• Sonuç bulunamadı

Eski Mezopotamya’da kehanet kültürü ve Anadolu’daki yansımaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski Mezopotamya’da kehanet kültürü ve Anadolu’daki yansımaları"

Copied!
128
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ESKĠ MEZOPOTAMYA’DA KEHANET KÜLTÜRÜ

VE

ANADOLU’DAKĠ YANSIMALARI

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yüksek Lisans Tezi Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Programı

Gözde DEMĠRCĠ KARAOĞLU

DanıĢman: Dr. Öğretim Üyesi Murat ORHUN

Ağustos 2018 DENĠZLĠ

(2)
(3)
(4)

i

ÖN SÖZ

Mezopotamya, kültürü bakımından oldukça zengin bir coğrafya olması sebebiyle çevre kültürleri de etkilemiĢtir. Bizim üzerinde durduğumuz konu olan kehanet de, Mezopotamya toplulukları ile Anadolu‟daki Hititler arasında bir etkileĢimin olduğunun açık kanıtlarından biri durumundadır. Tezimizin kaynakçası oluĢturulurken, farklı türdeki kehanetlere iliĢkin yazılmıĢ Türkçe kaynak azlığından dolayı yabancı kaynaklara yöneldik. Yabancı kaynaklar içerisinde çivi yazılı metinlerden yapılan Ġngilizce çeviriler Türkçeye olabildiğince yalın haliyle çevrilerek teze eklenmiĢtir. Yine internet aracılığıyla online veri tabanlarından çeĢitli kitap ve makalelere ulaĢarak tez içerisinde gerekli bölümlerde kullandık. Aynı zamanda çeĢitli kütüphanelerden kaynaklar taranarak, tezin içeriği oluĢturulmuĢtur. Tezimizin Mezopotamya kısmında, kehanet ve fal türleri incelenmiĢtir. Anadolu bölümünde ise, tezin çok dağılmaması için yalnızca Hititler baz alınarak Mezopotamya toplulukları ile aralarındaki kehanet alıĢveriĢi konu edilmiĢtir.

Bu çalıĢmanın hazırlanıĢı sırasında desteğini esirgemeyen kıymetli danıĢmanım, Dr. Öğretim Üyesi Murat ORHUN‟a teĢekkür ediyorum. Üniversite yıllarımızda bize eskiçağı sevdiren Prof. Dr. Yusuf KILIÇ‟a içten teĢekkürlerimi sunuyorum. Güler yüzü ve tüm samimiyetiyle yüksek lisansa baĢladığımda beni yüreklendiren sevgili hocam Doç. Dr. H. Hanım DuymuĢ FLORĠOTĠ‟ye kalpten teĢekkürlerimi iletiyorum. Hititler hakkında kapısını çaldığımda beni geri çevirmeyen Prof. Dr. Ahmet ÜNAL‟a ve yine kaynak konusunda yardım istediğimde güler yüzüyle beni kırmayan Prof. Dr. Bülent ĠPLĠKÇĠOĞLU‟na saygı ve teĢekkürlerimi sunuyorum.

Tüm eğitim hayatım boyunca bir kız çocuğunu okutmanın önemini bilerek beni okutan babam AliĢan DEMĠRCĠ‟ye, dualarıyla beni hiç yalnız bırakmayan annem Sinemgül DEMĠRCĠ‟ye sonsuz teĢekkürlerimi sunuyorum. Çıktığım akademi yoluna sonradan dahil olan ve beni baĢarmam konusunda her anlamda destekleyen sevgili eĢim Hasan Hüseyin KARAOĞLU‟na teĢekkür ediyorum.

(5)

ii

ÖZET

ESKĠ MEZOPOTAMYA’DA KEHANET KÜLTÜRÜ VE

ANADOLU’DAKĠ YANSIMALARI

Karaoğlu Demirci, Gözde Yüksek Lisans Tezi Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı

Tez DanıĢmanı: Dr. Öğretim Üyesi Murat ORHUN Ağustos 2018, 115 sayfa

Tezimiz, Mezopotamya toplulukları tarafından kullanılan kehanet

yöntemlerinden bahsetmektedir. Bunun yanında Mezopotamya kehanetlerinin Hititler’e etkisine de değinilmiĢtir.

Eski Yakındoğu, geleceği bilme kaygısı ve çevresinde oluĢan garip durumların sebeplerini araĢtırmak için bir takım yöntemler geliĢtirmiĢ ve bunları kullanmıĢlardır. Tanrılar tarafından gönderilen bu iĢaretler kehanet olarak adlandırılmıĢtır. Mezopotamya kehanetleri ise, Anadolu toplumu olan Hititler tarafından da kullanılmıĢtır.

(6)

iii

ABSTRACT

THE OMEN CULTURE IN THE ANCIENT MESOPOTAMIA AND ITS REFLECTIONS IN ANATOLIA

Karaoğlu Demirci, Gözde Master Thesis

History Department Ancient History Programme

Adviser of Thesis: Asst. Prof. Dr. Murat ORHUN

August 2018, 115 pages

Our thesis mentions the omen methods that is used by Mesopotamian people. Apart from this, it is touched on the effects of corresponding omens to the the Hittites.

The Ancient Near East develops several practices to investigate the reasons of the anxiety of predicting the future and the weird events that take place within the scope of it and utilize these means. It is called as omen, the symbols sent by the Gods. Mesopotamian omens are used by the Hittites which is the Anatolian habitants.

(7)

iv

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖN SÖZ... i ÖZET ... ii ABSTRACT ... iii ĠÇĠNDEKĠLER... iv KISALTMALAR DĠZĠNĠ ... vi GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM EVRENĠN ve ĠNSANIN YARATILIġI 1.1. MEZOPOTAMYA TOPLULUKLARININ ĠNANCINDA EVRENĠN ve ĠNSANIN YARATILIġI ... 4

1.2. HĠTĠTLERDE EVRENĠN ve ĠNSANIN YARATILIġI ... 12

ĠKĠNCĠ BÖLÜM KEHANETĠN DOĞUġU 2.1. MEZOPOTAMYA TOPLULUKLARINDA KEHANETĠN DOĞUġU ... 15

2.2. HĠTĠTLERDE KEHANETĠN DOĞUġU ... 21

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KEHANET YAPMA VASITALARI 3.1. MEZOPOTAMYA‟DA KEHANET YAPMA VASITALARI ... 32

3.1.1. Doğum Kehanetleri ... 33

3.1.2. Gökyüzü Kehanetleri ... 38

3.1.3. Yeryüzü Kehanetleri ... 46

3.1.4. Rüyalar ... 56

3.1.5. Fal ... 66

(8)

v

3.2. HĠTĠTLER‟DE KEHANET YAPMA VASITALARI ... 79

3.2.1. Doğum Kehanetleri ... 79

3.2.2. Gökyüzü Kehanetleri ... 81

3.2.3. Rüyalar ... 83

3.2.4. Fal ... 84

3.2.5. Hititler‟de Kötülük Kovucu Ritüeller ... 92

SONUÇ ... 97

KAYNAKLAR ... 101

EKLER ... 110

(9)

vi

KISALTMALAR DĠZĠNĠ

ASOR American Schools of Oriental Research

AÜ Ankara Üniversitesi BIAA British Institute at Ankara

DTCF Dil Tarih Coğrafya Fakültesi

ĠDOL Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Dergisi JASSS The Journal of Academic Social Science Studies

ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi SAAB State Archives of Assyria Bulletin

AfO Archiv für Orientforschung JCS The Journal of Cuneiform Studies

JNES The Journal of Near Eastern Studies

TTK Türk Tarih Kurumu

MSKU Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi TOD Tarih Okulu Dergisi

a.g.m Adı geçen makale a.g.e Adı geçen eser vd. Ve Diğerleri

Fas. Fasikül Vol. Volume

(10)

1

GĠRĠġ

Eski Mezopotamya toplulukları, baĢlarına bir felaket geldiğinde, yeryüzünde tuhaf bir durum fark ettiklerinde ya da gökyüzünde alıĢılmadık değiĢiklikler olduğunda, bunun normal bir durum olmadığını düĢünmüĢ ve bu değiĢiklikleri tanrıya bağlamıĢlardır. Onlara göre tanrı, ihmal edildiğinde ya da gelecek hakkında insanlara bir Ģeyler söylemek istediğinde, evrende yarattıkları nesneleri ya da canlıları adeta bir tablet olarak görmüĢ ve bunların üzerine mesajlarını yazmıĢlardır. Bunu bilen insanlar ise evrende yazılı bu mesajları, uzmanlar aracılığıyla yorumlamaya çalıĢmıĢ, gerektiğinde ise olumsuzlukları ortadan kaldırmak için çeĢitli ritüeller gerçekleĢtirmiĢlerdir. Yine tezimizde bahsettiğimiz Anadolulu bir topluluk olan Hititler de, Mezopotamya toplulukları gibi tanrıyı memnun etmenin çok önemli olduğunu, onları ihmal etmenin çeĢitli cezalara sebep olacağını düĢünmüĢ ve kehanet yöntemleri kullanarak çözemedikleri sorulara cevap aramaya çalıĢmıĢlardır.

Mezopotamya topluluklarında ve Hititler‟in temel inancındaki insanoğlunun yaratılıĢ sebebi, tanrılara hizmet etmek ve onların artan iĢ yükünü hafifletmek olarak kabul edilmiĢtir. Bu sebeple, tanrılar için yaratılan insan, onlara itaat ve iltifat etmek zorunda olmuĢ, bunları eksilttiği anda onlar tarafından cezalandırılmıĢtır. Tanrısının gazabından korkan insan, tanrılarına kurbanlar sunmak, ritüeller düzenlemek, bayramlara düzenli katılım sağlamak, tanrılara sunduğu Ģeyleri temiz tutmak, ibadet sırasında temiz olmak suretiyle korunacağına inanmıĢtır.

Kehanet, tanrısının neye kızdığını anlamaya çalıĢan, onu sakinleĢtirmenin yollarını arayan ve geleceği merak eden insan için tanrıyla iletiĢime geçme aracı olmuĢtur. Kehanet, tanrının kendi iradesiyle istediği bir zamanda ve istediği yolla gönderilebileceği gibi, kiĢinin kendi çabalarıyla çeĢitli yöntemler kullanarak, tanrıya çeĢitli sorular sorup „evet‟ ya da „hayır‟ cevabı almak Ģeklinde de olmuĢtur.

Talep edilmeyen kehanet grubu diyebileceğimiz ilk grupta, gökyüzü kehanetleri, yeryüzü kehanetleri, doğum kehanetleri ve rüyalar bulunmaktadır. Bu kehanet yöntemlerinin her biri Mezopotamya dünyasının önemli ayrıntıları olmakla birlikte, oluĢturulan koleksiyonlar da bunu kanıtlar Ģekildedir. Gökyüzü kehanetlerini incelemek için çeĢitli uzmanlar görevlendirilmiĢken, yeryüzü kehanetleri günlük hayatta ve her an gözlemlenebildiğinden herkes tarafından elde edilmiĢtir. Kehanete tanık olan kiĢi, yorumlama gücüne sahip olmadığında, bir uzman yardımıyla gördüğü Ģeyin ne anlama geldiğini öğrenebilmiĢtir. Yeryüzü kehanetleri bölümüne, aslında nerdeyse gözün gördüğü her Ģey

(11)

2

dahil edilmiĢtir. Günlük hayatın içindeki olaylar, hayvan ve insan hareketleri, hayvanların göründükleri yerler ve bitkilerle ilgili değiĢiklikler bunlar arasında sayılabilmektedir.

Doğum kehanetleri ise, gerçekleĢen her anormal doğumun üzerinden yorumlar yapılması Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. Sakat doğan bir insan, iki baĢlı doğan bir kuzu, farklı uzuvlara ya da fazladan uzva sahip bir hayvan gibi normalde karĢılaĢılmayan olaylar ilgiyle incelenerek yine kehanet elde edilmeye çalıĢılmıĢtır. Anormalliğin olduğu bölüme göre kehanetler oluĢturulmuĢtur. Bu tuhaflıklar yine bir uzman tarafından incelenerek yorumlanmıĢtır.

Rüyalar da yine kiĢinin tanrısıyla birebir iletiĢim kurabildiği ve ondan geleceğe dair mesaj alabildiği bir kehanet türü olarak karĢımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda tanrı, insanlar içinde bir kiĢiyi seçerek bütün insanlık adına mesajını da göndermiĢtir. Böyle bir durumda rüyayı gören kiĢi rüyasını krala ulaĢtırmak üzere hemen bir yetkiliye anlatırmıĢtır.

Son olarak fal, talep edilmeyen kehanet grubuna dahil edebileceğimiz ve bugün aklın alamayacağı Ģekillerde malzemeler kullanılarak yapılan bir kehanet türüydü. Karaciğer falı diye adlandırılan bir fal çeĢidinde müĢterinin maddi durumuna göre bir hayvan kurban edilerek, iç organları(özellikle ciğeri) incelenir çeĢitli noktalara bakılarak oluĢturulan sorulara cevaplar aranırmıĢtır. Bu sorular tanrının „evet‟ ya da „hayır‟ cevabını verebilmesi için uygun Ģekilde sorulmuĢtur. Fal, istenildiği Ģekilde sonuçlanmadığında ise, baĢka bir zaman tekrar edilmiĢtir.

M.Ö II.Binyıl halklarından olan Hititler de kehanet ve falı günlük hayatlarına almıĢ ve kullanmıĢlardır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, insanın tanrıya hizmet amacıyla yaratıldığı düĢüncesine sahip olan Hititler de, tanrılarını memnun etmek amacıyla Mezopotamyalılar gibi önemli günlere ve tanrıların bakımına özen göstermiĢlerdir. BaĢlarına gelen hastalık ve felaket durumunda, tanrılara neye kızdığı konusunda sormak amacıyla fal ve kehaneti kullanmıĢlardır. Hititler, kehanet ve fal noktasında Mezopotamya topluluklarından etkilenmiĢler, ancak onlar gibi bir iĢaretin her zaman aynı olaya sebep olacağı görüĢüne sahip olmamıĢlardır.

Tezimizin I. Bölümü‟nde Mezopotamya topluluklarında ve Anadolu‟daki Hititler‟de evren ve insanın yaratılıĢına değinilerek kehanet konusu için bir hazırlık yapılmıĢtır. Ġnsanın dünyada var olma sebebi, aslında tanrılara hizmet olduğundan ve itaatsizliğin felaketlere sebep olduğu bilindiğinden, kehanetin öneminin anlaĢılması için bu bölümün oluĢturulması uygun görülmüĢtür.

Tezin II. Bölümü‟nde Mezopotamya topluluklarında ve Anadolu‟daki Hititler‟de kehanetin doğuĢundan bahsedilmiĢtir. Tanrılara hizmet için yaratılan insan, tanrısını memnun

(12)

3

edebilmek için pek çok fedakarlık yapmak zorundaydı, ancak bilerek ya da bilmeyerek onları kızdıracak bir Ģey yaptığında ise sonuçları ağır olabilirdi. Bunu bilen insan, tanrının gazabını geri döndürebilmek için büyü gibi yöntemlere baĢvurmuĢtur. BaĢına gelen felaketin sebebini araĢtırdığı noktada ise kehanet ve fal devreye girmiĢtir. Ġlerleyen kısımlarda kehanetin nasıl geliĢtiğinden ve çeĢitlerinden bahsedilmiĢtir. Kehanet, tanrı ile insanlar arasında bir mesajlaĢma biçimi olduğundan bazen okunması ve yorumlanması zor olmuĢtur. Bunun için kehanet uzmanları var gücüyle çalıĢmıĢlardır.

Tezimizin III. Bölümü‟nde Mezopotamya topluluklarında ve Anadolu‟daki Hititler‟de kehanet yapma vasıtaları konusuna yer verilmiĢtir. Bu kısımda Mezopotamya topluluklarında ve Anadolu‟daki Hititler‟de kehanet çeĢitleri, farklı kaynaklardan derlenen örneklerle verilmiĢ, konu aydınlatılmaya çalıĢılmıĢtır. Gökyüzü yeryüzü, doğum, rüya ve son olarak da fal iki topluluk için kehanet yapmak için araç olarak kullanılmıĢtır.

Son bölümde ise, aslında III. Bölüm‟de örneklerini verdiğimiz Anadolu kehanetlerinin çoğunun Mezopotamya kökenli olduğundan bahsedilmiĢtir.

(13)

4

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

EVRENĠN ve ĠNSANIN YARATILIġI

1.1. MEZOPOTAMYA TOPLULUKLARININ ĠNANCINDA EVRENĠN ve ĠNSANIN YARATILIġI

Mezopotamya topluluklarının bilincindeki insanın yaratılıĢı ve evrenin yaratılıĢı hakkında bilgi sahibi olmak, onların, ileriki bölümlerde iĢleyeceğimiz kehanete neden bu kadar düĢkün olduklarını anlamımıza yardımcı olmaktadır. Bütün toplumlarda olduğu gibi, Mezopotamya topluluklarında da yaratılıĢ konusu ele alınmıĢ, önce sözlü olarak geliĢen ardından yazıya geçirilen bu kaynaklar, evrendeki hiçbir Ģeyin kendiliğinden oluĢmadığına inanan insanların geniĢ hayal güçlerinin güçlü birer örneği olarak günümüze kadar ulaĢmıĢtır. Tanrıların varoluĢları, nasıl ve nerede yaĢadıkları, birbirleriyle iliĢkileri, kainat ve insanlara yaklaĢımları, savaĢ ve barıĢ yaĢantıları, aralarındaki güç dengesinin teĢekkülü teferruatlı bir Ģekilde mitlerin içerisinde anlatılmaktadır.1 Bu sebeple, bu mitler hakkında bilgi sahibi olmak,

bizi eskiçağ toplumlarının dünyaya bakıĢını daha iyi anlamak konusunda yardımcı olacaktır.2

Sumer, Akad, Babil ve Asur gibi Mezopotamya topluluklarının yanında, bu devletlere komĢu topluluklar birbirlerinden kültür anlamında da etkilenmiĢlerdir.3

Kronolojik bir sıra ile gittiğimizde, M.Ö. 3500-2000 arasında Mezopotamya‟da hüküm süren ve kültür alanında önemli baĢarılara imza atmıĢ bir topluluk olan Sumerlerin oluĢturduğu evrenin yaratılıĢı ile ilgili mite4 değinmek doğru olacaktır.

1 Gönül Yonar, Yaratılış Mitolojileri-Altı Medeniyet Altı Yaratılış Hikayesi, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul 2015, s. 25-26.

2 Robert Jonathan Taylor, “An Analysis of Celestial Omina in the Light of Mesopotamian Cosmology and Mythos”, (Yüksek Lisans Tezi) Graduate School of Vanderbilt University, Tennessee 2006, s. 9.

3 Canan Aydın- Gül Erbay Aslıtürk, “Mitoloji ve Dinler Tarihi Çerçevesinde YaratılıĢ: Sistine ġapeli Tavan Freskolarına Yönelik DüĢünceler”, İdil Sanat ve Dil Dergisi, Cilt. 6, S. 30, Ankara 2010, s. 717.

4 Mit, doğaüstü varlıkların baĢarıları sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik yani Kozmos olsun, isterse onun yalnızca bir parçası olsun, bir gerçekliğin nasıl yağama geçtiğini dile getirir. Demek ki mit, her zaman bir “yaratılıĢ”ın öyküsüdür: Bir Ģeyin nasıl yaratıldığını, nasıl var olmaya baĢladığını anlatır. Mit, ancak gerçekten olup bitmiĢ, tam anlamıyla ortaya çıkmıĢ olan Ģeylerden söz eder. Mitlerdeki kiĢiler doğaüstü varlıklardır. Özellikle baĢlangıçtaki o eĢsiz zamanda yaptıkları Ģeylerle tanınırlar. Demek ki mitler, onların yaratıcı etkinliğini ortaya koyar ve yaptıklarının kutsallığını gözler önüne sere, Sonuç olarak, mitler, kutsal (ya da doğaüstü) olan Ģeyin, dünyaya çeĢitli, kimi zaman da heyecan verici akınlarını betimlerler. Mircea Eliade, Mitlerin Özellikleri, (çev.) Sema Rifat, Om Yayınevi, Ġstanbul 1993, s. 16.

(14)

5

Sumerlerin, evrenin yaratılıĢı ile ilgili bilgiler veren ilk kaynak, “GılgamıĢ, Enkidu ve Ölüler Diyarı” adlı Ģiirden alınan giriĢ bölümüdür.5 Ġlgili Ģiirin özeti Ģu Ģekildedir: Fırat

Irmağı‟nın kenarına dikilmiĢ bir huluppu ağacı (muhtemelen söğüt ağacı)6 vardır ve rüzgarlar

ağacı kökünden sökerek ırmağın sularıyla sürüklenmiĢtir. O sırada oradan geçmekte olan gök tanrıçası Ġnanna7 ağacı ana tapınağının merkezi olan Uruk‟a getirmiĢ ve kendi kutsal

bahçesine dikmiĢtir. Ağaç büyüdüğünde, ondan kendisine bir iskemle ve sedir yapmayı düĢündüğünden, ağaca büyük bir özenle bakmaya baĢlamıĢtır. Yıllar geçmiĢ, ağaç büyümüĢtür. Ġnanna, ağacı kesmek istediğinde beklenmedik bir sürprizle karĢılaĢmıĢtır. Bir yılan, ağacın dibine yuva yapmıĢ, ağacın tepesine yırtıcı bir kuĢ olan Zu kuĢu8 yavrusunu

koymuĢ, dallarına da hizmetçisi Lilit evini kurmuĢtur. Her zaman Ģen olan tanrıça, bu durumu görünce gözyaĢı dökmüĢ, tan yeri ağarıp kardeĢi güneĢ tanrısı Utu uykusundan uyanınca, Ġnanna ona ağacın baĢından geçenleri anlatmıĢtır. Bu sırada GılgamıĢ9, onun ağlamasını

duyup yardımına koĢmuĢ, yılanı öldürmüĢtür. Bunun üzerine Zu kuĢu yavrusuyla birlikte dağa kaçmıĢtır. Lilit de aynı Ģekilde kaçıp gitmiĢtir. Ardından Uruklular ağacı kesmiĢ ve Ġnanna‟ya sunmuĢlardır. Ġnanna huluppu ağacının gövdesinden bir pukku(biyik ihtimal bir davul) ve dallarından mikku(büyük ihtimal bir tokmak) yapmıĢ bu bunları GılgamıĢ‟a vermiĢtir.

ġiirin baĢ kısmı bu Ģekilde özetlenebilmektedir. Devamında ise Enkidu‟nun ölüler diyarına inmesinin sebebi ve orada gördükleriyle ilgili GılgamıĢ ile aralarındaki diyaloglar yer almaktadır. Evrenin yaratılıĢı ile ilgili dizeler ise Ģu Ģekildedir:

“O zamanlar, çok, çok eski zamanlarda O gecelerde, çok, çok eski zamanlarda, O yıllarda, çok, çok eski zamanlarda… Yukarısı aşağıdan ayrıldığında,

Ve aşağısı yukarıdan ayrıldığında…

5 Samuel Noah Kramer, Sumer Mitolojisi- İÖ Üçüncü Bin Yıldaki Tinsel ve Edebi Gelişim Üstüne bir Çalışma, (çev) Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul 1999, s. 66.

6 Samuel Noah Kramer, Gılgamesh and the Huluppu-Tree(A Reconstructed Sumerian Text, (Ed.) John Albert Wilson vd., The Universty of Chicago Assyrıolocigal Studies, No. 10, The Universty of Chicago Press, Chicago 1938, s. 1.

7 Tanrıça Ġnanna hakkında detaylı bilgi için bkz: Jean Bottero-Samuel Noah Kramer, Mezopotamya Mitolojisi, (çev.) Alp Tümertekin, İş Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2006, s.229-334.

8 Hartmut Schmökel, “Sumer Dini II”, (çev) M. Turhan Özdemir, AÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt. 19, Sayı. 1, Ankara 1971, s. 377.

9 GılgamıĢ, hem kral hem de koruyucu bir ilah olarak kabul edilirdi. Kemalettin Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi(Başlangıçtan Perslere Kadar), ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2008, s. 70.

(15)

6

An yukarısını kendisi için aldığında, Enlil aşağısını kendisi için aldığında, Ve aşağı bölüm Ereşgikal‟e kaldığında…”10

Ardından devam eden bölümde, ölüler diyarının kraliçesi olan EreĢgikal, Kur aracılığıyla ölüler diyarını ele geçirmiĢtir. Bunun öcünü almak için su tanrısı Enki, Kur‟a saldırmak için denize açılmıĢtır. Bu arada bir canavar ya da ejderha olarak canlandırılan Kur, boĢ durmamıĢtır. Sular Enki‟nin gemisine önden ve arkadan hücum ederken o da geminin omurgasına irili ufaklı taĢlar fırlatmıĢtır.11

“Sığır ve tahıl” adı verilen bir diğer Sumer mitinde, evrenin yaratılıĢı ile Ģu dizeler yer almaktadır:

“Gök ile dağın ardında,

An, Anunnakiler‟i(ardıllarını) dölledi…”12

Kazmanın yapılıĢının anlatıldığı “Kazmanın YaratılıĢı” miti ise, bize yaratılıĢ ile ilgili veren Ģu dizelerle baĢlamaktadır:

“Efendi, verdiği nimetlerin gerçek yaratıcısı olan Kararları değiştirilemeyen Efendi,

Topraktan ülkenin tohumunu filizlendiren Enlil, Yerden göğü ayırmayı düşündü

Gökten yeri ayırmayı düşündü.”13

Sumer mitleri arasında insanın yaratılıĢına değinen “Enki ve Ninmah” adlı mit ise, bize Sumer dünyasında insanın nasıl ve niçin yaratıldığına dair fikirler vermektedir. Mitin özeti Ģöyledir: Sumer tanrıları, kendi ihtiyaçlarını gidermediklerinden dolayı yakınmıĢlar ancak tanrı Enki derin uykuda olduğu için onları duymamıĢlardır. Bunun üzerine bütün büyük tanrıları doğurmuĢ olan annesi tanrıların yakınmalarını Enki‟ye bildirmiĢ ve Ģöyle demiĢtir:

“Ey oğul, kalk yatağından,… dan bilgeliğini göster,

10 Jean Bottero, Mezopotamya-Yazı, Akıl ve Tanrılar, (çev.) Mehmet Emin Özcan, Dost Kitabevi, Ankara 2012, s. 244.

11 Kramer, Sumer Mitolojisi, s. 68-81. 12 Kramer, Sumer Mitolojisi, s. 82. 13 Kramer, Sumer Mitolojisi, s. 82-83.

(16)

7

Tanrılara hizmetkarlar biçimle, onların… onlar üretsin.” Enki annesine Ģu Ģekilde cevap verir:

“Ey ana, sözünü ettiğin yaratık, var edildi, Tanrıların angayaları ona yüklendi.”

Abzu‟nun üzerinde bulunan kilin özünden yoğruldu. Sigensidu‟lar bu kilden koparacaklar.

Sen ona biçim ver.

Anam, onun yazgısını belirle.

Ninmah tanrıların angaryalarını ona yüklesin.”14

Bu cümlelerden, insanın yaratılıĢ sebebinin tanrılara hizmet etmek olduğu sonucu kolaylıkla elde edilebilmektedir. Yine insanın kilden yaratıldığı detayına da yer verilmiĢtir. Ġnsanın kaderini belirleyenin ise, kendisini yaratan tanrılar olduğu açıkça görülmektedir. Enki‟nin tanrıların isteklerini yerine getirmesinin ardından Ģiir, ziyafet ve Enki‟ye yapılan övgülerle devam etmektedir, ancak Ninmah ve Enki arasındaki sarhoĢluğun verdiği cesaretle baĢlayan anlaĢmazlık içinden çıkılmaz bir hal almıĢtır. Ġki tanrı arasında insan yaratma ve yazgı belirleme atıĢması baĢlamıĢ ve Ģiir sona ermiĢtir.

Sami kavimlerin mitolojisinde de yaratılıĢ konusu iĢlenmiĢ, evrenin ve insanın yaratılıĢı üzerine yazılmıĢ tabletler ele geçirilmiĢtir.

Burada öne çıkan ve mitolojik metin Enūma Eliš Ģiiri‟dir. ġiir esasen Babillilerin baĢ tanrıları olan Marduk‟u yüceltmek için yazdıkları15 bir mit olmakla beraber, evrenin ve

insanın yaratılıĢına, Mezopotamya insanının bakıĢını da gösteren önemli bir kaynaktır. Bu Ģiir, Nisan ayında gerçekleĢen ve halka açık yeni yıl törenlerinde çıkarılan veya belirli ayların dördüncü gününde tapınağın iç odalarında tutulan Tanrı Marduk heykelinin huzurunda okunmuĢtur. Eserin tanrıların yaratılıĢını iĢleyen birinci tableti Ģu dizelerle baĢlamaktadır:

“Henüz yukarının adı gökyüzü değil iken,

14 Samuel Noah Kramer, Sumerler‟in Kurnaz Tanrısı Enki, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul 2000, s. 71.

15 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi- Taş Devri‟nden Eleusis Mysteria‟larına, (çev.) Ali Bertkay, Cilt. 1, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul 2003, s. 90.

(17)

8

Aşağıya yeryüzü denmez iken,

Apsȗ vardı.[tanrıların] ileri geleni, babasıydı o. Ve onların hepsini doğuran Tanrıça Tiamat vardı. Ve [Apsȗ ve Tiamat] sularını birbirine karıştırdılar.

Henüz tanrılar için bir giparu-evi bile yapılmamıştı, kamış-evler kurulmamıştı. Tanrıların hiçbiri ortada yokken,

Esamileri okunmuyor iken kaderler yazılmamış iken, Suların içinde tanrılar yaratıldı.”16

Enūma Eliš‟in ilerleyen bölümlerinde tanrı Marduk‟un Tiamat ile savaĢında onu yendikten sonra, evreni yeniden nasıl yarattığı anlatılmaktadır. Marduk tarafından yaratılan gökyüzü ile ilgili bölümden alıntı Ģu Ģekildedir:

“Büyük tanrılar için göksel evler inşa etti, Yıldızların temsilcisi yıldız kümelerini yarattı, Yılı oluşturdu, bölümlere ayırdı,

On iki ayın her biri için üç yıldız koydu, Bir yılın günlerini yazıp çizerek düşündü.”17

Tanrının, yeryüzünde yarattıklarıyla ilgili bilgiler yine ilerleyen bölümlerde yerini almıĢtır:

“[Tiamat‟ın] kafasını kopardı kafatasından [bir dağ?] yaptı, Toprağı kazdı, suyla doldurdu,

[Tiamat‟ın] iki gözünden Fırat ve Dicle‟yi akıttı, Burun deliklerini kapattı ama [kafasını?] bıraktı, Uzak dağları [Tiamat‟ın] göğsünün üzerine kondurdu, Kuyular açtı, yer altı suları taşıp aktı,

16 Babil Yaratılış Destanı-Enuma Eliş-, (çev.) F.Selim Adalı vd., ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2016, s. 3. 17 Babil Yaratılış Destanı, s. 39.

(18)

9

[Tiamat‟ın kuyruğunu dolayarak Durmah‟a bağladı, […]ayağının altında Apsȗ,

[Tiamat‟ın diğer yarısını da] dümdüz etti ve yeryüzü meydana geldi, […]Tiamat‟ın iç [organlarının] işini bitirdikten sonra,

[Tiamat‟ın] ağını açtı ve hepsini döktü, Göğe ve yere şekil verdi[…]”18

Eserin altıncı tabletinde, tanrı Marduk‟un insanı nasıl ve niçin yarattığı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Sumer yaratılıĢında olduğu gibi burada da insanın yaratılıĢ gayesi tanrıların iĢini kolaylaĢtırmak olmuĢtur:

“Marduk tanrıların sözlerini işitince, İçinden akıllıca şeyler yapmak geçti, Konuşmaya başladı ve Ea‟ya, Kalbinden geçenleri söyledi:

“Kanları bir araya toplayacağım; kemikleri bir araya, [O] kalabalığı ayağa kaldıracağım, adı “insan” olsun, [O] kalabalığı yaratacağım, adı insan [olsun],

[Tanrılar] dinlensin diye tanrıların işleri onların üzerine kalacak, Tanrıların yaşayışını akıllıca değiştireceğim,

Hep birlikteyken saygı görüyorlar, oysa ikiye bölünecekler. Ea cevap verdi,

Tanrıların dinlenmesi hakkında dedi ki:

“[Tanrılar] arasından bir kardeş [bize] teslim edilsin,

19Bu [tanrı] öldürülsün ve insanlar ondan yaratılsın,

18 Babil Yaratılış Destanı, s. 41.

19 Ġsmail Cerrahoğlu,” Kuran‟da Ġnsanın YaratılıĢ Sahnesinin DüĢündürdükleri”, AÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 20, S. 1, Ankara 1972, s. 87.

(19)

10

Toplansın büyük tanrılar,

Suçlu olan verilsin, onlar[tanrılar] birlik olsunlar.””20

Tanrı Marduk insanı yaratmaya karar verdikten sonra, tanrılar arasından Tiamat‟ı Marduk‟a karĢı kıĢkırtan tanrı seçilmiĢtir. Seçilen tanrının damarlarını kestikten sonra kanından Marduk ve Ea insanı yaratmıĢ ve tanrıların iĢ yükünü insanlara yüklemiĢlerdir.

“Yüce Bilge ġiiri” olarak anılan Atrahasis miti, muhtemelen M.Ö. 1700‟lerde yazılmıĢ, insanın yaratılıĢını ve yaratılıĢ sebeplerini, Babillilerin bakıĢ açısıyla dile getirmiĢ bir eser olması sebebiyle Mezopotamya kaynakları arasında önemli bir yer tutmaktadır.21 Bu

mite göre, insanlardan önce yaratılan tanrılar, yemek içmek gibi ihtiyaçlarını karĢılamak için tıpkı insanlar gibi efor sarf etmek zorunda kalmıĢlardır. Sınıflara ayrılmıĢlar, üst sınıf tanrılar, alttaki tanrıları çalıĢtırmakla görevli olmuĢlardır. Alt sınıftaki tanrılar, üretim yapmak için büyük çaba harcadıklarından yorgun düĢmüĢler ve nihayetinde bu alt sınıf tanrıları, hem çok çalıĢmaktan hem de kendi üstündeki tanrılarla eĢit muameleye sahip olmadıklarından bir nevi greve giderek tanrı Enlil‟in huzuruna Ģikayete çıkmıĢlardır. Tanrıların bu feryatları üzerine bir panik yaĢanmıĢ ve tanrıların en zekisi, en kurnazı olarak bilinen Enki, soruna bir çözüm önermiĢtir:

“Ea(Enki)ağzını [açtı]

[Kard]eşlerine, tanrılara seslendi: “Neden suç[layalım ki] onları

Çalışmanın so[nu yoktu], angaryada çok ağırdı! Her gün[…]

Yardım çığlıkları pek ağ[ırdı…] Ama bunun [çaresi var (?)]:

[Belet-ili, Rahim] burada olduğuna göre [İnsan]prototipi imal etsin:

[Tanrıların (?)] boyunduruğunu o taşıyacak [İgigu‟ların (?)] boyunduruğunu o taşıyacak: 20 Babil Yaratılış Destanı, s. 47.

(20)

11

Onların çalışmasını [İnsan yüklenecek]!...”22

Atrahasis mitinde, insan bir tanrının kurban edilmesi sonucunda, o tanrının kanına kil eklenmesi ile yaratılmıĢtır:

““Ruh” sahibi olan Tanrı We Meclisin ortasında kurban edildi Etine ve kanına Nintu Kil kattı İnsan ve tanrı bir araya gelsin diye Kilde birleştiler.”23

Mezopotamya topluluklarından insanın yaratılıĢı ile ilgili mitlere baktığımızda, insanın genel olarak kilden ve kandan yaratıldığına inanıldığını görmekteyiz. Kuran-ı Kerim‟de yer alan Fātır Suresi‟nin 11. Ayetinde insanın kandan yaratıldığına dair deliller bulunmaktadır:

“Allah, sizi önce topraktan sonra nutfeden yarattı. Sonra da sizi eşler yaptı.”24

YaratılıĢ konusuna değinen bir diğer ayet olan Alak Suresi‟nde ise, insanın kandan yaratıldığına dair ifade vardır:

“Yaradan rabbinin adıyla oku. O, insanı kan pıhtısından yarattı.”

22 Bottero-Kramer, Mezopotamya, s. 612 23 Bottero- Kramer, Mezopotamya, s. 614.

24 Avnullah Enes AteĢ, “Kuran‟da Ġnsanların YaratılıĢ Meselesi”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 15, S. 30, Çorum 2016, s. 357.

(21)

12

1.2. HĠTĠTLERDE EVRENĠN ve ĠNSANIN YARATILIġI

Hitit edebi metinlerinin bir kısmı Anadolu kökenli, bir kısmı ise yabancı kökenlidir. Bazı edebi eserlerin ise doğrudan Hititler‟in kendi özgün fikirleri sonucu oluĢturulduğu bilinmektedir. Bu eserler, Hititçe, Akadca ve Hurrice olmak üzere günümüze gelebilmiĢtir.25

Mezopotamya, Suriye ve Doğu Akdeniz kökenli mit ve destanların Hititler‟e ulaĢmasında Hurriler aracı görev üstlenmiĢtir.

Hititler‟de diğer milletler gibi evrenin yaratılıĢı üzerine fikirler yürütmüĢlerdir. Kumarbi Ģarkıları içerisinde yer alan “Ullikummi ġarkısı” adı verilen mitte, evrenin yaratılıĢına dair bilgiler bulunmaktadır. AĢağıda vereceğimiz mit içerisinden alınan bölümde, evrenin bakır bir bıçak yardımı ile ikiye ayrıldığını öğrenebilmekteyiz:

“Upelluri26, [Ea]‟[ya] cevap vermeye başladı: Göğü ve yeri üstümde inşa ettikleri

zaman, hiçbir şeyden haberim yoktu.

Göğü ve yeri (bakırdan) bir bıçakla (?) ayırmaya(kesmeye) geldikleri zaman, Bunu da bilemed[im].”27

Hititçe yazılmıĢ bir ritüel metninde, tanrıların yeryüzü ve gökyüzünü yaratılmasına dair ipuçları bulunmaktadır. Bu örnek, aynı zamanda Mezopotamya kültürünün önemli bir ögesi olan Atrahasis destanının baĢlangıcında, tanrıların evreni pay etmeleri sahnesine benzemektedir:

“…Gökyüzü (ve) [(yeryüzünü aldıkları)] (yarattıkları) zaman [(tanrılar)] böldüler. Yu[(karıdaki) tanrılar]

[(gök)yüzünü aldılar aşağıdaki [(tanrılar)]

[dünya]yı (ve) aşağı ülkeleri (yer altını) [(aldılar)]”28

25 KurtuluĢ Kıymet, Hitit Kültüründe Hurri Etkisi, (BasılmamıĢ Doktora Tezi), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2013, s. 324.

26 Upelluri, Hitit inancına göre yeri ve göğü sırtında taĢıyan bir dev olarak tasavvur edilmektedir. Hans Gustav Guterbock, “The Song of Ullikummi Revised Text of the Hittite Version of a Hurrian Myth”, ASOR, Vol. 5, No. 4, Boston 1951, s. 138.

27 Ali Osman Elmalı, Hititler‟de Mitoloji, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1991, s. 149.; Kıymet, Hitit Kültüründe.., s. 337.

(22)

13

Kumarbi ġarkıları adı verilen, Hurri kökenli ve Hititçe kaleme alınan mitler silsilesi, Alalu, Anu ve Kumarbi adlı tanrıların peĢ peĢe birbirlerinin yerine Gökyüzü krallığının tahtına geçmesini anlatarak baĢlamaktadır. Krallığın ilk sahibi olan Alalu, tahtını ona saki olarak hizmet eden oğlu Anu‟ya kaptırmıĢ ve onun tarafından yeraltına gönderilmiĢtir. Ardından, Anu tahtını yine kendisine hizmet eden oğlu Kumarbi‟ye kaptırmıĢtır. Ġkili arasında süren mücadelede Kumarbi, Anu‟nun erkeklik organını ısırmıĢ, Anu‟nun tohumları Kumarbi‟nin içine akmıĢtır. Kumarbi‟ye babası tarafından, bu yaptığı Ģeyden dolayı içine akan tohumlardan, kendisine karĢı gelecek üç evlada sahip olacağı bildirilmiĢtir. Kumarbi tohumları yere tükürse de yer Kumarbi‟nin çocuklarını doğurmuĢtur. Bu çocuklar Fırtına Tanrısı Tešup, Tašmišu ve Aranzah (Dicle Irmağı)‟dır. Destan, Fırtına Tanrısı ile babası Kumarbi arasında devam eden çekiĢmeyi anlatarak sürmektedir.29

Kumarbi ġarkıları adı verilen bu mit içerisinde aslında birden fazla hikaye bulunmaktadır. Bunlar; Kumarbi ġarkısı, LAMMA‟nın ġarkısı, GümüĢ‟ün ġarkısı, Hedammu‟nun ġarkısı ve Ullikummi ġarkısı‟dır.30 Bu mitlerde yer alan tanrı soylarının ard

arda gelmesi ve tanrıların birbirlerine karĢı savaĢa girmeleri Mezopotamya kökenli olduklarına iĢaret etmektedir.31

Kumarbi ġarkısı‟nın devamı niteliğinde olan Ullikummi ġarkısı32, Kumarbi‟nin bir

kaya ile birlikte olmasıyla dünyaya getirdiği Ullikummi‟den bahseder. Kumarbi, çocuğunu Fırtına Tanrısının gazabından korumak için yeraltına götürmüĢ, yeri ve göğü üstünde taĢıyan Upelluri‟nin sağ omzuna33 koymuĢtur. Zamanla çok büyüyen Ullikummi, telaĢa sebep

olmuĢtur. Ištar, cazibesiyle yaratığı elde etmeye çalıĢsa da, yaratık sağır ve dilsiz olduğundan giriĢimi bir iĢe yaramamıĢ, ardından Tešup, Ea‟nın desteğini almıĢ ve Ullikummi, Upelluri‟nin bedeninden ayrılmıĢtır.34 Metnin sonunda ise Tešup‟un onu yendiği ve

gökyüzündeki krallığını sağlamlaĢtırdığı düĢünülmektedir.

Mezopotamya topluluklarında Atrahasis Destanı olarak bilinen ve insanın yaratılıĢını konu edinen destanın benzerine, Hititlerde de rastlanmıĢtır. Hititler‟de insanlığın yaratılıĢı hakkında bilgiler edinebildiğimiz Atramhaši adı verilen destanda, Ea‟nın oynadığı rolü 29 Fatma Sevinç, Hititler Çağı Anadolu‟sunda Ölülere ve Yeraltı Tanrılarına Sunulan Kurbanlar, (BasılmamıĢ Doktora Tezi),AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2007, s. 95.

30 Kıymet, Hitit Kültüründe…, s. 330. 31 Kıymet, Hitit Kültüründe.., s. 341.

32 Serkan Demirel, “Hititçe Çiviyazılı Metinlerde Geçen Kumarbi Efsanesi ve Ullikummi ġarkısı‟na ĠliĢkin Bir TartıĢma Notu”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXX/2, Ġzmir 2015, s. 443.

33 Harry A. Hoffner,Jr, Hittite Myhts,(ed.) Garry M. Beckman, Society of Biblical Literature Writings from the Ancient World Series, Second Edition, Atlanta 1998, s. 58.

(23)

14

destanın kahramanı olan Atramhaši‟nin babası olan Hamša almıĢtır. Mezopotamya tufan anlatısında, Enlil‟in insanlığa gönderdiği felaket, Hitit örneğinde Kumarbi tarafından insanlara musallat edilmiĢtir. Eldeki metinlerin azlığından ve kötü durumda bulunmasından dolayı yorumlanmaları oldukça zor olan Hititçe yazılmıĢ Atrahasis destanına ait metinlerden biri Ģu Ģekildedir:

“şimdi ise iş (yükümlülüğünden) dolayı tanrılar Enlil‟in karşısına çıktılar

Tanrı Nušku, tanrıların sözünü din[ledi] Geri efendisine gitti,

Ve efendisine yanıt ver[di:]

“Efendim, sen beni tanrılar toplantısına [gönderdiğin için] Ben gittim, tanrıların huzuruna [

Ve onlara senin sözünü ak[tardım].”35

Destanın Mezopotamya kökenli versiyonunda da iĢ yükünden Ģikayetçi olan tanrılar isyan etmiĢ ve tanrı Enlil‟in veziri ise isyanın sebebini öğrenmek için veziri Nušku‟yu tanrılara göndermiĢtir.

Hititçe bir baĢka metinde ise tıpkı tanrı Enlil‟in insanlığı yok etmek için çeĢitli yollara baĢvurması gibi, tanrı Kumarbi insanların üzerine karınca felaketi göndermiĢtir. Metnin içeriğine bakıldığında, insanlığı yok etmek isteyen tanrı Enlil‟in yerini Kumarbi‟nin, Atrahasis‟i felaket konusunda uyaran Enki‟nin yerini ise Atrahasis‟in babası Hamša‟nın aldığı görülmektedir. Elimizdeki örnekte, tanrı Kumarbi, insanlığı yok etmek için onların üzerine karınca felaketi göndermeyi düĢünmüĢ, babası ise felaketten korunmak için çeĢitli tavsiyeler vermiĢtir.36

Yukarıdaki örneklerden de anlaĢılacağı gibi, Mezopotamya topluluklarında insanın yaratılıĢ sebebine benzer Ģekilde, Hititler‟de de insan, tanrıların iĢ yükünü hafifletmek ve onlara hizmet etmek amacıyla yaratılmıĢtır.

35 Kıymet, Hititler‟de Bir Tufan.., s. 739-740. 36 Kıymet, “Hititler‟de Bir Tufan.., s. 742-743.

(24)

15

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KEHANETĠN DOĞUġU

2.1. MEZOPOTAMYA TOPLULUKLARINDA KEHANETĠN DOĞUġU

GeçmiĢi hatırlamak ve geleceği bilme isteği, her devirde insanın fıtratında bulunan bir istek olmuĢtur. Geleceğin geçmiĢle belirleneceğine inanan insanoğlu, doğayı ve gökyüzünü incelemiĢ, rüyalara anlamlar yüklemiĢ hatta günlük olağan olaylar bile onun gözünde birer iĢaret olarak önem kazanmıĢtır.

Evrenin ve insanın yaratılıĢ sebebi olan tanrılar37, Mezopotamya insanının

düĢüncesinde, bulundukları konumun getirdiği rahatlığı kullanan, kendilerinden daha akıllı ve daha güçlü olarak tasavvur edilmiĢ, yaĢadıkları yer olarak ise metinlerde yer alan - gökyüzündeki yıldızın doğaüstü güçleri temsil etmesi38 ifadesine bakılırsa gökyüzü uygun

görülmüĢtür.

Tanrıların tıpkı insanlar gibi yiyip içtikleri, çocuk sahibi olabildikleri, süslenip güzel kokular süründüğü, ancak bunun yanında yine de insanlardan daha iyi koĢullarda yaĢadıklarına inanılmıĢtır. Tanrılar her türlü kusurdan ayrıĢmıĢ, kutsal varlıklardı ve kendilerinin sırrına ermek, insanlar açısından imkansızdı:

“Tanrıların düşünceleri bizden gökyüzünün en gizli yanı kadar uzaktır: Bu düşüncelere nüfuz etmek bizim için olanaksızdır

Hiç kimse onları anlayamaz!”39

37 Ercüment Yıldırım, “Ġnsanlığın Metafiziksel Kozmoloji AnlayıĢında Mezopotamya Mitolojisinin Sahip olduğu Evren AlgılayıĢının Etkisi”, MSKU Eğitim Fakültesi Dergisi, Vol. 3, S. 1, Muğla 2016, s. 21.

38 Jean Bottero,”Yazı ve Diyalektik ve Bilgeliğin ĠlerleyiĢi”, Mezopotamya(Yazı, Akıl ve Tanrılar), Dost Kitabevi, Ankara 2012, s. 112.

(25)

16

Tanrılarına böylesine anlam yükleyen Mezopotamya insanı, onları memnun etmeye gayret etmiĢ ve onlardan gelecek gazaptan korkmuĢlardır. Tanrılarını memnun edebilmek için onlar adına tapınaklar inĢa etmiĢ, bu tapınaklarda düzenli olarak törenler düzenlemiĢ, tanrıların her türlü ihtiyacını gidermiĢ, bayramlar40 düzenlemiĢ, kurbanlar kesmiĢtir. Görevi

ihmalin tanrıyı kızdırmak anlamına geldiğini bilen insanlar, ellerinden geldiği ölçüde tanrılarını memnun etmeye çalıĢmıĢlardır. Tanrılar tarafından yaratılan ve önceden yazılmıĢ bir kadere sahip olan insan, hayatına yukarıdan gelen bir elin yön verdiğine inanmıĢtır.41

Tanrının kendisi için yazdığı yazgıyı yaĢayan Mezopotamya insanı, baĢına gelen felaketlerin bir sebebinin olduğunu düĢünmüĢ ve bu sebepleri araĢtırmak için çeĢitli yollara baĢvurmuĢtur. Kehanet, iĢte bu noktada insanın gelecek hakkında merak ettiklerini, ya da baĢına gelen bir kötülüğün ve hastalığın sebebini açıklayamadığı noktada tanrıların müsaade ettiği ölçüde, kiĢinin yardımına koĢuyordu. Ġnsanın baĢına gelen hastalıkların, tanrıya karĢı iĢlediği bir günah ya da onun koyduğu kuralları ihmalden kaynaklandığına inanılıyordu.

42Tanrı, kendisine karĢı gelinmesi durumunda “kötü güçler” yardımıyla insanları

cezalandırıyor, aynı zamanda bu iyi tanrı cezanın ortadan kalkması için insana iĢaretlerde gönderebiliyordu.43 Ġnsanın hayatını tehlikeye sokan bu kötü güçler-demonlardan

korunabilmek için, bir takım ritüeller düzenlenmiĢ, kötü güçlerin etkisinden kurtulmaya çalıĢılmıĢtır. AĢağıda verilen örnekte hastalığa sebep olanın bir demon olduğu belirtilmektedir:

“Lanet insanın üzerine kötü bir şeytan gibi düşüyor. Bağıran ses onundur. Kötü ses onundur. Lanet, hastalığın nedenidir. Lanet insanı kuzu gibi boğazlıyor. Gövdesine giren kötü şeytan kanamasını yapıyor. Sıkıntılar veren dişi şeytanın sesi sırtlanın ki gibidir. Yönetimi altına alır ve yönetir.”44

Hastalıkların tedavisinde hekimin yanında, kahin(ašipu) de onunla giderdi. Hastayı tedavi için giden ašipu‟nun yolda karĢılaĢtığı Ģeyler de hastanın hastalığının kaderini belirleyeceğine inanılırdı:

40 Eski Mezopotamya topluluklarında tanrılar düzenlenen bayramlardan en meĢhuru, yeni tarım mevsiminin, dolayısıyla yeni yılın baĢlangıcını kutlamak için yapılan akītu bayramlarıydı. Baharın baĢlangıcı, Mezopotamya yılının ilk ayı olan Nisannu ayının dördüncü günüydü. Tuba Ökse, “Eski Önasya‟dan Günümüze Yeni Yıl Bayramları, Bereket ve Yağmur Yağdırma Törenleri”, Bilig, S. 36, Ankara 2006, s. 53.

41 Bottero, Kültürümüzün Şafağı Babil, s.119.

42 Barbara Böck, “Antik Mezopotamya‟da Tıp”, Aktüel Arkeoloji, Ġstanbul Kasım-Aralık 2014, s. 40. 43 Bottero, Kültürümüzün Şafağı Babil, s. 121.

(26)

17

“Şayet ašipu, kara bir köpek ya da kara bir domuz görürse hasta adam ölecektir. Beyaz bir domuz görmüşse hasta adam iyileşecektir, ya da sıkıntıya düşecektir.”45

Hastanın Ģikayetleri dinlenerek teĢhis konulurdu:

“Eğer hasta başım başım diye bağırıyorsa, bu bir tanrının işidir. Eğer dişlerini gıcırdatıyor ve elleri ayakları titriyorsa, sebep tanrı Sin‟dir; hasta ölür.”46

Tanrıya karĢı gelen ya da ona karĢı görevlerini ihmal eden kiĢinin, günahını temizlemek, tanrıyı yatıĢtırmak için baĢvurabileceği yollarda mevcuttur. Mezopotamya dünyasında pek çok kullanım alanı olan büyü bunlardan biridir.47 Šurpu adı verilen büyüde,

günahı iĢleyen kiĢinin günahı bir taĢıyıcıya yüklenerek, kiĢi günahından arındırılmıĢ olurdu. Günah yüklenen nesne ya da varlık yakılarak, günahtan tamamen uzaklaĢılırdı. Bu Ģekilde yaptığı bir davranıĢtan dolayı günaha girmiĢ kiĢi kurtularak rahatlamıĢ olurdu:

“Tıpkı bu yün yumağının koparılıp ateşe atıldığı gibi, (ve tıpkı) Ateş tanrısını onu bütünüyle tükettiği gibi,

Tıpkı onun koyuna geri dönmeyeceği ve tanrının ya da kralın giymesi için kullanılamayacağı gibi,

Benim derdim, günahım, suçum, adaletsizliğim, ve ihmalim yüzünden olan hastalık, dua, yemin, intikam, sorgulama,

Bedenimdeki, etimdeki ve damarlarımdaki hastalık,

ve dilerim Ateş Tanrısı onu bütünüyle tam da bugün tüketsin.

Dilerim yasak def olup gitsin, ve dilerim (tekrar) ışığı görebilirim!”48

Tanrının, kendisine hastalık ve bela vermesinden korkan insan, büyük bir özenle etrafını gözlemiĢ, adeta tanrıdan gelecek bir mesaj için hazırda beklemiĢtir. Hem geleceğe olan merakını ve onu değiĢtirme isteğini hem de tanrısının kızgınlığının sebebini öğrenmek ve onu yatıĢtırmak için bir takım yöntemlere baĢvurmuĢlardır. Arkeolojik kazılarda bulunan Babil kökenli kehanet metinlerinin yanı sıra bulunan dini metinlerden de anlaĢıldığı kadarıyla, geleceği öğrenme hatta değiĢtirme arzusunda olan Mezopotamya insanı, oldukça organize

45 M.V. De Mieroop, Antik Yakındoğu‟nun Tarihi(İÖ 3000-323), Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2004, s. 304. 46 J. Oates, Babil,(çev.) Fatma Çizmeli, ArkadaĢ Yayınları, Ankara 2004, s. 191.

47 Farber, Withcraft..,s. 1901.

48 Walter Farber, “Witchcraft, Magic, and Divination in Ancient Mesopotamia”,(ed.) J.M.Sasson, Civilizations the Ancient Near East, Vol.III, Newyork 1995, s. 1899.

(27)

18

olmuĢ kehanet teknikleri kullanmıĢ, ayrıca geleceği okumak için konu üzerinde eğitilmiĢ uzmanlarla çalıĢmıĢlardır.

Fiziksel ve sosyal dünyada gözlemlenen iĢaretlerin ve belirtilerin, Ģüphesiz ki eskiçağ kültürleri için, doğaüstü güçlerin isteklerini iletme ve gelecekte meydana gelecek olayların gidiĢat yönünü belirlemesi bakımından önemi büyük olmuĢtur.49 Kehanetler, bilinmeyen

gelecekle, gizemli olanla doğrudan iletiĢim kurmakta ve normal hayatın çerçevesi dıĢında konumlandırılmıĢtır. 50Bu iletiĢim ise insanlar tarafından yapılan soruĢturmalar sonucunda

mümkün olmuĢtur. Bazen ise iletiĢim tanrı tarafından baĢlatılabilirdi. Kehanetler yalnızca bilimsel disiplin olarak kehanet ilmiyle uğraĢan katipler için değil, iĢaretleri gözlemleyen, onlardan etkilenip kahinlere danıĢan ve kendilerini koruması için ücret ödeyerek ritüeller yaptıran kiĢiler içinde kritik öneme sahip olmuĢtur.

ÇeĢitli yöntemler kullanarak, tanrının doğaya, gökyüzüne, canlılara yani kısacası evrendeki her Ģeye adeta bir yazı yazarcasına Ģifrelediği mesajlarını okumak için eğitilmiĢ bu kehanet uzmanlarına ortak bir isim olarak “ baratu” , bireysel kehanet okuyuculara “ baru” ya da “ kahin” adı verilmiĢtir.51

Mezopotamya insanı geleceğin hem kontrol edilebilir hem de değiĢtirilebilir olduğuna inanmıĢ, etkileri ve sonuçları karmaĢık olan olayların (en önemsiz sayılabileceklerin dahi) gözlemlenmesi nihayetinde aslını öğrenebileceklerini düĢünmüĢlerdir. Mezopotamya alemi algılanabilir tüm nesneleriyle adeta bir otorite gibiydi ve bu otoritenin üyeleri isteyerek ve otomatik olarak onların emirlerine itaat etmek ve onlar nasıl istiyorsa öyle davranmak zorundaydılar.52 Tanrıların iradesi olayların gidiĢatını ĢekillendirmiĢ, fakat bu iradenin

değiĢtirilmez olduğu anlamına gelmemiĢtir. Dua ve tövbe yoluyla ayrıca tanrıya uygun teklifler götürmek suretiyle tanrının iradesi değiĢtirilebilmiĢtir. Diğer taraftan olayların sırası takip edilerek, gelecek olayların tahminiyle ilgili belirli bir düzen tutturulabilmiĢtir.

Yüzyıllar süren gözlemler sonucunda kehanet koleksiyonları oluĢturulmuĢ, bu tabletlere Mezopotamya coğrafyasında yapılan kazılarda ulaĢılmıĢtır. Kehanet koleksiyonları Mezopotamyalı topluluklar tarafından bilimsel referans çalıĢmaları olarak görülmüĢtür. Düzenlendikten sonra içerik odaklı olarak tabletlere seriler Ģeklinde yazılan bu koleksiyonlar, 49 Amar, Annus, “On The Begining and Continuites of Omen Sciences in the Ancient World, Divinaton and Interpretation of Signs in the Ancient World, (ed.)Amar Annu vd, The University of Chicago Oriental Institute Seminars, N.6, Chicago 2010, s. 1

50 Guinan, Ann K. ,” Left/ Right Symbolism in Mesopotamian Divination,” American Oriental Society, Baltimore 1983, s. 5.

51 Samuel H. Hooke, “ Omens.Ancient and Modern.”, Folklore, vol. 66, no.3, London 1955, s. 330. 52 Hooke, Omens.., s. 330-331.

(28)

19

genellikle ilk cümlesini baĢlığı olarak almıĢtır. Bu baĢlıklar kataloglama ve referans amacı ile kullanılmıĢtır. Seri içerisindeki her bir tablete bölüm baĢlığı veya bir tür alt baĢlık iĢlevini görebilecek bir baĢlık verilmiĢtir. Serilerin katalogları, her bir tabletin baĢlığı sırayla listeli Ģekilde yazılmıĢtır. Seriler düzenlenmiĢ, tekrar gözden geçirmeler ve kısaltmalar yapılmıĢtır. Bu kataloglar daha sonra özel mektuplaĢmalar ve raporlar için danıĢma ve alıntılama çalıĢmaları olarak referans alınmıĢtır. Bu serilere, ortaya çıkan olumsuz durumu ortadan kaldırmak üzere pratik tavsiyeler sunan kötülüğe karĢı koruyucu ritüeller de eklenmiĢtir.53

Kehanet koleksiyonlarının yanında, kahinler tarafından Asur Krallarına gönderilen ve Ninova‟daki Asurbanipal Kütüphanesi‟nde bulunan kahinler tarafından gönderilmiĢ mektuplarda mevcuttur:

“ Tammuz ayında, onuncu gecede, akrep takımyıldızı ayın yanına yaklaştı. Bunun açıklaması şudur: „ Eğer, ay görünür olduğunda, akrep onun sağ boynuzunda durursa, çekirgeler yıl boyunca çıkacak ve ekin tanelerinin kökünü kurutacak. Elam Kralına gelince, o yıl öldürülmüş olacak, onun saltanatı sona erecek, bir düşman ortaya çıkacak ve onun ülkesini yağmalayacak. Kutsal kraliyet asaı Akad Kralına ait olacak, onun saltanatı uzun ömürlü olacak. Eğer bir düşman onunla karşılaşırsa, düşmanı alt etme işi başarıyla tamamlanmış olacak.‟ ”54

Doğası gereği alıĢılmadık özellikler taĢıyan kehanetlerin55 sistematik düzene

oturtulmuĢ hali olan kehanet koleksiyonlarının içindeki her bir kehanet bir ön ve bir son cümleden oluĢmuĢtur. Ön cümle „eğer‟ yapısı ile baĢlayıp gözlemlenen olayların ya da tuhaflıkların tanımlanması ile devam etmiĢtir. Sonuç cümlesinde çoğu gelecek zaman kipi kullanılmıĢ ve ardından özel bir alanda, kralın kariyerinde ya da genel olarak ülkede olacak değiĢiklikten bahsedilmiĢtir.56

Eski Babil Dönemi‟ne ait olan aĢağıdaki örnekte, bir yöneticinin Mari Kralına gönderdiği mektupta sakat doğan bir kuzuyla ilgili içinden çıkamadığı durumla ilgili hükümdardan yardım istemektedir:

“ Köleniz Sumkhurani‟den hükümdarıma: Ulu Zarrum‟da, şeyh Zazum‟un sürüleri arasında, sakat bir kuzu doğdu, fakat ben Mari‟de efendimin yanındayken kimse beni 53Sally M. Freedman, If a City Set on a Height.The Akkadian Omen Series Šumma Alu ina Mēlȇ Šakin, Vol I: Tablets 1-21, Occasional Publications of the Samuel Noah Kramer Fund 17, Philadelphia 1998, s. 1. 54 Hooke, Omens.., s. 331.

55 Guinan, Left/right, s. 5.

56 Niek Veldhuis, “Reading Signs” All those Nations… Cultural Encounters within and with the Near East, Studies Presented to Han Drijivers at the Occasion of his Sixty-fifth Birthday, (ed.) H. L.J. Vanstiphout, Comera/Icog Communications 2, Groningen 1999, s. 161.

(29)

20

bilgilendirmedi. Bölgeme varır varmaz, bana onu getirdiler ve bana şunları söylediler: “ Onun bir kafası vardı (ve) onun yüzü bir koçun yüzüne benziyordu; o (ayrıca) bir meme, kalp ve iç organ takımına sahipti. Onun göbek bağı kordonundan (aşağıda) beline kadar iki vücudu vardı, fakat onun omuzlarından biri doğum sırasında parçalandı, ve (daha sonra?) biri onun başını ezdi.” Şimdi onu hükümdarıma acilen gönderdim. Hükümdarım onu incelerse iyi olur!”57

(30)

21

2.2. HĠTĠTLERDE KEHANETĠN DOĞUġU

Hititler için zikredilen “bin tanrılı” ifadesi, aslında onların fethettikleri topraklarda dini ögelere kayıtsız kalmamalarından kaynaklanmaktadır.58 Tek bir tanrıya hitap etmenin daha

kolay olduğu düĢünüldüğünde, Hititlerin dini bakımdan zor olanı seçtiği varsayımını yapmakta yanlıĢ olmayacaktır.

Hititlere yapılan „bin tanrılı‟ halk yakıĢtırması, aslında sadece tarihçilerin bulduğu bir terim değildir. „Bin tanrı‟ ifadesine Hitit metinlerinde de rastlanmaktadır:

“....Eğer sen, Ulmitešup! Bu tabletin ya da Majestemin, kraliçenin, daha sonra hükümdarlığına (gelecek olan) Majestenin oğlunun sözlerini (gözetmezsen ya da) korumazsan (ya da) bu tabletin sözlerini değiştirirsen, bu bin tanrı: zevcen, oğulların, memleketin, evin, ambar/harman yerin, bahçen, ekili (ve) ekili olmayan arazin, sığırların, koyunların malın/mülkün ile birlikte tamamen mahvetsinler.”59

Bir beddua metninde de yine „bin tanrı‟ ifadesine yer verilmiĢtir:

“Ülken ile birlikte yok ol. Sen kayasın diye, yer buz olsun. Ülkenin zemini sen batasın ve geçmeyesin diye bir çamur deryası bataklığı olsun. Sen Šattivaza‟nın ve Hurrilerin Bin Tanrı düşmanı olsun. Onlar seni bozguna uğratsın.”60

M.Ö. II.Bin yıl Anadolu‟sunda varlığını sürdürmüĢ olan Hititler, farklı etnik kökenlerin bir araya gelmesiyle, kendisine bir kültür mozaiği oluĢturmuĢtur.61 Bünyelerine

katılan halkların dinlerine saygı duyan Hititler, askeri ve idari olarak merkezi bir sistem kurmayı hedeflemiĢ, bunun sonucunda da çoktanrılı tabiri, Hitit için bin tanrılıya dönüĢmüĢtür.62 Hititler, kendilerinden önce Anadolu‟da var olan ya da kendi çağdaĢı olan

toplumlardan Sumer, Akkad, Babil, Asur, Hatti, Hurri, Luwi ve Palalardan etkilenerek kendilerine karma bir panteon oluĢturmuĢlardır. 63 Anitta Bildirisinden alınan Ģu örnek,

Hititlerin dini anlamda yeniliklere ne kadar açık olduğunun göstergesidir:

58 Hititler, (ed) Ġlker Koç, ODTÜ GeliĢtirme Vakfı Yayıncılık ve ĠletiĢim Yayınları, Ankara 2014, s. 90.

59Aslı Kahraman Çinar, “Hitit İnanç Sistemi İçerisinde Yazılıkaya Tanrı Tasvirlerinin Değerlendirilmesi”, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012, s. 26.

60 Çinar, Hitit Ġnanç Sisteminde.., s. 27.

61 Meltem Doğan-Alparslan, “Hitit Dini ve Tanrıları”, Hititolojiye Giriş, (ed) Metin Alparslan, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul 2009, s. 119.

62 Fatma Sevinç, “Hititlerde Ölülere ve Yer Altı Tanrılarına Sunulan Kurbanlar”, (BasılmamıĢ Doktora Tezi), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2007, s. 234

(31)

22

“ Zalpuva64‟dan denize kadar olan bütün ülkeleri aldım. Eskiden Zalpuva Kralı Uhna

Şiummi‟nin bir heykelini Neşa‟dan alıp Zalpuva‟ya götürmüştü. Daha sonra ben Anitta, Büyük Kral, Şiummi‟yi Neşa‟dan alıp Zalpuva‟ya götürdüm. Ayrıca Zalpuva Kralı Huzziya‟yı da canlı olarak Neşa‟ya götürdüm.”

VaroluĢunun ilk gününden beri insan, doğada gerçekleĢen olaylara kulak vermiĢ, heybetli görünen cisimlere, bazı hayvanlara tapınma ihtiyacı duymuĢtur. Bazen bir ırmak, yağmur, fırtına, gökteki bir yıldız, ay onlar için tapınılması gereken tanrı olmuĢtur.65 Hititler,

görkemli ve heybetli olan nesnelere tanrılık vasfı yüklemiĢlerdir. Bu yüzden Hitit dini denildiğinde Gök Tanrısı, GüneĢ Tanrısı ve Fırtına Tanrısı öne çıkmaktadır. Tanrılar, baĢlarda hayvan biçiminde tasvir edilseler de, sonraki dönemlerde insan biçiminde düĢünülmüĢ, temsil ettikleri hayvanlarla birlikte tasvir edilmiĢlerdir.66

Hititler‟de, Mezopotamya inancına benzer Ģekilde, insanın tanrıya hizmet ve hürmet için yaratıldığı, tanrıyı övme ve yüceltme görevinin ona verildiği inancı hakimdir. Mezopotamya inancında olduğu gibi, Hititler‟de tanrıların tıpkı insanlar gibi ihtiyaç ve arzularının olduğu düĢünülmüĢ67, insanlar gibi yaĢadıklarına, yiyip içtiklerine, evlenip çocuk

sahibi olduklarına inanmıĢlardır.68 Tanrının ihtiyaçlarını gidermekle yükümlü olan insan,

yaratılıĢının gayesi ve dininin emrettiği Ģekilde tanrısına hizmet etmek zorundaydı.69 Efendi

olan tanrılar, yarattıkları kölelerinden hizmet beklemiĢlerdi.70 Aynı Ģekilde, krala71 da,

maiyetindeki insanların hizmet etmeleri beklenmiĢti. Temel esas Ģuydu: eğer insan, tanrısına bir Ģeyler verirse tanrı onu affetmiĢ ya da tanrının verecekleri karĢısında insanın bir takım hizmetlere gönüllü olması gerekmiĢti. Hitit insanı, tanrılar için tapınaklar inĢa etmiĢler, bu tapınakların içerisine tanrılarını temsil eden heykelcikler koyarak, ibadetlerini ve sunularını bu temsilcilere sunmuĢlardır. Hititler için bedensel ve dinsel temizlik çok önemli olduğundan tapınaklarını su kaynaklarına yakın yerlere inĢa etmiĢler, tapınağa girerken temiz olmaya çok 64 Zalpuwa, Asur ticaret kolonileri çağında, önemli bir ticaret merkeziydi. Bunun yanında, Anadolu ve Asur arasında gümrük kapısı görevi görmekteydi. Özlem Sir Gavaz, “Hitit kendi Zalpa‟nın Yeri Üzerine”, Anatolia, S. 31, Ankara 2006, s. 3.

65 Ahmet Ünal, “Eski Anadolu ve Hitit Dinleri”, Aktüel Arkeoloji, Ġstanbul Ocak-ġubat 2013, s. 100.

66 Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, Phoneix Yayınevi, Ankara 2015, s.121.; Martine De Stefano, Hititler, (çev.) Erendiz Özbayoğlu, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2006, s. 91 ; Alparslan, Hitit dini.., s. 119.

67 Gary Beckman, “The Religion of the Hittites”, ASOR, Vol.52, No. 2/3, Boston 1989, s. 102. 68 Alparslan, Hitit Dini.., s. 122.

69 Giuseppe Furlani, “The Basic Aspect Hittite Religion”, The Harvard Theological Review, Cambridge Universty Press, Vol. 31, No. 4, 1938, s. 252.

70 Ġsabelle Klock-Fontanille, Hititler, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2005, s. 58.

71 Kral; birebir tanrıyla eĢleĢtirilmezdi; öldükten sonra tanrı vasfına ulaĢırdı. O da bir ölümlüydü ve tanrı karĢısında hesap vermek, dua etmek, dini bayramlara katılmak zorundaydı. Bu dünyada ise, tabiri caizse tanrıdan el alarak onun adına ülkeyi yönetirdi. Fontanille, Hititler, s. 80-81. ; C.W. Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu,(çev.) Esat Nermi Erendor, Remzi Kitabevi, Ġstanbul 1993, s. 97.

(32)

23

dikkat etmiĢlerdir.72 Kirliliğin tanrı gazabına sebep olacağını düĢünen Hititler73, tapınakta

kutsal törenler için ekmek yapan görevlinin tanrıya sunacağı ekmeğin temiz ve tanrının hoĢnut olacağı Ģekilde olması için, görevliden öncelikle kendi kiĢisel temizliğini yapması, saçlarını ve tırnaklarını kesmesi74 istenmiĢtir.75

Tanrılar, kendilerini memnun eden insanı memnun etmiĢlerdir. KiĢi tanrısını, onun istediği biçimde memnun ederse, yani ona istediği gibi zamanında bayram merasimlerini yapar, dualarını eder, kurbanını keser, tanrının evi olan tapınakları temiz tutar, ona yiyecek içecek temin ederse, tanrı da insanın dünyadaki yerini geniĢletip, onu ferahlatmıĢtır.

Bazen tanrı, hoĢuna gitmeyen olay karĢısında, ihmal ediliĢinin bedeli olarak vereceği cezayı çok sonradan göndermiĢtir. Bu duruma, Kral II. MurĢili‟nin veba salgınından ölen babasının ardından sahip olduğu krallık döneminde de ülkede salgın hastalığın ortaya çıkması örnek gösterilebilir. Ġlgili duada Muršili tanrıya Ģöyle seslenmiĢtir:

“Bu adamın günahkar olduğu gerçekten doğrudur. Babam günah işledi ve Efendim Fırtına Tanrısı‟nın sözüne karşı geldi. Ben hiçbir şekilde günah işlememiş olsam da, babanın günahlarının oğula geçtiği gerçekten doğrudur ve babamın günahı bana geçti.”76

Kendisi için yapılanlardan veya insanlardan beklediği ilgi ve alakadan memnun olmayan tanrı, insanların üzerine çeĢitli felaketler göndermiĢtir. Yukarıda verdiğimiz örnek, cezanın gecikmiĢ de olsa er ya da geç gerçekleĢeceğini bize göstermektedir. Buna benzer Ģekilde, ancak zamanında gelen cezalar da mevcut olmuĢtur. Buna belki de en iyi örnek, Kral I. ġuppiluliuma‟nın tanrıya borcu olan bayram merasimini atladığı için ülkenin baĢına gelen veba felaketi sayılabilir.

Hitit toplumu, baĢlarına gelen her kötü olayı, tanrıların kendilerine olan kızgınlığı olarak algılamıĢlardı. Bu sebeple tanrıları memnun edebilmek adına onlara kurban kesmiĢ, ibadetlerini ihmal etmemiĢlerdi.77 Tanrılarını yılın çeĢitli dönemlerinde düzenledikleri

bayramlarda, onlara methiyeler düzerek ihya etmiĢlerdi. Bu törenlerde edilen dualarda tanrıdan çeĢitli isteklerde bulunmuĢlardı. Bu noktada, tanrılarını memnun etmek amacıyla

72 Leyla Murat, “Hititler‟de Su Kültü”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 31, S. 51. Ankara 2012, s. 126. 73 Gaye ġahinbaĢ Erginöz, “Hitit Döneminde Anadolusu‟nda Hastalıklar, Tedavileri ve Hekimler”, Aktüel Arkeoloji Dergisi, Ġstanbul Kasım-Aralık 2014, s. 48.

74 Sedat Alp, Hitit Güneşi, TUBĠTAK Yayınları, Ankara 2011, s. 45. 75 Furlani, The Basic of.., s. 256.

76 Trevor Bryce, Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2003, s. 155. 77 H. Hande DuymuĢ-Florioti, Gözde Demirci, “Çivi Yazılı Kanun Metinlerinde ilginç bir Suç Tespit ve Cezalandırma Yöntemi: Suya Atılma”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 32, S. 54, Ankara 2013, s. 36.

(33)

24

düzenlenen, bir tapınma yöntemi olan bayramlardan söz etmek yerinde olacaktır. Hitit metinlerinde bayram sözcüğü Sumerce EZEN4 ideogramıyla ifade edilmektedir.78 Hitit

arĢivlerindeki belgelerin büyük çoğunluğu bayram metinlerinden oluĢmaktadır.79Bu

belgelerde, kutlamalar sırasında yapılacakların listesi ince ince yazılmıĢtır. Bayrama katılacak kiĢilerin protokoldeki yeri, yeme-içme, kurban sunma, eğlence ve müzik, okunacak ilahiler gibi ayrıntılar belgelerde kaydedilmiĢtir. Bu özelliğiyle bayramla ilgili belgeler, el kitabı niteliği taĢımaktadır.80 Bayramlarda, düzene uymak Ģarttı, çünkü gidiĢata uyulmadığı takdirde

“tanrının kızması” kaçınılmaz olmuĢtur. Bu insanın baĢına büyük felaketlerin gelmesi demekti.

Bayramlar ve dini ayinlerin yapıldığı yerler de tanrıların memnuniyeti açısından çok önemliydi. Kentler, köyler, tapınaklar gibi dini yapılar, kudsiyet barındıran mekanlar, kırlar, ırmaklar ve dağlar gibi sakin yerler, bayramların kutlandığı yerler arasındaydı. Bayramın kutlanacağı yer ve zamanı, tanrının memnuniyeti açısından keyfi Ģekilde değiĢtirilemezdi. Çünkü tanrının rızasını almak, onun istediği yerde ve zamanda ona ibadeti gerektirmiĢtir. Bol yağmur, bereketli topraklar, refah içinde yaĢayan insanlar, güçlü ordular, baĢarılı seferler, düĢmanı alt etmek insanın talep ettiği Ģeyler arasında olmuĢtur.81

Hitit toplumunda yaklaĢık yüz altmıĢ beĢ bayram kutlandığı tespit edilmiĢtir.82 Bunlar

arasında, AN.TAH.ŠUMSAR83 (çiğdem)84, purulli(ya)-85 (bereket) ve Nuntariyašha-86

bayramları en önemli bayramlardır. AĢağıda vereceğimiz örnekte, Arinna kentinin güneĢ tanrıçası adına düzenlemesi gereken bayramı ihmal eden Kral ġuppiluliuma‟nın ölümünün ve ülkede baĢ gösteren veba salgınının sebebi olarak tanrının öfkesi görülmektedir. Veba salgını kralın döneminden sonra da devam ederek, oğlu II. MurĢili döneminde de ülkeye büyük zararlar vermiĢtir. II. MurĢili, tahta çıktığında tanrısına herhangi bir ülkeyle savaĢmayarak,

78 Esma Reyhan, “Hitit Kültür Dünyasında Bayram Ritüelleri”, Turkish Studies, Vol. 11/16, Ankara 2016, s. 93. 79 Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu II, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 91.

80 Ünal ,Hititler Devrinde II..,, s. 91. 81 Reyhan, Hitit Kültür Dünyasında.., s. 93. 82 Reyhan, Hitit Kültür Dünyasında.., s. 94.

83 Detaylı bilgi için bkz: A.Tuba Ökse, “Yeni Yıl ve Bayramlar(Eski Önasya ve Anadolu)”, Aktüel Arkeoloji, Ġstanbul Ocak-ġubat 2015, s. 82.

84 Bu bayramın genellikle baĢlangıç noktası, kralın kıĢı geçirdiği HattuĢa‟ydı. Ġlkbaharda çiğdem çiçeklerinin açma zamanında kutlanan bu bayram, ilkbaharın müjdecisi olarak görülmektedir. Ġsmini de AN.TAH.ŠUMSAR bitkisinden gelmektedir. Bu bayrama ait kabartmalar, Alacahöyük kabartmalarında yer almaktadır. Reyhan, Hitit Kültür Dünyasında.., s. 96.

85 Purilli(ya)- bayramı, Hatti kökenli bir yeni yıl bayramıdır. Nerik kentine ait bu bayramda öne çıkan tanrılar Hatti kökenli tanrı Telepinu ve Ġnara‟dır. HattuĢa‟dan baĢlayan tören alayı çeĢitli kült merkezlerine uğrayarak Nerik kentine ulaĢırdı. Reyhan, Hitit Kültür Dünyasında.., s. 97

86 Bu bayram kutlaması, kralın seferden döndüğü zamanda yapılırdı. Sonbaharda kutlanan bu bayramda, kral ve kraliçe birçok Ģehri kapsayan yolculuğa çıkardı. Reyhan, Hitit Kültür Dünyasında.., s. 96.

Referanslar

Benzer Belgeler

Stratejik planımız, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda yer alan stratejik planlamaya ilişkin hükümler doğrultusunda kurumumuzun mevcut durum, misyon ve

 Mısırlılar, Yunanlar ve Romalılar’dan farklı olarak Babilliler, desimal sistemde çokça olduğu gibi, daha büyük değerler ile temsil edilen basamakların sol

Araştırmanın sonuçları değerlendirilirken Mezopotamya, Orta Asya ve Anadolu çerçevesinde anaerkil kültür sırasıyla kadına verilen değer, kadının

29 Tanrı An/Anum “Gök Tanrı” olarak adlandırılmış ve Sumerpanteonunun en önemli tanrısı olarak kabul edilmiştir. Tanrı An’ın kült merkezi Uruk’tur. Döneminde

Tanrıçanın ölüler diyarına inmesinden önce Tanrı Tammuz (Sümerce Dummuzi) ile evlenmesi vardır. Tammuz’un Ġštar’ı elde etmesi iki biçimde

• Bu geniş topraklar üzerinde genellikle yaşamış olan Sümer, Asur ve Babil uygarlıklarından, günümüze sınırlı bazı sanat yapıları gelebilmiştir.... • Çok

Eldeki bilgilere göre Sapiens insanı, ilk ortaya çıktık- ları bölge olan Afrika’da devam eden uzun ya- şamlarının ardından, yaklaşık 100 bin yıl önce yavaş yavaş

Hâlihazırdaki bilgilere göre Eski Mezopotamya ve Anadolu’da müziğin genellikle dini ritüeller sırasında kullanıldığı ve tapınaklarda tanrılar için şiirsel bir