• Sonuç bulunamadı

Belki birazdan, güneş de çıkar!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Belki birazdan, güneş de çıkar!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

söyleşi

___________

ATTİLÂ İLHAN

"... belki birazdan, güneş de çıkar!”

Size ‘okuyucu’ demeleri, hoşunuza gidiyor mu? Benim gitmez: ‘okuyucu’nun, ‘hanende’ ya da

‘muganniye’ye, daha yakıştığını düşünüyorum; M u­

azzez Abacı, İnci Çayırlı vb. ‘okuyucu’ sayılabilir; post/modern ‘sosyete’ onlara ‘yorumcu’ diyor: Hem yanlış, hem komik; eskiden olsa, ‘müfessir’ denile­ cek, önce onlar gülerdi.

Hanidir ‘okur’ demeyi yeğliyorum; ‘okuyucu’da, belki bir miktar, başkasına okumak alt/anlamı sez­ diğim içindir, bu; ‘okur’ hiç olmazsa, ‘dolaysız’ (di- rect), gazeteyi önüne çektin, işte okuyorsun, hep­ si o kadar! Eskiden ‘kâri’ derdik (a, uzun), gazeteci­ nin ‘velinimeti’; ‘muharrir’m başarısı, ‘kâhinin has­

sasiyetini’ etkilemesiyle ölçülüyor; bu etkinin ölçe­

ği de, ‘kâri mektupları’; zam an zam an, M. Turhan Tan’ın Vâlâ Nurettin’in, ya da ‘Felek’ Burhanettin Bey’in ‘fıkrası’ altında, şöyle bir not çıkardı: “Suadi-

ye ’den Vildan hanım efendi’ye: mültefit m ektu­ bunuz bizi ihyâ eyledi, teveccühünüze m üteşek­ kiriz efendim ”; ya da, “Küçük Çam lıca’dan Şük­ rü Paşazade Hamdi Beyefendi’ye; işaret buyur­ duğunuz hususât bizim için de haiz-i ehem m i­ yettir efendim, bilahere mevzuubahiz edeceğiz.”

... ‘muharrir’ başka, ‘edip’ başka!

1 y a z a r ’, ‘muharririn yerini almaya çalışan

keli-ı me; benimseyemedim gitti, daha çok ‘kâtipin (Sekreter) yerine yakıştığı hissindeyim; halbuki, za­ manın 'matbuatı', gazetelerinde sadece ‘muharri-

rânı’ barındırmazdı, ‘üdebâ'da yazıyor, yâni ‘edip­ ler’, onlar daha farklı, fark edebiyatla ‘ülfetleri’ ol­

masından ileri geliyor; yâni, çalakalem yazmıyorlar, yalnız ‘sâhib-isütün' değildirler, aynı zamanda ‘sa-

hib-i üslûb’, hem de ‘üslub-u şahsî’; edebiyat tari­

hine geçmiş, eserleri vardır.

Sözün gelişi, Akşam başmuharriri N ecm ettin Sâdık, Tan başmuharriri M. Zekeriya Sertel, Va­ tan başmuharriri Ahmet Emin Yalman ‘muharhr’di; buna mukabil, Cumhuriyet ve Tasvir-i Efkâr’ın ‘kö­

şe yazarı’ Peyâmi Safa, Ulus başmuharrirleri Fâlih

Rıfkı ve Yâkup Kadri, ‘edip’ sonuncuların, ‘kâriin hassasiyetini’ etkilemekte daha başarılı addedildi­

ği, ‘mâlûm ve müsellem'!

Günümüzde, yazılı basındaki ‘yazar’ kalabalığın­ dan kaç ‘ed/p’ çıkarabilirsin, cevabı son derece müş­ kül bir soru; artık ‘okur duyarlığı’ çanak çömlek da­ ğıtılarak, televizyon vaadedilerek etkileniyor; olma­ dı mı, gelsin kabadayılık gösterileri, porno imâları! Doğrusu ya, ‘Söyleşilere başlarken, ‘okur duyarlı­

ğını’ ne derece etkileyebileceğimi kestiremiyordum;

dürüst ve samimi olmaktan başka bir silahım yok­ tu, öylece karşınıza çıktım; üst üste aktaracağım iki mektup, ‘etkileşimin’ varlığına kanıt sayılabilir mi?

Karar sizin!

‘içimde beliren o kıpırtı!...’

mam olanaksızdı am a, benzerlerine çok rastla­ mıştım, ben de! İkinci bölümde sözünü ettiğiniz kişinin, kim olduğunu ‘şıp diye’ anlayıverdim. Üçüncü bölüm e geçm eden tüm ayrıntılarıyla, bir yazar canlandı kafam da, sevdiğim bir yazar: Orhan Kemal! En çok da ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ adlı, o çok sevdiğim romanı; oradaki ırgatlar, Iflahsızın Yusuf, Köse Haşan, Pehlivan Ali; tüm ilkellikleri, saflıkları, haince kurnazlık­ larıyla, ne kadar sıcak, ne kadar gerçektir onlar; ve yazar, nasıl bir sevecenlikle yaklaşır onlara, ‘tarafsız’ diyemeyeceğim, ‘taraflıdır’, onlardan ya­ nadır; en güzeli, asla ‘didaktik’ olmadan, son derece doğal, son derece ‘kendi’ olan bir anla­ tımla sevdirir okura onları; çünkü önce kendi sever, içtenlikle sever...”

“... yazınızın son bölümüne gelince, benzeri ya­ zarlarla birlikte Orhan Kem al’in adının geçm e­ si, sevindirdi beni; halkının içinden çıkmış bir aydındı o, ‘evropalarda’ okumuş, ‘alafranga’ bir aydın değildi; onunla birlikte, onun gibi düşünen, yazan, insanı seven tüm yazarlar ve şairler bir kez daha kafam dan geçti ve hepsini bir kez da­ ha sevdim; kısacası, sıkıntılı başlayan bu karan­ lık günde, yazınızı okuyunca, içimde beliren kı­ pırtıyla birşeyler değişivermişti birden. Belki bi­ razdan güneş de açar, kimbilir!...” (16 Mart 1998 tarihli mektubu).

Okurun ‘duyarlığı’, açık seçik, görülüyor mu, gö­ rülmüyor mu? Burada yazarın işlevi, o sihirli cümle­ de saklıdır: “ ... sıkıntılı başlayan bu karanlık gün­ de, yazınızı okuyunca, içimde beliren kıpırtıyla birşeyler değişivermişti birden!”

İşte herşey, o ‘kıpırtıya’ bağlı!

\

‘... bizatihi’ halk olan!...

A#

O

rhan Kemal, ‘40 Karanlığı’ ndan yükselen ro­

mancı sıradağlarında, ‘gayr-ı kaabil-i inkâr" bir zirve! Onu Orhan Râşit adıyla tanımıştım, ‘Yeni Edebiyat’ ve ‘Ses’deki şiirleri ve Beyrut hikâyele­ riyle (1940’lı yıllar) Istrati ile Gorkiy arasında bir yer­ de yürüyordu; hikâyelerden, kısa romanlara (‘Baba Evi’, ‘Cem ile’ vb.), onlardan ‘Anadolu’yu, ‘o sar­ kık bıyıkları altından gülen halkımızı’, iktisadi, sos­

yal ve beşeri düzeyde destanlaştıran büyük roman­ lara atladı (‘Bereketli Topraklar Üzerinde’, ‘Vu­ kuat Var’, ‘Hanım ’ın Çiftliği’, ‘Eskici ve Oğulları’ vb.).

Ustura vurmuş gibi, çabuk ve keskin ‘tesbitleri’, halkın ağzına benzemeye çalışmayan, ‘bizâtihi’ halk olan diyalogları, kısa ve asabiyeti yüksek cümlele­ riyle, ne yaman, ne derinlemesine beşeri, ne kadar kapsamlı bir ‘dünyanın’, ne mütevazı mimarıdır o!

Söyler misiniz, bir Orhan Kemal yapmak için, acaba kaç post/modern romancıyı, üstüste koymak lâzım.

t

3

' i

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

‘’Bereketli Topraklar Üzerinde’’ adlı romanında, çalışmak için Çukurova’ya gelen üç köylü arkadaşın şahsında, onların şehirle, birbiriyle ve diğer

varsa, Allah kahhar ismiyle kahretsin!” (HÇ, s.107) diyerek çiftliği terk eden Yasin Ağa; çiftliğin emektarlarından ikiyüzlü Seyyâre Bacı; içindeki çocuk sevgisini

Çünkü şarkı Cat Stevens'ın, Kur'an ise Yusuf İslam'ın simgesiydi onun ve dinleyenlerinin gözünde.. Şarkı, beste ve gitar hanelerinin karşısında kocaman bir

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti Tezin Başlığı: Simülasyon Kavramı Çerçevesinde Wolfgang Hilbig’in “Ich” Adlı Romanı Tezin Yazarı: Dudu UYSAL

Odayı kaplayan müzik, sesleriyle birlikte içini dolduruyordu: “Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa şimdi/ Sonsuz bir yangın gibi/ Sevmesem öyle kolay çekip gitmek/

Buna göre erkek yatırımcıların kadın yatırımcılara oranla aşırı güven eğiliminin daha fazla olduğu, erkek yatırımcıların riskli yatırımları daha çok tercih

عﺎﺒﺴﻟا ﻦﻣ بﺎﻧ ىذ ﻞﻛو لﺎﻐﺒﻟاو ﻞﯿﺨﻟا مﻮﺤﻟو ﺔﯿﺴﻧﻻا ﺮﻤﺤﻟا مﻮﺤﻟ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ﷲا ﻰﻠﺻ.. gelen bu rivayet, Hâlid’in rivayetiyle örtüşmekte,

Yine bu sahilde, Amcazade Hüseyin Paşa yalısı veya Zarif Mustafa Paşa yalısı kadar olmasa da yine de güzel süslemeleri olan fakat daha mütevazi olan Saffet