• Sonuç bulunamadı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Purpura ayýrýcý tanýsýnda akut infantil hemorajik ödem:

Üç Vakanýn Takdimi

Abdülkadir Bozaykut1, Lale Pulat-Seren1, Ýlke Özahi-Ýpek1, Gonca Vardar-Tuncel2

Zeynep Kamil Kadýn ve Çocuk Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi 1Pediatri Uzmaný, 2Pediatri Asistaný

Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2005; 48: 147-150 Vaka Takdimi

Akut infantil hemorajik ödem (AÝHÖ), derinin lökositoklastik vasküliti olup, klinikte ateþ, geniþ purpurik deri döküntüleri ve ödemle karakterize bir semptom triadý ile kendini gösterir. Gürültülü bir baþlangýç, selim seyirli bir gidiþ, klinik olarak tamamen spontan iyileþme ile seyreder1. Henoch-Schönlein

purpurasýndan (HSP) ayrý bir antite olup olmadýðý konusunda tartýþmalar halen devam etmektedir. AÝHÖ seyrek görülen ve HSP, meningokoksemi, septisemi, purpura fulminans gibi purpurik döküntülerin ayýrýcý tanýsýnda düþünülmesi gereken selim bir hastalýktýr. Bu çalýþmada, AÝHÖ tanýsý alan üç vaka klinik ve laboratuvar özellikleri ile literatür eþliðinde gözden geçirilmiþtir.

Vakalarýn Takdimi

Vaka 1

Altý aylýk erkek hasta kol ve bacaklarda bir gün önce baþlayan morluklar nedeniyle

polikli-niðimize getirildi. Aile üç günden beri devam eden burun akýntýsý , iki günden beri devam eden kuru öksürük ve ateþ þikayetleri olduðunu ifade etmekteydi. Yakýn zamanda aþýlanma ve ilaç kullanma anamnezi yoktu. Hastanýn fizik muayenesinde aksiller ateþ 37.0°C , vücut aðýrlýðý 8 kg, boy 66 cm, baþ çevresi 43.8 cm olup; sol el, sol ayak dorsalinde ve sað dizde 1-5 cm çapýnda, keskin sýnýrlý, anüler tarzda purpurik döküntüler ile el ve ayak dorsallerinde ödem saptandý. Gövdede lezyon yoktu. Diðer sistem muayene bulgularý doðaldý.

Laboratuvar incelemelerinde; lökosit sayýsý 16600/mm3, hematokrit %29, hemoglobin 10.1

gr/dl, trombosit sayýsý 603000/mm3, eritrosit

sedimentasyon hýzý (ESR) 40 mm/saat, C-reaktif protein (CRP) 2.54 mg/dl, ASO titresi 160 Todd/Ü olup periferik kan yaymasýnda %68 polimorf nüveli lökosit (PNL), %32 lenfosit vardý. Kanama zamaný 2 dakika, aktive parsiyel tromboplastin zamaný (aPTT) 27.4 sn, protrombin zamaný (PT) 10 sn, INR 0.91 olarak SUMMARY: Bozaykut A, Pulat-Seren L, Özahi-Ýpek Ý, Vardar-Tuncel G. (Department of Pediatrics, Zeynep Kamil Maternity and Children's Hospital, Ýstanbul, Turkey). Acute infantile hemorrhagic edema: report of three cases. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2005; 48: 147-150.

Infantile acute hemorrhagic edema is an unusual form of leukocytoclastic vasculitis which usually occurs in children younger than three years of age. Despite the quick progress of the cutaneous lesions, the disease follows a benign course with spontaneous resolution occurring in one to three weeks. We report three cases to focus on the characteristic features of the disease. Upper respiratory tract infection was considered the etiologic cause in one of the cases; no reason could be identified for the others.

Key words: infantile acute hemorrhagic edema, leukocytoclastic vasculitis, purpura.

ÖZET: Akut infantil hemorajik ödem,üç yaþýndan küçük çocuklarda, seyrek görülen, derinin lökositoklastik vaskülitidir. Lezyonlarýn hýzlý bir þekilde yayýlmasýna raðmen hastalýk bening seyirli olup bir ile üç hafta arasýnda spontan olarak iyileþir. Bu makalede bir yaþ altýnda üç akut infantil hemorajik ödem vakasý sunularak, hastalýðýn karakteristik özellikleri gözden geçirilmiþtir. Bir vakada üst solunum yolu enfeksiyonunun etiyolojide rol oynadýðý düþünülürken diðerlerinde etiyolojik herhangi bir nedene rastlanmamýþtýr.

(2)

normal sýnýrlarda ölçüldü. Boðaz kültüründe üreme olmadý. Akciðer grafisi normaldi. Sað alt extremitedeki purpurik lezyondan alýnan ‘punch’ biyopside dermiste tüm alanlarý etkileyen ve özellikle damarlar çevresinde yoðunlaþan PNL ve arada çok sayýda eosinofil içeren infiltrasyonla ekstravaze eritrositler izlendi. Histopatolojik inceleme bulgularý lökositoklastik vaskülit ile uyumlu bulundu. Hastaya üst solunum yolu enfeksiyonu nede-niyle yedi gün oral ampisilin-sulbaktam 40 mg/ kg /gün dozunda verildi. Ýkinci günde lezyonlarý solmaya baþlayan hastanýn yedinci günde tüm lezyonlarý ve ekstremite distallerinde bulunan ödemi iyileþti. Bir yýllýk izlemde tekrarlama görülmedi.

Vaka 2

Sekiz aylýk kýz hasta iki saat önce ayaklarýnda þiþme ve her iki bacak ekstansör yüzde morarma nedeniyle polikliniðimize getirildi. Özgeçmi-þinde yakýn zamanda aþýlanma ve ilaç kullanma öyküsü yoktu. Fizik muayenesinde aksiller ateþ 37.5°C, vücut aðýrlýðý 9 kg, boy 70 cm, baþ çevresi 45 cm olup her iki alt ekstremite distalinde generalize ödem ve 1-7 cm çapýnda deðiþen, sýnýrlarý belirgin, çeþitli þekillerde eritematöz purpurik döküntüler saptandý (Þekil 1). Gövdede, yüzde, üst ekstremitede lezyon saptanmadý. Diðer sistem muayene bulgularý normaldi.

Laboratuvar incelemelerinde lökosit sayýsý 17000/mm3, hemoglobin 11.7 gr/dl, hematokrit

%32, trombosit sayýsý 458000/mm3, ESR 4mm/

saat, kanama zamaný 3 dakika, aPTT 26sn, PT 13 sn, INR 1.2 olarak bulundu. Kan ve idrar kültürlerinde üreme olmadý. Alt ekstremitedeki purpurik lezyondan alýnan ‘punch’ biyopside epidermis düzenli görünümde olup, dermiste perivasküler infiltrasyon izlendi. Bu damarlarýn endotelinde þiþme vardý, ayrýca eritrosit ekstravazasyonu ve nötrofillerde karyoreksis vardý. Histopatolojik inceleme bulgularý lökositoklastik vasküler reaksiyon ile uyumlu bulundu. (Þekil 2).

Þekil 2. Histopatolojik incelemede damarlar çevresinde nötrofil infiltrasyonu ve ekstravaze eritrositler

(H.E., x 40).

Hastaya 0.6 mg/kg doz olarak altý saat ara ile hidroksizin baþlanarak bir hafta devam edildi. Tedavinin ikinci gününde lezyonlarda hýzlý bir iyileþme görüldü ve tedavinin altýncý gününde hastanýn tüm lezyonlarý ile ekstremite distallerinde bulunan ödem iyileþti. Hastanýn altý aylýk izleminde tekrarlama görülmedi. Vaka 3

Dokuz aylýk erkek hasta iki gün önce baþlayan, yüzde, ellerde ve ayaklarda þiþme ile birlikte yüzde, gövdede, kol ve bacaklarda mor renkli döküntüler sebebiyle polikliniðimize getirildi. Fizik muayenesinde aksiller ateþ 37.2°C, vücut aðýrlýðý 10 kg, boy 72 cm, baþ çevresi 44.5 cm olarak ölçüldü. Yüzde her iki malar bölgede 2-3 cm. çapýnda sýnýrlarý düzgün, anüler tarzda purpurik döküntüler vardý. Yüzde özellikle de sað gözde belirgin olmak üzere her iki alt ve üst ekstremite, el ayak sýrtlarý da dahil olarak ödemliydi. Tüm ekstremitelerde, gluteal bölgede, skrotumda ve kulak memesinde 0.5-5 cm boyutunda sýnýrlarý düzensiz, yuvarlak veya poligonal tarzda purpuralar vardý. Diðer fizik muayene bulgularý normaldi.

Þekil 1. Alt ekstremitedeki purpurik deri döküntüleri ve ödem.

(3)

Laboratuvar incelemelerinde; lökosit sayýsý 10400/mm3, hemoglobin 11 gr/dl, hematokrit

%32, trombosit sayýsý 400000/mm3, ESR 5

mm/saat, CRP 0.2 mg/dl, ASO 120 Tood/Ü idi. PT 13.1sn, aPTT 26.8sn, INR 1.2, kanama zamaný 2 dakika 30 sn olarak ölçüldü. Purpurik lezyondan alýnan ‘punch’ biyopsi materyalinin histopatolojik incelemesinde dermiste damarlar çevresinde PNL infiltrasyonu ve eritrosit ekstravazasyonu ile lökositoklastik vaskülitle uyumlu bulundu. AÝHÖ düþünülen hastaya 5 mg/gün dozunda on gün loratidin tedavisi verildi. Purpurik lezyonlar ortaya çýkýþýnýn beþinci, tedavinin üçüncü gününde kayboldu ve hastanýn bir yýllýk izleminde tekrarlama görülmedi.

Tartýþma

Akut infantil hemorajik ödem ilk olarak 1913 yýlýnda Snow tarafýndan Amerika Birleþik Devletleri’nde tanýmlanmakla birlikte vakalarýn büyük çoðunluðu Avrupa’dan bildirilmiþtir2.

Literatürde günümüze kadar bildirilen vaka sayýsý 100’den azdýr. Ülkemizde bildirilen vaka sayýsý 20 civarýndadýr2. Hastalýk yenidoðanda ve

sekiz yaþýndaki bir çocukta bildirilmekle beraber genellikle 4-24 ay arasýndaki çocuklarda görülmektedir2.

Günümüzde etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte pekçok yazar bu hastalýðý deðiþik antijenik uyaranlara karþý immünolojik cevap olarak oluþan bir vaskülit olarak taným-lamamaktadýr3. Vakalarýn %75’inde geçirilmiþ

bir enfeksiyon, ilaç kullanýmý veya immü-nizasyon öyküsü bulunmaktadýr4. AÝHÖ üst

solunum yolu enfeksiyonu dýþýnda pnömoni, pnömokoksik bakteriyemi, farenjit, otitis media, bronþit, üriner enfeksiyon ve tüberküloz ile birlikte bulunduðu bildirilmiþtir2.

Hasta-larýmýzýn üçü de bir yaþýn altýnda idi. Etiyolojik açýdan birinde geçirilmiþ üst solunum yolu enfeksiyonu varken diðer ikisinde bir neden saptanamadý.

Madalyon þeklinde ekimotik purpura ile ekstremitelerde ve yüzde enflamatuar ödem AÝHÖ’nün iki önemli özelliðidir4. Purpuralar,

yuvarlak keskin kenarlý, genellikle homojen koyu renkli veya ortasý koyu, kenarlarý daha açýk renkli plaklar þeklindedir2. Bir ile üç hafta

arasýnda spontan ve tam düzelme olur. Genellikle tekrarlama görülmez, ancak seyrek olarak bir ile dört kez arasýnda da tekrar-layabilir4. Bildirilen tüm AÝHÖ vakalarý ortalama

35 gün içinde sekelsiz olarak iyileþmiþtir5.

Vakalarýmýzda iyileþmenin ortalama yedi gün içinde olmasý, tekrarlama görülmemesi ve iç organ tutulumunun bulunmamasý nedeniyle AÝHÖ’in genel özelliklerini taþýmaktaydý. AÝHÖ tanýsýnda rutin laboratuar incelemelerinin tanýsal deðeri yoktur. Bazý vakalarda lökositoz, ESR’de artýþ, trombositoz görülebilir2. Ýlk

vakamýzda da lökositoz, ESR’de artýþ ve trom-bositoz vardý. CRP pozitifliðinin de bulunmasý hastamýzýn geçirmekte olduðu üst solunum yolu enfeksiyonunu destekliyordu. AÝHÖ’de purpu-ralý deri bölgesinden alýnan ‘punch’ biyopside saptanan lökositoklastik vaskülit AÝHÖ’nün, HSP’deki gibi deðiþmeyen histopatolojik özelliðidir6. Direkt immünoflöresan

çalýþ-masýnda perivasküler immünglobülin A (IgA) depolanmasý nadiren bulunabilir4. Damar

duvarýnda C3 ve fibrinojen birikimi görülür. Saraçlar ve arkadaþlarý6 çalýþmasýnda

peri-vasküler C3 depolanmasý %100, fibrinojen depolanmasý %100, IgG depolanmasý %22, IgM depolanmasý %78, IgA depolanmasý %33, IgE depolanmasý %33 oranýnda saptanmýþtýr. Lökositoklastik vaskülitin patogenezinde dolaþan immun komplekslerin damar duvarýna yerleþerek doku zedelenmesine yol açtýðýný destekleyen veriler bulunmaktadýr7.

Löko-sitoklastik vaskülitte immün kompleks oluþumuna neden olan olayý baþlatan etkenler tam olarak bilinmemektedir. Bununla beraber viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, ilaçlar ve kimyasal maddeler ile yabancý proteinler etyolojik faktörler olarak ileri sürülmüþtür. Enfeksiyonlardan lökositoklastik vaskülit ile iliþkisi en iyi bilinen patojenler; A grubu B hemolitik streptokoklar, Stafilokokus aereus, Mikobakterium lepra, hepatit B, hepatit C, HIV, sitomegalovirustur. Ýlaçlardan lökositoklastik vaskülit nedeni olarak literatürde çeþitli antibiyotikler (penisilin, sulfonamid), tiazidler ve bazý nonsteroid antienflamatuar ilaçlar bildirilmiþtir7. Vakalarýmýzda yapýlan

ince-lemelerde etiyolojide bu enfeksiyon ajanlarý saptanmadý. Öyküde herhangi bir ilaç kullanýmýna da rastlanmadý. AÝHÖ’nün ayýrýcý tanýsýnda düþünülmesi gereken hastalýklardan HSP dýþýndaki meningokoksemi, eritem, ürtiker, tramvaya baðlý purpura ve Sweet sendromu gibi tablolarýn histopatolojilerinde lökositoklastik vaskülit bulunmaz ve genellikle klinik özellikleri ile AÝHÖ’den kolayca ayrýlabilirler.

Akut infantil hemorajik ödem bazý yazarlar tarafýndan nedeni ve histopatolojisindeki

(4)

benzerlikleri nedeniyle HSP’nin bir varyantý olarak kabul edilmektedir8. Ancak bu konudaki

makalelerin çoðu AÝHÖ’nün ayrý bir antite olarak kabul edilmesi gerektiðini destek-lemektedir. Ýki yaþýndan küçük çocuklarda görülmesi, kutanöz lezyonlarý büyüklüðü, renal ve gastrointestinal tutulumun genellikle ol-mamasý, tekrarlamanýn çok seyrek görülmesi AÝHÖ’yü, HSP’den ayýran en önemli özellik-lerdir. Hastalarýmýzda da izlem süresince iç organ tutulumu gösteren bulgu saptanmadý. AÝHÖ’nün spesifik tedavisi bulunmamaktadýr. Steroid ve antihistaminiklerin hastalýðýn klinik seyrini deðiþtirmediði bildirilirken, etiyolojide enfeksiyon düþünülen vakalarda bu açýdan tedavi gerekir3,6. Nitekim vakalarýmýzdan ilkine

üst solunum yolu enfeksiyonu olduðu için antibiyoterapi verilmiþ, diðer iki olguda ise tedavide sadece antihistaminikler kullanýlmýþtýr. Sonuç olarak, derinin lökositoklastik vasküliti olan AÝHÖ, bening seyirli seyrek görülen bir hastalýktýr. Sýklýkla üç yaþ altý çocuklarda görülen AÝHÖ’in, purpurik döküntülerin ayýrýcý tanýsýnda akýlda tutulmasý gerektiðini düþünmekteyiz.

KAYNAKLAR

1. Caksen H, Odabas D, Kosem M, et al. Report of eight infants with acute infantile hemorrhagic edema and rewiew of the literature. J Dermatol 2002; 29: 290-295. 2. Parlak AH, Kavak A, Alper M, Özyürek H, Kocabay K. Akut infantil hemorajik ödem: Bir vaka takdimi. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2002; 45: 326-329. 3. Cunningham BB, Ccaro WA, Eramo LR. Neonatal acute

hemorrhagic edema of childhood: case report and review of the English-language literature. Pediatr Dermatol 1996; 13: 39-44.

4. Legrain V, Lejean S, Taieb A, Guillard JM, Battin J, Maleville J. Infantile acute hemorrhagic edema of the skin: study of ten cases. J Am Acad Dermatol 1991; 24: 17-22.

5. Jones EM, Callen JP. Collagen vasculer diseases of childhood. Pediatr Clin North Am 1991; 38: 1019-1039. 6. Saraçlar Y, Týnaztepe K, Adalýoðlu G, Tuncer A. Acute hemorrhagic edema of infancy (AHEI) - a variant of Henoch-Schönlein purpura or a distinct clinical entitiy? J Allergy Clin Immunol 1990; 86: 473-483.

7. Týnaztepe K, Güçer Þ. Lökositoklastik vaskülit. Katký Pediatri Dergisi 1995; 16: 152-164.

8. Millard T, Harris A, MacDonald D. Acute infantile hemorrhagic oedema. J Am Acad Dermatol 1999; 41(5 Pt 2): 837-839.

Referanslar

Benzer Belgeler

ve arkadaşları tarafından geliştirilen ve ülkemiz için geçerlik ve güvenirlik çalışması Gözüm ve Aksayan tarafından yapılan Öz-etkililik Yeterlik Ölçeği’ ni,

Yaşlıların mutfakta daha az yorulmaları için sağ veya sol el kullanımına bağlı olarak fırın, tezgah ve bulaşık makinesi uygun yönde yerleştirilmelidir [19]..

İUGG bulunan hastaların doğum ağırlıkları İUGG olmayanlara göre anlamlı derecede düşük gözlendi (p<0.0001).. TARTIŞMA ve SONUÇ: Plasental DAG incelemesi, İUGG

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerinin kullanıldığı çalışmanın temel

translocate to the perinuclear membrane and the nucleus or can cross from the cytoplasm, and, binding to the residue of N-lactosamine found on the

Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovasyon sistemi dar bir tan mlamayla yeni › teknolojilerin üretim, yay n m nda aktif olarak bulunan özel ve kamu AR › › ›

Sığınmacıların kendilerini bağlı hissettikleri etnik ve milliyet grubuna göre iltica etmene denlerinin en yüksek yüzdeleri şu şekildedir: Kendisini ‘Türk’

In the pre-treatment clinical management of patients diagnosed with TOA, we believe NLR and PLR may be inexpensive complementary laboratory parameters that can guide