlanan Ch. Pierron'a ait bir kahvehane gravürü (en üstte solda). Flandin’in Eyüp kıyısındaki kahvehaneleri gösteren gravürü (solda). 1877 yılında Londra’da yayımlanmış bir İstanbul kahvehanesi (üstte). / A picture by Ch. Pierron of a Turkish coffee house published in Paris (above left). An engraving by Flandin of coffee houses along the shore of the Golden Horn at Eyüp (left). Picture of an Istanbul coffee house published in London in 1877 (above).
Kapalı kahvehaneler, üstlendikleri işlevsel faaliyet lere göre bir mimari tarza sahipti. Örneğin Yeniçeri kahvehaneleri iki katlı olup, nişanlan giriş kapısı nın üzerinde yer alırdı. Ortada fıskiyeli havuz, etra fında oturmak için yastıklarla döşeli peykeler bulu nurdu. Ortada Bektaşî babasının oturduğu “baba sofası”, ayrıca kahve ocağı ile âşıkların saz çaldığı kısım yer alırdı. Havuzun kenarlarında ise fesleğen saksıları sıralanırdı. Diğer kahvehane türlerinde de bu plan küçük değişikliklerle uygulanıyordu. Bazı kahvehanelerde ayrıca berber esnafı da bulundu ğundan ona ait eşyalar da dekorasyonu tamamlar dı.
Görüldüğü gibi kahvehanelerin açılışı ve üstlendik leri toplumsal görev, yabancı seyyahlarca haklı ola rak “kültür seviyeleri yüksek dostların buluştuğu mekânlar” olarak nitelendirilirdi. Kahvehaneler o dönemde, bugünün bir nevi dernek veya kulüp misyonunu üstlenmiş bir konumdaydılar. Yabancı ressamların yaptığı bu değerli gravürler ise, bir za manlar İstanbul’un gündelik hayatında vazgeçilmez bir yeri olan kahvehaneleri tanımamızı sağlayacak bilgi kaynakları olarak önemli bir nitelik taşıyor. •
or more ornate variations on this basic style. Janissary coffee houses were o f a more elaborate type, having two storeys. In the centre o f the main room was an ornamental pool with a jet o f water, around which were seats with cushions, with a special seat fo r the Bektaşî chaplain o f the regiment. The coffee was m ade in a separate area, and there was another area where music was played. It was traditional fo r the local bar ber to ply his trade in one comer o f the neigh bourhood coffee house, a n d his paraphernalia would add the finishing touches to the interior. As social institutions, therefore, visiting the many
diverse types o f coffee house in Istanbul was a good way fo r foreign observers to get to know the city. Here they could observe people ranging from the ordinary patrons o f the simple local coffee houses, to the statesmen a n d scholars who fre q u en ted the more exclusive establishm ents. Engravings by foreign artists in past centuries are the most important source o f information about the coffee houses that played such a central role
in the social life o f the past. •
* Gündegüi Parlar, sanat tarihçisi. * Gündegül Parlar is an art historian.
1 4 4 ı
S K Y L I F E A R A L IK D E C E M B E R 2 0 0 0
Taha Toros Arşivi