• Sonuç bulunamadı

Zorluk ve beceri uyumu boyutuna ilişkin bulguların tartışılması

Bölüm V: Sonuç, Tartışma ve Öneriler

5.2. Tartışma

5.2.3. Zorluk ve beceri uyumu boyutuna ilişkin bulguların tartışılması

Okullarda müdürlerin yaşadıkları zorluklar ve bunlara karşılık kullandıkları

beceriler temelde sorun çözme odaklı becerilerdir. Elbette karşılaşılan sorunların zorluk derecesi durumuna veya kişisine göre değişkenlik göstermektedir ve bu sorunlar hep var olacaktır. Önemli olan bu sorunlarla nasıl baş edilebileceği ve beceriler

geliştirileceğidir. Bursalıoğlu’na (1991) göre beceri, bilgiyi etkili biçimde kullanma yeteneğidir. Öyleyse sorun çözme becerisi, sorunun çözümüne yönelik ne yapılması gerektiğinin bilinmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu sebepten ötürü bilgi ve beceri birlikte anılmaktadır. Tüm bunlara ek olarak sorun çözme, isabetli karar almayı gerektiren bir süreçtir (Balcı, 2001). Ancak karar almayı da kapsayan bu süreçte sorunu çözmeye yönelik tek bir yaklaşımın olamayacağından hareketle en iyi yaklaşım olarak duruma en iyi uyan stratejinin benimsenmesi vurgulanmaktadır (Hoy ve Miskel, 2010). Bu noktada baş edilen duruma göre strateji belirleme işi, belki de deneyimle güçlendirilebilir.

Akış kuramının en temel boyutlarından biri olan “zorluk ve beceri uyumu”, temelde çok kırılgan bir yapıya sahiptir. Çünkü yapılan işin zorluğu bireyin becerilerinin üstüne çıkarsa, bireyde işi yapıp yapamayacağına dair kaygı uyandırır; bireyin becerileri işin zorluk kapasitesini aşarsa da bireyde sıkılganlık duygusu baş gösterir. Akış durumuna geçmek ise işin zorluğu ve bireyin becerileri arasındaki dengeye bağlıdır. Ancak bu denge kolayca ulaşılabilecek bir durumun sonucu değil; işin zorluk düzeyinin yüksek, buna bağlı olarak bireyin becerisinin de maksimum düzeyde kullanıldığı durumda ortaya çıkan bir dengedir (Nakamura ve Csikszentmihalyi, 2002). Araştırmakapsamında okul müdürlerine bilgi ve becerilerini üst düzeyde kullanmalarını gerektiren ve bu nedenle hoşlarına giden işlerin olup olmadığı ve varsa neler olduğu sorulmuş ve karşılığında çoğu sorun niteliği taşıyan pek çok iş ve durumdan bahsedilmiştir. Bunlar arasında en çok üzerinde durulan nokta, paydaşlar arasındaki iletişim sorunudur. Bu soruna dair genel fikir, iletişimsizliğin çözüldüğü bir ortamda hiçbir sorunun

olmayacağına yöneliktir. Çünkü onlar da bilmektedir ki okulu yasa ve yönetmelikler doğrultusunda yönetmek zorunda olan okul müdürünün paydaşlarla özellikle

öğretmenlerle iletişimi, etkili yönetim ve başarılı bir eğitim öğretim ortamı

oluşturulmasında oldukça önemlidir. Okulun tüm paydaşları arasında yakınlaşma ve kaynaşma sağlayacak ortamları düzenleyebilen (Özdemir, 2006), amaçların

dışında sınıf denetimi, okul kültürü oluşturma, eğitimli oldukları için öğretmenleri idare etme, onların mesleki gelişimlerini sağlama, öğrencilere rehberlik etme, ders programı hazırlama gibi işler de okul müdürlerinin becerilerini maksimum düzeyde kullandıkları işlerdir. Ancak fiziksel bir eylem gerektirmese de işin zorluk yanı mutlaka keyif de vermelidir (Csikszentmihalyi, 1990a). Okul müdürlerinin becerilerini üst düzeyde kullandıkları işlerin çoğu onların sürekli yapmak zorunda kaldıkları, karşılaştıkları veya bir süre sonra tekrarlanan durumlar olmasından dolayı rutine binen işler olduğu için onlar adına akışın keyif kısmından bahsetmek pek mümkün gözükmemektedir. Ancak tabi ki eğitim faaliyetlerini büyük bir keyifle yaptıklarını söyleyen okul müdürlerini de atlamamak gerekmektedir. Ayrıca tüm bu işleri sürekli yapmalarından dolayı tecrübe sahibi olan okul müdürlerinin işleri becerilerinden çok, tecrübeleri sayesinde yaptıkları ve bunların kendileri için sıradanlaşması, okul müdürlerine akıştan ziyade işlerden bıkmışlık, sıkılmışlık duygusunu hâkim kıldığını düşündürtmektedir.

Buna ek olarak okul müdürlerine yaptıkları işleri zor mu yoksa kolay mı buldukları sorulduğunda hemen hemen hepsi zorlanmadıklarını; bunun sebebi olarak da tecrübeyi adres gösterdikleri görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında kendilerini çok zorlamayan işlerle muhatap olan okul müdürlerinin keyiften ziyade monotonlaşmış ve sıkılmış ruh hallerinden bahsetmek daha olası gözükmektedir. Okul müdürleri yaptıkları işleri zor bulmadıklarını ancak kendilerini aşan sorunların varlığının kendilerini sıkıntıya

soktuğunu dile getirmişlerdir. Bunlar özellikle ekonomik sorunlar ve personel eksikliği olarak baş göstermektedir. İlkokul ve ortaokul müdürlerinin ortak sorunu kendilerine ödenek ayrılmaması ve bu yüzden memur veya hizmetli gibi personelleri kendi imkânlarıyla karşılayamadıklarından dolayı da okul müdürlerinin iş yükünün fazla olması ve eğitim-öğretim faaliyetleri dışındaki işlerle uğraşmak zorunda kalmalarıdır. Öğrenci disiplin olayları, devamsızlık sorunları da dile getirilen diğer sorunlar

müdürlerinden elde edilen bilgiler doğrultusunda öğrenci, öğretmen ve veli kaynaklı sorunlar, ekonomik sorunlar, personel yetersizliği okul müdürlerinin en sık

karşılaştıkları sorunlar olarak kendini göstermektedir. Mirici, Arslan ve Özçelik (2003) tarafından yürütülen bir çalışmada, Kırıkkale ilindeki ilköğretim okullarında görev yapan okul müdürlerinin, fiziki yetersizlik, maddi yetersizlik, sosyal etkinlikleri gerçekleştirebilecek kaynakların yetersizliği, öğrencilerin olumsuz davranışları, okul çalışanlarının sorunları gibi yönetsel sorunlar yaşadıkları belirlenmiştir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin tüm illerinde okul müdürlerinin karşılaştıkları sorunlar incelendiğinde ortak cevaplar alınacağı aşikârdır.

Özetle okul müdürlerinde bulunması gereken üç özellik yöneticilik bilgisi, alana ilişkin teknik bilgi ve insan ilişkileri becerisi (Açıkalın, 1994) şeklinde ifade edilirken görüşme yapılan okul müdürlerinin tamamının bu özelliklerin yanı sıra yılların verdiği deneyimle sorunların üstesinden geldikleri söylenebilir. Okul müdürlerinin dile

getirdikleri sorunların aynı eksende döndüğü ve ortaya çıkma şiddetleri değişse de sorunların başlıklarının aynı kaldığı göz önünde bulundurulduğunda alan bilgisi,

yöneticilik bilgisi ve insan ilişkileri becerisini özümsemiş deneyim kavramının ön plana çıkmasından dolayı sorunları çözerken zorlanmadıkları ve bu durumun da kendilerine keyif vermediği sonucuna varmak güç görünmemektedir.

5.2.4. Konsantrasyon boyutuna ilişkin bulguların tartışılması

Akış kuramının boyutları arasında en çok üzerinde durulan “konsantrasyon”, hayatın sıkıcı yanını unutmak adına önem arz etmektedir. Bir işten keyif almanın ön şartı, o işe aşırı yoğunlaşmaktır ki konsantrasyonun yüksek olduğu durumda zihin kendini rahatsız eden dış etkenlere karşı korur ve onlardan etkilenmez

(Csikszentmihalyi, 1990a). Bu çalışma kapsamında okul müdürlerine çalışırken işlerine odaklandıkları ve çevrelerinde olup bitenlerden kopacak kadar yoğunlaştıkları anların olup olmadığı sorulmuş ve karşılığında, zorunda kaldıkları için yaptıkları; ancak kendilerine pek de keyif vermeyen bir takım işler sıralanmıştır. Okul müdürlerinin çalışırken çevrelerinden kopacak kadar yoğunlaştıkları işler arasında en çok zikredilen işler, okullardaki personel eksikliğinden dolayı okul müdürlerinin yaptıkları evrak işleri ve resmi yazışmalar gibi bürokratik işlerdir. Bu da her ne kadar işlere yoğunlaşmış olsalar da hiçbir şekilde keyif almadıklarını, zorunda kaldıkları için yaptıklarını ortaya koymaktadır. Bürokratik işler haricinde okulun fiziksel sorunlarını çözerken, alım-

yoğunlaşmalarına fırsat vermemeleridir. Ancak sadece bir okul müdürü velilerin okulla ilgili sorunlarını çözerken işine yüksek düzeyde konsantre olduğunu; hatta veliyle görüşme esnasında ihtiyaçlarını gidermeyi bile unuttuğunu özellikle belirtmiştir. Bu durum da göstermektedir ki karakter farklılıkları ve diğer faktörler bir yana

koyulduğunda okulun temel işi olan ve tüm paydaşların içinde olduğu eğitim-öğretim faaliyetlerine de yoğunlaşılabileceği mümkün görünmektedir.

Net amaçlar belirlenip hızlı geribildirim alındığı takdirde akış deneyiminde konsantrasyon, zihne keyfi de içinde barındıran bir düzen sağlamaktadır

(Csikszentmihalyi, 1990a). Yapılan görüşmeler sonucu elde edilen bilgilerde okul müdürlerinin amaç ve geribildirim noktasında değil ancak sözü geçen keyif durumuyla ilgili büyük sıkıntıları olduğu hem anlatılanlardan hem de anlatırlarken yüzlerinin aldığı olumsuz ifadeden anlaşılmıştır. Bu durum da aslında akışın konsantrasyon boyutunun, okul müdürlerinin yaşadıkları ve içinde bulundukları şartlarla tam anlamıyla

örtüşmediğini gözler önüne sermektedir.

Benzer Belgeler