• Sonuç bulunamadı

Konaklama İşletmelerinde Psikolojik Dayanıklılığın İş Yaşam Dengesine Etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konaklama İşletmelerinde Psikolojik Dayanıklılığın İş Yaşam Dengesine Etkisi"

Copied!
129
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TURİZM İŞLETMECİLİĞİ ANABİLİM DALI

KONAKLAMA İŞLETMELERİ ÇALIŞANLARINDA

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIĞIN İŞ YAŞAM DENGESİNE

ETKİSİ

Yüksek Lisans Tezi

Melisa ÇELENK

Danışman

Doç. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ

Nevşehir Temmuz, 2019

(2)

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK

Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu çalışmanın özünde ol mayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim.

Tezi Hazırlayan Melisa ÇELENK

(3)

TEZ YAZIM KILAVUZUNA UYGUNLUK

“Konaklama İşletmelerinde Psikolojik Dayanıklılığın İş Yaşam Dengesi Etkisi” adlı Yüksek Lisans tezi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Tez Yazım Kılavuzu’na uygun olarak hazırlanmıştır.

Tezi Hazırlayan Danışman

Melisa ÇELENK Doç. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ

Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı Başkanı

(4)

KABUL VE ONAY SAYFASI

Doç. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ danışmanlığında Melisa ÇELENK tarafından hazırlanan “Konaklama İşletmelerinde Psikolojik Dayanıklılığın İş Yaşam Dengesine Etkisi” adlı bu çalışma, jüri miz tarafından Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

..…. /…... /2019

JÜRİ İMZA

Danışman : Doç. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ ...………

Üye : ………. ...………

Üye : ………. ...………

ONAY:

Bu tezin kabulü Enstitü Yönetim Kurulunun .….. /…... / …... tarih ve ………… sayılı Kararı ile onaylanmıştır.

.…. /…... / 2019

Doç. Dr. Vedat AKTEPE Enstitü Müdürü

(5)

v KONAKLAMA İŞLETMELERİNDE PSİKOLOJİK DAYANIKLILIĞIN İŞ

YAŞAM DENGESİNE ETKİSİ Melisa ÇELENK

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans, Mayıs 2019

Danışman: Doç. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ

ÖZET

Bu çalışmanın amacı, psikolojik dayanıklılığın iş yaşam dengesine olan etkisinin ortaya çıkarmaktır. Bu yolla, konaklama işletmeleri çalışanlarında psikolojik dayanıklılığın iş yaşam dengesi arasında bir ilişkinin ya da etkinin olup olmadığı, varsa da bu ilişki ya da etkinin ne düzeyde olduğu belirlenmeye çalışılmıştır.

Konaklama işletmelerindeki çalışanların psikolojik dayanıklılık ve iş yaşam dengesini ölçmek için daha önce geliştirilen ölçekler (Netemeyer Boles ve Murrian, 1996 ve Smith vd., 2008) kullanılmıştır. Çalışanların psikolojik dayanıklılık düzeylerini ölçmek için ‘Psikolojik Sağlamlık Ölçeği’ kullanılmıştır. Çalışanların iş yaşam dengesini ölçmek için ise iki boyutlu toplam 10 maddeden oluşan ‘İş Yaşam Dengesi’ ölçeği kullanılmıştır. Örnekleme yöntemi olarak yargısal örnekleme tercih edilmiş ve araştırmanın kapsamında Nevşehir’deki üç, dört ve beş yıldızlı otellerde çalışan 369 kişi örneklem olarak seçilmiştir. Veriler anket yöntemi ile toplanmıştır. Bu verilere aritmetik ortalama, standart sapma, korelasyon, normallik testi, faktör analizi ve basit regresyon analizleri yapılmıştır.

Araştırma sürecinde psikolojik dayanıklılığın iş ve yaşam dengesine etkisi irdelenmiştir. Bu etkinin düşük düzeyde, olumlu yönde olduğu tespit edilmiştir. Psikolojik dayanıklılığın, iş yaşam dengesinin alt boyutlarından iş dengesinin ve aile dengesinin etkileri incelenmiştir. Psikolojik dayanıklılığın iş ve aile dengesini pozitif yönde etkilediği tespit edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Psikolojik dayanıklılık, iş yaşam dengesi, pozitif psikoloji .

(6)

vi THE EFFECT OF PSYCHOLOGİCAL RESİLİENCE ON WORK LİFE

BALANCE İN ACCOMMODATİON ESTABLİSHMENTS Melisa ÇELENK

Nevşehir Hacı Bektaş Veli University, Institute of Social Sciences Department of Tourism Management, Master’s Thesis, December 2019

Supervisor: Doc. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ

ABSTRACT

The aim of this study was to determine the effect of psychological resilience on work life balance. Thus, it has been tried to determine whether there is a relationship with effect between the employees and the work life balance of the employees who have psychological resilience and the level of this relationship or effect, if any.

Previously developed scales (Netemeyer Boles and Murrian, 1996 Smith et. al., 2008) were used to measure psychological resilience and work life balance of employees in hotel enterprises. The ‘Psychological Stability Scale’ was used to measure the psychological resilience of the employees. The scale consists of 6 items. In order to measure the work life balance of the employees, a scale consisting of a total of 10 items was used. As a sample; judicial sampling was preferred and 369 people working in three, four and five star hotels in Nevşehir were included as a sample. Data were collected by survey method. The data of this study were analyzed using appropriate analysis techniques in computer environment. Arithmetic mean, standard deviation, correlation, normality test, factor analysis and simple regression analysis were performed.

As a result of the research, the effect of work and life balance on psychological resilience was examined. It has been found that this effect has a low, positive effect. Work balance and family balance effect of work life balance, which are sub-dimensions of psychological durability, were examined and it was found that psychological resilience effected work balance but this effect was positively affected. Psychological endurance was found to affect the family balance. This effect was found to affect positively.

(7)

vii

TEŞEKKÜR

Çalışma süresince en büyük desteği veren danışmanım Sayın Doç. Dr. Aziz Gökhan ÖZKOÇ’a; SPSS dersindeki çabalarının yararını şimdi gördüğüm Sayın Doç. Dr. Duygu EREN; Çalıştığım işletmedeki tüm müdürlerime ve çalışma arkadaşlarımın verdikleri destekleri için; çevirlerimde bana yardım eden Yücelen GÜNEŞ abime; tabloların çiziminde bana yardım eden Hasan ERDEM’e; akademik hayatımda desteğini esirgemeyen babam Mürtaze ÇELENK’e ve benim en büyük destekçim olan annem Gülminnet ÇELENK’e minnettarlığımı belirtmek isterim. Arkadaşlarımın bana verdiği sonsuz destekleri için Aslı UĞUZ, Kader YÜKSEL ve Ayşenur UZUN’a teşekkür ederim.

(8)

viii

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK ... İİ TEZ YAZIM KILAVUZUNA UYGENLUK ...İİİ KABUL VE ONAY SAYFASI ...İİİ ÖZET ... V ABSTRACT ... Vİ TEŞEKKÜR ... Vİİ İÇİNDEKİLER ... Vİİİ KISALTMALAR LİSTESİ ... X ŞEKİLLER LİSTESİ ... Xİ TABLOLAR LİSTESİ ... Xİİ GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK KAVRAMI VE İÇERİĞİ 1.1. Pozitif Psikoloji Kavramı ... 4

1.2. Psikolojik Dayanıklılık ... 6

1.2.1. Psikolojik Dayanıklılık Modelleri/Teorileri ... 10

1.3. Örgütsel Psikolojik Dayanıklılık ... 13

1.3.1. Pozitif Örgütsel Davranış ... 17

1.3.2. Pozitif Örgütsel Kültür ... 17

1.4. Psikolojik Dayanıklılığa Sahip Çalışanların Özellikleri ... 19

1.5. Çalışanların Psikolojik Dayanıklılık Düzeylerini Geliştirme Yöntemleri ... 22

1.6. Psikolojik Dayanıklılığın Sonuçları ... 25

İKİNCİ BÖLÜM PSİKOLOJİK DAYANIKLILIĞIN İŞ YAŞAM DENGESİNE ETKİSİ 2.1. İş Yaşam Dengesi Kavramı ve Önemi ... 33

2.2. İş Yaşam Dengesi Modelleri/Teorileri ... 38

2.3. Çalışma Hayatında İş Yaşam Dengesi ... 46

2.4. İş Yaşam Dengesinin Sağlanmasına Yönelik Örgütsel Politikalar ... 55

2.5. İş Yaşam Dengesinin Sonuçları ... 61

2.5.1. İş Yaşam Dengesinin Olumlu Sonuçları ... 61

2.5.2. İş Yaşam Dengesinin Olumsuz Sonuçları ... 65

(9)

ix ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIĞIN İŞ YAŞAM DENGESİNE ETKİSİNİ ÖLÇMEYE YÖNELİK KONAKLAMA İŞLETMELERİ ÜZERİNDE BİR

ARAŞTIRMA

3.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 70

3.2. Araştırmanın Yöntemi ... 71

3.2.1. Araştırmada Kullanılacak Model ve Hipotezler ... 71

3.2.2. Araştırmanın Değişkenleri, Ölçekleri ... 72

3.2.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklem Büyüklüğü ... 73

3.2.4. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları ... 74

3.2.5. Araştırmanın Güvenilirliği ve Geçerlilik ... 74

3.2.6. Değişkenlere Yönelik Faktör Analizi ve Normallik Testi ... 75

3.3. İstatistiksel Analizler ve Bulgular ... 78

3.3.1. Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler ... 78

3.3.2. Değişkenlere İlişkin Genel Ortalamalar ... 81

3.3.2.1. İş ve Yaşam Dengesine İlişkin Genel Ortalamalar ... 81

3.3.2.2. Psikolojik Dayanıklılığa İlişkin Genel Ortalamalar ... 83

3.3.3. Değişkenlerarası İlişkilere Yönelik Korelasyon Analizi Sonuçları ... 83

3.3.4. Değişkenlerarası ilişkilere Yönelik Uygulananan Regresyon Analizi Sonuçları ve Hipotez Testleri ... 85

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 89

KAYNAKÇA ... 97

EK 1: ANKET FORMU ... 118

(10)

x

KISALTMALAR LİSTESİ

Akt. : Aktaran

APA : Amerikan Psikoloji Derneği Bil. : Bilimler/Bilimleri bkz. : Bakınız dağ. : Dağıtım Ed. : Editör Ens. : Enstitüsü n/N : Sayı md. : Madde Ort. : Ortalama p. : Önem derecesi

r : Pearson Korelasyon Sonucu s : Sayfa/lar

Sd : Serbestlik Değeri Df : Serbestlik Derecesi TDK : Türk Dil Kurumu

TÜBA : Türkiye Bilimler Akademisi Üni. : Üniversitesi

vb. : Ve benzeri vd. : Ve diğerleri

POD : Olumlu Örgütsel Davranış PÖK : Olumlu Örgütsel Kültür

(11)

xi

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Çalışma Saatleri Modeli ... 43

Şekil 2: Kariyer Gelişim Modeli ... 44

Şekil 3: Duygusal Tükenme Modeli ... 45

Şekil 4: İş Taahhüt Modeli ... 45

Şekil 5: İş Tatmini Modeli ... 46

Şekil 6: Psikolojik Dayanıklılık Süreci... 68

(12)

xii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Psikolojik Dayanıklılık Tanımları ... 7

Tablo 2: Psikolojik Dayanıklılık Modelleri ... 11

Tablo 3: Psikolojik Dayanıklılığa Sahip Çalışanların Özellikleri ... 21

Tablo 4: İş Yaşam Dengesinin Geçirdiği Evreler ... 35

Tablo 5: İş Yaşam Dengesine Dair Meselelere Yönelik Stratejiler ... 56

Tablo 6: Araştırmada Kullanılan Ölçekler ve Güvenilirlik Katsayıları ... 74

Tablo 7: Psikolojik Dayanıklılık ve İş Yaşam Dengesi Ölçeklerinin Normallik Dağılımı ... 75

Tablo 8: Ölçeklerin Faktör Yükleri ... 79

Tablo 9: Değişkenlere ilişkin Tanımlayıcı İstatistiki Bilgiler ... 78

Tablo 10: İş ve Yaşam Dengesine İlişkin Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ... 81

Tablo 11: Psikolojik Dayanıklılık Değişkenine İlişkin Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ... 83

Tablo 12: Değişkenlerarası İlişkilere Yönelik Korelasyon Analizi ... 84

Tablo 13: Psikolojik Dayanıklılığın İş Yaşam Dengesine Etkisi ... 85

Tablo 14: Psikolojik Dayanıklılığın İş Dengesine Etkisi ... 86

(13)

1

GİRİŞ

Teknolojik gelişmelerle hız kazanan işletmeler sadece kar elde etme amacına odaklandıklarında, insanların ruhsal değişimlerine karşı sessiz kalabilmektedir. Turizmin odak noktasında insan yatmaktadır. İnsan ruh hali değişen bir varlıktır. Bu ruh hali insanların çevre, iş ve aile hayatına yansımaktadır. Örneğin; Turizm’de rehberle yaşanan bir problem otele, otelde yaşanan bir problem çalışana ve çalışanın ruh haline yansımaktadır. Turizm birbirine geçmiş halkalar gibidir. Bu halkalarda en büyük payı çalışanlar hissetmektedir. Böylece misafiri karşılayacak çalışanların ruh halinin yeterli düzeyde olması gerekmektedir. Çalışanlardan yaşadıkları sorunları iş hayatına yansıtmaması ve her zaman misafirlere karşı ilgili olması beklenmektedir. Çalışanların özel hayatlarında yaşadıkları problemleri iş hayatına, iş hayatındaki problemleri özel hayatına aksettirmemeleri beklenmektedir.

İş yaşam dengesi, çalışanların iş ve yaşamları arasındaki dengeyi sağlamasıdır. Çalışanlar bu dengeyi koruyamadıkları zaman hayatlarında baskı hissedebilirler. Bu durumda çalışanların bu dengeyi korumaları için kendilerinde olan psikolojik dayanıklılık kapasitesinin farkına varmaları ya da bu kapasiteyi geliştirmeleri gerekmektedir. Kişiler bu kapasiteyi geliştirdiği zaman iş ile yaşam arasındaki dengeyi koruyacaklardır.

Konaklama işletmelerinde çalışanların işin yorucu ve zahmetli olması, olumsuz etkilere mahruz kalmaları suretiyle iş ve yaşam arasındaki dengenin sağlayabilme olasılığı görüldüğünden; bu çalışmada konaklama işletmesinde çalışanların psikolojik dayanıklılığın iş yaşam dengesine etkisi araştırmaya değer bir konu olarak göze çarpmaktadır. Araştırmanın amacı, konaklama işletmesi çalışanlarının psikolojik dayanıklılığının iş yaşam dengesine olan etkisini ortaya koymaktır.

(14)

2 Çalışmadaki kavramların anlaşılabilmesi için öncelikle psikolojik dayanıklılık daha sonrada iş yaşam dengesi kavramları incelenmiş ve açıklanmıştır. Daha sonra bu iki kavram arasında herhangi bir ilişki ya da etkileşimin var olup olmadığına dair araştırma problemi oluşturulmuş ve analiz edilmiştir. Araştırmanın en temel amacı otel çalışanlarının psikolojik dayanıklılık düzeyinin, iş yaşam dengesine ne düzeyde etki ettiğini ortaya çıkarmaktır. Böylece psikolojik dayanıklılık ile iş yaşam dengesi arasında bir ilişki ve etkinin olup olmadığı var ise ne düzeyde olduğu belirlenmeye çalışılacaktır.

Araştırma kapsamında, uluslararası yapılan çalışmalara bakıldığı zaman psikolojik dayanıklılık ve iş yaşam dengesi konularının farklı boyutlarda ele alındığı; psikolojik dayanıklılık ve iş yaşam dengesi konularının ayrı ayrı çalışıldığı görülmektedir. Bu konuların birlikte ele alındığı çok az sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Bu yüzden bu iki konunun turizm alanında çalışılmasının literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca elde edilen sonuçlar da işletmelerin bu konularda yaşadıkları sorunların çözümlenmesi açısından ulusal literatüre ve turizm alanına bir kaynak niteliğinde olabilir.

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde pozitif psikoloji kavramı, psikolojik dayanıklılık kavramı, örgütsel psikolojik dayanıklılık, psikolojik dayanıklılığa sahip çalışanların özellikleri, çalışanların psikolojik dayanıklılık düzeyini artırmak ve geliştirmek ve psikolojik dayanıklılık sonuçları ele alınmıştır.

Çalışmanın ikinci bölümünde iş yaşam dengesi kavramı ve önemi, çalışma hayatında iş yaşam dengesi, iş yaşam dengesini sağlamaya yönelik politikalar, çalışma hayatında iş yaşam dengesini etkileyen faktörler, iş yaşam dengesi kuramları ele alınmıştır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde psikolojik dayanıklılık ile iş yaşam dengesinin etkileşimi incelenmiş, analizler tablolaştırılarak sonuçlar uygun istatistiki yöntemler aracılığıyla analizler test edilmiştir. Araştırmada ele alınan psikolojik dayanıklılık ve iş yaşam dengesi etkileşimine dair modelin ampirik çözümlenmesi için ilgili kaynaklar taranmış ve elde edilen bilgiler ışığında teorik kısım oluşturulmuştur. Daha sonra veriler anket yöntemiyle toplanarak çalışmaya dahil edilmiş ve sonuçları incelenerek etkileşim bulguları ortaya çıkarılmıştır.

(15)

4

BİRİNCİ BÖLÜM

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK KAVRAMI VE İÇERİĞİ

Çalışmanın bu bölümünde; pozitif psikoloji kavramı, psikolojik dayanıklılık, iş hayatında psikolojik dayanıklılık, pozitif örgütsel davranış, pozitif örgütsel kültür, psikolojik dayanıklılığa sahip çalışanların özellikleri ve psikolojik dayanıklılık sonuçları üzerinde durulacaktır.

1.1. Pozitif Psikoloji Kavramı

Pozitif psikolojinin tarihsel kökleri Yunan Mitolojisine dayandırılmaktadır. Hedonia ve Eudaimonya'nın iyi bir yaşam arayışı içindeki rollerini tartışan Yunan filozoflarıyla başlamıştır. Hedonik gelenek zevk ve zevkle dolu bir yaşamı vurgularken, Eudaimonik gelenek kişinin varlığını daha iyi hale getirmek için bilgi ve erdem kullanımına odaklanmıştır. Bu yaklaşım, kendini gerçekleştirme ve kişisel gelişim sürecinde kişinin gerçek potansiyeline ulaşmaya çalışmayı vurgulamaktadır. Aristoteles, Eudaimonya'ya giden zor ve erdemli yolun iyi bir yaşam ve mutluluğa giden uygun yol olduğuna inanmaktadır. Cole (2009) Sokrates’in “kendini tanı” atasözü, birinin zayıf yönlerini, değerlerini ve hedeflerini kullanarak bilgiyi kullanarak Eudaimonyaya yönelik bu vurguyu yansıtmaktadır (Owens ve Cole, 2013).

Pozitif psikoloji, Hegel’in felsefesinde tez ve antitez yaklaşımında olduğu gibi pozitif psikoloji, psikolojinin antitezi olarak ortaya çıkmıştır. Hegel’in perspektifinden bakıldığında, psikolojinin sıkıntı, travma, işlev bozukluğu durumlarına karşı antitezine odaklanılmıştır. Fakat pozitif psikolojinin refah, sağlık, mutluluk ve optimal işleyiş üzeri durumlarına karşı tezine odaklanılmamıştır. Pozitif psikoloji, psikolojinin dengesizlik olarak algıladığı yerleri düzeltme durumudur. Bunu yaparken ilk olarak insan tecrübesinin arttırılmasını, ikinci olarak da bu tecrübelere ait ortak bir dilin oluşturulmasını amaçlamaktadır (Linley, Joseph, Harrington ve Wood, 2006). İdeal insan işleyişini bilimsel olarak araştıran bu yaklaşım pozitifliği bu işleyişe entegre ederek dengesizlikleri düzeltmeye çalışmaktadır (Oruç, 2015).

Pozitif psikolojinin tarihsel kökleri, Martin E. P. Seligman’ın 1998 yılında, ‘psikoloji biliminin insanın normal olmayan yönleri üzerinde durduğuna, güçlü ve olumlu yönlerini anlayıp geliştirmeye çalışmadığına’ dikkat çekmesiyle vurgulamıştır. Buna ek olarak

(16)

5 ‘psikoloji bulgularının insanlara nasıl daha normal, daha mutlu, daha başarılı ve daha iyi olabileceklerini öğretmek için kullanılması’ (Keleş, 2011) gerektiğini ilk kez vurgulamıştır. Seligman bu sebeple Pozitif Psikoloji kavramını ileri sürmüştür (Dağcı, 2014). Ayrıca pozitif psikolojiye önem veren araştırmacılardan bir diğeri Amerikan Psikoloğu Seligman ve Csikszentmihalyi 2000 yılında çıkardığı çalışmasında ‘hayatı yaşamaya değer kılan şeyin bilgisinin’ üretilmediğini söylemiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında psikoloji, depresyon, ırkçılık, şiddet, özgüven yönetimi, mantıksızlık ve sıkıntı altında büyümeyle ilgili çok şey öğrenildiğini, ancak karakter güçleri, erdemler, mutluluk düzeyleri ve yükselmeye yol açan koşullar hakkında söylenecek çok az şey olduğunu söylemiştir. Bir metaforun da, psikolojinin insanları negatif sekizden sıfıra nasıl getireceği öğrenilmiş, ama insanların sıfırdan pozitif sekize nasıl yükseldiğini anlamada iyi olmadıklarını söylemiştir (Gable ve Haidth, 2005).

Pozitif psikoloji terimini ilk kullanan kişi Abraham Maslow (1954)’dur. Maslow insan potansiyelini pozitif yöntemlerle açıklamaya çalışırken, pozitif psikolojinin kaynağını Hümanistik psikolojiye dayandırır. Hümanistik psikoloji sağlıklı ve yaratıcı bireyleri incelemesi gerektiğine ve kendini gerçekleştirmiş bireylerin yaşam biçimine yansımasına vurgu yapar (Met, 2010).

Pozitif psikoloji kavramı ilk defa Maslow tarafından ele alınmasına karşın, ilk kapsamlı tanımı Psikolog Seligman ve arkdaşları tarafından yapılmıştır. Seligman ve arkadaşları sağlıklı insanların, pozitif psikoloji yaklaşımına ihtiyaç duyduklarını söylemelerinin sebebini daha mutlu, daha üretken olmaları ve kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerine dayandırmaktadır (Luthans, Youssef ve Avolio, 2006). Bir diğer tanımı pozitif psikoloji, yaşamdan doyum azaldığı, anlamsızlaşmaya başladığı zamanlarda ortaya çıkan yaşam kalitesini artıran, hastalıkları önleyen pozitif bireysel duygular, pozitif bireysel özellik ve pozitif kurum bilimidir (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000). Seligman’a göre pozitif psikologların görevleri, insan ilişkilerinde pozitif özelliklerin, güçlü tarafların belirlenmesi, kişilerin sahip olduğu iyi yeteneklerin tespiti ve bireyin hayatlarını en iyi şekilde devam ettirilmesinin sağlanmasıdır (Polatçı, 2014).

Pozitif psikoloji refah, mutluluk, akış, kişisel güçler, bilgelik yaratıcılık, hayal gücü ve pozitif grup ve kurumların özelliklerine odaklanır. Dahası, odak noktası sadece bireyleri

(17)

6 nasıl mutlu edebileceği değil, aynı zamanda grup düzeyinde de mutluluğu ve gelişmeyi geliştirmeye odaklanmaktadır. Bireylerin, grupların gelişeceğini bireylerin refahını artırmanın diğer bireyleri olumlu etkileyeceğini ve kazan-kazan durumuna sebep olacağını söylemektedir (Hefferon ve Boniwell, 2011).

Son on yıllık psikolojik araştırmalara bakıldığında yaşamın olumsuz yönlerinin gerçek etkisine rağmen, çoğu insanlar; aileler, gruplar ve kurumların pozitif etkisini görmektedirler. Bu pozitif etkinin nedenini bulmak için araştırılmaya gidilmiştir (Gable ve Haidt, 2005).

Bonanno (2012) tarafından yapılan bireylerin zorlu yaşam olaylarına veya riskli durumlara karşı tepkileri birbirinden oldukça farklı olduğunu göstermiştir. Bazı bireylerin söz konusu zorluklar karşısında zayıf düşüp yeniden ayağa kalkmakta zorlanırken, bazı bireylerin ise engellerle mücadele edip yeniden toparlanabilme gücünü gösterebilecek kadar dayanıklı olduğunu söylemiştir (Arıdağ ve Seydooğulları, 2018). Bunun sonucunda kişilerde ve işletmelerde ‘psikolojik dayanıklılık’ kavramı ortaya çıkmıştır.

1.2. Psikolojik Dayanıklılık

Psikolojik dayanıklılık kavramı ilk olarak Suzanne Kobasa tarafından 1979 yılında kullanılmıştır. Kobasa (1979), Illinois Bell Telefon şirketinde 12 yıllık bir araştırma programının bir parçası olarak ilk çalışmayı psikolojik dayanıklılık üzerine yapmış, psikolojik dayanıklı bireylerin psikolojik dayanıklı olmayan bireylere göre hastalık sıklığının daha düşük olduğunu rapor etmiştir. Kobasa'nın 1982 yılında yaptığı çalışmada, bireyler stresli yaşam olayları yaşadığı zaman, psikolojik dayanıklılığın stres ile ilişkili olan zararlı etkilerinin olma olasılığının azaldığı belirlenmiştir (Budak, 2015).

Tablo 1’de psikolojik dayanıklılık tanımlarına yer verilmiştir. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere psikolojik dayanıklılığın tek bir tanımının olmadığı görülmektedir.

(18)

7

Tablo 1: Psikolojik Dayanıklılık Tanımları

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK TANIMLARI

Psikolojik dayanıklılık, çevresel risk deneyimlerine bağlı direnmeyi ya da bir stres ya da tersliğin üstesinden gelebilmeyi ifade eden interaktif bir kavramdır.

Rutter, 2006b

Psikolojik dayanıklılık, üretken deneyim kapasitesi ve pozitif duygular arasındaki durağan dengeyi idame ettirebilme becerisidir.

Bonanno, 2004 Psikolojik dayanıklılık, bir stresörün devam eden varlığına karşın yeterlik

sergilemektir. Glantz ve Johnson 1999 Bireysel ve harici çevrede adaptif bir sonuca yol açan pozitif bileşenleri Garmezy, 1971 Belirli bir tehdit altında iç veya dış dengeyi devam ettirebilme ya da

sağlama çabaları Masten, Best ve Garmezy 1991 Bir felaketi ilerleme ve büyüme deneyimini çevirme becerisi Polk, 1997 Psikolojik dayanıklılık, genellikle insanların adaptif sistemlerinin normatif

işlevlerinden ortaya çıkan ortak ve olağan bir […]dir. Masten, 2001 Adaptasyon ya da gelişime yönelik ciddi tehdide karşın iyi sonuç Masten,Best ve

Garmezy 1991 Zaman içerisinde evrilen ve içerikten etkilenen bir stresle karşılaşıldığında

adapte olma ve başarılı olma şeklindeki akıcı süreç. Becvar 2007 Ciddi bir stres ya da olumsuzluğa rağmen kendini toparlama, başarılı şekilde

üstesinden gelme ve normların üstünde işlev görme. Tusaie ve Dyer 2004 Olumsuzluğa karşın başarılı olmak. Connor ve Davidson

2003 Stres ve riskin varlığına karşın iyi gelişimsel sonuçlar ve sürdürülen

yeterlik

Werner, 1995 Hayat içinde karşılaşılan dikkat dağıtıcı, stresli ya da zorlayıcı olaylarla

daha önce olduğundan daha fazla korunma ve başa çıkma becerisi elde edecek şekilde başa çıkmak

Richardson ve ark. 2002 Ciddi olumsuzluk ya da travma deneyimlerine karşın pozitif adaptasyon

sergileme olgusu veya süreci Luthar, 2006 Risk ve olumsuzluğa karşın başarılı adaptasyon Masten, 1995 Stresli olaylara dengeyi yeniden sağlayarak ve sağlıklı şekilde büyüyerek

yanıt vermek Reich, Zautra ve Hall 2010 Ciddi düzeyde olumsuz koşullar altında stabilite, hızlıca toparlanma ve

hatta ilerleme Leipold ve Greve 2009

Kaynak: Sumskis, 2013 s.48

Psikolojik Dayanıklılık tanımlarına göre, iç ve dış dengeyi korudukları, stres ve sıkıntıların üstesinden geldikleri, travma sonrası toparlanabildikleri, olumsuz koşulları bir fırsat olarak gördükleri, risk ve sıkıntılara rağmen başarılı bir adaptasyon sağladıkları görülmüştür. Tanımların homojen olmasına rağmen, tanımlar içinde farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, üretken deneyim kapasitesi, bir felaketi ilerleme ve büyüme deneyimini çevirme becerisi, çevresel risk deneyimlere bağlı direnme gibi farklılıklardır. Üretken deneyim kapasitesi geçmişte yaşanmış olaylardan bireylerin deneyimler çıkarıp yeni

(19)

8 gelişecek olaylara karşı bir kapasite oluşturması olarak tanımlanabilir. Bir felaketi ilerleme ve büyüme deneyimini çevirebilme becerisi ise kişilerin yaşadığı kriz gibi olumsuz durumları kendi lehine çevirebilme becerisi olarak tanımlanır. Bir diğer tanımda geçen çevresel risk deneyimlerine bağlı direnme ise bireyin babasının ya da annesinin problemli olması durumda bireyin bu riskten etkilenmeyerek direnme eylemi göstermesi olarak tanımlanabilir. Psikolojik dayanıklılık bu farklılıklarla ortaya çıkmaktadır.

İnsanlar, günlük sıkıntılardan başlıca yaşam olaylarına kadar çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Bonanno ve Mancini (2008) yaptığı araştırmasında, çoğu bireyin yaşamları boyunca en az bir tane potansiyel olarak travmatik olay yaşadığını belirtmiştir. "Potansiyel olarak" terimi önemlidir. Çünkü insanların yaşam olaylarına nasıl tepki gösterdiği ve bunun sonucunda travmanın meydana gelip gelmediği konusundaki farklılıklara dikkat çekmiştir (Fletcher ve Sarkar, 2013). Bu farklılıklar üç temel psikolojik dayanıklılık olgusu olarak tanımlamaktadır: Birinci temel psikolojik dayanıklılık olgusu “olumsuzluklara (yüksek risk altındaki) rağmen mevcut zorlukları aşan ve beklenenden daha iyi gelişim (başarı) gösteren bireylerin ayakta kalmalarını sağlayan özellik veya kişisel bir yeteneğe sahip oldukları inancını tanımlamak için kullanılmaktadır. İkinci psikolojik dayanıklılık olgusu, stresli yaşam deneyimleri karşısında bireyin çabucak uyum yapabilme yeteneğine işaret etmektedir. Bu tür psikolojik dayanıklılık olgusu çalışmalarında boşanma, ailede çatışma gibi temel bir stres faktörü odak noktası olarak alınmaktadır. Üçüncü psikolojik dayanıklılık olgusu ise travmayı (anne - baba ya da kardeşin ölümü gibi) atlatmaktır. Travmatik yaşam deneyimlerinin bireyin yaşam kalitesini ve işlevselliğini azaltması beklenirken, travma sonrası iyileşmeye vurgu yapar (Masten vd.,1990 Akt; Gürgan, 2006 veya Gizir, 2006).

Psikolojik dayanıklılık sadece içselleştirilmiş bir bakış açısı ile sınırlı değildir. Sosyal destek ve örgüt düzeyindeki kaynakları içerecek şekilde etki çemberini genişletebilir. Kişilerin iç kaynakları eksik olduğunda, tükendiğinde, yetersiz kaldığı durumlarda çevresel kaynaklar ile desteklenmelidir. Umut, iyimserlik ve etkinlik proaktif eğilimdeyken psikolojik dayanıklılık (gerileme yanıtı olarak) reaktif eğilimdedir. Psikolojik dayanıklılığı yüksek olan bireylerin risk föktörünün (zayıf yönler, travma, stres ve olumsuz özellikler) etkilerini azaltarak, bilişsel, duygusal, sosyal, finansal ve tüm diğer

(20)

9 pozitif özelliklerini, yeteneklerini ve kaynaklarını kullanarak stratejiler üretebilirler (Avey, Luthans ve Youssef, 2008).

Stewart, Reid ve Mangham’ın (1997) ifadesiyle psikolojik dayanıklılığın, önemli bir değişim, olumsuzluk veya risklerle karşılaşıldığında bireyin başarılı bir şekilde bunlarla başa çıkabilme yeterliliği veya kapasitesi olarak ele alınması gerektiğini, bu kapasitenin zamanla değişebileceğini; bireylerde ve çevrede var olan koruyucu faktörler ile güçlenebileceğini belirtir (Arslan, 2015)

Psikolojik dayanıklılık kavramı üç kategori altında toplanmıştır. Bu kategoriler; aile uyumu ve desteği, kişisel yapısal özellikler ve dışsal destek sistemleri (sosyal çevre, iş arkadaşları vb.) olarak sıralanabilir (Basım ve Çetin, 2011). Friborg ve arkadaşları (2005) psikolojik dayanıklılık yapısını; kişisel yetkinlik, kişisel yapı, sosyal yetkinlik, aile uyumu ve sosyal destek olmak üzere beş faktör ile açıklamıştır. Luthans ve arkadaşlarına göre ise dayanıklılığın genel anlamda 3 temel kategori altında bulunmaktadır. Bunlar varlıklar, risk faktörleri ve değerlerdir (Luthans vd., 2006).

Bu beş faktör bireyin psikolojik dayanıklılığını oluşturmaktadır. Kişisel yeterlikte, bireyin özgüveni, kendisini sevmesi ve sayması söz konusudur. Sosyal yeterlikte ise bireyin sosyal olması, sosyal organizasyonlara katılma isteğidir. Kişisel yapı da bireyin gününü iyi planlaması, yönetme ve organize etme becerisidir. Aile uyumu ise, ailesiyle olan iş birliği ve onlardan gördüğü destek ifade edilmektedir. Toplumsal uyumu ise; bireyin çevresinden, arkadaşlarından gördüğü destektir. (Friborg vd., 2003 Akt: Kavi ve Karakale, 2018).

Psikolojik dayanıklılık, 1970'lerde psikopatoloji, travmatik stres ve yoksulluk alanlarında yapılan araştırmalardan ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar, "risk faktörlerinin" çocukların gelişimine olan etkisini incelemekte (yani yoksul veya olumsuz gelişim ihtimalini artıracak faktörler) araştırırken, ciddi veya kronik strese maruz kalan bazı çocukların olumsuz gelişimsel sonuçlar almadığını keşfettiler. Bu beklenmedik bulgular, çocukların ve gençlerin yalnızca hayatta kalmamakla kalmayıp, riske rağmen gelişmesini sağlayan faktörleri ve süreçleri incelemek için çeşitli alanlarda (örneğin psikoloji, eğitim, halk sağlığı) yıllarca yapılan daha fazla araştırmanın temelini oluşturmuştur (Werner & Smith, 1982 Akt: Santos, 2012).

(21)

10 Psikolojik dayanıklılık literatürünün çoğunluğunda belirtilen temel çalışmalardan birisi Emmy Werner (1982) ve meslektaşı, R. Smith (Werner & Smith, 1992) tarafından yapılmıştır. Yüksek risk altında olduğu belirlenen çok ırklı bir çocuk nüfusuna bakarak 1955 yılında çalışmaya başlamıştır. Otuz yıl boyunca çocuklar incelenmiş ve toplanan bulgular raporlanmıştır. Toplam 700 çocuğun yaklaşık 200'ü perinatal stres, yoksulluk, günlük dengesizlik ve ciddi ebeveyn ruh sağlığı sorunları nedeniyle risk altında olduğunu söylemiştir. Werner, risk faktörlerine rağmen 200 çocuğun 72'sinin daha iyiye gittiğini bulmuştur (Richardson, 2002).

Bir diğer önemli araştırma da Garmezy'nin (1971) şizofrenili ebeveynlerin çocukları üzerine yaptıkları kapsamlı çalışmalar olmuştur. İlk olarak, bireyin stres kaynaklarının olumsuz etkilerini azaltmasına ve olumlu gelişimin desteklenmesine imkân tanıyan "koruyucu faktörlerin" varlığını varsaymıştır. Garmezy, şizofreni hastalığına sahip bir ebeveynin çocuğunun gelişme bozukluğu riskini arttırmasına rağmen, bu çalışmadaki çocukların % 90'ı bu risklerin artmadığını bulmuştur. Bu çocukların iyi akran ilişkileri, akademik başarı, eğitimle ilgili taahhüt ve yaşam amaçlarına yönelik amaçlar ve başarılı iş hikayeleri gibi göze çarpan özellikleri olmuştur (Richarson, 2011).

Bir diğer araştırma Rutter'ın (1979) Wight Adası'nda zihinsel rahatsızlığı olan ebeveynlerinin çocukları üzerine yaptığı araştırmada benzer bir dayanıklılık fenomeni ortaya çıkmıştır. Bu çocuklar ile yapılan kapsamlı görüşmelerde, olumsuz koşullarda büyümesine rağmen, araştırmadaki tüm çocukların yaklaşık yarısında olumlu gelişimsel sonuçlar, zihinsel olarak hasta olmadığı ve uyumsuz davranış sergilemediği bulunmuştur (Santos, 2012).

Bu araştırmalarda görülmüştür ki, psikolojik dayanıklılık kavramı zorlu şartları başarıyla geçmiş, olumsuz psikolojik sorunları olan gençlerin ve yüksek hayati risk taşıyan bireylerin karakter analizleriyle ortaya çıkmıştır. Bireylerin bu kişilik özelliklerinin nasıl kazandıklarına odaklanılmış, son olarak ise kavram akademik anlamda incelenmiştir (Richardson, 2002).

1.2.1. Psikolojik Dayanıklılık Modelleri/Teorileri

Birçok teori, Psikolojik dayanıklılık faktörlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, temel mekanizmalarını, süreçlerini ve sonuçlarını aydınlatmaya çalışmıştır. Bu teoriler, kişilik,

(22)

11 bilişsel ve biyolojik yönelimlerden ortaya çıkmıştır. Farklı teoriler ortaya çıkmış olmasına rağmen, alınan yaklaşımlar arasında birtakım ortak özellikleri tanımlamak mümkündür. Kuramların çoğunluğu, psikolojik dayanıklılığın zamanla değişen dinamik bir süreç olduğu fikrini içermektedir. Ayrıca çoğu araştırmacı, sürecin kendisinde geniş bir yelpazedeki faktörlerin etkileşiminin, bir kişinin dayanıklılığa sahip olup olmadığını belirlediğini kabul eder. Bununla birlikte, spesifik açıklayıcı potansiyel bakımından, farklı faktörlere vurgu sıklıkla değişir. Dolayısıyla, dayanıklılığın teorik açıklaması, genellikle, diğer ilgili psikososyal yapıları kapsar ve diğer bilimsel araştırma alanlarıyla örtüşür. Dayanıklılık teorilerinin büyük çoğunluğu belirli nüfusa (ör. Ergenler, aileler, polis memurları, hemşireler, askerlere,) özgü olduğundan, farklı gruplar arasında ve potansiyel olarak stresli durumlara uygulanabilen genel bir teori için anlaşılabilir bir çağrısı olduğunu söylemektedir (Flecher and Sarkar, 2013).

Özetlemek gerekirse, psikolojik dayanıklılık araştırmacılar tarafından üzerinde anlaşılan tek bir teori veya modeli yoktur. Bazı teoriler/modeller psikolojik dayanıklılığı bir süreç olarak görürken, diğer teoriler/modeller onu hayat taleplerinin sonucu olarak görürler. Bazı teorileri/modellerde dış faktörler ön planda tutulmuş aile faktörü, sosyal hayattaki kişilere değinmiştir. Çoğunlukla stresli iş yapan kişilerin psikolojik dayanıklılık kapasitelerine yönelik modeller/teorilerden bahsedilmiştir. Teorilerin/modellerin çoğunluğu psikolojik dayanıklılığın bir dış çevre faktörleriyle etkileşimden daha da güçleneceğini, pozitif bir sonuç olduğunu ve risk, travma gibi zorlu etkenlerden sonra ortaya çıkmakta olduğunu söylemiştir. Aşağıdaki Tablo 2’de, psikolojik dayanıklılık modelleri/teorileri tablo halinde sunulmaktadır.

Tablo 2: Psikolojik Dayanıklılık Modelleri/Teorileri

Yazar / Yıl Teori/Model Tanım

Patterson (1988)

Aile Uyumu Ve Adaptasyon Yanıt

Modeli

Ailelerin ailenin anlamı ile etkileştiklerinde talepler ile yeterlilikleri arasında denge sağlama sürecini açıklar. Sonuç ya aile uyumu ya da adaptasyondur.

Richardson, Neige, Jensen, Ve Kumpher (1990); Richardson (2002) Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Terslikler, yaşamdaki olaylar ve koruyucu faktörlerden etkilene bir bireyde biopsikospiritüel homeostazın varlığına işaret eder. homeostazın bozulmasının ardından dört sonuçtan biri ile sonuçlanacak yeniden entegrasyon süreci gelir: dirençli yeniden entegrasyon, homeostaza yeniden entegrasyon, kayıpla yeniden entegrasyon veya disfonksiyonel yeniden entegrasyon.

(23)

12 Polk ( 1 997) Hemşirelik Psikolojik

Dayanıklılık Modeli

Dört patern arasındaki bir sinerjik ilişki şeklinde algılanan dayanıklılık: dispozisyonel, ilişkisel, durumsal ve felsefi. Riolli ve Savicki (2003) Bilgi Sistemleri Alanında Organizasyonel Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Bireysel ve organizasyonel düzeyde yanıtları entegre eder. Stres koruma kaynakları yaradılış ve beceriler (bireysel düzey) ve organizasyonel yapı ve süreçlerdir (organizasyonel düzel). Bu süreçlerin sonucu dayanıklılık, üretkenlik, muhafaza ve tükenmişliktir.

Haase (2004)

Ergen Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Üç faktörden birine kategorize edilen kavramların etkileşimine dayanır: Koruyucu ( ör. aile koruyuculuğu, sosyal koruyuculuk gibi) risk (örneğin bireysel risk, hastalık riski) ve sonuç (örneğin psikolojik dayanıklılık, kaliteli yaşam)

Agaibi ve Wilson (2005)

Psikolojik Travmaya Yanıt Olarak Jenerik

Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Enteraktif insan-çevre modeli, birbiriyle ilişkili beş değişkenin etkileşimine vurgu yapar: kişilik, duygulanım modülasyonu, ego koruma, başa çıkma tarzı ve mobilizasyon, koruyucu faktör kullanımı.

Brennan (2008) Ameliyathane Hemşireleri İçin Revize Psikolojik Dayanıklılık Modeli Toplum Ve Gençlik Psikolojik Dayanıklılığı İçin Kavramsal Model

Dirençteki değişkenliği (%60’ını) açıklayan beş değişken umut, öz yeterlik, kontrol, başa çıkma ve yetenektir.

Toplumlar ve gençlik sıklıkla çeşitlik kırılganlıklarla karşılaşırlar. Bunlar sosyal destek ve toplum ajansı gerektiren bir ortam yaratırlar. Toplum ajansı temel olarak dayanıklılığı arttıran ve refahı iyileştiren bir durumdur. Denz-Penhey ve Murdoch (2008) Gerçekçi Bireysel Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Ciddi bir hastalıktan beklenmedik şekilde hayatta kalan insanların hikâyelerindeki temel konu bireysel dayanıklılıktır. Direnç beş boyuttan oluşur: bireyin çevre ile, ailesi ile, fiziksel çevresi ile, deneyimsel iç aklı ve güçlü psikolojik özü ile bağlanmışlığı.

Dunn, Iglewicz, ve Moutier (2008) Başa Çıkma Kapasitesi: Tıp Öğrencilerinin Refahına İlişkin Kavramsal Bir Model

Kişilik ve mizaç (kapasitenin iç yapısı) ile birleştiğinde girdiler [hem pozitif (kapasiteyi arttıran) hem de negatif (kapasiteyi azaltan)] pozitif (dayanıklılık) ve negatif (tükenmişlik) sonuçlara neden olabilir

Galli ve Vealey

(2008) Spor Psikolojik Dayanıklılığın Kavramsal Modeli

Olumsuzluklar, sosyokültürel ektiler ve bireysel kaynaklar psikolojik dayanıklılık sürecinin (ajitasyon) merkezinde yer aldığı sporcular tarafından ifade edilen faktörlerdir ki bu da daha sonra pozitif sonuçlar (örneğin öğrenme ve perspektif) yaratır.

Palmer (2008) Asker Ailelerinde Risk Ve Psikolojik Dayanıklılık Faktörleri

Modeli

Askerlik riski ve dayanıklılık faktörlerinin çocuklar üzerindeki etkilerinin ebeveyn stresi ve psikopatolojiyi içeren dolaylı bir yol izlediği ifade edilmiştir ki ebeveyn-çocuk ilişkisi asker çocukları için hayati önemde görülmektedir.

(24)

13 Paton ve ark. (2008) Stres Korumalı Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Polis memuru direnç modeli yetkilendirmeye ve nihayetinde de bir dizi sonuca (adaptif kapasite, büyüme ve iş tatmini) neden olan bireysel, ekipsel ve organizasyonel faktörü entegre etmektedir.

Van Vliet (2008)

Yetişkinlikte Utanç Ve Psikolojik Dayanıklılık

Modeli

Utanç verici bir olaydan kurtulma sürecini ifade eden ana kategori olarak bireyin kendini yeniden inşa etmesi. Kendini yeniden inşa etmek beş ana süreç üzerinden gerçekleşir: bağlantı kurma, yeniden odaklanma, kabul etme, anlama, direnme.

Leipold and Greve (2009) Entegratif Başa Çıkma, Psikolojik Dayanıklılık Ve Gelişim Modeli

Psikolojik Dayanıklılık bireysel ve durumsal koşullardan etkilenen başa çıkma süreçlerinin (örneğin asimilasyon ve bağdaşım) bir sonucu olduğu ifade edilmektedir. Psikolojik Dayanıklılığın başa çıkma ve gelişme arasındaki kavramsal köprünün önemli bir parçası olduğuna inanılmaktadır.

Mancini ve Bonanno (2009)

Varsayımsal Psikolojik Dayanıklılık Modeli

Bireysel farklılıkların (kişilik, apriori inançlar, kimlik karmaşası, pozitif duygular, ve pozitif anılardan rahatlık) kayıpla başa çıkma üzerinde direkt ve dolaylı etkileri olduğu ifade edilmektedir. Değerlendirme süreçleri ve sosyal destek paylaşılan direnç mekanizmaları olarak kritik rol oynar.

Fletcher ve Sarkar (2013)

Psikolojik Dayanıklılık Ve Spor Performansı

Teorisi

Pek çok psikolojik faktör (pozitif kişilik, motivasyon, güven, odak ve algılanan sosyal destek) dünyanın en iyi sporcularını stresörlerin olası negatif etkilerinden üst bilişlerini ve meydan okuyuşlarını etkileyerek korumaktadır. Bu süreçler optimal spor performansının öncülü olan kolaylaştırıcı yanıtları teşvik etmektedir

Kaynak: Flecther ve Sarkar, 2013 s.18-19.

1.3. Örgütsel Psikolojik Dayanıklılık

Bazı kuruluşlar yüksek zorluklar karşısında zorlanırken, bazı kuruluşlar ise daha fazla güçlenip gelecekteki zorluklarla başa çıkmak için daha becerikli ve kararlı olmaktadır. (Vogus ve Sutcliffe, 2007). Bu durumun sebebi örgütlerin dayanıklılık kapasitesine ulaşabileceğini düşündürmüştür. Örgütsel psikolojik dayanıklılık, çalışanların zayıf yanlarından çok güçlü yanlarına eğilen, geliştirilebilir özellikleri üzerinde duran psikolojik dayanıklılığa sahip bireylerin psikolojik dayanıklılık özelliklerini destekleyen örgütsel bir bakış açısıdır (Seligman, 2002). Diğer bir tanıma göre, örgütsel psikolojik dayanıklılık bir kuruluşun genel yetkinliğini ve büyümesini arttırmayı amaçlayan (özellikle hatalardan öğrenme ve öğrenme yeteneği), geri bildirimleri hızlı bir şekilde işleme yeteneğini artırarak ortaya çıkan durumlarla başa çıkmak için bilgi ve kaynakları

(25)

14 dayanıklı bir şekilde yeniden düzenleme veya aktarma etkinliğini geri kazanmaya çalışan organizasyonel süreçlere bağlanır. Örgütsel psikolojik dayanıklılık, kaynakları yeni yöntemlerle yeniden birleştirip dağıtma yeteneklerini geliştiren, farkındalığı teşvik eden süreçler gibi belirli yetkinliklerin geliştirilmesinden kaynaklanır (Sutcliffe ve Vogus, 2003).

Robb'a göre dayanıklı bir örgütün uygun bir kültür temelinde, uygun yeteneklerle ve nihayetinde uygun bir yapıyla kurulması mümkündür. Örgütsel dayanıklılık; inovasyon odaklı, öğrenmeye ve denemeye açık, meraklı bir örgüt kültürü temelinde; yaratıcı, farklı düşünebilen, belirsizliğe toleransı yüksek olan, yetenekli insanlarla; iş süreçlerinin etkin işleyebileceği, çalışanlar-yöneticiler-takımlar arası ilişkilerin açık ve belirgin olduğu, etkin bir performans yönetim sisteminin uygulandığı, hedeflerin ve sınırların net olduğu bir yapıyla oluşturulabilir (Çoban Kumbalı, 2018).

Zorlayıcı rekabet koşulları altında faaliyetlerini sürdüren örgütlerin, beklenmedik durumlar ve yıkıcı olaylar karşısında eskisinden daha güçlü bir şekilde üstesinden gelme, ayakta kalma ve sürdürülebilirlik özelliğine sahip olması örgütsel psikolojik dayanıklılıktır. Örgütsel dayanıklılık, örgütlerin potansiyel tehditlerini fırsata çevirebilme ve örgütsel dönüşümü başarabilme gibi özelliklere sahiptir (Gerçek ve Börekçi, 2017).

Örgütsel psikolojik dayanıklılık, travmatik bir olaya uğrayan ya da travmatik bir olay yaşayan çalışanların, işlerine kısa sürede dönebilmelerinin sağlamasıdır. Bu travmatik olaylar “önemli” ve “kritik” olarak ikiye ayrılmaktadır. Önemli olaylar, işyerinde normal karşılanan, beklenen ancak çalışanlar üzerinde duygusal baskı yaratan olaylardır (örgütsel değişim, terfi, transfer vb.). Kritik olaylar ise, soygun veya yangın gibi, aniden ortaya çıkan ve yoğun stres yaratan olaylardır (Freeman ve Carson, 2006).

Bu olaylarla mücadele etmek onu yıldırmak yerine daha da güçlenmesini sağlayabilir. Çünkü psikolojisi güçlü bireyler için kendi gelişimlerine olumlu katkı sağlayacak, onları daha kuvvetlendirecek ve daha dirençli hale getirecektir. Çoğu olumsuz durumdan bile kendilerine olumlu pay çıkarabilirler. Çalışanların psikolojik dayanıklılık düzeyi artarsa, onların stresle ve tükenmişlikle ve de özellikle duygusal tükenmeyle baş etmeleri de kolaylaşmaktadır. Böylece iş gücü kaybından dolayı oluşan maliyetler azalmakta ve iş

(26)

15 yaşamının kalitesi artmaktadır. Örgüte bağlılık düzeyleri artar, örgütten ayrılma ya da örgütü terk etme eğilimleri ise düşmektedir (Sezgin, 2012).

Örgütsel psikolojik dayanıklılık, genişletilmiş bir risk görüşüne dayanır ve bugünün operasyonları, kurum kültüründe yer alan kurum çapında erken uyarı yeteneği oluşturmak için stratejik ve iş planlaması ile risk değerlendirmesi, bilgi raporlama ve yönetim süreçleriyle bağlantılıdır. Örgütsel psikolojik dayanıklılık ne bir plan ne de bir kontrol listesi değildir. Örgütsel psikolojik dayanıklılık, bir organizasyonun, rahatsız edici olaylara başarılı bir şekilde dayanmasına, bunlara yanıt vermesine ve potansiyel olarak bunlardan faydalanmasına olanak tanıyan çok disiplinli bir niteliktir. Örgütsel psikolojik dayanıklılık, etkili kurumsal yönetim ve risk yönetimi ile sağlanır ve iş başarısını arttırmanın yeni güvence sürecidir. Örgütsel psikolojik dayanıklılık kavramlarını daha net bir şekilde anlamak ve ifade etmek için gelecekteki çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır (Braes ve Brooks, 2011).

Leflar ve Siegel (2013 Akt: Çoban Kumbalı, 2018) ise dayanıklılık kapasitesinin yüksek olduğu örgütlerin niteliklerini sıraladıkları çalışmada pek çok çalışmanın özetini sunmuşlardır. Bu nitelikler aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

• Çapraz fonksiyonlu ve disiplinler arası işbirliği yaratırlar.

• Belirsizlik ve güçlükleri; uyum, yaratıcılık ve örgütün güçlenmesi için bir fırsat olarak görürler.

• Değişim ve zorlukları önceden sezerek, öğrenerek ve bunlara uyum sağlayarak olası olumsuz sonuçları daha hafif atlatırlar.

• Karşılaşılan hadiselerden dersler çıkararak hem aynı şeylerin nüksetmesi halinde daha uyumlu ve güçlü hale gelirler hem de bu durumda dahi yeni fırsatları kollayabilirler.

• Önleyici tedbirlerin üzerinde durarak uyum yeteneğini birinci öncelik kabul ederler.

• Amaçlara ulaşma sırasında karşılaşılabilecek zorlukları öngörürler. • Değer zincirlerini oldukça iyi bilirler.

• Değişimi iyi gözlemler, değişimden dersler çıkarırlar ve genellikle değişimin öncesinden itibaren uyum göstermeye başlarlar.

(27)

16 • Operasyonlarını, tedarik zincirini ve hatta dışsal paydaşlarını tehdit eden etkenleri

bilirler.

• Paydaşlarla destekleyici ilişkiler geliştirmek için bağlılık ve bağımlılıklarını belirler, kritik altyapılarını oluştururlar.

• Zorlukların önlenebilmesi veya atlatılabilmesi için örgüte destek sağlayacak olan kişilerin varlığını güvence altına alırlar.

• İşbirlikçi örgütsel takımlarla olaylara karşılık verirler.

• Potansiyel ya da gerçek bütün durumlara çeviklikle karşılık vererek uyum sağlayabilir ve böylece örgütü güçlendirerek fonksiyonları arasındaki entegrasyonu temin ederler.

• Örgütsel hedefleri açık bir şekilde beyan ederler ve olumsuz olaylara karşılık verecek, onların üstesinden gelecek şekilde proaktif planlar yaparlar.

• Problem çözme sürecinin zarar gördüğü durumlarda dahi açık bir hedefle örgütü yönlendirebilirler.

Pozitif psikolojiden hareketle örgütleri ve çalışanları dayanıklılık bakış açısıyla değerlendiren psikolojik dayanıklılık, yapılan araştırmalar dikkate alınarak örgütlerde psikolojik dayanıklılığın kökenlerini pozitif örgütsel davranışa ve pozitif örgütsel kültüre dayandırmaktadır. Örgütleri ve çalışanları örgütsel davranıştaki davranışta ki olumlu hareketin kökeni Luthans ve Cameron’a dayanmaktadır. POD (Pozitif Örgütsel Davranış) ve PÖK (Pozitif Örgütsel Kültür) olarak ayırmıştır. PÖK, yalnızca zayıf yönleri yönetmek yerine, insani güçlerini işte oluşturmaya odaklanmaktadır. POS, insan mükemmelliğini ve istisnai organizasyonel performansı anlamaya odaklanmaktadır (Nelson ve Cooper, 2009)

Pozitif Örgütsel Kültür, örgütlerin güçlü ve pozitif taraflarına odaklanmakta, örgütlerin zaman içindeki faaliyetleri ve olumsuz olaylara karşı nasıl ayakta kalacakları ile ilgilenmektedir (Cameron, Dutton ve Quinn, 2003). Luthans (2002a) tarafından öne sürülen Pozitif Örgütsel Davranış ise bireylerin güçlü ve pozitif odaklanmaktadır. Bireylerin daha güçlü ve pozitif düşünen işgörenler haline getirebileceği hususuna odaklanmaktadır (Luthans ve Youssef, 2004)

(28)

17 1.3.1. Pozitif Örgütsel Davranış

Pozitif Örgütsel Davranış, Pozitif Psikoloji yaklaşımına bağlı olarak gelişen bir akımdır. Pozitif Örgütsel Davranış, iş yerinde Pozitif Psikoloji kapasitesi kullanılarak, iş performansının özellikle de yönetici ve liderlerin performanslarının arttırılmasını hedeflemektedir (Luthans vd. 2007 Akt: Çalışkan 2014). Örgütsel davranış alanında, zayıf yönleri belirlemek ve olumsuz durumlara yoğunlaşmak yerine daha proaktif ve pozitif yaklaşımları ön plana çıkaran güçlü yönler üzerinde durmak daha etkili olabildiğini söylemektedir. Pozitif Örgütsel Davranış, “günümüz iş hayatının gelişimi için ölçülebilir, geliştirilebilir ve etkin bir biçimde yönetilebilir pozitif yönelimli insan kaynaklarına ilişkin güçlü yönler ve psikolojik kapasiteler ile ilgili yapılan çalışma ve uygulamalar” olarak tanımlanmaktadır. (Luthans, 2002 Akt: Çalışkan, 2014).

Fred Luthans, daha çok mikro bireysel seviyede pozitif bir yaklaşım ile örgütteki işgörenlerde performans artışı sağlanması için, örgüt üyelerinin güçlü taraflarını ve psikolojik kapasitelerinin desteklenmesi gerekliliğini belirtmiştir. Örgütsel davranış alanında işgörenlerin, güçsüz yanlarını tespit edip işgörenlerin bu olumsuz özelliklerine yoğunlaşılması yerine pozitif ve olumlu davranışları yüceltici daha proaktif yaklaşımları ön plana çıkarılarak güçlü yönler üzerinde durmanın daha etkili olacağını belirtmiştir (Luthans, 2002b Akt: Korkmaz, 2014).

Bulgulardan bir diğeri ise, psikolojik dayanıklılıkları yüksek çalışanların örgütlerine bağlılık tutumlarının yüksek olduğudur. Böylece, kendilik farkındalığı yüksek, pozitif tarafatan bakabilen, aile ve arkadaşlarından destek alan ve kendisini dayanıklı gören öz güveni yüksek kişilerin, örgütte pozitif sonuçlar ve örgütsel başarı için ayakta kalma, ve çaba konusunda daha azimli ve daha iyi hale geldikleri ortaya çıkmıştır (Basım ve Çetin, 2011). Çalışma ortamında yönetici pozisyonunda olan çalışanlara verilen eğitim sayesinde, hem kendilerinin hem de astlarının travmatik olaylar sonucu işe dönüş sürelerinin kısaldığı, devamsızlığın azaldığı bir başka deyişle dayanıklılık seviyelerinin arttığı belirlenmiştir (Freeman ve Carson, 2006 Akt: Çınar, 2011).

1.3.2. Pozitif Örgütsel Kültür

Pozitif Örgütsel Kültür'ün kurucularından biri olan Luthans, PÖK’ün alanını “bugünün işyerinde performans iyileştirme için ölçülecek, geliştirilebilecek ve etkin bir şekilde

(29)

18 yönetilebilecek pozitif odaklı insan kaynağı güçleri ve psikolojik kapasitelerin incelenmesi ve uygulanması” olarak tanımlamıştır (Nelson ve Cooper, 2009).

PÖK, organizasyonların ve üyelerinin özellikle pozitif çıktıları, süreçleri ve tutumları ile ilgilenen bir çalışma alanı olarak nitelendirebilir (Cameron ve Caza, 2004). Bu kavramın her bir kelimesi tek tek incelendiğinde Pozitif Örgütsel Kültürün tanımını anlamak daha da kolay olacaktır. Pozitif, organizasyon içindeki yükseltici ve ilerletici süreçler ve çıktılar; Örgütsel, olumlu olayların ortaya çıkması durumundaki kişilerarası ve yapısal dinamikler; Kültürel, örgütsel düzen içindeki pozitifliğin, bilimsel ve teorik olarak türetilerek, çok özenli bir şekilde araştırılması anlamına gelmektedir (Cameron ve Caza, 2004 Akt; Seçgin, 2013).

Ana düşünce olarak zorlu, güçlü ve olumsuz koşullarda örgütün ayakta kalabilmesi için gerekli pozitif nitelikleri vurgulamaktadır. Pozitif örgütsel kültür, yaklaşımı Michigan Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülmekte ve pozitif kavramını meydana getiren birçok değişik örgüt çalışmalarını bir araya getiren bir şemsiye görevi görmektedir (Cameron ve Speitzer, 2011). Pozitif örgütsel davranış çalışmalarında ana hedefi, işgörenlerin performanslarında etki oluşturan bireysel psikolojik durumlar, bireylerin olumlu ve güçlü yönleridir (Luthans, 2002b Akt: Korkmaz, 2014).

PÖK, öncelikle örgütlerin ve örgütlerde çalışanların olumlu sonuçlarının, süreçlerinin ve niteliklerinin incelenmesiyle ilgilenmektedir. PÖK tek bir teoriyi temsil etmemektedir, ancak tipik olarak kelimelerle tanımlanan dinamiklere odaklanır. Mükemmellik, gelişen, büyüyen, bolluk zenginlik, dayanıklılık veya erdemlilik gibi kelimelerle tanımlanmaktadır. PÖK, iyilik ve pozitif insan potansiyeline dayanarak yeni bir bakış açısını sunmaktadır. Bu bakış açısının girdileri; süreçler, yetenek, kabiliyet, yapılar ve yöntemler gibi değişkenlerdir. Motivasyonları (güdüleri), egoist olmama, esirgemeyen, kendisini düşünmeksizin yardımda bulunma gibi değişkenlerdir. Sonuçları veya etkileri ise, canlılık, dirilik, güçlülük (yaşam enerjisi), anlamlılık, şevinç ve yüksek kaliteli temas gibi olumlu sonuçlardır. Böylece PÖK, insani koşullara neyin en iyi temsil ettiğini ve yaklaştığını anlamaya çalışmasıyla geleneksel örgütsel çalışmalardan ayrılmaktadır (Cameron, Dutton ve Quinn, 2003).

(30)

19 1.4. Psikolojik Dayanıklılığa Sahip Çalışanların Özellikleri

Psikolojideki negatif bakış açısının yeri pozitif bir bakış açısına doğru değişmiştir. Bu değişim, psikolojik dayanıklılık araştırmalarında görülmüş ve “kimler dayanıklıdır” şeklindeki bakış açısının yanında, bu insanların “hangi özellikleri onları dayanıklı kılıyor” araştırmalarına yöneltmiştir (Luthans vd., 2007b Akt: Topaloğlu, 2013).

Yıllar içinde yapılan çalışmalarda, psikolojik dayanıklılığa sahip çalışanların öne çıkan kişisel özellikleri araştırmacılara göre farklılık göstermektedir. Rutter’e (1985) göre psikolojik dayanıklı çalışanlar; iyi huylu, öz hakimiyet, öz yeterlilik sahibi, becerilerini planlayabilen, bir yetişkinle sıcak, samimi, kişisel ilişki kurabilen çalışanlardır. Harvey (1996), psikolojik dayanıklılık özellikleri olarak; travmayla ilgili duyguların düzenlenmesi, anılar ve duyguların bütünleşmesi, düşünce, duygu ve eylemlerin içsel uyumu, güvenli bağlantıların kurulması, pozitif bir anlam geliştirme ve özsaygı sahibi olmayı kabul etmiştir. Bu bağlamda psikolojik dayanıklı çalışanlar, genel olarak pozitif duygular yaşamakta ve negatif duyguları yapıcı bir şekilde düzenlemektedirler. Ayrıca esnek bilişsel yeterlilikleri sayesinde karşılaştıkları sorunlara dair pozitif anlamlar yaratabilmekte ve böylelikle zihinlerini zinde tutup, yıkıcı etkenlere karşı korumuş olmaktadırlar (Sünkür, 2014).

Couto’nun (2002) teorik çalışmasından, Topaloğlu (2002) dayanıklı bireylerin özelliklerini üç başlık altında toplamış ve bunların örgütlerin dayanıklılığı için de geçerli olduğunu belirtmiştir. Psikolojik dayanıklı bireylerin üç özelliği şunlardır:

1. Gerçekle Yüzleşebilmek: Gerçeklikle yüzleşmeye ve bunu kabul etmeye yönelik bir arzu duymaktır.

2. Anlam Arayışı: Daha iyi bir gelecek ile şimdi yaşanan zorluklar arasında kurulan anlamlı köprüler, bugünü daha yönetilebilir hale getirmekte ve en zorlu durumlara bile göğüs germeyi kolaylaştırmaktadır.

3. Ritüelleşen Yaratıcılık: Zorluklar karşısında kısıtlı araçlar olsa da yenilikçi çözümler bulabilmek, problemlere yenilikçi çözümler üretebilmektir. Sayılan bu üç özellikten biri ya da ikisi, kişinin ya da organizasyonların zorluklara göğüs germesinde etkili olurken, gerçek dayanıklılık için üç özelliğe de sahip olunması gerekmektedir.

(31)

20 Luthans, Youssef ve Avolio’a göre (2006) genel anlamda dayanıklılığın 3 temel özelliği bulunmaktadır. Bunlar varlıklar, risk faktörleri ve değerlerdir.

Varlıklar, bir grup insanın ölçülebilir özellikleri veya belirli koşullarda gelecekteki olumlu sonuçları öngören durumlarıdır. İnsanların bilişsel becerileri ve yetenekleri, mizaçları, kendilerini olumlu algılamaları, bağlılıkları, hayata pozitif bakışları, duygusal tutarlılıkları, öz denetimleri, inançları, mizah (espri) anlayışları ve genel olarak çekicilikleri psikolojik dayanıklılığa katkı sağlayacak potansiyel varlıklarını oluşturmaktadır.

Risk faktörleri, istenmeyen bir sonucun artma olasılığı olarak tanımlamaktadır. Bu riskler stres ve tükenmişlik, sağlıkta bozulma, yetersiz eğitim ve işsizlik gibi zararlı faktörleri içerebilir. Bireyleri istenmeyen olaylara maruz bırakabilir ve böylece olumsuz sonuçların olasılığını artırabilir. Risk faktörleri kaçınılmaz olan unsurlardır. Riskten tamamen kaçma kendini ve başkalarını bütün risk faktörlerinden koruma gerçekçi bir davranış değildir. Ayrıca, zorlukların varlığı büyüme ve kendini gerçekleştirme fırsatıdır. Doğru bir şekilde tanımlanır ve yönetilirse, risklerin üstesinden gelmek için varlıkların kullanılması insanların potansiyellerine ulaşmalarına, yeni alanlar keşfetmelerine ve mevcut yetenek ve güçlerini daha fazla kullanmalarına yardımcı olabilir.

Değerler, insan hayatındaki zorluklar kendini gerçekleştirme ve geliştirme için fırsattır. Varlıkları kullanma süreci eğer düzgün bir şekilde yönetebilirse kendilerini gerçekleştirmek için bir fırsat olabilir. Değerler, bireylerin kendilerini zor ve ezici mevcut olayların üzerine yükseltmelerine yardımcı olur, onları daha fazla bekleyebilecekleri daha keyifli bir gelecekle ilişkilendirir.

Psikolojik dayanıklılık bireylerde belirli düzeylerde görülebilmektedir. Bunlar, sosyal, duygusal ve bilişsel olmak üzere üç farklı biçimde ortaya çıkmaktadırlar. Sosyal dayanıklılığa sahip bireylerin iletişim becerilerinin yüksek, insanlarla pozitif ilişkiler kurmada başarılı ve arkadaş edinmede yetenekli oldukları belirtilmektedir. Duygusal psikolojik dayanıklılığa sahip bireyler; benlik saygısı yüksek, öz yeterliğe sahip, iyimser ve zor durumlarda umutlu olan bireyler olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel dayanıklılığa sahip bireylerin ise yüksek zeka seviyesine sahip olduğu; bu bireylerin etkin başa çıkma mekanizmaları ve problem çözme becerilerine sahip oldukları ifade edilmektedir

(32)

21 (Kutanis ve Yıldız, 2014). Dayanıklı insanlar gerçekleri olduğu gibi kabul etme, hayatın anlamlı olduğuna ilişkin derin bir inanç, doğaçlama yeteneğine güvenme ve değişikliklere uyum sağlama özelliklerini gösterirler (Luthans, vd., 2004 Akt: Baysal, 2016).

Tablo 3: Psikolojik Dayanıklılığa Sahip Çalışanların Özellikleri

Karakteristik Özellikler Referans

Kazanım odaklılık Werner ve Smith, 1992

Aksiyon odaklı yaklaşım Rutter, 1985

Değişime ayak uydurabilme Werner ve Smith, 1992

Uzlaşmacılık Werner, 1989

Pozitif duygusal ifade kapasitesi Bonanno, 2004

Yakınlık, başkaları ile güvenli bağlanma Connor ve Davidson, 2003

Bağlılık Kobasa, 1979

Yaratıcılık Simonton, 2000

Eleştiren düşünce becerileri Masten, Best ve Garmezy, 1991 Ego dayanıklılığı ve ego kontrolü Flores ve ark., 2005

Diğerlerini desteklemekten memnuniyet Rutter, 1985

İyi iletişim becerileri Werner ve Smith, 1992

Yüksek beklentiler Garmezy, 1991

Yüksek özsaygı Masten ve Reed, 2002

Yüksek entelektüel işlev Garmezy, 1991

İç kontrol odağı Werner ve Smith, 1992

Optimizm Connor ve Davidson, 2003

Geçmiş başarılar Rutter, 1985

Kişisel ya da kolektif hedefler Rutter, 1985

Değişimi pozitif kabul etme Connor ve Davidson, 2003 Dış destek sisteminin mevcut olması Flores ve ark., 2005

Sorun çözme becerileri Garmezy, 1991

Güçlü Werner ve Smith, 1992

Öz disiplin Garmezy, 1991

Öz yeterlik Connor ve Davidson, 2003

Mizah anlayışı Masten ve Reed, 2002

Sosyal sorumluluk Werner ve Smith, 1992

(33)

22 Diğerlerinin içgüdülerine güven Connor ve Davidson, 2003

Değişim ya da stresi bir meydan okuma ya da fırsat olarak görmek

Kobasa, 1979

Kaynak: Connor&Davidson (2003)’ten alınmış Aktaran: Sumskis, 2013 s.52

Tablo 3’te psikolojik dayanıklılığa sahip çalışanların özelliklerinden bahsedilmiştir. Bu özellikler; kazanım odaklılık, aksiyon odaklı yaklaşım, değişime ayak uydurabilme, uzlaşmacılık, pozitif duygusal ifade kapasitesi, yakınlık, bağlılık, yaratıcılık, eleştirel düşünce becerileri, eğitimsel isteklilik gibi belli başlı özelliklerdir. Bu özelliklere sahip psikolojik dayanıklı bireyler, daha düşük dayanıklılık seviyesine sahip bireylerle karşılaştırıldığında, stresli deneyimlerin (kaygı, öfke, saldırganlık ve hayal kırıklığı gibi) olumsuz etkilerini kabul eder, ancak bu tür olayları daha az tehdit edici olarak değerlendirir ve zorluklarla karşı karşıya kaldıklarında (Tugade ve Fredrickson, 2004) değişime uyum sağlama, terslikler ve engeller karşısında daha mücadeleci olma ve yüksek performansla çalışma konularında daha başarılı olabileceği söylenebilmektedir (Çetin, Şeşen ve Basım, 2013). Özellikle “kendini toparlama” kavramı sadece o an yaşanılan zorlu durumdan kurtulma anlamında değil, aynı zamanda bir sonraki zorlukla mücadele ederken daha güçlü olabilmeyi de içinde barındırır. Çünkü her yaşanılan olay yeni becerilerin öğrenilmesine ve dolayısıyla daha zorlu olaylarla baş edebilme becerisinin gelişmesine neden olacaktır (McEwen, 2011 Akt: Çimen, 2015).

1.5. Çalışanların Psikolojik Dayanıklılık Düzeylerini Geliştirme Yöntemleri

Psikolojik dayanıklılık, örgütler açısından da önem taşımaktadır. Çalışanlarının dayanıklılığını geliştiren örgütler zaman içinde daha uyumlu, daha dengeli ve başarılı olmaktadır. Bu nedenle psikolojik dayanıklı çalışanların, zorlukları, büyüme, öğrenme ve yeni sonuçlar elde etmek için fırsat olarak görmeleri ve yaşadıkları kötü bir deneyimi sonraki görevlerinde performans seviyelerini yükseltmek için kullanmalarıdır. Böylece değişim ve belirsizlik zamanlarında, gösterdikleri uyum sayesinde dayanıklı çalışanlar, örgüt için daha çok değer taşımaktadır. Bu açıdan dayanıklı bireyler, çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlar veya stres etkenlerini inkar etmek veya onlardan kaçınmak yerine, onlarla yüzleşmek için cesaret ve kararlılık sahibi olmaktadır. Ayrıca yüksek seviyede dayanıklılık gösteren çalışanlar, daha az stres belirtisi ve iş kazası, daha yüksek iş doyumu, daha iyi iş-yaşam dengesi seviyesine sahip olabilirler (Sünkür, 2014).

(34)

23 Dayanıklı insanlar bugünden geleceğe köprüler kurarlar ve neden ben demek yerine neden ben değil gibi anlam ve inanç yapısına sahip olurlar ve karşılarına çıkan zorluklar karşısında hazırlıklı olurlar. En başarılı birey ve örgütler güçlü değerler sistemine sahiptirler. Çünkü sahip olunan güçlü değerler ve anlam sistemleri beklenmedik, zor, stresli olaylar karşısında yorumlama ve şekillendirme imkânı sunarlar. Dayanıklı insanlar karşılarına çıkan durumları şansa bağlamazlar. Dayanıklılık kişinin aklına ve ruhuna derin bir biçimde kazınmış, dünyayı anlama ve dünya ile yüzleşmesini sağlayan bir tür reflekstir. Kazanılmış, öğrenilmiş, güçlendirilmiş olması durumunda işe yaramaktadır (Aybas, 2014).

Akçay örgütlere yönelik olarak; geleneksel eğitim ve gelişim programları, iş rotasyonu, katılımcı yönetim, stratejik planlama, öğrenen bir organizasyon olma, açık iletişimin gerçekleşeceği bir çalışma ortamı oluşturma, şeffaf ve güvenilir ilişkiler kurma, takım çalışmaları yapma, çalışanların sağlık sorunlarını, stres vb. psikolojik risklerini en aza indirmeyi sağlayan programları hayata geçirme gibi uygulama ve tekniklerin çalışanların psikolojik dayanıklılık kapasitelerini geliştirmeleri için kullanılabileceğini belirtmektedir (Baysal, 2016).

Baysal 2016 ‘da çalışma yaşamında psikoloji dayanıklılık düzeyini artırmak ve çalışma ortamındaki zorlukların üstesinden gelebilmek için çeşitli stratejiler öneren Jackson ve arkadaşlarının (2007) stratejilerini aşağıdaki şekilde sıralamaktadırlar:

• Çalışma ortamında profesyonel ilişki ve ağların kurulması, • Olumlu düşünmenin teşvik edilip sürdürülmesi,

• Bireylerin, duygusal zekâlarının farkına varmalarının ve bunu geliştirmelerinin sağlanması,

• İş ve yaşam dengesinin sağlanması ve bireyin profesyonel hayatı dışında, hayatına anlam katan inanç ve uğraşlarının olması,

• Bireylerin, deneyimlerine yönelik olarak, olumlu ya da olumsuz durumlarda, kendilerini geliştirici yönde düşünmeleri,

Bir organizasyonda terfi etmek çalışan için yükselme ve motivasyon fırsatı oluştururken iyi yönetilemezse çalışanların terfii kazanabilmek aşırı yorulmasına ve yüksek risk oluşturan bir duruma dönüşebilir. Bu tarz bir riski önlemek için terfi edilecek pozisyon

Şekil

Tablo 2: Psikolojik Dayanıklılık Modelleri/Teorileri
Tablo 3: Psikolojik Dayanıklılığa Sahip Çalışanların Özellikleri
Tablo 4: İş Yaşam Dengesinin Geçirdiği Evreler
Şekil 1: Çalışma Saatleri Modeli  Kaynak: Alam vd, 2009
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu özel müzeler oyuncaktan zeytinyağı üretimine, klasik otomobilden karikatüre kadar birçok ilginç alanda o konunun meraklılarına, onları aydınlatmak için

Üretilmiş herhangi bir şeyin mal olarak tanımlanabilmesi için öncelikli olarak kullanıldığında tüketicisi için –bazı durumda üçüncü kişiler için de-

Modelde bitkisel üretimdeki en önemli maliyet unsurları olan mazot ve gübre fiyatlarının; arpa, mısır ve ayçiçeği fiyatlarına istatistiki olarak anlamlı ve pozitif

Özellikle son otuz-kırk yılda, esnek çalışma biçimlerinin yaygın hale gelmesi, kadınların işgücü pi- yasalarında ücretli işçi olarak daha fazla yer almaları,

Sıbyan mektebinde ilimlere giriş derslerini aldığı, rüşdiyye mektebinde ise Arapça dilbilgisi, Gülistan, coğrafya okuduğu, Türkçe ve Fransızca okuyup

Her bir psikolojik belirtinin (anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon ve hostilite) teker teker bağımlı değişken olarak (Y), psikolojik şiddetin

Analizler sonucunda, psikolojik sahiplenme ile örgütsel desteğin alt bileşenleri (iş ile ilgili destek ve duygusal destek) arasında, orta düzeyde negatif yönlü

Little remains from the pre-19th century’ buildings o f Kumkapı due to fires, but it remains a district famous fo r its taverns and fish