• Sonuç bulunamadı

Dıranas'ın şiir dünyası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dıranas'ın şiir dünyası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

5

İŞTE önümüzde.. Belki daha görmediniz o güzel kitabı, ama is terseniz bugünlerde elinizde ola­ bilir. Güzel bir raslantıyla hazır­ landın« tanık olduğum, bazı dü­ zelti ayrıntılarına katıldığım için birkaç ay önce verdiğim müjde­ nin yakınlarındaydım (Cumhuri yet, 4 aralık 1973). «Ben yaşantı­ mı şiire, şiirimi de bu sevgiye ver dun» diyen Dıranas’ın 1926'da baş ladığı sanat serüveninin pişmanlık sız günündeyiz. «Yaşlandığım; gü neşim batıyor. Gece / Yaklaşma­ da sinsi, sessiz ve sonsuz. / Bili­ yorum; her şeysiz, sensiz, bensiz / Yiteceğim karanlıklar içinde.» de­ yişine bakmayın. Arkası vardır bunun ve gelecektir yeni şiirler: «Biraz daha her şeyle haşır ne­ şir / Biraz daha kendimle biliş­ memiz, / Biraz daha seninle baş başa, bir... / Biraz daha gök, bi­ raz daha deniz.»

Derler ki ömrünün son günle rinde bile Yahya Kemal Beyatlı, aradığı samansı kaba kâğıdı, öz­ lediği harf çeşitlerini bulamamak yüzünden kitap çıkaramadığı için yakınlarına yakınırmış. Ahmet Muhip Dıranas. aradığı kâğıdı buldu. Daha doğrusu aradıklarını ona bulduran bir başka sanatçı­ nın özeninin dostuydu. Bugün li­ mit Yaşar Oğuzcan’m odasına gir diğim zaman onu bir kitabı çeşit li açılardan seyrederken yakala­ dım. Yakaladım diyorum, çünkü benimle konuşurken bile bilinç al tı bir davranışla masasının üze­ rindeki eseri dikkatle bir yerlere yerleştiriyor, sözün susku olduğu anların hepsinde kaçamak bakış­ larla o yeni doğmuş güzelliğe ba kıvordu. Sanırım bu güzellikte kolayca birleşeceğiz. Hemen elli yıllık bir şiir çabasının toplamın­ da — bu toplam Cumhuriyet şiiri­ nin en ince ve özgün yanlarından birini getirdiği için— eksiksiz bir saygıyla yaklaşacağız birbirimize. Büyük sanat eserlerinin bir özel­ liği de en geniş insan ortaklıkla­ rım sağlamak değil midir?

■ Cumhuriyet şiirinde

BEHÇET NECATİGİL şöyle de­ mişti Dıranas için; «Yedi Meşale ciler'i 1940 kuşağına bağlayan şairlerimiz içinde Cahit Sıtkı

Ta-Dıranas’m

Şiir

Dünyası

MUTLULUKLAR ŞEHRİ BfR İSTANBUL’DU, ŞİİRLER. BULUŞMALAR, AŞKLAR ŞtMDİ AKŞAM OLAN BİR GÜN GİBİ SON BULDU; NE Ş ttR KALDI, NE AŞK, NE BEKLENTİ. TlG GİBİ MİNARELERİYLE. KENDİ KENDİSİNDE GÜZEL, TEK. YÜCE. KUTLU BtR ÖLÜMSÜZLÜKLER. ZAFERLER KENTİ BUGÜN YENİLGİLERLE, YASLA DÖLÜ.

SÖYLE HER DOĞRUYU BİLEN GÜZEL’tM, SULARA VURMUŞ GÖKYÜZÜ MÜ? NEYDİ? UZANIP YILDIZLARI TUTSA ELİM

BULUR MUYUZ YENİDEN O CENNETİ? RUHUMUZ BOĞAZ DA. O USKt YERDE, YENİ AKIMLARI UMURSAMADAN, BtR HAYALET ĞİBİ PENCERELERDE NE DENLİ BEKLESE DE... HİÇ BİR ZAMAN. BİR TANRI VE TARİH GÜZELİ, TABU; GÜNEŞ VE SULAR MUCİZESİ, BİR GİZ... HER ZAMAN SONSUZ ELBET, İSTANBUL BU KÖRELEN BELKİ DE BİZİZ... KALBİMİZ.

Edebiyat

Sohbetleri

Rauf

MUTLUAY

rancı il# birlikte şiirde sese, şekil mükemmelliğine önem verişi, Baudelaire sembolizminden hare­ ket edip Türkçe'de yeni bir şiir dili ve yapısı yaratmaya çalışma *ı ile şiirimizde kendine sağlara bir yer ayırdı.» Doğru. Ben de şöyle nitelemişim: «Ulusal beğeni nin onayından geçmiş kalıplar ka dar, denenmemiş başka ölçülerle de olgunluğa ulaşmış dizeleriyle yeni ve etkili şiirler yazan Ahmet Muhip Dıranas (doğ. 1909ı, hece geleneğinin son ve önemli şairle­ rinden biridir. Şiir yayımına 1926’da dergilerde başlar, 1964’lere kadar ara sıra dergilerde görülür: kitap yapma pişmanlığtnı yaşa­ mak istemez. Bir yanıyla hece ge leneğine bağlı bireyse! konularıy la, bir yanıyla 1940 sonrasındaki yenileşen akıma ayak uyduran ça basıyla, hemen elli yıldır adını unutturmama başarısına kavuşur; en genç kuşak sanatçılarında bi le imrenme uyandıran imgeler ta zeüğini kullantr. Şiirini ses ve ahenk etkisiyle birlikte anlamca

da etkili duyarlıklara yaslar. Uğ raşmı, toplumsa) sorunlara yaklaş mayan, insandaki güzellik ihtiya­ cım karşılamaya yarayan bir söz sanatı olarak, kendi köşesinde sa vunmuş olur.»

Bu satırlarda bir gizli sitem, sa natı çağdaş sorumluluklara çağır mayı koşul sayan bir ilke ölçüsü yok değildir. Ne var ki gtinciil dalgalanmaların hepsinin duruldu ğu. gelgeç coşkuların sustuğu za manlar, belki de sanat eserinin asıl mayalanma anlarıdır Ve Ahmet Muhip Dıranas’m «Şiir­ ler» ini elimde tutarken bir öm­ rün özeti yalnızca bundan bile ibaret olsa, geriye esef edecek fır sat kalmamıştır diyorum şimdi. (Türkiye Iş Bankası Kültür Ya­ yınları. Edebiyat Dizisi 36, özenli baskı. 248 sayfa, 20 lira; bu kita­ bın bundan ucuz olmasının olana ğı bulunamaz.)

■ Fahriye abla

AHMET MUHİP DIRANAS de­ yince çoğunluğun «Fahriye Abla»

yi, o özgün şiiri hatırlayacağını biliyorum. Halkın sağ beğenisi­ nin saf aynasında büyüyen bu gibi örnekleri hiç küçümseve- mem- Şiirin kanatlan, okuyucu­ larının belleğiyle güçlenir, ö n ­ celeri «Şiir Tahlilleri» adıyla gi­ riştiği dikkatli çalışmasında ho­ cam Prof. Mehmet Kaplan da Dıranas’ın bu eserini çözümleme denemesindevdi (Aynı eserin, çok acele eklemelerle. Cumhuri­ yet Devri Türk Şiiri adına yaklaş tirılmasını doğru bulmadığımı tekrar etmeliyim.) «Aşk duygusu­ nun yücelttiği varlığı, kendi ger­ çekliği içinde görme, fakat vine de onu sevme modern edebiyata has bir davranış tarzıdır... Dıra- nas, bu şiirde çocukluk yılların­ da kendisinde Kuvvetli bir iz bı­ rakan bir genç kızı adeta realist hikâyeye has bir metodla tasvir ediyor. Fahriye Abla’nın vaşadığı mahalleyi, evi. vücud yapısını, kıyafetini, mizaç ve karakterini canlı ve gerçek teferruatla göz önünde canlandırıyor.. Burada,

Orhan Veli neslinin eserlerinde temel prensip haline gelecek ci­ lan, ştiriyetl gerçekte bulmanın güzel örneklerinden birisim gö­ rüyoruz... Fahriye Abla şiirinde bizim dekorumuz, genç kızımız ve aşk duygumuz vardır...» Bun lar doğru. Ama şu satırlar en az vüz vıllık edebiyatımızı hem görev hem uğraş edinmiş bir bi­ lim yetkisinin bağışlanır kusuru sayılamaz: « . Aslında romantik bir mizaca sahip olan Ahmet Muhip Dıranas’ın Fahriye Abla*- yı yazarken, şahsi çocukluk hatı­ ralarına dönüş arzusu kadar, kendinden daha genç nesillerin getirdikleri yeniliklerden de fay­ dalandığını belirtmek gerekir...»

* Zamanı

DIRANAS’ın, yaşamını sanatı­ na adayan ve eserini her gün yeniden tamamlayan her gerçek şair gibi, kendinden sonraki ku­ şakların yanında eskimediğini görmekte birleşebilinz. Ayrıca Orhan Veli kuşağında (1915’liler) sonrakilerce de imrenilir bir şiir kaynağı tazeliği sayıldığında an­ laşacağımızı da umarım. Ama özellikle Fahriye Abla şiirinin, kendinden daha gene nesillerin getirdiği yeniliklerden yararlan­ madan, kendi içinde kendi yeni­ liğini taşıdığını söylemem gereke­ cektir. Küçük bir dikkat bunu a- çıklamava veter. Çok fv1 bir şiir bulucusu olan sayın Yaşar Nabl Nayır’m Varlık dergisinde, onun 15 şubat 1935 tarihli 39 sayısın­ da yayımlanmıştır Fahriye Abla, bu yıllarda Dağlarca’nın «Çocuk ve Allahsın bazı örneklerini (Var lık 20. 1 mayıs 1934’den başlaya­ rak) ve Orhan Veli ile arkadaş­ larının ilk gençlik verimlerini gün ışığına çıkardıklarını hatır­ layalım. Gerek kendi İmzasıyla gerek Mehmet Ali Sel adıyla Or­ han Veli ile birlikte Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday Varlık sayfalarında 82 sayıdan sonra, 1936’nın son aylarında görünür­ ler; ve bunlar, «Garip» hareketi­

nin en ilginç örnekleri de değil­ dir. Dâlıa başka dergilerdeki baş­ langıç şiirleri de 1940 dönemeci­ ne kadar umutlu birer hazırlık­ tır. Böylece Ahmet Muhip Dıra- nas’m «okuyucunun muhayyile­ sinde romantik bir roman hava­ sı yaratan, kollektif gayrı şuur­ da yaşamış sonsuz sevgiliyi yaşa­ tan.» özgün esen, kendi şiir çiz­ gisinin içinde kendiliğincisn doğ­ muş olur. Kitapta veniden okur­ ken lütfen ktrk yıl önceyi düşün­ meğe çalışın.

■ Ağrı yılları

AHMET MUHİP DIRANAS’ın şiir olgunluğu üzerine çok şey söylenebilir. İster usanmaz şiir emekçisi Said Maden gibi «ace­ miliğin ustalığı; kasıtla mükem­ mellikten kaçan emek» deyin; is­ ter alışılmış gözlpme yaslanarak «Halk şiiri geleneğine fazla bağlı kalan hatta onu taklit eden hece akımını kendine göre değiştire­ rek şahsi bir ifade tarzı vücuda getirmiştir» vargısına varın. Şim­ di kitabı kamuoyunun ışığına çık­ tığına göre daha neler buluna­ caktır. Bunlara vakit var. Ben şimdi bazı öm ür dilimlerinin ön­ celeri şanssızlık sayıldığı halde sonraları nasıl besleyici bir şü­ kür kaynağı haline gelebildiğini düşünüvorum. Ahmet Muhip Dı- ranas. eğer 33 yaşında Ağrı’nın Sürbehan ilcesine yedek subay olarak gitmeseydi şiirimiz neler yitirirdi diyorum. O zaman «Ağ­ rı» yazılmamış olurdu... ve daha niceleri... «Dağlara». «Elif». «Os­ man Binbaşı»... Bir ömrün imbi­ ğinden süzülüp çıkan Türkçe’nin btı gilzel sesleri, yaşamımızın toplamını anlamlandıran yaşantı­ lar zincirinden oluştuğu İçin Bir eski yazımda özgeci sahibi bir dostun vürek yakınlığını anlatır­ ken sövle demiştim- «Ben yiyor­ dum, o doyuyordu». Şimdi bu gü zel şiir kitabını kimin elinde ha­ yal edersem onların duyacağını umduğum büyük hazzı paylaşa­ rak da mutluluk duyuyorum. Ciinkü en büyük dirlik, başka insanlarla aynı sevgide birlesil- diğl zaman duyulur. Sanat eser­ leri İşte bunu sağlar önce.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Burada özetlenen araştırma sonuçları otizmli çocuğu olan annelerin; otizm hakkında bilgi eksikliği, çocuklarının bakım sürecinde güçlükler ve geleceğine

[r]

Gezegenimize çarpan göktaşları ile onlarla bağlan- tıları olan kuyrukluyıldızlar ve küçük gezegenler (as- teroitler) çoğunlukla iki gök cisminin çarpışmasın- dan

1823 den 1891 yılın a kadar süren 78 y ıllık inişli çıkışlı hayatın­ da birçok önemli m evkilere “getirilen A hm et V e fik Paşa iki defa da

[r]

Yukarıdaki örnekte 50 milyon yıl önce ortak bir ataya sahip olan iki tür ve ortak olarak taşıdıkları bir genin DNA dizisinin yaklaşık her 25 milyon yılda bir

Saving the zone of stasis in burns with melatonin: an experimental study in rats.. Muhammed Kayapınar, M.D., 1 Nevra Seyhan, M.D., 1 Mustafa Cihad Avunduk, M.D., 2 Nedim

Büyük insanların prensip olarak sadece 100 üncü ö- lüm yıldönümlerini kutlayan UNESCO, Atatürk için bir is­ tisna yapmış ve 25 inci yıldö­ nümünü,