M a i l G Ü R E L İ
M İ — İ i p e t 9 E Y L Ü L 1 9 9 2 Ç A R Ş A M B ADİZİ YAZI
13
Tipik jestleri ve mimikle riyle de unutulmayan Vasfi Rıza'- dan çeşitli portrelerf
v*!
HİSSE-I ŞAYİA'- DA - Vasfi Rıza sayısını bileme yecek kadar çok oyunda rol aldı. Hepsini severek ve büyük alkış toplayarak oy nadı. Ama bir oyun, bugün dahi onun belleğinde ayrı bir yer tutu yor: Ibnürrefik Ahmet Nuri’nin 1930'da yazdığı Hisse-i Şayia... Fotoğrafta Vasfi Rıza (ortada) bu oyunda görülü yor.90 yaşındaki Vasfi Rıza Zobu, hâlâ bir delikanlı gibi mesleğini savunuyor:
Bir katını bağışlaması karşılığınca Esnaf Hastanesi’nde sürekli kalan sanatçı, pırıl pırıl zekâsı ^ e s p rile riy le
dostlarını gülmekten kırıp geçiriyor. “ Daha yaşayayım diye dua etmek, aslında bana beddua olur” diyor
• •
O
NCE Darâlbedayi’de, sonra Şehir Tfyatroları’nda 57
yrt glbf rekor sayılacak bir «Öte kalan Vasfi Rıza Zobu, şimdi hayat sahne sinde de uzun kalmanın ti radını yaşıyor ya da yaşayarak oynuyor.
En sevdiği oyunlardan söz ederken Hisse-i Şayia için:
- “ Harikulade güzel bir komedidir o. Onu oynar gibi değil, yaşar gibi oyandım” diyor.
Doksan yaşındaki Vasfi Rıza Zobu’ya sorarsanız, bundan sonra kendisine uzun ömür dilemek hiç de dostluk değil dir.
B ir apartman katını bağışlaması karşılığında ömrünün sonuna kadar ka lacağı Esnaf Hastanesi'nin odasında top lanmış dostlarını, pırıl pırıl zekâ ışılda yan esprileriyle gülmekten kırıp geçiren Vasfi Rıza:
• “Sıhhatim İçin bana dua edin, ama yaşamak İçin dua edilir mİ? Daha yaşa yayım diye dua etmek, aslında bana bed dua olur” diyor.
Her gün kendisini ziyaret eden, çi çekler, lim onatalar getiren Basın Da nışmanı Selma Selçuker, biraz naz, biraz hüzünle sitem ediyor:
- “Peki o zaman bizi kim güldüre cek?”
Doksan yılın Vasfi Rıza'sı espriyi anı nda yapıştırıyor:
- “B e ls ize yazar bırakırım !..”
“ İ
n s a n b uk a d a rYALVARIR MI?
Ve odada kahkahalar. Yarım asır ti yatro salonlarında milyonların yankıla nan kahkahalarının sanki yoğunlaştı rılmış bir mumyası bu kahkahalar.
8 o YILDA ÖĞRENİLEN
Birdenbire vücudu geriliyor Vasfi Rıza’nın, besbelli acılar için de:
- “Aayy. Ay. Aaaayyy!” diye
bağırıyor.
Acıdan kıvrandığı, acıya di rendiği besbelli. Bereket ki, bir-iki dakika içinde hemoroid sancısı geçiyor. Son “ Ayyy” ının ardından bir solukta zıpkın gibi espriyi tükü- rüveriyor:
- “ İnsan kıçına da bu kadar yalvarır mı bel..”
Aslında bir yalvarma değil, bir isyan bu.
Bizim genç arkadaşımız To
run Dede, üstad Vasfi Rıza'yı te
selli etmek istercesine:
• “Bilirim bu sanıcıyı” diyor. “Ben de hemoroid oldum çünkü.”
Vasfi Rıza, anında odanın ortasına bir kahkaha bombası daha atıyor:
- “Nasıl bilirmişsin sen?.. Benim bunu öğrenmem İçin 80 yıl geçti.”
M
e s l e ğ e s a y g iİşte 90 yaşındaki Vasfi Rıza, hâlâ o esprili, hazırcevap, neşe saçan unutul maz Vasfi Rıza.
Ve hâlâ en ciddiye aldığı konu tiyatro. Mesleğine, tiyatroya laf söyletmiyor, toz kondurmuyor.
Odada sağlık konuları konuşulurken Vasfi Rıza'nın öteden beri pek hasta ol madığı anlatılıyor. Bu arada normal vü cut ısısının da 36 değil, 35 olduğu söyleni yor.
Teşhis bizden:
- “Soğukkanlısınız.”
HASTANE ODASINDA - Vasfi Rıza Zobu, bir katını bağışlaması karşılığında Esnaf Hastanesinde ömür boyu kalıyor. Yıllardır basın danışmanlığını yapan gazeteci Sel ma Selçuker kendisini hemen hemen hiç yalnız bırakmıyor. (Fotoğraf: Torun DEDE)
Yanıt Vasfi Rıza'dan:
- “Senslnl”
Sonra ciddisi:
- “Evet, soğukkanlıyımdır ger çekten ama pek öyle her şeyde de ğil. Beni alakadar etmeyen, memle kete kötülüğü olmayacak hadiseleri soğukkanlılıkla seyrederim. Fakat memlekete ve etrafımdaki arkadaş lara, hele hele tiyatroya zararı do kunacak herhangi bir hareket beni çıldırtır. Bu yüzden de mahkemelere düş- müşümdür. Mahkemeye düştüm dediy sem yanlış anlaşılmasın. Peyaml Safa, Nurullah Ataç gibi adamlarla mahkeme
le re düştüm. Çünkü tiyatroma hakaret et tiler. Sen misin hakaret eden dedim. Onu da söyleyeyim, sonunda alt ettim onları.”
Türk tiyatrosunun unutulmaz komed yeninin mesleğine saygısının bir başka
göstergesi:
- “Ben sahneye çıkarken, değil İçki iç mek, sigara bile içmezdim. Oyun bittikten sonra kahvemi, sigaramı, içkimi İçerim, içerim dediysem öyle mecburiyetten filan değil. Keyiften içerdim, canım isterse İçerdim. Her akşam da canım İstemezdi zaten.”
Biraz sonra şunları da ekliyor:
“ Ben yaşamak için zevki düşün
medim. Yaşarken zevkle tanıştım, zevki tattım. Aynı şe kilde sağlıklı yaşayayım diye de hiçbir şeye dikkat etme dim. Çünkü sıhhatim çok ye- rindeydl. Hiç hastalık, am eli yat filan geçirmedim. Şimdi de sıhhat bakımından çok zenginim.”
K A Ç A Ğ IN ZEVKİ
VE ZAMPARALIK
Üstad sağlığı için özel bir dikkat göstermediğini söylü yor, ama uzun yıllar beraber olan yakınları -ki bunların arasında 21 yıldır bakımını üstlenen Fatma Hanım da var- Vasfi Rıza’nın birtakım alı şkanlıkları olduğunu anımsa tıyorlar. Bunları Vasfi Rıza da, olağan alışkanlıklar olarak doğruluyor:
- “Her öğle yemeğinden sonra İki saat uyurum. Kabız yaptığı için hiç çay İçmem. Pi lav, makama, börek gibi ye mekleri ender yerim. Köfte ol sun, et olsun ızgara tercih ederim . Ondan sonra mutlaka bir sebze yerim ve zeytinyağ lıyı tercih ederim. Yemekten sonra mutla ka kahve İçerim, yatar kalkar gene İçerim, misafirliğe gittiğim zaman, kahveyi ne za man getirecekler diye gözlerinin İçine ba karım. Günde dört taneden fazla sigara İçmedim. Şimdi bile tektük sigara içiyo rum.”
- “ ö ğ le yemeğinin üstüne bir sigara keyifli geliyor değil mi?”
özlem le harmanlanmış bir keyifle iç
çekiyor:
- “Aaa.aaahhh!.. Dünyada kaçak şey kadar keyifli hiçbir şey yoktur.”
- “ Başka hangi kaçaklar var zevkli olan?"
- "Zam paralık.”
- "Bunu da denediniz mi çok? Yoksa sigara gibi sınırlı mı kaldı?"
- “Hayır desem, İnanır mısınız?”
Sanki sahnede suçüstü yakalanan zamparayı canlandıran bir Vasfi Rıza varmış gibi, odada gülüşmeler. Aynı anda, rasiantı bu ya, koridordan bir çocuk ağlamasının sümüklü sesleri geliyor.
- “Ne o?” diye soruyor Vasfi Rıza.
Selma Selçuker:
- “Çocuk ağlıyor efendim” diyor. “Sizi arıyor olmasın!”
Vasfi Rıza sahnedeki kadar rahat ve pişkin:
- “Bak bakalım bana benziyor mu? Gözleri benzer.” Evlilikten söz açıyoruz.
- “Şart” diyor. “Herkes evlenme!!. Ben gençliğimde evlenmenin aleyhindey- dlm. Nitekim bu düşünceyle 50 yaşıma ka dar evlenmedim. Ama 50 yaşıma gelince, çok muhterem 41 yaşında bir hanımefen diyle evlendim. Çok mutlu bir evlilik oldu.”
- "Peki, keşke evlilik aleyhtarlığı yap- masaydım da daha önce evlenseydim diye pişmanlık duyduğunuz oldu mu?”
- “Hayır. Hiç böyle bir şey düşün medim. Çünkü, ben gençliğimde çok fazla çaplıklık yaptım. Onu üzmüş olmamak İçin daha önce evlenmiş olmayı hiç dü şünmedim."
- "Evlendikten sonra hiç kaçamak ol madı mı?"
- “Katiyen olmadı. Evlendikten sonra elim i mahrem bir yere sürmedim.”
YARIN: RESSAM ÂLİ KARSAN
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi