• Sonuç bulunamadı

Bir günüm nasıl geçer?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir günüm nasıl geçer?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

D

s ı b l

G ü n e ş , 6 M a y ı s 1 9 9 0 P a z a r

r_ e k ı

S a y f a 15

Bir günüm nasıl geçer?

G

eçenlerde incelemelerde bulun­mak üzere Nesin Vakfı ’na Dani­ marka’dan yirmi kişi gejmişti. Konuşma sırasında içlerinden biri,

-Boş zamanlarınızda ne yaparsınız? diye sordu.

Bir haftalık uzamış sakallarımdan sıkılı­ yordum.

-Boş zaman bulabilirsem tıraş olurum... dedim.

Bir günlerinin, örneğin hafta sonu ya da iş günlerinin nasıl geçtiğini anlatabilen, boş zamanları olup da onu değerlendirebilen in­ sanlar ne mutludur. Onlara imreniyorum. Kimdi o, Kant mı? Sabahları sokağının bel­ li yerinden geçerken onu görenler saatlerini ayar ederlermiş. Her sabah hep aynı yerden aynı saatte geçiyor. Ben de böyle olmak is­ terdim. Tam tersi oldum. Dünüm bugünü­ me, bugünüm yarınıma, hiçbir günüm öbür günüme benzemiyor. Niçin böyleyim? Hiç de çapaçulluğumdan, boşvermişliğimden, kendimi yaşamın akışına kapıp koyvermiş- liğimden değil... Kendimce çok düzenli, dü- zenceliyiiBdir de... Düzenim düzencem bo­ zulunca çok da tedirgin olurum. Örneğin ça­ lışma masamın üstünde yığınla birikmiş bel­ ki yüz mektubu iki-üç aydan beri yanıtlaya- mamış olmam yüzünden çok tedirginim. Yazmam gerekip de yazamadığım yazılar, yapmam gerekip de yapamadığım işler, oku­ mam gerekip de okuyamadığım kitaplar, en olmadık yerlerde ve en olmadık zamanlar­ da birden aklıma gelir, içim içime sığmaz olur.

Yaşamım boyunca hep altında ezileceğim kertede çok iş, görev, ödev yüklendim. Çün­ kü kendimi çok şeyden -belki herşeyden- so­ rumlu saydım ve çünkü kendimi toplumu- ma ve dünyaya çok borçlu duyumsadım. Bir günümün öbür günüme benzememesi, yük­ lendiğim işleri yetiştirememem yüzünden. Ce­ zaevlerinde bile böyle oldu. Diyelim cezae­ vinde, hem de bir hücredeyim, daracık dört duvar... Oradaki yapayalnızlığımda bile kendime o denli iş yarattım ki, her gece uyu­ madan önce yazdığım ya da tasarladığım er­ tesi günkü iş izlencemin yarısını bile yetiş­ tirmeye gün yetmez.

Yarınki işler izlencesi benim için öyle önemli ki... Bunu bana, onbir yaşımda Da- rüşşafaka’da öğrenciliğimde öğretmenimiz Rıfkı Bey öğretmişti. Altmışdört yıl öncesin­ den sesi kulağımda:

-Gece yattığınızda, uyumadan önce, o gün neler yaptığınızı düşünün. Kendi kendinizle hesaplaşın. Neleri iyi, neleri kötü, neleri doğ­ ru , neleri yanlış yaptınız?

Bunları bir bir düşünün. Hangi işlerinizi eksik bırakıp ertesi güne devrettiniz? En sonra da “ yarınki işler” inizin neler olduğunu düşünüp iz­ lencenizi yapın!

Yaşamım boyunca beni te­ dirgin eden mutluluğumun tohumunu serpmişti beynime Rıfkı Bey, ben daha onbir ya­ şımdayken... (Evet, tedirgin eden. Çünkü uygarlık, tedir­ gin olmasını bilme yetisidir!) Gençliğimde uykuya düş­ mandım. Uykuyu, bir

anla-Aziz Nesinin dünü bugününe, bugünü yarınına, hiçbir

günü öbür gününe benzemiyor. Niçin böyle? “Hiç de

çapaçulluğumdan,boşvermişliğimden,kendimi yaşamın

akışına kapıp koyvermişliğimden değil... Kendimce

çok düzenli, düzenceiiyimdir de... Düzenim düzencem

bozulunca çok da tedirgin olurum.”

“Gençliğimde uykuya düşmandım. Uykuyu, bir anlama

ölüm sayardım.Çünkü yaşamın üçte biri uykuda, yani

çalışmadan, yani ölü geçiyor. Zamandan kazanmak

için, elimden geldiğince az uyumaya çalışırdım.

Ama baktım ki, uykuyu yenmem olanaksız, o zaman

uykumdan yararlanma yolunu denedim. ”

ma ölüm sayardım. Çünkü yaşamın üçte biri uykuda, ya­ ni çalışmadan, yani ölü geçi­ yor. Zamandan kazanmak için, elimden geldiğince az uyumaya çalışırdım. O rtao­ kul öğrencisiyken bir yerde okumuştum: Uyku, insanın doğal gereksinimi değilmiş. İlkel insan gece karanlığında gözleri görmediğinden iş ya­ pamadığı için bir kuytuya çe­ kilip devimsiz kalırmış. Bu böyle binlerce yıl süre süre, insan geceleri uyuşuklu­ ğa, uykuya alışmış. Yani uyku bir gereksi­ nim değil, bir alışkanlıkmış. Ama baktım ki, hele yaşlandıkça uykuyu yenmem olanaksız, o zaman uykumdan da yararlanma, uykum­ da bile çalışma yolunu denedim.

İlk kez bir gizimi vereyim mi size? Ergin­ lik çağımdan sonra bütün yaşamım boyun­ ca hiçbir gece yalnız yatmadım. Her gece koynumda bir dünya güzeli saydığım bir öy­ kü, bir şiir, bir oyun, bir roman, herhangi bir yazı tasarısı olmuştur; onlarla rüyalarım­ da yaşamışımdır. Kimi geceler de, ağırceza mahkemeleri, sıkıyönetim, devlet güvenlik mahkemelerinde yapacağım savunmamın ta­ sarısıyla koyun koyuna yatmışımdır.

Her gece mi her gece, yatmadan önce, er­ tesi gün yapacağım işleri “ yarınki işler” baş­ lıklı bir kâğıda yazarım; kâğıda değil, bir yü­ zü kullanılmış kâğıt parçalarına, kullanılmış zarflara, kutu mukavvalarına, kâğıt peçete­ lere... Yazık ki, değerini çok geç anlayabil­ diğim için ancak onbeş-yirmi yıldan beri bunları “ yarınki işler” dosyasında topluyo­ rum.

Cezaevlerinde, hücrelerde bile demiştim. Evet, 1946 yılı 16 Arahk’ında Sansaryan H an’daki Emniyet Müdürlüğü’nün siyasi şu­ besinin penceresiz bir daracık hücresine ka­ pattıklarında, intihar etmiyeyim diye, ayak­ kabımın bağlarını, belkemerimi, ceket ya­ kamdaki topluiğneyi, kurşun ve dolma ka­ lemimi ve benzeri herşeyimi üstümden almış­ lardı. Yazacak hiçbir şeyim yoktu. Aynı şey 1948 yılında Harbiye Askeri Cezaevi’nde, dı­ şarıya yazı çıkarmamam için kapısında sür­ gülü nöbetçi bekletilen hücreye attıklarında da olmuştu. Oralarda bile her gece “ Yarın­ ki işler” i yazar ve ertesi gün o işleri bitirmeye çalışır, ama yetiştiremezdim. Neyle mi ya­ zardım? O zamanlar cıgara içiyordum. Cı- garamı yaktığım kibritlerin yanık uçlarıyla kirli duvarlara yazardım. O yazılar pek de yazı sayılamazdı, okunamazdı ama, olsun, ben o işaretleri anlayabilirdim.

... Kimileyin öyle yorulur, bunalırım ki, elim kalem tutamaz. Öyle zamanlarımda kendi kendimi şöyle yüreklendirmeye çalı­ şırım:

-Hadi kalk oğlum Aziz! Nasıl olsa kimse yardım edemez, bu işleri yine sen yapacak­ sın, yapmak zorundasın. Öyleyse, hadi kalk çalış!

Ve kalkar çalışırım, örneğin şimdi bu ya­ zıyı yazdığım gibi.

Benim hergünüm, birbirine benzemez bi­ çimde işte böyle geçer.

Aziz Nesin

Referanslar

Benzer Belgeler

Resmi bir mektup yazıyorsanız ve direkt isme hitap etmeyecekseniz, 'Sayın Bayan’, 'Sayın Bay' ya da bunların sadece çoğul şekillerini yazabilirsiniz.. Örneğin

Tur ücretine dâhil değildir Akşam Yemeği: Otelde Açık Büfe ya da Set Menü Olarak Alınacaktır.. Tur

Merkür, Venüs, Mars ve Sa- türn’ün ay boyunca süren bu danslarını izlemek için her gün çok kısa bir zaman aralığı var.. Çünkü bu gezegenler alacakaranlık daha bit-

Ufkun açık olduğu bir yer- den, Güneş battıktan hemen sonra batı-kuzeybatı ufku üzerinde çok kısa bir süre için görülebilir.. Ay, 3 Temmuz’da yeniay, 10 Temmuz’da

Otelde alacağımız kahvaltı ve çıkış işlemleri sonrası ücretsiz Moskova panoramik şehir turunda; Leningrad caddesi, Avrupa’nın en yüksek binalarından Triumph Palace,

(Tur hareket tarihinden 30 gün öncesine kadar Cezasız iptal hakkı sadece gemi kısmı için geçerlidir. Uçak bileti, otel kesintileri ve vize ücret kesintileri

Avusor Yaylası’na vardıktan sonra Büyük Göl’e 1,5 saatlik bir yürüyüş yapacağız.2800 metredeki bu gölde yüzme molası verdikten sonra aynı yoldan geri dönüyoruz..

Otelde alacağımız kahvaltı ve çıkış işlemleri sonrası ücretsiz Hermitage Müzesi Turu.. Daha sonra gemimize transfer, check-in işlemleri ve kabinlerin dağılımı