• Sonuç bulunamadı

İstimalet: Bir Osmanlı Yönetim Klasiği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstimalet: Bir Osmanlı Yönetim Klasiği"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstimâlet: Bir Osmanlı Yönetim Klasiği

Saim SAVAŞ*

İstimâlet denildiğinde, genellikle Osmanlı Devleti’nin, Balkanlarda iler-leyişini ve yerleşimini kolaylaştıran uzlaştırıcı bir siyaset biçimi akla gelmek-tedir. Bir taraftan, İslâm hukuku çerçevesinde can-mal güvenliği ile dinle-rinde serbestlik tanımak ve eski feodal bağlılıklardan kurtarmak gibi çeşitli vaatlerle yerli gayrimüslim ahaliyi kazanmak, diğer taraftan Ortodoks kili-sesini ve manastırları himaye etmek, vergilerden muaf tutmak, dînî vakıfları desteklemek ve ayrıca feodal yerli askerî sınıfı Osmanlı askerî sınıfı içine alarak bir bakıma onların eski imtiyazlarını devam ettirmek ve böylece köy-lüyü, kiliseyi ve Osmanlı öncesi askerî sınıfları kazanarak, kendi fetihlerini kolaylaştırmak, olarak tarif edebileceğimiz Osmanlı istimâlet politikası, ger-çekten de Balkanlar’ın Osmanlı hâkimiyetine girerek asırlar boyu bu hâki-miyetin devam etmesinde ve bu toprakların İslâmlaşmasında etkili olmuş görünüyor.1

Bizim bu konuyla ilgili olarak kullanacağımız belgeler ise, aynı politika-nın yeni fethedilen ve Osmanlı hâkimiyetine ısındırılmaya çalışılan Anado-lu’daki eski beylik ve devlet topraklarında da uygulandığını göstermesi ba-kımından ilginçtir. Aynı şekilde Anadolu’da XV. Asrın sonlarından itibaren başlayan Safevî etkisi ve tehdidine karşı kullanıldığı anlaşılan istimâlet siya-setinin, Osmanlı Devletinin çöküş sürecinde farklı şekillerde Arap dünya-sında ve Balkanlarda uygulanmaya devam edilmesi, bahis konusu siyasetin, bütün Osmanlı tarihi boyunca uygulanan klasik bir yönetim anlayışı olduğu tespitine sebep olmuştur.

Örneğin, Mesih Paşa’nın, II. Bayezid’in oğlu Sultan Şehinşah’a gönderdi-ği bir mektupta; Taş-ili’nin boy beylerinin her birinin davet edilerek is-timâlet olunduğu, çeşitli yemin ve vaatlerle inandırılıp getirildikleri, ancak, daha sonra, “münâfık” olarak vasıflandırılan Nasuh ve adamlarının, bunları ayartarak (iğvâsiyle) yine nefret ettirip kaçırdıkları, anlatılıyor. Bölgedeki devlet görevlilerinin bütün çabalarının “memlekete kıyâm ve nizâm” ver-mek olduğu, ancak, Nasûh’a mensup kimselerden kaynaklanan fesat sebe-biyle memleketin harap bir hale geldiği belirtilen söz konusu mektupta, Osmanlı Devleti’nin yeni fethedilen bölgelerde uyguladığı istimâlet politika-sına önemli ölçüde açıklık getiriliyor.2

* Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi.

1 Bu konuda bkz. Halil İnalcık, “Türkler/Osmanlılar”, İA, XII/2, 291; Mücteba İlgürel,"Osmanlı Devleti'nde İstimalet Siyaseti", XII. Türk Tarih Kongresi, (12-16 Eylül 1994), Ankara 1999, 941-947. 2 İlhan Şahin-Feridun Emecen, Osmanlılarda Divân-Bürokrasi-Ahkâm II. Bâyezid Dönemine Ait

(2)

Bilhassa Osmanlı hâkimiyetine yeni girmiş bölgelerde meydana gelen is-yanların bastırılmasında “istimâlet” siyasetinin takip edildiğini görüyoruz. 1526’da meydana gelen Kalender Şah ayaklanması ile ilgili olarak, Pe-çevî’den aktaracağımız bilgiler, istimâlet siyasetinin başka bir cephesini gös-teriyor. Önceleri Kalender’i destekleyen Zülkadirli Türkmenlerini, isyancı-lardan ayırabilmek için uygulanan istimâlet siyaseti gereğince, Zülkadirli Türkmenlerinin boy beyleri ve diğer ileri gelenlerinin çeşitli vaatlerle Os-manlı tarafına kazanıldığı anlaşılıyor. Peçevî’de anlatıldığına göre, Türkmen Vilâyeti Osmanlılar tarafından fethedildiğinde, birçok kimsenin tımarlarının hâss-ı hümâyûna ilhâk olunması, bunların Kalender’in ordusuna katılmala-rına sebep olmuştu. Bu yüzden Sadrazam İbrahim Paşa, çok kıymetli kaftan-lar ve birçok hediyelerle boy beylerini kendi tarafına çekti; onkaftan-lar da, Zülka-dirli’nin Kalender askerinden ayrılmasını sağladılar.3

Benzer şekilde Şâh Veli isyanı ile ilgili olarak düzenlenen bir belgede, Malatya’da Selmânlı ve Mîsis önünde Kurısa (Kara İsa/Kara İsalu) isimli aşiretlere Şah Veli’nin isyan çağrısı yaptığı, Amasya yöresinde bulunduğu anlaşılan Keçeci ve Çanağı adıyla bilinen melâhide tâifesinin de isyanla ilgili olduğu, ayrıca Vilâyet-i Rûm’a bağlı Yörük tarifesine istimâlet olunduğu ve bu tâifeden Cunkar Cemâati kethüdâsının yardımıyla müfsidin yakalandığı, yolda Rûmlu’nun cenk edip ellerinden almak istediği, belirtiliyor ve daha önce Celâliyye adına ortaya çıkan “melâ’în”in, bir nice zaman Kırıklu ve Ka-ra Keçilü cemâatleri içinde gizlendiği, ortaya çıkışında adamlarının ekserinin yine bunlardan ve Tât ve İnallu ve Hüseyinâbâd halkından olduğu, kayde-diliyor.4

İstimâlet politikasının Safevî sınırında bulunan aşiret ve cemâatlere yöne-lik olarak ta kullanıldığı anlaşılıyor. Örneğin, Vezîr-i a’zam Mehmet Pa-şa’nın bir telhîsinde; Kızılbaş serhaddinde olan Kürt hâkimleri ve aşîret sa-hiplerine, geçmişte çok değerli kaftanlar ile kılıçlar gönderilmek suretiyle istimâlet verile geldiği; hâlen sefer zamanı yakın olduğu için, “ümîd ve is-timâleti müş’ir ahkâm-ı şerîfe ile her birine hil’at ve kılıç gönderilmek” lâzım geldiğinin, belirtilmesi bu bakımdan anlamlıdır.5

3 Bkz. Peçevî İbrahim Efendi, Târih-i Peçevî, I, Matba’a-i Âmire 1283, 122.

4 J. L. Bacqué-Grammont, “Etudes Turco-Safavides, III. Notes Et Documents Sur La Révolte De Şâh Velî B. Şeyh Celâl”, Archivum Ottomanicum, VII, (Wiesbaden 1982), 19, 2150, 2251, 33, 55, 63. 5 Söz konusu telhîsde, taşra hazînede mevcut kaftan olmadığı, içeriden yirmi a’lâ hil’at ve on kabza şemşîr kılıç inâyet buyrulması isteniyor ve ayrıca, kılıçların çok iyi olmalarının gerekme-diği; dört beş kabzasının kifâyet edeceği ifade olunuyor ve Merhûm ve mağfûr Sultan Ahmet Han hazretlerinin cevâb-ı şerîflerinde: “Ma’lûm oldu Dîvan’dan sonra gitsün” diye buyrulduğu kaydediliyor, bkz. (Haz.) Cengiz Orhonlu, Osmanlı Tarihine Âid Belgeler Telhîsler (1597-1607), İstanbul 1970, 108-109; XVI. Asırda Safevî tesiri sebebiyle Kürt beylerine yönelik uygulanan is-timalet siyasetine dikkat çeken bir çalışma için bkz. Mehmet Öz, “IV. Murad Devrine ait Gele-nekçi Bir Islahat Teklifi, http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/IVMurad.html; Mehmet Öz, bir başka çalışmasında Osmanlı Devletinin kuruluş ve büyüme sürecinin dinamikleri

(3)

ara-Diyârbekir Beylerbeyi Uzun Süleyman Paşa’nın devlet merkezine gön-derdiği mektuplar, Osmanlı Devleti’nin, Safevî sınırındaki Kürt beylerini kendi tarafına çekebilmek için istimâlet siyaseti takip ettiğini gösteriyor. Söz konusu mektuplarda; Bitlis hâkimi Şeref’in öldüğü, oğlunun onun yerine geçtiği bildirildikten sonra, adı geçen Şeref oğlu’nun, Egerlü tâifesinden Yâdigâr adındaki ulûfeci ile konuşarak Osmanlı padişahından inâyet talep ettiği belirtiliyor. Şeref oğlu’nun, hâkim bulunduğu ülke ve ocakların kendi hâkimiyetinde kalması mukabilinde Osmanlılar tarafında yer alacağını ifade eden ve bu yolda padişahtan hükm-i hümâyûn ve istimâlet-nâme talep etti-ğine dâir Süleyman Paşa’ya mektup gönderdiği anlaşılıyor. Süleyman Paşa ise, Şeref oğlu’nun, “Kızılbaş cânibinden ‘alâka kat’ eylemeğe ihtiyât” etti-ğini, yani, Safevî taraftarlığını bırakıp Osmanlı tarafına geçme hususunda ihtiyatlı/çekimser davrandığını belirterek, durumun hassasiyetini ifade et-meye çalışıyor. Şeref oğlu’nun, Safevîlerle olan ilişkisini kesmeyi, Osmanlı padişahından gelecek fermân ve istimâlet-nâme şartına bağlaması, bölgede-ki Kürt beylerinin, bu coğrafya üzerindebölgede-ki Osmanlı-Safevî mücadelesi sebe-biyle, nasıl bir kaygan siyasî zemin oluşturduklarını açıkça gösteriyor. Bit-lis’in, Azerbaycan bölgesinin girişi (ağzı) olması sebebiyle stratejik önemi bulunduğu ve bu yüzden bölge hâkimlerinin siyasi tercihlerinin, özellikle Osmanlılar tarafından önemsendiği anlaşılıyor. Bu amaçla, Şeref Bey oğlu’na ve vâlidesine adam gönderilip çeşitli istimâletler eylenerek Osmanlı tarafına kazanıldığı anlaşılıyor.6

Bağdat Beylerbeyisine gönderilen 2 Şubat 1577 tarihli hükümde, “Yukaru cânibden” yani Safevî topraklarından casus geldiği ve Şahın, beyleri, korucuları ve cümle askeri ile Kazvin’de bulunduğunu ve hangi tarafa gideceğinin bilinmediğini, haber verdiği anlatılıyor. İstanbul’dan gönderilen söz konusu hükümde, eğer Şah Bağdat üzerine varmayıp başka bir tarafa yönelirse, Bağdat beylerbeyisinin de, bölgedeki beylere istimâlet vermesi, isteniyor7ki, bu bilgiden de, sınırdaki Safevî tehdidinin, Osmanlıları,

istimâlet siyaseti takip etmeye sevk ettiği sonucuna varabiliriz.

sında istimâlet siyasetinin bulunduğunu belirtiyor, bkz. “Osmanlı Devletinin Kuruluş ve Ol-gunlaşma Süreci”, http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/Turk%20Yurdu-Oz.htm. 6 Jean-Louis Bacqué-Grammont, “Études Turco-Safavides, XVI. Quinze Letters D’Uzun Süleyman Paşa, Beylerbey Du Diyâr Bekir (1533-1534), Anatolia Moderna Yeni Anadolu, I, 146, 161-162; Süleyman Paşa’nın bir başka mektubunda, bundan evvel Bitlîs beyi olan Şeref Bey oğlu Mîr Şemsüddin’in, Süleyman Paşa’ya defâatle mektup ve adam göndererek, “pâdişâh-ı islâm hazretlerinün dergâh-ı sa’âdet-destgâhlarından terk-i ‘ubûdiyyet eylemeyüb babam terk-i islâm eyledi-ise ben pâdişâh-ı ‘âlem-penâh hazretlerinün mutî’ ü münkâd bendesiyüm gerçi günâhkârumümiz dür ki pâdişâh-ı islâm hazretlerinün ‘inâyet ü şefakat-ı hüsrevânîlerinden günâhumu ‘afv emr eyleyüb dergâh-ı mu’allâlarından redd olunmayub ülke ve ocağımuzı ‘inâyet edüb sâ’ir Ekrâd begleri gibi müreffehü’l-hâl olub pâdişâh-ı ‘âlem-penâh hazretlerinün devâm-ı devleti ed’iyyesine iştiğâl gösterem deyü tazarru’lar” eylediği belirtiliyor, bkz. J. L. Bacqué-Grammont, agm, 148.

(4)

İstimâlet siyasetinin, Balkanlar’da ve Anadolu’daki uygulanış biçimleri arasında var olduğunu gördüğümüz önemli bir farklılık dikkatimizi çekiyor. Söz konusu uzlaşmacı siyaset, Balkanlar’da köylü, kilise ve eski askerî sınıf mensuplarına yönelik olarak uygulanırken, Anadolu’da aşiret ve cemâat ile-ri gelenleile-rini kazanma amacıyla uygulanmaya çalışılmıştır. Politikanın bu şekilde belirlenmesinde, herhalde her iki coğrafyada yaşanan toplumsal şartların farklılığı, önemli etkide bulunmuş olsa gerektir.

Osmanlı Devletinin kuruluşu ve merkeziyetçi bir devlet anlayışının yer-leştirilmesi sürecinde yeni unsurları kazanma amacıyla uygulanan istimâlet siyasetinin, söz konusu merkeziyetçi anlayışın işlememeye başladığı çözül-me sürecinde, dağılmayı önleçözül-mek kaygısıyla bağlı unsurları kaybetçözül-meçözül-me siyasetine dönüştüğü söylenebilir.

Mısır'da Osmanlı Devleti'ne karşı isyan başlatan Memlûklerin Muham-mediye gurubundan Murat ve İbrahim beylere karşı Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın düzenlediği 1786-1787 tarihli sefer8 sonrasında söz konusu iki beyin

yerine bırakılan yine Memlûklerin Aleviyye gurubundan Cidavi Hasan ve İsmail beylerden İsmail Bey'le ilgili olduğu anlaşılan H.1202 (M.1787-1788) tarihli bir belgede geçen üslûb-ı hakîmâne istimâlet ifadesi, istimâlet konusuna yeni bir açılım getiriyor.9 Söz konusu belgede; daha önce Mısır beylerine ve

İsmail Bey tarafına hakîmâne bir üslupla istimâlet verilerek yazışmalar ger-çekleştirilmesi, istişare edilerek bağlılıklarının sağlanması yolunda alınan kararın neticesi hakkında bilgi istenmektedir. Belgedeki üslûb-ı hakîmâne is-timâlet virilerek ifadesi, muhataba yönelik hikmetli bir üslup kullanılarak, tat-lı-sert bir yöntemle muhatabın kazanılması ya da kaybedilmemesi niyetini ortaya koyuyor. Mısır beyine hitaben kullanılan hakîmâne üslup ifadesi, is-timâlet politikasındaki dönüşümün bir ifadesi olarak kabul edilebilir.

Benzer şekilde H.1205 (M.1790-1791) tarihli, Sadrazam vekili olan Kay-makam Paşa’ya hitaben yazılan hattı hümayunda; düşmana yenilip bozguna uğrayan, cephane ve zahire yağma eden, firar ederek Müslüman halkı öldü-rüp malını yağmalayan askere siyaset cezası verilmesi gerekirken, bozgun halinin yaygınlaşması korkusuyla orduya istimâlet ve kuvvet verilmesi dü-şüncesiyle, ordunun tekrar düzene sokulup düşman üzerine gönderilebil-mesi için Sadrazama ve diğer görevlilere hitaben hüzünlü ve tesirli bir hattı

8 Konuyla ilgili bkz. Necmi Ülker, "XVIII. Yüzyılda Mısır ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın Mısır Seferi", Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, S.IX, İzmir 1994, s.25-26. 9 Bundan akdem Mısır beğlerine ve İsmail Beğ tarafına üslûb-ı hakimâne istimâlet virilerek

mükâtebeler tahrir ve nizâmlarına oldukça istişâre olunarak râbıta virilecek idi nasıl oldu Paşaya benden haber gönderesin yahud işbu kâğıdı gönderesin müzâkere ve mülâhaza eyleyerek bunlara bir râbıta virsünler haberini bildirsün, belgenin tamamı için bkz. Tarih: 1202 (Hicrî) Dosya No:15 Gömlek No:605 Fon Kodu: HAT Hat.15-605.

(5)

hümayun yazılmasının istenilmesi10 de yine çözülme sürecindeki

dönüşü-mün bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.11

H.1237 (M.1821-1822) tarihli bir belgede; Sayda Valisi Abdullah Paşa gai-lesi ile ilgili olarak Halep Valisi Mustafa Paşa'nın mektubunda geçen bazı ifadeler de, çözülme sürecinde uygulanan istimâlet siyasetini anlamaya yar-dımcı olabilir. Buna göre, bahis konusu Abdullah Paşa'nın, 40-50 yıldır bir-likte hareket eden ve bölge halkı üzerinde büyük etkileri olan Cebel-i Dü-rüz’ün Emîrü’l-Ümerâsı Mîr Beşir Şehâbî ve Şeyhü’l-Meşâyihi Şeyh Beşir Canbulatî ile birleşme durumlarının ortaya çıkması üzerine (cebel-i mezbur-da birbirleriyle ittifak ve ittihad üzere olmalarıyla) Osmanlı Devletinin, yine çözülmeyi önleme amacıyla istimâlet siyaseti uyguladığı anlaşılmaktadır. Aksi halde eğer sühuletle bir çaresine bakılmazsa durum tehlikeli ve içinden çıkılmaz bir hale gelecektir. Bu yüzden devletin, sık sık adamlar gönderip istimâlet ve emniyet vermek suretiyle Şeyhü’l-Meşâyih Şeyh Beşir Canbu-latî'yi bu tehlikeli ittifaktan ayırmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Halep Valisi-nin gayretiyle gerçekleştirilen bu siyaset netice vermiş ve Şeyh Beşir, Cebel-i Dürüz'ün Şeyhü'l-Meşâyihi olarak devlete bağlılığını sürdürmüştür. Aynı şekilde Abdullah Paşa'nın Delilbaşısı da beş yüz kadar askeriyle birlikte Ha-lep Valisi'ne katılmıştır. Ancak Emirü'l-Ümerâ Mîr Beşir’in devlete olan gü-vensizliği sebebiyle, barış, taltif ve istimâlet göstergesi olan hil'at giymeyi kabul etmediği için (Devlet-i Aliyyeden adem-i emniyeti hasebiyle te’lif ve taltif kabul itmediğinden) yerine Mîr Abbas Emîrü’l-Ümerâ tayin edilerek hil'at giydirilmiş (ilbâs-ı hil’at olunmuş), Mîr Beşir ise bir işe karışmamak şartıyla Beyrut civarında bir mahalde ikamet ettirilmiştir. Şeyh Beşir ve Mir Beşir, eskiden beri isyancı takımından olmayıp vali hizmetlerinde istihdam oluna gelen kimseler oldukları için bağlılıklarının devamının temini maksa-dıyla kendilerine hitaben af edildiklerine dair Arapça mektuplar yazıldığı anlaşılıyor. Yine benzer şekilde Abdullah Paşa taraftarı oldukları belirtilen Sur, Sayda, Beyrut, Trablus ve Cebel iskeleleri ahalilerinin, adı geçen paşa tarafından tahrik ve ifsat edilmelerini önlemek maksadıyla bölgedeki hâkim, müftü, zabit, şeyh ve diğer ileri gelenlere hitaben nasihat içerikli Arapça ferman yazıldığı ve ayrıca Abdullah Paşa’nın söz konusu iskeleler ile irtiba-tının kesilmesinin istenildiği ilgili belgeden anlaşılmaktadır. 12

5 Cemaziyelevvel 1249/20 Eylül 1833 tarihli bir belgede; daha önce Bağ-dat’ı muhasara etmiş olan Şeyh Suhuf ile Urfa taraflarında bulunan Milli Aşireti beyi Emin Beğ’e yönelik uygulanan istimâlet siyaseti anlatılıyor. İlgili belgede Şeyh Suhuf tarafından bir kıta Arapça tahrirat geldiği, gelen yazıda Şeyhin, evvelki hizmetlerinden ve devlete bağlılık ve sadâkatinden

10 Tarih 29 Z 1205 (Hicrî) Dosya No:192 Gömlek No: 9421 Fon Kodu: HAT Hat.192-9421.

11 Belgede açıkça belirtilmemekle birlikte belgede geçen olayların 1787-1792 Osmanlı-Rus/Avusturya savaşları esnasında gerçekleştiği anlaşılmaktadır, konu ile ilgili özet bilgiler için bkz. (Editör) Tufan Gündüz, Osmanlı Tarihi El Kitabı, Ankara 20122, s.422-427.

(6)

ği anlatılıyor ve buna karşı Serasker Paşa tarafından gönderilen talimname iktizasınca güven verme ve kazanma (te’min ve istimâlet) siyasetinin uygu-lanmasına çalışıldığından bahsediliyor. Şeyhe karşı bu siyasetin uygulanma-sında kendisinin külliyetli miktarda adama sahip olmasının (Şeyh-i merkum külliyetlü bir tâife olduğundan) etkili olduğu anlaşılıyor. Aynı şekilde Urfa taraflarında olan aşiretlerden, yalnız kendi kabilesiyle On beş Yirmi bin atlı-ya sahip olan Milli Aşireti beyi Eyüb Beğ’in de bir süredir devlete itaat et-mediği, Urfa’da olan Maho Beğ’e dahi varmadığı ve Mısırlı tarafından çağ-rıldığı halde gitmediği anlatıldıktan sonra O’na karşı da, muhtemelen yine sahip olduğu güç sebebiyle, gerektiğinde bu gücünden faydalanmak mak-sadıyla te’min ve istimâlet siyaseti uygulandığı belirtiliyor. Bahis konusu belgenin sonunda, bu siyasetin uygulanmasının Mısır ve Arabistan masla-hatlarına hayli fayda vereceği, ifadeleri yer alıyor.13

1820-1822 yıllarında meydana gelen Tepedelenli Ali Paşa isyanı sırasında İnebahtı ve Karlıili sancakları mutasarrıflığına tayin edilen Es-Seyyid İbra-him, bu iki sancağın askeri maiyetinde olduğu halde Ali Paşa’nın adamlarını Divindat ve diğer kazalardan çıkarmakla görevlendirilmişti. İbrahim, Tepe-delenli Ali Paşa’nın söz konusu kazalarda bulunan adamlarına Padişahın irâdesini anlatacak; kabul edenleri kendi tarafına çekerek isyandan vazgeçi-rip kazanmaya çalışacak (celb ve te’lîf), kabul etmeyenleri zorla ilgili kale-lerden çıkaracaktı (inad ve ısrar olanlara mukâbele-birle darben ve harben ihrâc olunması). Bahis konusu belgede İbrahim, kendisine emir ve tavsiye edilen bu usullere uyduğunu, bazı mahalleri kendisine celb ve teşvîke çalış-tığını ve yanına gelen Ali Paşa’nın bazı adamlarını hil’at giydirmek suretiyle taltif ettiğini anlatıyor. Yine Selanik’e geldiğinde Yenişehir Sancağı dâhilin-deki Baba Boğazı’nda bulunan derbentlerin muhafazasıyla görevli kaptan-lardan bazılarının yanına geldiğini ve her birlerine hil’at giydirerek kendi tarafına çektiğini (taltîf ve te’lîf ve istimâlet virüb) anlatan İbrahim, yolda rastladığı, isyandan zarar gören ve Ali Paşa’dan şikâyette bulunan fukaraya, padişah hazretlerinin fukarâ ve zu’afâ üzerinde ne derecelerde merhametleri olduğunu anlatarak kendilerini teselli ettiğini anlatıyor.14 Söz konusu

belge-nin üst kısmında Manzûrum olmuşdur Müşârunileyhin etrafa istimâlet virerek gitmesi isabetdir iktizasına göre tahsin ve teşvîki hâvî cevab tahrir oluna ifadesiyle, İbrahim’in uyguladığı istimâlet siyasetinin hükûmet merkezince olumlu bu-lunduğu gösterilmiştir.15

1833’te Arnavutlar arasında karışıklıkların başlaması üzerine kaleme alındığı anlaşılan bir belgede; Elviye-i Selase (Kosova, Manastır, Selanik) Mutasarrıfı Emin Paşa’nın Tırhala Mutasarrıfı Mustafa Paşa’dan Arnavutla-ra karşı asker ve barut istemesi üzerine Mustafa Paşa’nın, kendisiyle birlikte

13 Tarih: 1249 (Hicrî) Dosya No:447 Gömlek No:22312/.C Fon Kodu: HAT Hat.447-22312-C 14 Tarih: 13 Ramazan 1235 (Hicrî) Dosya No:398 Gömlek No:20969 Fon Kodu: HAT Hat-398-20969 15 Aynı belge.

(7)

gelmesi istenilen evlâd-ı fatihan askerinin bir taburunun Selanik’te ikmal noksanlarını tamamlamakta olduğunu ve diğer taburun dahi gönderildiği Tırhala taraflarının tahliyesine izin verilmediğini bildirerek, Arnavutlara karşı istimâlet politikası takip edilmesi gerektiğini bildirdiği anlatılmaktadır. Buna göre öncelikle fitne ve fesadın önü kestirilmek ve Devlet-i Aliyye’ye şu aralık başkaca bir iş açılmamak üzere istimâlet tedbirine teşebbüs olunması maslahata daha muvafık görünmüştür. İlgili belgede, Arnavutların öteden beri kandırılmaya müsait (sadedil) ve ihtilale meyilli oldukları belirtildikten sonra haklarında uygulanan istimâlet siyasetinin şimdiye kadar etkili oldu-ğu ancak Emin Paşa’nın bir gün önce varit olan tahriratından anlaşıldığına göre fitne ve fesadın büyüdüğü, Devlet-i Aliyye’den birinin tavassutuyla te’lif ve teskin olunmak gerektiği, kendisinin yakınlarda bulunması sebebiy-le bir kere Tepedesebebiy-len, Ergiri, Premet ve Berat kazaları taraflarına gerekli na-sihati içeren birer kıt’a mektup yazılıp gönderilmesinin gerektiği tespiti ya-pılıyor.16

16 Receb 1242/13 Şubat 1827 tarihli Bosna taraflarıyla ilgili bir belgede17;

Saray’dan çıkıp İzvornik ve havalisinde fesat/isyan çıkarmak için gelen bir takım adamların yakalanamadıkları belirtiliyor ve Saray ve Travnikli serkeş-lerin/asilerin itaat altına alınmasına yönelik yapılan ve yapılması gerekenler anlatılıyor. Olayların yatıştırılmasına yönelik istimâleti havi buyrultuların Saray ve Travnik’e gönderilmesi üzerine devlete bağlı halk ve isyana meyilli kesimler arasında bir takım çatışmaların yaşandığının anlatıldığı belgede, bu çatışmalar sebebiyle Travnik’te beş-on camiin imamlarının kaçtığı, camilerin imamsız kalması üzerine halkın bunu musibet alameti olarak değerlendirdi-ği belirtilmektedir. Bu sebeple çatışmaların artma edeğerlendirdi-ğilimi göstermesi üzerine tarafların şimdiki halde iltizâm olunan tarîk-i sühûlet elden bırakılmayarak nush u pend ve mülâyemetle birbirinden tefrîk olunması yolunda buyrultu yazıldığı ifade edilmektedir.

Söz konusu buyrultuda; meydana gelen olaylara karşı üç şıkkın uygu-lanmasının tasvip olunduğu ifade ediliyor: Bunlardan ilki, öncelikle sözle ve yazıyla öğüt ve nasihat, emniyet ve istimâlet verme, barıştırma, yatıştırma ve ayrıca fiilen dahi ikram, ihsan ve iyi muamelede bulunarak bozguncular tarafından etkilenen halkın kalbindeki yalan-yanlış bilgilerin ortadan kaldı-rılmaya çalışılmasıdır. Eğer bundan bir fayda hâsıl olmazsa, Saray’dan tar-dedilen Selim Paşa’nın adamları vasıtasıyla Saray’da bulunan taraftarlarına birkaç kıt’a kâğıtlar yazdırılıp gizlice Saray’a gönderilerek irtibatları sağla-nacak ve ayrıca İskenderiye’de olan ve birkaç güne kadar bölgeye geleceği bildirilen Kel Ağa’ya Binden ziyade harç verilerek eyalette bulunan tanıdık-larını başına toplamasını sağlayıp Saray’da bulunan taraftarlarıyla ve devlet taraftarı olan diğer kesimlerle görüşüp birleşerek zorla Saray’a girmesi yolu

16 Tarih: Gurre-i C.E. 1249 (Hicrî) Dosya No:434 Gömlek No:22001/.B Fon Kodu: HAT 17 Tarih: 16 B 1242 (Hicrî) Dosya No:436 Gömlek No:22062 Fon Kodu: HAT Hat.436-22062

(8)

denenecekti. Ancak bu şıktan da sonuç alınamaz ise üçüncü şık olarak bütün serhat ahalisi ve eyaletteki diğer devlete bağlı olanlar ile tımar ve zeamet sa-hipleri ve bu konuyla ilgili görevlendirildiği anlaşılan bahis konusu belge-deki arzın yazarı Bosna Valisi Abdürrahim Paşa’nın beraberinbelge-deki askerler ile birlikte Saray üzerine varılarak isyancıların ortadan kaldırılması yöntemi uygulanacaktı.

İlgili arzda, Saray ve Travnik eşkıyasının bön, kaba ve inatçı olmaları se-bebiyle üçüncü şıkkın uygulanması durumunda muharebe ve mukâteleye başvurulmasının ve bu durumda meydana gelecek yağma ve hırsızlık olay-larının Padişahın rızasına uygun olup olmadığı soruluyor. Söz konusu bel-gede, müşârunileyh usûl ve tedbire muktedir vezirdir inşâAllah muvaffak olur --- beyan olunduğu üzere müşârunileyhin tatarlarına hil’at iksâsıyla İkişer bin guruş ve Ârif Beğ’in adamıyla Saray nâ’ibinin adamına Bin beşer yüz guruş ‘atıyye vir-sün ve tarafından vali-i müşârunileyh ve İskenderiye mutasarrıfına ve mîr-i mümâileyhe On beş bin guruş ‘atıyye irsâliyle iktizâsına göre cevab tahrir ve irsâl olunsun emriyle istimâletin mali boyutu ortaya konulmuştur.

15 Şaban 1259/10 Eylül 1843 tarihli bir belgeden18 anlaşıldığına göre

Bos-na’da Furupa ve Österosçe/ Österişçe nahiyelerinde mütesellim olan ağalar ve bilhassa Arnavut askerler ile ahali arasında bir takım anlaşmazlık ve ça-tışmaların meydana geldiği belirtiliyor. Konu ile ilgili seri halindeki belgenin devamında bu olaylar sebebiyle Österişçe ve Bujim kalelerinde mahsur ka-lan askerlerin çıkarılması sırasında bazı hazele güruhunun taşkınlık yapması-nı önlemek amacıyla istimâlet siyaseti uygulanmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Belgedeki ifadeyle, tek şunlar bi’s-sühûle yatışsun ve bir gâ’ile-i hâ’ile zuhûr it-mesün ümniyyesiyle kesân-i merkûme haklarında dahî kemâ-yenbağî izhâr-ı nevâziş ve î’tâ-yı emniyet ve istimâlet siyaseti takip edilmiştir. Buna karşılık olayların sürdüğü ve özellikle Boşnaklarla Arnavutlar arasında çatışmaların devam ettiği anlaşılıyor.

Bahis konusu belgede Boşnakların, Arnavud askerinden emniyetimiz yokdur anlar burada oldukça biz dağılmayız demeleri üzerine gereksiz yere bir uygun-suzluğun meydana gelmesini önlemek amacıyla ahâli-i merkûmeye bin dereden bin su getürerek güç halle mehma-emken i’tâ-yı emniyet ve istimâlet verilerek ce-miyetlerinin dağıtıldığı anlatılıyor. Ancak buna rağmen çatışmaların devam ettiği belirtiliyor.

Belgede yer alan tâ’ife-i merkûmeye öyle mu’âmele-i nâzike ve üslûb-ı mülâyeme gösterildikçe huşûnet ve ru’ûnetleri kat-ender-kat kesb-i iştidâd ve iz-diyâd idüb ifadeleri, uygulanan istimâlet siyasetinin fayda yerine zarar getir-diğini gösteriyor. Yapılan kanunsuzluklara karşı uygulanan istimâlet siyase-ti sebebiyle hiçbir şekilde tedip ve cezalandırma yapılamadığından suçlula-rın yaptıklasuçlula-rının yanlasuçlula-rına kar kaldığı ve eğer tersi bir politika uygulansa işin bu raddelere gelmeyeceği iddiası, söz konusu belgede yer almaktadır.

(9)

İddianın devamında, bu siyasetin sürdürülmesi durumunda eyaletin iyice karışacağı ve hatta yeniden fethedilmesi gerekeceğinden söz ediliyor.

Bahis konusu belgede, meydana gelen gailenin defedilmesi için eyalet ileri gelenlerinin her gün toplanmalarının, bir sözleri diğerini tutmadığı için neticesiz kaldığı ve boşa vakit kaybına sebep olduğu belirtilmekte; bu yüz-den bu siyasetin terkedilerek bir an önce yeterince asker gönderilmesi ve tâ’ife-i merkûmenin lâzime-i te’dib ve terbiyelerinin icrâsına izin verilmesi iste-nilmektedir. Çünkü hazele gürûhunun…göz yumarak…bi’s-sühûle yatıştırıl-maları mümkün değildir. Şu uygunsuzluğun etrâf-ı sâ’ireye sirâyet itmeksizin önü kesdirilmek üzere muntazam askerî kuvvetlerin bölgeye gönderilmesi ge-rekmektedir.

Bu ifadeler bölgede uygulanmaya çalışılan istimâlet politikasının hü-kümsüz kaldığını göstermesi bakımından özetlenerek aktarılmıştır. Österiş-çe ve Bujim kalelerinde mahsur kalan askerlerle ilgili belgelerden bir diğe-rinde, konuyla ilgili yeni bir memur / vali görevlendirilmesi, kalede mahsur kalan askerlerin çıkarılması, nahiye ahalisinden, sözden anlar üçer dörder kişi seçilip konunun görüşülmesi, nahiye mütesellimleri ve Arnavut askerler tarafından verilen zararın ortaya çıkarılarak gerekli cezaların verilmesi, buna karşılık nahiye halkının da yukarıda ifade edilen zorbalık ve taşkınlıklar yapmaması, eğer yapanlar olursa Bosna valisi ve oluşturulan topluluğun it-tifakıyla cezalandırılmaları yönünde kararlar alınmıştır.

Ancak alınan kararlar yazıya dökülüp senet altına alınmasına rağmen nahiye ahalisinden Yüz elli kadar atlı eşkıya, halkı da tahrik ederek mütesel-lim üzerine saldırmaya kalkışmış, bunun üzerine müteselmütesel-lim Benaluka’ya firar etmiştir. Benaluka’da toplantılar yapılıp meseleye çözüm arandığı es-nada Benaluka çarşısında bir Arnavut askerin öldürülmesi üzerine işler tek-rar çığırından çıkmıştır.

Bunun üzerine Bosna Valisi Hüsrev Paşa ile ahali arasında güvensizlik hâsıl olduğu ve bu yüzden paşanın azlinin istenildiği anlaşılıyor. Bu olaylar sebebiyle görevlendirilen İzzet Paşa, Bosna Valisi Hüsrev Paşa’dan eyalet erkânı ve ekser ahalinin emin olmaması ve Hüsrev Paşa’nın usûl-i istimâletle eyâlet-i merkûmeyi hüsn-i idareye muvaffak ve muktedir olamayacağından kendi-sinin değiştirilmesi gerektiğini bildirmiştir. Hüsrev Paşa ise Bosna Eyaletinin rıfk ve mülâyemetle yönetilmesinin mümkün olamayacağını ve yeteri kadar nizamî askerin kendi emrine verilerek askerî müdahaleyle ancak meselenin çözülebileceğini belirtmiştir.

Konuyla ilgili yapılan toplantıda mesele görüşülmüş, Hüsrev Paşa’nın rıfk ve mülâyemet ve kâ’ide-i te’min ve istimâletle görevini yapamayacağı ve eya-leti zapt u rapta muktedir olamayacağı sonucuna varılmıştır. Kendisinin meseleyi askerî yöntemle çözüm önerisi de hasebü’l-vakt ve’l-hal muvâfık-ı akıl ve hikmet olmadığı gerekçesiyle kabul görmemiştir. Çünkü toplantıda, ahali-nin iddiası Arnavut askeri üzerine iken tekrar ahaliahali-nin üzerine asker sevki-nin onları isyana sürükleyeceği görüşü ağırlık kazanmıştır.

(10)

Bu görüş doğrultusunda Bosna valisinin değiştirilmesine karar verilmiş ancak Paşanın uygunsuz bir şekilde Bosna’dan çıkarılması caiz görülmediği için becayiş yapılması düşünülmüştür. Bu yönde Rumili Eyaleti müşiri Said Paşa, Elviye-i Selâse müşiri Osman Nuri Paşa, Selanik müşiri İbrahim Paşa ve Vidin müşiri Hüseyin Paşa’nın durumları müzakere edilmiştir.

Bunların cümlesinin ehil ve erbap oldukları ancak Said Paşa’nın henüz memuriyet merkezine gitmek üzere bulunduğu ve memuriyetinin ehemmi-yeti cihetiyle kendisine dokunulamayacağı, Osman Nuri Paşa’nın Yunan meselesi sebebiyle yerinden kaldırılmaması gerektiği, Hüseyin Paşa’nın ise Vidin’den ayrılmasının câiz olmadığı ve ayrıca Bosna’ya gidecek paşanın sı-cakkanlı, hitabet ve iktizasına göre cesaret ve gerektiğinde mülâyemet asha-bından bulunması gerektiği dikkate alındığında İbrahim Paşa’nın diğerle-rinden daha ziyade ehil olduğu tespiti yapılmıştır. Buna karşılık İbrahim Pa-şa’nın ayaklarında olan sızıdan dolayı gidemeyecek durumda olması sebe-biyle Belgrad muhafızı Hâfız Paşa’nın Bosna’ya ve Hüsrev Paşa’nın Belg-rad’a görevlendirilmesi düşünülmüştür. Hâfız Paşa’nın bazı şöhret-i şayiası usûl-ı te’mîniyeye muvâfık olamayacağından, yani kendisinin istimâlet siya-seti takip edemeyeceğinden, bu düşünceden sarf-ı nazarla hâlen Silistre mü-şiri bulunan Hâfız Paşa bu göreve layık görülmüştür. Bosna’ya elverişli vü-zeradan bulunduğundan zikri geçen Bosna Eyaleti’nin Hâfız Paşa’ya ve Si-listre Eyaleti’nin de Hüsrev Paşa’ya tevcih ve ihsan buyurulması kararlaştı-rılmıştır.

İlgili belgede, halkın eyalet içinde Arnavut askeri istihdam olunmasından hoşnut olmaması ve gerçekten de Arnavut askeri bulunan hemen her yerde sızıldıları eksik olmaması (ki, bunlar zâten dahî kullanışlı adamlar değildir bi’t-tedric bütün bütün def’leri münâsibdir) sebebiyle yeni paşanın maiyetinde hiç olmaz ise bir tabur yeni asker bulunmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.

Bosna ile ilgili belge serisinin sonuncusunda, Hüsrev Paşa’nın rıfk ve mülâyemet ve kâ’ide-i te’mîn-i istimâletle görevini yapamayacağı ve zabt u rabt-ı eyâlete muktedir olamayacağı anlaşıldığından kendisinin azledilerek adı geçen Hafız Paşa ile becayiş yapılması uygun görülmekle birlikte Hâfız Paşa’nın zikrolunan Silistre Eyâleti müşirliğine yakın bir zamanda memur buyurul-ması sebebiyle ondan da vazgeçilmiş ve Bosna’ya görevlendirilecek paşanın Tanzimat-ı Cedide hakkında malumat sahibi olması gerektiği de dikkate alı-narak Ferîkân-ı Kirâmdan ve Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî azasından Kâmil Paşa’nın bu göreve atanmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır.19 Bu uzun belge

se-risinin öne çıkan en önemli yönü ise istimâlet siyasetini uygulayamama ya da bu siyasete karşı olmanın azil sebebi olarak değerlendirilmesidir.

3 Şevval 1227/10 Ekim 1812 tarihli bir belgede; Rusların Sırpların içinden çekildiği, desise ve şenaat içinde olan Sırpların başka tarafa meyletmelerini

19 Belge serisi İ.MSM.80-2293 başlığı altında birbirini takip eden 11 parça belgeden oluşmaktadır.

(11)

önlemek üzere Sırp reaya ve reislerine te’min ve istimâleti uygulamak için Patrikhane tarafından bir metropolit tayin edilip gönderilmesi veya o hava-lide olan metropolitlerden Sırplının mizaç ve lisanına aşina birinin görev-lendirilmesinin düşünüldüğü ancak münasip birinin bulunamadığı anlatılı-yor. İlgili belgede, Sırplının istimâletini şamil Niş Muhâfızı Ali Paşa tarafın-dan kâğıtlar gönderileceği aşikâr ise de zikrolunan kâğıtlar Sırplı reislere ulaşıp muhtevası anlaşıldığında, reislerin bunu reayaya ilan edip etmeye-ceklerinin şüpheli olduğu, bunun yerine Patrikhane tarafından görevlendiri-lecek birinin, reayanın topluca bulunduğu kilise ve diğer yerlerde okunma-sının daha etkili olacağı belirtiliyor. Cürümlerinin affedileceği keyfiyetinin Sırp lisanına aşina patrikhane tarafından görevlendirilecek münasip bir ke-şiş tarafından reayaya anlatılmasının öneminin vurgulandığı belgede, Sırplı taifesinin bu vakte kadar vaki olan cürüm ve kabahatlerinin cümlesinin dev-letçe affedilip cezalandırılmayacakları, buna karşılık Sırpların teşekkür ola-rak devlete sadâkat ile hizmet ederek raiyet hukukunu icra eylemeleri gerek-tiği, bunun kıymet ve şükrünü bilmeyip hilâfına hareket edenler bulunur ise o gibi hainlere lanet olsun tarzında Sırplı reaya ve reislerin anlayıp idrak edecekleri ifadelerin bulunduğu, Rum Patriği tarafından imzalı ve mühürlü bir kâğıt yazılıp cemaat metropolitine de imzalattırılarak görevli keşiş vası-tasıyla Sırplara gönderilmesi gerektiği anlatılıyor.20

21 Muharrem 1246/12 Temmuz 1830 tarihli bir belgede, Silistre Eyaleti dâhilinde bulunduğu anlaşılan Kozluca Kazası reayasından bir kısmının Rusya’nın tahrikleriyle topraklarını terk ederek Rusya tarafına geçtikleri, buna karşılık ayan vekili olarak gönderilen adamların uyguladıkları is-timâlet siyaseti sayesinde (isis-timâlet virüb rû-yı beşâşet göstererek) İki yüz kadar reayanın göçünün engellendiği, bu reayalara bakarak Rusya tarafına geçme-ye karar veren diğer reayaların bundan vazgeçtikleri ve hatta daha önce geçmiş olanların çoğunun pişman olduklarının haber alındığı, anlatılıyor.21

Muhtevaları özetlenen bu son iki belgenin, Rusların bölgedeki gayrimüslim reaya üzerindeki etkisini kırmaya yönelik olarak uygulanmaya çalışılan is-timâlet siyaseti ile ilgili olduğu anlaşılıyor.

Yeniçeri ocağı ile ilgili olarak yazılan H. 1241/M.1825-1826 tarihli bir hat-tı hümayunda;22 Ocaklının halinin şimdiye kadar defaatle tecrübe olunduğu

üzere akıl sahiplerinin tedbirinde âciz kaldıkları bir sorun olduğu, anlatılı-yor. Devamında Yeniçerilerin, şimdilik sükûnete varmış gibi görünseler de, şimdiye kadar meşhur olan halleri dikkate alındığında sözlerinde durmadık-ları, belirtiliyor. İlgili belgede, böyle nazik bir vakitte azgınlıklarının taham-mül sınırlarını aştığı, bunların devletin her tarafına sirayet ettikleri, içlerine her cins insanı kattıkları, içlerinde iyi adamlar bulunmakla birlikte baldırı

20 Tarih 3 L 1227 (Hicrî) Dosya No:1110 Gömlek No:44691 Fon Kodu: Hat Hat.1110-44691 21 Tarih 21 M 1246 (Hicrî) Dosya No:1048 Gömlek No:43239-G Fon Kodu: Hat Hat.1048-43239-G 22 Tarih: 1241 (Hicrî) Dosya No:525 Gömlek No:25636 Fon Kodu: HAT Hat.525-25636

(12)

çıplak cühelâ takımının bunlara galip geldikleri ve bu sebeplerden dolayı bir türlü düzelmedikleri, ifade ediliyor. Önceleri, bunları terbiye ve ıslah etmek amacıyla içlerinden iyilerine istimâlet ve gayret verile geldiği ancak bunun tedricen yapılması gerektiği ve bu uygulamanın defaten olamayacağı, vur-gulanıyor. Bununla beraber meselenin bu halde bırakılamayacağı, bunlardan salâha meyli olup yenilerin su-i hareketlerini tasvip etmeyenlerin gizlice tespit ve taltif edilerek anlaşma altına alınmaları (birer nev’-i taltifle kavle alı-nub) ve böylelikle Yeniçeri Ocağının ıslahı yönünde kullanılmaları tavsiye edilmektedir.

Sonuç

Bütün Osmanlı tarihi boyunca uygulandığını söyleyebileceğimiz is-timâlet siyasetinin, yer ve zamana göre bir takım farklılıklar gösterdiği söy-lenebilir. İlk fetihler sırasında Balkanlarda köylüyü, kiliseyi ve Osmanlı ön-cesi askerî sınıfları kazanmaya yönelik olarak uygulanan bu siyaset, Anado-lu’da yönetici kesimleri kazanma amacıyla uygulanmaya çalışılmıştır. Aynı politika, XVI. Asır boyunca Doğuda Safevî tehdidine karşı bilhassa Kürt aşi-ret ve cemaat ileri gelenleri ile Bağdat bölgesindeki beyleri Osmanlı tarafına çekme amacıyla kullanılmıştır.

Osmanlı Devletinin kuruluşu ve merkeziyetçi bir devlet anlayışının yer-leştirilmesi sürecinde yeni unsurları kazanma amacıyla uygulanan istimâlet siyasetinin, söz konusu merkeziyetçi anlayışın işlememeye başladığı çözül-me sürecinde, dağılmayı önleçözül-mek kaygısıyla bağlı unsurları kaybetçözül-meçözül-me siyaseti çerçevesinde Balkanlarda, Mısır’da ve diğer Arap dünyasında uygu-lanmaya çalışıldığı söylenebilir.

Çöküş devrinde artan askerî mağlubiyetler sırasında düşmana yenilip bozguna uğrayan, cephane ve zahire yağma eden, firar ederek Müslüman halkı öldürüp malını yağmalayan askerlere siyaset cezası verilmesi gerekir-ken, bozgun halinin yaygınlaşması korkusuyla orduya istimâlet ve kuvvet verilmesi düşüncesiyle uygulanan bu politika, benzer şekilde Yeniçerilerin terbiye ve ıslah edilmeleri amacıyla da uygulanmış görünmektedir.

Çözülme sürecinde Osmanlı taşrasında oluşan yerel güçler arasında dev-lete karşı oluşan ittifakları dağıtmak ve bunların sahip oldukları güç sebe-biyle, gerektiğinde bu güçlerinden faydalanmak maksadıyla te’min ve is-timâlet siyaseti takip edilmeye çalışılmıştır.

Osmanlı topraklarının parçalanmaya çalışıldığı dönemlerde reayanın isti-lacı komşu devletlere meyletmelerini önlemek üzere reaya ve reislerine yö-nelik olarak te’min ve istimâlet siyaseti takip edilmiştir. Benzer şekilde düş-man devletlerin tahrikleriyle topraklarını terk ederek komşu ülke toprakla-rına geçen ya da geçmeye çalışan reaya da, uygulanan istimâlet ve güler yüz siyaseti sayesinde (istimâlet virüb rû-yı beşâşet göstererek) gönülleri alınarak geri dönmeleri sağlanmıştır.

(13)

Alınan askerî yenilgiler ve meydana gelen isyanlarla bunalan Osmanlı bürokrasisinin, öncelikle fitne ve fesadın önünün kestirilmesi ve devletin ba-şına şu aralık başkaca bir iş açılmaması amacıyla istimâlet tedbirine müra-caat ettiği görülüyor. Bir belgede geçen ifade ile tek şunlar bi’s-sühûle yatışsun ve bir gâ’ile-i hâ’ile zuhûr itmesün ümidiyle istimâlet siyaseti takip edilmeye çalışıldığı anlaşılıyor. Bu itibarla önceleri farklı unsurları Osmanlı sistemi içine çekmek/kazanmak amacıyla uygulanan istimalet politikasının çözül-me sürecinde zorunlu olarak işlenen suçları görçözül-meçözül-mezlikten gelçözül-me/göz yumma şekline dönüştüğü söylenebilir.

Ancak yine başka bir belgede geçen tâ’ife-i merkûmeye öyle mu’âmele-i nâzi-ke ve üslûb-ı mülâyeme gösterildikçe huşûnet ve ru’ûnetleri kat-ender-kat nâzi-kesb-i iş-tidâd ve izdiyâd idüb şeklideki ifadeler, istimalet ve nezaket siyasetinin, bazı muhatapları daha da azgınlaştırdığını, yani uygulanmaya çalışılan yatıştır-ma siyasetinin işe yarayatıştır-madığını gösteriyor. Buna karşılık Osyatıştır-manlı merkezi-nin istimâlet siyasetinde ısrarcı davrandığı ve mizacı bu siyaseti uygulama-ya müsait olmauygulama-yan uygulama-ya da merkezin dikte ettiği istimâlet politikasını uygu-lamaktan kaçınan yöneticileri görevden aldığı anlaşılmaktadır.

(14)

Örnek Belgeler ve Çevirileri:

1-Tarih: 1202 (Hicrî) Dosya No:15 Gömlek No:605 Fon Kodu: HAT Hat.15-605

(15)

1-Tarih: 1202 (Hicrî) Dosya No:15 Gömlek No:605 Fon Kodu: HAT Hat.15-605

1-Bundan akdem Mısır beğlerine ve İsmail Beğ tarafına 2-üslûb-ı hakimâne is-timâlet virilerek 3-mükâtebeler tahrir ve nizâmlarına oldukça istişâre 4-olunarak râbıta virilecek idi nasıl oldu 5-Paşaya benden haber gönderesin yahud işbu kâğıdı gönderesin 6-müzâkere ve mülâhaza eyleyerek bunlara bir râbıta virsünler haberini 7-bildirsün

1-Bu def’a cânib-i Mısır’dan tevârüd iden sefine reisinin takririni işbu kullarına 2-irsâl buyurdukları tezkereleriyle mübârek rikâb-ı hümâyûnlarına ‘arz 3-olunmasını Sadr-ı A’zam kulları iş’âr ider takrir ve işbu tezkere ber vech-i muharrer 4-manzur ve ma’lûm-ı hümâyûnları buyuruldukda ne vecihle irâde-i hümâyûnları buyurulur ise 5-bu bâbda ve her hâlde emr u fermân şevketlü mehâbetlü kerâmetlü efendim haz-retlerinindir.

1-Benim ‘inâyetlü mürüvvetlü mekremetlü ‘ulviyetlü kerîm-i haşîmim oğlum sultânım hazretleri 2-Bu def’a Mısır cânibinden vürûd iden sefinenin müste’ciri takrîri Gümrük Emini ağa kulları 3-tarafından getürdilüb manzûr-ı nazar-ı ‘ayn-ı ‘inâyet-kesirleri olmak içün firistâde-i huzur-ı ‘âlîleri kılınmışdır 4-manzûr-ı devletle-ri buyuruldukda pâye-i serîr-i saltanat-ârâ-yı veliyyü’n-nümâya ‘arz ve takdimi me-nut re’y-i ‘âlîleridir 5-bâkî ‘inâyet devletlü kerîmü’ş-şiyem oğlum sultânım hazretle-rinindir.

2- Tarih: 1249 (Hicrî) Dosya No:447 Gömlek No:22312/.C Fon Kodu: HAT Hat.447-22312-C

1-Sa’âdetlü meveddetlü biraderim Beğ Efendi 2-Bundan mukaddem Bağdad’ı muhâsara itmiş olan Şeyh Suhuf tarafından bu def’a savb-ı hulûsurûya ‘arabiyyü’l-‘ibâre olarak bir kıt’a tahrîrât vürûd itmiş 3-ve taraf-ı saltanat-ı seniyyeye olan ‘ubûdiyyet ve sadâkatim cihetiyle her bir maddeyi iş’âra mecbur olduğuma binâen tahrîrât-ı mezkûre leffen irsâl-i savb-ı şerifleri kılınmışdır 4-keyfiyet tercüme-i me’elinden ma’lûm-ı sa’âdetleri buyurulur hulûsurları cevab olunarak buna dâir bir şeyi yazmadım lâkin Şeyhin kerâmeti kendüsünden menkul 5-mazmûnunca mer-kum dahî evvelki hizmet ve el-hâleti hâzihî taraf-ı saltanat-ı seniyyeye olan ‘ubûdiy-yet ve sadâkatinden bahs ideyor işte buna bir gün cevab 6-virilmeği icab ider yohsa sükût-ı ‘anhu bırakılmak mı lâzım gelür yahud vâki’ olan iş’ârı vechile sıhhat-i key-fiyet anlaşılmak içün bendegân-ı devlet-i ‘aliyyeden 7-mahsûsan birinin gönderilme-si tengönderilme-sib buyrulur hulûsurunuzun bileceğimiz şey olmadığından keyfiyeti veliyyi-ni’metimiz devletlü Serasker Paşa efendimiz hazretlerine ifadeye himmet buyurulan 8-ve yedimizde olan ta’limnâme iktizâsınca te’min ve istimâlet suretlerine dahî çalı-şılmakda olub bundan başka etraf ve eknafdan savb-ı hulûsurûya böyle kağıd 9-göndermeleri ve ba’zılarının dahî gelüb dehâlet itmeleri güyâ mahlâsınızın hükmü her mahalle cârî ve şükr ü şikayetimiz dahî nezd-i devlet-i ‘aliyyede müsmirdir ve bir de 10-sanki her bir adamın nik ve bedi tarafımızdan su’al olunur zu’mına sapmış olduklarından iktizâ ideyor işte buna binâen Urfa taraflarında olan ‘aşâirden 11-Milli ‘Aşireti beği olan Eyüb Beğ dahî öteden beru yalnız kendü kabilesiyle olarak lâ-akıl On beş Yirmi bin atlu ile inüb binmeğe muktedir olub şimdiye kadar 12-güya hiç

(16)

itâ’at suretinde girmemiş ve Urfa’da olan Maho Beğ’e dahi varmamış ve Mısırlı tara-fından taleb olunmuş ise de gitmemiş olduğu ihbar olunmakda olarak 13-mümâileyh dahî bu def’a mahsus kağıd ile tarafımıza adam çıkarmış ise de el-hâleti hâzihî yolda olduğu haber alınmış olub işte bu keyfiyet dahî böyle olarak 14-hasebü’l-mülâhaza bu bâbda dahî bi’l-istîzân tarafımızdan bir gûne cevab virilmeyeceği derkâr olub an-cak şeyh-i merkum külliyetlü bir tâife olduğundan şimdilik bir mümâşât-ı 15-sureta gösterilmeyüb de heman şöylece bir te’min ve istimâleti çaresine bakılarak ol vecihle şu evvel baharda tertib ve ihracı irade buyurulan nizamü’l-ânın 16-Bağdad’a sühûlet-le îsâl ve idhâli sureta istihsâl buyurulsa ‘akl-i kasîr-i ‘âcizânemize kalsa güzel bir şey olacağı ve bundan başka mümâileyh 17-Eyüb Beğ dahî bi’t-te’min ele alındığı suret-de ol mikdar kabilesiyle --- icab ve iktiza itdikce istihdâmı mümkün olacağından bu suret dahî 18-Mısır ve ‘Arabistan maslahatlarına hayli fâide vireceği derkâr oldu-ğundan bunu dahî müşârunileyh efendimiz hazretlerine bi’l-ifade bunlara dâir her ne vecihle emir ve irâde-i seniyye 19-ta’alluk buyurulur ise icrâsı iktizâsı menût-ı re’y-i ‘âlî idüğü beyaniyle şukka-i sûret terkîmine ibtidâr kılındı. Fî 5 Cemâziyelevvel sene 49.

(17)

2- Tarih: 1249 (Hicrî) Dosya No:447 Gömlek No:22312/.C Fon Kodu: HAT Hat.447-22312-C

(18)

3-Tarih 3 L 1227 (Hicrî) Dosya No:1110 Gömlek No:44691 Fon Kodu: Hat Hat.1110-44691

1-İşbu kâ’imenin mefhûmuna nazaran iktizâsı bir kadem-i akdem tanzim olunub

2-me’murlar ihrac oluna istid’â olunan keşiş me’mur olmak münasib ise 3-heman tanzim ola.

1-Benim sa’âdetlü mekrümetlü meveddetlü karındaş-ı e’azzim hazretleri 2-Sofya

Nâzırı ‘izzetlü Mustafa Reşid Efendi cânibinden bu def’a savb-ı hâlisânemize vârid olan 3-tahrîrat me’elinde mukaddemce kethüdâmız ‘izzetlü Galib Efendi tarafından celb ile efendi-i mümâileyh cânibine 4-göndürilmiş olan lâyihada Rusyalu Sırplu

tâ’ifesi derûnundan çekilmek hasebiyle tâ’ife-i mersûme 5-şimdiye kadar vâkî olan şenâ’atlerine mebnî desüse üzere olduklarından taraf-ı diğere meyl ve ilticâ 6-eylememeleriçün te’min ve istimâletlerine mübâderet olunmak ve rü’esâ ve efrâd-ı

re’âýâsına istimâleti ilkâ 7-eylemek içün patrikhâne tarafından bir metrepolid ta’yin ve irsâl kılınmak veyahud ol havalide olan 8-metrepolidlerden Sırplunun mizac ve

lisanına âşinâ biri intihâb olunmak hususlarını münderic ve mestur 9-olmakdan nâşî efendi-i mümâileyh dahî ol havâlîde olan keşişlerden birini bu hidmetde

is-tihdâm içün 10-taharrî ve tahsis itmiş ise de münasibini bulamamış ve kendüsi dahî ma’iyyetine me’mur Filibeli Mustafa Paşazâde 11-Derviş Beğ verâsından gitmek üzere Niş’e müteveccihen mâh-ı Ramazan-ı şerîfin On sekizinci günü 12-Sofya’dan hareket itmiş olduğu ve Sırplunun istimâletini şâmil Niş Muhâfızı sa’âdetlü ‘Ali

Paşa hazretleri 13-tarafından kağıdlar gönderileceği âşikâr ise de zikr olunan kağıd-lar Sırplu rüe’esâsına vüsul ile 14-mefhûmu ma’lumkağıd-ları oldukdan sonra işlerine alı-virmediği halde kâr-ı mekrûhlarını tervic içün 15-efrâd-ı re’âyâya i’lân idüb

itmeye-ceklerinden şübhe derkâr idüğünden patrikhâne tarafından olarak 16-içlerine ka-ğıd gidüb bi’l-cümle kilise ve sâ’ir mecma’-i re’âyâ olan mahallerde kırâ’et olun-duğu takdirde 17-sûret-i irâde-i seniyye efrâd-ı re’âyânın dahî ma’lûmları olacağı

beyaniyle ‘afv-ı cerâimleri keyfiyeti 18-tâ’ife-i mersûmeye ifade ve ilkâ zımnında

Sırp lisanına âşinâ patrikhâne tarafından münasib bir keşiş 19-ta’yin olunması ve Sırplu tâ’ifesinin bu vakte kadar vâki’ olan cürm ve kabahatlerinin cümlesini 20-devlet-i ‘aliyye kemâl-i merhamet ‘inâyetinden nâşî ‘afv idüb fîmâ-ba’d mu’âheze olunmamalarını irâde buyurmuş 21-olduğundan tâ’ife-i mersûme dahî bu ni’met-i ‘uzemânın teşekkürü olarak devlet-i ‘aliyyeye sadâkat ile 22-hizmet iderek hukûk-ı ra’iyyeti icrâ eylemek ve bu ‘inâyet-i ‘aliyyenin şükrini bilmeyüb hilâfhukûk-ına hare-ket 23-dâ’iyesinde oluru bulunur ise o makûle hainlere la’net olsun mazmûnunda rü’esâ ve efrâd-ı re’âyânın 24-fehm ve idrak eyleyecekleri ta’birât ile Rum Patriki tarafından bir kağıd yazılub kendü imzâsını 25-vaz’ eyledikden sonra patrikhâne mühriyle temhir ve ceme’at metrepolidine dahî imzâ itdirdüb 26-keşiş-i mersûma i’tâ ile Sırb derûnuna gönderilmek üzere ‘acâleten Niş’e irsâl olunmasıçün

27-taraf-ı hâlisânemizden Âsitâneye iş’âr kılınması muharrer ve mezkur olmağın efendi-i mümâileyhin mâru’l-beyân 28-tahrîrâtı manzûr-ı müşîrîleri olmak içün derûn-ı nemika-i hâlisânemize mevzû’an mersûl savb-ı 29-sâmîleri --- fî nefsi’l-emr efendi-i mümâileyhin iş’ârı üzere Patrikhâne tarafından bu husus zımnında 30-bir keşişin yedine ol vecihle kağıd virilerek serî’an ta’yin ve irsâli muktezâ-yı maslahat-dan olmağla 31- vüsûl-i nemîka-i muhibbânemizde ol vecihle bir keşişin ta’yiniyle

(19)

zikr olunan mazmûnda yedine kağıd dahî virilerek 32- bir gün evvel Niş’e irişdiril-mesi gümaşte-i ‘uhde-i hamiyetleri idüğü ve mukaddem savb-ı hâlisânemize gelmiş olan 33- Sırplu kinezleri ol tarafda li-eceli’l-müzâkere kapucılar bölükbaşımıza terfîkan Dersa’âdet’e irsâl olunmuş 34- ve ol bâbda keyfiyât-ı lâzıme tavsıye ve tezkâr kılınmış idi zikr olunan kinezlerin müddet-i irsâline nazaran 35-şimdiye kadar her bir hususları kendüleriyle müzâkere olunmuş olacağı zâhir ise de henüz bu bâbda 36-savb-ı sa’âdetlerinden bir gûnâ tahrîrât vürûd itmemiş ve efendi-i mümâileyh dahî maslahata mübâşeret itmek 37-üzere Niş’e gitmiş olduğundan key-fiyetin isti’lâmı lâzım geldiği zâhir ve mersumlar tarafından Kara Yorgi 38-ve sâ’ir rü’esâ-yı Sırb’a bir gûne haber tevârüd itmedikce mesfur Kara Yorgi kat’an hareket itmeyerek gerek 39-Rumili valisi ve gerek efendi-i mümâileyhin sa’y ve ikdâmı mu-kayyed olmayacağı emr-i bâhir olmağla muktezâ-yı 40-kâr-ı âşinâ’î ve rü’yet-i zâtiye-i müşîrîlerzâtiye-i üzere zzâtiye-ikr olunan kzâtiye-inezler zâtiye-ile ol cânzâtiye-ibde vâkzâtiye-i’ olan 41-müzâkerâtın bzâtiye-ir gün evvel savb-ı hulûsûruya iş’ârı hususuna himmet buyurmaları matlûb-ı hulûsûru

42-idüğü beyânıyla kâ’ime-i meveddet tahrir ve firistâde-i nâdi-i sa’âdet-masîrleri kılınmışdır inşâ’Allahi Te’âlâ 43-lede’l-vüsûl ber vech-i muharrer himmet buyurma-ları me’mûldür. Fî 3 Şevval sene 27. Mühür

(20)

3-Tarih 3 L 1227 (Hicrî) Dosya No:1110 Gömlek No:44691 Fon Kodu: Hat Hat.1110-44691

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

3 Öyle ki tarihsel süreç içinde aralarındaki ihtilaflara dair müstakil risaleler kaleme alındı. Şevkânî’nin et-Tavdü’l-Münîf fi’l-İntisâr li’s-Sa‘d

Hacı Mustafa Kaplan’ın oğlu Hafız Kâmil Bey ile Hasene Hanım’ın evliliğinden ise; Nuri’nin babası Hacı Ahmet Bey (Paşa) doğar (1860-1947). Nuri Paşa’nın; biri

Bu sebeple, konu ile ilgisi olan mimar, mühendis ve müteahhitlerin, kitabın esaslı bir şekilde yazılmış metin yazısından ve aynı zamanda çok güzel bir şekilde çizilmiş

Bir do¤ru boyunca yer de¤ifltiren cismin h›z›, eflit zaman aral›klar›nda eflit de¤iflme gösteriyorsa bu harekete sabit ivmeli hareket (düzgün de¤iflen do¤rusal hareket)

Kitap olarak kullanılan bazı kaynaklar; Gülden Sarıyıldız- Sicill-i Ahvâl Komisyonun Kuruluşu ve Faaliyetleri (1879-1909), Mehmet Akif Terzi-Türk Devlet

Çevre ve Orman Bakanl ığı’nın “Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli değildir” kararını iptal eden mahkemenin, 13 sayfal ık gerekçeli kararında ‘aynı

Bu çalışmada EEG verileri kullanılarak Epilepsi, Şizofreni, Uyku-Uyanıklık, Sağ-Sol imleç hareketlerinin tespiti KNN ve DVM sınıflandırma yöntemleri