• Sonuç bulunamadı

Tanpınar'ı hatırlayış

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanpınar'ı hatırlayış"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• • • • f • • W • • • I •

Düşündüğüm gibi

. t « . . / / 9 6 V r 7 °

El-tİ ^ ÎİS|S

T a n p ı n a r ’ ı Hatırlayış

Ölümünden hemen sonra yazdığım bir yazı­

da Tanpmar’ın:

Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında,

şiirini hatırlıyarak «Ahmed Hamdı, hayatın da ne tamamiyle içinde, ne büsbütün dışında idi. Pek yakınlarından başka hiç kimse dün onun yaşadığıdan pek haberdar değildi, bugün ölmüş olduğunun da o kadar farkında olmıvacak. Hele okuyucunun gözünde Tanpınar. yaşavan bir vü- cud şeklinde hiçbir zaman var olmamıştır ki ölünce yok olabilsin... Kısacası Ahmed Hamdı Tanpır.ar, okuyucu için yalnız güzfd bir kaç şiir ve nesir, yâni bir «Eser» di — ve öyle kala­ caktır: ölümün gücü ESER'i yok etmeye yetiş­ mez.» ¡demiştim. Bu sözleri iki yıl sonra da

Munis Faik OZANSOV

tekrarlayışım, Tanpınar’ın, kalabalıktan kaçan, yalnız ve sessiz yaşayışı gibi eserinin de günlük zevklerin ve ölçülerin dışında kaldığına nan- dığım içindir.

Gerçekten Tanpınar, çağdaşları arasında, daha yaşarken «klâsik» sayılma hakkını, eser lerinin «zaman dışı» bir değer taşımasiyle elde etmiştir. Halâ tahlilci bir tenkidden yoksun bu lunuşumuz bir çok büyük yazarlar gibi, Tanpı- nann da Edebiyatımızdaki -çehresini yeni ku şaklara gerçek buutları ve belli çizgileriyle ak­ settirmeye — belki dalra uzun yıllar — imkân vermiyecektir. Çünkü Ahmed Hamdi, ölümün den iki yıl sonra da, bir çoklarımız için sadece ünlü bir ad, antolojilere geçmiş bir kaç şiirdir Onu hikâyeleri, romanlaıfı, denemeleri ve eleş­ tirmeleri ile, kaç kişi tanır? Halbuki Ahmed Hamdi’nin şairliği düne aiddi. Bir defa benim sendikten sonra bir daha üzerinde durulmaya lüzum görülmeyen hazır yargılar ve sığ bir ten- kid ortamı yüzünden, bütün düşünce ve bilgi gücüyle bugünün, hattâ yarının adamı olan bir büyük yazar orta bir şairin gölgesinde bırakıl mıştır. Oysa nâsir ve düşünür Tanpınar şair Ahmed Hamdi’yi geride -bırakalı otuz yıl ol­ muştu. Yerinde sayan eleştirme kağnısının bu ilerlemeyi izleyememiş olması şaşılacak birşey değildir sanırım.

Ahmed Hamdi edebiyata Ahmed Haşim le Yahya Kemâl’in gölgesinde girmişti. Şiirimiz­ deki yeri de bu iki şairin arasındadır: zevki ne birine çok yakın ne ötekinden fazla uzak... Renkleri yumuşatan gölgeyi birinden, şekilleri belli eden ışığı ötekinden almıştır. Bu iki üs­ tadın sanatını beslemiş olan Fransız şairlerini de okumuş, Mallarme’den ve Valery’den şiire dair çok şey öğrenmişti. O büvük ustaların so­ luğuna şahin olmadıkça, bu bilgi ve hüner ka­ rışımı ile bir «fresk» yapmak mümkün değildi, ama pastel yumuşaklığında bir küçük eser pek kolaylıkla vücuda getirilebilirdi. Ahmed Hamdi de öyle yaptı. Onun şiirleri pastel veya sulu bo­ ya benzerliğindedir: zarif, yumuşak... ama pek hacimli değil! Bu açıdan değerlendirerek diye­ biliriz ki Tanpınar, hafızalarda yer eden güzel mısrâlar bırakmış; fakat şür tarihimizde bû-«

(2)

tünü ile ağır basan bir eser verememiştir. Buna karşılık nesrimizdeki yeri, Edebiyat tarihimizin her çağındaki üstadlarla bir hizâ- dadır. Çünkü burada sanatının malzemesi de, zevkinin ölçüsü de kendisinindi. Roman ve hikâ­ yelerindeki cümlelerin uzunluğuna bakarak on­ da bir Halid Ziya etkisi görenler olmuştur. Bu, bence, düzeyde, hattâ boşlukta kalan bir yar­ gıdır. Hikâyeci Ahmed Hamdi elbette en büyük romancımızın tekniğine olduğu gibi üslubuna da yabancı kalamazdı. Ama ABDULLAH EFEN­ Dİ ne kadar AHMED CEMİL değilse, onun RÜ- YA’larım anlatan cümleler de MAVİ VE SİYAH- m terkipleri çözülmüş cümleleri olmaktan o kadar uzaktır.

Tanpınarm hikâyelerinde düşünceyle birlik­ te yürüyen, hareketleri ve duruşları yakından izleyen, yerine göre kıvrak, yerine göre temkin­ li bir uslûbu vardı. Mısraları üzerine bir ak şam havası gibi serpmeyi pek sevdiği gölgeden tahkiyelerinde bir iz bulamazsınız. Cümle ya­ pısı sağlam, duraklan ölçülü, tahlilleri açık, ke limeleri aydınlıktır. Ne eskinin alışkanlığına ne de yeninin modasına kalemini âlet etmemeyi bi­ len sayılı yazarlanmızdan biri idi. Son devrin alçıdan yapıştırma ucuz süslerle yüklü «Rokoko» mîmârisini andıran soysuz yazıları arasında, Yahya Kemâl’in şiiri ile Ahmed Hamdi’nin nes­ ri, çizgilerinin zarifliği ve mermerinin parlak çıplaklığı ile yetinen Yunan heykelleri gibi, asil bir yalnızlık içinde sivrilmiş görünürler.

Ahmed Hamdi Tanpınar’ı, şiirlerinde ve hi­ kâyelerinde, sanatının yalnız birer yüzü ile gö­ rürsünüz. Onun şahsiyeti, bütün buutlan ile, ancak denemelerinde görünür. Şair mizacını durup dinlenmeksizin besleyen okuma alışkan­ lığı, daima tahlil gücü ile birlikte çalışmayı bi len terkipçi zekâsı, eleştirme ve deneme yazı­ larında onu çağdaşlarının üstüne çıkaran vasıf­ lardı. Tenkid hafızamız unutkan olmasa, sadece

YAKINI

Bilmem kime güvenip doğmuşuz, En yakınımız bize yabancı. Dost yüze gülücü, düşman kıyıcı, Mutluluk evrenin bir ucu. Kader daha acı bildiğimizden, Gurbette tükenir her yolcu.

Selâhattin BATU

Gül, Sonbahar, Sonra

Bir alev - gül baygın dudaklarında, Düş düş..

Yalnızlık ormanları kuytu, Bütün masallar büyümüş. ..

Oltalarda mercan balıklar, Yalnızlık denizleri, derin.. Düşünüyorum, kuytu odalarda Bir güle uzanıyor ellerin..

Bir damla yaş gibi sıcacık, Bakışlarında Eylül bahçeleri... Bir gül gibi topluyorum usulca; Uykusuz geceleri..

Bir gül yaprağısın uzakta

Hayal gibi,, yok musun, var mısın? Yalnızım, dertliyim, çaresizim Duyar mısın?

Feyzi HALICI

onun gazete ve dergi sütunlarnda kalan yazıla­ rını hatırlayarak, batılı anlamda yaratıcı eleş­ tirmenin ilk örneklerine olsun kavuştuğumuzu biribirimize müjdeliyebilirdik,

Tanpnar, Ruşen Eşref, Yahya Kemâl ve Ab- dülhak Şinasî gibi bir İstanbul âşığı; tarihimi­ zin sanatlarımızın, geleneklerimizin şuurliı bir hayranı idi. «BEŞ ŞEHÎR» de, Tanpınar’ın gü­ zel üslubu ile konuşan, bütün sanat tarihimiz­ dir. Yalnız «İSTANBUL’UN MEVSİMLERİ VE SANATLERİMÎZ» yazısını okumak, onun şair mizacı ve tabiat sevgisi yanında nasıl derin bir sanat kültürüne sahip olduğunu ve Türk dilini, bütün incelikleriyle, ne güzel kullandığım anla­ mak için yetişir. Türkçe, hiç bir nâsirin kalemin­ de, bundan daha pürüzsüz bir güzellikle var ol­ mamıştır.

Kısacası, Tanpmar, bizim büyük yazarları mızdan biri idi. Bu büyüklük, bizim dışımızda, batılı değer ölçülerine vurulunca da hiç bir şey kaybetmez, işte önemli olan, onu benim gözüm­ de çağdaşlarımı! üstüne çıkaran da budur.

7

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

As a result, while total CSF tau level could be used as a marker for neuronal damage, phosphorilated tau levels are useful in monitoring formation of neurofibrillary tangles..

3- Rosenthal NE, Sack DA- Gillin SC- et al: Seasonal affective disorder a description of the sydrome and preliminary with ligth trerapy.. 4- Wehr TA and Rosenthal NE: Seasonality

Örneğin fen bilimleri derslerinde temel konuları öğretmek belki de birçok öğrencinin kafasında, bilimin bir bilgiler topluluğu olduğu ve bunun kesin doğru olduğu

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Mala yönelik suçlardaki artış şehirlerde daha bozuk olan gelir dağılımı, daha yüksek oranlardaki işsizlik, şehirde sosyal bağların zayıflaması sonucu olarak azalan

“a) Bir icra, fonogram veya yapımın izinsiz çoğaltılmış nüshalarının bu Kanun’un.. maddesinin yedinci fıkrasında sayılar yerlerde satışı ile ilgili ihlallerde üç ay-

藥科心得-吳建德老師部分 21 世紀醫學新希望-大腦研究的新趨 勢 藥三 B 林承緒 B303097162