• Sonuç bulunamadı

2.2. TCMB Tarafından Uygulanan Para Politikası

2.2.1. Örtük Enflasyon Hedeflemesinden Enflasyon Hedeflemesine Geçiş

2.2.3.2. Zorunlu karşılıklar

Zorunlu karşılıklar, TCMB’nin geleneksel olmayan para politikasında kredi büyümesine karşı aktif bir politika aracı olarak kullanılmaktadır. Zorunlu karşılıkların aktarım mekanizmasında (i) maliyet ve (ii) likidite olmak üzere iki kanaldan kredi verme davranışları üzerinde etkili olması beklenmektedir (Alper ve Tiryaki, 2011:3-4).

Maliyet kanalı, basitçe tek yükümlülüğün mevduat ve tek varlığın krediler olduğu bir çerçevede, zorunlu karşılık oranlarında yapılan değişikliklerin banka yükümlülüklerinin maliyetini etkilemesini ifade etmektedir. Banka yükümlülüklerinden kaynaklanan bu maliyeti mevduat ve kredi faizlerine yansıttığı ölçüde maliyet kanalı etkin olacaktır. Türkiye’de bankacılık sektörünün tekelci yapıdan uzak oluşu nedeniyle zorunlu karşılık artışından kaynaklanan ek maliyetin en az bir kısmının banka tarafından karşılanması beklenmektedir (Alper ve Tiryaki, 2011:4-5). Ancak mevduat faizlerinin düşük olduğu bir konjonktürde zorunlu karşılık artışından kaynaklanan maliyet artışı

sınırlı olacağaından, bu maliyetin tamamının kredi faizlerine yansıtılması durumunda dahi kredi talebi üzerinde önemli bir etkisi beklenmemektedir (Kara, 2012:12).

Zorunlu karşılıklar, esas olarak likidite kanalıyla krediler üzerinde etkili olacaktır. Bankaların enflasyon hedeflemesi rejimi altında zorunlu karşılıklar ile piyasadan çekilen likiditeyi merkez bankasından telafi edebilecekleri açıktır. Çünkü, aksi takdirde kısa vadeli faizler koridorun dışına taşabilecektir. Ancak zorunlu karşılıkla çekilen likiditenin vadesi ile bu likiditenin ikame edildiği merkez bankası kaynağının vadesi arasındaki uyumsuzluk nedeniyle ilave faiz riski doğmaktadır. Bu riske maruz kalan bankalar, riskleri kredi faizine yansıtacaklar veya kısa vadeli fonlara olan bağımlılıklarını azaltmak için kredilerini kısma yoluna gideceklerdir. Her iki durumda da krediler üzerinde azaltıcı yönde baskı oluşacaktır. TCMB’nin yeni para politikası yaklaşımı doğrultusunda kısa vadeli faizlerin oynaklığı artırıldığında, bankaların maruz kaldığı faiz riski de artacaktır. TCMB, zorunlu karşılık oranlarını vadelere göre farklılaştırdığı bir yaklaşım benimsemiştir (Grafik 12). Yakın vadelerdeki zorunlu karşılık oranları yüksek tutulurken, daha uç vadelerdeki oranlar düşük tutulmaktadır. Böylece uzun vadeli mevduatlar teşvik edilmekte olup, mevduatın kısa vadeli TCMB fonlaması ile ikame edilebilirlik derecesini azaltmakta, bankaların maruz kaldığı faiz riskini de bu ölçüde yükseltmektedir. Sonuç olarak, TCMB’nin geleneksel olmayan para politikası ile etkileşim halindeki zorunlu karşılık uygulamasının etkinliği yükselecektir (Kara, 2012:12-13; Alper ve Tiryaki, 2011:5-7).

Grafik 12. TL Mevduatın Vadelerine Göre Zorunlu Karşılık Oranları (%)

2.2.3.2.1. Rezerv opsiyonu mekanizması

Rezerv Opsiyonu Mekanizması (ROM), TCMB’nin 2011 yılının son çeyreğinde devreye aldığı bir politika aracıdır. TCMB, ROM uygulaması ile bankalara TL zorunlu karşılıklarının belirli bir yüzdesini döviz olarak tutma imkanı tanımış, daha sonra bu uygulama standart ve hurda altın olarak tutabilme imkanını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu imkanın hangi ölçüde kullanılabileceği rezerv opsiyonu oranı ile belirlenmektedir. Örneğin 13 Şubat 2014’te biten zorunlu karşılık tesis dönemi için döviz olarak tutulabilecek rezerv opsiyon oranı %60, standart altın olarak tutulabilecek rezerv opsiyon oranı ise %30’dur (Grafik 13).

Grafik 13. Rezerv Opsiyon Oranları ve Yararlanma Oranları (%)

Kaynak: TCMB

ROM uygulamasında başlangıçta tek bir rezerv opsiyon oranı ve bu orana eşit miktarda döviz veya altının yatırıldığı bir yöntem belirlenmişken, sonrasında TCMB rezerv opsiyon oranlarına yeni dilimler eklemiş, bu dilimlere karşılık yatırılacak döviz veya altın tutarını da belirli katsayılarla çarparak hesaplamaya başlamıştır. İlgili dilimlere karşılık yatırılacak döviz veya altının belirlenmesinde kullanılan bu katsayılara rezerv opsiyon katsayısı (ROK) denilmiştir. Örneğin, Grafik 14 ve Grafik 15’te 26 Kasım 2012 tarihinde geçerli olan döviz ve altın için rezerv opsiyonu katsayıları verilmektedir. Bu tarihte zorunlu karşılık yükümlülüğünü döviz olarak tesis edecek bir banka, TL zorunlu karşılıklarının %40’ına kadarlık kısmının 1,4 ile çarpılmasıyla bulunacak tutar değerinde döviz yatırması gerekmektedir. Banka bu oranın üzerindeki dilimlerden yararlanmak istediğinde, TL zorunlu karşılığının %40-%45’i arasındaki tutarın 1,8 katı, %45-%50

arası için 2,1 katı, %50-%55 arası için 2,3 katı ve %55-%60 arası için 2,4 katı karşılığı döviz yatırması gerekmektedir.

Grafik 14. Döviz İçin Rezerv Opsiyon Katsayıları

Grafik 15. Standart Altın İçin Rezerv Opsiyon Katsayıları

Kaynak: Küçüksaraç ve Özel (2012) Kaynak: Küçüksaraç ve Özel (2012)

Bankaların ROM’dan yararlanma oranlarında TL ve yerine yatıracağı döviz/altının maliyeti belirleyici olacaktır. Zorunlu karşılık olarak tesis edilmesi gereken TL’nin maliyeti (faizi) kur beklentilerinin de dikkate alındığı döviz maliyetinden (faizinden) fazla ise, bankalar zorunlu karşılıkları TL yerine döviz olarak yatırmayı tercih edeceklerdir. Bankaların ROM imkanından büyük ölçüde yararlandığı görülmektedir (Grafik 13).

TCMB metinlerinde ROM uygulaması ile bankacılık sisteminin TL likidite ihtiyacının daha kalıcı bir yöntem, daha uygun bir maliyetle karşılanabilmesi ve TCMB rezervlerinin desteklenmesinin amaçlandığı belirtilmektedir (TCMB, 2011a ve 2011b). Normal şartlarda ROM uygulamasıyla çekilen döviz TCMB’nin net rezervini artırmasa da brüt döviz rezervinin yükselmesine yol açmaktadır.

TCMB, ROM uygulamasının döviz kuru üzerinde otomatik dengeleyici fonksiyonu görmesini beklemektedir (TCMB, 2012c:99). Sermaye girişlerinin hızlandığı dönemlerde genellikle döviz/altının maliyeti de düşecektir. Bu durumlarda bankalar için daha yüksek bir noktaya kadar ROM’dan yararlanmak cazip hale gelecektir. Böylece yurt içine giriş yapan dövizin bir kısmı TCMB’ye aktarılarak piyasadan çekilmiş olacak, TL üzerinde değerlenme baskısı azalacaktır. Ayrıca bir diğer etki krediler üzerinde olacaktır. Piyasadaki fazla döviz likiditesinin bir kısmı TCMB tarafından çekileceği için bu dövizin

krediye dönüşme oranı da azalacaktır. Sermaye girişlerinin yavaşladığı dönemlerde ise tersi bir sürecin yaşanması beklenmektedir (Alper v.d., 2012:2-5).

ROM’un bir diğer olumlu etkisi kısa vadeli kur takası (swap) işlemleri üzerinde olması beklenmektedir. Kısa vadeli TL ihtiyacı için kur takası işlemlerine başvuran bankaların bu ihtiyaçlarını ROM’dan karşılayabileceklerinden kur takası işlemlerine talepleri azalacaktır. Kısa vadeli kur takası işlemlerinin cazibesi azalacağından, bu yolla gelen ve oynaklığı yüksek sermaye akımları azalacaktır (TCMB, 2012c:96).