77
bU Ttfyb
TÜRK TİYATROSUNDAN PORTRELER
Türk sahnesinin «dev» isimlerinden biridir Cüneyt Gökçer...
İster «Kral ödipus» gibi en ağır bir Yunan trajedisi, ister «Hamlet» gibi Shakespeare'in en ağır bir dramı, ister «Bir yastıkta» gibi tatlı bir fantezi, isterse «Kiss mee Kate» gi bi bir Amerikan müzikali... Hepsin de ayni büyük başarı...
İster Kral Lear, ister IV. Murat, is ter Don Kişot, ister Sütçü Teyve... Hepsinde ayrı bir tip, ayrı bir şahsi yet...
İşte Cüneyt Gökçer'i Türk sahne sinde «dev»leştiren, Türk tiyatrosun da adını ölümsüzleştiren bu özellik leridir.
Tıpkı büyük ustası Muhsin Ertuğ- rul gibi, o da sahne için hiç de el verişli olmayan bir sese sahiptir. Fakat mükemmel diksiyonu ve bü yük sanat gücüyle bu sesi öylesine bir kullanma hünerine sahiptir ki, seyirci bu sesin de ayrıca etkisi altında kalır. Hattâ ve hattâ Cü neyt Gökçer, «öp beni Kate», «My Fair Lady» ve nihayet «Damdaki ke mancı» gibi süper prodüksiyonlar da yalnız şarkı söylemekle kalma mış, plâk dahi doldurmuştur. O el verişli gibi görülmeyen ses şarkılar da da ayrı bir güzellik kazanmıştır. Bütün bunlardan başka Cüneyt Gök çer Devlet Tiyatrosu sahnesinde
UZUN Y ILLA R ÖTESİNDEN... — Ankara Devlet Konservatuarının ilk öğ rencilerinden bir grup, bundan 32 yıl önce bir ders sırasında öğretmenle riyle birlikte sınıfta yapılan bir tatbikatı izliyorlar. Sağdan sıra ile: Cüneyt Gökçer, Mahir Canova (arkada). Ulvi Uraz, Cevdet Kudret Solok, Nusret Şenbay (arkada), öğretmen Hans Braun, Selâhattin Darkanat, Meliha Ars, Muazzez Kurdoğlu ve Hâşim Hekimoğlu.
önce ilk eşi Mediha Gökçer, sonra ikinci eşi Ayten Gökçer ve nihayet büyük kızı Deniz Gökçer ile aynı sahnenin üzerinde karşılıklı olarak
10I almak bahtiyatlığına erişmiştir. 1920 yılında Malatya'da dünyaya ge len Cüneyt Gökçer ilk ve orta öğ renimini orada yapmıştır. Devlet Konservatuarının ilk öğrencilerinden biridir. Sahneye ilk kez, 1940 sene sinde henüz konservatuarda öğren ci iken «Otelci Kadın» piyesiyle çık mıştır. 1942 yılında Konservatuarın Tiyatro Bölümünden pekiyi derece ile mezun olmuş ve o tarihten iti baren Devlet Tiyatrosu'nun en güç lü bir oyuncusu olarak sahneleri mizde görülmeye başlamıştır. Otuz yıldanberi her geçen yıl biraz daha güçlenen oyunu ve devleşen ismiyle Türk sahnesinin en ünlü sanatçıların dan biri olmuştur.
1958 yılında Devlet Tiyatrosu U- mum Müdürlüğüne atanan Gökçer o tarihten bu yana Genel Müdürlük görevini de sanatçılık ve rejisörlük ile birlikte başarıyla yürütmektedir. Bütün bunların yanısıra Türk tiyat rosunun bu değerli sanatçısının bir de sinema yönü bulunmaktadır. 1949 yılında «Vatan ve Namık Ke mal» filmiyle beyaz perdeye adımını atan Cüneyt Gökçer daha sonra «Barbaros Hayreddin Paşa», «Nil- gün», «Yaşlı gözler» gibi filmlerle de perdemizde görülmüştür. Değer li sanatçı son olarak «Damdaki ke- mancı»yı sahneden sonra beyaz per dede canlandırmış bulunmaktadır. Ve Cüneyt Gökçer sahnedeki başa rısını perdede de yürütmesini bil miştir.
Ve her yönü ile başarılı bir sanat adamı olduğunu ispatlamıştır.
21
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi