• Sonuç bulunamadı

İtalya cevelanından notlar:Şadırvanların şehrayinleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İtalya cevelanından notlar:Şadırvanların şehrayinleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İtalya

cevelânmdan

notlar

>--- ---

r

Şadırvanların

şehrâyinieri

Yazan: İsmail Habib Seviik

Bütün frenk diyarlarında İstan­ bul gibi umuma mahsus iki yüz

hamamı olan bir belde gösterile mez. Konak ve ev hamamlarımızın sayıları ise binlerle ve binlerledir. Gene dünyanın... hiç bir şehrinde İstanbulun yalnız Fatih semtindeki sekiz yüz çeşme bulunuşu gibi bir su bereketine rastlanamaz. Bugün- gü şapşal halimize bakmamak. Ced lerimiz suyu fıskiyeli şırıltı halin­

de yatak odalarına kadar getirir­ lerdi. Bunu anlatan bir frenk ya­ zarı «Hiç bir millet Türkler Kadar

suyun şi’rine ermemiştir» der. A - yasofyadaki Üçüncü Ahmed Çeş­ mesi, ağırlığınca altın değer, bir

mimarî hârikasıdır. İstanbulun da­ ha bir çok yerlerinde onun gibi «Lâle Devri» nden kalma çeşme­ lerimiz var. Hele camilerimizin şa­ dırvanları ve hele Bursadaki '/eşil camide yekpare mermeri mucizeli bir kafes şekline koyan iç şadırvan. Bütün bunlara rağmen Romada en

çok büyülenip şaşakaldığım şey

çeşmeler ve şadırvanlar oldu, b e - ğer Roma herşeyden önce sahiden bir «çeşmeler ve şadırvanlar bel­ desi» imiş.

Parktaki küçük çeşme:

İlk günler kaldığım Viktorya o - teii «Villa Burgezya» denen bü­ yük parkın yanında olduğu için en evvel orayı gezmiştim. Alabildiğine büyük ve alabildiğine zengin bu parkta da beni en çok kendine çe­ ken küçük bir çeşme oldu. Çeşme­ nin kendi bir adam boyunda ve çanaklığı bizim camilerdeki vâız kürsüleri kadar. Müdevver çeşme­ nin çepçevre altı oyuğu içinden kulaklarım uzatan altı tavşanın a- ğızları musluk vazifesini görüyor. Bu altı musluktan ikizli hüzmeler- ’ le akan sular çeşmenin ortasındaki fıskiyelerin kavislerde havuz içi­ ne dökülürken sudan yapılma şef­ faf bir kubbe kuruyorlar. Çeşme­ nin iki yanında tabiî boyda bir erkekle bir kadının tunç heykelleri var. Kimi ayaklı ve kıvrık kuy­ ruklu erkek «pan» dır, çok’ heyifli; kadın da tebessümler içinde üzüm salkımlarını göğsüne germiş. Kar­ şılıklı kollarım kavuşturan erkek­ le kadının elleri üstünde küçük bir oğlan çocuğu var, belli, onu daldı­ rıp yıkıyacaklar. Çocuğun dalaca­ ğı soğuk sudan ürperen suratında­ ki asıklık o kadar canlı ki. Bu çeş­ mede insanı çeken ve bırakrr.ıyan miknatıslı bir şey var.

Popolo’daki sütunlu şadırvant Büyük parkı ana caddeden do­ lana dolana indikten sonra batı ta­ rafından bitirip Tiber nehrine doğ­ ru ilerlemek isterken Popolo, yani halk meydanına varmışım. Roma­ nın en güzel meydanlarından biri. İhtişamlı bir zafer takı halindeki giriş yeri. Adı «Halk kapısı». Giri­ lince solda beş asırlık oturaklı bir kilise. Geniş meydanın en ortasında kırmızı granitten Mısır Hiyeroglifli çok mevzun bir sütun yükseliyor. Elimdeki «rehber - kitab» dan öğ­ reniyorum. Kaidesile beraber »n k metre uzunluğundaki bu sütun Mı- lâddan önce sekizinci asra aidmış. Milâdın ilk asrında İmparator O- güst onu Mısırdan Romaya getir­ tiyor. Onaltıncı asır başmda da bu­ raya dikilir. Bu meydan çevresin­ deki diğer kiliseler, saraylar ve ya­ pılarla çeşidli asırların abide erini ahenkli bir kaynaşmayla taşımak­

tadır. Yirmi sekiz asırlık Hiyerog lifli sütunun kaidesinde nöbet bek- liyen dört heybetli aslan, ağızla­ rından gürbüz birer şelâlecik ha­ linde, önlerindeki dairemsi havza­ lara su döküyorlar. Bu suretle o - rada dört havzalı bir şadırvan meydana gelmiş, fakat halk mey­ danının kendi o kadar çok geniş ki o genişlik bu şadırvanı yutuyor gibi.

Esedradaki fıskiyeli sütun:

İlk günlerden sonraki Roma

haftalarımı hep Esedra meydanına yakın Reks otelinde geçirdiğim için Esedra geceli gündüzlü en çok seyrettiğim yer oldu. «Popolo» da meydanın genişliği şadırvanı yu­ tuyordu, buradaysa şadırvan mey­ danın genişliğine meydan okuyor. Oradaki Mısırlı sütunun gururu şadırvanı ufkileştirmisti. Buradaki şadıı vanın yirmi küsur metre­ lik fıskiyeli irtifaı oradaki Mısırlı

sütunun yerini tutmaktadır. Şa­ dırvanın adı «Periler çeşmesi». Dört cihete göre dört heykel gru- pu: Cenubda şahlanmış atı râme- den peri, doğudaki bir aslana, şi­ maldeki bir dev üzerine binen perilerin batı cihetindeki de bir canavarı yakaladığı gibi bu dört perili grupun ortasından yükselen bir erkek atlet boynundan kaldırın ayağa diktiği bu- eideri hat-'arken, bunların hepsi çeşidli su cümbüş­ lerine imkân vererek, gruplu hey­ kellerden iç havuza dökülen ka­ visli fıskiyeler oradan da dış hav­ zaya şeffaf kümbedli bir şelâle ha­ linde indikten h»ska. ep ort^'a ve

yüksekteki atletin pençeiediği ej­ derin tepesinden de yirmi küsur metrelik hızla göke fırlıyan sütun heşmetindeki esas fıskiyenin yük­ selip bittiği yerden nur elyaflı pe­ ri sacı demetini andıran bir letafetle dökülüşü.

Nehirler şadırvanı:

Bernin tam meydan ortasındaki bu şadırvana 1647 de başlayıp beş senede bitirdi: Kayalar halinde mer mer yığınları, bu yığın ihtiyar kü­ remizin sembolüdür. O zamanlar Avustralya hesaba katılmadığı için dünya dört kıtaydı. Mermer Kavalı yığının dört köşesinde, her biri iki insan boyundaki gövdeler; dört

kıtaya aid dört nehri temsil edi­ yorlar. Mermer kayaların dağların­ dan akan ırmakların biri Tuna, diğeri Nil, üçüncüsü Ganj, sonun­ cusu da Yeni Dünyaya remizdir. Dökülen suların birleştiği dib nav- zaya okyanus manası verilmiş. Ce- nub cephesinde, yani Nilde; kaya­ ların yarığından yükselen bir pal­ miye gölgesinde bir aslan dilini u - zatıp Nilden su içiyor. Doğuda bir ejder, yarıbeline kadar göğsünü kaldırmakta, belli Ganj’m mahlûk­ larından olacak. Batıda bir kühey- lân ön ayaklarının dizkapaklaımı dikerek oturmuş vaziyette. Kaya­ ların üst köşelerinde yükselen in­ san gövdeli dört dev figürden ce- nubla şimaldeki sağ ellerinde da- panın taçlı armasını tutmaktadır ,aı. Hıristiyanlık ki dört kıtaya yayıl­ mış bir din, Papa ki o dinin baş­ buğu. Bu armalar bunu söylüyor olsa gerek. Aynı iki cephede yuka­ rıdan dökülen suların iki cam levha arasından geçirilmesi sebebile sa- tıhlı bu iki -şelâlenin sanki su ol­ maktan çıkıp pürüzsüz ve şeffaf birer seyyale haline gelmesi o kadar hoş ki. «Nehirler şadırvanı», hiç şüphe yok, yeryüzünün en iyi kompoze edilip, en çok mana yüıciü eserlerinden biri.

Trevi’deki büyülü sürpriz: Esedra ile Navona meydanlarının ortalarına rastlıyan yerde, iğri biiğ rü dar sokaklan geçtikten soma birdenbire karşılaştığım manzara önünde bir büyü ile çarpılmış gibi donakaldım. Popolo’da meydan a- bideyi yutup Esedrada abide mey­ dana meydan okuyordu. Trevide ise

meydan yok, yalnız abide var. Zaten burada en gösterişli bir meydan bile olsa bu abide o meydanı gene göz­ lere göstermiyecek kadar silik bir lâkırdı. Burası bütün Romanın yal­ nız en büyük şadırvanı değil bura­ da heykeltraşlıkla mimarlık ve „er ikisinin birleşmesile su cümbüş'.eri elele verdikten başka, kendi yanma ortaçağdan kalma dar sokaklatıa girildiği için hiç umulmıyan bir yerde kendini birdenbire göster­ mek suretile gözlere ve dimağlara yaptığı sadme şiddetindeki tesir yüzünden, tıpkı çok sihirli kadın güzelliklerinde olduğu gibi, insanı önce insanda muhakeme bıraknıız- casma altüst ettikten sonra, yavaş yavaş insanı tekrar kendine getirip ona perde perde güzelliklerinin fü­ sununu göstermeğe başlıyor. Sahi­ den harikalar harikası bir eser uu.

Abidenin yapı kısmı:

Papa Onikinci Kleman’m emi ile 1735 te yapılmasına başlanan eser ancak 1762 de bitti. Eseri yaratan Salvi, kitabların söylediğine göre, Bernin’in «Eskis» lerinden istifade etmiş: Eserin fonu eski Roma z ı - fer taklarından mülhem görünmez bir sarayın ihtişamlı bir methal cephesi halinde, zemin dairesi ve tavan kısmile beraber dört katlı, cephesi op sütunlu, yalnız dört so­ maki sütunla orta kısmı bir mik­ tar dışarıya çıkkm enikonu bir ya­ pı. Bu çıkkm kısmın, bir kapı ve­ ya bir tak methalini andıran oıta yeri hakikatte bir mihrabdır. Üst kısmmm kavsile ikiye ayrılmış bu mihrabın alt kısmmm iki yanında­ ki mustatilî oyulmuş çerçeve içinde tabiî boyda iki kadın, sağdaki bir meyva sepeti tutuyor, «bereKet» ilâhesi; soldaki de bir yılanı tut­ muştur, «sıhhat» ilâhesi. Mihraom kavisli üst kısmının iki yanındaki çerçeveler içinde de iki silâhşor grupunun kabartmaları var. Bun­ lar eski Roma askerlerini gösteri­ yor. An’aneye göre ebedî bakire Meryem Ana bıı bereketli suyun uzaklardaki kaynağım Roma aske­ rine öğretmiş. Onun için buranın diğer bir adı «Bâkire çeşmesi» dir. Bu zafer taklı cephenin son Katın­ daki pervaz kısmında oraya kadar uzanan dört mermer sütunun ka­ ideleri üzerinde dikilen dört kadın ve nihayet onlara fonluk vazifesi yapan bina başlığının üstünde de kanadlı ve borularını öttüren iki meleğin tuttuğu Papalık arması, evet, önündeki asıl şadırvana fon­ luk vazifesi yapan bu bina bile başlıbaşına zengin bir abidedir.

Asıl şadırvan:

Mihrabm tam önündeki şadırvan merkezinin üstünde deniz tanrısı Neptün (Yunan mitolojisinde ismi Posidon) büyük sedefli gerduuesi

üstünde uzunlamasına oturmuş.

«Tiritón» denen yansı balık, yansı insan, deniz emirberleri, şahlanmış atlann dizginlerini tutarak, büyük tanrının şatafatlı gerdunesini sürü­ yorlar. En üstte ve ortada tanrının

bulunduğu kısım, onun altında

sularm döküldüğü şadırvan, mun altında da mustatil şekilli havza. Yukarıdan aşağıya, sağdan soldan, kat kat, şelâleler, gürbüz fıskiyeler, Bu ne bol su bu. Romanın bütün bu gürbüz sulu şadırvanlarını gece elektrikle birer şehrâyin haline ko­ yunuz. Bizim yılda bir, Cumhuriyet bayramlarında, Taksim abidesile Şemsipaşada yapabildiğimiz zavallı işi onlar orada semt semt şadırvan­ larının bütün sanat ve zevkle be­ zenmiş hünerlerde Allahın gecesi başarıp duruyorlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Su altında en çok bulunan balık, küçük tatlı su balığı olan Işıldak balığıdır (Cyclothone braueri). Işıldak balığının toplam sayısının 10 trilyon

İzmir Bergama, Eşme, Sivrihisar, Havran/Küçükdere Elele Hareketi Dönem Sözcüsü, TMMOB çevre Mühendisleri Odas ı İzmir Şubesi Yöneticisi Halil Gezer imzasıyla

İstanbul’da köçek dansı, genellikle genç erkekler tarafından bazen de Ermeni ya da Yahudi genç kızlarla birlikte oynanır.. Saraydaysa tüm roller, oyna- nancak

Yine de tiyat­ ro çevrelerinde yaşanan tartışmala­ rın, manken oyuncu enflasyonunun, sahnelenen yapıtların türlerinin yer yer daha niteliksiz bir tarza kaymış

anlaşamayacağımızı, daha doğrusu beni -ve daha pek çok kişiyi- anlayamayacağım düşündüğüm, ama zamanla onu yaşlı ve dalgın görenlerin tavır ve sözlerini,

We found that SenseWear Armband (step counts, duration of moderate and vigorous physical activity) and International Physical Activity Questionnaire (walking physical

Erişkinlerde Akut Migren Atağının Tedavisi ve Amerikan Baş Ağrısı Derneği Migren Farmakoterapisi Kanıt Değerlendirmesi.. The Acute Treatment of Migraine Attack in Adults

Ancak belirgin olarak azalm›fl in vit- ro ASA aktivitesiyle iliflkili ASA yalanc›-eksiklik alellerinde heterozigotluk, toplumun %10-20’sinde görülebilir ve bu kiflilerde de