• Sonuç bulunamadı

Dünyanın ilk korsan kruvazörü:Gazi Hamidiye'nin şanlı maceraları:Hüseyin Rauf Bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dünyanın ilk korsan kruvazörü:Gazi Hamidiye'nin şanlı maceraları:Hüseyin Rauf Bey"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İKİ

D Ü N Y A N I N

İ L K K O R S A N

K R U V A Z Ö R Ü

İlk Meşrutiyet topunu «Hamidiye* nin nasıl atmış oldiığu macerasını bundan evvel gene «Cumhuriyet» sütunlarında intişar eden: «OsmanlI donanmasının tarihinde karanlık sa- hifeler» başlıklı tefrikamızda uzun uzcdıya anlatmış olduğumuzun bura­ da tekrarına lüzum görmedik.

«Hamidiye» süvarisine gelince... «Hamidiye» kruvazörü hümayunu «Abdülhamid» adı altında Osmanlı İmparatorluğunun deniz kuvvetlerine katıldıktan sonra Hüseyin Rauf Beye (sayın Rauf Orbay) gelinceye kader, Sisam isyanındaki süvarisi Edirneli Hakkı Beyden başka bilâhara Ami- rellığa yükselmiş olan Vasıf Bey, di­ ğer Vasıf Bey gibi kıymetli denizci­ lerimiz kaptanlık etmişler, 31 Mart isyanından sonra bu talihli gemi asıl süvarisi Hüseyin Rauf Beye kavuş­ muş, daha sonra da «Peyki Şevket» macerasının ünlü kahramanı Kay­ makam Cevad Toydemir -ki, bu kıy­ metli denizcimiz Hüseyin Rauf Beyin sınıf arkadaşı idi ve Rauf Beyin sü­ variliği süresinde, İtalyan Harbine kadar «Hamidiye» ikinci kaptanlığını yapmış, bilâhare Marmara Deniz Üssü Kumandanlığına kadar yüksel­ miş ve bu mevkide iken emekli ol­ muştur- gibi şöhretler bu bahtı yaver geminin kumanda mevkiinde yer al­ mışlardır.

Bizi ilgilendiren nmaoeralar «ıra­ sında «Hamidiye» süvarisi bulunan Hüseyin Rauf Beyin (sayın Rauf Or­ bay) gençliği ve gemicilik hayatı hakkında ise 1328 tarihinde eski heri lerle yayınlanmış olan ve «Barbaro- sun hafidi, metip «Hamidiye» nin kahraman Kumendanı Rauf Bey» a- dını taşıyan eserinde kitabın yazarı A. N. şu izahatı veriyor:

* * *

«Tarih büyük adamlcrı zaptetmell- dir. İstikbal, büyüklerimizin celâde- tile iftihar edecektir. Cihan Türkle- rin şecaat ve cesaret debdebelerini hâlâ unutmuyor. Türkün kalbi hâlâ büyük, hâlâ ateşlidir...

«Enverin, Niyazinin celâdetli adlerı nasıl 10 Temmuz inkılâbında, 31 Mart ve 11 Nisan inkılabında, Trab­ lus müdafaasında... tarihin birer per lak sahifesini işgal edeceklerse, İs­ lâm ve Türk tarihinde Edirne kahra­ manı Şükrü Paşelar, Yanya müdafii Esad Paşa ve Vehib Beyler. İşkodra müdafii Haşan Rıza Paşalar, kehra- man Paşa ve Girebeneü Bekir Bey­ lerle Bahriyeli Haşan Rouf da yaşa­ yacaktır.»

«Rauf cidden kahramandır. Bahriye tarihinde görülmemiş, denizciliğin çok inceldiği şu istim devrinde gö­ rülmesi imkân çerçevesini taşan bir kahramanlığı yapan. Yunanın payi­ tahtı yakınım yalnız başına bombar­ dıman eden Rauf cidden kahraman, cidden Barbarosun torunudur. Millet, büyüklerini iyi tenımalıdır. Tarihini, büyüklerini iyice bilmiyen ve onla­ rın cesurane izlerini kovalamak his­ sini duymıyan milletler fenaya mah­ kûmdurlar. İşte biz bu inanışa daya­ narak bir yurd vazifesini yerine ge­ tiriyor, Rauf kaptanın hal tercümesi ile askerî hayatını milletin nazarları­ na tevdi ediyoruz.»

Rauf Bey kimdir?.

«Rauf Bey uzun müddet Bahriye Şûrası ve mesleğinde bulunmuş, Meşrutiyet ilân olununca da Bahri­ ye Muhakeme Dairesi Reis ve Ayan azası bulunan Mehmed Paşanın oğ­ ludur. Paşanın iki oğlu vardı: Birin­ cisi Haşan Murad Bey, İkincisi de Hüseyin Rauf Beydir.

«Hüseyin Rauf Bey Istanbvılda, Cibali’de dünyaya gelmiş; iptidai tahsilini orada bitirmiştir. Babası Trablusgarbe niemur edildiği içm kendisi de aile île birlikte Trablus* gitmiş, rüşdî (orta) tahsilini orada, ilk açılan askerî rüşdiye mekte­ binde yapmıştı.

«Rauf, Garp Trablusundan dö­ nüşünde, babasının ve kendisinin arzusile bahriye idadi mektebine girdi. Rauf Bey Trablustan^ yeni gelmiş, arapça şivesini de hâlâ u - nutamamış olduğundan, ilk sene­ ler, kendisini mektepte Arab zan­

netmişlerdi. '

«Rauf Bey muntazaman sınıf ge­ çerek bahriye idadi mektebini b i­ tirmiş, 1313 (milâdî 1897) de bah- riyenin harb sınıfına yükselerek 1315 (1899) da mülâzimi sani (as­ teğmen) çıkmıştır.

Rauf Beyin Gençliği «Rauf Bey gayet çevik ve faal idi. Mektepte umumiyetle haşarı ve yaramaz bir çocuk olarak

ta-...mı... .

nmmıştı. Mektepte bir şey oldu mu dahiliye zabitlerinin Rauftan şüphelenmeleri âdet olmuştu. Fa­ kat Raut'un bu haşarılığı ile ken­ disi şımarık, arsız bir çocuk sanıl­ masın; Rauf haşarılığı ve yaramaz lığı nisbetinde gayet nâzik, son de­ recede merd bir çocuktu.»

«Onu arkadalşarı içinde sevme­ yen hemen hiç yoktu. Onun pek sevdiği arkadaşlarından mürekkep bir grupu vardı, bu arkadaşları ile yaşamayı pek severdi ki. bun­ lardan en sevdikleri sınıf birinci­ leri Küçükmustafapaşalı Mustafa Kemal ile Üsküdarlı Cevad Efendi­ lerdi.

«Rauf mektepte gözü pek olarak tanınmıştı. İcabında döğüşür ve kendinden pek büyük olan arka­ daşlarının hakkından gelirdi. Rauf arkadaşlarile birlikte, on beş gün-

j

de bir, mektepten çıktıkları v a k it! ekseriya Modaya gelirler, kotralara binip yelkencilik yaparlardı. Bu küçük, fakat yaratılış itibarile de­ nizci olan genç deniz talebeleri suya düşer, kayık batırır, yorulur, üst baş parçalarlardı. Rauf yelken bezinden pantalonu pek severdi. Çünkü onunla daha iyi gemici o - lur, daha realist gemici kılığım a - lırdı. En büyük arzusu Türk g e­ micilerine benzemekti. Bazan tatil günleri, bu denizcilik âlemlerinde, onlar gibi beline büyük kuşak da sarardı.

«G eleceğin millî deniz kahrama­ nının öğrencilik hayatım kısaca hülâsa etmek gerekirse denilebilir ki deniz okulu öğrencisi Hüseyin Rauf Efendi olağanüstü haşarı, ele avuca sığmaz, yaşından ve boyun­ dan umulmıvacak derecede cesur ve atılgan, fakat o nisbette de ar- [

kadaş canlısı, zeki bir çocuktu; a - facanlığı kadar da sevimli idi. P e­ dagoglar. başlarım ders kitapların­ dan kaldırmıyan çalışkan fakat uyuşuk, hareketsiz, donuk öğren­ cilerden ziyade hayatta afacan, ha­ şarı, zeki çoculkar muvaffak olur­ lar derler, bu görüşlerine de des­ tek olarak Napolvon’un, Bismark’m çocukluk hayatlarım ileri sürerler ya, işte istikbalin «Ham idiye» sü­ varisi de bu yaratılışta bir çocu k­ tu ...»

Rauf Bey subay çıktıktan sonra...

«Hüseyin Rauf Bey zabit çık ­ tıktan sonra nazarî bilgisini ame­ liyat ile tamamlamak istedi. Daha evvelleri bahriye mektebinden ç ı­ kan efendileri mülâzimi sanilik' (asteğmenlik) müddetleri olan iki yıl için Ciride gönderirlerdi. Y u ­ nan muharebesi ve Girit olayları üzerine bu usul lâğvolunmuş, bah­ riye mektebinden çıkan genç de­ niz subalyarı «Nüvidi Fütuh» adlı mektep talim gemisinde ve donan­ mada amelî denizcilik öğrenir ol­ muşlardı. Şu kadar var ki, donan­ mayı mahvetmek için durup din­ lenmeden çalışan, gayretler sarf e - den vehimli padişah İkinci A b - dülhamidin müstebit idaresi genç bahriyelileri bir gemide bir araya toplamıya, onların gözlerini açma­ ya cesaret edemiyordu.

(Arkası var.)

T E Ş E K K Ü R

SevcriH Annemiz,

YÜMNİ YE LA ÇİNLER

6/1/1959 Salı günü fanî dünyaya vedâ ederek ebediyyen aramızdan ayrılmış­ tır. Bu münasebetle derin acımızı nay-

Inşmak (bere cenaze törenine iştirak

eden, telgraf, telefon ve mektupla tâ- ziyette bulunan bütün büyüklerimize, akraba ve dostlara ayrı ayrı teşekküre teessürümüz m«ânl oldu,Sundan gazete­ nizin tavassutunu rica ederiz.

Evlâdlan : Saziment Oktar, Hakkı Lâçinler, Zarife Blrol, Mevhibe Süer

Ö L Ü M

Yozgat Tahrirat Müdürü rahmetli

Kâmil Peyin zevcesi, emekli İlköğre­

tim Müfettişi Mansur Tekin ile Sanayi

Odası memurlarından Fnhrünnisn ve

Tacürrlcal Uhısoy’un anneler! sallhatı nisvandan.

HALİSE HANIMEFENDİ

vefat etmiştir. Cenazesi 1.9/1/19.59 Salı günü (bugün) Aksaray Valide Camiin­

de öftle üstü kılınacak namazından

sonra Kozluca Kabristanına defnedile­ cektir.

Mevlâ rahmet eylıye.

Taha Toros Arşivi M itinin

Referanslar

Benzer Belgeler

To prevent such a complication, bilateral radical neck dissection should be performed sequentially, but in the literature there is a case in which surgical PION is seen although

FAKİR ÖĞRETM EN Fakir öğretmenim fakir yirmisinde altmışında elinde hep ak tebeşir kara tahtalar önünde yazar durur şıkır şıkır kara bilinçlere karşı dost

Bu sohbetimizde Münire Dıranas, sevgi­ li eşi Ahmet Muhip Dıranas’ı şöyle an­ latıyordu: “ ...Bir duygu adamı idi.. İrade

Aralarında Asuman’ın da bulunduğu bazı Türk ressam­ larıyla kurulan “ Siyah Kalem” gurubuyla, 1961'de Viyana ve Klagenfurtt'da resimleri

İnsanlar kendilerini ve evreni yaratan Tanrı’yı tanımak için her zaman bir arayış içe- risinde olmuştur. Yaratılışı gereği insan O’nu anlayabilmek için de

1 Kasım 1928 de Harf İnkılâbının kabul edilmesinden sonra, 1 Ocak 1929’dan itibaren Millet Mekteplerinin açılmasıyla her kesimden halkın yeni

Kılınçoğlu, 2016 yılında yaptığı “ Farklı İnsansız Hava Araçları İle Elde Edilen Görüntülerin Otomatik Fotogrametrik Yöntemlerle Değerlendirilmesi Ve Doğruluk

Mefharet Atalay, kitaplığından yeşil ciltli bir hâtıra defteri çıkardı: «Aşkımın, hayatımın bütün gizli tarafları bu defterde yazılı» dedi..