• Sonuç bulunamadı

Sanatkarın ıztırabı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanatkarın ıztırabı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Tiyatrosu 15

S A N A T K Â R I N I Z T I R A B I

. Sanatkâr, içli, derdli ve üzüntülü bir in­

sandır. Çünkü sanat bir yaratm a işidir. Acısız doğurmak hiç bir canlıya m ukadder olmadığı gibi iztırapsız yaratm ak da hiç insan ruhuna müyesser olmuş değildir. Tabiat, cemiyet ve bütün bir hayat içinde duygu ve düşüncelerini kendinden önce var edilmiş bir eser haline koy­ mak faaliyeti olan bu yaratıcılık, sanatkârın tek saadet kaynağı olduğu kadar sayısız' elem leri­ nin de öz anasıdır.

Gözlerinin projektörlerde ruhunun önün­ de ışıklanan bir çehrenin çizgilerini ve renkle­ rini keşfetmek için bir ressamın arayan yüzün­ deki kırışm aları, keşfe uğra.şan atılgan, ve inatçı dikkati hiç görmediniz mi?.

Küçük satırlar halindeki sekiz on m ısradan ibaret bir şiirin iç ahengini kelimelerle anlat­ mak istiyen bir şairin saatler ve saatler dalan, dalarak rayan bakışlarındaki bitirici, yorucu çalışmaya hiç tesadüf etmediniz mi?.

Aranan bu çizgiler ve renkler, aranan ka­ fiyeler ve ahenkler, sanatkârın yaratıtı muhay- yelesini öyle harap eder, öyle yıpratır ki... Bul­ duğunu beğenmez, tekrar arar, gene arar. Da­ im îd ir b ir üzüntü içindedir. Onun için sanatkâr kolay karar veremez, herşeye hemen riza gös­ teremez. Sanat, herşeyden çok kanaatten tik ­ sinir. Güzeli bulm ak ve en güzel şekilde onu ifade etmek, ancak güç beğenilmek meleke­ sini kazanmakla olur.

Tarihin her devrinde büyük safıat adam ları kendilerini, etrafındaki insanları, h attâ bulun­ dukları cemiyeti, gururlarile, dikbaşlılıklarile, başı boşluluklarile rahatsız etmişlerdir. Eserleri önünde hayranlık duyulan bu ayrı yaratılıştaki insanların çoğu, kendi m evcudiyetlerde pek m üstesna olarak sempati ve sevgi uyandırabil- mişlerdir.

Hele sanatlarının henüz kem al noktasına varm adan önceki devirlerde ideallerini aram a

mekde daima m enfaati vardır. Bir araya toplan­ mış insnlar hiç olmazsa insaniyete hürm etlerin­ den dolayı faziletli görünmek isterler. Müellif ahlâkî konuşuyor diye seyirci m üsterihtir. A rtık alkışlamakdan başka işi yoktur. Bu suretle hem Vicdanını teselli etmiş hem de yanındakilere kendisinin nam uslu bir adam olduğunu göster­ miş olur.

Müellif için, ateşli tiradlar ve gürültülü Sözler kullanmadan, seyircilere kendi fikrini söylemenin birçok yolları vardır. Tiyatro vaaz ve nasihat değildir. Harpagon’a Falstaff’a ve Turcare’ye gülmekle kâfi derecede öcümüzü almış oluruz.

ı

çok piyesler mevzuunu aile facialarından ala- gelmiştir! Bunlar işlemesi en nazik olan m ev­ zu. larıdır. A ralarında bin tü rlü ihtilâf sebepleri olan ne kadar aile vardır. Bunu bilir ve kav­ galarını seyretm ek isteriz. Fakat Kîne, cebir ve şiddete, cinayete kadar gidilecek olursa, a- ile hakkındaki hislerimizi cerihadar eden bu istisnaî temaşa karşısında isyan ederiz. Çar - pışma ne kadar sert ve tesirleri ne kadar tra ­ jik olursa müellifin bu kavgaya o kadar iş­ tirakini kabul ederiz. Siyasetin en kötüsü, te­ razinin ibresini iki hasım arasında müsavi tut- mıya kalkışm aktır. Birinin haksızlıklarını şişirip öbürününkileri eksiltmek m uvafıktır. Böyle yapılmazsa halkın hangi tarafı tutacağı­ nı şaşırıp, sonunda bu gayriinsanî döğüşü pro­ testo ederek, iki tarafı birden itham ettiğini görmek tehlikesi vardır.

(2)

halinde iken öyle ukalâ , öyle iddiacı, öyle ta­ hammül edilmez görünm üşlerdir ki, bu halleri, aile m uhitlerinden bile uzaklaştırılm alar ma. se­ bep olmuştur. Aç kalanla.rı, m em leketlerinin hududu dışında yaşamağa mecbur tutulanları az değildir.

Bir kısmı, bu söylediğimiz felâketler yet­ miyormuş gibi, dünyanın en büyük sanat eser­ lerini yaratm ış oldukları halde devirlerinin en acı istihzalarına çarpmışlardır. Çünkü sanat ilimden bile güç anlaşılır. Sanatkâr, âlimden daha güç çözülür bir muammadır. Sanatın ve sanatkârın bir eğlence mevzuu olduğu, tarihte görülmemiş hâdiselerden sayılamaz.

A sırlar bugün yaklaştırıldıkça ve cemiyet­ lerin medenî seviyeleri daha çok yükselmiş bu­ lundukça yukarıdan beri saydığımız bu iztırap- falar azalmaya başlar. Bu, sanatkârın yaratm a faaliyetinde yeni doğan bir kolaylıktan değil, içinde bulunduğu cemiyetin, kendisini takdir et­ me liyakatim daha çok kazanmış olmasındandır. Medeniyet seviyesi yükseldikçe, anlıyan sena,t m uhitleri genişliyen bir daire haline gelir. Onun sıcak havası, takdirleri, alkışları, samimî m uhab­ betleri, insanca tenkitleri, sanatkârın yaratm ak için çekmeğe m ecbur olduğu bu derin iztırabı avutur; h attâ unutturur.

Bizde sanat, bugünkü halile, yeni doğmuş bir çocuk yaşındadır. Anlayan m uhit, henüz teşekkül etmiş sayılmaz. Onun için bizde sanat­ kâr, büyük yaratm alara erebilmek yolunda, iç­ ten ve dıştan gelen iztıraplara dayanabilecek yüksek ruh kabiliyetini göseterebilmelidir. Sto- ik bir mukavemetle hayatlarını verimeli kılmaya çalışmaları bir zarurettir.

Çok değerli ve genç bir Türk ressamının şu sözlerini dinleyiniz:

“Sabahın sekizinde bir büroya gidip akşa.- mm beş buçuğunda dünyaya dönen bir ressamın vakit bulup çalışabilmesi, bir kum aştan artan parçalarla elbise yapm aya yeltenen bir terzinin uğraşm asına benziyor. M emuriyet bütün günü­ mü aldığı için gece elektrik ışığı altında desen yapmak ve sabahleyin erkenden iş vaktine ka­ dar bir buçuk saat boya ile çalışma m ecburi­

yeti hasıl oluyor... Dışarıda Van Gokun gü neş­ lerinden daha göz kam aştırıcı bir güneş y a n ı­ yor. Fakat bu güzel günlerden benim hisseme, pencerenin üst tarafında, kirli bir mendil kadar kasvetli bir tutam gök parçası düşüyor. Mesle- ğimi ve tabiati, henüz okumaya başlamışken elimden alınan güzel b ir kitaba benzetiyorum. Tamamile okunabilmesi için bir ömrün kifayet etmiyeceği bu kitap beni bekiliyor.,,

Sanatkârın bu m uztarip iştikâsını, her- şeyden önce sevmeliyiz. Bu şikâyetin altında gizlenen dilek, Türk sanatkârının güzellik ida- line aşkının ve bağının bir ifadesi olduğu için onu saygı ile karşılamabyız. İnkılâpçı Türk devleti, sanat adam larına kayıtsız kalmamıştır. Fakat bu alâka, henüz teşkilâtlanm ış değildir. Genç arkadaşlarım ın yüksek istidatlarını duyan ve onlar gelişime im kânları hazırlam ıya çalışan büyüklerin devrinde yaşadıklarını, kendilerin­ den bir adam sıfatile kendilerine hatırlatırım .

M aarif Vekâleti Fransa ve Almanyadan plâs­ tik sanatlar için hakikaten değerli büyük m üte­ hassıslar getiriyor. Musikimiz için ayni yolda yürünm ektedir. Hükümetimiz, bu dava ile y a ­ kından ilgilidir. Yabancı otoritelerin doğrudan doğruya m illî bir varlık yaratm alarını bekle­ miyoruz. Elbette T ürk sesi, Türk müzisiyeninin; T ürk tablosu Türk ressamının; T ürk abidesi, Türk heykeltrasınm eseri olacaktır. Fakat yeni Türk cem iyetinin sanat kabiliyetlerini normal çabşma yoluna koymak için bu otoritelerin şah­ si bilgi ve yüksek melekelerinden faydalanm ak­ ta büyük kazancımız olacağı şüphesizdir.

Bütün bunların gayesi taklitten yaratm a saf­ hasına geçebilmemizdir. Çünkü yaratma,şundan, veya bundan ödünç alınacak bir meta değildir. Öz m aldır ve ancak millî olur. Bu davada ben­ ce en güç mesele, bizde canlı ve bilgili bir sanat m uhitinin var olması keyfiyetidir ki, bunda, (za­ man) unsurunun hakkını verm ekten başka ça­ remiz yoktur. D urarak değil, çalışarak bekle­ memiz lâzım. Yeter ki, bu bekleyişte, doğru başlıyan ve doğruluğa hep beraber inanılan bir emeğin em niyet ve itimadı bulunsun.

Haşan Âli YÜCEL

Yıl : 11

Sahibi i Şehir Tiyatrosu

2 İkinci Teşrin Sayı : 107 Yazı işleri M. i N. Ertuğrul

Kuruş : 10 Çevirgeni : Mümtaz Zeki

Referanslar

Benzer Belgeler

KKTC Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ve KKTC Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay’ın da aralarında bulunduğu Gazimağusa Futbol Masterları Derne- ği üyeleri, Bodrum

Toprakta yaygın olarak bulunan primer mineraller;.. Kuvars, Feldspat, Piroksen, Amfibol, Olivin

Özefageal YC'lerle ilgili olarak pozitif fizik muayene bulgusu 59 hastanın 24 tanesinde (%41) tespit edildi, fakat bu hastaların üçünde özefagoskopide YC'e rastlanmadı, yani

A strip of aponeurotic flap, 8 cm long and 2cm wide, was elevated proximally from the median raphe of gastrocnemius, and twisted 180 degrees on itself from medial sides, so its

Emeç'i anma töreninde kızı Mehveş Emeç, eşi Bilge Emeç, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başka­ nı Aydın Doğan, eşi Sema Doğan, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın

63 Aquinas’a göre meydana getirilecek sanat eserinin ideası sanatçının zihninde imge olarak vardır ve sanatçı bu örnek for- mu taklit etme yoluyla bir şey üretir.. Yalnız

tohumlanmayıp iki nci öslrOste tohu m landılar. Cefuroltime uygulaması son rası klinik belirtileri ortadan kalkmayan ve ilk üç tohumlamada gebe kal mayan ineklcrin

Şeybanî Han‟a ait olan ve sadece Şah İsmail‟in cevabî mektubu vasıtasıyla varlığından haberdar olduğumuz ilk mektubun, 913/1508 yılı itibariyle Horasan