2
« C U M H U R İ Y E T » i n B Ü Y Ü K R Ö P O R T A J I :
İ z m ir d e ilk
f e r a h î ı h
— Baştarafı 1 inci sahifede —
çok fotograflannızı gördüm, peh livanlığa aid yazılarınızın da ver diği intıbala hayalimde size bir şe kil vermiştim ki nerede görsem ta- myıveririm sanıyordum. Halbuki şimdi anladım tanıyamıyacakmı- şım.» Eh, fotoğraflar hakikatin kendini değil, gölgesini aksettirir. Her geçen yıl da hepimizden hem bir şey alıyor, hem bir tortu bıra kıyor. Onun incelik gibi tevil et mek istediği zayıflığım dört beş yıl önce geçirdiğim hastalığın netice- aiydi. Geçelim bu ciheti.
Benim de ilk sualim şu oldu: «Es- kidenberi partici misiniz?» Zeki bir tebessümün gözlerdeki parıltısı ve dudaklardaki çizgisils güldü: «Eğer kıdemli olaydım simdi bu mevkide bulunamazdım» dedi. Belli, kav rayışlı bir zatla konuşuyorum. M u haliflerinin bile kendini sevebilme sini siyasî bir mazisi olmayışına borçlu olduğunu biliyor. Mazimiz yerine göre kuvvetimizse yerine göre de zâfımızdır.
Sevmek hassası olmıyanlarm se vilmek mazhariyeti de olamaz. Na zif B ey muhalifi olan Demokrat ları da candan seviyor. «Rakibiz, fakat düşman değiliz» dedi. «Zaten iyi düşünürsek Demokratların ilk büyük hayrı bize dokunmuştur. Karşımızda öyle bir teşekkül m ey dana geldiği için kendimizi daha dinamik bir hamleyle derleyip to parladık.» Yalnız bir telgraftan şi kâyet etti. Eskişehir Demokrat Par ti başkanı buradaki Demokrat Partiye çektiği telgrafta: «Otuz beş bin demokrat kardeşimiz felâkete uğradı, yardımınızı bekliyoruz» de miş.
Bir gün önce vali beyle görüşür ken Sabri Adal da aynı telgraftan acı bir dille bahsetmişti. 1924 baş larında Edirne Maarif müdürü ol duğu zaman vali ney lise son sınıf talebesiymiş. Onun için bütün bir samimiyetle konuşuyordu. Onun seçimlerde hiç bir şek ve şüpheye mahal bırakmıyan bir dürüstlükle hareket edeceğine cidden iman et tim. Gerek vali bey, gerek Halk Partisi başkanı «Vatan mefhumu karşısında nasıl ayrılık gayrılık yoksa tabiat felâketleri karşısında da öyleyiz» diyorlardı. Şüphesiz yerden göke haklıydılar. Her iki sine de: «Elbet Eskişehir Demokrat başkanı da bunu böyle biliyordur. Anlaşılan orada Demokratların ne kadar ezici bir çoğunlukta olduğu nu göstermek için öyle bir dil kul lanmış olacak» dedim. Eğer haki katen maksad bu ise vatandaş m ef humundaki bütünlük bakımından iş biraz hafiflemiş olur ama gene öyle yerlerde öyle bir dil kullan mamağa hepimiz bu vatanın y ek - pâre vatandaşı olmak tibarile dik kat etmek zorundayız.
Nazif Çagataya: «Demokratların bu havalide çok kuvvetli oldukları herkesçe malûm olduğuna göre ü- midinizi en ziyade tarafsızlara mı bağlamış bulunuyorsunuz?» dedim. «Evet» veya «tabiî» gibi kısa bir cevab vereceğini beklerken muha tabım hiç de öjtle hareket etmedi: «Tarafsızların rolü Istanbulda daha mühim olabilir, dedi, fakat burada vaziyet öyle değil. İzmir vilâyetin de halk topyekûn denecek tarzda iki partiye ayrılmıştır. Burada her kes partici. Yalnız İzmir şehrinde biraz bitaraflar var. Memurlarla ba zı münevverler. Kazalarla köylerde bu da görülemez. İzmir şehrinde de en kuvvetli olan kütle elli bini bulan işçi sınıfıdır. Bunların sen dikaları var. Bu kütle toptan han gi tarafa meylederse terazinin o kefesi derhal ağır basar.»
«Peki işçiler münferiden hareket edecek değiller elbet, bağlandıkları sendikalar onları topyekûn karşı tarafa yöneltirse demek sizin
par-İ$mail3iabib
___ _ Y a z ıy o
r---ti için hiç ümid kalmıyacak» dedi ğim zaman Nazif Çağatay gene hiç endişesiz ve sükûnetli bir ruh ha letinin rükûdetile cevab verdi: «İnsanları eşya denkleri gibi bir yerden bir yere taşınır sanmamalı. Bir defa sendikaların işçiler üze rindeki hakimiyeti mutlak değildir. Ferdlerin kanaatleri daima her te sirin üstünde kalır. Zaten seçimler deki hücre sistemi ferdlerin bu şahsî kudretini mutlak bir hale çı karıyor. Size bağlı görünür de re yini orada başka türlü «verebilir.» Muhatabım gene gülerek ilâve et ti: «Bu hücreler ferdlerin ahlâk ve karakter itibarile imtihan yeri de olacak.»
Burada Halk Partisinden de m eb usluk için adaylığım koyacak pek çok istekliler olduğunu şu bir kaç günde ben bile öğrendim: «Bunlar aday gösterilmediğini görünce uğ radıkları hayal sukutu neticesinde ya karşı tarafa rey verirlerse?» de diğim zaman muhatabım: «Yeni se çim tüzüğümüz o kadar mükemmel ki aday gösterilemiyenler bunun ancak azınlıkta kaldıklarından ileri geldiklerini bilecekleri için hiç bir kimseye bir iğbirar besliyemiyecek- lerini anlayacaklarından parti ba şındakilerin bu işte zerre kadar tesirleri olmadığına yüzde yüz inanmak zorundadırlar» dedi. Bu yeni tüzüğün mükemmelliğini an latıyor. Neticede ben bile anladın? ki sahiden adaylıklar toprak altın daki su akışları gibi seçilecekler de hiç bir insan eli karışmadan bir ta biat hâdisesi mahiyetinde cereyan edip gidecek.
Bütün vilâyet dahilindeki çeşidli Halk Partisi teşkilâtı mihaniki bir tarzda, yahud yerine göre kura ile seçilip en son beş altı yüz kişilik bir heyet halinde merkezde topla nacaklar. Seçilmek için herkesin nuamzedliğini kendi istemesi şart. Bütün bu beş altı yüz kişilik Halk Partili teker teker hücrelere girip reylerini verecek. İzmir vilâyeti 17 milletvekili çıkaracağına göre bun lardan en çok rey alan o kadarı merkeze gönderilecek. Yalnız ken di kendime düşündüm. Beş altı yüz kişilik bir kalabalığı vilâyet mer kezine toplayabilmek, reyleri gü lüne dereceyi bulacak parçalanma lardan kurtarmak, o kadar parça lanmış reylerin tasnifi, o tarzda kazanabilenlerin umum vilâyette ki seçim kabiliyetleri gibi bir çok çetin işler fikrimi kurcalayıp dur du ama bunlarla muhatabımın vak tini, fazla işgale hakkım olmadı ğını düşünerek «Tanrı kuvvet ver sin» demekle yetinsendim.
Nazif Bey nefsi İzmirde Demok ratların üstünlüğünü apaçık kabul ediyor. Merkez için en büyük ü - midleri tarafsızlardadır. Kazaların bir çoğunda kazanarak vilâyet na mına çoğunluğu elde edebilecekle rini umuyorlar. Zaten böyle olmasa yanşa girmenin manası kalmaz. Mesele onun veya bunun kazan masında değil, hepsinin üstündeki mesele vatandaş seviyesinin siyasî terbiyedeki olgunluğunu göstere bilmektedir. Nazif Çagatayın şah sında Halk Partisinin her türlü sekterlikten kurtulmuş olduğu nu görmekle sevindim. Bundan son raki yazıda Demokrat Parti başka- nile yaptığım mülâkatı okuyan va tandaşların daha çok ferahlıyacak- larma eminim.