• Sonuç bulunamadı

Çölyak Hastalığı ve İmmünopatogenez

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çölyak Hastalığı ve İmmünopatogenez"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji Güncel Gastroenteroloji

Çölyak Hastal›¤› ve

‹mmünopatogenez

Dr. Murat Öksüz, Dr. Fatih Yüksel Ifl›ksal

Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dal›, Adana

Ç

ölyak sprue ve gluten-sensitif enteropati ola-rakta adlandırılan hastalık;

•únce barsaùın bir kısmının hastalanması sonucu, besinlere karüı oluüan malabsorbsiyon,

• Spesifik deùil, ancak karakteristik olan ince barsaùın mukozal lezyonlar,

• Diyetten bazı tahılların kesilmesi ile oluüan hızlı klinik düzelme ile karakterize bir hastalıktır (,2). Prevalansı asemptomatik hastalar nedeniyle kesin deùil ancak yaklaüık %0,05 ile %0,2 civarındadır. Ancak serum antigliadin ve endomisium anti-korları kullanılarak yapılan taramalarda bu oran, asemptomatik vakalarında eklenmesi ile beraber %0,5’e yükselmiütir (,3,4).

PATOLOJ‹

Hastalık ince barsak mukozasını tutar. Submukoza, muskularis mukoza ve seroza genellikle tutulmaz. Tutulumun boyutu ve ciddiyeti hastalar arasında deùiüken olabilir. Buda farklı klinik prezantasyonu açıklar.

Mercekle bakıldıùında, villusların kaybı ve düz mukozal yüzey gözlenir.

Histolojik olarak kript hücrelerinde artıüla beraber kriptlerin kabalaüıp absorbtif yüzeye açıldıùı, vil-lusların kaybına raùmen, kript geniülemesi nede-niyle, mukozanın hafifçe inceldiùi izlenir. Bu

ne-denle absorbtif ve digestif barsak yüzeyi, tutulan segmentte azalır. Mevcut hücreler küboidal, ba-zen skuamöz olur ve fırçamsı kenarlarını kaybe-derler. Hücreler arası sıkı kavüaklar bozulur ve mu-kozal barier permeabilitesinde artma olur.

Hasarlanmıü bu hücrelere baùlı sindirim-absorbsi-yon iülemine karıüan enzimlerde deùiüiklikler olur. Disakkaridaz, peptidaz, ALP, Adenozin trifosfataz ve elastaz azalırken, lizozomal enzim olan asit hid-rolaz aktiviteleri artar. Yani sadece hücre kaybı deùil, fonksiyonel enzim kaybıda oluüur.

Tutulan bölgedeki lamina proprianın sellüleritesi artmıütır. Bu hücrelerin çoùunluùu plasma hücrele-ri ve lenfositlerdir. Ig A, M ve G üreten hücre say ı-sı 2-6 kat artmıütır. Ancak dominant hücre normal mukozadaki gibi IgA üreten hücrelerdir. PMNL, eo-zinofiller ve mast hücreleride artmıütır. Tedavi edil-memiü hastalarda, mukozal yüzeyin birim baüına düüen, intraepitelial lenfositler artmıütır.

Proksimal ince barsak korunup, distalin tutulması görülmez.

Tutulum ciddiyetiyle kliniùin ciddiyeti genelde pa-ralel olsada, bazen hafif-orta tutuluma raùmen ciddi semptomlar olabilir. Glutensiz diyetle histolo-jide bir kaç gün içinde anlamlı düzelme olur. Dis-tal ince barsak, proksimalden çok daha hızlı düze-lira, ancak ayları bulabilir.

(2)

rirler. Özellikle DQ8 ve DQ2 saptanır. Allellerde ya-pısal anomali saptanmaz.Ancak toplumda bu al-lele sahip kiüilerin çoùunda bu hastalık saptan-maz.

Son yıllarda geliütirilen ve daha sonra deùinilecek geliütirilmiü immün patogenez haricinde, genetik zemin üzerine geliütirilmiü 4 ayrı hipotez vardır. Bunlar hastalıùın tetikleyicisinin adenovirus oldu-ùunu söyleyen Adenovirus 2 hipotezi, fırçamsı yü-zeydeki inkomplet glikolizasyondan kaynaklanan lektin hipotezi, glutenin tam sindirilememesine baùlı enzim yetmezliùi hipotezi ve peptid-HLA kompleks hipotezidir (,2,8). úmmün patofizyoloji ayrı baülık altında verilecektir.

úliükili Hastalıklar (,2,6)

• Dermatitis herpetiformis • Tip I Diabetes Mellitus • Hipotiroidi- hipertiroidi • IgA yetmezliùi

• Konnektif doku hastalıkları

• Sklerozan kolanjitis, primer biliyer siroz • Down Sendromu

• IgA nefropatisi • Mikroskopik kolitis

• Özellikle çocuklarda epilepsi ve serebral kalsifi-kasyon sıklıùı artmıütır

Klinik Tablo ve Tan

ı

Hastalar arasında deùiükenlik gösterir. Malabsorb-siyona baùlı semptomlardan dolayı, klinik Çölyak hastalıùına baùlı deùil malabsorbsiyona baùlıdır. Tüm ince barsak tutulursa hayatı tehdit eden pan-malabsorbsiyon oluüabilir. Bazı hastalar bu absorb-tif bozukluùa baùlı pek çok organ tutulumu oluütu-rabilir. Göze çarpan bir zıtlık ise; duodenum ve proksimal jejunuma sınırlı hastalar hiç bir aüikar GúS semptomu vermezken, demir ve folat eksikliùi-ne baùlı anemi veya osteopenik kemik hastalıkla-rı ile karüımıza gelebilir. Yine de lezyon ciddiyeti ve uzanımı kliniùi genelde direk etkiler. Bazı tedavi edilmeyen hastalar intermittent alevlenmeler ve rölatif remisyonlar gösterebilir.

Hastalık ilk kez infant dönemde tahılla ilk karüılaüıl-dıùında oluüabilir ve tüm çocukluk döneminde de-vam edebilir, sonra adolesan dönemde kesilip, genç adult döneminde ( 30-40) tekrar ortaya ç ıka-bilir.

Mukozal lezyonlar, eozinofilik enterit, tropikal sprue ve infantlardaki süt protein intoleransına benzer. Gluten kesilmesi ile düzelme olması tanıyı destekler. Refrakter spruedeki mukozal tutulum, çölyak ile aynıdır. Ancak glutensiz tedaviye di-rençlidir. Kötü prognozu vardır ve bazı hastalar baülangıçta tedaviye cevap verebilirler.

Karıüabilen diùer nadir antite kollojenöz spruedur. Baülangıçta çölyak ile aynı histolojiye sahipken, glutensiz diyete cevap vermeyip zamanla lamina propriada kollojen depozisyonu oluütururlar prog-nozu kötüdür.

Ayrıca bazı çölyaklı hastalarda hafif mukozal inf-lamasyonlu ve epitel hasarlı lenfositik kolitiste sap-tanmıütır. Bunlara rektal gluten uygulaması kliniùi artırmıütır.

Yine bazı hastalarda mide epitel hasarı ve lamina propriada lenfositik infiltrasyon saptanmıütır.

Sonuç olarak 5 patolojik evreye

ayr

ılabilir.

-Preinfiltratif: az sayıda infiltratif hücre ancak faz-la lokal Ig üretimi

2-únfiltratif: ciddi lenfoplasmositer infiltrasyon ve Ig üretimi

3-Hiperplastik: Bunlara ek olarak kriptlerde hiperp-lazi

4-Destrüktif: Epitelyal yüzey düzleüir.

5-Atrofik-hipoplastik: kronik irritasyon sonucu mu-kozal hipoplazi geliüir. Sıklıkla T hücreli lenfoma ile iliükilidir (5-8).

Etyoloji ve Patogenez

Patogenezde suda çözünmeyen glutenin mukoza ile teması temeldir. Buùday, arpa ve çavdarın asit alkolde eriyen proteinleri toksiktir. Bunlara prola-minler denir. Bunlar buùdaydaki gliadin, çavdar-daki secelin ve arpaçavdar-daki hordeindir. Pirinç ve mısır bunlara dahil deùildir. Yulaf tartıümalıdır. Hastalar remisyonda orta derecede yulaf alımını tolere ede-bilirler.

Gliadin, glutamin ve prolinden zengin 30-75 kd’luk bir proteindir. Elektroforezde 4 major tipe ayrılır. Al-fa, beta, gamma, epsilon gliadindir. Hepside klini-ùi tetikleyebilir (2,8,9).

Genetik Faktörler

Hastalık insidansı çölyaklı hastaların yakınlarında daha yüksektir. Hastaların %95’i DQ allellerini

(3)

içe-Bazen ileri yaüa kadar semptom çıkmaz bu hasta-ların bazıları hastalıùı adult dönemde ortaya çıkar-mıütır, bazıları ise infantlıktan beri vardır. Ancak asemptomatiktir (,2,6,0).

Klinik 3 ba

ülık altında inceleniyor;

- Klasik: Villöz atrofi; steatore, kilo kaybı veya di-ùer nutrisyonel bozukluklara baùlı malabsorbsi-yon semptomları; glutenin diyetten çıkarılması ile semptom ve mukozal lezyonların hızlı düzelmesi. 2- Latent: normal diyete raùmen klinik semptom-ların olmaması veya belirsiz oluüu ile beraber nor-mal jejunal mukoza varlıùıdır. 2 tipi vardır. a: ge-nellikle çocukluk çaùında tanısı konulmuü ve te-davi edilmiü ancak remisyonda iken glutenli diye-te adapdiye-te olmuü hastalar. b: normal diyet ile bes-lenirken normal mukoza gösterilmiü ancak daha sonraki çaùlarında hastalık geliütirmiü olanlar.. 3- Potansiyel çölyak hastalıùı: Bunlar klinik ve his-tolojik olarak uyumlu olmamakla beraber, genetik uyumluluùu ve/veya serum antikor varlıùı ile be-raber olan kiüilerdir (6,7).

G

úS bulguları

úshal, gaz,kilo kaybı, halsizlik en genel semptom-lardır. Ciddi tutulumu olanlarda ishal 0’un

üzerin-dedir ve buna baùlı komplikasyonlar oluüabi-lir.Nadiren kabızlık olabilir.

úshal mekanizması olarak; - kolona aüırı osmotik yük ve volüm gelmesi (yaù asitleri, CH, protein, su,elektrolitler ve diùer besinler) 2-Kolona ulaüan bu yaù asitleri bakterilerce hidroksi yaù asitlerine çevrilir ki bunlar katartik etki gösterir. 3- Su ve elektrolitler hasta mukozodan direk lümene sekre-te edilirler 4- Mukozal CCK ve sekretin sekresyonu olmadıùı için pankreatik ve biliyer drenaj azalır 5-úleum tutulursa safra asit absorbsiyonu bozulur ki bunlar kolonda katartik etki gösterir.

Kilo kaybı tutulan barsak segmenti ile paraleldir. Ancak hastanın beslenmesinide etkiler. Karın aùrı-sı genelde gaza baùlı oluüur (,0).

Ekstraintestinal bulgular (Tablo

)

Klinik sıklıkla malabsorbsiyona baùlıdır.

GúS semptomu olmayan bir hasta halsizlik ve di-rençli demir eksikliùi anemisi ile beraber takip edi-liyorsa, yine nedeni açıklanamayan lumbar ver-tebra kollapsları oluyorsa çölyak düüünülmelidir. Anemi : Demir , folat, pridoksin, B2 eksikliùi ve ka-namalara baùlıdır. Organ sistemi Hematopoietik Iskelet Kas Sinir sist Endokrin Deri Klinik Anemi Hemoraji Trombositozis Osteopeni Patolojik kırıklar Osteoartropati Atrofi Tetani Güçsüzlük Periferal nöropati Demiyelinize SSS lezyonları Nöbet Sekonder hiperparatiroidi Amenore, infertilite,impotans Foliküler hiperkeratozis,dermatitis Peteüi ve ekimoz

Ödem

Dermatitis herpetiformis

Muhtemel neden

Fe,Folat, Vit B2, veya pridoksin eksikliùi Hipoprotrombinemi, nadiren folat eksikliùi Hiposplenizm

Ca+2

ve Vit D malabsorbsiyonu Osteopeni

Bilinmiyor

Panmalabsorbsiyon nedeniyle malnutrisyon Ca+2,Vit D,Mg+2malabsorbsiyonu

Generalize kas atrofisi, hipokalemi

Tiamin/Vit B2 eksikliùi Bilinmiyor

Bilinmiyor

Hipokalsemi

?malnutrisyon, ?hipotalamik-pituiter disfonksiyon

Vit A ve kompleks Vit B malabsorbsiyonu Hipoprotrombinemi, nadiren trombositopeni Hipoproteinemi

Bilinmiyor

(4)

tanısı konmuü ancak glutensiz diyete cevap ver-memiü, anti-antigliadın A negatif hastalarda lenfo-ma veya refrakter sprue düüünülmelidir. IgA yet-mezliùi varsa bu antikorlar saptanamaz. Takipde IgA anti EMA kullanıülıdır.

Radyografi:únce barsak grafisi çekilir. Dilatasyon ve normal ince mukozal paternin yerine kaba pa-tern veya foldların kaybı en sık görünen bulgular-dır.Barsak duvarında rijidite saptanırsa kollojenoz sprue düüünülmelidir.

Direk kemik grafileri, kemik dansitelerinde azalma-yı gösterir.

úntestinal Biyopsi: Distal duodenumdaki Brunner bezleri karıüıklık yapabileceùi için biopsi buradan yapılmamalıdır (,2,0).

Ay

ırıcı Tanı

• Diùer malabsorbsiyon yapan nedenler. Örn: pankreas yetmezliùi, ileal veya gastrik rezeksiyon-lar

• Mukozal hasarlar, besinlerin intraluminal parça-lanması sonucu oluüan malabsorbsiyonu ayırma-da D-xylose veya ince barsak grafisi yardımcı olur. • Steatore yok ancak dirençli anemi gibi bir pato-loji var ve çölyak düüünülüyorsa ince barsak bi-yopsisi yapılmalıdır. Ancak çölyak üüphesi zayıfsa sadece antikor testi yapmak yeterli olabilir. • Mukozal histoloji çölyak için spesifik olmadıùı için tanıda yardımcı olmayabilir. Aynı histoloji; tropi-kal spruede, lenfoma, aüırı gastrik sekresyonlu ZES, eozinofilik gastroenterit, Crohn hastalıùı, bakteriyel aüırı çoùalma, refrakter sprue, infantlarda ve ço-cuklarda viral gastroenterit ve inek sütü intoleran-sın da izlenebilir. Yine hipogammaglobulinemide temel yapı benzer ancak plazma hücreleri görül-mez.

• Yine tipik çölyak denilen hastaların glutensiz di-yete cevap vermesi gerekir () (üekil  ve 2).

Çölyak hastal

ıùı tanısı (ûekil )

. úB mukozal fonksiyon kaybı 2. Histolojik deùiüiklikler

3. Tedaviye klinik cevap, ile konulur.

TEDAV

ú (ûekil 2)

• Buùday, arpa veya çavdar içeren yiyeceklerin kesilmesi

• Baülangıçta yulaf kesilmelidir.

• Sadece pirinç, mısır, karabuùday, patates, soya, niüasta kullanılabilir.

Kanama : Yaùda eriyen K Vitamini malabsorbsi-yonuna baùlı hipoprotrombinemi.

Trombositoz: Eriükinlerin % 50 sinde splenik atrofi ve hiposplenizm vardır.

Osteopeni: Defektif kalsiyum transportu, D vit ma-labsorbsiyonu, kalsiyum ve magnezyumun barsak liflerince baùlanıp atılması.

Parestezi, kramp, tetani: Hipokalsemi, hipomagne-zemi (,0)

Fizik Muayene bulgular

ı

Anemi bulguları, ileri derecede zayıflık, hipotansi-yon, clubbing, ödem, ekimoz, Vitamini A yetmez-liùine baùlı hiperkeratozis follikülariz, dermatitis herpetiformis, glossitis, batında gaz distansiyonu, nadiren hepatomegali, hipoalbuminemi varsa asit, duyu kusurları, pozitif Chovostek veya Trous-seau bulgusu (kalsiyum, magnezyum depresyonu) (,0).

Laboratuar bulgular

ı

Gaita: Pis kokulu gaita, steatore vardır. Steatore kli-nik tutulum ile pareleldir. Sınırlı hastalıklarda steatore hafiftir veya olmayabilir.

Hematoloji: Hemogram, Fe, Folat, B2, periferik yayma bakılır. Ciddi B2, folat eksikliùi varsa nadi-ren lökopeni, trombositopeni olabilir. Trombosito-peni noktalı eritrositler ve Howell-Jolly cisimleri hi-posplenizmi düüündürür. Protrombin zamanı uza-mıü olabilir (K vit eksikliùi).

Oral tolerans testlerinden xylose ve laktoz tolerans testleri en kullanıülısıdır. Xylose proksimal ince bar-saktan emilir ve idrarla atılır. Çölyakta pik serum seviyesi baskılanmıü bulunur. Yine çölyakda mu-kozal enzimlerden laktaz kaybıda olacaùı için lak-toz tolerans testi (solunumla) deùerlidir.

Biyokimya: Elektrolitler bozulabilir. Bikarbonat kaybı fazla ise metobolik asidoz olabilir. Kalsiyum, magnezyum, çinko seviyesi düüebilir. Osteopeni varsa fosfor düüer , alkalen fosfataz yükselir. Barsa-ùa sızdıùı için albumin globulin azalır. Ayrıca ste-atorede kolesterol seviyesi düüer. Yeni tanı konu-lan hastaların %60’ında ALT ve AST yüksek bulu-nur. Bu nedenle etyolojisi açıklanamayan karaci-ùer enzim yüksekliùinde çölyak hastalıùı mutlaka ekarte edilmelidir.

Serum Antikorları: Tarama için EMA ve antigliadin bakılır. Serum IgA AGA , IgG ‘den daha spesifiktir. Ancak daha az sensitiftir.IgA anti EMA en spesifik ve sensitif olandır. Baülangıçta biyopsi ile çölyak

(5)

• Gluteni uzaklaütırılmıü buùday niüastası verilebi-lir.

• Baülangıçta süt ve ürünleri kesilmelidir.

• Destekleyici tedavi (folik asit, vitamin B2, D ve K, demir, kalsiyum (tetani varsa intravenöz kalsi-yum glukonat), gerekirse sıvı-elektrolit, multivita-min preparatları verilmelidir. (,2,0)

ÖZEL DURUMLAR

Çölyak hastal

ıùı ve gebelik

Tedavi edilmemiü çölyak hastalıùı olanlarda, kli-nik remisyonda olan hastalara oranla spontan

abortus 9 kat, prematür doùum 5 kat artmıü sapta-nırken, doùum sonu emzirme süresi 2.4 kat azal-mıütır (,2,3).

Çölyak hastal

ıùı ve T hücreli lenfoma

Yapılan çalıümalarda daha önce çölyak hastalıùı olupta lenfoması saptanan hastaların ortalama yaüam ömürleri tedaviye raùmen 2.25 ay olarak bulunmuütur. Bu oran erken tanıya raùmen deùiü-memektedir. Yine bu hastaların tanıları oldukça güçtür ve konvansiyonel üst endoskopi ile tanı /9 olarak saptanmıütır. Bu kötü tablonun düzel-mesi, çölyaklı hastalarda lenfoma taraması yap-ûekil . Muhtemel çölyak hastasına cost-effective yaklaüım ()

(6)

• Diùer komplikasyonlar, ince barsakta görülen ül-serler ve strüktürlerdir.Bu hastaların çoùunluùunda lenfoma saptanır.

• Yapılan bir araütırmada 50 yaüın üzerinde çöl-yak tanısı konulmuü hastaların çoùunda, 4 yıl için-de lenfoma çıktıùı gözlenmiütir (,2,0).

‹MMÜNOPATOGENEZ

Mukozal Ig üreten hücreler 2-6 kat artmıütır. Yine serum IgA seviyeleri yüksek ancak serum IgM azalmıütır. Çölyak ve IgA yetmezliùinin birlikte gö-rülme sıklıùı, IgA yetmezliùinin tek baüına görülme sıklıùından 0 kat fazla olması, IgA’nın patogenez-de temel rol oynamadıùını patogenez-destekler niteliktedir. Çoùu hastanın serumunda gliadine karüı IgA ve IgG saptanabilir.

Antigliadin antikorların hasta mukozadan salgı-landıùı deneysel olarak gösterilmiütir. Ancak bu antigliadin antikorların patogenezde rolü açık de-ùildir. Bunlar Ig aracılıklı, hücresel sitotoksisitede etkin olabilir veya gliadin ile immün kompleks oluüturup bazı mediatör salınımına yol açabilir (araüidonik asit, histamin, eozinofilik katyonik pro-teinler). Son yıllarda subendotelial kompleman içeren immün kompleksler gösterilmiütir. Bunlarda mukozal hasara katkıda bulunabilir.

Yine var olan antigliadin antikorların, inkomplet parçalanmıü gliadinin artmıü diffüzyonu sonucu di-rek non spesifik iliükiye girebileceùi akılda tutulma-lıdır. Çünkü antigliadin antikorlar çölyak için spe-sifik deùildir. Görüldüùü diùer hastalıklar; otoim-mün hastalıklar (RA, Sjogren), sarkoidozis, pemfi-gus, atopik egzema, Crohn ve saùlıklı kiüilerde de saptanabilir. Bu hastalarda IgA ve G beraber ba-kılmalıdır. Yine çölyaklı hastalarda anti retikülin, anti düz kas endomisiyal antikorlar saptanır. Bu iki antikor spesifisitesi yüksektir ve taramalarda kulla-nılabilir. Anti EMA düz kas etrafındaki konnektif dokuya karüıdır. IgA en spesifik testtir. Taramalar-da en önemli olanıdır. Ancak iki önemli dezavan-tajı vardır. 2 yaüından küçüklerde sensitivitesi dü-üer ve 2- selektif IgA eksikliùi olan kiüilerde yanlıü negatif çıkar. EMA titresi genellikle mukozal hasa-ra pahasa-ralellik gösterir. Bu nedenle klinik takipte en önemli testtir.

T hücreleri mukozada bolca bulunur ve intraepite-lial lenfositlerin (úEL) çoùu CD8(+) T hücrelerdir. Yi-ne CD45RO hafıza hücreleride artmıütır. Normal ki-üilerin úEL’leri alfa/beta hücrelerken, çölyaklılarda %20-35’e çıkacak kadar artan(6 kat) gamma/delta hücreler vardır.

makla deùil, toplumda çölyak hastalıùının tanısı için tarama yapmak daha doùrudur. Bu öneri için iki sebep vardır: - Çölyaklı hastaların çoùunluùu tanısızdır ve prevalans çok deùiükendir. (asempto-matik ve gözden kaçan latent hastalardan dolayı) (22/00000, 300/00000 gibi). Anti gliadin+anti en-domisial antikor taramasıyla yapılan çalıümalar-da çocukluk çaùınçalıümalar-da bu oran 328-400/00000 bu-lunmuütur. 2- Çölyaklı hastalarda sıkı ve uzamıü di-yet kansere karüı koruma saùlamaktadır. Ayrıca steatore, kilo kaybı, dermatitis herpetiformis gibi klinik bulgular artık hastalıùın son tablosu olduùu için hafif ve orta vakalar gözdan kaçabilir. Yine çölyak hastalıùının sık görüldüùü Tip I DM, tiroid hastalıkları, Fe veya folik asit eksikliklerinde ve ai-lesinde çölyak hastası olan kiüilerde tarama olarak antikor bakılmalıdır (4-7).

Çölyak hastalarında karaciùer patolojiler

i

Çeüitli yayınlarda Çölyak hastalıùında PBS, PSK, hatta siroza ilerleyebilen parankimal deùiüiklikler bildirilmiütir.

Yapılan en geniü serili çalıüma sonucuna göre; 38’i yeni 336 çölyaklı hastada yapılan araütırmada: Primer biliyer siroz sadece  hastada saptanmıütır. Ancak yeni tanı konulan hastalarda karaciùer fonksiyon testlerinde bozukluk %44 (6/38) saptan-mıütır. Ayrıca 65 primer biliyer sirozlu hastanın hiç-birinde çölyak saptanmamıütır.

Ayrıca hem rodent hem de primatların karaciùe-rinde retikülin ve endomisial antijenler eksprese edilir ve çölyaklı hastalarda retikülin/endoımis-yum antikor pozitifisitesinden sorumlu IgA’yı se-rumdan absorbe ederler (2,7,8,9).

KOMPL‹KASYONLAR

• Maligniteler normal popülasyondan daha sık gö-rülür. En sık lenfoma ve özofagusun epidermoid karsinoması saptanır ancak diùer GúS ve ekstrain-testinal malignitelerde bildirilmiütir.Yine ince bar-sak adenokarsinoma ihtimali normale oranla 80 kat artmıütır.

• Santral kavitasyonlu mezenterik LAP hem çöl-yakta hem de çölyak + lenfomada görülebilir. •úkinci önemli ciddi problem refrakter spruedir. Bu grup lenfoma için tekrar tetkik edilmelidir ve bu grup hastalarda subepitelial kollojen depozisyonu olursa kollojenoz sprueden bahsedilir.

• Genellikle refrakter sprulu hastalarda ve lenfo-malarda anti EMA(-) dir.

(7)

Mukozal lenfositlerin çoùu aktive olmuütur ve bun-ların çoùu CD4’tür. Bu hücrelerde, aktivasyon belir-leyicileri olarak bilinen CD25 (IL-2 reseptörü), TNF-alfa ve INF-gamma artmıütır. Yine salınan bazı si-tokinlerde mukozal hasara yardım eder. Yine has-taların mukozal mononükleer hücrelerinde ve epi-tel hücrelerinde HLA klas II DQ molekül ekspresyo-nu artmıütır. Belki bunun nedeni INF-gamma ve TNF-alfa’dır.

Lamina propriadaki aktive CD4+ lenfositlerin çoùu gliadin spesifiktir.

Kısaca: Genetik olarak hazır olan kiüiler çevresel faktörlerce, muhtemelende moleküler benzerlik ile, gliadine karüı sensitize olurlar. Çevresel faktör-lere adenovirus Tip 2 örnek verilebilir (alfa gliadin ile benzerlik gösterir). Daha sonra tanımlanan gliadinler HLA heterodimerleri ile gliadin spesifik T hücrelere sunulur. APC görevini makrofajlar ve epitel hücreleri (tartıümalı) yapabilir. T hücrelerden sitokinler salınır ve aynı süreçte plasma hücreleri antikor salgılamaya baülar.

Barsak lezyonlarında gluten spesifik HLA-DQ sınırlı T hücrelerin varlıùı ve gluten kesildiùinde hastalık proçesi durduùu için, çölyak hala primer olarak T hücre aracılıklı hastalık olarak kabul edilmektedir (7,8,8,20,2).

Humoral immün cevap spesifisitesi

Hastalar genellikle antigliadin antikorların yüksek serum seviyesine sahiptir. Bununla beraber hasta-lıùın en spesifik göstergesi antiendomisial antikor-lardır (22). Yakın zamanda yapılan çalıümalar, bu antikorların doku transglutaminaz (tTG) enzimine spesifik olduùu gösterilmiütir. (23). Bu enzim Ca+2’a baùımlı ve yapısal olarak vücutta yaygın olarak bulunan bir enzimdir. Bu enzimler, glutamin rezi-dülerinin gamma karboksamin grupları ve lizin re-zidülerinin epsilon amino gruplarını, izopeptid baù oluüumu için katalize ederek, proteinler arasında çarpraz baùlar oluüturur (8,24). tTG’nin önemli fonksiyonu, hasarlanmıü dokuların stabilitesi için, ekstrasellüler matriks proteinleri arasında baù oluü-turmasıdır. Ayrıca özellikle apopitozisle ilgili olarak diùer fonksiyonları gösterilmiütir. Oto antijen olarak tTG’nin tanımlanması, çölyak patogenezi için yeni bir tanımdır. tTG, TGF-betanın aktivasyonu için ge-rekli olduùu için, anti-tTG antikorlar, çölyak pato-genezinde direk rol oynarlar. Epitelial diferansias-yon için TGF-beta gereklidir. Anti-tTG antikorlar, çölyak hastalıùında villöz epiteliumun diferensias-yonunun yetersizliùine yol açar. Deneysel olarak tTG’den elde edilen peptidlerin sunumu, otoreaktif

T hücrelerin aktivasyonuna yol açmıütır. Ayrıca; gliadin yüksek oranda glutamin içerdiùi için, tTG’nin oluüturduùu gliadin-tTG kompleksinin yeni epitoplar oluüturduùu gösterilmiütir (20).

Kısaca:

- Çarpraz baù oluüumu bloke olur 2- TGF-beta bloke olur

3- Gliadin-tTG kompleksi yeni epitoplar oluüturur. Son bahsedilen teori en çekici olanıdır. Burada; Endomisial antikor fenomeni iki üekilde açıklanır; - Gliadin ve endomisial antijen arasında molekü-ler benzerlik.

2- Gliadin alan bu kiüilerde, endomisial antijende-ki gizli antijenik epitopların açıùa çıkması. Buna göre gliadin tTG ile kompleks oluüturur ve bunun sonucunda yeni oluüan epitoplar (neoepitop), gli-adin ve tTG’ye karüı immün yanıtı baülatır (20). Soluble self-antijenlere karüı, hakim olarak görülen B hücre toleransı, T helper seviyesinde regüle edil-mektedir. (bu tolerans multivalen self antijenlere karüı deùildir.). Normalde soluble-self antijenlere karüı spesifikleümiü B hücreler vardır, ancak antikor sekresyonunu sadece T hücrelerinin yardımıyla yaparlar. Uygun T hücre yardımı, yabancı antije-nin T hücre epitopu ile, self antijeantije-nin baùlanması ile oluüur. Gliadin ile tTG arasında kompleks oluüu-mu bu mekanizmayı saùlar (ûekil 3). Çölyaklı has-taların ince barsak mukozalarında gliadin spesifik CD4+ T hücreler vardır. Eùer bu hücrelere, tTG ve gliadin baùlanırsa, tTG spesifik B hücrelerin aktivi-tesine yardımcı olabilir. Diyetten gliadin çıkarıldı-ùında, anti-tTG spesifik B hücrelere yardımcı olan T hücreler çok azalır veya kaybolur ve tTG’ye karüı antikor titresi düüer. Ancak tTG spesifik B hücrelere yardım tTG spesifik T hücreler tarafından devam ettiriliyorsa, tTG’ye karüı antikor üretimi, antijen ol-duùu sürece var olacaktır. tTG antijeni pek çok do-kuda bulunduùundan ve doku iyileümesinde sa-lındıùından, tTG ye karüı immün cevabı kronik ve gliadince kontrol edilmediùini düüündürebilir (25). tTG’ye karüı antikor üretimi, gliadine karüı lokalize T hücre gerektirdiùi için ve gliadinle baùlanma ince barsak mukozasında olduùu için, anti-tTG da-ha spesifik bir test olarak bulunur. Muhtemelen pa-toloji bu mukozal immün reaksiyon sonunda ol-maktadır. Çünkü sadece anti gliadin ab sahip olan pek çok hastada mukozal patoloji saptanma-maktadır. Bu anti-gliadin antikorlar muhtemelen, T ve B hücrelerinin rejional lenf bezlerinde

(8)

önceden gösterebilir (26). T hücre stimüle eden gluten peptidlerinin tanımlanmasını hızlandırmak için, hastalıkla iliükili HLA DQ2/8 allellerinin peptid baùlama karakterleri araütırılmıütır. Hem DQ2 hemde DQ8’in peptid baùlamada,negatif yüklü amino asitleri pek çok pozisyonda tercih ederek baùladıkları gösterilmiütir (20). Ancak gluten için-de çok az miktarda negatif yüklü rezidüler vardır (27). Baülangıçta, T hücre stimüle eden gluten pep-tidlerini tanımlamada bu bilgi yardımcı olmadı. Ancak ek bilgiler ve yaklaüımlar geldi. Burada, önce hastaların ince barsak biopsilerinde HLA DQ2/8 sınırlı T hücre klonları elde edildi. Bunlar 3 peptid için T hücre stimülatör glutenlerin araütırıl-masında kullanıldı. Bu peptidlerden biri DQ2 ile sı-nırlıdır ve gamma gliadin fragmentleri sunar. Di-ùer 2 peptid DQ8 sınırlıdır, alfa gliadin ve glutenin-den elde edilmiütir. Glutenin ve alfa gliadin eriükin HLA DQ8 pozitif hastalarda immünodominan pep-tittir (9,27)

Çölyak Hastal

ıùında tTG’nin Direk Rolü

Bahsedildiùi gibi HLA DQ2 ve 8 molekülleri, peptid baùlamada, pek çok pozisyonda negatif yüklü re-zidüleri tercih eder. Ancak bu amino asitler tan ım-lanmıü T hücre stimülatör gluten peptidlerinin do-ùal dizilerinde bulunmazlar. Bununla beraber pek interaksiyonu sonucu oluümaktadır ve tek baüına

barsak immün patolojisini göstermezler (25).

Hücresel

úmmün Cevabın Spesifitesi

Hemen hemen bütün çölyaklı hastalar HLA DQ2 veya DQ8 klas II molekülü eksprese ederler. HLA klas II molekülleri eksojen kökenli protein antijenle-ri iüledikten sonra baùlar ve CD4 T hücrelerine su-nar. Bu ekzojen protein antijenler HLA klas II pozitif antijen sunan hücreler (APC) tarafından endosite edilip, intrasellüler endosomal/lisosomal kompart-manlarda degrede edilir. Burada yeni sentezlen-miü HLA klas II molekülleri peptidlerle iliükilendirilir. HLA klas II-peptid kompleksi sonra hücre yüzeyine transport edilir, ki burada peptid spesifik T hücre-lerle tanınma olur. Çölyak hastalıùında ekzojen protein antijen olduùu için ve HLA DQ2/8 ile iliükili olduùu için, gluten peptidlerini baùlayan HLA DQ2/8 molekülü ile reaktive edilen T hücre hipote-zi, hastalık geliüiminde major rol oynadıùını düüün-dürür. HLA klas II molekülleri, peptid baùlama ye-rinde pek çok amino asit yan zinciri ile iliüki kura-rak peptidleri baùlar (ûekil 4A). Her klas II alleli tek tip peptid baùlama karakteri gösterir. Sonuç ola-rak bazı baùlama kaola-rakterlerinin tanımlanması, hangi peptid dizilerinin peptid oluklarına uyacaùı-nı ve T hücreler için spesifik ligand oluüturacaùıuyacaùı-nı

ûekil 3. Gliadin spesifik T hücreleri, antikor üretimi için, tTG (transglutaminaz) spesifik B hücrelerine yardım edebilir. tTG için antikor spesifisitesi olan B hücreleri muhtemelen her insanda vardır, fakat bu hücreler immunoglobulin sekresyonunun baülaması için T hücre yardımına baùımlıdır. Gliadin ve tTG arasındaki kompleks oluüumu, gliadini tTG için bir taüıyıcı protein haline getirir (Kaynak 25’ten modifiye edilmiütir).

(9)

çok glutamin bu peptidler içinde bulunur ve bun-lar potansiyel obun-larak glutamik aside çevrilebilirler. Bunu ya asit ortamlarda yada glutaminaz aktivite-si ile deamine olarak yapar. tTG’nin glutamin rezi-dülerini deamine edebilme yeteneùinden dolayı, gluten peptidlerinin modifikasyonunda tTG’nin muhtemel rolü önemlidir. úlk çalıümalarda , gluta-minin glutamik asitle yer deùiütirmesinin T hücre tanınmasını etkileyip, etkilemeyeceùi araütırıldı. Sonuçlar, T hücre reaktivitesinin güçlü oranda

artı-ùını göstermekteydi. Maksimal T hücre proliferas-yonunun indüksiyonu için 50-00 kat daha az mo-difiye peptid dizileri yetmekteydi. Önemli olarak, tTG’nin gluten içindeki glutamin rezidülerini modi-fiye ettiùi ve vakaların çoùunda artmıü T hücre re-aktivitesi ile sonuçlandıùı gösterilmiütir. Bu sonuç-lara göre; tTG glutamin rezidülerini glutamik aside çevirerek gluten peptidlerini modifiye ettiùini gös-termiütir (ûekil 4B). Sonuçta bu peptidler bu halleri ile uygun negatif yüklenmiü amino asitleri alırlar ve HLA-DQ moleküllerini güçlü olarak baùlarlar ki bu da artmıü T hücre reaktivitesine yol açar (8,20,27).

Çölyak hastal

ıùında Tetikleme Modeli

Çölyak hastalarında humoral immün cevapla iliü-kili olarak hedef seçilen tTG; anlatılan bulgularla, aynı zamanda glutene karüı hücresel immün ce-vaptada direk ve artırıcı etki oluüturur. Bu iki muh-temel senaryoyu destekler; - tTG’lerce glutenin modifikasyonu, hastalıùı indükleyici spesifik T hüc-re cevabının baülaması için gehüc-reklidir. 2-Alternatif olarak T hücre cevabı öncelikle modifiye olmamıü glutene karüıdır ve bu doku hasarı oluüturur. Bu-nun sonucunda tTG salınımı oluüur ve daha potent T hücre stimülatör peptidlerin oluüumunu saùlar. Sonuçta var olan gluten spesifik T hücre cevabı amplifiye olur (20) (ûekil 5). Her iki görüüte halen açıktır. Birinde gliadin sadece deaminasyondan sonra tanınırken, diùerinde nativ form tanınır an-cak bu tanıma tTG ile temasdan sonra güçlenmiü olarak artar. Yapılan deney sonuçlarında tTG’nin, gluten spesifik T hücre klonların çoùunun reakti-vasyonunu artırdıùı söylendi. Fakat bu çalıümalar-da elde edilen T hücreler eriükinlerden alınmıütır. Bu bulgu eriükinlerde gluten peptidlerinin deami-nasyonu aracılıùı ile T hücre reaktivasyonunun se-çildiùini gösterir ve hastalık geliüiminde tTG’nin ro-lü çok önemlidir denilir. Ancak henüz tanımlanan bu peptidlerin gluten spesifik T hücre cevabının baülangıcında da rol alıp almadıùı henüz tam ola-rak saptanmamıütır. Hastalık baülatılmasında tTG’nin rolünün araütırılmasında, hastalıùı oluütu-ran peptidlerin yapılarının tanımlanması gerekli olmaktadır. Bu peptidlerin tanınmasında tTG’nin etkisi araütırılmalıdır. Bu nedenle HLA DQ 2 sınırlı T hücre klonları, ki bu klonlar potansiyel hastalık oluüturan peptidlere karüıdır, izole edildi ( bu hüc-reler erken tanı konmuü çocukların biyopsilerinden gluten spesifik T hücre klonları eldesi üeklinde ol-muütur). Bu yönde çalıümalar sürmektedir (9,20,28).

ûekil 4. HLA klas II peptid baùlanması ve doku transglu-taminazının etkisi (tTG). A; HLA klas II allel spesifik pep-tid baùlanması. Klas II baùlayıcı peppep-tide belirli amino asitlerin yan zincirleri, klas II cepleri içinde temas kurar. Bu ceplerin boyut, üekil ve pozisyonları klas II allelleri içinde farklıdır. Sonuçta farklı alleller farklı peptitleri baùlar. B; tTG’nin aktivitesinden dolayı, HLA-DQ8’e baùlı peptidiçindeki P ve P9 daki glutamin (Q) rezidüleri glu-tamik asit (E) rezidülerine dönüüür. Buda HLA-DQ8 molekülündeki ceplere tam olarak oturur. Sonuçta, yük-sek baùlama affinilesi T hücre rektivitesini artırır.

(10)

Önemli olarak, çölyak hastalıùının oluüumu ile HLADQ2/8 arasında güçlü iliüki açıklamalarda ve-rilmiütir. Yüksek oranda glutamin rezidüleri içerdi-ùinden ( % 40’ın üzerinde) gluten proteinleri farklı-dır. Oysa modifiye olmamıü gluten peptidleri HLADQ2/8 in yüksek afinite ile baùlanması için ge-rekli uygun karüılıkları bulamaz, modifiye olup, ne-gatif yüklendikten sonra (deaminasyon) yüksek oranda uyum ve affinite göstererek baùlar (20). Bazı hastalar sıkı glutensiz diyet raùmen remisyo-na girmezler ve immünosupresif tedaviye ihtiyaç duyarlar. Yine Çölyaklı hastalar T hücreli lenfoma için artmıü risk taüırlar. Bu nedenle yeni tedavi yön-temleri düüünülmektedir. Çalıüılan konular - T hücrelerin desensitize etmek ve tTG inhibisyonudur (yan etkisi çoktur).

SONUÇ

tTG’nin antiendomisial antikorun hedefi olmasının saptanması ve bu enzimin gluten spesifik T hücre

cevabında etkisinin gösterilmesi, çölyak hastalı-ùında anormal immünolojik cevapta tTG’nin etkin rolünü göstermiütir. Ek olarak HLA hastalık iliükisi için moleküler açıklama; tTG’nin T hücre stimülas-yon yapan peptidlerde DQ2/8 ‘e yüksek oranda baùlanmaya yol açan deaminasyon oluüumunu indüklediùi gösterilmiütir. Yani HLA DQ- gluten için; tTG yüksek antijenik kompleks oluüumu için gerek-li olmaktadır.

Bugünkü bilgimiz niçin sadece HLADQ2/8 (+) kiüile-rin küçük bir kısmının hastalık geliütirdiùini açıkla-mıyor. Bunun için hastalık oluüumunda etken di-ùer nedenler çalıüılmalıdır. úlginç yeni bir aday ise stresle indüklenen HLA klas I benzeri MúKA/B anti-jenleridir. Bu molekül barsaklarda spesifik olarak gamma-delta T hücreleri aktive eder. Gama-delta T hücreleri çölyak hastaların ince barsaklarında artmıü olarak saptanır. Bu nedenle bu T hücre alt gruplarının hastalık oluüumundaki etkileri araütırıl-malıdır.

ûekil 5. Transglutaminaz (tTG), gluten spesifik T hücre cevabının baülatılmasına ve/veya amplifikasyonuna karıüır. Glutenden iülenerek elde edilen peptidler barsak lümeninden absorbe olur ve lamina propriadaki (LP) mukozal CD4+ T hücrelerine sunulur. Bu hücrelerden secrete edilen inflamatuar sitokinler direk barsak mukozasında hasar oluütura-bilir. Alternative olarak, makrofaj ve mezengial hücrelerden salınan ve sekonder inflamatuar mediatörler denilen nitrik oksit ve metalloproteinazlarda çölyak lezyonlarından sorumlu tutulurlar. Doku hasarında tTG salınımı olur. Glutenin tTG aracılıklı deaminasyonu, DQ2/DQ8 molekülleri için yüksek oranda baùlanma afinitesine sahip ligand oluüturarak T hücre reaktivitesini artırır. Alternative olarak, ekstrasellüler mesafeye az miktarda tTG salınımı, gluten antijenlerinin deaminasyonu ile T hücre aktivasyonunu baülatabilir. APC, antijen sunan hücreler; úEL, intraepitelial lenfositler (Kaynak 20’den modifiye edilmiütir).

(11)

KAYNAKLAR

1. Trier JS. Celiac sprue and Refractory sprue. In: Feldman M, Scharschmidt BF, Sleisenger MH. Gastrointestinal and Liver Disease. 6th.Ed., Philadelphia: Saunders Co, 1998: 1557-1573.

2. Murray JA. The widwning spectrum of celiac disease. Am J Clin Nutr 1999;69:354-65.

3. Maki M, Collin P. Coeliac disease. Lancet 1997;349:1755-1760.

4. Catassi C, Ratsch I, Fabiani E, et al. High prevalence of undiagnosed celiac disease in 5280 Italian students screened by antigliadin antibodies. Acte Pediatr 1995;84:672-676.

5. Marsh MN. Gluten, major histocompatibility complex, and the small intestine. A molecular and immunobiologi-cal approach to the spectrum of gluten sensitivity (“celiac sprue”). Gastroenterology 1992;102:330-341.

6. Bell S, Gren HR, Kagnoff MF. American gastroenterological association medical position statement: Celiac sprue. Gastroenterology 2001;120:1522-1541.

7. Schuppan D, Dieterich W. AGA technical review: Celiac sprue. Erişim. http://www.utdol.com/application/topic/print.asp?file=gi hepgui/30709.

8. Nehra V. New clinical issues in celiac disease. Gastroenterology Clin 1998;27:453-465.

9. Van De Wal Y, Kooy YMC, Van Veelen PA, et al. Small intestinal T cells of celiac disease patients recognize a nat-ural pepsin fragment of gliadin. Proc Natl Acad Sci 1998;95:10050-54.

10. Farrel RJ, Kelly CP. Celiac sprue. N Eng J Med 2002;346:180-188.

11. Hozyasz KK. Pregnancy outcomes in celiac women. Am J Gastroenterol 2000;95:1373-74.

12. Martinelli P, Troncone R, Paparo, et al. Celiac disease and unfavourable outcome of pregnancy. Gut 2000;46:332-335.

13. Eliakim R, Sherer DM. Celiac disease: fertility and preg-nancy. Gynecol Obst Invest 2001;51:3-7

14. Ashton KM, Diss TC, Pan L, et al. Molecular analysis of T-cell clonality in ulcerative jejunitis and enteropathy-asso-ciated T-cell lymphoma. Am J pathol 1997;151:493-99.

15. Isaacson P. Intestinal lymphoma and enteropathy. J Pathol 1995;177:111-19.

16. Egan JL, Stevens FM. Celiac disease and T-cell lymphoma. N Eng J Med 1996;335:1611-12.

17. Crump M, Gospodarowicz M, Shepherd FA. Lymphoma of the gastrointestinal tract. Semin Oncol 1999;26:324-337. 18. Dieterich W, Ehnis T, Bauer M, et al. Tissue

transglutami-nase as the autoantigen of coeliac disease. Gut 1997;47:565-566.

19. Bardella MT, Quatrini MQ, Zuni M, et al. Screaning patients with celiac disease for primary biliary cirrhosis and vice versa. Am J Gastroenterol 1997;92:1524-27. 20. Van De Wal Y, Kooy Y, Van Veelen P, et al. Coeliac disease:

it takes three to tango!. Gut 2000;46:734-737.

21. Baldas V, Tommasini A, Trevisiol C, et al. Development of a novel rapid non-invasive screening test for coeliac dis-ease. Gut 2000;47:628-631.

22. Lerner A, Kumar V, Iancu TC. Inmmunological diagnosis of childhood coeliac disease: comparison between antigliadin, antireticulin and antiendomysial antibodies. Clin Exp Immunol 1994;95:78-82.

23. Dieterich W, Ehnis T, Bauer M, et al. Identification of tissue transglutaminase as the autoantigen of celiac disease. Nat Med 1997;3:797-801.

24. Greenberg CS, Birckbichler PJ, Rice HR. Transglutaminases: multifunctional crass-linking enzymes that stabilize tissues. FASEB J 1991;5:3071-3077. 25. Sollid LM, Molberg O, McAdam S. Autoantibodies in

coeli-ac disease: tissue transglutaminase-guilt by association? Gut 1997;41:851-852.

26. Oven M. T-cell receptors and MHC molecules, In: Roitt I, Brostoff J, Male D, Editors. Immunology. 4thed. Barcelona.

Mosby 1998; 51-59.

27. Van de Wal Y, Kooy Y, Van Veelen P, et al. Cutting edge: selectiva deamination by tissue transglutaminase strongly enhances gliadin-specific T cell reactivity. J Immunol 1998;161:1585-1588.

28. Molberg O, McAdam S, Körner R, et al. Tissue transgluta-minase selectively modifies gliadin peptides that are receonized by gyt derived T cell in celiac disease. Nat Med 1998;4:713-717.

Referanslar

Benzer Belgeler

In the block diagram In the above fig the user ask questions in the chatbot as the front end consists of the user interface of the user input requests of queries of the patient

Bu bölümde 2.2.1 kısmında incelenen sistemler basit içsel model kontrol yöntemi ile kontrol edilecektir. İlk olarak 2.6'da verilen sistem incelenmiştir. 2.6'da incelenen

Ship unloading process begins with the ship's arrival at the port and continues with negotiating with the ship's personnel and obtaining approval for the unloading

Santral sinir sisteminin farklı noktalarının tutabilmesi nedeniyle çok farklı klinik tablolarla karşımıza çıkabilir.. Atak ve

Gereç ve Yöntem: Ocak 2012-Aralık 2013 tarihleri arasında Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Endoskopi Ünitesi’nde yapılan 6607 üst

Sonuç olarak; Arnold Van Gennep’in Fransız Folkloru başlık- lı yapıtı folklorun bilimsel bir uğraş olarak kendi verileriyle tanımlanması gereğinden söz

Bu çalışmaya konu olan, Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesine bağlı köylerde günümüzde de geçerliliğini koruyan ve karşılıklılık esasına bağlı bir ekonomik kurum

Kızılkor, H.: Beslenme Eğitimi Alan Üniversite Öğrencilerinin B eslenm e A lışkanlıklarının Karşılaştırılması ve Bilgi Düzeyinin Saptanması, Beslenme Diyetetik Program