• Sonuç bulunamadı

Medya aracılığıyla popüler kültürün aktarılmasında toplumsal değişkenlerin rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Medya aracılığıyla popüler kültürün aktarılmasında toplumsal değişkenlerin rolü"

Copied!
265
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANA BİLİM DALI HALKLA İLİŞKİLER BİLİM DALI

MEDYA ARACILIĞIYLA POPÜLER KÜLTÜRÜN MEDYA ARACILIĞIYLA POPÜLER KÜLTÜRÜN MEDYA ARACILIĞIYLA POPÜLER KÜLTÜRÜN MEDYA ARACILIĞIYLA POPÜLER KÜLTÜRÜN AKTARILMASINDA

AKTARILMASINDA AKTARILMASINDA

AKTARILMASINDA TOPLUMSAL DEĞİŞKENLERİNTOPLUMSAL DEĞİŞKENLERİNTOPLUMSAL DEĞİŞKENLERİNTOPLUMSAL DEĞİŞKENLERİN ROLÜROLÜROLÜ ROLÜ

DOKTORA TEZİ

Öğretim Üyesi

Prof. Dr. M. Naci BOSTANCI

Hazırlayan Enderhan KARAKOÇ

(2)

ÖN SÖ Z

“Hepimiz suç ortağıyız. Yıllarca uyutulduk. Kitaplar, deccalı tanrı gösterdiler. Bütün şereflerimizden utanır olduk

…….Türkçe hergün katlediliyor. Ya zavallı musikimiz?” (Meriç,26.12.1965)

1965’te Cemil Meriç’in ifade ettiği bu öngörünün yankısı maalesef hâlâ sürmektedir. Türkçenin katledilmesi bir yana, müziğimize artık musiki denmiyor. Müziğimiz pop müzik oluyor. Çerçevelerimiz, basit ve tüketimi gayet kolay doyumsuz bir hal alan birkaç sözden oluşuyor. Bireyler, özellikle de gençler, bir anlık zevk için bir şırınga uyuşturucuyu damarlarına boca edercesine manevi dünyalarına pop müzik denen illeti her saniye sıkmakta çekinmiyorlar. Her gün müziğin ruhu ölüyor. Her gün bir “star” doğuyor. Yanıp sönüveren yıldızlar gibi. Bugün var, yarın yok. Popülerizmin dayanılmaz çekiciliği, medyanın yadsınamaz rolü ile birleşince geriye bu sahneyi izlemek kalıyor. Çalışmada, medyanın popülerizminden doğan bu muhteşem ve confetti’li sahne, popüler starların doğuşları ve kayboluşları ile izleyicilerin gözlerine birer seyirlik olarak sunulmaya çalışıldı.

Çalışmada her türlü eleştirisini ve yol göstericiliğini üzerimden eksik etmeyen çok değerli hocam, danışmanım Prof. Dr. M. Naci BOSTANCI’ya; akademik ortamda her zaman kapısını çalabildiğim saygıdeğer hocalarım Doç. Dr. Ahmet KALENDER, Doç. Dr. Bilal ARIK ve Yrd. Doç. Dr. Caner ARABACI’ya; sadece gündüz değil geceleri de kafamdaki soru işaretlerinin çözümünde bana yardımcı olan arkadaşlarım ve meslektaşlarım Dr. Bünyamin AYHAN, Arş. Gör. Enes BAL, Arş. Gör. Orhan DİKENER’e ve Recep KARAKOÇ’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca bu çalışmanın yoğrulmasında bana desteklerini esirgemeyen sevgili ailem, manevi desteğim eşim Gülden KARAKOÇ ile “gülümsemesini eksik etmeyen” kızım Zeynep Göze’me teşekkür ediyorum.

(3)

İÇİ NDE KİLER

ÖN SÖZ ...i

TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ ... vi

GİRİŞ ...1

BİRİNCİ BÖLÜM KÜLTÜR VE MEDYA 1.1.KÜLTÜR KAVRAMI ...12

1.2.KÜLTÜR VE TOPLUM İLİŞKİSİ ...17

1.3. KÜLTÜREL DEĞİŞİM VE TEKNOLOJİ...20

1.4. MEDYA VE KÜLTÜR ...26

1.5. MEDYANIN FONKSİYONLARI ...32

1.5.1. Haber ve Bilgi Verme Fonksiyonu ...34

1.5.2. Eğitim Fonksiyonu...36

1.5.3. Eğlendirme Fonksiyonu ...38

1.5.4. Toplumsallaştırma Fonksiyonu...39

1.5.5. Kültür Geliştirme Fonksiyonu ...41

1.6. BİR KÜLTÜR TAŞIYICISI OLARAK TELEVİZYON ...42

1.7. ÖYKÜ ANLATMA VE MİT ARACI OLARAK TELEVİZYON ...46

İKİNCİ BÖLÜM POPÜLER KÜLTÜR VE MEDYA 2.1. POPÜLER KÜLTÜR KAVRAMI VE TARİHSEL SÜRECİ ...50

2.2. POPÜLER KÜLTÜRÜN DİĞER KÜLTÜR FORMLARIYLA İLİŞKİSİ ...55

2.3. POPÜLER KÜLTÜRE FARKLI YAKLAŞIMLAR ...60

(4)

2.3.2. ELEŞTİREL YAKLAŞIM: FRANKFURT OKULU VE KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ...65 2.4. POPÜLER KÜLTÜR VE İDEOLOJİ ...69 2.5.POPÜLER KÜLTÜR VE TÜKETİM ...73 2.6. POPÜLER KÜLTÜR MEDYA İLİŞKİSİ...77 2.7. POPÜLER KÜLTÜR VE TELEVİZYON ...82

2.8. BİR SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ OLARAK POPÜLER KÜLTÜR ...87

2.9. POPÜLER KÜLTÜR- MÜZİK İLİŞKİSİ...92

2.9.1 Pop(üler) Müzik ve Medya ...94

2.10. POPÜLER KÜLTÜR TV EĞLENCE VE YARIŞMA PROGRAMLARI ...97

2.11.POPÜLER KÜLTÜR MEDYA VE POPSTAR YARIŞMALARI ...101

2.12 POPÜLER KÜLTÜRÜN AKTARILMASI AÇISINDAN KİTLE İLETİŞİM TEORİLERİ ...110

2.12.1. Gündem Kurma (Agenda Setting) Modeli...113

2.12.2. Bağımlılık (Dependency) Modeli ...116

2.12.3. Kullanımlar ve Doyumlar Modeli (Uses and Gratifications)...119

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM METODOLOJİ ve ALAN ARAŞTIRMASI BULGULARI 3.1.ARAŞTIRMA SORULARI VE HİPOTEZLER ...123

3.2. EVREN VE ÖRNEKLEM...128

3.3. ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANKET FORMUNUN İÇERİĞİ ...129

3.3.1. Kitle İletişim Araçlarını İzleme Nedenleri ve Alışkanlıkları...129

3.3.2. Popstar Yarışmalarını İzleme Motivasyonları ...130

3.3.3. Popüler Kültür Medya İlişkisinde İzleyicilerin Popüler Kültürü Algılama Motivasyonları ...130

3.3.4. Sosyo-Demografik Değişkenler ...131

(5)

3.4.1. Ki-kare (Chi-Square, X2) ...132

3.4.2. Faktör Analizi ...133

3.4.3. Tek Yönlü Varyans Analizi ...134

3.4.4 Korelasyon Analizi ...134

3.4.5. T –Testi ...135

3.5. ALAN ARAŞTIRMASI BULGULARI ...136

3.5.1. KATILIMCILARIN SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ ve STATÜLERİ ...137

3.5.2. KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARINI İZLEME ALIŞKANLIKLARI VE TERCİHLERİNE İLİŞKİN BETİMLEYİCİ BULGULAR ...142

3.5.2.1. İzleme Nedenleri ve Alışkanlıkları ...142

3.5.2.2. İzleyicilerin Program ve Kanal Tercihleri...152

3.5.3. POPÜLER KÜLTÜR MEDYA İLİŞKİSİNDE İZLEYİCİLERİN POPÜLER KÜLTÜRÜ ALGILAMA MOTİVASYONLARIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ.168 3.5.3.1. Popüler Kültür Ürünleri Millî Kültürü Tehdit Etmektedir...171

3.5.3.2. Popüler Kültürün Yayılmasında Medya Hızlandırıcı Bir Etkiye Sahiptir171 3.5.3.3. Popüler Kültür En Çok Medya Vasıtasıyla Topluma Sunulmaktadır ...172

3.5.3.4. Popüler Kültür Gelip Geçici Bir Kültürdür...172

3.5.3.5. Popüler Kültür Daha Çok Kent Merkezinde Etkili Olan Bir Kültürdür172 3.5.4. POPSTAR YARIŞMA PROGRAMLARI İZLEME MOTİVASYONLARI FAKTÖR ANALİZİ SONUÇLARI...173

3.5.4.1. Deneklerin Sosyo-Demografik Özellikleri ve Popstar Türü Yarışmaları İzleme Faktörleri ...176

3.5.4.1.1. Deneklerin Cinsiyetleri ve Popstar Yarışma Programları İzleme Faktörleri...176

3.5.4.1.2. Deneklerin Yaşları ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Faktörleri...177

3.5.4.1.3. Deneklerin Eğitim Düzeyleri ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Faktörleri...178

3.5.4.1.4. Deneklerin Gelir Düzeyi ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Faktörleri...179

(6)

3.5.4.1.5. Deneklerin Medeni Durumu ve Popstar Yarışma Programlarını

İzleme Faktörleri ...180

3.5.4.2. Deneklerin Sosyo-Demografik Özellikleri ve Popstar Türü Yarışmaları İzleme Sıklıkları ...181

3.5.4.2.1. Deneklerin Cinsiyetleri ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Sıklıkları ...181

3.5.4.2.2. Deneklerin Yaşları ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Sıklıkları ...182

3.5.4.2.3. Deneklerin Eğitim Düzeyleri ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Sıklıkları ...183

3.5.4.2.4. Deneklerin Gelir Düzeyleri ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Sıklıkları ...183

3.5.4.2.5. Deneklerin Medeni Durumu ve Popstar Yarışma Programlarını İzleme Sıklıkları ...184

SONUÇ VE ÖNERİLER... 185

KAYNAKÇA ... 191

EKLER ... 207

EK-1: Alan Araştırmalarında Kullanılan Tablolar ...207

EK-2: Anket Formu Örneği ...223

(7)

TABLOLAR VE ŞE KİLLE R L İSTESİ

TABLOLAR:

Tablo 5.1. Cinsiyet Dağılımı ... 137

Tablo 5.2. Yaş Değişkenine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 137

Tablo 5.3. Yaş Dağılımı... 138

Tablo 5.4. Medeni Durum ... 138

Tablo 5.5. Eğitim Düzeyi ... 139

Tablo 5.6. Meslek Dağılımı ... 139

Tablo 5.7. Ailelerin Yaşadıkları Yerleşim Birimi Dağılımı... 140

Tablo 5.8. Deneklerin Babalarının Eğitim Düzeyi Dağılımı ... 140

Tablo 5.9. Deneklerin Annelerinin Eğitim Düzeyi Dağılımı ... 141

Tablo 5.10. Deneklerin Babalarının Mesleki Dağılımı ... 141

Tablo 5.11. Deneklerin Annelerinin Mesleki Dağılımı ... 142

Tablo 5.12. Boş (Serbest) Zamanlarda En Çok Yapılan Etkinlikler... 142

Tablo 5.13. En Çok İzlenen Ulusal Televizyon Kanalları ... 144

Tablo 5.14. Ortalama Günde Televizyon İzleme Süresi ... 145

Tablo 5.15. Televizyonun En Çok İzlendiği Zaman Dilimi ... 145

Tablo 5.16. Ortalama Günde Gazete Okuma Sıklığı ... 146

Tablo 5.17. Ortalama Günde Gazete Okuma Süresi ... 146

Tablo 5.18. En Çok Okunan Gazeteler ... 147

Tablo 5.19. En Çok İlgilenilen Haber ve Konu Başlıkları... 148

Tablo 5.20. Televizyonun İzlenme Sıklığı ... 149

Tablo 5.21. Gazete Okunma Sıklığı ... 149

Tablo 5.22. Radyo Dinleme Sıklığı... 150

Tablo 5.23. İnternet Kullanım Sıklığı... 150

Tablo 5.24. Dergi Okuma Sıklığı ... 151

(8)

Tablo 5.26. Ana Haber Bültenleri İzlenme Sıklığı ... 152

Tablo 5.27. Açık Oturum Programlarının İzlenme Sıklığı ... 153

Tablo 5.28. Magazin Programlarının İzlenme Sıklığı ... 153

Tablo 5.29. Spor Programlarının İzlenme Sıklığı ... 154

Tablo 5.30. Belgesel Programlarının İzlenme Sıklığı... 154

Tablo 5.31. Dini Programların İzlenme Sıklığı ... 155

Tablo 5.32. Popstar Müzik Yarışmalarının İzlenme Sıklığı... 155

Tablo 5.33. Talk Show Programlarının İzlenme Sıklığı ... 156

Tablo 5.34. Yerli/Yabancı Dizilerin İzlenme Sıklığı ... 156

Tablo 5.35. Yerli/Yabancı Sinema Filmlerinin İzlenme Sıklığı ... 157

Tablo 5.36. Ekonomi Programlarının İzlenme Sıklığı... 158

Tablo 5.37. Müzik/Eğlence Programlarının İzlenme Sıklığı... 158

Tablo 5.38. Bilgi Yarışmalarının İzlenme Sıklığı ... 159

Tablo 5.39. Çizgi Filmlerin İzlenme Sıklığı ... 159

Tablo 5.40. Popstar Yarışma Programlarının İzlenme Sıklığı ... 160

Tablo 5.41. Popstar Yarışma Programlarının İlk Öğrenildiği Kaynak.... 160

Tablo 5.42. Popstar Yarışmalarının İzlendiği Mekan/Ortam... 161

Tablo 5.43. En Çok Beğenilen Müzik/Yarışma Programı... 161

Tablo 5.44. Popstar Yarışma Programının Yayın Günü ve Saatinin Öğrenildiği Kaynak... 162

Tablo 5.45. Popstar Yarışmalarına SMS’le Katılım ... 162

Tablo 5.46. Popstar Yarışmaları Hakkında Medyadaki Haberlerin Takibi ... 163

Tablo 5.47. En Çok Beğenilen Müzik Türü ... 164

Tablo 5.48. Popstar Türü Programların İzlenme Nedenleri... 164

Tablo 5.49. Popstar Yarışmalarından Sonra Popstar’larla İlgilenilme Düzeyleri ... 165

Tablo 5.50. Popstar Albümlerinin Satın Alınma Sıklıkları... 165

Tablo 5.51. Daha Sonra Yayınlanacak Popstar Türü Yarışmaların... 166

(9)

Tablo 5.52. Yarışmadan Sonra Popstar’larla Diğer Starların

Karşılaştırılması ... 166 Tablo 5.53. Deneklerin Siyasal Görüşleri ... 167 Tablo 5.54. Popüler Kültürün Medya İle Olan İlişkisiyle İlgili Görüşler. 168 Tablo 5.55. Popüler Kültürün Medya ile Olan İlişkisiyle İlgili Görüşlerin Betimleyici İstatistikleri... 170 Tablo 5.56. Popstar Türü Yarışma Programları İzleme Motivasyonlarının (Itemların) Faktör Yüklemeleri (N=675) ... 174

ŞEKİLLER:

1.1. Gündem Kurma Modeli ... 115 1.2. Medya Bağımlılığı Modeli ... 118

(10)

Gİ RİŞ

Toplumun ayırt edici niteliklerinden bir tanesi olan kültür, insanların hayatlarının her aşamasını kuşatırken tutum ve davranışlarını da biçimlendirmektedir. İnsanların oluşturduğu bütün değerlerin ve varlığın toplamı olan kültür, günümüzde iletişimle iç içe geçmiştir. Sanayileşme ile birlikte gelen kapitalizm, birçok alanda olduğu gibi kültür üzerinde de belirleyici olmuştur. Ekonomik alanda da belirleyici olmaya başlayan kültür, bir meta olarak pazar koşullarında alınıp satılan bir ticaret ürünü haline dönüşmüştür. Dolayısıyla iletişim araçlarını elinde bulunduran egemen güçler kültüre de yön vermeye başlamışlardır. Medya vasıtasıyla iletilen kültür toplumun tüm kesimlerine egemen güçlerce içerikleri belirlenerek verilmektedir. “Günümüze özgü bu durum, kültürün olumsuz-ideolojik bir kimliğe bürünmesi toplumsal değişmenin kültür bazında bir eleştirisini de içermektedir. Durum daha genel bir ifadeyle ele alındığında kentleşme, sanayileşme, kitleselleşme, yabancılaşma gibi kavramlarla açıklanan toplumsal değişmenin mahiyetini kavramada yeni kültür kategorileri sıkça kullanılır olmuştur. Popüler kültür gibi kitle kültürü ve Frankfurt Okulu’nun bilinç endüstrisi olarak tanımladığı kültürel durumlar ağırlık olarak değişmenin (değişikliğe uğratılmanın) olumsuzluğunu içermektedir” (Topçuoğlu, 1995:116). Toplumda meydana gelen bu değişmeler neticesinde medya yeni kültürel biçimlerin oluşturulmasına zemin hazırlamaktadır. Medya kültürden etkilenirken aynı zamanda onu da etkilemektedir. Dolayısıyla medya ister millî kültür, kitle kültürü, halk kültürü, isterse popüler kültür formlarında olsun bütün bu oluşumlarda etkin bir rol oynamaktadır. Bir başka ifadeyle kültür ve iletişim birbirlerine bağlıdır. Kültürün materyal veya zihinsel üretimi ancak iletişimle mümkündür; yani kültür, iletişimden geçerek üretilir ve yaygınlaşır.

İletişimin doğası, kurduğu ilişkinin kültürünü anlatır. Kitle iletişim araçlarının baskınlığı altındaki egemen kültür uyum üretir. Kitle iletişim ürünleri kültürel olarak nitelendirildiği gibi kültür ve sanatla da ilişkilendirilir. Örneğin

(11)

televizyon kültür aracı olarak düşünülürken kitle iletişimi ise bir kültürü anlatır (Erdoğan ve Alemdar, 2002:251).

Kültürde genel nitelemeye uygun olan kavram kitleselliktir. Hem ürün (değer) açısından, hem onu sahiplenen toplum açısından hem de üretim teknolojisi açısından kitlesellik, günümüz kültürünü nitelemektedir. Geniş kitlelere yönelme arzusu içindeki medya, geniş kitlelere hitap eden kültürel formlar üreterek, bu formlara uygun davranışlar sergilemektedir. Bu döngüyü, gündelik yaşamın kesitleri içinde de gözlemek mümkündür (Güneş, 1996:134).

Kitle kültürü ile popüler kültür arasındaki ilişkiler günümüzde iç içedirler. Bu ikiliyi hiçbir şekilde birbirinden ayırmak pek mümkün değildir.

Muteber olanla değil, rağbette olanla sınırları çizilen popüler kültür, gündelik hayata ilişkindir ve gündelik hayat bilgisine diğer kültürlerden daha fazla bel bağlamaktadır. Popüler kültür gündelik hayat ile kurulan bir retoriktir. Esasında kültür retoriği, kültürel farklılıkları kabul etmeye ve onlar hakkında müzakere geliştirmeye dayanmaktadır. Farklı kültürlerin, farklı söylemler ve farklı retorikler/farklı ikna ediş biçimleriyle tasvir edilecekleri düşünüldüğünde, diğer kültürler ile popüler kültür arasında problematik bir ilişkinin varlığı apaçık görülmektedir (Sözen, 2001:55). Bu manada günümüz popüler kültürü üretimin ilk anından son anına kadar geniş kitlelerce kullanılan, tüketilen ve yeniden üretilen bir kültürdür.

Popüler kültür, insanların gündelik hayatlarındaki sıkıntılarının oluşturduğu boşluklardan beslenmektedir. Aynı zamanda rahatlatıcı ve teskin edici yanı onu zirveye taşımaktadır. Popstar ile Biri Bizi Gözetliyor (BBG) gibi programların yaygınlaşması teşhir kültürünü tetiklemekte, bir evin içi, bir insanın özel hayatı gösterilerek izleyicide başka bir yeri “gözetleme”, “röntgenleme” arzusu uyandırılıp, mahrem alanlara girilerek o hayatlara katılma yanılsaması yaratılmaktadır. Televizyon ile yarışmacılar ve bizim gündelik hayatımız arasında sadece bir cam kadar mesafe olduğu izlenimi yoğun bir biçimde verilmektedir. “Bir gün siz de bu insanların hayatına katılabilirsiniz, yeter ki gösterebilecek

(12)

farklı bir yanınız, hayatınıza dair kitlelerin inisiyatifine açabileceğiniz –yahut açmak istemediğiniz- bir sırrınız olsun” mesajı verilmektedir (Yılmaz, 2004).

Medya tarafından oluşturulan “popüler kültür” egemen toplumsal ve ekonomik ilişkileri destekler, haklı çıkarır ve bu kültürün sürüp gitmesine yardımcı olur. Medya tarafından oluşturulan bu tür popüler kültür incelikle, ustalıkla planlanmış; planlanan ve tatbik edilen kasıtlı bir girişimden (örneğin reklâmlar, sloganlar gibi) daha çok, belli toplumların tarihsel gelişmeleri sürecinde ve belli koşullarda ortaya çıkan sistemsel bir oluşumdur (Alemdar ve Erdoğan, 1994:112-113).

Medya gündelik hayatımızın her anına nüfuz ederken, sadece bizim neleri tartışmamız gerektiğini değil, neleri nasıl tartışmamız, olaylara ve sorunlara hangi açılardan bakmamız gerektiğini de belirlemektedir. Bu haliyle medyayı artık bir yol gösterici, bir tür aracı, aydınlatıcı, ışık tutucu olarak değerlendirmek yeterli görünmemektedir. Medya; ele geçirdiği güçle bize dilediklerini tartıştırmakta, dilediklerini aşağılatmakta, dilediklerini yüceltmekte ama asla kendisini tartışmanın içine çekmediği gibi bir de kutsallaştırarak tartışılamaz bir tabu haline getirmektedir. “Ya medya olmasaydı” şeklinde başlıklar atıp medyanın kutsallığı, olmazsa olmazlığı, kendisi dışında yaşanacak bir hayatın sıradanlığı ve sıkıcılığı anlatılmaya çalışılmaktadır (İrvan, 1997:7).

Çok az sayıda medya patronu tarafından oluşturulan popüler kültür programları bunları hiç sorgulamadan milyonlarca insan tarafından tüketilmektedir. Bu bir avuç insan diğer insanları kendi ideoloji ve dünya görüşleri ile şekillendirmeye, yapay kişilikler ve kimlikler üretmeye çalışmaktadır. Tıpkı Popstar ve onun türevi olan diğer yarışmalarda olduğu gibi yeni idoller aramaktadır (Soygüder, 2004:150).

Yukarıda belirttiğimiz gibi önce hayatımıza görsel medya televizyonun ithal programı “Biri Bizi Gözetliyor” girdi. Daha sonra henüz külleri soğumadan yine ithal bir program olan Popstar Müzik Yarışması onun yerini aldı. BBG’deki seyirci kitlesi büyük bir hevesle Popstar’a kaydı(rıldı). İnsanlardaki merak güdüsüne bir de eğlence eklenince akşamların tadına doyum olmayacak bir

(13)

seyirlik ortaya çıkarıldı. Yaşlılar, orta yaşlılar, gençler ve hatta çocuk yaştaki izleyici kitlesi bir anda havaya sokuldu. Şehirsel milliyetçiliğin en güzel örnekleri bu programlarda sergilendi. Herkes kendi yöresinin bağrından çıkacak olan bu yeni ‘star’ının arkasında dururken, onu bütün benliği ile takip etti. Bölgesel oylamalarda kime hangi bölgeden ne kadar oy çıkacak beklentisi bir saplantıya dönüşerek, konuşma özürlüymüş gibi yavaş yavaş konuşan sunucular tarafından meraklar daha da dürtülerek bağımlılık artırıldı. Zamanla anladık ki artık dönüşü olmayan bir yolda yemeden içmeden kesilmiş bir vaziyette, televizyon denen kara kutunun başında görünmez prangalarla hapsolmuşuz.

En nihayetinde -her güzel şeyde olduğu gibi- bir bitiş, bir büyük final, prenseslere, prenslere layık bir muhteşem parti…Ertesi gün ve daha ertesi gün ise “puf” diye kayboluveren bir sihir. Geriye kalan Sindirella’nın camdan tek pabucu. Peki medya bu pabucu ne yapacak? Tabii ki prensesi yeniden bulmak için aylar sürecek olan eleme işkenceleri. Pabuç kime uyacak? İşte bütün mesele bu. Tam burada popüler kültüre farklı iki perspektiften bakan Frankfurt Okulu ile Kültürel Çalışmalar Ekolü’nün önemli isimlerinden Gramsci’nin yaklaşımına değinmekte fayda olacaktır.

Frankfurt Okulu veya Eleştirel Yaklaşım, kültürün endüstriyel bir biçimde kitlesel olarak üretildiğini anlatmak için “kültür endüstrileri” terimini ortaya atmıştır. Bu yaklaşımlar, kitle iletişim yoluyla iletilen kültürel nesnelerinin tümünü endüstriyel üretim bağlamı içinde ele almışlardır.

Frankfurt Okulu’na göre popüler kültür/kitle kültürü endüstrileşme ile birlikte gelir. Endüstriyel uygarlık kitle kültüründen geçerek oluşur. Kitle kültürü, kitle iletişiminin olduğu modern kitle toplumunun tipik kültürü olarak nitelenir. Ticari firmalar ve devlet tarafından üretilen endüstrileşmiş kültürdür. Bu kültür yukarıdan aşağı doğru üretilip dağıtılır. Bu kültürel ürün kullanılan ve yaşanan günlük gerçeklerin bütünleşik bir parçası olmaktadır (Erdoğan, 2001:80-81).

Gramsci, popüler kültür ürününü karşıt baskılar ve eğilimler tarafından biçimlenen “güç alanı” ilişkileri ve bunlar arasındaki pazarlık alanı olarak tasnif eder. Bunun anlamı, karşıt sınıflar arasında ortak bir alanın yaratılmasıdır ki,

(14)

günümüz insanının hoşuna giden ve herkesin kendisini bulduğu durumlar da bu doğrultuda gerçekleşmektedir. Kadın-erkek eşitsizliği, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz gibi durumlara bu şekilde çözüm getiren popüler kültür ürünleri izleyiciler tarafından beğenilmektedir. Çünkü her kesimden insana kendilerini özdeşleştirecekleri karakterleri ve bu karakterlerin ait olduğu sınıfları bir uzlaşım alanı içinde sunmaktadır (Soygüder, 2004:153).

“Sindirella’nın pabucu illa birine olacaksa bu neden içimizden biri olmasın” yaklaşımı ile insanların duygularına dokunarak adeta bir masal kahramanı yaratırcasına medyanın kitleleri kullanmasının bariz örneği gözler önüne serilmiştir. Günümüz umut piyasası olan Popstar yarışması ve benzerleri… Bayhan aşçıydı, Firdevs kuaför, Serkül fiziksel engeli nedeniyle belki de hiçbir zaman şarkıcı olamayacaktı. Ama ne oldu? Bu yarışma ile gençlere umut doğdu. Popstar, Türkstar vs. yarışmalarının elemelerine bir bakın ne kadar gariban, ne kadar fakir, ne kadar işsiz genç varsa oradaydı (Soygüder 2004:153-154).

Popüler kültürün geniş kitlelere sunduğu içerik toplumlarda her zaman bozucu/olumsuz bir etki yaratıcı olarak görülürken, söylemleri de hep tek tip kalmıştır. Televizyon programlarından biri beğenildiğinde hemen bunun bir benzeri diğer kanallarda başlamıştır. Televizyon sayesinde oluşan yıldız imajı yıldızların birbirini taklit etmesini sağlamış, bir anda yıldız olup parlayanlar bile, popüler kültürde “çalışmadan para kazanma” nın ve “bir anda medyatik olmanın” ne kadar geçerli olduğunu öne sürmüşlerdir. Günlük işlerden sıkılan ve rahatlamak isteyen insanlar evlerinde serbest zamanlarını geçirmek istediklerinde bu yarışma programları tüm Türkiye’yi birleştirerek aynı konu üzerinde sohbet etmelerini sağlamıştır.

Yayınlanmaya başladığı tarihten bitim tarihi olan Şubat 2004’e kadar bu yarışma programı o kadar çok izlendi, kanalına o kadar çok para kazandırdı, hakkında o kadar çok yazıldı, çizildi ki... İsimleri farklı olsa da şimdi her kanalın bir Popstar müzik yarışması var artık. Sadece niceliksel özelliğine (izlenme oranları) bakarak bile bu programa gönül rahatlığıyla “popüler kültür ürünü” diyebiliriz. Açıkça görüyoruz ki son günlerde Türkiye de bu yarışma

(15)

konuşulmakta, gazetelerin vitrin sayfaları, magazin sayfaları, köşe yazıları ve televizyon kanallarının ana haber bültenlerinden tutun da diğer eğlence programlarına kadar her kanalda, her sayfada karşımıza Popstar’ın yarışmacıları ve jüri üyeleri çıkartılmaktadır (Soygüder, 2004:149).

Yirminci yüzyılın ikinci yarısının popüler kültür formu olan televizyon, şüphesiz dünyadaki serbest vakit aktiviteleri içerisinde en revaçta olanıdır. Bu da televizyon program yapımcılarının yaratıcılıklarını harekete geçiren bir unsurdur. “Çünkü eğlenceye yönelik ürünleri sadece pazar için metadır. Kapitalist sisteme hizmet en baştaki emeldir. Ne kadar reyting o kadar reklâm, yani para demektir. Medyanın amacı barizdir, para kazanmak. Eğer duygusal bir pop müziği başarılı olursa, standartların belirgin hale gelmesi ile en son noktasına ulaşarak ticari boyutta sömürülüp tüketilir. Popüler müziğin yapısı nitelikli müziğin yapısı gibi sistemli değil, mekaniktir. Bu bakımdan ‘hit’ şarkıların standartlaştırılmasının amacı dinleyicilerin aynılaştırılmasıdır. Bunun için, onlara seçme hakkı tanınmadan dinleyecekleri müzikler önceden oldukları gibi sunulur; aslında dayatılır” (Storey 2000:113).

Peki, izleyici için amaç sadece serbest zaman etkinliği olarak televizyon izlemek midir? İşte bu konuda Adorno; “Popüler müzik pasif dinlemeyi yaratır” der. Kapitalist sistem altında çalışmak sıkıcı olduğundan işten kaçma ihtiyacını yaratır; ancak bu da sıkıcı olacağı için, gerçek kültür yönünden gerçek bir kaçış için hemen hemen hiç enerji kalmayacaktır. Bunun yerine sığınma yeri olarak pop müzik gibi oluşumların peşine gidilir. Pop müzik insanların iş gerginlikleri nedeniyle serbest faaliyetleri için çaba sarf etmekten kaçındıkları dolayısıyla arzularını doyuracak bir uyarıya ihtiyaç duyduklarında onların yardımına bir arzu doyurucu olarak koşmaktadır (aktaran, Storey 2000:113). Böylelikle izleyicilerin müzikle birlikte sunulan görüntü seline kapılmaları sağlanır. Filmlerdeki âşık yerine pop-yıldızı yerleştirilerek izleyicilerin onlara bakmaya ve dinlemeye davet edilmeleri sağlanmaktadır.

Popüler kültürün gündelik yaşamın kültürü olduğunu, dolayısıyla gerçekliğin olumsuz yanlarından kurtulmaya yarayan ve büyük ölçüde yapay

(16)

mutluluklar üreten bir kültür olduğu hayli kabul gören bir yaklaşımdır. Dile getirdikleri toplumsal/bireysel beklentiler halk kesimlerinin gündelik pratikleri içinde ve büyük ölçüde iktidar bloğunun hegemonik kültürü bağlamında ve onun tarafından biçimlendirilerek üretildiği için, son kertede gerçekliğin görülmesini de engellemektedir (Oktay, 1992:7). Bütün bu süreçte medya önemli bir unsur olarak yaşamın her alanında olduğu gibi yansıttığı şeylerin oluşumunda ve yapılanmasında etkin bir rol oynamaktadır.

Sonuçta hayatın hangi anını, yerini, zamanını ve ifade şeklini alırsa alsın, popüler kültürün içeriği, üretim ve kültür endüstrileri tarafından belirlenir. Bu belirlemede üretim araçlarının egemenliğini ellerinde tutmaları nedeniyle belli bir sınıfın belirleyici ve yönetici konumda olduğu görülmektedir.

Medya, popüler kültürün geniş kitlelere aktarılmasında hatta oluşturulmasında önemli fonksiyonlar üstlenirken alıcı konumunda bulunan izleyici/okuyucu ve dinleyici kitlesi, kültür endüstrisinin ekonomik, kültürel, ideolojik temelinin öznesi durumuna dönüşmüştür.

Televizyonda yayınlanan bu programların izleyicilere ulaşması medya vasıtasıyla olmaktadır. Dolayısıyla, taşıyıcısı medya, izleyicisi de insan olan medya’dan hareketle yola çıkan bu çalışma da Türkiye’deki popüler kültür ürünlerinden Popstar müzik yarışmalarının izleyiciler tarafından bu kadar çok talep görme- izlenme nedenlerini anlamaya ve açıklamaya yöneliktir.

Çalışma, temel hatlarıyla üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, kültür ve medya başlığını taşımaktadır. Bu bölümde kültür kavramı tarihi bir süreç içerisinde derinliğine ele alınırken; kültür-toplum ilişkisi, kültürel değişim ve teknoloji, medya-kültür ilişkisi, medyanın fonksiyonları, bir kültür taşıyıcı ve mit üretme aracı olarak televizyon üzerinde durulmuştur.

Çalışmanın ikinci bölümünde popüler kültür medya ilişkisine değinilmiştir. Bu bölümde popüler kültür kavramının tanımı ve tarihsel süreci ele alınıp popüler kültürün ne olduğuna dair bulgular değerlendirilip ne olmadığına dair görüşler de ortaya konulmuştur. Popüler kültürün diğer kültür formlarıyla (kitle kültürü, folk

(17)

kültür, yüksek kültür gibi) aralarındaki ilişkiye değinilmiş; aralarındaki ortak noktalar ya da farklılıklar belirtilmiştir. Popüler kültüre faklı yaklaşımlar başlığı altında; Kültürel Yaklaşım ve Eleştirel Yaklaşım’ın (Frankfurt Okulu) görüşleri ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Çalışmanın başından sonuna kadar işlenen konular eleştirel yaklaşım doğrultusunda ele alınmıştır. Çalışmada popüler kültürün bir standardizasyon ve yönlendirme aracı olarak iktidar odakları tarafından bir tahakküm aracı olarak kullandığı ve bu doğrultuda “popüler kültür ve ideoloji, popüler kültür ve tüketim, popüler kültür ve medya ilişkisi, popüler kültür ve televizyon” üzerinde durulmuştur. İzleyicilerin popüler kültür ürünlerine serbest zamanlarında daha çok izlemesi nedeniyle; “popüler kültür ve serbest zaman etkinliği, medya ve serbest zaman etkinliği, popüler kültür müzik ilişkisi, popüler kültür ve Popstar yarışmaları” üzerinde durulmuştur. Ayrıca Popstar yarışmasının müzikle olan ilişkisine değinilirken, bu süreçte tüm toplumun kültür endüstrisi yoluyla uyuşturulduğu, hayali bir dünya yaşatıldığı, müziğin sadece bir kâr ve tüketim olgusu olarak izleyici/dinleyicilere ulaştırıldığı, temelde ise üretim sürecinde ideolojik bir amaç taşıdığı belirtilmiştir.

Kitle iletişim araçlarının artık herkese ulaşması ve sunduğu olanaklarla yaşamımızı bütünüyle kapsaması ve bu doğrultuda sanatın da artık bir kültür endüstrisi tarafından malzeme olarak kullanılmasını mümkün kılmıştır. Bu nedenle müzik de kültür endüstrisi yoluyla insanların serbest zamanlarını değerlendirdiği bir faaliyet alanı olurken aynı zamanda da meta olarak eğlence malzemesine dönüştürülmüştür.

Bu dönüşümde medya önemli bir yere sahiptir. Medyanın rolü hususunda, bu bölümde popüler kültürün aktarılmasında rol oynayan kitle iletişim modellerine değinilmektedir. Bilindiği gibi toplum üzerinde kitle iletişim araçlarının yönlendirici bir etkisi vardır. Bu nedenle kitle iletişim araçları, neyin önemli veya önemsiz olduğunu belirlerken bile belli bir ideoloji taşımaktadır. Popüler kültürün oluşturulmasında ve aktarılmasında bu denli etkili olan medya modellerinden “Gündem Kurma, Bağımlılık, Kullanımlar ve Doyumlar Modeli” ele alınmıştır. Ele aldığımız modellerden kullanımlar ve doyumlar modeli

(18)

izleyicilerin aktif olduğu görüşünü ileri sürdüğünden sanki popüler kültür-medya ilişkisinde bir çelişki varmış gibi algılanabilmektedir. Aksine bu model bireylerin sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bilinçli söylemleri dikkate alındığında, popüler kültürle ilişkisinin her alanda olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Son bölümde ise metodoloji ve yapılan alan araştırmasından elde edilen verilerin analizlerine yer verilmiştir. Bu bölümün metodoloji kısmı, araştırma boyunca izlenen yol, araştırma soru ve hipotezleri, araştırmanın örneklemi, araştırmada kullanılan soru kâğıdının özellikleri ve istatistik tekniklerin tanıtılmasını içermektedir. Analiz kısmında ise, ikinci bölüme konu olan süreç, alan araştırmasından çıkan veriler yardımıyla tartışılmakta ve popüler kültürün ampirik sonuçları değerlendirilmektedir.

Sonuç bölümünde ankete konu olan Televizyon kanalı Kanal D’nin 2003 yılının 4 Ekim’inde elemelerle başlayan ve 7 Kasım’dan itibaren performans haftalarıyla devam eden Türkiye Popstar Yarışması’nın gençler ve toplum üzerindeki etkilerine popüler kültür açısından değinilmektedir.

Çalışmada medya, popüler kültür (Popstar yarışmaları) ikilemi ele alınarak sonuç yorumları yapılmıştır.

Çalışmanın ekler kısmında, alan araştırmasında kullanılan tablo ve grafikler, soru cetveli ile son olarak da metin kısmında yer verilmeyen fakat yazılı medyada yer alan Popstar yarışmaları ile ilgili gazete kupürleri veri olarak sunulmuştur.

Çalışmanın Amacı:

Kişilerin, toplumda ilişkiler ağı içinde yer almaları ve bunun sonucunda edindikleri bilgiler, görgüler ve deneyimlerin oluşturduğu bütüne kültür diyoruz. Bu bilgileri edinmekle kalmayıp aynı zamanda bunları geleceğe aktarmaları hususu da kültür kavramının içinde yer almaktadır (Kalay 1995:7). Bu tanımdan da yola çıkarak kültürü bir nevi üretim sürecinin bir getirisi olarak da ele alabiliriz. Dünyadaki teknolojinin özellikle de iletişim teknolojisinin üretim

(19)

sisteminin karmaşıklığı insanların hayat biçimlerine de yansımıştır. Neticede farklı kültür tipleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de aslında kültür tanımına uymamakla birlikte, oluşan bu yeni “tüket-at” sistemine en uygun tanım olan, popüler kültürdür. Popüler kültür ise teknolojik gelişmeler ile iletişim teknolojilerinin oluşumuyla oldukça ilintilidir. Özellikle TV, sinema, video gibi görsel ve işitsel kitle iletişim araçları, popüler kültürün biçimlenmesinde ve gelişmesinde çok önemli bir role sahiptir (Kalay, 1995:7).

Çalışmada amaç; popüler kültürün bir ürünü olan Popstar yarışmalarının teknolojik iletim sistemlerini takip eden izleyiciler tarafından algılanış ve yorumlanış biçimleri, hayat tarzlarının şekillenmesine olan etkileri anket ile görsel ve yazılı medya verileri tarafından da destekleyerek bunları açıklamaktır.

Çalışmanın amaçları aktarılacak olursa;

— Gençler üzerinde popüler kültürün etkilerini tespit etmek,

— Medyanın toplumsal değişkenleri kullanış biçimi ile popüler kültür üzerindeki etkinlik derecesini belirlemek,

— Popüler kültür ürünü olan Popstar yarışmasına, araştırmaya katılan deneklerin olumlu/olumsuz tepkilerini ortaya koymak,

— Popüler kültür, özelde de Popstar yarışması, eğlence faktörünün etkisiyle bireylerin serbest zaman etkinliğinin değerlendirilmesi arasındaki bağı ortaya koymak,

— Popstar müzik yarışmalarını sadece Türkçe pop müzik zevkine sahip olan kişiler tarafından değil her türlü müzik zevkine sahip kişilerce de takip edildiğini tespit etmektir.

Çalışmanın Önemi:

Kitle iletişim araçları günümüzde kültür taşıyıcısı ve oluşturucusu olarak bir toplumun kültürel yapısının belirlenmesinde yeri doldurulamaz bir rol oynamaktadır. Bu noktadan hareketle, en önemli kitle iletişim araçlarından biri olan televizyonun bir anlamda kitle iletişim araçlarının etkileri sonucunda oluşmuş bir kültür tipi olarak popüler kültür ile ilişkisinin ortaya konması önem arz etmektedir. Popüler kültürle ilgili ülkemizde birçok araştırma yapılmış olup

(20)

bunlar teorik çalışmanın ötesine geçememiştir. Bu nedenle yapmış olduğumuz çalışmada ileri sürülen fikirler sahadan toplanan verilerle desteklenmesi bakımından çalışmanın önemini daha da arttırmaktadır. Çalışma sonunda toplanan veriler; genelde Türkiye’de yazılı ve görsel medyadaki müzik yarışmalarının, özelde Popstar yarışmasının, toplum üzerindeki etkisini ortaya koymak ve medya aracılığı ile popüler kültürün aktarılmasında kitle iletişim araçlarının (televizyon) oynadığı rolü ortaya çıkarmaktır.

Çalışmanın Sınırlılıkları:

Özelde Popstar yarışmalarını genelde ise popüler kültürü kapsayan bu çalışmada, konuyu salt müzik yarışma programlarına indirgeme eğilimi içerisinde olmak popüler kültürü ancak bir yönüyle açıklar. Popüler kültür ürünleri olarak nitelendirilen spor, moda, giyim vb. hepsini ele almak ayrı bir çalışma konusudur. Bu nedenle çalışma, Popstar yarışması ile sınırlandırılmıştır.

Araştırmanın ana hattı etrafında toplanması açısından bazı sınırlılıkları söz konusudur:

1. Çalışmanın örneklemi Konya’dan seçilmiştir. Popüler kültürden etkilenen kesimin ortaya konması açısından en alt yaş kategorisi olarak lise öğrencileri seçilmiştir. Üst yaş kategorisi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Uygulanan ankette öğrencilerin (gençler) sayıca daha çok olması, en geniş anlamda kültür dünyasıyla televizyon sayesinde karşılaşıyor olmalarından ve beğenilerinin de yine çoğunlukla televizyon yoluyla şekillenmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.

2. Ülkemizde popüler kültür ürünleri olarak incelenecek birçok alan mevcuttur. Bu nedenle araştırma 2003 tarihinde Kanal D televizyon kanalında yayınlanmaya başlayan ve 7 Şubatta sona eren Popstar müzik yarışması ile sınırlı tutulmuştur.

3. Popüler kültürün aktarılmasında kitle iletişim aracı olarak “televizyon” üzerinde durulmuştur.

4. Çalışmamızın anketinden de anlaşılacağı üzere Popstar ve benzeri yarışmaları izlemeyenler kapsam dışı tutulmuştur.

(21)

BİRİ NCİ BÖL ÜM KÜLTÜR VE MEDYA

1.1. KÜLT ÜR KAVRAMI

Kelime olarak kültür İngilizcede, “culture” şeklinde kullanılmakta olup öncelikle, tarlayı sürüp ekime hazırlamak anlamına gelmektedir. Buna zamanla ekileni büyütme süreci, giderek, benzetme yoluyla da, insanların eğitilmesi anlamları eklenmiştir. On sekizinci yüzyılın sonu ile on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, Endüstri Devrimi’nin etkisiyle, dile yeni kavramlar girmiştir. Bu nedenle bazı sözcüklere yeni anlamlar yüklenirken, “culture” de bir takım yeni anlamlar yüklenmeye başlanır. Böylece kültür, insanların zihinsel yetkinliğini, sonra bir toplumun genel olarak zihinsel gelişmelerini belirten bir kavram olur. Sonrasında, sanatları bütünüyle içeren bir anlamı üstlenir. Yirminci yüzyıla doğru da maddi ve manevi bütün yönleriyle, bir topluluğun yaşam biçimi anlamında kullanılmaya başlanır (Fuat, 2000:36).

Kültür konusuna her disiplin kendi açısından değişik yaklaşımlar getirmiştir. Kültür, tek bir tanım içinde ortaya konamayacak kadar geniş boyutlara sahip bir kavramdır. Bu nedenle herkesin üzerinde birleşebileceği bir tanım ortaya koyabilmek oldukça zordur. Kültür kavramının çok yönlü bulunması gerçeği karşısında, verilen tanımlar daha çok ortak öğelere dayanan yönlerde geliştirilmiştir (Çeçen, 1996:12). Bu nedenle kavramın içeriğine, davranış ürünü olan her türlü eser dâhil edilmiştir. Toplum hayatının ilişkileri içinde, gerek belli bir ferdin tasarımıyla meydana gelen, gerek belli bir ferdin tasarımına bağlanamayacağı için toplumdaki etkileşimlerin ortak ününü sayılan her türlü oluşum ve eser, kültür kavramı içinde değerlendirilmiştir. Örf ve adetler, atasözleri, bir müzisyenin besteleri, spor ve eğlence oyunları, toplumun siyasi ve iktisadi yapısı, kısacası bir toplumdaki insanların ferdi olarak, gruplar halinde ya da anonim olarak bir imkânlar alanı içinde yaptığı bütün davranışlar, zihninde oluşan bütün içerikler, zihin tasarımlarının ürünü olan bütün eserler ve eşya,

(22)

kültürün öğeleri olarak yer almıştır (Özakpınar, 1997:11). Bu öğelerden de anlaşılacağı gibi kültürü tarif etme denemeleri pek de başarılı olamamıştır.

Günümüzde, sosyoloji ve antropolojide de çok sık kullanılan, buna karşılık fevkalade belirsiz bir içeriğe sahip deyimlerden olan kültür, hiçbir zaman sade ve net bir tanıma ulaşamamıştır. Bunun nedeni ise, kültürün tanımlanmasında baş gösteren temel güçlüklerin aynı anda birden çok şeyi (olgu, yapı, durum v.s.) belirleme gayretinden doğmaktadır (Güneş, 1996:19).

Buna rağmen kültür üzerinde çalışmalar hep devam etmiştir. Kültür üzerinde bir başka araştırmacı olan Moles (1983:7) ise, kültürün çok sayıda değerle yüklü olduğunu 250’den fazla tanımının bulunduğunu belirtmiştir. Konuyla ilgili çalışma yapanlardan Kroeber ve Kluckhohn, buldukları yüz altmış kültür tanımını betimsel, tarihsel, normatif, psikolojik, yapısal, genetik özellikli tanımlar ve eksik tanımlar olarak ancak yedi kategoride (Tolan, 1991:222-223) toplayabilmişlerdir.

Aşağıda vermiş olduğumuz tanımlardan da kültür kavramının ne kadar farklılık arz edebileceği görülecektir.

Kültür; bir toplumun üyeleri arasında paylaşılan, devredilen ve bir değişim süreci içinde bulunan öğrenilmiş davranış kalıplarıyla bu kalıpların (inanç, değer, tavır ve maddesel öğeleri kapsayan) ürünlerinin oluşturduğu bir yaşam biçimidir (Tan, 1981:146).

Bolay’a göre kültür; inançlara ve kanaatlere dayanan bir normlar ve değerler sistemidir ve bir dünya görüşünün toplu halde yaşanma şeklidir (1998:205-206).

Tylor ise kültürü, bir toplumun üyesi olarak, insanoğlunun öğrendiği bilgi, inanç, sanat, hukuk, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütün olarak tanımlamaktadır (Güvenç 1984:102).

Featherstone’na (1996:212) göre, kültür “bütün bir hayat tarzı” olarak, her nasılsa tümleşik bir bütün oluşturacak şekilde tutunum edinen, insanlar arasında paylaşılan bir genel anlamlar, inançlar ve değerler dizisidir.

(23)

Erdoğan (2004a:8) ise, kültürün sadece değerleri, yargıları, tutumları vb, taşıyan düşünsel bir süreç olmadığını aynı zamanda, yaşanmış ve yaşananla ilgili olduğunu belirtirken, kültürü belli bir topluluğun belli zaman ve koşullarda üretim biçimindeki sosyal kişiliği olarak görür.

Miller ve McHoul (1998:5-6) ise kültürün iki yaygın tanımı olduğunu; bunun birincisinin sanatsal eseri anlatmakta olduğunu, estetik ölçütlerce tanımlanıp değerlendirildiğini ve sanatçılar topluluğundan kaynaklandığını; ikinci anlamının ise, yaşayış biçimlerimizi, insani yerler ve kişiler hakkındaki bizi insan yapan duygularımızın hepsini içine aldığını belirtir.

Raymond Williams da (1961:42) kültür kavramını farklı zamanlarda bir bütünlük standardı, zihin alışkanlığı, sanat, genel entelektüel alışma, yaşam tarzının tamamı, anlamlandırıcı sistem, duygu yapısı, yaşam tarzındaki unsurların karşılıklı ilişkileri ve ekonomik üretim aileden siyasi kurumlara kadar her şey anlamında tanımlamıştır (Aktaran, Eagleton, 2005:48).

Haviland ise (2002:65) kültürü, “toplum üyeleri tarafından hayata geçirildiğinde toplum üyelerinin uygun ve kabul edilebilir gördüğü aralığa uygun düşen davranışlar üreten kurallar ve standartlar kümesi” olarak görür. Haviland’ın kültür tanımı günümüz modern kültürünü açıklar niteliktedir.

Görüldüğü gibi bugün genel kültür, genel bir anlamlandırma sisteminin üzerinde durulduğu için, sadece geleneksel sanatlar ve entelektüel üretim biçimlerinin ifadesi olmaktan çıkarak, bugün bu karmaşık ve gereğince genişlemiş alanı kurgulayan bütün bir “imgesel pratikler”i sanat ve felsefeyi de içerecek şekilde dilden gazeteciliğe, modaya ve reklâmcılığa kadar bütün alanları kapsar hale gelmiştir (Williams, 1993:11).

Bu nedenle kültür kavramına ilişkin sorun, beraberinde ve onu tamamlayıcı mahiyette kullanılan diğer adlandırmalarla birlikte başlar. Evrensel kültür, millî kültür, popüler kültür, kitle kültürü, halk kültürü, mutfak kültürü, giyim/kuşam kültürü, alt sınıfların kültürü, burjuva kültürü gibi hemen akla gelecek tanımlamalar kültürün çok katlı anlam dünyasını işaretler. Bütün bunlar genel

(24)

“kültür” lafzının içinde, kimi zaman yan yana, kimi zaman iç içe, kimi zaman ise kesişerek var olurlar (Bostancı, 2002:83).

Kültür ne kadar çok katlı anlam dünyasını içerse de yine de belli özellikleri kapsar niteliktedir:

a. Kültür özünde araç olan bir aygıttır; insan çevresinde ve ihtiyaçlarının giderilmesi sürecinde karşılaştığı özel, somut problemleri onun sayesinde daha iyi çözme durumunda olur.

b. Kültür bir nesneler, eylemler ve zihniyetler sistemidir, bu sistem içersinde her parça bir amaca hizmet eden bir araç olarak bulunur.

c. Kültür, çeşitli unsurları karşılıklı birbirine bağlı olan bir bütündür.

d. Böyle eylemler, önemli yaşamsal ödevler çevresinde kurumlar halinde örgütlenmiştir, sözgelimi aile, klan, köy, kabile gibi, ekonomik işbirliği için, politik, hukuksal veya eğitsel etkinlikler için örgütlenmiş birlikler gibi.

e. Dinamik açısından, yani etkinliğin türüne göre kültürde bazı yanlar ayırt edilir, sözgelimi eğitim, toplumsal denetim, ekonomi, bilgi sistemleri, ahlak ve inanç, yaratıcı ve sanatlı anlatım biçimleri gibi. Kültür süreci somut tezahürlerinden herhangi birinde incelendiğinde, her zaman, birbiriyle belirli ilişkiler içinde bulunan, yani örgütlenmiş olan, insan elinin ürünü nesneler kullanan ve birbiriyle dil ya da başka tür bir sembolizm aracılığıyla ilişki kuran insanların varlığını gerektirdiği görülür (Malinowski, 1992:21-22).

Aynı zamanda kültür, kimliğin tanımlanması, ifade edilmesi ve geliştirilmesi, kişinin kendini gerçekleştirmesi için de bir önkoşuldur. Kimliksiz (hiçbir) kişi var olmayacağından, kültür olmaksızın da (hiçbir) kişi var olamaz (Tok, 2003:28). Kültür kavramı insanın zihninde olan bir süreç olmakla birlikte, kültür kavramına ulaşmamızı sağlayan kültür öğeleri, gözlenebilir olgular olarak dışta, algı planındadır. Kültür öğeleri, insanın fiilleri ve o fiillerin ürünleridir. Kavramın kapsadığı kültür öğelerinin istisnasız hepsi, davranış ve onun ürünleri olarak dışlaşmadan önce, insan zihninin görüş, bakış tasarım, tahayyül, duygulanma, anlayış ve değerlendirme tarzı ile ilgilidir (Özakpınar, 1997:12).

(25)

Çok genel bir anlamda, kültürün halkın tüm kesimlerini içine alan ortak bir etkinlik olduğu doğruysa da, kültürün birleştirici değil bölücü bir güç olduğu ve modern toplumlarda baskın sınıfın, tâbi katmanlar üzerindeki iktidarını meşrulaştırdığı bir araç olabildiği de aynı ölçüde doğrudur (Swingewood, 1996:51). Kıyafetlerden yeme/içme biçimlerine, eğlence alışkanlıklarından serbest zamanları değerlendirmeye kadar gündelik hayatın biçimini belirleyen her tür etkinlik (Bostancı, 2002:83) kültürel değerlerle, kurallar/arzularla, deneyimler/ bilgilerle, kurallar/adetlerle oluşup, kalıplaşarak aile, din, eğitim, siyasal ve sendikal örgütler gibi belli başlı toplumsal kurumlar aracılığıyla bireylere aktarılmaktadır. Popüler bilinç düzleminde kültür hiçbir zaman basitçe ‘halk’a, bir bölgeye, aileye ya da tâbi bir katmana ait değildir. Kültür tarafsız bir kavram değildir; tarihseldir, özgüldür ve ideolojiktir (Swingewood, 1996:51).

Anahtar bir kavram olan kültür zamanla, insanlar arası etkileşim ve toplumsal uyum çabalarının ürünü/sonucu olmaktan çıkıp endüstri toplumunun üretim ve pazar ortamlarında üretilen ve aynı şekilde tüketilen ürün haline gelmiştir (Güneş, 1996:37).

Kültürel sürecin farklı işlevlere bölünmesiyle ortaya çıkan yeni kültürel yapı, bütünlükteki bu parçalanmaya koşut olarak yeni kültürel türler ortaya çıkarmıştır. Bunun ilk biçimlerinden birisi, seçkinler kültürü ile geniş kitlelerin kültürü olan popüler kültür’ün ortaya çıkışıdır (Özkök, 1985:109).

Popüler kültür, bir karşıt-kültür alanı olarak, millî kültürle bütünleşmeyi etkilemesi nedeniyle, güçlü kültür bağlarının bulunmadığı toplumlarda, başka bir deyimle millet olma sürecin henüz tamamlayamamış ülkelerde egemenliğini daha da etkin bir biçimde sürdürebilmektedir. Bu gibi ülkelerde kapitalist toplumun normları, ideolojileri, tutum ve davranış stilleri kadar siyasi eylem kalıpları da ithal edildiği için “yerlilik” özelliğini yansıtmamaktadır. Bu yüzden eski değerler sistemi ile yeni değerler arasında derin çatışmalar çıkabilmektedir (Türkdoğan, 1988:185).

Yeni kültürel formların ortaya çıkışıyla kültürün bugünkü durumunu Cemil Meriç (1996:88)’in sözleriyle açıklayacak olursak; “Çağdaş uygarlık zirveye

(26)

eriştikten sonra, iştiyakla bakıyor ovaya ve kendini uçurumlara fırlatıyor. Kültürün en yüksek merhaleye ulaştığı Yeni Dünya’da, kültür yok artık: karşı- kültür, anti-kültür, hip-kültür, kültür sonrası ve devrimci-kültür bulunmaktadır”.

Jameson (1988:109) ise, kültür alanının yok olması daha ziyade bir patlama şeklinde düşünülmesi gerektiğini belirtir. Kültür toplumsal alanın tamamına öylesine yayılmıştır ki, artık iktisadi bir değer ve devlet iktidarından, uygulamalara ve bizzat ruhun yapısına kadar toplumsal hayatımızdaki her şeyin özgün ve henüz kamusallaştırılmamış bir anlamda ‘kültürel’ olduğunu söylerken kültürün toplumun tüm katmanlarını kapsadığını belirtmektedir.

Sonuç olarak kültür, toplumsal bir ürün olduğu gibi insanlar arası etkileşmeden doğmuş, gelişmiş ve öğrenilmiştir. Kültür, özel hünerler geliştirerek toplum üyeleri arsındaki karşılıklı bağımlılığı arttırmış, iş bölümü yoluyla daha karmaşık biçimler şeklinde verimli hale gelmiştir (Lundberg, Schrag ve Larsen, 1985:100-101). Ancak, yeni kültürel formların ortaya çıkışı, kültürün özünün değişmesini aynı zamanda toplumun bütünlüğünün de bir anlamda yeni durumlara olumlu/olumsuz dönüşmesini sağlamıştır. Her ne kadar kültürün toplumsal birliği sağlamadaki rolü olumlu gibi düşünülecek olsa da kültürdeki bu değişmeler öncelikle toplumu derinden etkilemiştir.

1.2. KÜLT ÜR VE T O PLUM İL İŞ KİSİ

Toplum, ortak bir kültürü paylaşan, hayatta kalmak için birbirine bağlı, belirli bir bölgede yaşayan insan gurubu olarak tanımlanır. Kültür ve toplum birbirleriyle yakından ilişkili iki kavramdır. Daha açık bir ifadeyle, bireysiz bir toplum olmayacağı gibi kültürsüz bir toplum da düşünülemez. Aksine bir kültürü dışarı yansıtmayan hiçbir insan toplumu bilinmemektedir (Haviland, 2002:65-66). Toplum kavramı, geçmiş birikimlerle bize geçen bir teşbihtir. Belleğimizde taşıdığımız ve günlük toplum işlerimizi bir dereceye kadar düzenlilik içinde yapmamızı olası kılan bu benzetme de, yine, içinde yaşadığımız toplum koşullarının biçimlendirdiği bir üründür (Mardin, 1994:204).

(27)

Toplumu oluşturan öğeler arsındaki ilişkilerin ürünü bireysel olmaktan çok, genel karakter kazanırlar. Bireysel düzeyde başlayan ilişkiler bile zaman içinde genelleşirler. Böylece toplumsallaşırlar. Belirli bir zaman kesitinde ve belirli koşullar altında bu toplumsallaşmış ilişkiler, iki ya da daha çok etmenin aracılığıyla karşılıklı etki yaratan bir sürece dönüşürler (Şenyapılı, 1981:11-12).

Bu süreçte kültür önemli rol oynar. Zaten kültürün özü bakımından bir toplumsal olgu olarak doğduğu ve geliştiği görüşünde hemen hemen düşünürlerin çoğu bir fikir birliği (Çeçen, 1996:24) içerisindedirler. Kültür toplumsal olduğu için toplumu oluşturan çeşitli gruplarla, bizzat bireyler tarafından yaratılır ve paylaşılır. Kişi çevresindeki problemlere çözüm arar ve problemlerin çözümü arasında bağlantı kurup, onları bir sisteme oturtabildiği ölçüde düşüncenin etkinliği artar. Bu nedenle kültür (Bektaş, 1996:79), bir yandan bireylerin toplum-sal yollarla edindikleri ve toplumtoplum-sal yollarla ilettikleri bir değer, yargı, inanç, simge ve davranış ölçütleri düzeninden, diğer yandan da, böylece ortaya çıkan geleneksel davranış kalıplanın simgesel ye maddi ürünlerinden oluşur. Birey bu düşünce, değer, davranış ve en geniş anlamıyla eylem ve yapıt modellerini, gerçek toplumsal yaşam içerisinde dolaylı veya dolaysız yollardan öğrenir (Tolan, 1991:227).

Bu aşamada, toplumun değerleri, normları ve kontrol sistemleri ile toplum kültürünün temel unsurları arasında devamlı bir oluşum meydana gelir. Sosyal değerlerden somutlaşarak yükselen ve doğan sosyal kurumlar insanın zihninde, bilincinde kendi toplumu hakkındaki fikirleri oluştururlar. Bunlar sayesinde yeni âdetler, örfler, görenekler, gelenekler, sosyal değerler, normlar, sosyal-kültürel sistemler, kültür unsurları, sosyal-kültürel kurumlar yoluyla, insanların zihinlerinde oluşan kendi toplumları hakkındaki görüşler sosyo-kültürel hayatlarında benimsetilir (Nirun, 1994:220).

Kültür, özellikle, sosyal hayat alanına etkide bulunan bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Hatta bireyin, algılarını çerçevelemek için kullandığı referanslar ekranı olmaktan çok, bireyin etkinliğinin birikimli ve temel ürünüdür; evrim

(28)

etkenlerinin sürekli kalıcı izidir, fakat aynı zamanda kültürel devre aracılığıyla toplum üstünde etkinlikte bulunma olanağıdır (Moles, 1983:258).

İnsanların toplumsal - üretici etkinliği, kültür içinde, insana özgü içeriği ve anlatımıyla kendisini göstermektedir. Bir başka deyişle, bu etkinlik, insanı kültürün konusu, hedefi ve sonucu haline getirmektedir. Etkinlik, insan kişiliğinden ayrılmadığı ve tamamen bir dış koşullara ulaşma aracı olarak, insanın bireysel var oluşunun ve gelişiminin koşulu ve biçimi olduğu ölçüde, gerçek bir kültürel yaratıcılık niteliğini kazanmaktadır (Majuyev, 1998:98).

Kültürün bu yaratıcı niteliği, tarihi gelişim süreçlerinden günümüze kadar bir gelişim geçirmesinin bir ürünüdür. Bu nedenle tarihin hangi evresine bakacak olursak olalım kültür ve toplum yaşamı iç içe geçmiştir.

Bu içiçelik, kısmen eğitim yoluyla, kısmen de içinde bulunmaktan dolayı, sosyal çevreden kaynaklanır ve bu, insan çevresi ile birey arasında temel bağı kuran kitle iletişim araçları sayesinde olur. Bundan ötürü, bireye ulaşan ve bireyin zihninde topladığı kültür öğeleri, eğitimin rasyonel sürecinden çok, bir mesajlar seli altında bulunmaktan ileri gelmektedir (Moles, 1983:17).

Bunun yanı sıra kültürde, genel bir nitelemeye uygun olan kavram kitleselliktir. Hem ürün açısından, hem onu sahiplenen toplum açısından ve hem de üretim teknolojisi açısından kitlesellik, günümüz kültürünü nitelemektedir. Modern toplumun kültürel süreci, ekonomik sistem “kültürel üretim” bilinç endüstrisi ve enformasyon bağlamında bütünleşmektedir. Böylece kapitalist, ekonomik/toplumsal sistem, kendi gereksinimi olan kültürü, kendi koşullarında üreterek ve yine kendi işleyişine uygun bir mantıkla pazarlamaktadır (Girgin, 2003:24).

Kapitalist sistemde maddi açıdan gelişim biçimini alan kültür, toplumsal yönden de, kişiliksiz, bireyüstü bir güce dönüşmektedir. Eski doğal sınırlarından kurtulmuş, evrensel-toplumsal ilişki biçimini almış olmasına karşın, kültür, bu ilişkinin de insandan soyutlanmasını, her türlü kültürel değerini ve anlatımını kaybetmesini engelleyememektedir. Bu noktada ortaya son derece çelişkili ve

(29)

garip bir durumun çıktığını görmekteyiz: Kültür, toplumsal bir biçim kazandığı ölçüde, kültürlükten, yani bireylerin gücü, ilişkileri ve bilinci olmaktan çıkmaktadır. “Zengin bir kişiliği” dışlayan toplumsal ilişki, kültür varlığının “olumsuz biçimi” aynı zamanda da kültürü inkâr eden kültür gelişimi halini almaktadır (Majuyev, 1998:157). Dolayısıyla sadece kültürü kendi ölçütleriyle değerlendirmek, Adorno’ya göre, tarihin kültür üzerinde bıraktığı yara izlerini görmemek ve kültürün ezenler ezilenler ayrımına dayandığını fark etmemek anlamına gelmektedir (Horkheimer, 2002:45).

Hiç kuşkusuz kültür, toplumlar daha genişledikçe ve daha karmaşıklaştıkça, toplumsal yapıdan gittikçe ayrılır. Fakat bu, ekonomi, politika, medya vb’indeki değişmelerin yanı sıra, farklılaşmanın bir sonucu veya yönüdür (Smith 1996:64). Burada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta, tüm toplumsal düzenlerin işlevsel, niteliksel ve içeriksel değişimine yol açan, bu değişim ve gelişimi belirleyen ana etmenin insanın ekonomik ilişkilerinin olduğudur (Şenyapılı, 1981:13).

Nasıl olursa olsun hiç şüphesiz insanoğlu yaşamını sürdürebilmek için, bir ilişkiler ağının içinde yer almak zorunda kalmıştır ve kalmaktadır. Buna bağlı olarak gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte edinilen bilgiler, görgüler ve deneyimler de karmaşıklaşmıştır. Bu nedenle toplumsal bir sistemde yaşayan bireyler, üretim süreçlerinin karmaşıklaşması ile teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişen bir yapı içinde kalmışlardır. Değişim hemen hemen her şeyi etkilemiştir. Örneğin, yaşam biçimleri değişmiş, kültür değişmiş ve buna bağlı olarak yeni kültür tipleri doğmuştur (Kalay, 1995:112).

1.3. KÜLT ÜREL DEĞİŞ İM VE TE KNOLOJİ

Bugünkü kadar hızlı ve kitlesel olmasa da tüm kültürler (Haviland, 2002:84) zaman içinde değişime uğramakla birlikte, bu değişim, dereceli biçimde gerçekleşir (Wells, 1993:46). Bütün kültürler çeşitli nedenlerden ötürü er ya da geç değişirken (Haviland, 2002:469), değişme, sistemin bütünlüğünde hemen

(30)

gerçekleşmez. Sistemin belli bir kesimindeki değişmeler, geri kalan kurumları, bu yeni duruma uymaya zorlar. Bazı durumlarda geri kalan kurumlar değişmeyi frenleyip yavaşlatmaya; bazı durumlarda ise destekleyip hızlandırmaya çalışır (Güvenç, 1984:106).

Bu durum kültürlerin canlı dönemlerinde kendilerini yenilemek, çağdaş kalmak istemesinden kaynaklanır. Kurumları oluşturan şartlar değişirken, canlı kültürler de bu değişmeler içinde oluşurlar. Kurumlar işlevlerini ve buna göre kuruluş şekillerini yeniden gözden geçirir, gerekirse kuruma yeni işlevler yükler yahut yeni biçimler kazandırırlar. Bütün bu kendini yeniden değerlendirme ve gerektiğinde düzenlemelerde o günün gelişen teknolojilerinden ve bilgi birikiminden yararlanılır (Kösoğlu, 1992:127). Bugün kültürler, toplumlar ve insanlar arası ilişkilerin artan yoğunluğu, bilimsel ve teknolojik buluşların yayılma gücü göz önüne alınacak olursa gelecekte bu sürecin daha da hızlanacağı öngörülebilir (Zıllıoğlu, 1996:52).

Kültür içeriklerinin, nihayetinde bütün kültürel stillerin durmak bilmez değişimi, iki şeyin göstergesi, daha doğrusu sonucudur. Bir yanda hayatın sınırsız verimliliğinin, diğer yanda durmaksızın evrilip dönüşen hayat ile onu var eden formların ya da tezahürlerin nesnel geçerliliği ve yaşama iddiaları arasındaki derin karşıtlığın göstergesidir. Bu değişim, ölüm ile yeniden doğum arasında durmaksızın mekik dokur (Simmel, 2003:58-59).

Değişme kaçınılmaz bir süreçtir, milletin hayatında her zaman gözlemlenen bir olgudur. Şartlar değişir, ihtiyaçlar değişir, amaçlar değişir; onlara ayak uydurmak için ister istemez hayatın akışı içinde yapılan işler ve takınılan tavırlar da değişir. Bu anlamda hayat değişmeyle yürür. Toplum hiçbir uyumsuzluk çekmeden doğal bir eğilimle, çoğu zaman farkına bile varmadan değişir (Özakpınar, 1997a:9).

Günümüzdeki çağdaş kültürel değişmeler ise daha etkilidir, yoğundur, hızlıdır, süreklidir; fakat aynı zamanda çeşitlilik gösterir ve görünüşte önceden belirlenemez. Toplumun her düzeyinde ortaya çıkar, hız ve kapsamda çeşitlilik gösterir. Bunun da ötesinde bu değişmeleri global olarak nitelendirmek

(31)

mümkündür. Değişme ekonomik, teknolojik olduğu kadar politik ve aynı ölçüde de entelektüeldir. Eski kurumlar çözülür veya biçimlerini tümüyle değiştirirlerken, insanın çevresi ve arkadaşlarıyla ilişkileri her nesille birlikte değişmektedir. Eğilimler, âdet ve gelenekler, inançlar ve deneyimler, bu değişmeleri toplumsal yapıda yansıtıyormuşçasına birbirlerini izlemektedirler. İletişimde, eğitimde, üretim ve tüketim alışkanlıklarında, sanatta, yönetimde, aile yaşamında, serbest zaman değerlendirmesinde, giyside, bireysel davranışta, diğer bir deyişle her alanda her nesille artan ve atalarının omuzlarında yükselerek ağırlıklarını yaygınlaştıran yenilikler ve değişimler görülmektedir (Smith, 1996:87).

Bu bağlamda kültür değişmelerini iki nedene dayandırmak mümkündür. Serbest kültür değişmeleri, mecburi kültür değişmeleri. Serbest kültür değişmeleri kültürlerin birbirleriyle temasları neticesinde ortaya çıkar. Zamanla kendiliğinden ve sarsıntısız gerçekleşir. Mecburi kültür değişmelerinde zorlama, zaman sıkışıklığı ve sunilik vardır. Onun için bu tip değişmeler cemiyette sonu meçhul sarsıntılar meydana getirir. Bu sarsıntılar tali unsurlardan asıl unsurlara kaydıkça büyür (Ergin, 1988:22-23).

Kültür değişmesi her ne şekilde olursa olsun, toplum şümullü bir kültür değişmesi ile karşılaştığı zaman, sahip oldukları her şeyi, nizamını, örf ve adetlerini, bilgisini, zihniyet ve tutumlarını değiştirmek mecburiyetinde kalır. Bu arada fikir sistemi ve ruhi muvazenesi de kökünden sarsılmış olacağından yenisinin oluşturulması da çok zaman alacaktır (Turhan, 1997:256).

Kültür değişmelerinin en önemli nedeni eskiden olduğu gibi bugün de teknolojik değişme, gelişme ve ilerlemeden kaynaklanmaktadır. Hayatımızın her alanına giren teknoloji bir ihtiyaç halini alırken, ondan bağımsız bir yaşam düşünülemez olmuştur. Teknoloji sürekli kendini yenilediği için de yeniler hep eski olarak kalmıştır. “Teknolojinin büyük bir hızla gelişmesi mevcut durumu da etkilemiş, sosyal nizam temelinden de sarsılmıştır” (Güngör, 1994:78). Oysa teknolojik gelişmenin, tanımı gereği, bir ilerleme olduğuna inanılır. Bu hem doğru hem de yanlış bir kanıdır. Burada önemli olan, ilerlemenin ne anlam ifade ettiğini anlayabilmektir. İlerleme, bir artışı işaret eden, bir “ileri gidiş”tir. Ancak bu ileri

(32)

gidişin her zaman olumlu olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir (Sartori, 2004:30).

Hem toplumsal kökeni, hem geliştirilmesi, hem de uygulanması bakımlarından teknoloji yansız değildir. Teknoloji toplumsal bir yapıdır ve bu yapı halkın ihtiyacına göre değil, toplumsal güç ilişkileri tarafından saptanır. Teknoloji toplumsal çıkarların ifadesidir ve denetleyenlere hizmet eder (Erdoğan ve Alemdar, 2001:174).

Yine bu bağlamda kitle iletişim araçları (KİA)’nı içeriğinden bağımsız şekilde bir teknoloji olarak, tam da üretildiği şartların çerçevesinde değerlendirdiğimizde, onun varlığına sinmiş “bilinç endüstrisi” karakterini görürüz. Dolayısıyla onu alternatif bir iktidar tasavvurunun teknolojisi olarak kullananlarda tıpkı egemenler gibi davranır, yaşanan politikayı KİA standartlarında yeniden formatlarken onu manipülatif özünü işlevsel kılarlar (Bostancı, 1998: 161-162).

Tekniğe hâkim olan bir düşüncenin, kültürün anlam ve içeriğinde etkisi olduğu gibi, teknolojiden belirli bir toplumsal ve bireysel bilinç ürediği de fazlasıyla doğrudur. Toplumsal ve bireysel bilinç, imge ve nesne üzerinden teknolojiyi yansıtır. Örneğin, azami bir teknolojiyle ve “özne”nin asgari müdahalesiyle elde edilen bir fotoğraf, doğrudan anılara ve düşlere, aile albümü-ne, süreli yayınlara ve televizyona dâhil olur. İşlevsel ve yapısal olmak üzere ikili bir kuruluşu olan, çözümlemeye açık, “saydam” teknik nesne, belirli bir konuma sahip değildir. Toplumsal pratiği bütünüyle istila eder (Lefebvre, 1998:54).

Teknoloji ile kitle iletişim araçlarına ilişkin olumsuz görüşlerin bir araya geldiği noktada Adorno ve Horkheimer, çağdaş toplumlardaki birçok olumsuz yanların teknolojiden kaynaklandığını ama daha da önemlisi, teknolojinin bu derece toplumlar üzerinde etkiye sahip olmasının arkasında ekonomik üstünlükleri en büyük olanların rolü olduğunu belirtmektedirler (Orhon, 2004:25).

Ekonomik üstünlükleri elinde bulunduranların teknolojik üstünlük de kurduğunu belirten Bostancı (1990:34), kültürel kontakların en önemli aracı olan

(33)

kitle haberleşme araçlarının da adeta batı tekeli içinde olduğunu ve bu nedenle bütün dünyanın her gün Avrupa ve Amerika kökenli yayın organlarınca kültürel bombardımana uğradığını ifade etmektedir. Dolayısıyla, Batı kültürünün tesir alanını belirleyen, bu ülkelerin sahip olduğu siyasi sınırlar değil, komünikasyon araçlarının belirlediği sınırlar olmuştur (Bostancı, 1990:34).

Bu durumun en çarpıcı örneği hiç şüphesiz kültür üzerinde görülmüştür. Tarihsel kültürün kitlelere yayılmakta olması kültürel duyarlılığı geliştireceği yerde, bu konuda düpedüz basitleştirici bir etkiye yol açmış ve yaratıcı yenilikler için tüm kapıları kapatmıştır (Mills, 1979:260).

Herbert Marcuse ise, yukarıda açıkladığımız görüşleri destekler nitelikte “teknolojinin ve özellikle kitle iletişim araçlarının egemenlerin iktidar çıkarlarına hizmet yönünde kullanılması ve bu yönde etkilerinin olması sonucunun ‘teknolojinin bizzat ideoloji olduğu’ gerçeğini doğurduğunu belirtmektedir”. Teknolojinin sadece kullanılması değil, kendisinin de iktidar sağlayabileceğini vurgular. Teknolojinin kullanımıyla elde edilen iktidarın zaten önceden belirlenmiş hedefleri vardır ve toplum üzerinde de belirlenmiş hedeflere uygun yönde bir etki ile yer alırlar. Marcuse’a göre, KİA ile insanlar tamamen yönlendirilmektedir. İnsanlar bu yönlendirme altında egemenlerin istediğini koşulsuzca yapan yığınlara dönüştürülmektedir. Teknolojinin yaygınlaştığı ve egemen olduğu toplumun daha da yönlendirildiğini ve güdümlü olduğunu belirtir ve toplumun da istenilen yönde hareket etmesiyle “tek boyutlu” kalacağını işaret eder (Orhon, 2004:24).

Horkheimer ve Adorno ise, çağdaş toplumlarda varılmış olan teknolojik düzeyin, bilinç endüstrisinin eliyle fakat bilinç endüstrisin de üzerinde etkin olabilen asıl diğer güçlü endüstrilerin ardındaki toplumsal egemenlik nedeniyle, insanın özgürleştirilmesine, bilinçlenmesine olumlu katkıda bulunamadıklarını ileri sürerler (Oskay, 1993:241).

Kültürde teknolojik boyuta yönelik eleştirilerin altında yatan temel sebep hiç şüphesiz onun bir standartlaşma, seri üretim, çoğaltılabilirlik, tekbiçimcilik olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. “Çünkü modern kültür, üretim tarzı ve

Şekil

Tablo 5.3. Yaş Dağılımı
Tablo  4’de  de  görüldüğü  gibi  deneklerin  %  59,9’u  bekâr  iken;  %  39,6’sı  ise  evlidirler
Tablo  6’da  da  görüldüğü  gibi  katılımcıların  önemli  bir  kısmı  memur  ve  öğrenci kategorisindedirler
Tablo 5.10. Deneklerin Babalarının Mesleki Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Farklı toplumsal hareketler ve politik gruplar Zapatistalar, Indymedia, Arap Baharı ve Wall Street’i işgal hareketindeki isyan dalgasında yer alan aktivistlerin

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği Kliniği, Alsancak Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmet Merkezi Örneği, ÇİDEM.. Tepecik Education and Research

[Conclusion] We showed that both continuous and pulsed ultrasound diclofenac gel phonophoresis is more effective for pain and functional status of patients with knee osteoarthritis

Günümüzde afiş tasarımlarına sıklıkla hemen hemen her yerde rastlamaktayız. Afiş tasarımlarını bazen bir ürünün reklamını yaparken, bazen propaganda aracı olarak

Regresyon modelinin anlamlılığını test etmek için varyans analizi yaklaşımı da kullanılabilir. Bu yaklaşım, yanıt değişkenindeki toplam değişkenliğin

 Az gelişmiş ülkelerdeki haber medyası yerel hükümet tarafından denetlenmekte ve kontrol altında tutulmakta ve haberler ise yerel haber toplama ve haber yapma

 Özellikle bazı popüler kültür öğelerinin yayılımı, sınırlı doğal kaynakların daha hızlı tüketimine ve çevrenin kirlenmesine yol açan iki yollu olumsuz etki de

• Daha sonra gruplararası kareler ortalaması grupiçi kareler ortalamasına bölünerek F değeri elde edilir. • Son olarak da hesaplanan F değeri ilgili serbestlik derecesi