• Sonuç bulunamadı

Resimleri yaşamının aynası:Tomur Atagök ressam, müzeci, sanat yazarı ve küratör olarak 40 yılı geride bıraktı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Resimleri yaşamının aynası:Tomur Atagök ressam, müzeci, sanat yazarı ve küratör olarak 40 yılı geride bıraktı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

15 HAZİRAN 1999 SALI CUMHURİYET » • • •

KULTUR

Tomur Atagök ressam, müzeci, sanat yazarı ve küratör olarak 40 yılı geride bıraktı

R esim leri yaşam ının

Atagök, Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin kurulması için çaba harcıyor. (Fotoğraf: KAAN SA Ğ A N A K ) ESRA ALİÇAVUŞOĞLU____________________

Türk kültür yaşamına resimleriyle olduğu kadar mü­ zecilik alanındaki çalışmaları, küratörlüğü, sanat ya­ zarlığı ile de damgasını vurmuş bir isim Tomur Ata­

gök. Sanatçı, şu günlerde sessiz sedasız 40. sanat yı­

lını kutluyor. Atagök’ün ressam kişiliği uğraşı alan­ larının yoğunluğu nedeniyle, kendi deyimiyle “haf­

ta sonlarına kalsa da” resimleri yaşamının aynası ol­

maya devam ediyor.

Tinsel yapısı, değer yargılan ve düşünüş biçimi ile insan ve insan ilişkileri Atagök’ün yapıtlarında ön­ celik kazanan değerler. Ve elbette kendi yaşamı... Günceleri... Kadın ise resimlerinin vazgeçilmezi... İnsanın yaşam karşısındaki tutumu, kişiliği gibi so­ yut öğelere somut kavramlarla görsellik kazandır­ mayı yeğleyenlerden Atagök.

Halen Yıldız Teknik Üniversitesi Müzecilik Ana- bilim Dalı ve Güzel Sanatlar Bölümü Başkanlıgı’nı yürüten Tomur Atagök’ün diğer bir uğraş alanı, eğit­ menlik. Müzeciliği ise şu günlerde en ön plana çıkan yanı.

Tomur Atagök ile kurmak için büyük bir uğraş verdiği Çağdaş Sanatlar Müzesi ve resimleri üzerine konuştuk.

- Ressamlık, m üzecilik,küratörlük, eğitmenlik der­ ken 40 yılı geride bıraktınız. Nasıl geçti bu 40 yıl?

Bu saydıklarınızı birbirinden çok farklı şeyler ola­ rak algılamıyorum. İnsan kendini ifade etmeye sanat yaparak başlıyor. İşin içine eğitimcilik girince ve bel­ li bir konuya yaklaşımınız nedeniyle bir bakıma li­ der gibi görünüyorsunuz. 20. yüzyıl sanatçısını çok fazla şeyi toplumun dikkatine sunduğu için lider ola­ rak görüyorum. Ama kendi sergilerim ve düzenledik­ lerim yaratıcı düşüncenin devamı, birbirini bütünle- yen şeyler.

- Sanatçı kişiliğinizle, sanat adına uğraşılarınızı bir­ birinden ayırıyorsunuz...

Evet. Biri sanat yapmak, diğeri sanat ortamına kat­ kıda bulunmak. Sanatla ilgileniyorsanız mutlaka dü- şünüyorsunuzdur ve yazma ihtiyacı hissedersiniz. Bunun özellikle Türkiye’de çok gerekli olduğunu dü­ şünüyorum.

- Peki müzeciliğe olan ilginiz bu doğrultuda mı ge­ lişti?

1973 yılında Amerika’dan Türkiye’ye döndüğüm­ de bir arayış içine girdim ve müzede çalışabilir mi­ yim diye düşündüm. Daha sonra Mimar Sinan Üni- versitesi’nde müzecilik üzerine yeterlilik tezimi ta­ mamladım. Sanırım müzecilik en iddialı olabilece­ ğim konu. Çünkü en fazla müze görmüş insanların başında geliyorum.

- Türkiye’de müze denilince akla hemen arkeoloji müzeleri geliyor. Çağdaş anlamda müzelerin bulun­ mamasını neye bağlıyorsunuz?

Resim Heykel Müzesi’nde çalışmaya başladığım 1980 yılından bu yana bir atılım yapmak için uğra­ şıyoruz. Birkaç girişimde bulunduk ama bu girişim­ lerin hiçbirisi Feshane kadar netleşmedi. Ancak so­ nunu maalesef getiremedik. Geçen aylarda İngilte­ re’de 21. yüzyıl projelerini gördüm ve bizim ne ka­ dar geride olduğumuzu onların sayesinde anladım, ln- gilizler 2000 yılını kültür alanında yapacakları pro­ jelerle karşılamaya hazırlanıyorlar. Türkiye’deki atı­ lım ise ancak ekonomik anlamda oluyor. Toplumun seviyesinin yükselmesi sadece ekonomiyle olmuyor; kültürün arka plana atılmaması gerekiyor. Bu gezi­ den sonra duyduğum heyecanla birlikte bir şey yap­ mak için Resim Heykel Müzeleri Derneği’nin çev resindeki sanatseverler yola çıktık. İşe öncelikle bir vakıf kurarak başlamaya çalışıyoruz.

- Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin kurulması neden bu kadar zor?

İstanbul gibi büyük bir metropolde hem böyle bir girişimi yapmak hem de devletin kültüre ayırdığı ya­ tırımları değerlendirmek çok zor. 2000’li yıllara han­ gi projelerle girdiğimizi henüz bilmiyoruz bile. Üzü­ lerek görüyorum ki Cumhuriyetin 75. yılı nasıl kut- landıysa ileriye dönük projelerimiz de böyle olacak. Yani şarkıcılar çıkacak ve gösteriler yapacak. Bun­ lar çok gereksiz masraflar. Türkiye Cumhuriyeti bu tür masrafları yapmamalı diye düşünüyorum. Eğer gös­

terilere harcanan para yeni bir yapıya harcansaydı, ina­ nın çok daha yararlı olurdu.

- Devletin kültür politikasını nasıl değerlendiriyor­ sunuz?

Sorunları gören bir toplumuz; ancak bunları hiç­ bir zaman çözemiyoruz ya da çözmek için çok radi­ kal bir değişimi öngörüyoruz. Gelişmeleri iyi zaman- layamıyonız. Toplumun kültürel dengesini oluştura­ bilecek, eğitim kurumlan ile birlikte çalışabilecek ve değişimi en iyi biçimde yönlendirecek kurumla- ra ihtiyacımız var. Bugün bu değişimi medya ve te­ levizyon yönlendiriyor. Ve ortaya çok kiteh bir kül­ tür çıkıyor. Devlet büyükleri ve belli kişiler şarkıcı­ lara devlet sanatçısı ödülü veriyorsa bu sadece onlar­ dan kaynaklanmıyor. Onlann altında çalışan sanat kurumlarınm yöneticilerinden de kaynaklanıyor. Üni­ versiteler sadece sanatçı adaylarına sanat eğitimi ve­ riyor. Düşünce sanatından yoksun bir ülkede, insan­ lara sanatçı seç derseniz elbette seçeceği kişi sahne­ de göbek atan oluyor. Kültür Bakanlığı’mn değişim ve gelişim içinde olması gerekiyor.

- Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin kurulması için en önemli başlangıç sanırız yerin belirlenmesi olacak...

Bunun çalışmalarına şimdiden başladık. Çok mer­ kezi olmasa da bazı araziler var... Ayrıca çok merke­ zi hazır yapılar da bulunuyor. Elbette yeni bir bina en akılcı olanı.

aynası

- Dünya standartlarında koleksiyona sahip bir mü­ ze için geç kalındığını düşünüyor musunuz?

Yaşayan sanatçıların yapıtlarını toplamak büyük bir sorun olmayacak. Binealler için Türkiye’ye gelen sa­ natçıların da yapıtlarını vermekten kaçınmayacağını düşünüyorum. En azından desenler bile toplanabilir. Dünyanın tanınmış sanatçılarını Türkiye’ye davet et­ tiğinizde de çok önemli yapıtlar bırakacaklardır mut­ laka. Türk sanatçıları da böyle bir müzenin oluşumu sırasında ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır.

- Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin, Frank Gery, Rıchard Mier, Ventury gibi önemli mimarlar tarafından inşa edilmesi, İstanbul’un kültür yaşamına son derece olumlu yansıyacaktır sanırız...

Elbette. Ama müzenin Türk mimarlar tarafından yapılması gerektiğine inanan mimar arkadaşlarımız da var. Bazılan ise dünya çapmda bir yanşmanın açıl­ masını savunuyor. Dileğimiz, müzenin mimari ola­ rak da öne çıkması. Bazı insanlar sadece yapıyı gör­ mek için bile gelebilir. Bu, turizm için de olumlu bir gelişme olacaktır.

- Son dönemde müzeciliğe yoğunlaşmanız sanat ya­ şamınızı nasıl etkiliyor?

Şu anda yoğunlaştığım konu, sanatımın hafta son­ larına kalmasına neden oluyor maalesef. Ama mü­ zeciliğe yoğunlaşmam başka türlü bir heyecanı da be­ raberinde getiriyor. Böyle bir müzenin kurulması 40., 50. yılımı çok çok aşar diye düşünüyorum.

- Resimlerinize dönecek olursak... kadın kimliği ne­ den bu kadar ağır basıyor?

Amerika’dan Türkiye’ye dönüşte bazı farklılıklar dikkatimi çekti. Özellikle azgelişmiş ülkelerde pro­ fesyonel kadın sayısı fazla, ancak sosyal yaşamdaki yeri, konumuna göre farklı bir yerde. Bu farklılıklar üzerine çalışmaya başladım. Ama resimlerim mesaj- veren türden olmadı hiçbir zaman. Daha çok, kadı­ nın özellikleri üzerine çalıştım. Doğanın korunması gibi başka saplantılarım da var. Son yaptığım işler­ de, yok olmaya yüz tutan toprakla ilgilenmeye baş­ ladım. Resimlerime kurumuş kökler, saçlar giriyor ar­ tık. Bu yüzden 40. yıla ilişkin bir sergi yapmayı dü­ şünmedim. Belli bir üslubun işlerini ortaya çıkardı­ ğım zaman bir sergi yapmak istiyorum.

- Resimlerinizde başlangıçtan bu yana soy ut kav­ ramları, mekân, zaman ve hareket öğeleriyle bir ara­ da kullandığınıza tanık oluyoruz...

insan ilişkilerini ve yaşamla ilgili düşünceleri so­ yut olarak ifade etmek gerekli diye düşünüyorum, in­ san formu ile soyutu sürekli olarak bir arada kullan­ dım. Günceler de benim bir gerçeğim. Yaşadıktan he­ men sonra boyanın içinde birtakım fotoğrafları, nes­ neleri kullanarak hissettiklerimi açığa çıkarıyorum. Burada bir tür belgeleme var. Yaşamla ilgili notları da bunların içine alıyorum. Bunlar yaşam ritmimin göstergesi.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Nuri iyicil 1951 ’de doğmuş, İstanbul Belediye Konservatuvan’nda Ekrem Zeki Ün’ün keman öğrencisi olmuş, 1969’da Lili Ştatzer’in sınıfından..

Bu sırada Amiral Calthorpe’a, barış tartışmalarına girişmemek üzere, Türk hükümetine mütareke müza­ kerelerinde bulunmak için tam yetkili bir şahıs (a

Kontrol grubunda elde ettiğimiz elektrofiz- yolojik eşikler ile davranış eşikleri arasındaki fark, plato süresi uzun (1-4-1 ve 1-8-1) olan uyarılarda kısa olanlara {1-1-1

Given that more than 90% of suicide victims previously suffer from mental illness,2 suicide is often regarded as a complication of psychiatric disorders5; indeed, the

Temel işleyiş mantığı ışık mikros- kobuna benzeyen bu yeni mikroskoplarda, görünür ışıktan çok daha küçük dalga boylu elektron ışınlarıyla görüntü

Ebeveynlerin ağız vediş sağlığı konusunda eğitim alma durumuna göre diş çürüğü görülme durumu incele ndiğinde, diş sağlığı konusunda çocuk hekimi ya da

Bu bağlamda sorgulamak isteyeceğimiz noktalar şunlardır: bütün toplumlar için aynı olan genel sosyalleşme faktörleri olan, yetişkin ile çocuk, çocuk ile

Yurttaşlık Hakkı” adlı kitap, 27 Haziran 1987’de başlatılan ve 3 Haziran 1988’de Nâzım’ın kız kardeşi Samiye Yaltırım’ın avukatlarının